TÜRK OLMAK NE DEMEKTİR?
Dudaklarını büzüştürüp, Türk olmak nedir ki?
Arkasından, küstah bir tavırla Türklük dediğin nedir ki?
Sonradan, ha sizin “Türklük” dediğiniz yoksa şu kuru Türklük davası mı?
Demek suretiyle, Türklüğe hakaret eden, Türklüğünü unutmuş veya Türklüğü dar bir kalıba koyup küçülten insanlara, “Türk Olmak” adına söylenecek çok şey vardır elbette.
Aslında çok şeydir, Türk olmak.
Yürekten gelen duyguların dillerde Türkü olması ve gönülden Türkü olarak okunmasıdır, Türk olmak.
“Hey onbeşli onbeşli, Tokat yolları taşlı, onbeşliler (seferberliğe) gidiyor kızların gözü yaşlı” Türküsündeki“onbeşliler” gibi vatan ve namus savunması için asker olmaktır, Türk olmak.
“Kışlalar doldu bu gün. Doldu boşaldı bugün” Türküsündeki gibi kışlaları dolduran ve boşaltan Mehmetçik olmaktır, Türk olmak.
“Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni” Türküsündeki gibi vatan ve namus savunması için vurulup, ölmeden mezara konulmaktır, Türk olmak.
Haçlı ordularını Çanakkale’de yenerek Zafer kazanan, Şair Mehmet Akif’in “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi” diyerek övdüğü Mehmetçiktir, Türk olmak.
1913’de bir kör kurşun bile atılmadan, 16 maddelik teslim anlaşmayla Hasan Tahsin Paşa tarafından Selanik’in Yunanlılara teslim edilmesi üzerine yakılan“Çalın davulları çaydan aşağıya, Mezarımı kazın belden aşağıya” Türküsündeki gibi memleketin düşmana teslim edilmesinin verdiği utançla davullar çaldırıp mezarını belden aşağı kazdıran adamdır, Türk olmak.
“Ana Yemen’dir, gülü çemendir. Giden gelmiyor, acep nedendir” Türküsündeki gibi vatan ve namus savunması için Yemen’e gidip, bir daha geri dönmemektir, Türk olmak.
19 yüzyılda 1810, 1828-1829, 1853-1856 ve 1877-1878 tarihlerinde Ruslarla dört defa harp edip, evladı fatihandan yadigar Kırım’ı, Tuna boylarını, Kafkasya’yı kaybetmektir, Türk olmak.
1853-1856 Kırım Harbi’nde sırf İngiliz ve Fransızlarla müttefik olmak için borç para almak, 25 yıl sonra 1881’de bu borcun Osmanlı hazinesinde oluşturduğu mali yıkım neticesinde, araya giren yabancıların teklifiyle “Duyunu Umumiye İdaresi”ni kurmak, 1923’de Lozan Antlaşması’yla bu borçları kabul etmek ve 1956’da da bu borcun en son taksitini ödemektir, Türk olmak.
Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi bir şeydir, Türk olmak.
Yemen’de İmam Yahya isyanını bastırmak üzere Trablusgarp (Libya) kuvvetlerimizin Yemen’e kaydırılmasını fırsat bilen İtalyanların saldırıları sonucunda patlak veren, 1911-1912 Türk-İtalyan Harbi’ne gönüllü olarak (Mustafa Kemal gibi) katılmak ve İtalyan Haçlı saldırılarına karşı Arap mücahitleri örgütlemek ve kibirli Haçlı ordularını Tobruk ve Derne muharebelerinde yenmektir, Türk olmak.
1912-1913’de Birinci ve İkinci Balkan Harbi’nde, dedelerimizin 150 yılda aldığı Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, Arnavutluk, Batı Trakya gibi evladı fatihan topraklarını 15 gün içinde kaybetmek, hatta bir kör kurşun bile atmadan (Tahsin Paşa gibi) Selanik’i Yunan ordularına teslim etmektir, Türk olmak.
Sonra da, uluslar arası görüşmeler ile BM ve AB komisyonlarında Anadolu’da, Arabistan’da, Kafkasya’da Balkanlar’da Kosova'da, Bosna'da, Batı Trakya'da, Kıbrıs'ta ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir, Türk olmak.
Demokrat ve çağdaş olmak adına, vatanına, milletine, tarihine sövülürken Avrupa’da “Türk lisanı”nın yasaklanması nedeniyle kendini ve derdini anlatamamaktır, Türk olmak
Avrupa'da hor görülmektir, Türk olmak.
Viyana'yı kuşattığı için hoş görülmemektir, Türk olmak.
Sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığı için hor görülmek ve hoş görülmemektir, Türk olmak.
Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen Türk minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünde gezmektir, Türk olmak.
Çok zor, çok çetin ve eziyetli bir iştir, Türk olmak.
Çanakkale ve İstiklal Harbi’nde olduğu gibi savaşta ölmek, ama namus bildiği sancağını ve silahını bırakmamaktır, Türk olmak.
Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görülmektir, Türk olmak.
Sayısız imparatorluk kurmak, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmaktır, Türk olmaktır.
Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın
imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icat edildiği her
metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir, Türk olmak.
Kayıp Mu kıtasından Uygurlara, Uygurlar’dan Sümerlere, Sümerler’den bu yana medeniyetin akışına yön vermek, tarihin başladığı en eski topraklarda, süzülerek gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır, Türk olmak.
Doğu Roma'yı da Batı Roma'yı da yıkıp, yeni Roma barışı (Pax Rome)’nı kurmayı hedefleyen AB'ye girmeye çalışmaktır, Türk olmak.
Mostar'da köprü, Kerkük'te kale, İstanbul'da Kızkulesi, Anadolu'da buğday, Çukurova'da pamuk, Ege'de tütün, Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir, Türk olmak.
1915’de Çanakkale'de ölmek, ölmeden önce düşmanına su vermek, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır, Türk olmak.
1914-1918 Birinci Dünya Harbi’nde Çanakkale, Hicaz, Yemen, Asir, Trablusgarp, Sina, Filistin, Suriye, Irak, İran, Galiçya, Romanya, Mekadonya ve Kafkasya cephelerinde kendinden 10 kat güçlü İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya gibi saldırgan ülkelerin kuvvetlerinden oluşan müttefik Haçlı ordularına karşı, kahredici salgın hastalık ve çökertici açlığa rağmen yiğitçe savaşmaktır, Türk olmak.
1914-1918 Seferberliğinde müttefik Haçlı ordularıyla işbirliği yapan, Şerif Hüseyin’in başlattığı ayrılıkçı Arap isyanı ve komitacıların başlattığı ayrılıkçı Ermeni isyanı ile arkadan vurulmaktır, Türk olmak.
1912’de başlayıp 1922’ya kadar 10 yıl süren harplerde şehit düşmek, esir olmak, hastalanmak ve yaralanmaktır, Türk olmak.
Arabistan cephesinde isyancı Araplar tarafından “hançerle yarılan karnında altın aranan” adamdır, Türk olmak.
Filistin bozgununda şehit ettikleri, yaraladıkları ve esir aldıkları yetmiyormuş gibi İngilizler ve Arap işbirlikçiler tarafından sırf Mehmetçiğin şeref ve haysiyetini kırmak için üzerindeki elbiseleri zorla çıkarılmak suretiyle “çırıl çıplak” bırakılan adamdır, Türk olmak.
Şam sokaklarından Anadolu’ya doğru silahsız vaziyette çekilirken, evlerden açılan kurşunla öldürülen ve yaralanan Mehmetçiktir, Türk olmak.
Şam düşünce, sevinçten Osmanlı fesini yere çalıp, Arap agil ve kefiyelerini havaya fırlatmak suretiyle kovulması kutlanan adamdır, Türk olmak.
Şam Dar’ül Fün’un hastanesinde yatan binden fazla hasta ve yaralı askerimizin, İngiliz ve isyancı Arap saldırısı sonucunda ekin demeti gibi hasta yatağında biçilmesidir, Türk olmak.
Eylül 1918’de Amman’dan Anadolu’ya doğru trenle geri çekilen memur aileleri ve yaralı askerlerimizin, Arap isyancılar tarafından “Dar’a istasyonu”nda tamamen imha edilmesidir, Türk olmak.
Ekim 1918’de Şam’dan Anadolu’ya doğru trenle geri çekilen askeri rüştiye (ortaokul) öğrencileri, memur aileleri ve yaralı askerlerimizin İngiliz, Fransız ve Ermeni lejyon askerleri tarafından “Rabuva boğazı”nda tamamen imha edilmesidir, Türk olmak.
1914-1918 arasında seferberlikte, 2.800.000 Mehmetçik olarak cepheye gitmek, geriye sadece 600.000 Mehmetçik olarak eve dönmektir, Türk olmak.
1914-1918 arasında Birinci Dünya Harbi’nde, 18 ila 40 yaş arasında 22 senede yetişen her 6 Mehmetçik’ten 4’ünün savaşta esir, şehit, hasta, yaralı ve kayıp olmasıdır, Türk olmak.
1914-1918 arasında seferberlikte, yurt bekçisi olarak evde kalan 0 ile 17 yaş arasındaki her altı erkek çocuktan yarısının yetim kalmasıdır, Türk olmak.
1918 sonu itibarıyla, bugün adı Suudi Arabistan, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, İsrail, Kuveyt, Yemen olarak bilinen toprakları kaybetmektir, Türk olmak.
Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlından helallik almaktır, Türk olmak.
İstilacı ülkeler tarafından varlığı sona ermiş kabul edilen bir ulusun, varlığını sona erdirmemek için, 1918-1922 yıllarında kanının son damlası ve gücünün son zerresine kadar Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde toplanarak “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla İnönü, Eskişehir, Dumlupınar, Sakarya, Afyon muharebeleri, Ege, Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri, Adana, Mersin, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’da vatan ve namus mücadelesi yapmaktır, Türk olmak.
30.08.1922’de Başkomutan Meydan Muharebesi ile düşmanı kesin olarak yenmek, istilacı devletlerin Sevr dayatmalarını gündemden kaldırmak, düşmanlarımızı Lozan’da barış masasına oturtmak, burada Ermenilerin Anadolu toprakları üzerindeki taleplerini reddetmek, Osmanlı padişahları tarafından yabancılara ihsan olarak dağıtılan ve bir sülük gibi kanımızı emen kapitülasyon ve imtiyazları kaldırmak, sabık Osmanlı borçlarından mazlum Anadolu halkının payına düşen miktarı kabul etmek, siyasi ve mali bağımsızlığımızı bütün dünyaya (Lozan anlaşmasını imzalamadığı için ABD hariç) kabul ettirmektir, Türk olmak.
Atatürk olmaktır, Türk olmak.
Atatürkçü olmaktır, Türkçü olmak.
Türk olmak, sabahları odana rahmet dolsun diye camı açmak, ekmeği çöpe atmamak, israf etmemek, kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır, Türk olmak.
1939-2007 arası “Uyu uyu yat uyu” veya 2008’de “bugün rüyanda ne gördün” diye başlayan alfabe yerine, 1923-1938 arası Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi “uyan uyan sabah oldu” diye başlayan alfabeyi okumaktır, Türk olmak.
Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini
reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.
Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek. Türk olmak, annenin şehit oğlunun ardından 'bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim' demesidir.
Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'vatan sağ olsun' demesidir, Türk olmak.
'Türk çayında radyasyon olmaz' yalanları ile 'gusül abesti alana aids bulaşmaz' dolanları ile yaşamaktır, Türk olmak.
Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır, Türk olmak.
Türk olmak, ecdadının yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.
Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
Göz hakkına, diş kirasına saygıdır, Türk olmak.
Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermek, kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır, Türk olmak.
Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a âşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir tez tutamadan, toprağa girmektir, Türk olmak.
En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıyaya Türkü yakmaktır, Türk olmak.
Milletine sövmek, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.
Türk olmak Yunus'u bilmektir, Âşık Veysel'i sevmektir. Mevlana'yı,
Hacı Bektaşi Veli'yi ve Hoca Yesevî -tek bir satırını okumasa da
yüreğinde taşımaktır.
Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü'nde...
Hayatın sana verdiklerine 'nasip', vermediklerine 'kısmet' demektir, Türk olmak.
Her işin 'hayırlısına' inanmak, 'feleğe' küfretmek ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir, Türk olmak.
Türk olmak, Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak, “yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek”tir, Türk olmak.
Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip
üzerindeki ölü toprağını atabilmektir, Türk olmak.
Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milli maç için milyon kişinin bir araya gelmesidir.
Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga
etmeden gösteri yapabilmesidir, Türk olmak.
Türk olmak, buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranın sorumlularına tek bir cam kırmadan en ağır cezayı sandıkta kesmektir, Türk olmak.
Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.
Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamd etmek, her çıkan başak için şükretmektir.
Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir.
Bayrağını, bağımsızlığını, milletini, vatanını, namusunu bilmek, korumak ve gerektiğinde bu değerler için hayatını vermektir, Türk olmak.
Öksüz Türklük davasını savunmaktır, Türk olmak.
Yani zor iştir, Türk olmak.
Netice olarak,
Türklüğü inkâr eden nankörler,
Türklüğe hakaret eden bedbahtlar,
Türklüğü küçük gören sefiller,
Biliniz ki, tarihimizde yazılı,
“Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur.”
İNTERNETTEN