Soykırım-Irkçılık İlişkisinin Tematik Bağlantısı

  • Konbuyu başlatan SALUR
  • Başlangıç tarihi
  • Okuma süresi: 12:44

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
SOYKIRIM-IRKÇILIK İLİŞKİSİNİN TEMATİK BAĞLANTISI



Uluslararası ilişkilerde kullanılan bazı kavramlar, üzerlerinden politikalar yürütülmesini sağlamaktadır. Bu kavramların bir kısmı, birbirlerine yakın kavramlardır ve politika üretilirken de sıklıkla birbirleri yerine kullanılmaktadır. Kavramların anlamlarına açıklık getirmeden kullanılması ve hatta birbirleri arasındaki yakın ilişki kurulmaksızın birbirleri yerine kullanılması, birtakım çelişik durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu çelişkiler, uluslararası hukuk belgelerinde bile ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, kavramların dış politika üretimi sırasında farklı aktörlerce farklı biçimlerde kullanılması söz konusu olmakta ve bu da çatışmacı eğilimleri besleyen bir alt yapı işlevi görmektedir. Kimi aktör için "terörist" sayılanın, bir diğeri için "bağımsızlık savaşçısı" ya da self-determinasyon (Kendi geleceğini tayin) kavramının kimilerince "ilke" kimilerince de "hak" sayılabilmesi örneklerinde olduğu gibi, bir çok kavram devletlerin dış politika davranışlarının oturduğu zemine işaret etmektedir. Bu durum da, gerçekten insanlık suçu işleyenlerin gizlenebileceği bir kavramsal karmaşa ortamı yaratmaktadır. Başka tür suçlara dahil edilebilecek eylemler ya da aslında uluslararası suç tanımları içerisinde yer almayan politikalar insanlık suçu kapsamına alınabilmekte, insanlık suçu sayılan eylemlerde bulunan bir dizi aktörün faaliyeti de, bu tanımların dışında kalabilmektedir.
Soykırımın Kavramsal Özellikleri
Birilerinin terörist dediğine bir diğerinin kahraman dediği ya da bazı devletlerin "bağımsızlık savaşı" olarak tanımladığı eylemleri, diğer bazı devletlerin "ayrılıkçı hareket" olarak nitelediği durumlarda olduğu gibi, kavramlara açıklık getirmek ve ortak bir çerçeveden hareket edebilmek için uluslararası hukukta yer alan tanımlara bakmak gerekmektedir. Uluslararası hukuk belgeleri ise, devletlerin ancak ortak uzlaşma içinde oldukları kavramları açıkça tanımlamakta, diğerlerini ise muğlak bırakmaktadır. Savaş gibi bir olgu bile bu tür belgelerde tam olarak açıklık kazanmamışken, neyin savunma neyin saldırı olduğu belli değilken diğerleri konusunda fazlaca umut beslemek anlamlı olamamaktadır. Bu durum da da, kavramlar içerikleri bakımından ucu açık olarak bırakılmakta ve devletlerin işine geldiği gibi, işine geldiği zaman, çıkarlara uygun biçimde kullanılabilmektedir. Bu keyfilik, kısa vadede ve bazı koşullarda pratik dış politika davranışları açısından avantajlı durumlar yaratsa bile, kavramların yanlış, yanlı ya da içi boş olarak kullanılması uzun vadede o devletin aleyhine durumlar yaratabilmektedir.
Söz konusu kavramlardan birisi de "soykırım" (Genocide) kavramıdır. Soykırım, sözlük karşılığı olarak bile farklı özellikleri vurgulanarak tanımlanmaktadır. Sözlüklerde; "Bir etnik grubun metodik biçimde yok edilmesi"(1), "bir grup insanın yok edilmesi biçiminde ifade bulan insanlık suçu"(2) ve " bir etnik grubun sistematik olarak yok edilmesi"(3) biçiminde tanımlarla karşılaşılmaktadır. Tanımlar bir arada düşünüldüğünde, soykırım ile ilgili şu saptamaların yapılması olanaklıdır: Soykırım; her zaman etnik özellik göstermeyen, başka özellikleri ile de tanımlanabilen bir "grup"a karşı işlenen metodik ve sistematik insanlık suçudur.
Yunanca ırk, ulus ve soy anlamlarına gelen genos sözcüğüne öldürme anlamına gelen cide sözcüğünün eklemlenmesiyle geliştirilmiş soykırım sözcüğü, ilk kez bir suç olarak 1944 yılında tanımlanmış ve 1945 Nuremberg Şartı ile de bir insanlık suçu olarak belirlenmiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni kuran Roma Statüsü'nün 6. maddesi ile 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin (4) 2.maddesi de, söz konusu suça açıklık getirirken kavramı da tanımlamıştır. Buna göre;
" Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle:

. Grup üyelerinin öldürülmesi,
. Grup üyelerine ciddi biçimde fiziksel ya da zihinsel zarar verilmesi,
. Grubun varlığının tümü ya da bir bölümüyle yok edilmesi sonucunu verecek koşullar altında tutulması,
. Grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması,
. Grup içindeki çocukların zorla başka gruplara nakledilmesi" olarak tanımlanmıştır.
Bu eylemlerin sürekli gerçekleştirilmesi, soykırım politikası uygulandığı anlamına gelmektedir.
Yukarıdaki tanımın oturduğu ana kavram, "grup"tur. Soykırım; etnik, dinsel, ulusal ve ırksal bakımdan bir grup özelliği gösteren kişilere karşı uygulanan bir eylem olarak tanımlanmıştır. İkinci ana kavram da, bu guruba karşı bir ortadan kaldırma eylemi gerçekleştirilmiş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, o grubun grup faaliyetlerini zarara sokmak, ayrımcılık yapmak ya da azınlık hakları ihlalleri yapmak değil, onları ortadan kaldırmanın hedeflenmiş olması gerekmektedir.
Söz konusu iki olgu bir arada ele alındığında ortaya şu türden bir durum çıkmaktadır. Soykırımdan söz edebilmek için bir toplumda birden fazla grup olması, ve bunlardan en az birinin, diğerini ortadan kaldırma faaliyetinde bulunması gerekmektedir. Tanım içinde yer almasa da, mantık gereği ortadan kaldırma faaliyetini sürdüren grubun, diğerine oranla çoğunluk olması ve bu çoğunluğun da bir ırk, din, ulus ya da etnik özellik ile kendilerini ifade etmeleri beklenmektedir. Diğer bir ifadeyle, "öteki"ni ortadan kaldırma niyeti olanın, farklılığı pekiştirmek amacıyla kendisini de tanımlamış olması gerekmektedir. Siyahları ya da Kızılderileri ortadan kaldıranların beyaz, Yahudileri ortadan kaldıranların Nazist, Protestanlarla savaşanların Katolik, Tutsilerle savaşanların Hutu olmaları örneğinde olduğu gibi, her iki tarafın da tanımlanabilir homojen bir özelliği bulunması gerekmektedir. Bu tanımlama olmadığında ise, ortadan kaldırma eylemi diğer suçlar kapsamında ele alınabilmektedir. Bir ırkın, etnik grubun, ulusun ya da dini grubun diğeri lehine ortadan kaldırılması girişimi ise doğrudan ırkçılık tanımı içerisine girmektedir.
Soykırımın a priori si
"Soy" önceliğine dayalı genocide kavramının "ırk ya da kök" önceliğine dayalı racisme kavramının içerik bakımından birbirlerine yakın olmaları, bazı durumlarda birbirlerinin yerine kullanılmalarına yol açmaktadır. Bu iki kavram farklıdır ve aralarında da doğrudan bir öncüllük ilişkisi bulunmaktadır.
Irkçılık, gensel ortaklık esasına dayanan bir içeriğe sahiptir ve genopolitik bir özellik göstermektedir. Bireylerin ırkları nedeniyle doğan aidiyetlerinden hareket eden anlayış, söz konusu aidiyetin ırksal özelliklerini de belirlemiş olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ırkçılık söz konusu olduğunda ırklar arası bir hiyerarşi kurulmakta, hiyerarşinin en üstünde yer alan üstün kabul edilmekte (5) ve bunun yapılabilmesi için de ırkların genetik özelliklerinin birbirlerinden ayrıştırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, siyasal alandaki kullanımı ırkçılığın sadece "ırk" aidiyetini ifade eden dar anlamını genişletmiştir. Örneğin, eşcinsellere, kadınlara ya da çocuklara karşı düzenlenen eylemlerin bile ırkçılık içerisinde değerlendirilmeleri söz konusu olmuş, Ruwanda'daki farklı zenci toplulukların karşılıklı eylemleri de bu çerçevede ele alınmıştır.
Genel tanıma göre ırkçılık, sadece bir ulus, din, ırk ya da etnik gruba ait olduğu için kişilere ayrımcılık yapılması anlamına gelmektedir. "Bir ülke içinde, bir ırkın diğerlerine oranla daha üstün olduğundan hareket eden sistemli ayrımcılık"(6) anlamındaki ırkçılığın, ideolojik, genetik ya da siyasi tanımlarında farklı özelliklerin vurgulandığı görülmektedir. Kavramın farklı özellikteki grupları kapsar biçimde kullanılmasının yanı sıra, uygulama biçimleri bakımdan da anlam genişlemesine uğradığı söylenebilir. En kaba tanımıyla, soykırım kavramı içinde dile getirilen bir grubun, diğerleri karşısındaki öncüllüğüne, hakimiyet anlayışına ve üstünlüğüne dayanan ırkçılık, siyasal ve ekonomik avantajların diğer gruplar aleyhine kullanımı anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla ırkçılık söz konusu olduğunda; ırk, din, ulus yada etniklerden biri diğerlerine göre üstün kabul edilmekte ve diğerlerinin ya ikincil durumda kalması ya da tümden bertaraf edilmesi sağlanmaktadır. Irkçılıkta "biz", tamamen "öteki"ne göre tanımlanmakta ve "öteki"nin her zaman daha aşağıda yer alması, daha uzakta tutulması ve daha etkisiz kılınması gerekmektedir. Kısacası, ayrımcılık yapılmasını gerektirmektedir.
Irkçılık, bir ayrımcılık biçimi olmakla birlikte, her ayrımcılığın ırkçılık olarak nitelendirilmesinin olanağı bulunmamaktadır. Ayrımın ırk, soy, ulus, din ya da etnisite üzerinden yapılması gerekmekte ve sosyo-ekonomik bir nedenselliğe bağlanmaktadır. Bununla birlikte, yapılan ayrımcılığın dozu da ırkçılığın farklı kategorilerde değerlendirilmesine yol açmaktadır. Hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı, ırksal ayrımcılık ve ırkçılık farklı özelliklerdeki eylemler olarak ele alınmakta ve dolayısıyla da farklı suç kategorilerine karşılık gelmekte, ama mutlaka insan haklarına karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmektedir.(7) Bu suçun ortaya çıkması için de, bazı uygulamalardan söz edilmesi gerekmektedir.
Irkçılık-Soykırım İlişkisi
Irkçılık, hakim grubun diğerine sosyo-ekonomik baskı, siyasi ve ekonomik ayırımcılık, örtülü şiddet, aparteid, etnik temizlik ve soykırım uygulamaları ile ifade bulmaktadır. Demek ki, ırkçılık farklı davranış kategorileri içeren bir politikaya dönüşebilmekte ve soykırım bunlardan sadece bir tanesi olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hakim bir grubun diğer grupların çeşitli işlerde çalışmalarını yasaklamaları da ırkçılık, onları sistematik olarak öldürmeleri de ırkçılık içinde bir insanlık suçu yaratabilmektedir. O zaman, ırkçılık ile soykırım arasında bir ilişki mutlak biçimde doğmakta, ancak her ırkçılığın mutlaka politikasını soykırıma dayandırması gerekmemektedir. Soykırım, ırkçılığın en fazla şiddet içeren nihai aşaması, en keskin uygulaması olarak tanımlanmakta (8) ve bu aşamada sistematikleşmiş ve kurumsallaşmış bir ırkçılıktan söz edilmesi gerekmektedir. (9)
Tematik anlamları bakımından ırkçılık ile soykırım suçları kavramlarının üst üste oturmuş olmaları, çoğu zaman birbirleri yerine kullanılmalarına yol açmaktadır. Oysa, bu iki kavram birbirini tamamlar niteliktedir. Biri, olguya diğeri de o olguya bağlı eyleme karşılık gelmektedir. Suçun konusu, her iki kavram için de aynıdır, ama bilinmektedir ki soykırım ırkçılığın uygulanışına ilişkin en fazla şiddet içeren aşamaya karşılık gelmektedir. Diğer bir ifadeyle soykırımdan söz edilebilmesi için, sistemli ve kurumsallaşmış bir ırkçılığın söz konusu olması gerekmektedir.
Bu durumda, kısaca şunların ileri sürülmesi olanaklıdır:
Şiddetin sistemli ve metodik olarak uygulanarak bir grubun ortadan kaldırıldığının ileri sürebilmek için,
- O ülke içinde ırksal, dinsel, etnik vb. homojen özellikler gösteren bir hakim grubun bulunması, ya da hakim grubun bu özellikleri taşıması,
- Söz konusu özellikleri taşıyan hakim grubun, kendisini öncelikle bu özelliklerinin üstünlüğü ile ifade etmesi,
- Bu grubun ırkçılık kavramı içerisinde yer alan ideolojik ve pratik tanımlanabilir niteliklerinin ve uygulamalarının bulunması,
- Bu niteliklerin kurumsallaşmış ve sistematik şiddete dayalı politikalar öngörmesi,
- Yok edilme yolunda fiziki ve moral şiddete maruz kalanların da "grup" özelliği göstermeleri,
- Ve, sadece soykırıma uğradığını iddia eden toplumlarla soykırım yapmış olduğu iddia edilen toplumların birbirlerini bu yönde tanımlamaları değil, uluslararası hukukun da bu durumu tanımlaması gerekmektedir.
Sonuç
Irkçılık ve soykırım, uluslararası belgeler nezdinde suç olarak kabul edilen hukuksal kavramlar olmakla birlikte, uluslararası ilişkilerdeki kullanımları bakımından siyasal kavramlar olarak da ele alınabilmektedir. Devletlerin birbirlerine siyasal baskı yapma amacıyla kullandıkları bu terimler, özgün anlamlarında kullanılmadıklarında da, gerçekten insanlık suçu işlenen durumların cezai süreçlere taşınmasına engel olunmaktadır. Bilinmektedir ki, insanlık tarihi ile örtüşen savaşların tümü, "biz" ve "öteki" kavramlarının farklı versiyonlarına dayanmaktadır. Din savaşları, mezhep savaşları, devletler arası savaşlar, şövalye savaşları ya da küresel savaşlar ele alındığında, hepsinin bir "ayırımcılık" perspektifiyle şekillendiği görülecektir. Savaşanların bir kısmı "biz" olarak tanımlanıyorsa, o zaman bizi biz yapan ortak özellikler elbette bulunacaktır, bu ortak özellikler de "öteki"nde olmayan özellikler olacaktır. Çatışma sırasında bir grup oluşturabiliyor olmak, zaten benzer olgular taşıyor olmayı gerektirir. Savaşa birlikte gidenler, ya din kardeşidir, ya vatandaştır, ya aynı bayrağı taşıyor, aynı takımı tutuyor, aynı çeteye üyedir ya aynı mahalle sakinidir ya da aynı mezhebe bağlıdırlar. Bu yüzdendir ki, savaşlar hep farklılık yaratacak "retorikler"i bulunanlar arasında yaşanmıştır.
Söz konusu gerçeklik karşısında, her savaşta bir soykırımdan söz edilmesi olanaklı hale gelmektedir. Bu durum ise, ırkçılık ve soykırım kavramlarının gerçek anlamları dışında kullanılması, giderek siyasal niteliğinin artması ve suç tanımlarının da sulandırılması riskini ortaya çıkarmaktadır.
Oysa soykırım suçu, varlığını ancak ve ancak diğer grupların bertaraf edilmesiyle açıklayan, kendisini bu yolla ifade ve var eden toplumlar için kullanılacak bir suç özelliği göstermekte ve kesinlikle ırkçı politikalara açık referansı bulunan durumlarda geçerli olmaktadır. Kavrama bu açıdan yaklaşıldığında da, sapla samanın birbirine karıştırılması engellenmekte, Hutu-Tutsi savaşındaki kıyımlar, Bosna krizinde yaşananlar, Kızılderililerin, Yahudilerin ve Güney Afrikalı siyahların başına gelenler ile Anadolu coğrafyasında yaşananların kategorik ayırımının yapılması mümkün olmaktadır.
Not:alıntıdır.
 
Son düzenleme:

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Soykırım-Irkçılık İlişkisinin Tematik Bağlantısı

Değerli kardeşim Salur,
Soykırım ve Irkçılık konulu yazınız, çok bilgilendirici ve bence akademik bir araştırma tezi değeri taşıyor. Bir doktora tezi gibi tanzim eder gibi, ama özet olarak her unsuru değerlendirerek, gözden geçirerek kıymetli yazınızı Otağ'daki kardeşlerinizi bilgilendirmek amacıyla hazırlamışsınız. Arşivime izninizle dahil ettiğim yazınızı çok bilimsel ve nefis bir yazı olarak değerlendirdiğimi bilgilerinize teşekkürlerimle arz ederim.
Saygılarımla.
Bülent Baysal
 

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
Cevap: Soykırım-Irkçılık İlişkisinin Tematik Bağlantısı

Bülent abi kendi yazım değil. ''Alıntıdır'' yazmayı unutmuşum.Kusura bakmayın şimdi değiştirdim.Bende yazı için sizin gibi düşündüğüm için paylaşmak istedim. İlginiz için teşekkürler
 
Üst