Yürek Mı Dayanır

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YÜREK Mİ DAYANIR

Nihayet Cumhurbaşkanımız Eroğlunun yüreciği de tekledi.

Kolay mı bu lanet Kıbrıs sorunu ile uğraşmak, kolay mı yandaşlarından ve muhaliflerden gelen baskılara, eleştirilere katlanmak. Sonunda onun da kalbi dayanamadı. Çelikten değil ya!

Kendisine acil şifalar dilerken azıcık düşünelim.

Kıbrısımızda kalp, damar, beyin rahatsızlıkları neden bu kadar çok arttı. Neden kanser vakalarında şimdiye dek görülmemiş tırmanış kaydedildi?

Bu Kıbrıs meselesi öyle bir hastalıktır ki ne Denktaşı, ne Talatı, ne Makariosu, ne Kipriyanuyu ne Papadopulosu ne de yüzlercesini, binlercesini rahat bıraktı.

Sağlığını yitiren yitirene. Malını mülkünü yitiren yitirene.

Huzur olmayan yerde elbette, huzursuzluktan, stresten, endişelerden, haksızlıklardan, korkulardan, baskılardan kaynaklanan bedensel ve ruhsal hastalıklar yaşanacaktı. Ve yaşandı da, yaşanmaktadır da.

Üstüne üstlük bir de global ekonomik kriz dedikleri, insanlara musallat olunca insan bünyesinin direniş ve dayanıklılık gücü sarsıldı.

Etkilenen insanlar beklenmedik davranışlar içine sürüklendi.

Kavgalar, cinayetler, dolandırıcılıklar, sürtüşmeler, çekişmeler başını aldı gitti. Kimileri alkol, kimileri uyuşturucu, kimileri ilaçlar vasıtası ile rahatlamak yolunu aramaya başladı.

Gidişat çok kötü.

Herkes farkında, ama, ne Rum siyasi liderler ne de Kıbrıs Türkünün liderleri yurttaşlarının sağlığını, huzurunu, refahını, güven ve barış ortamı içinde yaşamalarını düşünmüyor, düşünemiyor.

Kıbrıs adası Cennetten bir köşe imiş.

Cennet bu ise, varınız cehennemin ne olduğunu siz düşününüz.

Bu gün 21 Aralık.

1963 yılının 21 Aralıkını hatırlayınız. Cennet dedikleri bu adayı Yunanistana ilhak etmek gayreti ile nasıl da cehenneme döniştüren Rum ırkcılarını, faşistlerini düşününüz. Ondan önce 1955-58 lerde başlattıkları kanlı, ölümlü, gözyaşı ve ızdırap dolu günleri film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiriniz. Ve, ta ö günlerden beri süregelen Kıbrıs sorununun hala daha adil, kalıcı, onurlu bir çözüme ulaştırılmadığının analizini yapmaya çalışınız.

Sonunda şaşıp kalacaksınız. Bunca belirsizliklere, huzursuzluklara, korkulara, can mal kayıplarına, göçlere karşı insanın sağlığını yitirmeden dayanması mümkün müydü?

Değildi. İşte o nedenledir ki, bana göre, bütün Kıbrıslılar hastadır. Bu coğrafyada sağlıklı yaşamak mümkün değildir.

Sabah veya akşam yürüyüşleri ile, jimlastikle, belirli, diyet rejimleri ile sağlıklı yaşam dedikleri de mümkün değildir.
İşte, eski bir futbolcu, yaşamına, beslenmesine dikkat eden Eroğlu da kalbinden muzdarip. Allah ona da, hepimize de sağlıklı yaşam nasip etsin diyeceğim, ama bu işin de dua ile olacağına pek inanmıyorum.

Erken iyileşecekmiş de Kıbrıs müzakerelerini kaldığı yerden sürdürmek için süratle masaya dönecekmiş. Kolay mı?

Dönse de huzur içinde çalışabileceğini, yeniden rahatsızlanmayacağını kim garanti edebilir? Bence, ne Rumlar ne de bizimkiler onu rahat bırakmayacaktır.

Bir T:C görevlisi bile onu çok hırpaladı, üzdü haberlerini işitmedik mi? Ankaradan yetkililer onu da Talatı da, Denktaşı da, İrsen küçüğü de az mı sıkıştırdı, hırpaladı, hakaretledi?

Eee, hastalanmamak olur mu? Bizler yapar ederiz de, Rumdan hoşgörü mü beklenecek? Hristofyas, ya da Ban ki Moon ona merhametle mi yaklaşacaklar, yoksa daha da zulüm mü yapmaya yeltenecekler. Halk arasında söylenen Gavurdan merhamet beklenmez söylemini yalan mı çıkaracaklar?.


Kendimize bakalım. Kolay değildir elbette, siyasi liderlerimizin ailevi ve kişisel sıkıntılarına ek olarak vatandaşın bitmez tükenmez sorunları ile ilgilenmek, eleştirilerine, saldırılarına tahammül etmek. 100 bin idik, şimdi 600 bin olmuşuz. Başbakanımız öyle demiş. Varınız siz hesaplayınız, 600 bin kişinin derdini, belasını göğüslemek, sağlık, eğitim, geçim zorluklarına çareler aramak ve bulmak ne kadar zordur.

Başbakanlık, bakanlık, hükümetcilik, Cumhurbaşknlığı koltukları tatlı olabilir. Fakat, sorumlulukları, belaları, hzursuzlukları da büyüktür. İnsanın sağlığını da huzurunu da bozmaya yeter de artar da. Onun için bu görevlere talip olanları, o makamlara gelip oturanları da cesaretlerinden dolayı takdir etmek gerekir. Sağlıklaının bozulabileceğini de göze alarak, halk için !! kendilerini feda etmek az birşey mi?

Kendim için birşey istersem namertim demezler mi? İnanasım gelmiyor, ama, yine de, siyasi makamlara ulaşmaya heveslenenleri, cesaretlerinden ve de fedakarlıklarından dolayı alkışlarım. Kendi sağlıklarını bile, yurttaşları uğruna, riske atanlar alkışlanmaz da ne yapılır, siz söyleyiniz.

İşte gördük, yaşadık. Denktaş da, Talat da ,Eroğlu da, bir zamanlar Dr. Küçük de kendilerini halklarına adadılar, onların iyilikleri için çalıştılar, yoruldular. Veeee, süreç zarfında da kendi sağlıklarını yitirdiler.

Allahım herkese sağlıklı uzun ömür nasip etsin.

Bir duam daha olacak.

Allahım Eroğluna acil şifalar versin, versin ki daha güçlü ve sağlıklı olarak, süratle masaya, müzakerelere dönsün ve bu Kıbrıs hastalığını bir neşter darbesi ile kökünden halletsin!!

Edebilirse tabiyi, ve de , tüm insanlarımızı da çaresiz hastalıklar tehlikesinden kurtarsın.

Amin.
 
Üst