ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
22102008131847rw2n2d5w49ev1ixu3c.jpg
Annecim sen neden ağlıyosun?Babam gelmedi mi daha?Ama bana söz verdi o..gelcek hatta bana oyuncak tabanca getircek.
Ya annecim neden susuyosun,söylesene..geçen sokakta oynarken bir abi başımı okşadı,üzülme senin baban şehit dedi..Şehit ne demek annecim?
Yoksa televizyonda izlediğim bayrağa sarılı tabutlar mı anne...Babam anlatırdı bana,bizim bayrağımız ;Türk bayrağı,, kırmızısını,vatan için dökülen kanlardan alır derdi..
Şehitlerinden alır derdi...
Yoksa babam şehit mi oldu annecim...Öldü mü yani annecim...gelmeyecek mi bir daha hiç...
Ama şehitler ölmez diyorlar anne!
Peki ben kime baba diycem...Kim bana oyuncak tabanca getirecek...
Ama ama yok yok anne...ben tabanca istemiyorum artık...ben kimse şehit olsun istemiyorum anne...
Bizim bayrağımız kıpkırmızı olmamış mı zaten anne?
Yetmiyor mu bu kadar kan!
Yok annecim yok ben ağlamayacağım...Babam ağlamamı istemezdi biliyorum.
Ama ben de bu oyunun içinde olmak istemiyorum...Ben silah istemiyorum anne...!
Ben özgürlük istiyorum...Onun bunun maşası olmak istemiyorum,
Uyuyan gençlerden olmak istemiyorum ben...
Biz bu vatan için ölürüz,öldürürüz de anne!!!
kardeşlerimi öldürmek istemiyorum artık...
Ben intikam da istemiyorum anne...
Ben barış istiyorum...
Ben artık kan akmasın istiyorum...

Ben babamı istiyorum anne!!!

alıntı
 

uruzbasat

New member
Katılım
30 Eki 2008
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ağla MERT Bebek Ağla...

Mert bebek kırkı çıkmadan yetim kaldı...
Mert ismini babasının Şehit düşen arkadaşından alıyor...
21 yaşında bir genç kadın dul kalıyor...
Susuyor kanlı göz yaşları içine akıyor...
Muhammet Aydemir daha oğlunu görüp koklamadan bu dünyadan göçüp şehitler kervanına katıldı...
Aktütün e karabulutlar çöküyor inlerinden çıkan sırtlan sürüleri alabildiğine saldırıyorlar...
Mehmetler her zaman olduğu gibi yiğit bir çarpışma ile neredeyse iki katı zaiyat verdiriyor bu kahpenin döllerine...
Sırtlanların amacı teslim almak Aktütünü ama hesap tutmuyor...
Geri çekiliyorlar...
Muhammet siperle karakol arasında gidip geliyor mühimmat için...
Bir aralık dünya kararıyor ve o kıyamette bir sessizlik...
Bir yerlerinden sıcak birşey akıyor...
Belkide bu korumaya çalıştığı toprağa damla damla CAN KATIYOR...
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu güzel ve duygusal katkı için teşekkürler...
Mert bebekleri asla yalnız bırakmayalım..
Onlara sahip çıkalım..

TTK ve Y
 

Bond1

Yasaklı Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

PKK silahla bitmior iste :mad:

CÖZÜM LAZIM!!!!!!!!!!!!!!!
 

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

Bond1;

Bu ülkede kimse kendi işini yapmaz sürekli başka işlere burunlarını sokarlar.Algılama ve anlama yeteğini burada test etmiyoruz.
PKK ya çözüm sunacak beyine sahipmisin bilmiyorum ama, silahla veya başka şekilde bu sorun çözülmek zorundadır.Bana kalırsa sende sorunun bir parçası haline gelmişsin.
Senin için en iyi çözüm, devletine layık iyi bir vatandaş olarak tüm sorumluluklarını yerine getiren bir birey olarak hayatını idame ettirmektir.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

Ey şehidim! Bedelini can vererek ödediğin bu vatanın, bu bayrağın bekçileriyiz!

 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

ADI SOYADI : Sait KORKMAZ

DOĞUM YERİ - TARİHİ : Muş Bulanık Okçular Köyü / 1967

BABA ADI : Derviş

ANA ADI : Hanife

ŞEHİT OLDUĞU YER : Ağrı - Doğubeyazıt Kazan Köyü - 28,09,1994


AKLİME KORKMAZ''ın MEKTUBU

"Bana göndermiş olduğunuz mektupta eşinizin size gönderdiği son mektubu ve resmini gönderin diye yazmışsınız. Eşim ve ben hiç ayrılmadığımız için öyle bir mektup yok ama sizinle eşimin Şehit edildiği geceyi paylaşabilirim.

Eşim 1993 ''de Mustafa Kemal Üniversitesi''nden mezun oldu. 15,02,1994''te eşimin görev yeri elimize geçti. Eşimi Ağrı''nın merkezindeki bir ilköğretim okuluna vermişlerdi. Eşimin ataması elimize geç geldiği için eşimi Ağrı''nın Doğubeyazıt Kazan Köyü''ne atamışlardı. Bunun sebebi Ağrı''ya 1 gün geç gittiği içindi. Eşim büyük bir heyecanla gitti. Öğretmen olduğu için mutluydu. Çünkü, çocukları çok seviyordu.

Okurken en büyük hayali, doğuya gidip ordaki çocuklara ders vermekti. Eşim görev yerine gidip iki gün kaldıktan sonra geri geldi çünkü evi götürecekti. Bana dedi ki; " bak hanım istersen, sen gelme çünkü doğunun şartları çok zor. Yollar bozuk, köyde su yok, okul yok,okul ve lojman tamirat ister " dedi. "Ama siz olmadan da ben yapamam" diye bana söyledi. Ben dedim ki; "Sait istersen bir dağın başında olsun, istersen kalacağımız yer kümes olsun, sen nerdeysen ben ve kızım yanındayız." . Çok mutlu oldu sözlerime. Doğuya gittiğimizde o zor şartlar altında yine de çok mutluyduk. Ta ki o kara akşam gelinceye kadar. 29 Eylül 1994 akşamı eşimle yemek yedikten sonra sohbet ettik. İkimiz de kızımızı çok seviyorduk.Kucağımıza alıp sevmeye başladık. Ben hamile olduğum için çok hastaydım. Köyde su olmadığı için köydeki pis sular sebebiyle ben tifo kapmıştım. İlaç kullandığım için ayakta duramıyordum. Eşim, ben ve kızımdan yatmamızı istedi. O gün Milli Takımın maçı olduğu için ben izledikten sonra yatarım dedi.

Ben uykudaydım. Kapının çok sert çalındığını duydum. Ben zannettim ki köylülerden biri hasta diye kapı çalıyorlar. Yataktan kalkıp baktığımda eşim kapıyı açmış, iki kişi elleri silahlı ve tam donanmış kişilerdi. Ellerinde telsizleri de vardı. Ben ve eşim çok şaşırmıştık ve şaşkındık. Kendi kendime sordum; "bunlar kim? neden bize geldiler?" Adamlar içeri girip oturduktan sonra ben kızımı mahsustan uykusundan uyandırıp tuvalete götürdüm. Adamlar kızımızı görüp, bize bir şey yapmazlar diye düşündüm. Biraz konuştuktan sonra eşime "bizi kapıya kadar geçirir misin?" dediler. Eşim ve ben balkona çıktık. Bize dediler ki; "dışarının lambasını kapatın evinizden çıktığımızı kimse görmesin." . Kapımızda bir köylünün köpeği duruyordu. Adamlar eşim ve bana "şu köpeğe ekmek verin bizi ıssırmasın" dediler. Ben ve eşim ekmeği alıp köpeğe verirken eşimi çağırdılar, "hoca gel, sana bir şey diyeceğiz." dediler. Eşim giderken hiç aklıma gelmedi öylesine iyi bir insanı öldürecekleri. Adamlar 2 metre ileride duruyorlardı. Eşim yanlarına gitti. Birden kurşun sesleriyle birlikte eşim Ayten diye bağırdı ve ben balkondan koşup lambayı açtım. Zannettim ki havaya ateş ediyorlar. Eşimi ayakta beklerken onu yerde can çekişirken gördükten sonra eşime doğru koşup ona sarılıp ve bağırdım "beni de öldürün" diye ama ortalıkta kimseyoktu. Eşim o haliyle bana işaret ediyordu "korkma yaşıyorum ben" diye.

Başımdaki yazmayı sağ göğsündeki kurşun yarasına bastırdım kan kaybetmesin diye. Bağırıyordum, "ölme ne olur çocuğunu gör" diye. Karnına vurup duruyordum ne olur Azrail gelmesin diye bağırıp Allah''a yalvarıyordum Sait ölmesin diye. O an içeri koşup el fenerini alıp köye koşup yardım istiyordum. Bütün kapıları çaldım. Kimse yardım etmiyordu. Ben de kapı ve pencereleri kırıp yardım istedim. Köylüler beni kovuyorlardı. "git başımıza bela mısın" diyorlardı. Eşimin yanına koşup geldiğim zaman kızım "ne oldu anne, neden bağırıyorsun?" dedi. O an ona ne söylediğimi hatırlamıyorum. Kızımı sürekli orda bırakıp tekrar tekrar köye yardım istemeye gittiğim zaman kızım koşup içeri giriyordu. Benim geldiğimi duyunca tekrar dışarı çıkıyordu. Yine köye koşup bu defa köyün erkekleri ve gençleri korkuyorsa bari kadınlar yardım etsin diye yalvardım. Çünkü kadınlara zarar vermezler diye düşündüm ve hepsine yalvarıyor, "bana bir şey yapmadılar size de yapmazlar" diye söyledim. Ne olur biriniz bana bir at arabası verin eşimi şehre götürüp tedavi ettireyim. Eşim sizin çocuklarınız için buradaydı diyor ve yalvarıyordum.

En sonunda baktım ki kimse bana yardım etmeyecek eşimin yanına geldim. Başını dizime koydum. Baktım ki eşim can veriyor, dudaklarını suyla ıslattım. Eşime kelime-i şahadet getirdim. Kalkıp eşimin başının altına bir minder koydum. Üstünü örttüm. En sonunda köy muhtarının kardeşi gelip "ölmüş kızım, gel gidelim bize" dedi. Önce gitmedim, eşimin başında kalmak istedim. Sonra düşündüm eşim zaten vefat etmiş, hadi adamlar geri dönüp hem ben ve kızıma kötülük yaparsalar diye düşünüp, kızımı alıp köy muhtarının kardeşinin evine sığındım. Şimdi düşünüyorum ki evimizin köye uzak olmasından başka aramızda bir dere vardı. Dört buçuk aylık hamile olduğum halde, kim bilir kaç defa göğsüme kadar sulara gömüldüm, köylülerden yardım istedim. Ben ki köyün vahşi köpeklerinden korkuyordum, o gece köpekler benim feryadımdan benden korkup kaçıyorlardı. O kadar mücadele etmeme rağmen eşimi kurtaramadım.

Ben bir Şehit eşi olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü Şehit mertebesi en yüce mertebedir ama acımız çok büyük ve ölene dek unutulmaz.

O gece ben çok şeyler yaşadım. Hepsi bir birinden acıydı. Yaşadıklarımı anlatsam sayfalara sığmaz, göz yaşları içinde bunları yazdım. İki çocuğum için yaşıyorum.

Saygılarımla

Aklime KORKMAZ
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

sehit-b1.jpeg
Sınır Karakollarından birinde vatani görevini yapmakta olan Mehmet oğlu Mehmet terhisine bir ay kala hain parmakların çektiği tetiklerle şehit olmuştu.

Mehmet'in üzerinden emekli devlet memuru babasına yazdığı; ancak postaya vermesi nasip olmayan yarım kalmış bir mektubu çıktı. Komutanlarının ve doktorların bu mektubu okuduklarında gözlerinden yaşlar boşaldığı görüldü ve komutanının ağzından bir tek cümle çıktı. 'Allah kahretsin! '
Hadi bu mektubu hep birlikte okuyalım.
'Benim sevgili babacığım. Sizlerden ayrılalı epey zaman oldu. Her şeyin bir sonu olduğu gibi askerlik hizmetimin de sonuna geldim. Şurada bir ay gibi kısa bir zaman kaldı terhisime. O günü Rabbim bize nasip ederse ahdim olsun seninle, annemle ve kız kardeşimle üç gün, üç gece hiç dışarı çıkmadan oturup hasret gidereceğim. Annemin pişirdiği yemekleri, bacımın demlediği çayları birlikte içeceğiz. O zaman özlemlerimiz de, hasretlerimizde son bulacaktır inşallah.
Mektup bu kadardı. Belli ki Mehmet bundan fazlasını yazmaya vakit bulamadan nöbet saati gelmiş ve görevine gitmişi ki bu mektubun devamını yazamamıştı. Yarım kalan bu mektubu göğüs cebine koymuş, o gün devriye hizmetini yaparken hain bir parmağın çektiği tetikle şehit olmuştu. Mehmet'in bu mektubu al kanından zar zor okunuyordu; çünkü hain mermi onu tam kalbinden vurmuştu. O mektup da kalbinin üzerindeydi.
Mehmet'in zatî eşyaları emanete alınmış, bir kutu içerisinde cenazesi ile birlikte doğup büyüdüğü memleketine gönderilmişti. Bu eşyalar içinde yarım kalmış kan ağlayan bu mektup da vardı.
Devlet şehidine karşı son görevini yapmış, törenle Mehmet ebedi yolculuğuna gönderilmişti. Ateş düştüğü yeri yakar misali komutanları, ailesi, yavuklusu hıçkıra hıçkıra ağladılar. Taziyeler alındı, dualar okundu ve aradan üç dört gün gibi bir zaman geçti. Baba Mehmet Efendi şehidiyle birlikte gelen kutuyu açtı, oğlunun al kanıyla allanmış mektubunu gördü ve başladı okumaya.
' Sevgili babacığım bizi askerlik hizmetine gönderdiğinizde davul zurna ile gönderdiniz. Git oğul. Vatanına, milletine, devletine, namusuna sahip ol dediniz. Bizler buraya geldik. Gecemizi gündüzümüze katıp vatan hizmetinin kutsallığına, mübarekliğine inanarak dosdoğru görevimizi ifa ettik.
Ancak karşımızda düşman göremedik. Karşımızda şerefli bir düşman yoktu. Karşımızda şerefsiz bir ihanet vardı, yalan vardı, soygun vardı, talan vardı. En önemlisi vatan hainliği vardı.
Nerde bir vatan haini varsa, nerde bir banka soyguncusu varsa, nerde tüyü bitmemiş yetimin, öksüzün malını çalıp çırpan varsa, nerde devletine ihanet eden, milletine ihanet eden, tarihine ihanet eden hatta hatta Sarıkamış'ta, Sakarya'da, Çanakkale'de şehit olan aziz şehitlerimizi soykırım yaptılar iması ile katillikle, canilikle suçlayan şerefsizler varsa. Bu şerefsizler yatında katında, dostlarının kucağında gününü gün ederlerken bizler yani gencecik fidan gibi vatanın öz be öz evlatları ise burada teker teker şehit oluyoruz.
Kime karşı, kimlere karşı?
Bu şerefsizler palazlansınlar, sömürülerine devam etsinler diye mi?
Yoksa bizim gece gündüz, eksi 30 derecede nöbette beklediğimiz güzel yurdumuzu bölsünler, parçalasınlar diye mi?
Dahası Avrupa Devletleri denilen haçlı ruhunun ülkemiz üzerindeki kirli oyunlarını istedikleri gibi sahneye koysunlar diye mi?
Kime karşı sevgili babacığım, kime karşı?
Bizler burada yirmi dört saat bayrağımız dalgalansın diye başımız gönderde, ellerimiz tetikte, bayrağımızı korurken, şehir meydanlarında bayrağımız yırtılsın, bayrağımız yakılsın diye mi?
Otuz bin kişinin katili o cani denize nazır kaloriferli hücresinde manzara seyretsin diye mi?
Karşımızda mert ve şerefli bir düşman yok ki babacığım. Karşımızda pusu var, ihanet var, alçaklık var, çukurluk var, döneklik var. En önemlisi hainlik var.'
Baba daha fazla devam edemedi gözlerinden akan yaşlar, oğlunun al kanıyla bezeli mektubunun üzerine damla damla düştü. Ve o mektup bir ay yıldız şeklinde göndere asılmayı bekleyen mübarek bir bayrak haline dönüştü.
Baba bu mektubu tekrar komutana götürdü. Komutan bu mektubun ikinci bölümünü kimin yazdığını araştırdı; ama bir türlü bulamadı ve gene ağzından o tek cümle çıktı. 'Allah kahretsin.' Acaba bu mübarek mektubu kim veya kimler yazmıştı?
Ama yazı aynı, yazgı aynı idi.
Baba tek oğlunun, tek ocak umudunun al kanıyla allanmış mektubu itina ile katlayıp öptü ve sol göğsünün üzerindeki cebine koydu.
Onunda ağzından bir tek cümle çıktı 'VATAN SAĞOLSUN.'

sehit1.jpg


 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

Anne!
Tatlı rüyalar anneciğim…
Bu sabah uyandığında
“Bir rüya gördüm!” diyeceksin
“Rüyamda oğlumu gördüm!
Aslanımı, ciğerparemi,
yavrumu gördüm!”

ahh, canım annem!
Ne güzel okşardın saçlarımı…
Yanaklarıma sıcacık öpücükler kondururdun
Canımla beraber acırdı canın,
Sanki, ellerinde atardı yüreğim.
Ben hasta olsam senin için yanardı,
Üzüldüğümde yüreğin kanardı da
Belli etmemeye çalışırdın
Ama, hep o gizli gözyaşların
Ele verirdi seni…
Onu da ben belli etmezdim.

Anacığım!
Dilimde türkü gibiydin
Yanık mısralarım vardı senden yana
Adını andığımda yüreğim bir başka yanardı
Ana.
Senin yandığın gibi hani;
Adımı andığın zamanlarda…

Sen benim en temiz yanımdın,
Taze baharım gibiydin ana!
Seninle açardı güllerim,
Seninle yeşerirdi yollarım,
Sensiz ötmezdi bülbüller
Sensiz kokmazdı karanfiller
Senin olmadığın yerde
Her yanımı örümcekler sarardı benim
Senin tılsımlı nefesin beni canlandırırdı
Arınırdım, ak pak olurdu her yanım;
Senin elinin değdiği yerde…
Canım anam!
Gözümün nuru, gönlümün baharı anam!
Cennetler saklıydı senin ayaklarının altında…
İşte, ben gördüm o cenneti ana!

Kim getirdi sana o kara haberi bilmem!
Kim dedi “oğlun öldü!” diye
Ben ölmedim ki ana!
Bilmez mi o kara haberciler
Şehitler ölmezler!

Ben ölmedim ana!
Aha, yanı başındayım
Sen şimdi tatlı tatlı uyusan da
Ben hep geleceğim.
Sana dokunamadan,
Ellerini öpemeden,
Başımı dizine,
Yanaklarımı yanaklarına koyamadan
Sıcacık bir nefes bırakacağım yanı başına;
Beni her andığında…

Hadi, kaldır başını!
Soranlara “Ölmedi benim oğlum!” de,
Gerçi anacığım, eller bu sırrı bilmezler;
Şehitler ölmezler!

Sakın bir daha ağlama olur mu!
Sakın yüreğini dağlama!
Aman ha anam!
Sakın bir daha karalar bağlama!
Sen bir şehit anasısın…
Hani, hatırladın mı?
Beni uğurlarken evin kapısında
“Güle güle git oğul,
seni ben vatana kurban adadım
ya şehit, ya gazi ol!” demiştin…
bak yine sözünü tuttum senin
vatana siper oldu bedenim!


Kör kurşun yüreğime saplandığında,
Önce “Allah!” dedim
Sonra, adını andım ana!
Bir görmeliydin beni o anda,
Senin oğlun olduğumu bildi herkes,
“Öyle ananın böyle oğlu olur!” dediler
bedenimi yıkamadan toprağa verdiler…
hani, sen bilirsin ya anacığım,
Şehitler ölmezler!

Kurban olurum anam
Ağlama!
Yüreğini dağlama!
Sakın ha gözümün nuru
Karalar bağlama!
Yakışmaz sana karalar bağlamak,
Yakışmaz bir şehidin anasına ağlamak!

Yarın günlerden yirmibir ocak
Benim doğum günümdü hani…
Biliyorum, yine koşarak geleceksin yanıma
Fatihalar, Yasin-i Şerifler okuyacaksın
Ruhuma.
Senin de başında bembeyaz bir örtü olsun,
olur mu ana?
Mezar taşımın üstündeki kar kadar beyaz…
Ey benim güzel anam!
Yarın, başucumda otur biraz…
 

bozkurt

Binbaþý
Katılım
5 Nis 2008
Mesajlar
30
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
ankara
Cevap: ŞEHİDİM Emanetin Şerefimizdir

KANLA ÇİZİLDİ KANLA SİLİNİR
ÇOK ETKİLEDİ BUSÖZ BNİ
trkiye4ru4kr1lm.jpg
 
Üst