Sene 1963, Aralık ayının 24'ü

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Hürriyet Gazetesinde yazılarını severek izlediğim Sayın Yılmaz Özdil'in, Şehit ana Mürüvet Hanım ve 3 melek yavrusunun kısa katlediliş hikayesini ağlayarak okudum ve Otağımızdaki kardeşlerimle paylaşmak istedim. Bunları unutmamamız, unutturmamamız lazım. Bu iç acıtacak kadar etkili yazı için Sayın Yılmaz Özdil'e teşekkür ederim.

Sene, 1963. Aralık'ın 24'ü.
Noel arifesi...
Lefkoşe.
Kumsal Mahallesi.
No 2.
Tek katlı, bahçeli bir ev.
Saat 22 suları.
Hava ayaz.
Boğuk, tok vuruşlar yırtıyor geceyi aniden, trok trok trok... Kalleş, basıyor.
Mürüvvet Hanım, lambaları söndürüyor hemen... Hakan kucağında...Uyuyor. 10 aylık... Dalıyor çocukların odasına, öbür koluna Kutsi'yi alıyor, 4 yaşında... "Kalk Murat" diyor bi yandan... Gözlerini ovuştura ovuştura kalkıyor Murat, henüz 6 yaşında, ucundan tutuyor anasının geceliğinin... Dışardan hüzün abajuru gibi sızan sokak lambasının cılız ışığında, hayalet misali, banyoya süzülüp, kapıyı örtüyor, ''küvete'' girip, koyun koyuna, sarılıyorlar. Korkunç bekleyiş başlıyor...
Bir dakika.
İki dakika.
Üç dakika.
Saniyeler, asırlar gibi adeta...
Önce şangırtı duyuyorlar.
Pencere.
Sonra salondaki ayak seslerini.
Vahşi haykırışları...
Ve, tekmeyle açılıyor banyo kapısı...
Üç Rum.
Tarıyorlar.
33 el.
Evet, merhum gazeteci Sami Coşar tarafından çekilen ve hafızalarımıza mıh gibi çakılan "o fotoğraf"ın öyküsü bu...
Kanlı Noel.
Alnından vurmuşlardı Mürüvvet'i.
Yedi yerinden daha...
Murat'tan üç kurşun çıktı.
Kutsi'den iki.
Evin direği, baba, tabip binbaşı, evde değildi o sırada... 103 Türk köyü basılmıştı, son üç günde, yaralılar vardı...
Gönyeli'ye gitmişti. Göreve.
Bir babanın başına gelebilecek en büyük felaketi yaşayan bu tabip binbaşı, evlatlarının cenazesini bizzat kendi elleriyle yıkadı... Minik bedenleri santim santim yokladı, Hakan'da kurşun izi bulamadı... 10 aylık bebecik, vücudunu yavrularına siper etmeye çalışan anacığının altında kalmış, nefessizlikten can vermişti çünkü.

E bakıyoruz... Rumlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidiyor.
Niye biliyor musunuz? Palavracı tiyatrocu, dangalaklık etti diye değil...
Biz, bunca yıldır dangalaklık edip, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmediğimiz için.

Yılmaz Özdil Hürriyet/Türkiye
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Sene 1963, Aralık ayının 24'ü

Bu kadar acı bir olay..:(
Ve bu acıları unutmuş bir yeni nesil......
Bu durum ise şehadetlerden daha da acı...
Meşhur bir söz vardır....
"Şehitler vurulduğunda değil unutulduğunda ölürler"
Yeni nesillere bu gerçekleri ve sebeplerini öğretecek bir milli eğitim proğramı olmadığı sürece AB hayaliyle gökten Euro yağacağını zanneden saflar gittikçe artacaktır...
Tanrı bize böyle nesilleri eğitmek için güç versin...


Kıbrıs Türk'tür Türk kalacaktır!!!

TTK ve Y
 
Üst