Cevap: T.C. Siyasetinde Tehlikeli Dalgalanmalar...
EMPERYALİSLER;
Yeni bir dünya inşa etmek istiyorlar. Bu dünyada salt kendilerine hizmet eden, kendilerine bağımlı haklar var etme peşindeler. Onların izin verdiği kadar yaşama; onların izin vermediği anda ölme karına onlar karar verir bir dünya düzeni istiyorlar.
Dünyayı ele geçirmek, bir devletin içindeki bazı özel teşebbüsçüleriyle işbirliğinde devleti dışlamak, devletin sahip olduğu hisseleri global sermayedar güçlerin eline geçirmek için, ekonomide öncelikle kaos yaratmaktır. Sonra halkı aç-sefil bırakmak, elden ayaktan düşürüp kadere boyun eğdirmek ilk hedeftir. İşin en kolay tarafı bundan sonra başlar...
İşte, vaaz-ı Nasihatinde Başbakan Recep Erdoğan’ın 2005 yılında Cevahir İş Merkezi açılışında, dış sermayedarların yatırımların gelmesi için bir konuşma yapar. Yabancı yatırımların gelmesi için gerekirse herkesle her yerde görüşmelerini tavsiye eder bu işle ilgili bakanlarına ve: “Bakan arkadaşlarıma da her yerde görüşmelerini tavsiye ediyorum ‘görüşün’ diyorum. Çünkü ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim” der.
Gücü, kudreti temel esas alan sömürgeci Batılılar, 16. yüz yıldan itibaren kendi ana toprakları dışına çıkarak Asya, Afrika, Avustralya dahi Amerika topraklarını işgal ve istila ederek yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmaladılar. Bu utanç verici istila ve işgallerine kılıfları 19. yüz yıldan itibaren samimi kanaatlerinin tam ifadesi olmayan “uygarlık götürdüklerini” iddia etmeye başladılar. Zulümlerini “medeniyet götürüyoruz” kavramıyla örtmeye çalışmakta oldukları son Irak işgaliyle daha net anlaşılmıştır.
Daha 20. yüz yılın ilk çeyreğinde Mısır, Irak, Suudi Arabistan'da İngilizler; Suriye ve Cezayir gibi yerlerde Fransızlar, Libya’da ise İtalyanların işgali hafızalardan silinmeyen şeylerdi. Böylece geçmişte iyi tanıdıkları emperyalistlerin niyetinin son Irak işgalinde hiç değişmediğini gördü Müslümanlar. Böylece Irak işgali, Batı'ya duyulan ifrit ve hıncın Müslümanların hafızalarda yeniden canlanmasına neden oldu...
Saddam gitti, sırada ki Kaddafi...
Batılılar önce bölgede omuzlarını sıvazlayıp diktatörler yetiştiriyorlar. Şişiriyorlar, şımartıyorlar, iyice zalimlik eder hale getiriyorlar, sonra bütün dünyaya: “bakın bu diktatörlerden insanlığı kurtulmak gerek” diyerek saldırı bahaneleri ile askeri harekât başlatıyorlar, bir gece vakti uçaklardan bombalar yağdırarak yeni acılar yaratıyorlar. Ortadoğu halklarının kaderi bu, Batılı emperyalistler kendilerine hizmet etmeyeceğini sezdikleri mevcut diktatörden kurtulmak ve yerine demokrasi falan değil taşımak istedikleri, kendilerine hizmet eden yeni diktatörler yaratıyorlar.
1911 yılında Osmanlı toprakları olan Libya’yı Osmanlının elinden alarak işgal etmişlerdi. Yüz yıl sonra 2011’de aynı güçler ABD, Fransa, İngiltere, İtalya yanlarına aldıkları bazı Avrupa ülkeleri ile Libya’ya havadan saldırdılar. ABD ve İngiltere, Fransa, İtalya denen ülkeler, yabancı ülkelerin genelde İslam ülkelerinin içişlerine burunlarını sokup karıştırıyorlar, sonra alışkanlık haline getirdikleri askeri müdahaleleri sürdürüyorlar.
Libya’yı kırk iki yıldır demir yumrukla yöneten ruh hastası bir Kaddafi diktatörü var.
Fransa bu megaloman adamla en başta silah almak kaydıyla ticaret yapan ülkedir. Dahi daha Aralık 2008 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, diktatör Kaddafi’ye ünlü Elysee Sarayının bahçesine bedevi çadırı kurdurtan kendisiydi. O bedevi çadırında görüşmek için kırk dakika beklettikten sonra Kaddafi ile görüşebilmişti Sarkozy... Benzer yarış içine giren İtalya yine 2009 yılında Roma’nın en güzel parkına bedevi çadırı kurdurtmuş ve devlet adamları Kaddafi’nin ayağına kadar giderek görüşürler...
Ortadoğu'da ki gelişmeleri göremeyen bir iktidar karşımızda. Sıranın nereye geleceği endişesi var içimizde...