Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
TÜRKİYE ERMENİSTAN SINIRI
20 Mayıs 2009 Çarşamba akşamı, Boğaziçi Grubu'nda yaptığım konuşmanın smetnidir:
1- Ermenistan sınırının kısa tarihçesi:
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütârekesi’nden sonra Osmanlı Ordusu, Kafkasya Cephesi’ndeki birliklerini çekmek mecburiyetinde kaldı. Bu fırsattan yararlanan Ermeniler, Doğu Anadolu’daki bâzı şehirlerimizi işgal etti.
Doğu Cephesi Komutanı Korgeneral Kâzım Karabekir, Millet Meclisi'ne başvurarak askerî harekât için izin istedi. Gerekli izin verildi ve Paşa, 7 Kasım 1920 günü, yarım saat içerisinde Gümrü şehrini Ermeni işgalinden kurtardı.
26 Kasım 1920’de Ermenilerle barış görüşmelerine başlandı.
3 Aralık 1920’de Gümrü Barış Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme ile Türkiye Ermenistan sınırı belirlendi.
Bu gün konuşacağımız sınır, 3 Aralık 1920’de belirlenen sınırdır.
Türkiye’nin, biri batıda Yunanistan, diğeri doğuda Ermenistan olmak üzere problemli iki komşusu vardır. Türkiye Ermenistan problemlerine geçmeden önce, bir-iki satırla Ermenistan’ın tarihine bakalım:
2-Ermenistan’ın kısa tarihçesi:
Ermeni adı verilen kavmin tarih sahnesine çıkışı Milattan Önce 6. yüzyılda Urartu Krallığının yıkılışından sonradır. Bölgeye Medlerle birlikte geldiler ve onların hâkimiyeti altında yaşadılar.
Sonraki yıllarda Persler ve Büyük İskender Ermenilere hükmetti. Milattan Önce 190 yılında Romalılar bölgeye gelince, Ermeniler bağımsız bir krallık kurma imkânı buldular. Krallık uzun ömürlü olmadı, Roma İmparatorluğu, Ermenileri yönetimi altına aldı. Yönetim daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun eline geçti.
Ermeniler, tarih boyunca bölgedeki güçlü devletlerin sınırları içerisinde dağınık bir şekilde yaşadılar. Bugünkü Ermenistan toprakları, 1200’lü yıllarda Selçuklu, 1582 yılında da Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. Bir ara Safevîlerin eline geçen Ermenistan toprakları, 1635 yılında tekrar Osmanlı’nın oldu. 1827’de Rusların eline geçinceye kadar bir problem yoktu.
3-Ermeni probleminin ortaya çıkışı:
Ruslar, 1700’lü yıllardan itibâren sıcak denizlere açılma projeleri hazırlıyorlardı. İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan geçemeyeceklerini anlayınca, Kafkaslardan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan Akdeniz’e inmeyi tasarladılar ve Ortodoksluk zeminde birleşebilecekleri Ermenileri kullandılar. Ermeniler Türklere karşı ilk hareketlerini, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda başlattılar. Bilindiği gibi Yeşilköy Antlaşması ile Ruslar, Ermenilerin müdafii olma hakkını elde ettiler. 1880’li yıllarda Ermenilerde milliyetçi düşünceler gelişti. Düşüncelerin gelişmesi ile değişik militan ve terörist gruplar oluştu. Hınçaklar ve Taşnaklar bu grupların en çok bilinenleridir.
Nihayet Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeniler, Ruslarla birlikte olup Osmanlı askerini arkadan vurunca, erkekleri savaşta olan Türk köylerinde, çocukları, yaşlıları ve kadınları işkencelerle öldürmek suretiyle katliam yapınca, İttihat ve Terakki Hükümeti; o dönemde Türk orduları başkomutanı olan Alman General Liman Von Sanders’in yönlendirmesi ve hatta baskılarıyla Ermenileri savaş bölgelerinin dışına yerleştirme kararı aldı ve uyguladı.
Türklerin incelemeye açtığı, ‘Gelin bakın!’ Dediği arşivlerde bu durum açıkça görülmektedir. Elbette; ‘Almanya istedi, biz yaptık!’ demek suretiyle işin içinden sıyrılmayı düşünmek yanlış olur. Buna gerek de yoktur. Ancak tehcir kararının uygulanmasında, Ermenilerin iddia ettiği gibi tehcirin soykırıma dönüştürülerek uygulanması söz konusu değildir. Zâten Ermeniler tehcirin değil, akıllarınca soykırım iddialarının peşinde koşuyorlar.
Yine de bütün gerçeklerin olanca çıplaklığı ile ortaya çıkması gerekir. Çünkü söz konusu olan, Türk milletinin, milletlerarası arenalarda itibarıdır, karşı karşıya kaldığı maddî tazminat ve toprak talebidir. Böyle bir meselenin kuru iftiralarla karara bağlanması, insanlık tarihine sürülen leke olur. İnsanlığa böyle bir lekenin sürülmemesi için, önemli veya önemsiz… bütün bilgi ve gelgelerin değerlendirilmesi gerekir.
Almanya’nın yönlendirme ve baskılarının sebebi nedir diye sorulacak olursa şunlar söylenebilir:
Ermenilerin dağınık olarak azınlıkta bulundukları Anadolu’dan çıkarılması ve topluca bir bölgede bulunmaları, devlet kurmaları isteniliyordu. Tehcir, bu isteğin yerine gelmesini sağlayacaktı.
Tehcir uygulamaları çarpıtılmak suretiyle Ermenilerde Türk düşmanlığının oluşturulmasında kullanıldı.
4- Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri:
Ermeniler, yalnızca Anadolu Türkleri için, Azerbaycan’da yaşayan Türkler için de problemli insanlardır.
1905 yılındaki birinci Rus ihtilali sırasında, otorite boşluğundan yararlanarak toprak kazanmak için Azerbaycan’a saldırdılar. Yüzlerce köyü yaktılar, yıktılar. Çocukları, kadınları ve yaşlı erkekleri işkencelerle öldürdüler.
Rusya’da 1917 yılında Komünist İhtilali olduktan sonra 1918 yılında Ermeniler bu defa Bolşeviklerle birlik olup Azerbaycan’da saldırdılar.
Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzâde başkanlığındaki bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti Kızıl Ordu tarafından yıkıldıktan sonra Ermeniler tekrar Azerbaycan’a saldırdılar. Hedefleri, Karabağ’ı Ermenistan topraklarına dâhil etmekti.
Bu maksatla Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar saldırılarına, cinâyetlerine devam ettiler. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da Rus askerlerinin desteğinde; Karabağ’ı işgal ettiler.
Özet olarak şunu söylemek mümkün: Türkiye Ermenistan ilişkileri, 1877’den günümüze, 132 yıldır, Azerbaycan Ermenistan ilişkileri 1905 yılından günümüze kadar 104 yıldır problemlidir.
5-Türkiye-Ermenistan ilişkileri:
Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine Ermenistan 1991 yılında bağımsızlığını ilan etti. Türkiye, 1980’li yıllarda Ermenilerin Türk diplomatlarına yönelik saldırılarına ve cinâyetlerine rağmen Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri oldu.
Ermenilerin Hocalı’da yaptığı katliam ve Karabağ’ı işgal etmelerinden sonra Türkiye, Ermenistan ile diplomatik ilişkilerini kesti ve Mart 1992’de Türkiye Ermenistan sınırını kapattı.
ABD, 2009 yılının başlarında Türkiye-Ermenistan sınırının açılması konusunu gündeme getirmeye başladı. Mart 2009’a gelindiğinde, Amerika’nın istekleri ‘dayatma’ hâline geldi.
Türkiye’ye; ‘Ermenistan ile ilişkilerinizi normalleştirin!’ Deniliyor. Bu ‘Sınırı açın!’ demektir.
İlişkilerin normalleştirilmesi konusunda ilk adımı, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül attı. Dünya Kupası Futbol Şampiyonası eleme maçlarından olan Türkiye-Ermenistan arasındaki maçı seyretmek vesilesiyle Ermenistan’a gitti.
6- Türkiye Azerbaycan ilişkileri:
Abdullah Gül’ün Ermenistan’a gidişi, Azerbaycanlı kardeşlerimizi fevkalade tedirgin etti.
Azerbaycanlı kardeşlerimiz, kendi açılarından haklı olarak, Karabağ topraklarındaki Ermeni işgali kaldırılmadan sınırın açılmasının Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyorlar. Kullanılan ifâdelerin ve davranışların bir milletin iki devleti arasındaki yakınlığa gölge düşürdüğünü de belirtmekte yarar var. Buna rağmen Türkiye’nin milletlerarası ilişkilerindeki esnekliğini göz önünde tutarsak Azerbaycanlı kardeşlerimizin endişelerini anlayışla karşılayabilmemiz mümkündür.
7- Yol haritası:
Olayların tarihî seyri ve gelinen noktanın sebebi düşünülmeden, sebep-sonuç ilişkisi bir tarafa bırakılarak Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi için yol haritası hazırlanmıştır. Yol haritasında, Türkiye ile Ermenistan karşı karşıya getirilmiştir.
Türkiye, Ermenistan ile sınırını, Ermenilerin soykırım iddialarının kabul edilmesi için yaptığı çalışmalar, toprak ve maddî tazminat istekleri, diplomatlarımızın katledilmeleri gibi sebeplerle değil. Yalnızca ve doğrudan doğruya, Karabağ’ın işgali sebebiyle kapatmıştır. O halde sınırın açılması da işgalin kaldırılmasıyla mümkün olur. İşgalin kaldırılması konusunda Ermenistan söz sâhibi değildir. Söz sâhibi olan da hazırlanan yol haritasına göre taraf değildir.
Yol haritası 5 maddeden oluşuyor:
1-Ermenistan, Kars Anlaşması’nı tanıyacak.
2-Sınır açılacak
3-Diplomatik ilişki kurulacak, karşılıklı büyükelçiler tâyin edilecek.
4-Vergi ve ticaret konularında iyileştirmeler yapılacak, okullarda okutulan tarih kitaplarında iki ülke arasındaki ilişkiyi zedeleyecek bölümler çıkartılacak.
5- Soykırım iddialarını incelemek üzere oluşturulan tarih komisyonuna üçüncü ülkeler de katılacak.
Yol haritasına maddelere bakalım:
Kars Antlaşması, 13 Ekim 1921 tarihinde; Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcüstan ve Ermenistan Sovyet delegeleri ile Türk tarafını temsilen Kâzım Karabekir Paşa başkanlığındaki Türk heyeti arasında imzalanmıştı. Kars Antlaşması, Türkiye ile Rusya arasında imzalanan 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması’nın Kafkas Cumhuriyetleri olan Azerbaycan, Gürcüstan ve Ermenistan tarafından tanınmasını sağlamıştı. Moskova ve Kars Antlaşmaları ile Türkiye Batum’u Gürcüstan’a bıraktı. Nahçıvan, Türkiye’nin garantörlüğünde özerk bölge statüsüne kavuşturuldu.
Ermenistan’ın Kars Antlaşması’nı tanıması, toprak talebinin olmayacağı anlamına gelir mi? Emin değilim. Gelirse, tereddütleri ortadan kaldıracak bir ifade kullanılmalıdır.
Hem, 88 yıldır yürürlükte bulunan bir anlaşmanın tanınması bir anlam ifade etmemeli. Tanınmaması ise ciddiye alınmamalı. Diye düşünüyorum.
Sınırın Açılması: Bütün mesele burada düğümleniyor. Şartlar yerine getirildikten sonra Türkiye’nin de Azerbaycan’ın da sınırın açılmasına hiçbir itirazı olamaz.
Şartlar ise, maraton yarışında uzun ve yüksek atlamalı engeller koymak gibi bir durumu çağrıştırıyor.
Yol haritasının tarafları Türkiye ve Ermenistan. Türkiye’nin şartı, işgalin kaldırılması. Bu şartın yerine getirilmesinde yetki, Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesindeki Minsk Grubu’na verilmiştir. Minsk Grubu’nda üye ülkeler: Alfabetik sıralamaya göre: ABD, Almanya, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Fransa, İsveç, İtalya, Rusya, Slovakya ve Türkiye. Grubun eş başkanları ABD, Fransa ve Rusya.
Minsk Grubu’nun 12 yıllık faaliyet raporları değerlendirildiğinde, tekliflerde Azerbaycan’ın millî güvenliğini zedeleyici planlar var. Buna rağmen Ermenistan da bu teklifleri menfaatlerine uygun bulmamıştır.
Mesele böylece çözümsüzlüğe mahkûm edilmiştir.
Yol haritasının üçüncü maddesini teşkil eden Diplomatik ilişki kurulması, karşılıklı büyükelçiler tâyin edilmesinde problem yaşanmayacağı belirtilmektedir.
Vergi, ticaret, okullarda okutulan tarih kitaplarında iki ülke arasındaki ilişkiyi zedeleyecek bölümlerin çıkartılması konusunda da problem yaşanmayabilir.
Gelinen bu noktada, Türkiye’nin soykırımı kabul etmesi, Ermenistan’ın da soykırımın yapılmadığını söylemesi beklenmemeli.