Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Şu Çılgın Türkler'in yazarı 'Özür kampanyası'na sert çıktı: 'Açın tarihi, gerçekleri görün!'
Şu Çılgın Türkler, Diriliş, Kurtuluş ve Cumhuriyet - Bir Bağımsızlık Savaşı Destanı, Korkma İnsancık Korkma gibi bir çok kitabın yazarı olan Turgut Özakman, Gaziantep'in kurtuluşunun 87. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenen etkinliklere katılarak," Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı ile Gaziantep'in kurtuluş destanı" konusunda konferans verdi.
Turgut Özakman, son günlerde Ermenilerden özür dilenmesi gerektiğini dile getirenlere son derece sert çıkarak, "Siz bu ülkenin hangi şartlarda ve ne bedeller ödeyerek bağımsızlığını kazandığını biliyormusunuz ? Ermeniler'e
zulüm yapıldığını dile getirip, özür dileme kampanyası başlatıyorsunuz. Açın tarihi ve içinize sindire sindire okuyup gerçekleri görün. Siz tarihi bilmediğiniz için böyle bir girişimde bulunuyorsunuz. Bir de bunlar
bilimadamı olacaklar" diye konuştu.

Gaziantep Ticaret Odası Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa, Vali Süleyman Kamçı, Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı, Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Can, Cumhuriyet Başsavcısı Kazım Arapoğlu, GAZÜ Rektörü Yavuz Coşkun, Ticaret Odası Başkanı Mehmet Aslan, Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ile kurtuluş savaşına katılanların yakınları katıldılar.
Turgut Özakman, son günlerde Ermenilerden özür dilenmesi gerektiğini dile getirenlere son derece sert çıkarak, "Siz bu ülkenin hangi şartlarda ve ne bedeller ödeyerek bağımsızlığını kazandığını biliyormusunuz ? Ermenilere zulüm yapıldığını dile getirip, özür dileme kampanyası başlatıyorsunuz. Açın tarihi ve içinize sindire sindire okuyup gerçekleri görün. Siz tarihi bilmediğiniz için böyle bir girişimde bulunuyorsunuz. Bir de bunlar bilimadamı olacaklar" diye konuştu.
Sevr anlaşması sonrası Türkiye'nin dört bir yanının işgal edildiğini, Türk milletinin açlıkla, yoklukla baş başa bırakılarak topraklarına el konulduğunu ifade eden Özakman," O dönem tam olarak incelenmeden ve içeriği tam olarak bilinmeden imzalanan Sevr anlaşması daha imzalanır imzalanmaz Türkiye işgal edildi. Bu işgal sırasında önce İngilizler, ardından da Fransızlar Güney bölgelerine girdiler. Gaziantepliler'in, Fransızlar'a karşı verdikleri mücadele ve hiçbir yerden yardım almadan kendi şehirlerini canları pahasına binlerce şehit vererek kurtarması Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'na ışık oldu. Bu şehir dünyada tek olan bir mücadele verdi. Bu nedenle Gazilik ünvanı bir Antep'e, bir de Mustafa Kemal'e verildi. O özür kampanyasını başlatanlar gelsinler, bu şehrin tarihini incelesinler, Kurtuluş Savaşı yıllarını okuyup görsünler, sonra ülkenin hangi şartlarda, nasıl kurtarıldığını anlasınlar" şeklinde konuştu.
Özakman, salonda bulunanlar tarafından ayakta alkışlandı. Konferansın ardından, Türk tarihinin gelecek kuşaklara aktarılmasında emeği geçen Turgut Özakman, Adil Dai, Dursun Bak ve Sıtkı Severoğlu GTO tarafından plaketle ödüllendirildiler.
Daha sonra, Gaziantep'in kurtuluş savaşına katılarak şehit ve gazi olanların yakınlarına birer ödül verildi.

Kaynak: Haberanaliz - 24 Aralık 2008
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Ermenilerden Özür Dileyen Sözde Aydınlar Hakkında

Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Bildiğiniz gibi kendilerine aydın diyen gerçekte karanlık olan bazı kişiler, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili özür diliyoruz kampanyasını başlattılar. Oysa Ermenistan ve diyasporanın amacı, Türkiye’den önce tazminat sonra toprak talep etmekte fakat söz konusu kişiler, bunlara alet olmaktadırlar. Eminim Türkiye dışında başka bir ülkede olsa bu tip kişiler, vatana ihanet suçuyla mahkemelerde yargılanırlar.

Osmanlı Devleti’nde Ermenilere millet-i sadıka denildiği gibi pek çok Ermeni’ye Osmanlı Devletinde vezirlik, genel müdürlük gibi önemli devlet görevleri verilmiştir. Bununla ilgili bir yazı ekli dosyada yer almaktadır. Fakat Osmanlı Devleti’nin zayıflama döneminde İngiltere, Rusya ve Fransa bazı Ermenileri kışkırtarak Doğu bölgelerimizdeki Ermenilerin isyan etmesine sebep oldular. Hatta Rus ordusu içinde yer alan bazı Ermeni asker ve subaylar, Türk köylerine baskınlar düzenleyerek toplu katliamlara giriştiler. Bunun sonunda Osmanlı Devleti, Doğu bölgemizde yaşayan Ermenileri Suriye’ye göç ettirmek zorunda kalmıştır. Düşmanla işbirliği yaparak ülkesini arkadan vuranlara karşı hangi devlet bu tedbiri almazdı? Elbette bu kargaşada mağdur olan Ermeniler bulunabilir.

Bu karanlıklardan bazıları, daha önceki yıllarda B.O.P.nin hayata geçirilmesi ilgili yapılan Ermeni Toplantısı, Rum Toplantısı, Kürt Toplantısı ve Fethullahçıların Abant Toplantılarının değişmez aktörleri oldular.

Medyada, bu kampanyaya katılan karanlıklardan bazılarının Ermeni, Rum ve Yahudi asıllı oldukları söz konusu edilmektedir. Bence üzerinde durulması gereken, yapılan eylemin yanlışlığı olmalıdır. Kaldı ki, bunlar arasında Ahmet Ağaoğlu gibi Atatürk Döneminin devlet adamlarından birisinin akrabası olan ve Hatemi gibi İran Azerbaycan’ından Türkiye’ye göç eden Türklerin yakınları da bulunmaktadır. Bunları yazarken aklıma Amerikalı bir yazarın sözleri geldi. Bu yazar arkadaşları ile sohbet ederken bir gün şunları söylüyor: “Arkadaşlar ne inkar edelim, hepimiz birer zihinsel fahişeyiz.” Çünkü bu yazarlar, medyada para karşılığı doğruları yanlış, yanlışları doğru olarak ifade etmişlerdir.

Bu karanlıklar, Irak’ta bir milyondan fazla Müslüman’ın, A.B.D. askerleri tarafından, Hocalı’da binlerce Azeri Türkü’nün Ermeniler tarafından ve Sovyetlerin parçalanmasından sonra 1990’larda binlerce Müslüman Boşnağın Sırp çeteleri tarafından katledilmesinden bir insan olarak niçin üzüntü duyup bu konuda da bir şeyler yapmayı düşünmezler?

Konu ile ilgili çok şeyler söylenebilir. Fazla zamanınızı almamak için iki noktaya değinerek yazıyı sonlandırmak istiyorum. Birincisi bunlardan bazılarının A.B.den proje adı altında kaç para aldıklarını Yılmaz Dikbaş aşağıdaki yazısında açıklamıştır. Diğeri ise ile Mustafa Yıldırım’ın Sivil Örümceğin Ağında adlı kitabında bu kişilerin Sorosla bağlantı oldukları açıklanmaktadır.

_______________________________________________________________________________________________________________________

ÖZÜR DİLEYENLER…

Yılmaz Dikbaş

Kendi kendilerine aydın diyen bazı kişiler bir kampanya başlatmışlar.

1915’de Türkler, sözde Ermeni soykırımı yapmışlar, şimdi bu kişiler günümüz
Ermenilerinden özür diliyorlarmış.

Peki, kim bu özür dileyen sözde aydınlar?

Söze gerek yok.

Biz konuşmayalım, rakamlar, daha doğrusu Avrolar konuşsun.



Özür Dileyenler AB’den
Aldıkları Hibeler[1]



Prof.
Dr. Ahmet İnsel 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği

Prof.
Dr. İbrahim Kaboğlu
193,548,73 Avro

Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği
Mine
Kırıkkanat
70,000,- Avro

Gazeteci
Yazar
Prof.
Dr. Atilla Yayla 449,620,40
Avro

Liberal
Düşünce Derneği

Şerafettin
Elçi 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği


Ertuğrul
Kürkçü
809,760,- Avro

İPS
İletişim Vakfı



Prof.
Dr. Halil Berktay 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği



Etyen
Mahçupyan
1,032,921,35 Avro

Ekonomik
ve Toplumsal Tarih Vakfı



Mehmet
Ali Birand 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği



Adalet
Ağaoğlu 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği


MAZLUMDER
81,735,15 Avro



Murat
Belge 107,414,- Avro

Helsinki
Yurttaşlar Derneği



Paris’in Pigal’inde, Londra’nın
Soho’sunda ve Amsterdam’ın Kırmızı Fenerli sokağında, iletişim kurmak için
yabancı dil bilmeye gerek yoktur.

Aslında,
çok konuşmaya da gerek yoktur.

İngilizce
bir tek deyim bilin, yeter.

“How
much?”

Yani:

“Kaç
para?”

Gerisi
kendiliğinden gelir.

Türkiye’de
Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerle, Kemalizm karşıtlarıyla, ABD uşaklarıyla, AB
Mandacılarıyla ve şimdilerde ortaya
fırlayan Özür Dileyenlerle uzun uzun tartışmaya hiç gerek yoktur.

Kısaca
sorun:

ABD’den,
Soros’tan ya da AB’den kaç para?

Gerisi
kendiliğinden anlaşılır.


Yılmaz Dikbaş

20 Aralık 2008


 

Depresif Hayalet

New member
Katılım
20 Tem 2008
Mesajlar
232
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Bedava yapılan hizmete "Gönüllülük" denir ve maddi çıkar söz konusu olmadığı için ömür boyu sürer,bizim yaptığımız gibi.Diğerlerinin parasını kestiğinizde sesleri de kesilir.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

291220081734299378120081219531[1].jpg

Sözde aydınların "Özür diliyoruz" kampanyasına karşılık bir bildiri yayınlayan TUSAM, 1915''te gerçek felaketi yaşayanın Müslüman Türk Milleti olduğunu vurguladı. TUSAM''ın bildirisinde "Evet, öncesi ve sonrası ile 1915 yaşanan bir “Büyük felaket”in adıdır. Felaketi yaşayan da Müslüman Türk Milleti’dir: Amerikalı nüfus bilimci Prof. Dr. Justin Mccarthy; 1821 Yunan İsyanı’ndan 1922 Milli Mücadele’nin sonuna kadar geçen yüz yıl içinde toplam 5.060.000 Müslüman Türk’ün “öldürüldüğünü”; 5.381.000 Müslüman Türk’ün de “göçe çıkarıldığını” belirtmektedir" denildi.

Yerli ve yabancı bütün arşiv belgelerinin ve tarafsız bilimsel araştırmaların gerçek felakete maruz kalanın Ermeniler değil, Türkler olduğunu ortaya koyduğu kaydedilen bildiride, ermenilerin 400 yıl Osmanlı Devleti’nde her türlü hak tanınarak yaşatıldığı vurgulandı. "Ermeniler; emperyalist güçlerin yüzyıllardan beri Türk Milleti üzerindeki hain emellerinin bir tezahürü olarak ihanet içine düşürülmüşlerdir. Bu nedenle de 1. Dünya Savaşı öncesinde 36, savaş sırasında da 17 büyük isyan ve terör olayına kalkışmışlardır" denilen bildiride, Türk Milleti''nin onur ve şerefinin insanlık suçu olan "soykırım" iddiaları ile lekelenmek istendiği ifade edildi.

"Dün Ermeni Taşnak, Hınçak ve Asala terör örgütlerini kullanan emperyalizm bugün yine Ermeniler üzerinden bu lekeleme kampanyasını sürdürmektedir. Halbuki, Ermeniler eğer bugün yaşıyorlarsa varlıklarını Türk Milleti''nin binlerce yıllık engin merhametine, adaletine ve hoşgörüsüne borçludurlar. Esasen bu olgu bile “soykırım” iddialarına karşı tek başına en somut cevaptır. Bütün bu gerçekler ışığında Ermeniler''den niçin özür dileyeceğiz? Emperyalistlerle işbirliği yaparak yüzyıllarca bir arada yaşadıkları türk milletine ihanet edip, arkadan vurdukları için mi? Doğu Anadolu ve Kafkasya’da 1.600.000 Müslüman Türk’ün katledilmesine ve 1.170.000 Müslüman Türk’ün göç ettirilmesine sebep oldukları için mi? Asala ve “Adalet Komandoları” adlı Ermeni terör örgütlerinin 1974’ten 1986 yılına kadar sürdürdükleri eylemlerde 34’ü Dışişleri mensubu olmak üzere 70 kişiyi öldürdükleri ve 574 kişiyi yaraladıkları için mi? Kardeş Azerbaycan topraklarını işgal ettikleri için mi? 1992 yılında Hocalı’da çoluk çocuk, yaşlı demeden binlerce Azerbaycan Türkü’nü katlettikleri için mi? Bütün bunlara rağmen tarihi de tahrif ederek dedelerimize “katil”, “soykırımcı” yaftasını yapıştırmaya çalıştıkları için mi?" denilen bildiride; Türk Milleti''ne seslenilerek, "Sen bu işbirlikçi hainleri zaten derin tecrübenle tanıyorsun" dendi.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

ASALANIN KATLETTİĞİ TÜRK DİPLOMATLAR

ŞEHİT DİPLOMATLAR Tarih Şehir / Görev Adı-Soyadı 27.01.1973Santa Barbara / Başkonsolos Mehmet BAYDARKonsolos Bahadır DEMİR22.10.1975Viyana / Wien / Büyükelçi Daniş TUNALIGİL24.10.1975Paris / Büyükelçi İsmail EREZŞoför / Driver Talip YENER16.02.1976Beyrut / Başkatip Oktar CİRİT
09.06.1977Vatican City / Büyükelçi Taha CARIM02.06.1978Madrid / Büyükelçi / Elçi Necla KUNERALPEm.Büyükelçi / Retired AmbassadorBeşir BALCIOĞLU12.10.1979Lahey / Büyükelçi Oğlu / Ambassador's SonAhmet BENLER22.12.1979Paris / Turizm Müşaviri / Tourism CounsellorYılmaz ÇOLPAN31.07.1980Atina / Athens İdari Ataşe Galip ÖZMENAthens / İdari Ataşe Kızı Neslihan ÖZMEN17.12.1980Sydney / Başkonsolos Şarık ARIYAKGüvenlik Ataşesi Engin SEVER
04.03.1981
Paris / Çalışma Ataşesi Reşat MORALIDin Görevlisi Tecelli ARI09.06.1981Cenevre/ Sözleşmeli Sek.M. Savaş YERGÜZ24.09.1981Paris/ Güvenlik Ataşesi Cemal ÖZEN28.01.1982Los Angeles / Başkonsolos Kemal ARIKAN08.04.1982Ottava / Ottawa / Ticaret Müşaviri / Counsellor for Commercial AffairsKani GÜNGÖR04.05.1982Boston / Fahri Başkonsolos / Honorary Consul General Orhan GÜNDÜZ07.06.1982Lizbon / Lisbon / İdari Ataşe/ Administrative OfficerErkut AKBAY27.08.1982Ottawa / Askeri Ataşe Albay / Military Attache ColonelAtilla ALTIKAT09.09.1982Burgaz / İdari Ataşe / Administrative AttacheBora SÜELKAN08.01.1983Lisbon / İdari Ataşe Eşi / Nadide AKBAY,Administrative Officer's Wife eşi merhum Erkut AKBAY'ın yaşamını yitirdiği 07.06.1982 tarihli saldırıda yaralanmış ve 08.01.1983 tarihinde yaşamını yitirmiştir.Nadide AKBAY09.03.1983Belgrad / Büyükelçi / Ambassador Galip BALKAR14.07.1983BrükseI / Brussels / İdari Ataşe / Administrative AttacheDursun AKSOY27.07.1983Lisbon / Müsteşar Elçi / Wife of the Counsellor Cahide MIHÇIOĞLU28.04.1984Tahran / Sözleş.Sek. Elçi / Wife of Secre.Işık YÖNDER20.06.1984Viyana / Çalışma AtaşesiErdoğan ÖZEN19.11.1984Viyana / Uluslararası MemurEvner ERGUN07.10.1991Atina / Basın AtaşesiÇetin GÖRGÜ11.12.1993Bağdat / İdari AtaşeÇağlar YÜCEL04.07.1994Atina / MüsteşarHaluk SİPAHİOĞLU


 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR)Ermenilerin binlerce Türk'ün canına mâl olan isyan ve katliamları karşısında bile, Osmanlı Hükümeti'nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavır, belgeleriyle sabittir. Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır.

Her şeyden önce, yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır. Öte yandan, hasta, özürlü, sakat ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tabi tutulmamış, yetimhaneler ve köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe, Göçmen Ödeneği'nden karşılanmıştır. Bu tablo, Osmanlı'nın yer değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi açısından önemlidir.

27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye'nin doğu kısmı ile Halep'in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir.

Bu arada, Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 1.5 milyon Ermeni ölmemiştir. Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir. Ne kadar Ermeni'nin yer değiştirme uygulaması çerçevesinde bulundukları yerden çıkarıldığı ve ne kadarının sağ salim yeni yerleşim bölgelerine ulaştığı da belgeleriyle ortadadır. Osmanlı Devleti'nin son nüfus istatistiği 1914 yılında yapılmıştır. Buna göre Ermeni nüfusu 1.221.850'dir. Yer değiştirmeye tabi tutulmayan nüfus; 82.880'i İstanbul, 60.119'u Bursa 'da, 4.548'i Kütahya Sancağı ve 20.237'si Aydın vilayetinde olmak üzere toplam 167.778'dir.

Ermenilerin yer değiştirme uygulaması büyük bir disiplin içinde yapılmıştır. 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihleri arasında Adana, Ankara, Dörtyol, Eskişehir, Halep, İzmit, Karahisarı sahib, Kayseri, Mamuretülaziz, Sivas, Trabzon, Yozgat, Kütahya ve Birecik'ten toplam 391.040 kişi yerleştirilecekleri yeni bölgelerine sevk edilmiş, bunlardan 356.084'ü yerleşim bölgelerine ulaşmıştır. Yani, Ermenilerin yer değiştirme uygulaması sırasında verdiği kayıplar 35.000 kişi civarındadır. Yer değiştirme uygulamasına tabi tutulan nüfus içerisinde yer alan Halep'teki 26.064 Ermeni nüfusu, göç ettirilenler içerisine dahil edilmemiştir. Bu rakam 35.000'den çıkarıldığında geriye 9-10 bin kişi kalmaktadır. Yani Ermenilerin yer değiştirme sırasında verdikleri toplam kayıp 9-10 bin kişiden ibarettir. Bunlar da, Türkler tarafından öldürülmemiş, 500'ü Erzurum-Erzincan arasıda eşkıya grupları tarafından, 2000 civarında kişi, Urfa'dan Halep'e giden yol üzerinde Meskene'de Urban eşkıyaları tarafından, 2000 kişi Mardin'de eşkıya tarafından öldürülmüştür. Dersim bölgesinden geçen kafilelere bölge halkının saldırıları sonucunda yaklaşık 5-6 bin kişi öldürülmüştür. Ancak bunun kesin rakamları Osmanlı arşivlerinde yer almamaktadır. Toplam 9-10 bin kişinin ölmüş olduğu diğer verilerden tespit edilmektedir. Böylece, yer değiştirme sırasında soykırım maksadıyla Osmanlı ordusu tarafından öldürülen bir tek Ermeni yoktur.

Ayrıca, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayıları ile, yeni yerleşim merkezlerine ulaşanların sayılarının birbirini tutması, yer değiştirme sırasında herhangi bir katliâm olayının olmadığını da ispat etmektedir.

Öte yandan, Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir. Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır. Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Ermenilerin yer değiştirilmeleri, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Şayet, Osmanlı Devleti Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi; bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla halledebilirdi. Osmanlı, yer değiştirme uygulamasıyla savaş şartlarında her an ölümle burun buruna gelebilecek olan yüz binlerce Ermeni'nin hayatını kurtarmıştır. Nitekim, yeni bölgelere yerleştirilen Ermeniler sağ salim hayatlarını sürdürürken, Rus ordusu saflarında Türklere karşı savaşan Ermeniler, savaş şartları gereği ölmüşlerdir.

Görüldüğü gibi, yer değiştirme uygulaması son derece başarılı bir sevk ve iskan hareketidir. Bugünün şartlarında bile dünyada bir benzeri daha yoktur.
ALINTI
 

Bige-tuğ Tulken

Halkla İlişkiler
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
890
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Her yer benim vatanım..
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Biz de bir özür kampanyası hazırlayalım. Özenilmiş değil, özenilecek bir kampanya.. Azerilere karşı ermenilere 1 buçuk milyon dolarlık çikolata vs yı ucaklarla dağıtan ülker ambalajlı ürünleri şu an hala satın alıyor olduğumuz için Azerbaycan Türklerinden özür diliyoruz kampanyası.. Karabağ`ı yalnız bıraktığımız için özür diliyoruz.. Rumların ve yahudilerin ardında inkilap yaptığımız için..

Bilmeyenler için söylüyorum. İnkilap, köpekleşme anlamındadır. Yenilikçilik anlamına gelen inkılap farklıdır.
 

Türk2023

Dost Üyeler
Katılım
30 Ara 2008
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
En Doğuda
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ


Geçmişte ve günümüzde, bir çok zalim tarafından zulme maruz kalan Türkler ve Osmanlılar adına, bunları yapanların ve bu zulümlere göz yumanların özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu vahşetlere göz yumamayacağımı belirtiyor, tüm Türk Dünyası adına, bir Türk olarak özür bekliyorum!

Mustafa Kemal Atatürk; “Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi”, s.260-261, Nutuk.
 

ahmetkomurcuoglu

New member
Katılım
8 Mar 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
76
Konum
istanbul
Web sitesi
picasaweb.google.com.tr
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

özür dilemek mi? kim kimden özür dileyecek? büyük Türk milleti tarihinin hiç bir döneminde aman dileyene elini sürmez..o kahpeliği ancak adi,gözünü kan bürümüş ermeni çeteleri yapar..daha dışişleri mensuplarımızın kanları kurumadı..özür dileyenler bizden değildir..mutlaka kanlarında bozukluk vardır..
 

ahmetkomurcuoglu

New member
Katılım
8 Mar 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
76
Konum
istanbul
Web sitesi
picasaweb.google.com.tr
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

ermenilerden özür dileyen entellerin derhal muhakeme edilmelerini istiyorum..hatta vatana ihanet suçundan yargılanmalarını diliyorum..Atatürk olsa,bu insanlar?? ,istiklal mahkemelerinde ağır cezalar alırlardı..bunlar açıkça,ermenilere toprak verilmesini isteyen vatanhainleri..çok ağır cezaları haketettiler..sütü bozuklar..
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Bu vahşet nasıl unutulur???
Nasıl olur da TÜRK'e ölüm biçenlerin yaptıkları meclise getirilip tartışılmaz ve ''SOY KIRIM '' olarak değerlendirilmez???

TBMM deki bizi temsil edenler artık Ermenistan kapısının açılması yerine bu konuyu tartışmalılar!!!

 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Ermenistan kapısının açılmasını isteyenlere,TÜRK MİLLETİ'nin uğradığı vahşeti hatırlatıcı bilgileri tazeleyelim.
Belki titrer kendilerine dönerler.
Tanrı'ya and olsun ki TÜRK'e yapılan bu vahşeti unutmayacağız ve unutturmayacağız.


Ermeni Çeteler 523 bin Türkü Katletti


Ermeniler, yıllardır sözde soykırımı iddialarıyla dünya kamuoyunu yanlarına çekmeye çalışırken, resmi belgeler, Ermeni çeteler tarafından 1910-1922 yılları arasında Anadolu'da 523 bin Türk'ün katledildiğini gösteriyor.

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç. Dr. Yusuf Sarınay, uzun bir süredir Türkiye'ye, "tarihinizle yüzleşin" telkinleri yapıldığını belirterek, "Tarihimizle yüzleşince, kendi kayıp ve acılarımızla karşılaşıyoruz" dedi.

Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak tarihin bir noktaya hapsedildiğini ve herkesin 1915 yılına kilitlendiğini kaydeden Sarınay, "Sorun bu tarihte başlamıyor. 1915 bir sonuçtur" dedi.

Ermeni çetelerin Anadolu'da yüz binlerce Türk'ü katlettiğini bildiren Sarınay, şunları kaydetti:

"Ermeniler bir devlet kurmak için Fransız, İngiliz ve Rusların vaat ettiği topraklarda bir çoğunluk oluşturamamış. Bu, büyük devletler tarafından da dile getirilmiş. İşte bu nedenle, çoğunluk oluşturabilmek için, belirli bölgelerde sistematik katliam yapmışlar. Katliamların özelikle Doğu Anadolu ve Çukurova'da yoğunlaşmasının nedeni, etnik temizliğe girişmiş olmalarıdır. Katliamlardan canlarını kurtaranlar da bu bölgelerden göç etmişler. Katliamların amacı, büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmektir."


1910-1922 yılları arasında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların tarih ve yerleri ile katledilen Türk sayısı şöyle:


1910 Muş (10 ölü),
21 Şubat 1914 Kars-Ardahan (30 bin ölü),
1915 Van (44 ölü),
1915 Van (150 ölü),
1915 Bitlis (16 bin ölü),
1915 Muş (80 ölü),
1915 Bitlis-Hizan (113 ölü),
1915 Van (5 bin 200 ölü),
Şubat 1915 Haskay (200 ölü),
Şubat 1915 Dutak (3 ölü),
Nisan 1915 Bitlis (29 ölü),
Nisan 1915 Muradiye (10 bin ölü),
Nisan 1915 Van (120 ölü),
Mayıs 1915 Van (20 bin ölü),
Temmuz 1915 Muş-Akçan (19 ölü),
Ağustos 1915 Müküs (126 ölü),
9 Mayıs 1915 Bitlis (40 bin ölü),
9 Mayıs 1915 Bitlis (123 ölü),
15 Ocak 1916 Terme (9 ölü),
1 Nisan 1916 Van-Reşadiye (15 ölü),
Mayıs 1916 Muş (500 ölü),
8 Mayıs 1916 Van-Tatvan (bin 600 ölü),
8 Mayıs 1916 Bitlis (10 bin ölü),
8 Mayıs 1916 Pasinler (2 bin ölü),
8 Mayıs 1916 Tercan (563 ölü),
11 Mayıs 1916 Van (44 bin 233 ölü),
11 Mayıs 1916 Malazgirt (20 bin ölü),
11 Mayıs 1916 Bitlis (12 ölü),
22 Mayıs 1916 Van (bin ölü),
22 Mayıs 1916 Köprüköy-Van (200 ölü),
22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü),
22 Mayıs 1916 Van (8 ölü),
22 Mayıs 1916 Van (8 bin ölü),
22 Mayıs 1916 Van (80 bin ölü),
22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü),
23 Mayıs 1916 Of (5 ölü),
23 Mayıs 1916 Trabzon (2 bin 86 ölü),
23 Mayıs 1916 Van (3 yüz ölü),
25 Mayıs 1916 Bayezid (14 bin ölü),
Haziran 1916 Van-Abbasağa (14 ölü),
Haziran 1916 Edremid-Vastan (15 bin ölü),
6 Haziran 1916 Şatak-Serir (45 ölü),
6 Haziran 1916 Şatak (bin 150 ölü),
7 Haziran 1916 Müküs-Serhan (121 ölü),
14 Ağustos 1916 Bitlis (311 ölü),
1919 Sarıkamış (9 ölü),
1919 Tiksin-Ağadeve (5 ölü),
1919 Nahçivan (4 bin ölü),
6 Ocak 1919 Zaruşat (86 ölü),
21 Ocak 1919 Kilis (2 ölü),
22 Ocak 1919 Antep (1 ölü),
25 Ocak 1919 Kars (9 ölü),
26 Şubat 1919 Adana-Pozantı (4 ölü),
18 Mayıs 1919 Osmaniye (1 ölü),
13 Haziran 1919 Pasinler (3 ölü),
3 Haziran 1919 Iğdır (8 ölü),
Temmuz 1919 Sarıkamış (803 ölü),
Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü),
Temmuz 1919 Sarıkamış (695 ölü),
4 Temmuz 1919 Akçakale (180 ölü),
5 Temmuz 1919 Kağızman (4 ölü),
7 temmuz 1919 Kars-Göle (9 ölü),
8 Temmuz 1919 Mescitli (4 ölü),
8 Temmuz 1919 Gülyantepe (10 ölü),
9 Temmuz 1919 Kağızman (6 ölü),
9 Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü),
11 Temmuz 1919 Mescitli (20 ölü),
19 Temmuz 1919 Bulaklı (2 ölü),
19 Temmuz 1919 Pasinler (2 ölü),
24 Temmuz 1919 Kars-Kağızman (9 ölü),
Ağustos 1919 Muhtelif köyler (2 bin 502 ölü),
15 Ağustos 1919 Erzurum (153 ölü),
15 Ağustos 1919 Erzurum (426 ölü),
Eylül 1919 Allahüekber (3 ölü),
9 Eylül 1919 Ünye (12 ölü),
14 Eylül 1919 Sarıkamış (2 ölü),
Kasım 1919 Adana (4 ölü),
11 Kasım 1919 Maraş (2 ölü),
6 Kasım 1919 Ulukışla (7 ölü),
7 Aralık 1919 Adana (4 ölü),
1920 Göle (600 ölü),
1920 Kars (3 bin 945 ölü),
1920 Haramivartan (138 ölü),
1920 Nahçivan (64 bin 408 ölü),
1920 Nahçivan (5 bin 307 ölü),
Şubat 1920 Kars civarı (561 ölü),
1 Şubat 1920 Zaruşat (2 bin 150 ölü),
2 Şubat 1920 Şuregel (bin 150 ölü),
10 Şubat 1920 Çıldır (100 ölü),
28 Şubat 1920 Pozantı (40 ölü),
9 Mart 1920 Zaruşat (400 ölü),
9 Mart 1920 Zaruşat (120 ölü),
16 Mart 1920 Kağızman (720 ölü),
22 Mart 1920 Şuregel-Zaruşat (2 bin ölü),
6 Nisan 1920 Gümrü (500 ölü),
28 Nisan 1920 Kars (2 ölü),
5 Mayıs 1920 Kars (bin 774 ölü),
22 Mayıs 1920 Kars (10 ölü),
2 Temmuz 1920 Kars-Erzurum (408 ölü),
2 Temmuz 1920 Zengebasar (bin 500 ölü),
27 Temmuz 1920 Erzurum (69 ölü),
Mayıs 1920 Kars-Erzurum (27 ölü),
Ağustos 1920 Oltu (650 ölü),
Ağustos 1920 Kars-Erzurum (18 ölü),
15 Ekim 1920 Bayburt (bin 387 ölü),
20 Ekim 1920 Göle (100 ölü),
17 Ekim 1920 Pasinler (9 bin 287 ölü),
18 Ekim 1920 Tortum (3 bin 700 ölü),
19 Ekim 1920 Erzurum (8 bin 439 ölü),
26 Ekim 1920 Kars civarı (10 bin 693),
Ekim 1920 Aşkale (889 ölü),
1 Aralık 1920 Kosor (69 ölü),
3 Aralık 1920 Göle (508 ölü),
4 Aralık 1920 Kosor (122 ölü),
4 Aralık 1920 Kars-Zeytun (28 ölü),
4 Aralık 1920 Sarıkamış (bin 975 ölü),
6 Aralık 1920 Göle (194 ölü),
7 Aralık 1920 Kars-Digor (14 bin 620 ölü),
14 Aralık 1920 Sarıkamış (5 bin 337 ölü),
29 Kasım 1920 Zaruşat (bin 26 ölü),
Aralık 1920 Erivan (192 ölü),
1921 Nahçivan (12 ölü),
1921 Bayburt (580 ölü),
1921 Arpaçay (148 ölü),
1921 Karakilise (6 bin ölü),
1921 Karakilise ( 6 bin ölü),
Şubat 1921 Zenibasar (18 ölü),
21 Kasım 1921 Pasinler (53 ölü),
21 Kasım 1921 Erzurum (bin 215 ölü),
1918 Hınıs (870 ölü), 1918 Tercan (580 ölü),
Mart 1922 Maraş (4 ölü).
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Tarih Türklere karşı yapılan soykırımlarla doludur. Biz Türkler ağıt yakmayı bilmediğimiz (veya bunu yapmadığımız için) hiçbir zaman bize karşı yapılan soykırımları, zulümleri tarih yaddaşımıza kazımamış, çabuk unutmuşuz. Oysa Türklerin Batıda Viyana’dan Doğuda ise Kafkaslardan çekilmeye başladıkları dönemden sonrası hep soykırıma uğradıkları hadiselerle doludur. Viyana’da, Bosna’da, Mora’da, Tri Poliçe’de Balkanların diğer bölgelerinde; yakın tarihimizde Bosna’da soykırıma uğrayan hep biz Türkler ve Müslümanlar olmuşuzdur.

Diğer taraftan Kafkaslara baktığımızda, son iki yüzyılın tarih sayfasının hep Türklere karşı yapılan soykırımlarla dolu olduğu görülmektedir. Biz Iğdır’da çocukluğumuzda hep dedelerimizden, ninelerimizden o trajik 93 harbini ve Iğdır bölgesinde “gaça gaç” olarak bilinen hadiseleri dinleyerek büyümüşüzdür. O hadiselerde Ermeniler bizim atalarımızı camilere doldurup yakmıştır, onların işbirlikçileri bu soykırımdan kurtulanları soyup birçoğunu da öldürmüştür. İrevan hanlığında, Bakü’de, Gence de ve daha nice Türk bölgesinde katledilen hep Türkler olmuştur.....

Ancak bugün Batı kamuoyuna baktığımız zaman bu suçlamalara maruz kalan ne tezattır ki, hep Türklerdir. Türklere karşı tarihin çeşitli dönemlerinde yapılan soykırımların son örneği bundan tam 15 yıl önce Hocalı’da yaşanmıştır. Bugün Ankara’da Azerbaycan Kültür Derneği ve Türk Ocağı tarafından ortaklaşa düzenlenen bir konferansta Hocalı’da yaşanan soykırımı konuşuyor, anıyoruz.

Ancak gönül isterdi ki, “hepimiz Ermeniyiz diyen, hepimiz Hrant’ız diyen kesimler ve özellikle de basın burada olsaydı ve hepimiz Azerbaycan Türküyüz, hepimiz Hocalılıyız diyebilseydi. Ve aynı şekilde gönül ister ki, benzer konferanslar dünyanın dört bir yanında yaşayan Türkler ve Müslümanlar tarafından yapılsaydı ve asıl soykırımcılar deşifre edilseydi.


Azerbaycan’ın Uğradığı Tehcir ve Soykırımlar

1988 yılından başlayan Azerbaycan – Ermenistan savaşında Azerbaycan topraklarının yüzde 20’den fazlası işgal edilmiş ve 1 milyondan fazla insan göçmen durumunda yaşanmak mecburiyetinde bırakılmıştır. 8 milyon nüfusu olan Azerbaycan’da bir milyondan fazla insan diğer bir ifade ile ülkede yaşayan her 8 kişiden birisi göçmen durumundadır.

Göçmen nüfusun toplam nüfusa bölümünde ortaya çıkan rakam açısından Azerbaycan dünyanın en çok göçmen barındıran ülkesidir. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermenistan tarafından işgal edilmiştir ve nüfusunun yüzde 13’ü kendi tarihsel yurtları içerisinde göçmen durumundadır.

Ermenilerin “Büyük Ermenistan’ı” kurmak için Azerbaycan Türklerini ilk planlı tehcir ve soykırımı 1905-1907 yılları arasında gerçekleşmişir. Azerbaycan Türkleri daha sonra 1918-20 yıllarında ikinci defa güç tatbik edilerek kendi topraklarından sürülmüştür.

SSCB döneminde Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri 1948-53 yıllarında “büyük göçe” tabi tutarak yaklaşık 150 bin Azeri tarihi yurtları olan Ermenistan’dan kovulmuş ve Azerbaycan Türkleri üçüncü kez tehcire maruz bırakılmıştır. Son tehcir ve soykırım ise modern dünyanın gözleri önünde 1988 yılında başlayan çatışmalarla gerçekleşmiştir.

1988 yılında silahlı çatışmaya dönüşen Dağlık Karabağ sorunu kısa süre sonra Dağlık Karabağ’ın sınırları dışına taşmış ve cephede kazanılan askeri başarılar Ermenilerin Azerbaycan’ın içlerine kadar sokulmalarına olanak sağlamıştır. Netice itibariyle Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal sırasında 20 binden fazla Azerbaycan vatandaşı öldürülmüş (bu konuda bazı yazarlar her iki taraftan 1988-1994 yılları arasında toplam 35 bin kişinin öldüğünü ifade etmektedirler), 20 binden fazlası yaralanmış, 50 bini sakat olmuş ve 5.101 Azerbaycan Türkü ise kayıp olmuş ve/veya esir edilmiştir.

Esir olan Azerbaycan Türklerinin 66’sı çocuklardan ibarettir. Azerbaycan’da aile fertlerinden bir ve/veya birkaçı savaşta öldüğü için 7.737 aile “şehit ailesi” statüsü almıştır. Genelde Azerbaycan nüfusunun 1/3’ü Dağlık Karabağ savaşından doğrudan veya dolaylı olarak zarar görmüştür. Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili olarak ta sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlardan bütün ülke vatandaşları etkilenmektedir.

Savaşın Maliyeti:
Ermeni işgali, Azerbaycan’ın önemli miktarda ekonomik kaybına da sebep olmuştur. 60 Milyar Dolar olarak hesaplanan bu ekonomik kayıp ile Azerbaycan’ın bu bölgesinde 7.000’e yakın sanayi, tarım ve diğer müesseseler kapatılmıştır. Bu müesseseler ile ülke ekonomisinde toplam tahıl hasılatının % 24’ü, alkollü içki imalatının % 41’i, patates üretiminin % 46’sı, et üretiminin % 18’i ve süt üretiminin ise % 34’ü karşılanmaktaydı.

Yanı sıra; bu bölgede bulunan 616 okul, 242 çocuk yuvası, 683 kütüphane, 464’den fazla tarihi eser ve müze, 695 hastane, poliklinik ve sağlık ocağı, Azerbaycanlıların meskunlaştığı 724 şehir, köy ve kasaba işgal edilmiştir. Azerbaycan’ın bu bölgelerinin işgali ile beraber ülkenin ekolojik sistemine önemli miktarda zarar verilmiş, bölgedeki ormanlar tahrip edilmiştir.

Azerbaycan’da İşgal Edilen Topraklar:

1988 yılında silahlı çatışmaya dönen Azeri-Ermeni sorunu, kısa bir sürede Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir bölgesel savaşa dönüşmüş ve Ermenistan silahlı kuvvetleri bu çatışmalar neticesinde 1988 yılından ateşkesin yapıldığı 12 Mayıs 1994 tarihine kadar Dağlık Karabağ’ın tamamı da olmak üzere toplam 890 rayon, köy, kasaba ve yerleşim biriminden ibaret Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal etmiştir. Dağlık Karbağa’da Azerbaycanlılar 2 şehir, 1 kasaba ve 53 köyde meskunlaşmışlardı.

Ermenistan silahlı kuvvetleri;

  • 1991 Esgeran – Hadrut’u
  • 18 Şubat 1992’de Hocavend’i,
  • 25 Şubat 1992’de Hocalı’yı,
  • 26 Şubat 1992’de Şuşa’yı,
  • 18 Mayıs 1992’de Laçin’i,
  • 4 Nisan 1993’de Kelbecer’i,
  • 23 Temmuz 1993’te Ağdam’ı,
  • 24 Ağustos 1993’te Fuzuli’yi,
  • 27 Ekim 1993’te Zengilan’ı,
  • 26 Ağustos 1993’te Cebrayil’i,
  • 31 Ağustos 1993’te Gubadlı’yı işgal etmişlerdir.

İşgal edilen bölgelerden 4.388 km2’lik toprak sahasına sahip Yukarı Karabağ’dan 192.300 kişi, Laçin’den (1.835 km2) 59.500 kişi, Şuşa’dan (970 km2) 29.500 kişi, Kelbecer’den (1.936 km2) 50.500 kişi, Ağdam’dan (1.093 km2) 158.000 kişi, Fuzuli’den (1.386 km2) 100.000, Cebrayil’den (1.059 km2) 51.600 kişi, Gubatlı’dan (802 km2) 30.300 kişi ve Zengilan’dan (707 km2) 33.900 kişi olmak üzere bu yerleşim birimlerinde yaşayan toplam 676.100 kişi yıllarca yaşadıkları ata yurtlarından kovularak Azerbaycan’ın içlerinde çadırlarda yaşamaya mahkum edilmişlerdir.

İşgal edilmiş Dağlık Karabağ ve onun etrafındaki bütün şehirlerdeki tarihi eserler yok edilmiş, doğa ve çevreye kalıcı zararlar verilmiştir. Dağlık Karabağ savaşı sırasında çevreye ve sivil yaşama önemli ölçüde zarar verilmiştir. Ancak bu savaşta Hocalı köyünde yaşananlar savaş ortamına dahi sığmayacak niteliktedir ve tam anlamıyla bir soykırımdır.


Soykırımın Yapıldığı Yer: Hocalı

Yukarı Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisinde olan Hocalı köyü stratejik olarak Ermenistan Silahlı Kuvvetleri için askeri bir hedef niteliğinde idi. Hocalı stratejik olarak Karabağ dağ silsilesinde Ağdam-Şuşa, Eskeran-Hankendi yollarının üzerinde yerleşmektedir. Hocalı’nın coğrafi-stratejik konumu Ermeni silahlı birliklerinin buraya saldırmasına müsaitti. Hocalı Hankendi’nden 10 km uzaklıkta güneydoğusundadır. Karabağ’daki tek havaalanı Hocalı’dadır.

Hocalı 1991 yılının Ekim ayından itibaren ablukadaydı. Ekim’in 30’unda kara yoluyla ulaşım kapanmış ve tek ulaşım vasıtası helikopter kalmıştı. Hocalı’ya son helikopter 1992 yılı Ocak ayının 28’inde gitmişti. Şuşa şehrinin semalarında sivil helikopterin vurulması ve bunun sonucunda 40 kişinin ölümünden sonra bu ulaşım da kesilmişti. Ocak ayının 2’sinden itibaren şehre elektrik verilmemişti. Şubatın ikinci yarısından itibaren Hocalı, Ermeni silahlı birliklerinin ablukasına alınmış ve her gün toplardan, ağır makineli silahlarla bombalanmıştır.

936 km2’lik alana sahip ve 2.605 aileden ibaret 11.356 kişinin yaşadığı Hocalı kasabası 26 Şubat 1992 tarihinde yüzyılın en acımasız soykırımına maruz kalmış ve kasaba tamamıyla yok edilmiştir. Hocalı bu katliamın yaşandığı sırada Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin koruması altında değildi ve tamamen savunmasız bir durumdaydı.

Hocalı da dağınık halde elinde hafif silahlar bulunan 150 kişi bulunmaktaydı. Azerbaycan silahlı kuvvetleri Hocalı halkına yardım edemedi, hatta uzun süre cesetlerin alınması bile mümkün olmadı..

Ermenistan Silahlı Kuvvetleri köyü üç yönden kuşatmış, helikopter ve ağır silahların yardımı ile önce köyü bombalamış ve ardından da köye girerek katliam yapmıştır. Ermeniler bu köyü işgal ederek bütün bölge halkına bir mesaj vermek istemekteydiler. Nitekim Azerbaycan Türkleri için ağır bir mesaj vermiş oldular. Hocalı işgal edilerek ve neredeyse tamamen yok edilerek bölgedeki çözülme hızlandırılmış oldu.

Ermeniler bu hamleyle aynı zamanda önemli bir stratejik mekanı da işgal ederek askeri açıdan önemli bir başarı elde etmiştir. Ancak insanlık adına tarihin en acımasız soykırımı gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan Ermeniler için bu soykırım kendilerinin iddia ettiği 1915 yılında yaşananların bir öcü niteliği de taşımaktaydı.


Hocalı’da Neler Yaşandı:

Ermenistan Silahlı Kuvvetleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede bölgedeki 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı köyünde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapmadan resmi rakamlara göre 613 kişiyi katletmişlerdir. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 7’ten fazlası ise yaşlıydı. Normalde en şiddetli savaşlarda dahi savaş dışında tutulan, dokunulmayan bu kesime Ermeniler yaşlı, kadın ve çocuk demeden acımasız işkenceler yaparak katletmiştir.

Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür. Aynı vahşetten hamile kadınlar ve çocuklar bile nasibini almıştır.

Batı Basınında Hocalı Soykırımı:
  • Krua l'Eveneman Dergisi (Paris), 25 Şubat 1992 tarihi: Ermeniler Hocalı’ya saldırmıştır. Bütün dünya vahşice öldürülmüş cesetlere şahit oldu. Azeriler binlerin öldüğünden bahsediyor.
  • Sanday Times Gazetesi ( Londra) 1 Mart 1992 tarihi: Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir.
  • Financial Times Gazetesi (Londra) 9 Mart 1992 tarihi: Ermeniler Ağdam’a doğru giden orduyu kurşun yağmuruna tutmuştur. Azeriler 1200 kadar ceset saymış. Lübnan’lı kameraman, ülkesinin zengin Ermeni Taşnak lobisinin Karabağ’a silah ve asker gönderdiğini onaylamıştır.
  • Times Gazetesi (Londra) 4 Mart 1992 tarihi: Birçok insan çirkin hale getirilmiş, masum kızın sadece kafası kalmış.
  • İzvestiya Gazetesi( Moskova) 4 Mart 1992 tarihi: Kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin arasında kafa derisi soyulmuştu.
  • Le Mond gazetesi (Paris) 14 Mart 1992 tarihi: Ağdam’da bulunan basın mensupları, Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu, Azerilerin propagandası değil bir gerçektir.
  • İzvestiya Gazetesi (Moskova) 13 Mart 1992 tarihi: Binbaşı Leonid Kravets: “Ben kendim tepede yüze yakın ceset gördüm. Bir erkek çocuğunun kafası yoktu. Her tarafta işkenceyle öldürülmüş bayan, çocuk ve yaşlılar vardı.”
  • Valer Actuel Dergisi (Paris) 14 Mart 1992 tarihi: Bu ‘özerk bölgede’ Ermeni silahlı birlikleri yakın doğuda üretilmiş yeni teknolojiye, ayrıca helikoptere sahiptiler. ASALA’nın Suriye ve Lübnan’da askeri kamp ve silah depoları vardır. Ermeniler yüzden fazla Müslüman köylerine saldırı düzenlemiş ve Karabağ’daki Azerbaycanlıları öldürmüşler.
  • R. Patrik, İngiliz Muhabir (olay yerinde bulunmuş): “Hocalı’daki vahşiliklere dünya kamuoyunda hiçbir şekilde hak kazandırılamaz !!!”
  • Golos Ukraini: V Stacko: Savaşın yüzü olmuyor. Yalnız çokça maske, kanlı gözyaşları, ölüm, bedbahtlık, yıkımlar. Hocalı'da bebekleri ne için katlettiler, ya anneleri? Allah insanı cezalandırmak isteyince onun aklını alıyor.'
  • Nie Gazetesi: (Bulgaristan) Violetta Parvanova: 'Hocalı insanlığın faciasıdır.'
  • 3 Mart 1992’de BBC Morning News saat 07.37 yayınında durumu şöyle aksettirmiş; “Canlı yayın muhabirimiz 100 den fazla Azeri erkek, kadın ve bebek dahil olmak üzere çocuk cesetleri gördüğünü ve bunların başlarına yakın mesafeden ateş edilerek öldürüldüğünü rapor ediyor.”
  • 16 Mart 1992 tarihli Newsweek’te Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafından hazırlanan haberde katliam şu şekilde yansıtılmış: “Geçtiğimiz hafta Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler... Bunlar 25 ve 26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından istila edilen Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünün Azeri sakinleriydi. Cesetlerin çoğu kaçmaya çalışırken yakın mesafeden vurulmuştu, bazılarının yüzleri paramparça idi, bazılarının kafa derileri yüzülmüştü…”
  • Human Rights Watch: Hocalı katliamını Karabağ'ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil kırımı olarak nitelendirilmiştir.
  • Amerikalı gazeteci Thomas Goltz: “Fotoğrafçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki fotoğraf çekebilmesi için kendisini objelerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, mezarlar, evet hepsi mide gerektiriyordu. Ama olanları anlatmak, dünyaya duyurmak gerekliydi. Hayatta kalanları bularak hemen orada neler dediklerini kaydettik. Bazı cesetleri tanımaya çalıştım ama yüzlerinden vurulanlar, tanınmayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.'
  • Hocalı katliamına tanık olan ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, ‘For the Sake of Cross’ (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (Sayfa: 62-63) vahşeti şöyle anlatıyor: ”...Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hálá yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Uluslararası Tepkiler

Bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu katliama BM, AB gibi uluslararası kuruluşlar gereken özeni göstermemişlerdir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi genel olarak 1993 yılı Nisan-Kasım aylarında 822, 853, 874, 884 sayılı kararlar karar kabul etmiştir. Bu kararlarla Azerbaycan topraklarının Ermeniler tarafından işgal edildiği belirtilmiştir.

İşgalin sona erdirilmesi için bugüne kadar bir çaba gösterilememiştir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin 25 Ocak 2005 tarihli ve 1416 sayılı kararında Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını halen işgali altında tutması için de söz konusu olduğu belirtmiştir.

Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır.

7 Mayıs 2003’de, İngiltere’de yaşayan Azerileri temsil eden ‘Vatan’ örgütünün gönderdiği mektuba, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İşbirliği Komitesi’nden gelen cevabi mektupla, İngiliz Hükümeti’nin Hocalı katliamını çok taraflı olarak incelediği ve Ermeni askerlerin yaptıkları katliamı ‘insanlığa karşı işlenmiş bir suç’ olarak kabul ettiği belirtildi.

Ayrıca, ABD Kongresi'nin Uluslararası İlişkiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi ‘Hocalı soykırımı’nı tanımaya çağırmış ve Temsilciler Kurulu'nun toplantısında yaptığı konuşmada, 'Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacaktır.”demiştir.

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir.

Hocalı Katliamını Soykırım Olarak Kabul Ettirmek:

Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ Bölgesindeki Hocalı köyünde 26 Şubat 1992 yılında yaşanan katliam uluslararası camianın suç olarak kabul ettiği soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamındaki tanımlamalarla birebir örtüşmektedir.

Hocalı soykırımına katılmış Ermenilerin ve onların yardımcıları yaptıkları insan haklarına aykırılıklar, uluslararası hukuki antlaşmaların - Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Beyannamesi, Vatandaş ve Siyasi Haklar Konusunda Uluslararası Sözleşme, Ateşkes Zamanında ve Askeri Çatışmalar Zamanı Kadın ve Çocukların Korunması Beyannamesi’ne karşı olarak işlenmiş bir soykırımdır.

Ayrıca Hocalı soykırımı 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler’in 'Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi' 2. Maddesinde yer alan “milli, etnik, ırkı veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” biçiminde tanımlanan Jenosit/Soykırım kavramı ile tamamen örtüşmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliam BM Soykırım Anlaşmasında, Soykırım gerçekleşmiş sayılacağı koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beş bendin ilk ikisi ile uyum göstermektedir.

İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğunu belirtilmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları toplu katliam BM Soykırım Anlaşmasında Soykırımı düzenleyen 2. maddenin a) bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katledilmesi” ve b) bendinde yer alan “grup üyelerinin bedeni ve akli açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları ile birebir uyuşmaktadır.

Ayrıca Hocalı katliamı, uluslararası hukukta saygın bir yere sahip Nürenberg Mahkemesi Kuruluş Senedinde ve Mahkeme Kararında Tanınan (kabul edilen) Uluslararası Hukuk İlkeleri” metninin 6. ilkesinin iki) bendinin de c. fırkasında tanımlanmış insanlığa karşı işlenen suçlar (Crimes Against Humanity) kapsamında da ele alınmalıdır.

Hocalı’da savaş suçları açsından, diğer suç kategorileri ve uluslararası temel belgeler açısından da suç işlenmiştir

Hocalı Soykırımı Konusunda Neler Yapılmalıdır:

Hocalıda yaşananların bir soykırım olduğu gerçeğinden hareketle şu hususların yapılması gerektiği düşünülmektedir:

Azerbaycan Devleti Olarak Yapılması Gerekenler:
Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ Bölgesindeki Hocalı köyünde yaşanan vahşetin bir soykırım olduğunun uluslararası camiada kabulü için yasal prosedür başlatılmalı ve Azerbaycan Devleti resmen Lahey Adalet Divanına başvurarak 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesi çerçevesinde dava açmalıdır. Başvuruda gerekli deliller çerçevesinde Ermenistan’ın bugünkü Devlet Başkanı Robert Koçaryan ve Savunma Bakanı ve gelecek devlet başkanlığı seçimlerinin güçlü adayı Serj Sarkisyan da dahil Hocalı Soykırımını gerçekleştiren bütün siyasi ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir.

Hem Ermenistan (1993’de) ve hem de Azerbaycan (1996’da) BM Soykırım Anlaşmasını imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlamaktadır. Örneğin, Bosna Hersek bu mahkemeye başvurarak Yugoslavya eski Devlet Başkanı Slobadan Miloşeviç’in yargılanması için dava açmıştır. Ve uluslararası mahkeme Miloşeviç davasında 1995’de Srebrenitsa kentinde yedi bin Boşnak’ın katledilmesini soykırım olarak kabul etmiş ve sanığı bu suçtan da yargılamıştır.

Diğer taraftan Azerbaycan’ın elindeki petrol kozunu Hocalı konusunda ve genelde Ermeni sorunu konusunda etkin bir şekilde kullanması gerekmektedir. Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Fransa ziyareti sırasında Fransız cumhurbaşkanından ödül alması bu konudaki zafiyeti göstermektedir. Fransa’nın sözde soykırımı suç kabul etmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşen bu ziyaret ve alınan ödül bu konuda Türkiye ve Azerbaycan arasında bir koordinasyonsuzluk olduğunu göstermektedir. Ayrıca da bu tür hadiseler karşısında Aliyev’in biraz duyarlı olması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Olarak Yapılması Gerekenler:

Azerbaycan Parlamentosu 1994’te Hocalı’da yaşanan katliamı soykırım olarak kabul etmiştir. Yapılması gereken hadise her türlü bilgi ve belgesi olan bu vahşeti TBMM’nin de soykırım olarak kabul etmesidir. Bununla beraber Azerbaycan ile koordine halinde bu konu uluslararası gündeme taşınmalı, Ermeni sorunu konusunda güçlü bir argüman olarak görülmelidir.

Ankara’nın Keçiören Belediyesi resmi olarak 9 Mart 2005’de Hocalı’da yaşanan trajik olayları “soykırım” olarak tanımış ve bir de soykırım anıtı yapmıştır. Diğer yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler de benzer yola gitmelidir.

Türk ve Azerbaycan Sivil Toplum Örgütleri ve Birey Olarak Yapılması Gerekenler:

Türkiye, Azerbaycan ve dünyanın birçok bölgesindeki Türklerin bireysel ve toplu olarak Lahey Adalet Divanı’nda dava açmaları sağlanmalıdır. Özellikle yakınlarını kaybeden ve zarar gören Hocalı’lı kardeşlerimizin bunu yapmalarına önayak olunmalıdır.

İmkanı iyi olan STK’lar ve işadamlarının bu konuda kaynak ayırarak Avrupa ülkelerinin birisinde bir enstitü açılmasına yardım edilmeli ve bu enstitü vasıtasıyla bu işler bilimsel bir zeminde incelenmeli ve bu çalışmalara yön verilmelidir.

Hocalı Soykırımı gerçeğinin ve bütünlükte Karabağ veya sözde soykırım iddialarının önünde etkili bir set oluşturmak için ilgili konuları ele alan bilimsel çalışmaların teşvik edilmelidir. Bu çalışmaların yabancı dillere tercüme edilerek yayımlanması için çaba gösterilmelidir.

26 Şubat günü arifesinde bütün dünyada Hocalı Soykırımı ve Karabağ gerçeğini anlatan sergilerin düzenlenmesi için çaba gösterilmelidir.

Azerbaycan Milli Meclisi (Parlamento) her yıl Şubatın 26’sını 'Hocalı Soykırımı Günü' ilan etmiştir. Her yıl Şubatın 26’sında saat 17.00’de Azerbaycan halkı Hocalı soykırımının kurbanlarının hatırasını anma töreni yapmaktadır. Bu törenleri koordineli bir şekilde bütün dünyada yapılması önemlidir.

Hocalı soykırımını biz kendimize anlatmanın yanı sıra (özelikle biz Ermeniyiz diyenlere) yurt dışında basılan kitaplar ve açılan sergilerle küresel gündeme çıkmasına yardımcı olmalıyız. Bütün bunlarla beraber bu konuları sürekli gündemde tutmalı, bu konudaki bilgi, belge ve yazıları paylaşmalı ve dağıtımına yardımcı olmalıyız.


Hocalı Şahitlerinin İfadelerinden Soykırım:

Cemil Cümşüdoglu Memmedov: Nehçivanik koyüne gidip Ermenilere torunuma acımalarını söyledim. Bana hakaret edip komutana verdiler. O da bizi hapsetmelerini emretti. Burada çok sayıda kadın¤kız, çocuk vardı. Sonra bizi Askeran'a getirdiler. Karım, kızım, eniştem oradaydı. Tırnaklarımızı çektiler. Zenciler havaya sıçrayıp, yüzüme tekme atıyorlardı. Çok işkenceden sonra beni Ermeniler ile değiştirdiler. Karım, kızım ve torunumdan hiç haber alamadım.

Seriye Talibova: Gözümün önünde 4 Mesket Türk’ünün, 3 komşumuzun başını Ermeni askerinin mezarı başında kestiler. Ermeniler, anne babalarının önünde çocuklarına işkence yapıp öldürdüler. Sonra cesetleri buldozerlerle dereye döktüler.

Cemal Allahverdioglu Orucov: 16 yaşındaki oğlumu kurşunladılar. 23 yaşındaki kızımı iki ikiz oğlu ve 18 yaşındaki hamile kızımı elimizden aldılar.

Hatice Abdullayeva: Bir süre yalın ayak ormanda kaldıktan sonra babam, annem ve 16 yaşındaki kız kardeşim soğuğa dayanamadılar. Esir düştüm, taşnak esirlerle değiştirildim. Şimdi iki ayağımdan da mahrumum.

Mirza Allahverdiyev: Ermenilerin saldırısından sonra ormana kaçtık. Burada 3 gün aç-susuz kaldık. 28 Şubat akşamı bizi kuşattılar. Bizi Askeran'da ölüm hücresine aldılar. Her gün birkaç adamı götürüp öldürüyorlardı. Altın dişlerimi kelpetenle çıkardılar. Babamı, iki kardeşimi, kardeşimin oğlunu öldürdüler.

Nesibe Aliyeva: Ormandan çıkar çıkmaz Ermeniler ateş açtılar. 40 kişiydik. 26 kişiyi aralarında oğlumu ve eşimi de öldürdüler.

Hatice Orucova: 8 yaşındaydım. Gözümün önünde babamı, annemi, 6 yaşındaki kız kardeşimi Ermeniler kurşunlayıp öldürdüler. Kurşun bana da geldi.

Muhammed Orucov: Ermeniler esirler arasında 10-13-15 yaşlarında kızları ayırarak götürdüler.

Cemil Memmedov: Şehre giren tanklar ve zırhlı taşıyıcılar evleri yıkıyor ve insanları eziyordu.

Talibov Samed: Yapılan işkenceler karşısında seslerini çıkaranları hemen öldürüyorlardı. Esirlikte gördüğüm dehşeti hiç unutamayacağım.

Doktor Raporlarından…

Soykırım sonrası cesetler üzerinden yapılan incelemelerden doktor raporlarına geçen bazı ölüm vakaları:


Orucov Telinan Enveroğlu: Kafa derisi yüzülmüş,

Abdülov Yelmar Enveroğlu: Kafa derisi yüzülmüş,

Aliekberov Tevekkül İskenderoğlu: Nahçivanik yolunda kurşun yarası ile ölmüş, cesedi üstünde 10 bıçak darbesi var.

Hasanova Fitat Ehedkızı: Tecavüz edilmiş, Gözleri çıkarılmış.

Hasanova Gülçohre Yakupkızı: Göğüs kafesinden ve karnından kurşun yarası almıştır. Sol eli bilekten kesilmiştir.

Hasanov Şohlet Usuboğlu: Göğüs kafesinden kurşun yarası, üst tarafının kesilmiş olduğu görülmüştür.

Selimov Bahadir Mikayiloglu: Nahcivanik yolunda yakılmış, cinsi uzvu kesilmiş, gözleri çıkarılmıştır.

Abışov Ali Abdüloğlu: Ezici aletle vurulmuş, kemiklerinin çoğu kırılmış.

Aslanov İkbal Kuluoğlu: Cinsi uzuvları kesilmiş, yakılmış.

Sahip: Cesedi üstünden tank geçmiş

Nuraliyeva Dilara Oruçgızı: Gözleri ve göğüsleri kesilerek götürülmüş.

Abbasov Taleh Umidvaroğlu: Öldürüldükten sonra kulağı kesilmiş.

Abişova Meruze Muhammedkızı: Gözleri çıkarılmış, göğüs uçları ve burnu kesilmiştir.

Kerimov Sarman Sultanoğlu: Katledildikten sonra gözleri çıkarılmış, şişe ile işkence edilmiştir.

Kerimova Firengül Muhammedkızı: Bedeni tam doğranmış, gözleri çıkarılmış, kulakları ve gögüsleri kesilmiştir.

Kerimov Frunz Salmanoğlu: Diri diri yakılmıştır.

Selimov Araz Bahaduroğlu: Yaralı halde yakalanmış, küçük çocuğunun gözleri önünde dövülerek öldürülmüştür.

Hüseyinov Allahverdi Kuluoğlu: 88, yakılarak öldürülmüştür.

İmam Agyar Salmanoğlu: Üç yaşındaki bu çocuk Ermenilerce yakılarak öldürülmüştür.

Bedelov Tevfik: Cesedi üzerinde vahşi uygulamalar yapan Ermeniler, kulaklarını kesmiş ve gözlerini çıkarmışlardır.

Ferzeliyev Canan Binnetoğlu: Yakılmıştır.

Mehmedova Tamara Selimkızı: Gözleri çıkarılıp, göğüsleri kesilerek öldürülmüştür.

Nuriyev Hafiz Yusufoğlu: Elleri telle bağlanarak kafası kesilmiştir.

Bilinmeyen Kişi: başı ve üst dudağı kesilmiştir.

Bilinmeyen Kişi: Kafa derisi yüzülmüştür.


Bütün bu gerçeklikler karşısına bütün Türk milletinin her bir ferdine düşen görev gönüllü ve progrmlı bir çalışma ile bu vahşeti soykırım olarak tanıtmya çalışmak olmalıdır. Ancak bu şekilde soykırım kurbanlarına karşı olan borcumuz ödenmiş olacaktır. Diğer taraftan Türkiye’de hepimiz Ermeniyiz diyen kesimlerin bu gerçekleri öğrendikten sonra çocukları katleden, esirlere türlü türlü işkenceler yaparak öldüren Ermenilerden olmaya devam etmeyeceklerini umuyoruz.



[ALINTI:Sinan OĞAN]
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

HOCALI SOYKIRIMI TANINMALI

Her fırsatta sözde Ermeni soykırımını gündeme getiren, Türkiye’yi karalamaya çalışan ve bunun ateşli savunuculuğunu yapan ABD’deki Ermeni diasporasına, Amerikalı bir senatörden tokat gibi bir açıklama geldi. ABD Kongresi’nin Ulusal İlişkiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi Hocalı soykırımını tanımaya çağırdı. Barton, Temsilciler Kurulu'nun toplantısında yaptığı konuşmada, “Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla ulusal toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacaktır. Zaman zaman üyeler, aslı olmayan sözde 'Ermeni soykırımını' tanımaya çağırılsalar da, Ermenilerin Hocalı'daki katliamlarından tek bir kelimeyle bahsedilmemiştir” dedi.

Barton, Hocalı adlı Azerbaycan şehrinin 1992 yılında Ermeniler tarafından silindiğini, tüm Azeriler için Hocalı sözünün acı, hüzün ve gaddarlık anlamına geldiğini belirttiği konuşmasında, “26 Şubat 1992 tarihinde, Ermeni askerleri, Hocalı'da 613 kişiyi öldürmüş, tüm aileleri parçalamış, 1.275 kişiyi esir almıştır; 1.000 kişi sakatlanmış, 150 kişi de kayıplara karışmıştır” dedi.


Barton, konunun ABD Kongresi gündemine getirilmesini ve Hocalı soykırımının tanınmasını istedi.


ABD Kongresi’nin Azerbaycan Heyeti Eşbaşkanı, Demokrat Kongre Üyesi Solomon Ortiz de, Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşmada Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin Dağlık Karabağ ve yedi bölgeyi işgal etmesi sonucu 1 milyon Azerbaycanlının göçmen ve mülteci durumuna düştüğünü söyledi.


Ortiz, meslektaşlarını Ermenistan-Azerbaycan sorununun barış yoluyla çözülmesini desteklemeye çağırdı ve yakın zaman önce Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya dayanarak, ABD’nin Dağlık Karabağ’ı bağımsız bir devlet olarak tanımadığını ve iktidarını meşru görmediğini hatırlattı. Sorunun çözümünün AGİT Minsk Grubu çerçevesinde aranmasına rağmen bir ilerleme kaydedilmediğini, bununla birlikte ABD’nin bu yönde çalışmaları sürdürdüğünü ve problemin Minsk Grubu çerçevesinde çözülmesine sadık kaldığını belirten Ortiz, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) Dağlık Karabağ’la ilgili son kararına da değindi. Kongre üyesi, söz konusu karara göre, Azerbaycan topraklarının büyük bir bölümünün hala Ermeni kuvvetlerin işgali altında olduğuna, Dağlık Karabağ’ın ayrılıkçı güçlerin kontrolünde bulunduğuna dikkat çekti.


Ortiz, “AKPM, AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları sorun üzerinde uzlaşılmasına çalışmalı, taraflar ise BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymalıdır. Dolayısıyla onlar askeri hareketlerden kaçınmalı, işgal edilmiş bütün topraklardan askeri güçler çıkarılmalıdır. Avrupa Konseyi’nin girişimini ve ABD yönetiminin açıklamasını alkışlıyorum” şeklinde konuşurken, Rusya ve İran arasında bulunan Azerbaycan’ın terörle mücadelede ABD’nin önemli bir müttefiki olduğunu da vurguladı.


Öte yandan, Kanada’da yaşayan Azerbaycanlılar, bu ülkedeki Alman, Fransız, İsveçli ve İsrailli topluluklara başvurarak, Hocalı soykırımı meselesinin Ottava’daki resmi organlarda, dolayısıyla Kanada Parlamentosu’nda müzakere edilmesi için destek istediler.


Uyanış” Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Aslan Halidi’nin konu hakkında verdiği bilgiye göre, başvuruya Alman ve İsraillilerden olumlu yanıt geldiğini kaydederek, sözkonusu başvuruda topluluk olarak görüş bildirmelerinin de istendiği bildirildi. Ermeni lobisinin Ottava’da Azerbaycan-Ermenistan sorununu Hıristiyan-Müslüman savaşı olarak yansıttığını kaydeden Halidi, Kanada Parlamentosu’nun konunun yakın zamanda müzakeresine ilişkin başvuruları cevaplayacağını, bugün bu başvuruların incelenmekte olduğunu söyledi. Halidi, Ottava’da Hocalı soykırımı ile ilgili çeşitli anma törenleri düzenleneceğini ve Kanada kamuoyuna Ermeni vahşetini konu alan materyaller dağıtılacağını da kaydetti.


Diğer taraftan, İran’daki Güney Azerbaycanlılar da Tahran şehir yönetimine başvurarak, Hocalı soykırımı dolayısıyla 26 Şubat tarihinde Ermenistan Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yapmak için izin istediler. Güney Azerbaycanlılar, etkinliğe izin verilmemesi halinde dahi, her koşulda sözkonusu gösterinin düzenleneceğini bildirdiler.


Azerbaycan ve diasporada yaşayan Azerbaycanlılar, Hocalı soykırımının tanınması, ihlal edilen hakların iade edilmesi, bu ihlali gerçekleştirenlerin cezalandırılması, anılan eylemlerle ilişkisi olanlara yönelik yaptırım uygulanması, soykırıma uğrayan halkın mallarına sahip çıkan yabancı devletler, bankalar ve özel kişilerin de maddi sorumluluk taşıması için çağrıda bulunuyor.

kaynak:diplomatik gözlem
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

26 Şubat 1992’de Hocalı’da ne oldu?

Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusa sahip ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik öneme sahip Hocalı ilçesi 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin yeni bir Türk soykırımının adresi olmuştur.

Tarihi müttefikleri Rusların bölgede yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermeniler Hocalı’nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçtiler. Sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledildi. Resmi verilere göre o gece 613 kişi hunharca katledildi; bunlardan 83 çocuk, 106 kadın acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürüldü. Ayrıca 487 kişi ağır yaralandı ve 1275 kişi ise rehin alındı, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla ancak canını kurtarabilmiştir. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler şehitleri özel acımasızlıkla, gözlerini oyularak, kafataslarının derisi soyularak ve vücutlarının farklı organları kesilerek öldürmüştür. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri-diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır.

Hocalı Soykırımı konusunda neler yapılabilir?

Hocalı soykırımı Ermenilere gereken cevabın verilmesi noktasında yakın tarihimizin en önemli trajedilerinden biridir. Hocalı olayı uluslararası hukuk açısından da insanlık açısından en büyük suçlardan biri olan Soykırım olarak değerlendirilmelidir. Ermenilerin Hocalıda Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları toplu imha 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesinin 2. Maddesinde yer alan “ milli, etnik, ırkı veya dini bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” biçiminde tanımlanan Jenosit/Soykırım kavramı ile tamamen örtüşmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliam BM Jenosit Anlaşmasında, jenosidin gerçekleşmiş sayılacağı koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beş bendin ilk ikisi ile uyum göstermektedir. İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğunu belirtilmektedir. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları toplu katliam BM Jenosit Anlaşmasında jenosidi düzenleyen 2. maddenin a) bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katl edilmesi” ve b) bendinde yer alan “grup üyelerinin bedeni ve akli açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları ile birebir uyuşmaktadır.

Ayrıca Hocalı katliamı, uluslararası hukukta saygın bir yere sahip Nürenberg Mahkemesi Kuruluş Senedinde ve Mahkeme Kararında Tanınan (kabul edilen) Uluslararası Hukuk İlkeleri” metnin 6. ilkesinin ii) bendinin de c. fırkasında tanımlanmış insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında da ele alınmalıdır.

Bu açıklamalardan sonra Hocalı Soykırımı ile ilgili devlet, sivil toplum örgütleri veya birey olarak yapabileceklerden bazılarını öneriler halinde sıralamak mümkündür.

1. Her şeyden önce Hocalı Soykırımı bu niteliğinin uluslararası hukuk çerçevesinde kabul edilmesi ve sorumluların cezalandırılması için Azerbaycan devleti resmen Lahey Adalet Divanına başvurarak 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Jenosit Sözleşmesi çerçevesinde dava açmalıdır. Başvuruda gerekli deliller çerçevesinde Ermenistan’ın bugünkü Devlet Başkanı Robert Koçaryan ve Savunma Bakanı Serj Sarkisyan da dahil Hocalı Soykırımını gerçekleştiren bütün siyasi ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir. Hem Ermenistan (1993’de) ve hem de Azerbaycan (1996’da) BM Jenosit Anlaşmasını imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlamaktadır. Örneğin, Bosna Hersek bu mahkemeye başvurarak Yugoslavya eski Devlet Başkanı Slobadan Miloşeviç’in yargılanması için dava açmıştır. Ve uluslararası mahkeme Miloşeviç davasında 1995’de Srebrenitsa kentinde yedi bin Boşnak’ın katledilmesini soykırım olarak kabul etmiş ve sanığı bu suçtan da yargılamıştır.

Gerçi bu girişimle hukuki bir sonuca varılması bugünkü şartlarda gerçekçi gözükmeye bilir. Fakat başvurunun, ret edilmesi halinde bile yankılarının büyük siyasi ve propagandif yararları getireceği muhakkaktır. Böylece Batıda hakım olan “Türkler Ermenileri kesti.” veya “Ermeniler Karabağ’da kendi bağımsızlık mücadelesini veriyor.” benzeri yanlış ve zararlı yargılarda bir kırılma yaşata biliriz.

2. Hocalı Soykırımı konusunda hukuki bakımdan yapılabilecek diğer bir girişim sivil örgütler ve birey bazında olmalıdır. Üste Hocalı Soykırımı’nın insanlığa karşı işlenen suç olduğunu belirtmiştik ve bu tür suçlara karşı dünyanın birçok ülkesinde dava açılabilir. Bu noktada dünyanın her yerinde bulunan Türkler hem bireysel hem de örgütlü biçimde vatandaşı oldukları ülkede örneğin ABD’de, Almanya’da veya Belçika’da Hocalı Soykırımının suçluları olan Ermeni siyasi ve askeri yetkililerine karşı sayısız dava açabilirler. Bu davaları sistemli bir biçimde açmamız ve basını da iyi bir biçimde kullanabilmemiz halinde mükemmel bir propaganda yapmış olacağımızı muhakkaktır.

3. Bir de Hocalı Soykırımının dünyada bilinmesi, sorumluların cezasına bulması için uygun zemin hazırlanması için yapılması gereken siyasi girişimleri de yapmamız gerekmektedir. Böylece Ermenilerin sözde soykırım veya Karabağ’da Türklerin kendilerini kestikleri yönündeki safsataları boşa çıkarmış olur ve Ermeni saldırıları karşısında devamlı kaybettiğimiz savunma konumunda çıkarak saldırı pozisyonu geçebiliriz.

Sözü edilen girişimleri şöyle sıralayabiliriz:

A) Hocalı Soykırımı’nın kabul edilmesi için uluslararası örgütler ve ülkeler nezdinde girişimler yapmalı ve bunun için gerekli propaganda faaliyetlerine biran başlamalıyız. Bunun için devlet organları, sivil kuruluşlar, Dünya Azerbaycan Kongresi, ülkelerde Azerbaycan ve Türk lobileri ve sivil kuruluşları sistemli ve koordineli bir faaliyet yürütmelidirler.

B) BM’de konu gündeme getirilmeli ve her yıl 26 Şubat günü bütün dünyadaki BM temsilcilikleri önünde gösteriler yapılmalı, Azerbaycan’ın resmi devlet yetkilisi (devlet başkanı, dışişleri bakanı veya BM büyükelçisi) Hocalı Soykırımı konusunda BM’de konuşma yapmalı ve/veya konunun anlatılması için çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir.

C) Azerbaycan ve Türkiye’nin AGİT Parlamenter Asamblesinde bulunan milletvekilleri ve bu kon uya duyarlılık göstermesi muhtemel bazı ülkelerin milletvekillerinin desteği ile konunun Asamblede gündeme getirilmesi ve kabul edilmesi başarılamasa bile en azından tartışmaya açılması için girişimlerde bulunabilir. Benzer girişimi İslam Ülkeleri Konferansı nezdinde de yapmamız gerekmekte ve bu örgüt içinde başarıya ulaşılma şansı çok büyüktür.

D) Hocalı Soykırımının tanınması konusundaki çabalarımızda yabancı ülkelerin parlamentoları nezdinde sadece görüntüden başka bir anlam ifade etmeyen çağrılarla yetinmemeli, daha ciddi girişimlerde bulunmalıdır. Örneğin, Azerbaycan parlamentosu diğer ülke parlamenteri ile ikili ilişkilerde konuyu gündeme getirmelidirler. Ayrıca bu konuda ilgili ülkelerde bulunan Türk ve İslam lobileri kullanılabilir.

E) Hocalı Soykırımı gerçeğinin ve bütünlükte Karabağ veya sözde soykırım iddialarının önünde etkili bir set oluşturmak için ilgili konuları ele alan bilimsel çalışmaların teşvik edilmesi ve bunların yabanı dillere tercüme edilerek yayımlanması için çaba gösterilmelidir. Bu konuda mali destek sorunu ise Azerbaycan’a milyarlarca dolar yatırım yapan petrol şirketlerinden sağlayabiliniz. Örneğin bu şirketlerin her birinden Azerbaycan’ın tanıtılması, Karabağ gerçeğinin dünyaya anlatılması için her yıl 10 araştırma veya kitap için mali destek verilmesi istenebilir. Böylece yılda yabancı dillerde yaklaşık 200 yayın yapılmış olur.

F) 26 Şubat günü arifesinde bütün dünyada Hocalı Soykırımı ve Karabağ gerçeğini anlatan sergilerin düzenlenmesi için çaba gösterilmelidir.

Özetle, Hocalı soykırımının dünyada tanınması ve sorumlularının cezalandırılması için yapılabilecek çok fazla iş var. Bu işlerin yapılarak Hocalı Soykırımı’nın dünyada hak ettiği hukuki ve siyasi değeri kazanması hem insani, hem toplumsal ve hem de stratejik amaçlar bakımından yapılması gereken önemli bir görevdir.

kaynak: TÜRKSAM
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

25/26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri Türkü çeşitli yollarla vahşice katledildi. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’yle Hankendi’nde 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak arşı ağlatan tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.

25/26 Şubat gecesi önce top ve roket saldırılarıyla Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirildi. Şehrin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.

Savunmasız kalan şehre giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden yüzlerce Türk’ü vahşîce katlettiler. Hocalı’da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler. Sağ olarak ele geçirdiklerini tıbbî deneylere tâbi tuttular.....

Hızar ve testerelerle diri diri insanların kollarını ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşuna dizdiler. Türkler Viyana’dan ve Kafkaslardan çekilmeye başladıktan sonra hep soykırıma uğradılar. Türkler Viyana’da, Bosna’da, Mora’da, Balkanların çeşitli bolgelerinde; Kafkaslarda hep soykırımla karşılaştılar.

Biz Iğdır’da çocukluğumuzda hep dedelerimizden, ninelerimizden karşı karşıya kaldığımız soykırım hâdiselerini dinleyerek büyüdük. Irzı kırık Ermeni ve onların dığaları, Türk soykırım hâdiselerinde bizim atalarımızı camilere doldurup yakmışlar. Onların işbirlikçileri soykırımdan kurtulanları soyup birçoğunu da onlar öldürmüşler. Revan Hanlığı’nda, Erzurum’da, Kars’da, Nahçıvan’da, Şerur’da, Sederek’te, Ordubat’ta Tebriz’de, Bakü’de, Gence’de vb. Türk bölgelerinde katledilen hep Türkler olmustur.

Ne yazık ki suçlananlar yine hep Türkler olmuştur. Bugün Azerbaycan topraklarının yüzde 25’i (Gökçeli, Gökçe Gölü, Hadrut, Esgeran, Hocaüvend, Hocalı, Şuşa, Laçın, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Zengilan, Cebrayıl, Gubadlı vb) işgal altındadır. Bir milyon Türk göçmen durumuna düşürülmüştür.

Ermeniler, ilk planlı Türk tehcirini ve soykırımını 1905-1907 yılları arasında yapmıştır. İkinci Türk tehcirini ve soykırımını 1918-1920 yıllarında uygulamışlar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Ermenistan’da/Âşık Elesger’in köyünün bulunduğu Gökçe Mahalı’nda yaşayan Azerbaycan Türkleri büyük bir tehcire ve soykırıma tabi tutulmuştur.

En son tehcir ve soykırım ise modern dünyanın(!) gözleri onunde 1987’de başlayan hâdiseler sırasında yapılmış, 20 binden fazla Türk şehit edilmiştir. 50 bin sakat, 5 bin kayıp/esir (çoğu çocuk) Türk…

En son yapılan Hocalı Türk Soykırımı’nı anlatan birkaç söz:

Cemil Cümşütoğlu Memmedov: “ …Nehçivanik köyüne gidip torunumu almak istedim. Beni hapsettiler. Zindanda çok sayıda kadın, kız ve çocuk vardı. Hanımım, kızım, torunum da oradaydı. Ancak hiçbirini göremedim, onlardan haber alamadım. Tırnaklarımızı çektiler… Çeşitli işkencelerden sonra beni, Azerbaycan askerlerine esir düşen bir Ermeniyle değiştirdiler…”

Seriye Talıbov: …Gözlerimin önünde bir Ermeni mezarının başında 4 Türk’ün başını kestiler… Ana ve babaların gözleri önünde çocuklarına işkence verip öldürdüler…”

Cemal Allahverdioğlu Orucov: “ …16 yaşındaki oğlumu gözlerimin önünde kurşunladılar. 18 ve 23 yaşındaki hamile kızlarımı elimizden alıp götürdüler…”

Hatice Abdullayeva: “ …Bir süre yalın ayak ormanda kaldık. Anam, babam ve 16 yaşındaki kız kardeşim soğuğa dayanamayıp öldüler. Ben esir düştüm. Daha sonra taşnak esirlerle değiştirildim. Şimdi iki ayağımda yok....”

Mirza Allahverdiyev: “ …Ermeniler köyü bastı. Ormana kactık. Burada 3 gün aç-susuz kaldık. Bizi yakalayıp Askeran’da hücreye attılar. Her gün 5-6 adam götürüp öldürdüler. Altından yapılmış dişlerimi söktüler. Babamı, 2 kardeşimi ve kardeşimin oğlunu öldürdüler…

Nesibe Aliyeva: …Ormandan çıkarken Ermeniler ates ettiler. Aralarında eşimin ve oğlumun da bulunduğu 26 kişiyi öldürdüler....” Hatice Orucova: “ …8 yaşındaydım. Ermeniler, gözümün önünde anamı, babamı, 6 yaşındaki kız kardeşimi öldürdüler. Beni de kurşun yarası aldım ama, ölmedim…”

Yüreğiniz dayanacak ise, Türk Soykırım sonrası yapılan birkaç otopsi raporunu okuyun:

Orucov Telinan Enveroğlu: Kafa derisi yüzülmüş,

Hasanova Fitat Ehedkızı: Tecavüz edilmiş, gözleri çıkarılmış.

Hasanova Gülçöhre kızı: Göğüs kafesinden ve karnından kurşun yarası almış, sol eli bilekten kesilmiş.

Hasanov Usuboğlu: Göğüs kafesinden ve karnından kurşun yarası almış, göğsü kesilmiş.

Selimov Bahadir Mikayiloğlu: Nahçıvanik yolunda yakılmış, cinsi uzvu kesilmiş, gözleri çıkarılmış.

Nuraliyeva Dilara Oruckızı: Gözleri çıkarılmış, memeleri kesilip götürülmüş.

Abbasov Taleh Umidvaroglu: Kulakları kesilmiş.

Abbasova Meruze Memmedkızı: Gözleri çıkarılmış, memelerinin uçları kesilmiş.

İmam Ağyar Salmanoglu: Üç yaşındaki bu çocuk yakılarak öldürülmüş.

Bedelov Tevfik: Gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş.

Hocalı Türk Soykırım’na katılan Ermenilerin ve onların yardımcılarının yaptıkları, İnsan Hakları Beyannamesi’ne, Vatandas ve Siyasî Haklar Konusunda Uluslararası Sözlesmelere, Ateşkes Zamanında ve Askerî Çatışmalar Zamanı Kadın ve Çocukların Korunması Beyannamesi’ne karsı olarak işlenmiş bir soykırımdır.

Teklif: Türkler, Hocalı’da yaşatılan vahşetin bir Türk Soykırım olduğunu haykırmalı, Lahey Adalet Divanı’na Jenosit Sözleşmesi çerçevesinde dava açılmalı, Koçaryan ve Serkisyan vb.lerinin savaş suçlusu olarak yargılanması sağlanmalı,

Hocalı Türk Soykırımı’nı ifade eden çeşitli anıtlar yaptırılmalı, Hocalı Türk Soykırımı’nı anlatan çeşitli sergiler açılmalı,

25/26 Şubat 1992 günü “Hocalı Türk Soykırım Günü” ilân edilmeli.

Serkisyanlara, Koçeryanlara, Nalbantyanlara, Daşnaksütyunlara, Hınçaklara hizmette yarışan Türk ve Türkçü olarak geçinenlerin “nene sandıkları” açılmalı ve açıklanmalı.

Hocalı Türk Soykırımı’nı öğrenmek, öğretmek, unutmamak, unutturmamak için kendisini Türk hisseden ve bunu hayatı boyunca sözde değil, özde icra ettiğini ortaya koyabilen yürekli üniversite hocaları da Hocalı Türk Soykırım Gününü Anma kampanyası başlatmalıdırlar. 06.12.2008.


Yrd. Doç. Dr. Enver ARAS
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
Cevap: Biz de "ÖZÜR DİLEMEME" Kampanyası Başlattık...

Gerçek Soykırım(Bakin ve gercekleri görün)

Belirlenebilen bilgilere göre, Ermeni çeteleri Anadolu`da 523 bin 955 Türk`ü katletti. Ermeni meselesine siyasi olarak sahip çıkan ve soykırım olmadığını söyleyen kişilere hukuki yaptırım olarak hapis cezasını uygun gören bir yasa teklifini gündeme getirmekten çekinmeyen Fransız hükümeti, Ermeniler`in yaptığı katliamları görmezden gelerek hata üzerine hata yapıyor.

Yüzbinlerce insanı çocuk, bayan, genç, yaşlı demeden hunharca katleden Ermeni çeteleri, tarihe ışık tutan belge ve bilgilerin ışığında gün yüzüne çıkarılan toplu mezarlarla ne kadar acımasızca insanları katlettiğini açıkça ortaya koyuyor. Ermeniler, yıllardır sözde soykırımı iddialarıyla dünya kamuoyunu yanlarına çekmeye çalışırken, resmi belgeler ise Türkler`in katledildiğini gösteriyor....


Amerika'lı ünlü tarihçi Prof. J. Macharty: "Ermeni katliamı yoktur; Ermeniler Türkleri katletmiştir"

Orhan Pamuk: "1 milyon Ermeniyi katlettik"(Bu sözü söylüyene dikkat edin aldigi ödülü haketmis degilmi?)

Birileri Ermeni soykırımı olmuştur diye dursun, tarihi belgeler ve fotoğraflar herşeyi açıkça ortaya koyuyor

ermenihasankalegs8.jpg

Hasankale'de, Ermeniler tarafından şehit edilen kadın ve çocuklar.
Kaynak: Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

************************************************** ********

ermenievjg5.jpg

16 Şubat 1918'de, Erzincan'ın Vagarir köyünde, Ermeniler tarafından şehit edilen ve bir evin arkasında bulunan şehit edilmiş Türkler. Kaynak : Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

************************************************** ********

ermenikadinqm8.jpg

Erzincan Odabaşı bölgesinde, birbirlerine bağlanmış halde öldürülmüş kadın ve çocukların cansız bedenleri. Kaynak : Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.

************************************************** ********

ermenikafiledc5.jpg

Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları.

************************************************** ********

ermeniturbebk2.jpg

29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Türkler. Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.

************************************************** ********

ermenidiyarbakirbi8.jpg

Diyarbakır'ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar. Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.
 
Üst