Türk Kimliği

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında


Türk Kimliği bir prizmaya benzer, pırıltılar içinde çok yüzlüdür.Bu prizmanın yüzeylerini sıralamağa en önemlisinden başlayalım :



TÜRK KİMDİR ? :



· Tarihi başlatan kültürün sahibi olan halktır …

Tarih yazıyla başlar …Bizi tarihten silmek isteyen Batılı, bu tarifi vermiştir.Yazıyı bulan Ön-Atlarımızdır , öyleyse, bir başka kimlik tarifi daha ortaya çıkacaktır.

· Yazıyı bulmuş olan halktır.. . Yazıyı bulmuş olduğuna göre

· tarihte ilk kere okul açmış olan halktır. Okul ve yazı var olduğuna göre bunu akademik seviyeye yükseltmişler ve tarihte düzenli düşünce sistemi sitelerini

· ÏB-İS BOLIQ’ları, yâni üniversiteleri kurmuş olan halktır .Orada , ÏSIZ OYIBIZ QUL’lar, rahipler, BUĞUN TUR’larda ,rahipler meclislerinde ,Tanrıdan geliş O’na dönüş konusunu tartışmışlar bu kavramları

· Gök kültü, güneş kültü ve Ateş kültü ile açıklamağa çalışmışlar sonuçta TÜRK KİMDİR sorusunu , bu kere,

· Felsefî düşünceye varmış, Gökyüzü / Yeryüzü sorunların çözmeğe çalışmış ve

· Astro Fizik’e ilk adımı atmış, olan halktır diye yanıtlamak gereğinde kalırız.



Bu yüksek düşünceyle, sistem kurma ve organize olma nitelikleriyle

· İlk Siyasal kuruluşları gerçekleştirmiş,

· İlk kentleri kurmuş olan halktır.



Sorunlarını birlikte çözmek için, ATALAR RUHUNU TEMSİL EDEN

· KURULTAY’ları Tarihte ilk kere organize eden, gene At-ATA’larının(başkan, lider ,önder, imparator) seçilmesi fikrini

· SEÇİM sistemiyle Tarihte ilk kere gerçekleştirmiş ve bu şekilde ,

· DEMOKRASİ’ye ilk adımlarını atmış olan halktır.



Ateş kültünün gereği “Halkına iyi hizmet etmiş kişinin ateşe verilmesi” merasimleri ve bu merasimlerin” müzikli bir ziyafetle” sona ermesi

· Tiyatroyu ilk organize etmiş halk diye tanımlanması gene Türk Kimliği çerçevesine girer.

Yazıyı taşa , duvara vuran, 6 metre yüksekliğinde taşları yontarak onlardan dikilitaşlar oluşturan, Ön-ata kişileri, bu büyük uygarlıkta ressam ve heykeltraşların varlığını da ortaya koymaktadırlar.Bu şartlarda, Türk Kimliği için,

· Uygarlığında San’at’ın büyük yeri olan halktır, demek doğru olacaktır.Plâstik san’atlara,

Ateşe verme ziyafetinde,– büyük bir olasılıkla Yunana ait olduğu sanılan- LİR adlı çalgı eşlinde müzik yapıldığına göre

· Müzik san’atını da katmak gerekecek.



Karşımızda, bu büyük uygarlığı yaratmış büyük bir kitle vardır ve bu kitleyi oluşturan kişiler birbirlerine, bu büyük uygarlık ve bu uygarlığı dili olan Türkçe ile bağlıdırlar.

Türk kitlesini - ırkını- demiyoruz Türkleri “Türkçe konuşan kitle” diye tarif etmişlerdir. Fakat, o dilin doğduğu uygarlıktan söz etmemişlerdir.Bunun sonucunda da, kafalarda Türklerin değersiz bir kitle, bir sürü olduğu görüntüsü ortaya çıkmıştır.

Türk, dış görünüşüne bakılırsa, ağır ve uyuşuk bir hâl arzeder. Fakat, bir tehlike anında,

· içinde atalardan gelen binlerce yılın deneylerinin oluşturduğu kinetik, birikmiş enerjisi inanılmaz bir kudret olarak ortaya çıkar ve

· birbirlerine inanılmaz bir şekilde kenetlenirler ve hârikalar yaratırlar…bağımsızlık savaşı gibi… Yeter ki, inanılacak bir lider ortaya çıksın ve başa geçsin!.Yeni bir tarif daha ortaya çıkmıştır :

· tehlike anında kenetlenmesini bilen ve ölümü hiçe sayan halk!..Bu niteliğe dikkatimi, Profesör Jean Paul Roux , çekmişti.

Atasözleriyle ifade etmek istersek .

· Türk, BIÇAK KEMİĞE DAYANINCA harekete geçer

· Türk ,KURU GÜRÜLTÜYE PABUÇ BIRAKMAZ…. 1970’li yıllarda iki karşıt gurup arasındaki çatışma kitleyi – her gün ölü verilmiş olmasına karşın – iş isyana sürükleyememiştir. Örneğin, kitle, İspanya iç savaşı gibi bir savaşa asla sürüklenmemiştir çatışma , birkaç bin kişi arasında geçmiştir.



Çok kısa olarak gördüğümüzü bu çok yönlü uygarlığı DNA testleriyle tahrip etmek isteyenler

· Türkleri, kimliği bilinmeyen, tarihte geç ve tecrübesiz kalmış bir halk sayarak yola çıkmışlardır.

DNA araştırmalarına , hele İTÜ’den, California’da Türkleri öğrenmeye çalışmış Timuçin Binder’in ileri sürdüğü fikirlere güven duymamıza imkân yoktur.. Çünkü bu araştırmalar,

· istihbarat servislerinin güdümündedir ; ABD’nin Siyasi projelerine göre üretilmektedir.

Türk geni yoktur diyenler, Acaba, Fransız, İngiliz , İtalyan genlerinden hele, bir Amerikan geninden söz edebilirler mi?



Anadolu’ya gelelim : mademki Anadolu’da 40bin yıldanberi ilk ahaliyi teşkil eden kişiler var Acaba ,bunların gen’ini tespit edebilmişler midir? Herhalde 40 bin yıllık bir halkın çok karakteristik bir gen’i. olacaktır!... Açıklanmasını rica deriz…



İlk yazımızda belirttiğimiz gibi, daha tarih öncesinde insanlar arasında kan karışımı başlamışken, binlerce ve binlerce yıl sonra,ayni gen’e sahip, bazı öbekler ya da ada’lar bulunabilir o kadar…

Biz Türklere gelince önce şunu bilmeliyiz ki,

· ADN, kan’ın çeşitli kimyasal terkibini ,bilimdiliyle kromozonları tespit eder ve bunun okunmasını bilir.

Ama Biz

· Evrensel uygarlıkların kökeninde olan bir millet olarak,

Kan dediğimizde ,

· Kanımıza geçmiş olan EVRENSEL UYGARLIKLARIN KÖKENİNDE OLAN KÜLTÜRÜ ve bu kültürü seslendiren DİL’i anlayacağız.

Atatürk,

· Sahip olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur dediğinde , kan’da mevcut olanın

· Ön-Türk kültürü ve uygarlığı olduğunun günümüzde ortaya çıkmış olduğunu bileceğiz…



Türk dili sınıflandırılırken onun 41 lehçe 8 gurup ve iki daldan oluştuğu gösterilir.(Ettore Rossi, le civilta dell’Oriente Casini, 1957, Roma)

41 lehçenin ait olduğu Türklerin her birinin ayrı adı vardır. Ve bunların içinde biz,

· OĞUZ Türkleri kendimize Türk adını esas ad olarak almışız, ama biz OGUZ’larız..

Kazak, Kırgız, Çuvaş, Tatar vb… hepsi Türk kitlesini oluşturur ve hepsi Türkçe konuşurlar .Bu Türkçe’lerin aralarında ayırımlar gösterirler ki bu da , coğrafî şartlar nedeniyledirler.



İtalya’ya yerleşmiş olan

· Etrüskler, Qamunlar,

· Fransa’ya yerleşmiş olan Oduq –Ël’ler,

· Mezopotamya’daki Sümerler ki, kendilerine Kenger dedikleri ortaya çıkmıştır.(Ünal Mutlu, Dünya Uygarlıklarında Türk Dili ve kenger Uygarlığı) hepsinin dilleri Türkçe’dir ve onları bir

· Türk kitlesi haline getiren

· Ön-Türk uygarlığıdır.



Tüm kıtalara yayılmış olan Türklerin kanlarının Kimyasal terkibinin ayni kalmasına imkân yoktur. Ama,

· Göçmen olarak(göçebe değil)gittikleri yeni topraklara,

· kanlarında en eski kültürün varlığını ispat eden dilleri, yazıları ve bu yazıların içeriği olan kavramları ile yerleşmişler ve daima

· DİP KÜLTÜRÜ oluşturmuşlardır.



Doğal olarak bazı istisnalar vardır şöyle ki, ABD yönetimi,

· Kürtleri, Türklerden ayırmak ve onlara ayrı biri etnik kimlik verip Türkiye’yi parçalamak için, Van’ın Muratlı kasabasından aldıkları DNA örneklerini, İtalya’da – sanırım MURLU kasabası - kendilerinin Etrüsk olduklarını iddia den bir bölüm halkın

· DNA örneğiyle karşılaştırma stratejisi uygulamışlardı. Geçen yıllarda olan bu kıyaslamaya kadar Etrüsklerin Türk olmadığı, özellikle bizim tarihçilerimiz tarafından iddia ediliyordu.. Ve de iki yıl önce,

· her iki halkın DNA örneklerinin eş çıkmaları ile,

· Kürtlerin Türk olmadığını ispat etmiş oldular : Böylece Doğu Anadolu’yu parçalamak yolunda DNA testiyle büyük bir adım atmış oldular… Olduklarını sandılar…

Ama,

· 1970’de Mirşan’ın 120 Etrüsk metnini okuyarak Etrüsklerin Türk olduklarını ispat eden bulgularına dayanarak, bizim yıllar önce Kembriç ve Stanford Üniversitesi ilgililerinin dikkatlerine sunduğumuz “Etrüsklerin Türk olduklarını açıklayan makalemizi” esas almış olarak geçen yıl,

· Etrüsklerin DNA testi sonuçları %97 Türk oldukları ortaya çıktı.



Ayni şey Anadolu’da da yaşandı. Burdur’un yakınlarındaki Ağlasun( Sagalassos) da Grekleri arayan Belçika Leuven Katolik Üniversitesi öğretim üyesi prof.Marc Waelkens üniversitesi, kazılarda ortaya çıkan bir iskeletle “atalarımızın iskeleti” diye eğlenen Ağlasunlu işçilerin sözlerini ciddiye alıp uyguladığı DNA testi sonucu, iskeletin gerçekten Türk olduğu ve yaşının 3000 olduğu ortaya çıkmıştır(Ö.İnce, Hürriyet) Demek ki, Grekler bu yörede istilâcı olarak bulunmakta idiler buranın esas halkı. Türk halkı idi.



Sayın Araştırmacı Timuçin Binder Anadolu Türk tarihini 1071 tarihli, kökenden mahrum eksik ve yanlış Resmî Türk tarihi diye bildiğinden DNA’nın verdiği %10-20 Türk oranını bu biligiye göre yakıştırmış olacak, sanırız ?.



Anadolu tarihine dönelim: Bu tarih,iddia edildiği gibi, 40 binlerden çok daha önce 9 milyon’da , yaşamış olan adına ANKARAPİTEK verilmiş olan bir homonoid, yarı insan / yarı maymunla başlar.



Bundan sonra (- 15-0nbeşbinlerde) profesör Ersin Alok’un Doğu Anadolu’da bulduğu Ren geyiği fosili ile Orta Asya’dan göçlerin ilk sinyali verilir.

Sayın Binder orta Asya’dan göçlerin efsane olduğunu California Üniversitesinin öğrettiği Türk tarihine göre ileri sürüyordu ; Bu iddia gerçekten Dünya Tarihi bakımından, halk deyimiyle, “gözlerin içine baka baka bilimden utanmadan söylenmiş çok büyük bir yalandır.”

· Ayni üniversite, Türklerin, tarihte geç kalmış, genç bir halk oldukları, öğrettiklerinin başında bulunuyordu.(prof.S.Akşin, Cumhuriyet)



Orta Asyadan göçler, dünya tarihinde en büyük sonuçlar yaratmış çeşitli dönemleri , Avrupa, orta doğu , Uzak doğu ve Amerika kıtalarına yayılmış ,olan seri halinde insan kitlelerinin dalgalanmasına neden olmuş önemi insanlık tarihi bakımından birinci derecede olan göçlerdir..

Önce ,

· Buzul döneminin hemen kuzey yarım küresini dondurması sonucu ilk göçler başlamıştır.

· Buzul döneminin 12 binlerden başlayarak buz kitlelerinin erimesiyle büyük su baskınları, binlerce ve binlerce kilometre ovaların sular altında kalmaları sonucu Orta Asya’dan kaçan yazı sahibi göçmen Ön-Atalarımız (göçebeler değil) yüksek vadilere sığınmışlardır. Bu arada Doğu Anadolu Yüksek yaylâsına dalgalar halinde(ufak piknik gurupları değil) yerleşmişlerdir ; Öteki yönlerde gittikleri ve yerleştikleri kıt’aları geçiyoruz.



Bu, yeryüzü ölçüsündeki son üçüncü felâket de

· 8 / 7’nci binlerde sürekli kuraklıklarla, iç denizlerin, göllerin , akarsuların kuruması sonucu yeniden büyük insan kitlelerinin dalgalanmaları…Ön-Ataların Batıya göç edip Tuna deltasından Balkanlar , ve bu yolla boğazlardan Anadoluya, Avrupa da su yolların ve vadileri izleyerek “süper entellerimizin alay ettiği benzetme”yi gerçekleştirerek,

· bir kısrak başı gibi Orta Asya’dan Atlas okyanusuna uzanmışlardı.



Son yıllarda bu konuda yayınıyla büyük olay yaratmış olan André Martinet’nin, Steplerden Okyanuslara (des steppes aux Océans, Payot,1986) yapıtını tavsiye edebiliriz. Martinet, Kurgan halkının büyük ve ezici dalgalar halinde Orta Asya’dan kopup Atlas okyanusuna vardığını , biner yıllık dilimler ve şemalarla göstermektedir. Bu arada, Hazar’ın doğu ve batısından Anadolu, Mezopotamya ve iran yaylâsı yoluyla Hindistan kadar uzandığı da gösterilmiştir.

…QURGAN’ın Ön-Türkçe, OQ (halkı) mezarı demek olduğunu da ilâve edelim.

Bu konuda bir öteki yapıt ,G. Dumezil’in çalışmalarını içerir…Bu çalışmalarda, adını vermeksizin , Orta Asya’dan göçedenlerin ağır, fakat bir hükûmet yönetiminin gerektirdiği disiplinli bir şekilde yaptıkları göçlerden söz eder.



Asıl Efsane olan(!), bu büyük dalgalar halinde göçlerin, çok sayıda filme konu olabileceği bir dehşet’i ifade eder olmasıdır.

Halûk Tarcan, Bilimsel araştırmacı(CNRS /Sorbon 6’ncı seksiyon)dan



Gelecek yazı Türk adının doğuşu ve orta Asya’da taş döneminde ilk konuşulan dil…

Bu makale için (Evrensel uygarlıkların Köken kültürü Ön-Türk Uygarlığı , kitap 1A’nın 37…64’ncü sahifelerine bakınız)
 
Üst