Türk Gençliği Hareketi

Salih Mehmet Ersoy

Onursal Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
“TÜRK GENÇLİĞİ HAREKETİ” DEDİKLERİ

20 Mayıs 2006
günü Anıtkabir'de ATATÜRK' ün mozolesine "Türk Gençliği" yazılı bir çelenk koymak ve Türk Gençliği Hareketi'ne destek veren milletimiz ile tanışmak üzere Ankara'da toplandığımız bir gün İbrahim bey yanıma gelmiş, "başkanım" diyerek söze başlamışken lafını kesmiştim ve "estağfurullah ağabey ben de bir üyesiyim" demiştim. İbrahim bey, "Türk Gençliği Hareketi'ni sen kurdun, senin sayende bizler de buradaysak sen başkansın" diye devam etmişti..
TGH
' ni kurarken "başkanlık" yapmak değil, ülkemizin bilfiil işgal altında olduğunu ve milletimizin aşağılandığını gören sıradan bir Türk çocuğu olarak; ATATÜRK' ün 'Gençliğe Hitabe'deki isteğini yerine getirmekti asıl amacımız.
Şöyle bir gerçek var ki; uğruna baş koyduğunuz bazı konularda fazla mütevazı olmanın yarardan çok -maalesef(!)- zarar getirdiğini yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum. Demek istediğim şu ki, kurucusu olduğum Türk Gençliği Hareketi ile gerçekten önemli işlerin ve başarıların altına imza attık. Ergenekon adı verilen operasyonda bugüne kadar hiç karşılaşmadığım ve de bugüne kadar hiç savunmadığım insanlarla ilişkilendirilmemiz, Cumhuriyet ve Zaman gibi sözde birbirlerine karşıt iki medya tarafından –hiç söz hakkı verilmeden- linç edilmemiz ve devletin elindeki gizli şemalarda adımızın geçmesi bunun bir ispatı.
TGH' ni, ihanet şebekesi için "yok edilmesi gereken bir tehdit" haline getiren tek neden; "devletimizin ve milletimizin menfaatlerini samimiyetle ve en doğru yoldan savunan" bir örgüt olmasıdır.
Ulusalcı dalganın ve Türk Gençliği Hareketi'nin yükselişini gören ihanet şebekesi, kimi işbirlikçilerini "ulusalcı" maskesiyle piyasaya sürmüş ve bunlar, milletimize "gerici, yobaz" gibi hakaretlerde bulunurken ve de milletimizi bir başka koldan, "İslamcı-Ulusalcı" adlarıyla bölmeyi birinci görev edinmişlerken; TGH olarak bizler, bu alçak insanlara her alanda en sert cevabı verdik.
Çeşitli ideolojiler arkasında saltanat süren ama hepsi aynı merkeze bağlı olan Emin Şirin, Erol Manisalı, Fetullah Gülen, İlhan Selçuk, Tuncay Özkan, Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Yaşar Büyükanıt, Ahmet Necdet Sezer, Deniz Baykal gibi isimler için her zaman korkulu rüya olduk. Devletimizin tepesinde saltanat sürmelerinin bizi "susturmak" için yeterli olmadığını fark eden ihanet şebekesi, yeri geldi, bunu başarabilmek için bana ve arkadaşlarıma fiziki saldırılarda dahi bulundular. Bu terörist eylemlerinin de bizi susturmayacağını anladıklarında da yargı yoluyla susturmaya çalıştılar. Ve hala çalışıyorlar… Bu yolla da bizi susturamayacaklarını anladıklarına göre, önümüzdeki dönemde ne tür metotlara başvurabileceklerini az-çok tahmin edebiliyoruz..
Meclisimizde PKK'lı teröristler saltanat sürerken, ordumuzun tepesinde PKK destekçisi paşalar varken, devletimizin başında Mehmetçiğimize "kelleler" diyenler varken ve hukuk sistemimiz tüm alçaklıklara karşı sessiz kalıp bizleri hedef almışken elbette susmayacak, ettiğimiz anda sahip çıkacak ve elbette her onurlu Türk çocuğu gibi biz de varlığımızı Türk varlığına tereddütsüz feda edeceğiz.
Önder'imiz ATATÜRK diyor ki; "milletimize önder olacakların; her ne olursa olsun mücadeleden dönmemeleri, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye dek mücadeleye devam etmeleri gerekmektedir. Aksi halde hem milletimizi, hem de kendilerini kandırmış olurlar."
Ergenekon Operasyonlarının daha adı duyulmamışken biz TGH olarak; ATATÜRK' ün Gençliğe Hitabesi'ndeki göreve baş koyduğumuzu, İkinci Kurtuluş Mücadelesi'ni başlattığımızı dosta düşmana ilan etmiştik. Türkiye Cumhuriyeti devletini Avrupa Birliğine ve Amerika'ya peşkeş çekenler, işte bugün biz Türk Kurtuluş Savaşçılarına savaş açmışlardır. Siz bu gerçeğin farkına varmış veya varamamış olsanız da asıl gerçek budur."Ulusalcı" maskeli, gerçekte Avrupa Birlikçi ve Amerikancı kendi ajanlarını aramıza sokarak bu ayaklanışımızı bertaraf edebileceklerini düşünenler, bugün sesimizin hala yükseliyor olmasıyla aslında "kaybeden" taraf olduklarını biliyorlar. Kaybeden taraf olduklarını bildikleri için de "PKK" veya Ergenekon adı ile bu ülkede suikastlar ve kaos ortamı devam ediyor.
Korkmuyoruz. Bu yolun sonunda galipte gelsek, mağlup ta olsak "ZAFER" bizim! Peygamberimiz Mustafa Muhammed, Önder'imiz Mustafa Kemal bizi izliyor, bizi bekliyor. Biz, beyinleri bu insanlar tarafından yıkanmış Türk çocuklarıyız. Zafer bizim kanımızda...
Biz ulu orta meydandayız. Hiçbir maskenin ardına saklanmıyor, hiç kimseden kaçmıyoruz. Bizimle konuşmaktan ve bize söz hakkı vermekten kaçanlar, bizleri “terörist” suçlamasıyla ortadan kaldırmak isterlerken bizim neden “terörist” ilan edildiğimizden asla bahsedemeyen alçak ve kahpe korkaklar bunlar. Bütün hainlerin cezasını verecek, bu aşağılık düzeni yıkacak, Mustafa Kemal'in Türkiye'sini yeniden ayaklandıracak ve bu ülkeyi, bu milleti dünyanın lideri yapacağız. Tüm kutsallarımız üzerine and içiyoruz; başaracağız.

Türk Gençliği Hareketi

Cem KILIÇ
 
Son düzenleme:

Salih Mehmet Ersoy

Onursal Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
Saygıdeğer okurlarım

Saygıdeğer okurlarım,

Kıbrıs ulusal davamıza gönül verenler, yüce Türk milletine gönülden bağlı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine saygıda kusur etmeyen ve bu onurlu gücü baştacı eden siz değerli kardeşlerime, ekte gönderdiğim TGH'nin son yayınladığı yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
TGH'nin kurucusu sevgili Cem Kılıç ile 2006 yılında Ankara'da Anıtkabirde, Bodrum'dan ve Antalya'dan gelen arkadaşlarıyla buluşma ve tanışma imkanını bulmuştuk. Biz KKTC'den bir heyet olarak " KKTC'Yİ KORUMA DERNEĞİ" üyeleri olarak Anıtkabire gitmiştik.
Yazılarımı, e-mailden ve gazetelerden takip eden bir emekli öğretmen olan Canan Cibelik hanımefendi, eşi, çocukları ve kızkardeşi ile birlikte Anıtkabir'e gelmişlerdi.
Çok değerli kardeşim Canan hanım çantasından çıkardığı ve kendi elleriyle hazırladığ KKTC bayrağını bana takdim ederken, şu cümleleri söylemişti:
"Hocam bayrağınızı kend ellerimle hazırladım ve onu size takdim etmek için Kocaeli'den geliyorum. Şu paket de çam sakızı çoban armağanım, şu da kızımın yazdığı şiir, size takdim etmek isterim" demişti.
Gözlerimden duygulu yaşlar boşanırken Canan hanımın takdim ettiklerini teslim aldım ve ona gönülden teşekkür etmiştim.
İşte bu mutlu an esnasında sevgili Cem Kılıç ve arkadaşları da bulunmaktaydı. Onlarla adeta çelikleşmiş bir yumruk gibi bütünleşmiştik. Sıramız geldiği zaman, törenle hazırladığımız çelengi atamızın Anıtkabrine koymuş ve huzurunda saygı duruşunda bulunmuştuk. Etraf adeta ana baba gününü andırıyordu. O gün yaşadığım o mutluluğu hayatımın sonuna kadar unutmam mümkün değildir.
O günden itibaren gerek Canan hanım ve gerekse sevgili Cem benimle ilişkilerini kesmediler.
İşte bu denli saygılı ve vatana, devlete ve başımızın tacı Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı olan bu değerli insanların yazdıklarına daima önem verdim.
Amacımız, yaşadığımız sürece, kendi halkımıza ve anavatan dediğimiz ve daima yüreğimizde yaşattığımız yüce Türk milletine bağlılığmızı korumak, Türk Silahlı Kuvvetlerini başımızın tacı olarak onlara saygıda kusur etmemektir.
Sevgili Cem Kılıç'ın yazısını okurken, lütfen bu yazdıklarımı daima aklınızda tututnuz ve cesaretle yazdıklarını akıl süzgecinizden geçirerek değerlendiriniz.
Bunu da yapacağınıza olan inancım tamdır.

Sevgi ve saygılarımla,
Salih Mehmet Ersoy
Gazeteci-yazar
 
Üst