Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

ermeniaskerme9.jpg

Ordudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır'ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak Ermeni komitecileri tarafından şehid edilen askerler. Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

************************************************** ********

ermeniodabasizl3.jpg

Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, Ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk. Kaynak : Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures

************************************************** ********

ermenicocukeg0.jpg

25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler. Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

************************************************** ********

ermenipakizegs4.jpg

Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını. Kaynak : Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

************************************************** ********

ermenibaltasb3.jpg

Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Siz mi “SOYKIRIMDAN” Bahsediyorsunuz ?


“Ermeni” meselesinin bu kadar uzun süre gündemde tutulmasının ve ısıtılıp, ısıtılıp önümüze konmasının, büyütülmesinin asıl amacını hepimiz biliyoruz. Aleyhimizdeki çalışmalar; bir ırkın taleplerini aşarak, “Kürt” veya “Ermeni” olmayan ülkelerin parlamentolarına yansımış, anıtlar dikmeye, kanunlar çıkarmaya kadar varmıştır.

Amerikalıların ve Avrupalıların bu “Kürt” ve “Ermeni” hassasiyetleri uzun yıllardır devam ediyor. “Ermeni” meselesinde “Asala”yı çıkardıkları gibi Kürt meselesinde de “PKK” yı çıkarmışlardı. Türkiye uzun yıllar ve büyük harcamalarla bu sorunları çözmeye çalıştı, binlerce şehit verdi. Bunu yaparken siyasi ve ekonomik sıkıntıları da göğüslemek zorunda kaldı.


ABD VE AVRUPA bizdeki tarihi olaylarla ilgili olarak Meclislerinde karar alma, kanun çıkarma hakkını kendilerinde görebiliyorlarsa; Müzeler, Anıtlar açabiliyorlarsa; bizim Parlamentomuz bu ülkelerin soykırımlarını kınayacak kararları niçin almıyor ?

Bir Profesörümüz hakkında dava açabilenlere karşı, bizim “ZENCİ MÜZESİ”, “KIZILDERİLİ HEYKELİ” kurmamız gerekmez mi ? Biz bundan çekindikçe Onlar bizim üzerimize daha çok gelmeklerdir.



Bize İnsan Haklarını, Demokrasiyi, Soykırımı dayatanların ve geçmişimizle hesaplaşma yapmamızı isteyenlerin geçmişlerinde nice soykırımları, katliamları ve zulümleri görüyoruz. Bu konuda Almanya dışında hangisi geçmişi ile hesaplaştı?

Ermeni Hadisesinin olduğu tarihinin 50 yıl öncesi ile bu tarihin 50 yıl sonrası arasında yapılan soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından bir kısmını aşağıya alıyorum. Aslında bu liste çok uzayıp gider de, biz bir kısmını yazabiliyoruz. Acaba bunlar Avrupalılara, özellikle Papa’ya bir vicdan muhasebesi yaptırabilir mi dersiniz ? Ben O’nlara şöyle haykırmak istiyorum:

Siz önce;
· Topraklarına yerleşerek kovduğunuz, nesillerini tükettiğiniz 15 milyon Kızılderili ve milyonlarca Meksikalıyı,
· Soykırım ve ayırımcılığın mazlumu Zencileri,
· ABD terörüyle ölen milyonlarca Latin Amerikalı’yı
· Dinlerine olan düşmanlığınızı katliamlarla gösterdiğiniz Bosnalıları, Iraklıları, Cezayirlileri,
Bize anlatın da, ondan sonra Ermenileri hatırlayın...


Siz önce;
· Saint Barthelemy’debir gecede katlettiğiniz 50.000 Protestanı,
· Hiroşima ve Negasaki’de birkaç dakika içinde yokettiğiniz 1,5 milyon masumu,
· Bask’ta ayrılıkçı diye yıllarca öldürdüğünüz yüzbinlerce genci,
· Daha sonra kol-kola girdiğiniz Komünistleri sokmayacağız diye, dünyayı ayağa kaldırarak Kore’de çıkardığınız Savaşda ölen binlerce asker ve sivili,
· Vietnam'ı, Laos'u, Kamboçya’yı, Kore’yi, Haiti ve Küba'yı..
Bize anlatın da, ondan sonra Ermenileri hatırlayın...


Siz önce;
· Arenalarda aç aslanlara attığınız, yağlı kazıklara geçirdiğiniz, ateşlerde yakdığınız Hristiyanları,
· Din adına Engizasyonda kestiğiniz, yaktığınız onbinlerce dindarı,
· Kudüste’ki Müslüman katliamını,
· Haçlı Seferlerinde gaddarca katlettiğiniz masunları,
· Körfez Savaşında öldürdüğünüz binlerce insanı,
· İşgal altındaki Filistin’de yapılanları,
Bize anlatın da, ondan sonra Ermenileri hatırlayın...


Siz önce;
· Manhattanın,
· Nitron Bombasının,
· Diğer ülkeleri mahvedetmek için hazırlamakta olduğunuz virüslerin,
· Biyo-Terörünüzün yapacağı tahriplerin
· Müslüman Ülkeleri işgal niyetinizin,
· Yaptırdığınız sobatajların, ihtilallerin, katliamların,
· Guantanamo, Ebu Garib, Nikaragua, Arjantin,Şili ve daha nice yerlerde savunmasız masum insanlara yaptığınız işkencelerin,
Hesabını verin de, ondan sonra Ermenileri hatırlayın...


Ey Amerika,


Eğer sen soykırıma karşı isen, her ülkede demokrasi ve insan haklarının bulunmasını istiyorsan; neden 1 Temmuz 2002 günü hayata geçen Uluslararası Ceza Mahkemesinde soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından dolayı ABD vatandaşlarının muhakeme edilmesini engellemek için çeşitli ülkelerle “cezasızlık anlaşması” yapmaya çalışıyorsun ?


Eğer sen soykırıma karşı isen;1 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olabileceği uyarısı yapılan “küçük nükleer silahların” geliştirilmesini neden durdurmuyorsun ?


Ellerinde Atom Silahları olduğu için değil; bu silahları üretebilirler (!) diye; Irak’a, İran’a, Suriye’ye saldırılar düzenlemek istiyorsun da; şu anda ellerinde atom silahları olan İsrail’e, Fransa’ya, İngiltere’ye ve diğer bir çok ülkelere karşı sesin çıkmıyor..


“Terörle mücadele”, “ikna diplomasisi” ya da “hür dünyanın korunması” diyerek dünyanın dört bir yanında gizli veya açıktan yaptırdığın darbeleri, işkenceleri, katliamları, operasyonları, bombardımanları “terör” tanımının dışında tutup; başkalarını “terörist” ilan ederek, kendi terörünü neden gözden kaçırmak istiyorsun.


Osmanlı-Ermeni hadisesi sırasında ve o tarihlerden sonra birçoğu sizin desteğinizle yapılmış soykırımların, katliamların, öldürmelerin çok kısa bir Listesini aşağıya alıyorum. Siz bunları görmüyor veya unutabiliyorsunuz da, “Sözde Ermeni Soykırımı”nı neden unutamıyorsunuz ?

Ermeni Hadisesinin olduğu tarihinin 50 yıl öncesi ile bu tarihin 50 yıl sonrası arasında yapılan soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından bir kısmını aşağıya alıyoruz. Aslında bu liste çok uzayıp gider de, biz bir kısmını yazabiliyoruz. Acaba bunlar size bir vicdan muhasebesi yaptırabilir mi bilmiyoruz..


Aşağıya, bazı soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından örnekleri alıyoruz. Görüleceği üzere, AVRUPA’nın da ABD den aşağı tarafı yoktur.

Başka bir yazımızda; Tarih boyunca ABD ve Avrupa’nın yaptığı soykırımları detayları ile ele almak istiyoruz. O zaman bu devletlerin sabıkaları ve içyüzleri daha iyi görülebilecektir. Biz yalnız 1915 civarı olaylarını aşağıya alıyoruz.



Gazeteci-Yazar:Muzaffer Deligöz
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

1915 DEN ÖNCEKİ 50 YIL İÇİNDE YAPILMIŞ SOYKIRIMLAR :
(1865-1915)


RUSYA
1877–78 Osmanlı–Rus savaşından sonra 500.000’den fazla insan Rus ve Bulgarlar tarafından katledilmiş idi. 1.250.000 kadarı da yerinden yurdundan ayrılarak göç etmek zorunda kaldı. Aynı yıllarda Bosna’da da büyük katliamlar yapıldı

KIZILDERİLİLER
ABD, keşfinden sonra (1492) Kuzey Amerika topraklarında yaşayan bütün yerli Kızılderililerin % 95’ı yok edilmiştir. 24 Eylül 1863 yılında Winona Dayly Republican gazetesindeki ilanda: “Getirilen her ölü Kızılderili için 200 $ ödül” vaad edilmekteydi.

ABD’nin keşfi esnasında 27 milyon olan Kızılderili nüfusu, 1892’de ancak 1,5 milyona düşmüştü. Theodor Roosvelt şöyle diyordu: “En iyi Kızılderilinin ölü Kızılderili olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. Ama onda dokuzunun ölü olması gerektiğine inanıyorum. Bunların sebebini de soruşturma niyetinde pek değilim.”
Amerikan demokrasisi denilen şey, böylece yaklaşık 25 milyon yerlinin katledilmesi üzerine kuruldu. İngilizlerin Hindistan’dan çekilmesine kadar 1 milyon’dan fazla Hindu’yu ve müslümanı öldürdüğünü herkes biliyor. (1857-1906)

NİKARAGUA
1885’te Amerikalı korsan Walker’in bölgeyi işgal girişimi oldu.1894’ten sonra ise artık Nikaragua bir ABD eyaleti gibi oldu. Bütün zenginlikleri ABD tarafından denetleniyor ve oradan yönetiliyordu. 1926’da Sandino’nun önderliğinde başlayan direniş, Sandino’nun kamplarının basılarak 300 kişinin kurşuna dizilmesi ve kendisinin katledilmesine kadar sürdü. Daha sonra Somoza’nın diktatörlüğü başladı. Somoza, ülkeyi 1979’da iktidardan alınana kadar kan ve dehşetle yönetti. Bu süreçte kurulan Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN)’ye karşı yapılan operasyonlarda binlerce yoksul köylü öldürüldü. 1985’e kadar geçen sürede Miami’de örgütlenen kontra çetelerinin saldırılarında 11.000 Nikaragualı yaşamını yitirdi, ülke ekonomisi de sabotajlarla mahvedildi

CEZAYİR
1830’da Fransa işgaliyle başlayan acılar CEZAYİR halkının yakasını hiç bırakmadı. Petrol ve maden yataklarıyla bütün emperyalistlerin iştahını kabartan Cezayir, 1832-39 arasında Abdülkadir Cezayiri önderliğinde ilk direnişine başladı. Yedi yıl içersinde binlerce ölü, sömürgeciliğin Cezayir’e armağanıydı. Daha sonra, sadece 1945’teki Sedif ayaklanmasında 45.000 ölü sayılabildi. 1954’te bağımsızlık hareketi yeniden başladığında bu kez sahnede Fransız İstihbarat örgütü OAS’ın işkencehaneleri ve suikastleri vardı. 1954-1962 arasındaki tablo korkunçtu: 1.5 milyon ölü, 2 milyon 800 bin tutsak... Bağımsızlıktan sonra ise kontra örgütler arasındaki iç savaş 100.000 Cezayirlinin canına mal oldu.




1915 YILLARI SIRASINDA DİĞER ÜLKELERDE YAPILMIŞ SOYKIRIMLAR, TOPLU KATLİAMLAR. SAVAŞ KAYIPLARI:

RUSYA
Rus ihtilalinde 15 milyon insanın katlettiği ileri sürülmektedir. Sadece Stalin döneminde kollektifleşme karşıtı oldukları için 20 milyon insan katledildi.. Komünizmin yerleşmesi sürecinde de, milyonlarca insan telef oldu. Bunların birçoğu Türktü. (1917-1991)

1.DÜNYA HARBİ
I. Dünya Savaşı’nın neticesi, 10 milyon ölü, 20 milyon sakattır. Bu savaşın sadece Avrupa’daki mali bilançosu ise 350 milyar dolarlık yıkımdır. Silah sanayiin patlama yaptığı ama milyonlarca çocuğun açlıktan can verdiği bu büyük katliam en ağır suçlardan biri olarak tarihte durmaktadır. (1914)

ABD
Zencilerin, en fazla ezilen ve sömürülen ırk olduğu iyi bilinir. Çok az bilinen bir şey var ki; o da Zencilerin 1861-65 ABD İç Savaşının ardından yasal planda kölelikten kurtuluşundan 65 yıl sonra 1889-1919 yıllarında hala, en zalim ve en dehşet verici linç geleneğine katlanmak zorunda kalmalarıdır. Bu süre içinde Aralarında 51 kadın ve kızın ve Birinci Dünya Savaşına katılmış olan 10 askerin de bulunduğu 2,600 Zenci linç edilmiştir. 1919'da linç edilen 78 zenciden 11'i diri diri yakılmış, 3'ü öldürüldükten sonra yakılmış, 31'i vurulmuş, 3'ü işkenceyle öldürülmüş, 1'i parçalanmış, 1'i boğulmuş ve 11'i değişik biçimlerde öldürülmüştür. Listenin başını 22 kurbanla Georgia çekmekte, onu Missisippi 12 kurbanla izlemektedir. Her ikisi de 3'er asker linç etmiş olmakla övünmektedirler. Canlı olarak yakılan 11 kurbandan 4'ü ilk eyalete ve 2'si ikinci eyalete aittir. Sistemli, önceden tasarlanmış ve örgütlenmiş 34 linç olayında birinci yeri gene 5 kurbanla Georgia işgal etmekte, onu 3 kurbanla Mississippi izlemektedir. 1920'de 50 linç olayı ve 1923'de 28 linç olayı yaşanmıştır
26 Haziran 1919'da New Orleans States gazetesi, ilk sayfasını boydan boya kaplayan ve 13 cm. yüksekliğinde harflerden oluşan bir manşetinde şöyle diyordu: "Bugün Bir Zenci 3,000 Yurttaş Tarafından Yakılacak." Aynı gün yayımlanan Jackson Daily News gazetesinin ilk sayfasının ilk iki sütununda büyük harflerle şunlar yazılmıştı: "Zenci J. H. Bugün Öğleden Sonra Saat 5'te Kitle Tarafından Yakılacak."
"Bu akşam saat 7:40'ta J. H. kızgın demir çubukla işkence gördükten sonra yakıldı... 2,000'den fazla insan... çok sayıda kadın ve çocuk yakma eylemi sırasında oradaydılar.... Zenci, elleri arkadan bağlandıktan sonra tutuşturuldu.
(Chattanooga Times, 13Şubat1918)
"...bütün toplumsal sınıflardan erkekler, kadınlar ve çocuklar oradaydı. Yüksek sosyeteden bir çok hanımefendi kalabalığı cezaevinin dışından izliyordu. Diğer bir çok kişi ise olup bitenleri bitişikteki terastan... Zencinin cesedi düştüğünde çok sayıda insan, onun asıldığı ipin parçalarını almak için hırsla birbiriyle çekişti.(Vicksburg Evening Post, 4 Mayıs 1919)
Yalnızca Zenciler değil, "Tom Amcanın Kulübesi" adlı kitabın yazarı Bn. Harriet Beecher Stowe gibi onları savunmaya cüret eden Beyazlar da kötü davranışlara hedef oldular. Elijah Lovejoy bu yüzden öldürülürken, John Brown asıldı. Thomas Beach ve Stephen Foster baskı gördüler, saldırıya uğradılar ve cezaevine kondular. İçlerinde 11 kadının da bulunduğu 708 Beyaz da Zencileri savunduğu için linç edildi.

İNGİLTERE
Sömürgeciliğin büyük örneği şimdilerde eski gücünü yitirmiş gibi görünse de Hindistan’dan Güney Afrika’ya dünyanın dört bir yanında sayısız katliama ve soyguna imza atmıştır. Yüz yıldır İngiltere’nin işgali altında olan İRLANDA’nın işgaline karşı1916’da mücadele etmeye başlayan IRA kurucusu James Conolly ve 12 arkadaşının kurşuna dizilmesinden sonra yüzlerce İrlandalı katledilmiştir. Ölüm oruçlarında yaşamını yitiren Bobby Sands ve dokuz arkadaşının da dahil olduğu 3 binden fazla kişi öldürüldü.

GÜNEY AMERİKA
KIZILDERİLİ UYGARLIKLARININ YOK EDİLMESİ, dünya tarihinin en trajik olayıdır. Açgözlü İspanyol ve Portekiz sömürgeciliğinin Güney Amerika’daki katliamlarının kesin rakamlarını tahmin edebilmek bile mümkün değildir. Sayıları milyonlarla ifade edilen Aztek ve İnka halklarının korkunç katliamlarla yok edilmesinin ötesinde sömürgecilerin yerlilerden gasp ettiği maden ve altın stoklarının da miktarı tam olarak bilinmemektedir.



1915 DEN SONRAKİ 50 YIL İÇİNDE YAPILMIŞ SOYKIRIMLAR:
(1915-1965)


2.DÜNYA HARBİ
2. Dünya Savaşı esnasında "Almanlarla işbirliği yaptılar" uydurmasıyla birçok Azeri Türkü, ya öldürdüler ya da yerlerinden alınarak Sibirya’ya sürgüne gönderildiler. Kırım’daki 6 – 7 milyon Türk tamamen yok edildi.. Şu anda da Çeçenistan’daki taş üstünde taş bırakılmamaktadır. 5 – 6 milyonluk Çeçenistan’ın 7 – 8 yıl önceki savaşlarda yarısı yok edildi. İkinci yarısı da şimdi yok edilmektedir. Dünyanın gıkı bile çıkmıyor..

II. Dünya Savaşı ise birincisinin çok çok üzerinde bir kanlı katliamdır. Can kaybı olarak bilançosu tahminen 66 milyon insanın ölümüdür. Yalnız Sovyetler 11 milyonu asker olmak üzere toplam 27 milyon insan kaybetti. (1945) Bu savaşta Polonya’nın insan kaybı, 5 milyon 800 bin, Almanya’nınki ise 4 milyon civarındadır. Japonya’nın kaybı ise 2 milyon insandır, ki bu katliamın önemli bölümü atom bombasının atıldığı Hiroşima ve Nagasaki’de gerçekleşmiştir.

RUSYA
II. Dünya Savaşı esnasında "Almanlarla işbirliği yaptılar" uydurmasıyla birçok Azeri Türkü, ya öldürdüler ya da yerlerinden alınarak Sibirya’ya sürgüne gönderildiler. Kırım’daki 6 – 7 milyon Türk tamamen yok edildi.. Şu anda da Çeçenistan’daki taş üstünde taş bırakılmamaktadır. 5 – 6 milyonluk Çeçenistan’ın 7 – 8 yıl önceki savaşlarda yarısı yok edildi. İkinci yarısı da şimdi yok edilmektedir. Dünyanın gıkı bile çıkmıyor..

İSPANYA
Alman ve İtalyan nin desteğiyle 1936’da ayaklanan General Franko 1939’ Mart ayında Madrit’i ele geçirdiğinde bir milyondan fazla insanın kanına girmişti bile. Guernica katliamı gibi onlarca katliama imza atarak iktidara gelen Franko’nun en büyük desteği ise ABD’ydi.

İTALYA
1943 yılında devrilene kadar Mussolinin Afrika’daki katliamları ile tarihe geçmiştir. Mussolinin Gladio’su Avrupa’nın en kanlı devlet terörü örgütlerindenbiri oldu. Bu örgüt, yüzlerce cinayete imza atmış, birçok ülkede neo-nazi çetelerin kurulmasına yardım etmiştir.

YUNANİSTAN
Yunanistan’da 1947’de “ABD yardım etmezse Yunanistan komünistlerin eline geçecek” diyerek başlayan büyük katliam süresince 50 binden fazla komünist öldürüldü. İç savaşın tamamında ise 185 bin partizan ölürken, açlıktan ölenlerin sayısı 260 bindi. Böylece, Yunanistan’ın nüfusunun % 10 katledilmişti; 1960’larda Albaylar cuntası da katliam konusunu devam ettirmiştir. Daha sonra, Kıbrısta yapılmak istenen katliam ise, “Kıbrıs Barış Harekatı” ile Türk Ordusu tarafından engellendi.

FRANSA
Sömürgelerinde uyguladığı katliamlar’da ölen milyonlarca insanın yanında, Vietnam’a kan kusturan, Cezayir’i kana bulayan Fransa, 1968’lerdeki gösterilerde kendi halkına karşı da acımasız davranmış, Paris sokaklarında kendi vatandaşının kanını akıtmıştır. Fransa bugün hâlâ Afrika ve Uzakdoğu’dan elini çekmiş değildir.

EL SALVADOR
Latin Amerika’nın cinayetler ülkesi olarak ün yaptığı El Salvador 1931-1944 yerli ayaklanmaları sırasında 15.000 binden fazla insanı katletmiş 70’li yıllarda tam bir kıyım makinesi olarak iş görmüşlerdir. Özellikle 1979 yılından sonra CIA tarafından ARENA partisiyle birlikte oluşturulan ölüm mangaları, toplam 70.000 kişiyi katletmiştir. Öyle ki, sadece 1981’de ölüm mangaları içlerinde rahiplerin de bulunduğu 12.000 kişiyi öldürdüler.

GUATEMALA
1931’de köylü katliamlarıyla (30.000 ölü) tarihe geçen GUATEMALA’nın ABD tekellerinin desteğiyle toparlanan paralı askerler ve ABD li yeşil berelilerinin yaptığı müdahaleden bu yana toplam 200.000 den fazla insan katledildi. Sadece 1986 yılı içersinde öldürülen işçi, köylü sayısı 18.000 dir.

KORE
1950’de başlatılan ABD-Güney Kore harekâtı sona erdiğinde savaştan önce 100 bin ölü verenKore 200 bin insanını daha kaybetmişti. Üstelik ülkeye ordularını gönderen ülkeler de birçok kayıplar verdiler.

FİLİSTİN
1947’de kurulan İsrail devletinde Filistinliler sürgün edilirken, İsrail ABD toplam dış yardımının neredeyse yarısını alıyordu. Böylece İsrail, 58 yılı aşkın bir süredir onlarca katliama imza atmış bir “terör devleti” olarak varlığını sürdürmektedir. Ama aslında Filistinli katliamlarıİsrail’den de önce başlamıştır. Bunun en büyüğü 1936 yılında İngiliz yönetimi sırasındaki genel grevde olmuştu. 1939 yılında ayaklanma bastırıldığında binlerce Filistinli öldü. Ürdün Kralı’nın 19 Eylül 1970’de yaptığı katliam ise “Kara Eylül” diye bilinir. Filistin kamplarını yoğun top ateşine tutan Ürdün, bu kıyımda binlerce Filistinliyi öldürmüştü. İsrail katliamlarının en büyüklerinden birkaçı, Ocak 1976, Haziran 1976’daki Tel Zaatar karantina göçmen kampları katliamı ve 17 Eylül 1981’deki Sabra ve Şatila "göçmen kampları"ndaki katliamlardır. İsrail’in 1982’deki Lübnan işgalinin bilançosu ise 17 bin 500 ölüdür.

İRAN
1953’te petrolleri ulusallaştırmak isteyen Musaddık’ı askeri darbeyle deviren CIA, İRAN halkının başına Şah Rıza’yı getirdiğinde bir katliamlar döneminin de kapısı açılmıştı. Yaklaşık 10 bin ABD’li danışmanın ve CIA nın Ortadoğo merkezinin bulunduğu İran, Şah döneminde onbinlerce kişi öldürüldü. Bölge petrolünü elinde tutmak isteyen ABD, Şah’ın işkence hanelerine en büyük desteği verdi. 1979’da Şah, 20 milyar dolarlık varlığıyla ABD’ye kaçtığında geride bir harabe kalmıştı

VİETNAM
Yüzyılın başından beri devam eden ve önce Fransızları, sonra da dünyanın en büyük ordusuyla üstlerine gelen ABD yı hezimete uğratan Vietnam, bütün bu savaşlar boyunca akıl almaz kıyımlara uğradı. 500 binlik ABD ordusu ve birbuçuk milyonluk Güney Vietnam ordusu, bütün teknolojik olanaklarına karşın Vietnam halkını yenemeyince büyük bir soykırıma başvurdular Yıllarca süren tarihin en büyük hava bombardımanında Vietnam’ın vurulmadık tek bir metrekare alanı bırakılmadı. 1963-1973 arasında öldürülen sivil

GÜNEY AFRİKA
Bölgedeki en kanlı diktatörlük olan ırkçı GÜNEY AFRİKA’nın işlediği suçların hesabı bile tutulamaz. Nüfusun %90’ı olan Afrikalı-siyahlar yıllar boyunca neredeyse kölelik koşullarında elmas madenlerinde çalıştırıldı. Siyahlar her ayaklanma girişimlerinde vahşi katliamlarla karşılaştılar. Mücadele boyunca yüzlerce kişiyi katleden ırkçı rejim, Nelson Mandela’yı da 27 yıl hapiste tuttu. Başlıcaları Soweto ve Sharpeville’de gerçekleşen onlarca katliamda sayısız çocuk, kadın ve sivilin kanına giren ırkçı rejim, yönetiminin son anına dek ABD ve NATO’dan tam destek aldı.

jAPONYA
Japonya’da 1920–1945 arasında çeşitli soykırımlar yapılmış, Çinli, Koreli, Filistinli, Endonezyalı ve Dirmanyalı olan insanlar katliamlara tâbi tutulmuşlar. Anbao Tepesi Olayı–Kara Güneş 731 Projesi. meşhur soykırımlardır..

BOSNA - IRAK
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde ve halen yapılmakta olan soykırımlar, savaş suçları ortaya konulmuyor. Irak’ta Türkmenlere karşı yapılanlar; Bosna’da 250.000 kişinin kanına giren Sırplar, Cezayir’deki katliamlar ve diğer ülkelerdeki zulümler hep ABD veya Avrupalıların destek ve teşviki ile, onların işbirlikçileri tarafından yapılmaktadır.

Gazeteci-Yazar:Muzaffer Deligöz



DİKKAT EDİLİRSE GÖRÜLECEĞİ ÜZERE; YAPILAN BU ZULÜM, İŞKENCE VE SOYKIRIMLAR; ERMENİ OLAYLARININ OLDUĞU (1915) YILLARI İLE AYNI ZAMANA RASTLAMAKTADIR. NİÇİN BU OLAYLARI NAZARA ALMIYORLAR ?

ABD VE AVRUPA Devletleri bizdeki olaylarla ilgili karar alma hakkını kendilerinde görebiliyorlarsa; Müzeler, Anıtlar açabiliyorlarsa, bizim Parlamentomuzun da bu masumları hatırlatacak ve o ülkeleri kınayacak kararlar alması gerekmez mi ?
Bizim bir Profesörümüz hakkında dava açabilenlere karşı bizim de “ZENCİ MÜZESİ”, “KIZILDERİLİ HEYKELİ” kurmamız gerekmez mi ?

Biz bundan çekindikçe Onlar üzerimize daha çok geleceklerdir.

Alıntıdır
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Maraş'ta Ermeni Mezaliminden Bir Anı

Beş yaşındaki Kadir anasının koynunda yakılarak can verdi...

Kahramanmaraş, yakın tarihte Ermeni mezaliminin merkezlerinden biri olmuştu. Bu silahlı ayaklanmaların, kanlı baskınların, hunhar eşkıyalıkların, insanlık dışı karışıklıkların, hiyanetlerin ve zulümlerin planlama ve hareket merkezlerini de, birinci derecede Zeytun (şimdiki Süleymanlı Bucağı), ikinci dercede Fırnız ve Alabaşlı... gibi Ermeni köyleri teşkil ediyordu. Buralarda kökü dışarıda olan Hınçak, Taşnak Sutyun adındaki hiyanet çeteleri yuvalanmış ve teşkilat kurmuşlardı.

Zeytun ve Fırnız Ermenileri planlayıp düzenledikleri kanlı baskın ve eşkiyalıklarını, kendi çevrelerindeki Müslüman-Türk köylerinde uygulamakla yetinmiyor, Geben bölgesi ve Andırın İlçesi köylerine kadar vardırıyor, 60 - 70 kilometre uzaklarda bile sürdürüyorlardı.

Silahlı baskınlardan birini Geben (Andırın'a bağlı büyük bir yerleşim merkezi) üzerine düzenlemişler ve uygulamışlar, ani bir baskınla yüzlerce kadın, erkek ve sabi çocuk öldürmüşlerdi. Canlarını kurtarabilen Geben'li çoluk-çocuk, kadın-erkek dağlara kaçmışlar, çamlıklara ve ormana sığınmışlardı. Baskıncı Ermeniler asker ve jandarma birliklerinin yetişmesi üzerine kaçmışlar, esir aldıkları kadın ve kızları da beraberinde götürmüşlerdi.

İşte bugün soyadları "Menekşe" olan ailenin dedeleri yunus adındaki Gebenli köylünün eşi Fatma evinde çamaşır yıkamakta olduğundan kaçmakta gecikmiş, bir yaşındaki oğlu Musa'yı sırtına bağlayarak, beş yaşındaki Kadiri''de kucağına alarak , kah elinden tutup koşarak yazıya (ovaya, düzlüğe) düşmüş, köyden uzaklaşmaya, Çamlı denilen ağaçlık yamaca yetişip sığınmaya çabalıyordu. Fatma'yı gören eşkiyalardan ikisi yakalamak için koştular. Azgın eşkiyalardan birisi daha önceden koşarak Fatma'ya yetişti ise de, güçlü, kuvvetli olan kadın eşkiyaya karşı koymaya ve onunla boğuşmaya başladı. Fatma'nın dişi kaplan kadar etkili saldırışları karşısında, Ermeni eşkıyası aciz kalmış ve elindeki silahını bile kadına kaptırmıştı. Yetişen ikinci eşkıya elindeki dolma tüfek ile Fatma'ya arkadan ateş etti.

Ağır yaralanan Fatma bir an sendeledi. Sonra, eline geçirmiş olduğu eşkiyanın silahını, Ermeninin kafasına fırlattı. Sırtındaki küçük Musa yere düştü, gür otlar arasında görünmez oldu. Takatı tükenen Fatma ancak üç beş adım atabildi düştü ve şehit oldu.

Dünyadan habersiz olan, olaylardan - yaşı icabı - bir şey anlamayan küçük Kadir, sadece korku ile titriyordu. Annesini yattı sanarak, koştu koynuna sokuldu. Hala titriyordu, annesine sarıldı ve gözlerini yumdu. Az sonra da uykuya daldı.

Fatma'nın fırlattığı silah Er meninin kafasına çarpmış, hafif yaralamıştı. Bir an iki eşkiya da şaşkına dönmüşlerdi.

Eşkiyanın biri pala bıçağını çekti, kadına doğru bir adım attı:

- Amma da yavuzmuş kahpe... neredeyse beni bile alt ediyordu... kulağını keseyimde bizim kancık karabaş gibi daha yavuz olsun dedi.

Arkadaşı :

- Dur... acele etme, dedi. Görmüyormusun? Cümbüş şimdi başlayacak....

Fatma'yı şehit eden dolma tüfek kurşunu ile fırlayan bez parçası fıskı yanarak kadının üzerine düşmüş, onun giysilerini de tutuşturmuştu. Az beklediler. Şiddetli rüzgarın etkisiyle alevler cesedi çabucak sarmış ve tuhaf bir et ve yağ kokusu etrafa yayılmaya başlamıştı.

Ermeni:

- İkisi birden yanacak... sen o zaman seyret cümbüşü! ... baskının en zevkli olayını biz seyredeceğiz, dedi.

Gülüyorlar, kahkahalar atarak el çırpıyorlardı. Vahşi bir zevkle, alevi seyre başlamışlardı ki, yetişen asker ve jandarmaların tüfek sesleri duyuldu. Akşam olmuş, karanlık basmıştı.

Ermeni eşkiyaları kaçmışlar, öbürlerine yetişerek olayı, vahşi ve sadist bir zevkle anlatıyorlardı. Esirlerin arasında bulunan şehit Fatma'nın komşusu Esme kadın anlatılanlara kulak kabartıyor, bir yandan için için ağlayarak eşkiyaların elinden kaçıp kurtulma planları kuruyordu. Nitekim muvaffak da oldu:

Güya su dökmek için, bir eşkiyanın nezareti altında, kafileden geride kaldı. Eşkıya Esme kadına sahip olmak istedi. Esme kadın ermeniyi oyaladı, vakit kazandı. Eşkıya kafilesi epeyce uzaklaşmış gece de yarıyı devirmişti.

Sonunda eşkıya ile boğuşarak bütün giysileri parçalandı, adeta çırılçıplak durumda kaldı. Eline geçirdiği bir kaya parçasını Ermeninin kafasına fırlattı. Kaya parçalandı ve Ermeni'nin kafasından akan kanlar gözlerine doldu. Esme kadın gecenin karanlığından da faydalanarak Geben'e ulaşmayı başardı ise de, çıplak durumu ile köye girmeye utanıyor, cesaret edemiyordu. Sabahın alaca karanlığı olmuştu, bir top çalının duldasında gizlendi. Oradan geçmekte olan yaşlı bir erkek alaca karanlıkta onu yabani hayvan sanarak tüfeğini çevirdi ise de, Esme kadın seslendi, başından geçenleri anlattı. Adamın sırtından çıkarıp verdiği paltosuna sarılarak köye girdi. Toplanan köylülere de başından geçenleri ve Şehit Fatma olayı hakkında işittiklerini bitkin ve yorgun olmasına rağmen bütün teferrüatları ile anlattı.

Sabah olmuş, dağlara kaçanlarda köye dönmüşlerdi. Şehit Fatma'nın en büyük çocuğu Eşe gelin de ormana sığınmaya muvaffak olmuş ve oradan anasının şehit düştüğünü görmüştü. Gördüklerini, korku ve dehşetten gözyaşı pınarları kurumuş bir durumda anlattı:

- Gavur eşkiyalarının anamı şehit ettiklerini, sonrada yaktıklarını gördüm. Anlayamadığım bir şey var dedi. Anamı saran alevler karanlıkta büyüdü büyüdü, sonra ikiye bölündü. Karşı karşıya iki alev kümesi halinde sönünceye kadar devam etti.

Sabah ilerleyince sayısı yüzleri aşan ölü ve yaralıları tespit edenler, kayıplarını arayanlar, Çamlı yamaca uzanan yazıda Şehit Fatma'nın yanmamış olan uzun siyah saçları ile 3-5 adım ilerde küçük Kadir'e ait yanmamış bir ayakkabı teki ve bazı eşyalar buldular. Bir tarafta da, gür otlar arasında küçük Musa'yı annesine atılan kurşunla baldırından hafif yaralı, fakat sağ olarak buldular.

Baskın sırasında ve o gece Geben'de bulunmayan Fatma'nın Kocası Yunus'ta olay yerine gelmiş, eşinin ve oğlunun yanan cesetleri başında acı acı şu kıtaları söylemiştir;

"Kadir Benim aplak oğlum
Açılmadık çiçek oğlum
Gavur Baran'dan(1) çıkışın
Çamlı'yaca(2) kaçan oğlum"

"Kızımın adı Eşe
Tekerim dayandı taşa
Şehit Yazıda(3) yanarken
Sendemi ettin tamaşa"

Göğünürüm göğünürüm
Bozbaya(4) bürünürüm
Eller çocuk severkene
Ben onlara yerinirim"

Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesine bağlı Geben Köyü'nden doğma Mehmet oğlu 1329 doğumlu okur-yazar Mehmet MENEKŞE'den ve ağıt eşi Ayşe MENEKŞE'den derlenmiştir.

Şehit Fatma, Mehmet MENEKŞE'nin babası Mehmet'in annesidir.

(1) Baran: bir suyun ve yerin adı.
(2) Çamlı: Bir mevki ismi
(3) Yazı: Ova, düzlük
(4) Bozaba: Eski ve milli bir giysi



Derleyen : A. Saim EMİRMAHMUTOĞLU
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Ermeni Terörü ve Taşnaksutyun


İlk Ermeni terör örgütlenmesi Hınçak (Çan Sesi) Komitesi olarak ortaya çıkmıştır. Hınçak Komitesi'nin programında, sosyalist, Marksist ve merkeziyetçi olan Kari Marks'm ilkeleri, esas olarak benimsenmiştir. Kafkasya Ermenileri'nden Rus uyruklu Avedis Nazarbekyan ile karısı Mariam Vardanyan ve Kafkasyalı bir grup öğrenci tarafından 1886 yılında İsviçre'nin Cenevre kentinde kurulmuş ve komitenin düşüncelerini yaymak için de, yine Hmçak isminde bir gazete çıkarılmıştır. Bu komitenin başında ve üyeleri arasında çoğunluğu yine Rus uyruklu olan Ermeniler bulunmaktadır. Komite, kendisine çalışma bölgesi olarak Doğu Anadolu'yu seçmişti. Ancak bir müddet sonra da örgüt merkezi, İsviçre'den Londra'ya taşınmıştır.

Hinçaklar'ı yetersiz ve pasif gören başta Christopher Mikaelyan olmak üzere bazı Ermeniler, Troşak (Bayrak) adı altında ve sonra da 1890 yılında Tiflis'te "Hai Heghapokhakan Dashnaktsutiun" (Taşnak Devrimci Federasyonu) adıyla bir komite kurdular. Kafkas Ermenileri tarafından kurulan örgüt, uzun bir süre gerilla taktiği uygulayan Balkan milletlerini örnek alarak tedhiş, eylem ve terör uygulayarak sesini duyurmayı ve akabinde esas amaçları olan "Büyük Ermenistan'a ulaşmayı hedefliyordu.

Taşnaksutyun'un ilk hedefi, içeride isyanlar çıkartmak ve katliamlar yapmaktı. 1892 sonbaharında Tiflis'te yapılan ilk toplantıda, genel isyanlar çıkarılması, hükümet üyeleri ve başkanlarına, Ermeni düşmanlarına karşı suikastlar yapılması kabul edilerek karar altına alındı. Ayrıca Türkiye'ye silah sevkiyatı ile bunların Ermeni kiliselerinde depo edilmesi, Türkiye Ermenileri'nin silahlandırılması ve suikast, tahrip gibi terör konusunda eğitilmeleri de bu kapsamda kabul edilerek, derhal çalışmalara başlandı.

Komitenin ilk emri "Türk'ü her yerde, her türlü durumda vur. Evlerini yak, ocağını söndür... Gericileri, sözünden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldür. İntikam al" şeklinde örgüt mensuplarına iletildi. Bu esaslar doğrultusunda yapılanan ve aldıkları teorik kararları pratiğe döken Taşnaklar, Anadolu içlerinde tedhiş ve teröre başladılar. Erciş, Zor, Musun, Oltu, Pasin ve Velibaba yörelerinde bölge halkına ve askeri birliklere karşı saldırı başlatan Taşnak mensupları, üçbin kişiyi asker veya sivil ayırt etmeden katlettiler. Taşnak çeteciler, aralarında da kan döküyordu. Bu bağlamda, kendilerine para vermeyen Ermeni zenginlerine karşı suikast ve saldırılar düzenlediler.

Kumkapı Kilisesi rahibi Mampre Vartabet ile kardeşi Dacat Vartabet, Avukat Haçik Efendi, Mıgırdıç Tutunciyev, Polis amiri Markar, Dikran efendi, Kandilci Onik, Apik Uncuyan ve Kirkor Karagözyan, örgüte itibar etmediği için Taşnak tetikçileri tarafından sokak ortasmda yerlere serilen tanınmış Ermeni vatandaşlarımızdı. Yirminci asrın ilk yılları geldiğinde Kafkasya'da ve doğu illerinde, 1890'da Tiflis'de kurulan Taşnak Devrimci Federasyonu, platformu en güçlü ve kapsamlı Ermeni siyasî örgütü hâline gelmişti.

1892'de kabul edilen ilk programın devamında doğu illerimizde ölüm kol gezmeye başladı. Taşnaklarm benimsediği yol, Rusya'nın Narodnaya Volya (Halkın İradesi) ve halefi Sosyal Devrimci Partisi'nin metodlarınm benzeri idi ki; Taşnak Komitesi'nin kurucusu Christopher Mikaelyan da bu teşkilâtın yetiştirerek ortalığa saldığı azılı bir katildi.

Terörizm, başından itibaren Kafkas Taşnak Komitesi tarafından gerek bir siyaset gerekse amaçlarını gerçekleştirmek için bir metod olarak benimsenmiştir. 1892'de kabul edilen Taşnak programında "Vasıtalar" başlıklı bölüm; "Ermeni Devrimci Federasyonu amacına isyan ve kan yolu ile ulaşmak için devrimci gruplar örgütler" ifadesiyle başlar...Bu iki terör örgütü ve daha sonra gelenler tek bir gaye için çalıştılar: Her fırsattan istifade ederek Türkiye'yi istikrarsızlığa, kaosa ve kargaşaya sürüklemek ve büyük devletlerin de müdahalesiyle "Büyük Ermenistan ProjesV'ni hayata geçirmek.

Türk Devleti üzerinde her zaman kirli emeller besleyen "Vahşî Batı"nm karanlık yüzü olan İngiltere ve Rusya'nın kurdurduğu Hınçak ve Taşnak örgütlerinin ülke içerisindeki tahrikleri sonucunda meydana gelen birçok isyan ve sayısız katliamların yanı sıra Ermeniler, 1905!de Padişah Sultan Abdülhamid'e yönelik gerçekleştirdikleri Yıldız Suikasti'yle de planlı nokta terörünü en üst seviyeye çıkarmışlardır.

21 Temmuz 1905 Cuma günü Ermeniler, arzu ve isteklerinin önünde önemli bir engel olarak gördükleri ve kendisine "Kızıl Sultan" lakabını taktıkları Sultan Abdülhamid Han'ı ortadan kaldırmak için harekete geçtiler. Taşnak terör örgütünden olan ve Avusturya tebaasına mensup Edouard Joris, Kristophor Mikaelyan ile kızı Robina ve bir Rus Ermenisi, özel olarak yaptırılmış bir arabanın içine 20 kiloya yakın zaman ayarlı bomba yerleştirerek Yıldız'daki Hamidiye Camisi'nin kapısına yakın bir yerde pusu kurdular.

Arabayı Zare Haçikyan adında, 45 yaşında eski bir katil olan Ermeni komitacının idare etmesi kararlaştırılmış ve bomba, Abdülhamid Han'ın Cuma namazından çıkış saatine göre ayarlanmıştı. Sultan, namaz sonrası Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ile ayaküstü kısa bir sohbet yapınca, zaman ayarlı 120 kilo patlayıcı ve 500 kapsülle zenginleştirilen bomba ıskaladı ve erken infilak etti.

Ortalık savaş alanına dönmüştü. 26 kişinin can verdiği bu saldırıda 58 kişi de ağır yaralar aldı. Patlama anında Padişahın Şeyhülislamla birkaç dakika sohbet ediyor olması ise Ermenilerin kirli planını altüst etmişti. Güvenlik kuvvetlerinin yaptığı kısa bir çalışma, onları doğru adrese götürdü. Yapılan tahkikat neticesinde, işin arkasında Ermeni Taşnak Partisi'nin bulunduğu ortaya çıkarken, suikast teşebbüsünün taşeronu olan Edouard Joris adındaki anarşist yakalandı ve mahkeme edilip idam cezasına çarptırıldı.

Abdülhamid Han derin bir hoşgörü göstererek, Joris'in cezasını müebbed hapse çevirdi. Bu ikramdan etkilendiği anlaşılan Joris, bir müddet sonra Yıldız Sarayı'na Padişah'ın huzuruna getirildi. O artık saf değiştirmişti... Eğer kendisine fırsat verilirse, Ermeni çetelerinin çirkin yüzünü ortaya çıkaracağını ve bu hususta mücadele edeceğini söyleyen Edouard Joris, 500 Lira harçlık verilerek Avrupa'ya doğru yola salındı. Tarihlere 'bomba olayı' diye geçen bu çirkin suikast girişimi bütün dünyada geniş bir yankı uyandırırken, tek çatlak ses içimizdeki bir hainden gelecekti. Tarihin en ibretli ifadelerini ortaya döken bu ihanet borazanı, Robert Kolej öğretmenler odasından üfleniyordu. Avrupa, sonradan teröristlere sahip çıkmasına rağmen bu suikast teşebbüsünü kınarken, bombacılara alkışlı bir destek İstanbul'dan, Robert Kolej Türkçe hocası Tevfik Fikret'ten gelecekti.

'Milletim nev'i- beşerdir, vatanım ruy-i zemin' yani, milletim bütün insanlık, vatanım yeryüzüdür, diyerek çelişkiler içinde kıvranan bu müsvedde şair, 1896'dan başlayarak Robert Kolej'de öğretmenlik yapıyordu. Ruh yapısı karışık; din, devlet ve millet gibi mukaddes kavramlardan kopmuş, avare bir hâlde yazıp çiziyordu. Millî ve manevî değerleri hiçe sayan duygu ve düşüncelerle beslediği biricik evladı, adını kitaplarına dahi verdiği tek çocuğu olan Haluk daha sonra Amerika'ya yerleşecek, babasından aldığı fikir iklimine doğru dört nala koşarak din değiştirip Hıristiyan olacaktı. Hatta uzun zaman papazlık bile yapan Haluk, Florida'daki bir kilisenin başrahibi olarak ölürken, ihanet vitaminiyle beslenen bir ruh dünyasının çok acı ve ibretli bir öyküsü olarak da yıllarca anılacaktı.

İşte böylece kafası karışık bir durumda olan Fikret, Ermeni'yi alkışlıyordu. Şiirinde teröristleri 'şanlı bir avcıya' benzeten Tevfik Fikret, bombanın erken patlamasına üzülürken, 'Bir lahza-i teehhür' (Bir gecikme anı) isimli bir manzume yazıyordu. "Ey şanlı avcı damını bihude kurmadın, Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!" (Ey şanlı avcı, tuzağını boş yere kurmadın, attın ama yazıklar olsun ki; vuramadın!).

Ermenilerin yaptığı suikast teşebbüsüne destek, alkışlama gibi alçaklık yarışında Tevfik Fikret yalnız kalmamış ve tarihçi Ahmed Refik de daha sonra, 'Osmanlı milletini Abdülhamid zulmünden kurtarmak için bu kahraman hareketin Ermeni vatandaşlarımız tarafından icra olunduğu anlaşıldı' diyerek, zilletin kahredici derinliklerinden bir kirli ses de, o vermiştir. Avrupa korumalı Ermeni terörü hız alarak devam ediyordu. Talat Paşa ve Cemal Paşa'yı da yine bu yöntemle vuran Ermeniler, uzun bir aradan sonra 1965'te tekrar terör uygulamasına dönmüşler ve 1970'li yıllarda Asala sahne alarak, 1984 yılına kadar Türkiye Dışişleri görevlisi olan 42 kişiyi katletmişlerdir.

Hınçak ve Taşnak örgütleri, oluşturdukları bu yeni anarşi döneminde; aldıkları etkin destekle terörü biçimlendirmiş ve geliştirmiş olmakla beraber daha geniş sahalara yayılmasını sağlamış, terör ekip ve grupları oluşturmuş ve yeni örgütlenme çabalarına da moral desteği vermişlerdir. Bunların yanında, gerek masum insanlara karşı uyguladıkları eylemler gerekse dışardan aldıkları yoğun destekle isminden en çok söz ettiren ve açılımı "Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu" olan "Asala Terör Örgütü" olmuştur. Batı ülkeleri, özellikle de Kıbrıs Rumları ve Yunanistan tarafından destek alan bu kanlı örgüt, "Zulüm asla payidar olmaz" ilkesinin asil savaşçılarının müdahalesine kadar masum insanların kanını dökmeye devam etmiştir.

Ben de o kanlı tarihlerde, kısa bir süre de olsa Rus işgali altında bulunan Erzurum'da yaşamış ve Ermeni terörüne yakından tanık olan bir babanın oğluyum. Bu olayların canlı anlatımlarını babamdan dinlediğimden dolayı Ermeniler hakkında oldukça sahih ve gerçekçi bilgilere sahip olmuştum. ''Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu" adıyla 20 Ocak 1975 yılında Beyrut'ta Agop Agopyan takma isimli Bedros Havanassian tarafından kurulan terör örgütü Asala, aynı gün Beyrut'taki Dünya Kiliseler Birliği Bürosu'na yaptığı bombalı saldırı ile adını duyurdu. Ses bombasıyla yapılan bu saldırı, şüphesiz bir perdeleme hareketiydi.

Asala terör örgütü, Sovyet yanlısı Hınçak Partisi ile ilişki kurmuş ve Filistin örgütleri ile de işbirliği yapmıştır. Örgüt elemanları özellikle de Habbaş Fedayin Grubu tarafından eğitilmiştir. Asala mensupları, uluslararası terör örgütü olan Japon Kızıl Ordusu, İtalyan Kızıl Tugayları, EOKB-C, Kürdistan İşçi Partisi (PKK-Kadek-Kongra-Gel), İrlanda Cumhuriyet Ordusu ve o dönem Türkiye'de bulunan Marksist-Leninist örgütlerle de işbirliği içerisinde olmuşlardır. Ermeni terör örgütleri, inlerinde aldıkları ağır darbe üzerine 1980'li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girmişlerdir. 1984 yılında PKK sahneye itilmiş ve Asala-Ermeni terörü geri plana çekilmiştir. Nitekim, bölücü terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini "Kızıl Hafta" olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak, toplantılar düzenlemeye başlamıştır.

Lübnan'ın Sidon kentinde 8 Nisan 1980 Salı günü PKK ve Asala terör örgütleri ortak basın toplantısı düzenlemişler ve bu toplantı sonucu bir ortaklık deklarasyonu yayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine, ilişkilerin örtülü olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. 2 Mayıs 1988 Pazartesi günü, Asala terör örgütünün perde önündeki kurucusu ve lideri Agop Agopyan kod adını kullanan kirli katil Bedros Havanassian'ın Atina'nın banliyölerinden Faliron semtinde maskeli iki şahıs tarafından silahla vurularak öldürüldü.


Yusuf Ziya ARPACIK
(Kan Fırtınası) sayfa: 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Ermeni Katliamlarıyla İlgili Birkaç Resim

a1_47.jpg

Ordudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır'ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak Ermeni komitecileri tarafından şehid edilen askerler.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​



a1_47_1.jpg

Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar.​



a1_48.jpg

29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Türkler.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​



a1_48_1.jpg

Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.​


a1_56.jpg


Sivas'ta Ermeni çeteleri tarafından yapılan katliamda boğazı kesilerek öldürülen jandarma Mustafa.
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.



a1_57.jpg


Balta ile Katliam:
İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.



c3_25.jpg

Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.


c3_27.jpg

Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, Ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.


c3_29.jpg

Erzincan Odabaşı bölgesinde, birbirlerine bağlanmış halde öldürülmüş kadın ve çocukların cansız bedenleri.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.​
 
Üst