Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
"TAVŞAN DAĞA KÜSMÜŞ DAĞIN HABERİ OLMAMIŞ"
AKP Genel Başkanı ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "KKTC adına güney Kıbrıs’ın herhangi bir tasarrufta bulunma yetkisi, hakkı yoktur. Bölünmüş bir ada hakkında, kuzey hakkında herhangi bir yetkiye sahip değildir, kendileri çalarlar, kendileri oynarlar" demiş.
Doğruyu da söylemiş zaten Rumlar, yıllardır kendileri çalıyor kendileri oynuyor. Fakat bu kendi çalıp kendi oynamak, Sayın Erdoğan’ın anlatmak istediği bir tarzda çalıp oynamak değil. Rumlar bu oyun sahasında yalnız değiller. Belki orkestra ve dansçılar kendileri ama seyircisiz değil bu gösteri. Rumlar kendileri çalıp kendileri oynarken AB, BM ve ABD’de oyuna alkış tutuyorlar. Yani bu kendi çalıp, kendi oynamak dünyadan da destek görmektedir. Destek görmeseydi Sayın Erdoğan’ın kastetmek istediği anlam çıkardı. Fakat ne yazık ki asıl “kendi çalıp, kendi oynayan” bizleriz.
Yıllardır Türkiye adada adil ve kapsamlı bir çözüm için uğraşıyor, yeri geldiğinde çözüm adına atılmaması gereken adımları dahi atıp tavizler veriyor, yeri geliyor Türkiye Rum tarafını, AB’yi BM’yi tehdit bile ediyor ama yine de bir anlaşma söz konusu olmuyor. Buna karşın Rum tarafı yapacağım diyor, yapıyor! AB’ye yapamazsınız diyor yaptırmıyor! BM Parametrelerini kabul etmiyorum diyor, BM boyun eğiyor.
Peki, bunun neresi kendi çalıp, kendi oynamak?
Kendileri çalıp, kendileri oynamak, şöyle olsaydı Sayın Erdoğan’ın sözüne katılırdım. Mesela: Referandum dönemini ele alalım! Evet diyen kazanacak, Hayır diyen kaybedecek dediler ve bunu bin bir türlü vaatle desteklediler. En önemlisi de ambargoların kaldırılacağı ve KKTC’nin tanıtılması için gerekenin yapılacağı idi. Rum tarafından Hayır çıkarsa da onların cezalandırılacağı sözleri verilmişti. Netice ne oldu Türk tarafından “EVET” çıktı. Rum tarafından ise “HAYIR”! Peki, kim cezalandırıldı? Tabi ki Türk tarafı! Ne ambargolar kalktı, ne de tanıtım için bir kalem oynatıldı. Hayır demesine rağmen kim AB’ye üye yapıldı? Rumlar! Referandum sonucunda Rum tarafı gerçekten cezalandırılsaydı, örneğin: AB üyeliği askıya alınsaydı, ambargolar kaldırılsaydı. KKTC’nin tanıtılma çalışmaları başlatılsaydı. İşte o zaman Rumlar için kendileri çalıp, kendileri oynadı diyebilirdik. Çünkü bu çalgıya kendilerinden başka ayak uyduran olmayacaktı.
Oysa bunun tamamen tersi oldu. Kendisi çalıp kendisi oynayan biz olduk. Biz kendi kendimiz aldatıp avuttuk, Rumlar ise parsayı topladı. Ya da en son petrol ve doğal gaz arama işini ele alalım. Burada da biz tehditler savurduk. Yapamazsın dedik. Fakat Rumlar yine sözde kendileri çalıp, kendileri oynamaya devam ettiler ve sondajı başlattılar. Neredeyse de doğalgazı bulmak üzereler. Bunu da kimin desteği ile yapıyorlar. ABD AB, İsrail, kısacası dünya desteği ile yapıyorlar.
Demek ki, yine kendi çalıp, kendi oynayan biz oluyoruz, hem de seyirci desteği olmadan.
Şimdiye dek bizler Kıbrıs sorununda ne kadar ileri adım atmaya çalıştıysak önümüzde ki engel hep Rumların destekçileri olmuştur. Rumlar bu kadar hatalarına rağmen, insanların yaşam haklarını ellerinden alan uygulamalarına rağmen hala desteklenip, yalnız bırakılmıyorsa, demek ki Rumlar kendileri çalıp, kendileri oynamıyorlar.
Buna karşın, hep çözümden yana olan, her iki tarafından haklarını gözeten adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm arayışı içinde olan Türkiye kale alınmıyorsa, sürekli tehdit edilip baskı kurulmaya çalışılıyorsa, yine diyemeyiz Rumlar kendi çalıp, kendi oynuyor diye!
Bu olsa olsa yine her zaman yaptığımız gibi içimizdeki öfkeyi dışa vurup, kendi kendimizi tatmin etmek olur. Atalarımız o kadar güzel sözler söylemişler ki hepsi de yerli yerinde. Mesela şu söz de bizim durumumuza tıpa tıp uymaktadır. “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” daha uzun yoruma gerek var mı?
Ayla Berkin
17.10.2011