Türk Dil Bayramı'nın 735. Yılındayız da...!

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TÜRK DİL BAYRAMI'NIN 735. YILINDAYIZ DA...!

Hiç kuşkusuz dilde birlik; sözde birliği, özde birliği, kültürde birliği ve en nihayetinde millet olarak bir ve bütün yaşamanın olmazsa olmaz temel koşulunu oluşturur. Eğer insanlar dertlerini, sıkıntılarını, sevinçlerini, mutluluklarını birbiriyle paylaşmada başarılı olamıyorsa; birlik ve bütünlük içinde yaşamanın zamanla ortadan kalması hiçten bile değildir. O halde milletçe yaşamanın ilk şartı dil birliğidir.

Anayasamızın Temel ilkelerinden biri de Türkçenin resmi dil olduğuyla ilgilidir.


Anadilimizi, ana kucağında baba ocağında öğreniriz. Sonra örgün eğitim ve öğretim ortamı olan okulda geliştiririz. Aynı dili konuşan insanların oluşturduğu; biri birinden farklı geniş çevrelerde renklendirir ve zenginleştiririz.


Güzel Türkçemiz dünyanın en eski, kültür dillerindendir. Dünyada yaklaşık 300 milyon insan Türkçe konuşuyor. Türkçe konuşan insanların Türk’çe düşünmesi, Türk’çe hayaller kurması, bunları kurgulayıp Türk’çe başarılara ulaşması ne güzeldir.


Hatırlanacağı gibi Selçuklular döneminde;diğer beyliklerin yanısıra Anadoluda ; Konya, Karaman ve çevresinde, Karamanoğulları Beyliği bulunuyordu. Söz konusu Beyliğin ikinci Beyi Karamanoğlu Mehmet Bey; idari ve askeri kişiliği kadar, bilim adamlarına ve Türkçemize önem veren yöneticiydi. Selçuklularda edebi dil farsça, resmi dil Arapça idi. Halkın tamamına yakını Türkçe konuşuyor, ne edebi alanlarda yazılanları ne de devlet işlerinin yürütülmesindeki fermanları dahi anlamadığından büyük bir karmaşa ve kopukluk yaşanmaktaydı. Geniş halk yığınları yönetenlere olan şikayetlerini, sıkıntılarını ve Ondan istediği beklentilerini, ancak Arapça bilenler vasıtasıyla ifade edebilmekteydi. Karamanoğlu Mehmet Bey bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için 13 Mayıs 1227 tarihinde “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde meydanlarda Türk dilinden başka dil kullanmaya” diye bir ferman yayınlayarak Türkçe’nin resmi dil olduğunu ilk kez ilan eder.


Yüce Atatürk’e de esin kaynağı olan bu ferman ve bu tarih, Dil bayramı olarak kutlanılmaktadır.


Peki 735 yıl önce ilan edilen Ferman bugün bayram olarak anılmanın ötesinde geçerliliğini koruyor mu? Türkçemiz çeşitli dillerden deşirme yarı buçuk sözcüklerle anlam ve değerini yitirmeyi sürdürmüyor mu? Teknik ve bilimle ilgili İngilizce ve benzer sözcüklere bir diyeceğimiz yok! Tabiî ki…Ama nedir O ‘tamam yerine okey’ler ‘ depoyu doldur yerine fulle’ gibi saçma uyduruk sözcükler. Hele de işyeri, reklam vs tabelaları anlaşılır gibi değil! Dilimiz bitiriliyor adeta!...


Aşağıdaki dizeler Türkçe’mizin vardırıldığı olumsuz noktayı ifade etmiyor mu dersiniz?


“Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum/Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?/Bir ferman yayınlamıştı;

‘Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,/
meydanda Türkçe’den başka dil konuşulmaya’ diye,

Hatırlayanınız var mı?/Dolanın yurdun dört bir yanını,/Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,

Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,

Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker,

Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey,
Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,

Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,

Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,/Beldelerin girişinde welcome,

Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body guard,/Sanat ve meslek pirlerinin duayen,

İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform, merkezin center,/Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,

Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,/Sergi yerlerimizi center room, show room,

Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast food,/Yemek çeşitlerimizin menü,

Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,

Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,/Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,

Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic,/Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,

Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber,/Yaşa, varol sevinçleri oley oley,

Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde,/Cafe shop levhasının altında,

Acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,

Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,/Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,/Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,

Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum,

Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı…/ Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?”
 
Üst