Osmanlı Devletinin Son Döneminde Meydana Gelen Sel Baskınlarında ne yapılırdı ? (18

Adalet

Moderator
Katılım
29 Nis 2009
Mesajlar
195
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C
Osmanlı Devletinin Son Döneminde Meydana
Gelen Sel Baskınlarında ne yapılırdı ? (1857-1913)

ÖZET
Sel baskınları tarihin her döneminde ortaya çıkan doğal afetlerden birisidir. Osmanlı
Devletinin son döneminde de Türk milletinin hakim olduğu topraklarda sel baskınları
meydana gelmiştir. Sel baskını meydan geldiği zaman, yerel yönetim tarafından merkezi
yönetime gerekli bilgi verilmektedir. Yerel yönetim sel baskınına maruz kalmış olan halkın
barınma ve iaşe ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak yerel yönetimin, maddi kaynakları bu
konuda yetersiz kalırsa, merkezi yönetimden yardım talebinde bulunulmaktadır. Yerel halk
tarafından da selzede halka her türlü yardım yapılmaktadır. Osmanlı Devletinin son
döneminde meydan gelen sel baskınları sırasında, çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir.
Bunun yanında önemli miktarda mesken yıkılmış ve tarım arazisi mahvolmuştur. Bunun için
sel baskınları insan kaybı yanında, devletin ve milletin ekonomik yönden zarara uğramasına
da sebep olmuştur. Osmanlı Devleti tarafından, sel baskınlarından korunmak için şehirlerin
içinden geçen akarsuların ıslah edilmesine, ayrıca sel tehlikesi ile karşı karşıya olan köylerin
yerlerinin değiştirilmesine çalışılmıştır. Bu arada Osmanlı Devleti tarafından, sel baskını
sırasında halkın kurtarılmasında üstün gayret gösteren devlet görevlileri ve halktan insanlar
çeşitli nişanlarla taltif etmiştir.

1.GİRİŞ
İnsanoğlunu tarih boyunca etkileyen doğal afetlerden birisi de sel baskınlarıdır.
Sel, sürekli yağmurlardan veya eriyen karlardan oluşan, geçtiği yerlere
zarar veren taşkın su veya su taşkını demektir. Selin geçtiği yere sel yatağı, sel sularının yayıldığı yere de taşkın alanı adı verilmektedir. Taşkın alanlarında meydana gelen derin yarıntılara da sel yarıntısı denilmektedir. Osmanlı Dönemi belgelerinde sel baskını kelimesi yerine, Arapça seyl kökünden gelen seylâb, su taşkını manasına da tuğyan ve feyezan kelimeleri kullanılmıştır.
Ayrıca bu belgelerde nadir olarak su baskını tabiri de yer almıştır. Yine Seylâb kelimesi, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında su baskını, su tahribatı gibi kelimelerle birlikte, belgelerde kullanılmaya devam etmiştir.Coğrafi yapı ve iklim şartları ile doğrudan ilgili olan sel baskınlarının, tarihin her döneminde yeryüzünün değişik bölgelerinde zayıf veya şiddetli bir şekilde meydana geldiği bilinmektedir. Sel baskınları sonunda insan nüfusu ve tabii çevre önemli ölçüde zarar görmüş, ayrıca yoğun miktarda bir ekonomik kayıp ortaya çıkmıştır. Hatta sel baskınları sonucunda bir çok eski medeniyet yeryüzünden silinip gitmiştir.Osmanlı Devleti Dönemi’nde de Anadolu ve Rumeli Coğrafyası’nda çok sayıda sel baskını meydana gelmiştir. XVII. Yüzyılda Beyşehir Gölü’nde meydana gelen su taşkınları sebebiyle göl kenarında bulunan Zaviyecik (Zeyve),Milli ve Yarangümü köyleri ciddi ölçüde zarar görmüşlerdir. Hatta bu köylerde yaşayan ahalinin sadece arazileri değil evleri de sular altında kaldığından, adı geçen köy sakinleri köylerini boşaltmak zorunda kalmıştır.1688/1689 yılında Edirne civarında meydana gelen sel baskını, Edirne’nin İlbeği, Yund, Hatipköyü, Umurbey, Şahinci, İneoğlu, Ahurköy, Karacaköy ve
Kiliseköy gibi köylerini önemli ölçüde etkilemişve bu bölgede ekili olan çayırları ve ürünleri tahrip etmiştir.Isparta’da 1780 yılında Gölcük Boğazı’ndan gelen sel, Tekke ve Yayla mahallelerinde tahribata yol açmıştır. Çelik Mehmet Paşa’nın ahfadından Said Paşa’nın idareciliği sırasında annesi Taçlı Hatun, Isparta’nın Dere Mahallesi’ne bir kanal yaptırarak sel baskınlarına karşı burayı korumaya çalışmıştır.
1820/1821 yılında Girit Adası’nda bir sel baskını meydana gelmiş ve bu baskının tesiri 1830/1831 yılına kadar devam etmiştir. Bu süre zarfında Girit Adası’nda ticari ve zirai hayat önemli ölçüde tahrip olmuştur. Müslüman halk günlük ihtiyaçlarını karşılamak için ellerinde bulunan mallarını ve mülklerini satmaya başlamıştır. Ancak Müslümanlara ait mülklerin en önemli alıcısı ada Hıristiyanları olmuştur. Bunun için Müslüman halktan Hıristiyanların eline
birkaç bin kese akçelik mülk geçmiştir. Malını satan halk, parasının bir kısmı ile ihtiyaçlarını gidermiş ve geri kalan kısmını da %12-15 oranla faize yatırmıştır.Bu esnada tefeciler de %30-40 faiz oranı ile halka para veriyordu. Ancak devlet tarafından %12-15 ile borç veren halk da tefeci olarak kabul edilmiş ve bunların müşteriden alacakları faizler ortadan kaldırılmıştır. Bu sebepten dolayı, Girit halkından bir grup Müslüman tarafından 17 Mayıs 1852 tarihinde Bab-ı Ali’ye
bir dilekçe gönderilmiştir. Ancak bu dilekçede ada Hıristiyanlarından bazılarının da imzaları bulunmakta idi. Bab-ı Ali’ye gönderilen bu dilekçede, kendilerinin şer’i devir ile para verdikleri, faizlerin kaldırılması ile kendilerinin ve bu şekilde para vererek hayatlarını devam ettiren dul kadınların perişan bir hale düşecekleri, Hristiyanların parasız kalan halkın mallarına sahip olacakları bildirilmiş ve Bâb-ı Âli’den bu konuda gerekli işlemin yapılması talep edilmiştir.
1828 yılında Manastır’da meydana gelen sel baskını sonucunda da, birçok tarlada ekili bulunan mahsuller zarar görmüştür. Bu nedenle yerel yönetim tarafından 200 çiftçi vergiden muaf tutulmuştur.
XIX. yüzyılın ilk yarısının sonlarında Isparta’da bir sel baskını daha meydana gelmiştir: 1848 yılında Isparta Çayı’ndan gelen sel, Isparta’nın Tabakhane,Fazlullah ve İskender mahallelerini tahrip etmiştir.Görüldüğü gibi, sel baskınları, afet bölgesindeki yerel halk ile yerel yönetimleri sürekli meşgul etmiştir. Ancak fert ve devlet hayatında sonuçları itibari ile derin izler bırakan sel baskınları konusunda, Türkiye’de fazla bir çalışma yapılmamıştır.
Bunun için burada Osmanlı Devletinin son döneminde Anadolu ve Rumeli’de meydana gelen sel baskınları üzerinde durulacak ve bu konuda devlet tarafından yapılan çalışmalara yer verilecektir.
2.OSMANLI DEVLETİNİN SON DÖNEMİNDE MEYDANA GELEN SEL BASKINLARI
Daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, Osmanlı Devletinin son döneminde de Anadolu ve Rumeli’de bulunan muhtelif yerleşim birimlerinde, yılın her mevsiminde ve bilhassa yaz ve ilkbahar aylarında çok sayıda farklı şiddet derecesinde sel baskını meydana gelmiştir. Burada konu bütünlüğünü sağlamak için Anadolu’da meydana gelen sel baskınları bir bölüm, Rumeli’de meydana
gelen sel baskınları da bir bölüm olarak verilecektir.

devam edecek....
 

Adalet

Moderator
Katılım
29 Nis 2009
Mesajlar
195
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C
Cevap: Osmanlı Devletinin Son Döneminde Meydana Gelen Sel Baskınlarında ne yapılırdı

2.1.ANADOLU’DA MEYDANA GELEN SEL BASKINLARI

Anadolu Coğrafyası’nda tarihin her döneminde, sel baskınlarının meydana geldiği bilinmektedir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Isparta’da bir sel baskını görülmüştür. Sel baskını Isparta Kasabası’nın Besilik ve Cedide mevkilerinde
meydana gelmiş ve bu mevkiler halkına zarar vermiştir.
Besilik ve Cedide mevkilerinde meydana gelen sel
baskınlarının önüne geçmek için, adı geçen bölgelerde bazı kısımların tamir edilmesi gerekiyordu. Bunun içinde 20 bin kuruş miktarında bir paraya ihtiyaç vardı. Ancak yerel halkın maddi gücü bu miktarda bir parayı ödemeye imkan
vermiyordu. Bunun üzerine Isparta (Hamid)
Meclisi tarafından, 20 bin kuruş miktarında bulunan tamir bedelinin hazineden karşılanması, Konya Vilâyeti’nden talep edilmiştir. Konya Vilâyeti de, Isparta Meclisi’nin bu talebini, Sadaret’e iletmiştir. Sadaret de bu konuyu Meclis-i
Vâlâ’ya bildirmiştir. Bu konuda Sadaret tarafından 4 Temmuz 1857 tarihinde Meclis-i Vâlâ’dan gelen yazıya göre işlem yapılması hakkında, Maliye Nezâreti’ne talimat verilmiştir.
XIX. yüzyılın son yıllarında Isparta Sancağı’nda bir sel baskını daha meydana gelmiştir. Bu sel baskını Isparta’nın Karaağaç Kazası’nda 48 saat sürekli yağan yağmurlardan sonra ortaya çıkmıştır. Meydana gelen sel şiddet ve
yoğunluğundan dolayı mecrasını terk etmiş ve kasabanın bir-iki mahallesini basmıştır. Baskın sırasında sel, köhne binalarda ve duvarlarda tahribat yapmıştır.Karaağaç Kazası’nda meydana gelen bu sel baskınında, nüfus kaybı meydana gelmemiştir. Fakat civarda bulunan tarla ve araziler su altında kalmıştır. Sel baskını sonunda 800 dönüm kadar arazi üzerinde ekili bulunan afyon bitkisinin,
hasar gördüğü tahmin edilmektedir. Karaağaç Kazası’nda meydana gelen sel baskını ve yapmış olduğu tahribat hakkında Isparta Mutasarrıflığı tarafından Konya Vilâyeti’ne gerekli malumat verilmiştir. Konya Vilâyeti de 8 Mart
1900 tarihinde bu konu hakkında, Dahiliye Nezâreti’ne bilgi vermiştir. Dahiliye
Nezâreti tarafından 25 Mart 1900 tarihinde de, Isparta’nın Karaağaç Kazası’nda meydana gelen sel baskını ve meydana gelen zarar hakkında, Maliye Nezâreti bilgilendirilmiştir.
Yine Hüdavendigar Vilâyeti’nin Karesi (Balıkesir) Sancağı’nın Bigadiç Kazası ve Aşıklar Köyü’nde sel baskını sonunda, halkın mahsulleri mahvolmuştur.Bunun için halk adına Mehmet isimli bir şahıs tarafından Dahiliye Nezâreti’nden
tohumluk ve yemeklik zahire talep edilmiştir. Bu talep üzerine, konu hakkında Sadaret tarafından Hüdavendigar Vilâyeti’nden bilgi istenmiştir. Karesi Mutasarrıflığı’nın vermiş olduğu bilgi üzerine, Hüdavendigar Vilâyeti tarafından
Sadaret’e verilen cevapta, mahsulleri tamamen sel baskını neticesinde mahvolan Bigadiç Kazası’nın ve Aşıklar Köyü’nün fakir ve muhtaç halkının ileride maişetlerinin temin edilmesi için mısır, kum darısı ve susam ile yemeklik için kafi miktarda zahireye ihtiyaçları olduğu, bunların tedarik edilmesi için
beş-altı bin kuruş miktarında bir para gerektiği, halkın Ziraat Bankası’ndan kredi ve itibar sahiplerinden borç para alma imkanının olmadığı, bunun için Girit’e yardım için toplanan kurban derisi bedelinin, borç karşılığı olarak harcanmasından
başka çare bulunmadığı ve mısır darısı yetişinceye kadar muhtaç insanlara tayinat verileceği bildirilmiştir. Bunun yanında Hüdavendigar Vilâyeti tarafından, yöre halkının tarik bedeli ile muhtelif vergilerinin tecil edilmesi de Sadaret’ten talep edilmiştir. Sadaret de Bigadiç Kazası ve Aşıklar Köyü’nde meydana gelen afet konusunda 4 Temmuz 1899 tarihinde Dahiliye Nezareti’nden
bilgi istemiştir. Sadaret’in bu isteği üzerine, Dahiliye Nezâreti tarafından 6 Temmuz 1897 tarihinde, mahsulleri sel baskınında mahvolan Bigadiç Kazası ve Aşıklar Köyü’nün fakir ve muhtaç halkına verilecek olan tayinat miktarı ve bunun günlük bedeli hakkında Hüdavedigar Vilâyeti’nden bilgi talep edilmiştir. XX. yüzyılın başlarında da Anadolu’nun bir çok yerinde şiddetli derecede sel baskınları meydana gelmiştir. 29 Haziran 1901 günü şiddetli yağan yağmurlar sonunda Sivas Vilâyeti’nin Tenus Kazası’nın (Altınyayla) Çayır Şeyhi Köyü’nde 30 hane yıkılmıştır. Ayrıca Çayır Şeyhi, Paltun, Sofular ve Kızılcakışla köylerinde bu yağmurlardan dolayı, meydana gelen sel baskını sonunda yüzden fazla koyun ve otuz-kırk civarında kara sığır telef olmuştur. Bunun yanında
tarım arazilerinde ekili bulunan ürünlerde de önemli miktarda hasar meydana gelmiştir. Yalnız sel baskını sırasında can kaybı meydana gelmemiştir. Sivas Vilâyeti tarafından 3 Temmuz 1901 tarihinde, meydana gelen sel baskını
ve ortaya çıkan zararlar hakkında Dahiliye Nezâreti’ne gerekli bilgi verilmiştir.Dahiliye Nezâreti de 11 Temmuz 1901 tarihinde, Sivas Vilâyeti’nde meydana gelen sel baskını ve ortaya çıkan tahribat hakkında, Sadaret’e malumat vermiştir.
Aynı dönemde Bursa’da da şiddetli yağan yağmurlar sonunda bir sel baskını meydana gelmiştir. Sel baskını sırasında kadın ve erkek altı kişi boğularak vefat etmiştir. Ayrıca 100’den fazla hane ve dükkan yıkılmış veya kısmen harap
olmuştur. Yerel yönetim tarafından şehir ve köyler ile bunların civarında meydana gelen zayiat ve hasarın tahkikatına devam edilmekte idi. Yine yerel yönetimce
fakir insanların iskan edilmesine çalışılıyordu. Hüdavendigar Vilâyeti de,Bursa’da meydana gelen sel baskını ve yerel yönetim tarafından yapılan çalışmalar hakkında 31 Haziran 1901 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ne bilgi vermiştir.
Bunun üzerine Dahiliye Nezâreti tarafından selden zarar görmüş olan insanların açıkta bırakılmaması, bu insanların iskan edilmelerine ve iaşelerinin sağlanmasına önem verilmesi Hüdavendigar Vilâyeti’ne emredilmiştir. Dahiliye
Nezâreti 4 Temmuz 1901 tarihinde de, Bursa’da meydana gelen sel baskını ve bu baskının yapmış olduğu tahribat ile yerel yönetim tarafından afet bölgesinde yapılan çalışmalar hakkında, Sadaret’e bilgi vermiştir. Bu arada Isparta Kasabası ile havalisine şiddetli yağan yağmurlardan dolayı,
kasabanın ortasından geçen çaya sığmayan sel suları, iki koldan kasabaya hücum etmiştir. Bunun sonucunda da birkaç adet hane ve dükkan tahrip olmuştur.Ayrıca sel baskını sonunda nüfus ve hayvan zayiatı da meydana gelmiştir.
Açıkta kalan ve ekserisi fakir insanlardan olan halk, akrabalarının hanelerine yerleştirilmiştir. Konya Vilâyeti tarafından 1 Temmuz 1901 tarihinde,selden zarar görmüş olan yerel halkın istirahat etmesine çalışıldığı ve
afetzedelerin maişetlerini temin etmeleri için, hazine tarafından yirmi beş bin kuruşluk bir yardıma ihtiyaç duyulduğu Dahiliye Nezâreti’ne bildirilmiştir. Dahiliye Nezâreti de Konya Vilâyeti’nin yardım talebini, 21 Temmuz 1901 tarihinde Sadaret’e iletmiş ve Sadaret’ten bu konuda gerekli işlemin yerine getirilmesini istemiştir.Ancak 27 Temmuz 1901 tarihinde Konya Vilâyeti tarafından, daha önceki yardım talebine cevap alınamadığı gerekçesi ile yirmi beş bin kuruşluk bir yardıma ihtiyaç duyulduğu, Dahiliye Nezâreti’ne bir defa daha bildirilmiştir.Konya Vilâyeti’nin bu talebi de 4 Ağustos 1901 tarihinde Dahiliye Nezâreti tarafından,Sadaret’e gönderilmiş ve bu konuda icabının yerine getirilmesi için gerekli emrin verilmesi istenmiştir
Bu arada daha önce Dahiliye Nezâreti tarafından Konya Vilâyeti’nin yardım talebi Sadaret’e bildirilmekle birlikte,22 Temmuz 1901 tarihinde Şûrâ-yı Devlet’e de gönderilmişti. Dahiliye Nezâreti’nin Şûrâ-yi Devlet’e gönderilen tezkiresi, 3 Ekim 1901 tarihinde Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nde görüşülmüştür.Burada yapılan görüşmede, selzedelerin maişetlerini temin için, adı geçen meblağın sarf edilmesi münasip ve muvafık bulunmuş, ayrıca bu konuda Konya
Vilâyeti ile Dahiliye ve Maliye Nezâretleri’ne malumat verilmesine karar verilmiştir.Bu konuda hazırlanmış olan mazbata, Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi tarafından, Sadaret’e gönderilmiştir. Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nin hazırlamış
olduğu mazbata, Sadaret tarafından hazırlanmış olan tezkire ile birlikte,8 Ekim 1901 tarihinde, padişaha sunulmuştur. Padişah da , Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nin talebini uygun bulmuş ve 31 Ekim 1901 tarihinde bir İrâde-i Seniye yayınlamıştır. Padişah irâdesinin yayınlanmasından sonra Sadaret tarafından,konu ile ilgili olarak Maliye ve Dahiliye Nezâretleri’ne bilgi verilmiştir.Dahiliye Nezâreti de 19 Kasım 1901 tarihinde, yirmi beş bin kuruşun harcanması konusunda padişah irâdesinin yayınlandığını Konya Vilâyeti’ne
bildirmiştir.Yine aynı dönemde Hüdavendigar Vilâyeti’nin Kütahya Sancağı’nda yağmurların yoğun bir şekilde yağması sonunda, Kıyan Çayı taşmıştır. Çayın taşması neticesinde meydana gelen sel baskını bir çok binaya, bir miktar hayvana
ve ambarlarda bulunan zahireye zarar vermiştir. Ancak baskın esnasında insan kaybı meydana gelmemiştir. Bu konuda Hüdavendigar Vilâyeti tarafından 29 Kasım 1901 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ne bilgi verilmiştir. Bunun üzerine, Dahiliye
Nezâreti tarafından, açıkta kalan insanların olması halinde bunların barındırılması konusunda, Hüdavendigar Vilâyeti’ne gerekli talimat verilmiştir.Dahiliye Nezâreti 3 Aralık 1901 tarihinde de, Kütahya’da meydana gelen sel baskını ve baskın sonunda ortaya çıkan zararlar hakkında, Sadaret’e bilgi vermiştir.13 Nisan 1902 günü de şiddetli yağan dolu sebebi ile Konya Vilâyeti’nin Burdur Sancağı’na bağlı Kemer Nahiyesi’nin Belenli, Kozca maa Çavdıryaka ve Bebekler Köyleri’nde 200 dönüm civarında afyon bitkisi tahrip olmuştur. Ayrıca dolu yağdıktan sonra bir sel baskını meydana gelmiş ve sel baskını sırasında 500-600 dönüm tarla üzerinde ekili bulunan, çeşitli tarım ürünü zarar
görmüştür. Dolu yağışından ve sel baskınından dolayı
meydana gelen zararlar hakkında, Konya Vilâyeti tarafından 26 Nisan 1902 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ne bilgi verilmiştir. Dahiliye Nezâreti de 19 Mayıs 1902 tarihinde Kemer Nahiyesi’nin Belenli, Kozca maa Çavdıryaka ve Bebekler Köyleri’nde meydana gelen afet ve bu sırada ortaya çıkan zararlar konusunda Sadaret’i bilgi sahibi etmiştir.
1908 yılında Trabzon Vilâyeti’nin Gümüşhane Sancağı’na bağlı Kelkit Kazası’nın İlzam Köyü’nde bir sel baskını meydana gelmiştir. Sel baskınında mekanları yıkılan güçsüz insanlar, yerleşmelerinin sağlanması için yerel yönetime
başvurmuşlardır. Ancak bu insanlar yerleşmeleri konusunda yapmış oldukları teşebbüslerden bir netice alamamışlardır. Bunun için İlzam Köyü ahalisi adına,köy muhtarı İbrahim tarafından, konu ile ilgili olarak, Meclis-i Mebûsân
Başkanlığı’na bir dilekçe gönderilmiştir. Bu dilekçe Meclis-i Mebûsân Başkanlığı tarafından 2 Haziran 1909 tarihinde, gerekli işlemin yapılması talebi ile Dahiliye
Nezâreti’ne havale edilmiştir.Dahiliye Nezâreti de 5 Haziran 1909 tarihinde,Trabzon Vilâyeti’nden, konu ile ilgili olarak gerekli incelemenin yapılmasını ve ortaya çıkacak duruma göre halka icap eden yardımın sağlanmasını, ayrıca yapılan
çalışmaların neticesinin bildirilmesini talep etmiştir.
24 Ekim 1909 gecesi şiddetle yağan yağmurlar sırasında meydana gelen yıldırımdan dolayı, İstanbul’un Etyemez Semti’nin Tramvay Caddesi’ndeki Mirliva Tahsin Paşa’nın, yine aynı caddede bulunan Bahriye yüzbaşılarından
Mehmet’in, emlak sahiplerinden Nuri ve Orman Dairesi çalışanlarından Sabri Beylerin haneleri üzerindeki telefon telleri ile fincanları kırılmıştır. Ayrıca merkez karakolundaki memur odasının telefon telleri de yıldırımdan dolayı hasar
görmüştür. İstanbul’un Belgrad mevkisindeki Hacı Vahidettin Mahallesi’nde bulunan şirket namındaki bakkal dükkanına da yıldırım isabet etmiştir. Bu esnada dükkanda bulunan tezgahtar Anastas ile Bahçıvan Yani’nin yanaşmalarından
Dimitri’nin kol ve ayakları, hafif derecede yaralanmıştır. Yaralı olan kişiler tedavi edilmiştir. Bu konuda İstanbul Polis Müdürlüğü tarafından 25 Ekim 1909 tarihinde Emniyet Umum Müdürlüğü’ne bilgi verilmiştir.Emniyet Umum Müdürlüğü de 28 Kasım 1909 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ni konu hakkında
bilgi sahibi yapmıştır.Beyşehir Kazası’nın Kurucaova Köyü’nde 26 Kasım 1909 Cuma günü sel baskını meydana gelmiştir. Baskın neticesinde 150 haneden ibaret olan köyün 85 hanesi ile ahırları ve zahire ambarları tamamen su içinde kalmıştır. Özellikle 50 hane afet anında hiç kullanılmayacak duruma gelmiştir. Neticede köy ahalisinden 293 kişi açıkta kalmış, hayvanları telef olmuştur. Sel sonunda çaresiz kalan köy ahalisi açlık ve sefalet içinde köyün tepelerine çekilmiştir.
1910 senesinde de Tokat’ta bulunan Behzat deresi sağanak bir yağıştan sonra taşmış ve sel suları bir kışlayı basarak bir gecede iki bine yakın kişinin ölümüne sebep olmuştur. Taşkının gece olması ve kışlayı ansızın basması ise, can
kaybının yüksek olmasına yol açmıştır.8 Aralık 1913 tarihinde başlayan ve on gün süre ile geceli gündüzlü mütemadiyen
devam eden yağmurlardan Adana’da bulunan Seyhan Nehri benzeri görülmemiş bir şekilde taşmıştır. Nehirde meydana gelen taşkın suları, nehrin etrafında bulunan settin uygun yerlerinden çıkarak, nehir kenarında bulunan bazı mevkileri basmış ve şehir içine girmiştir. Bu mevkilerde bulunan fakir ve aciz ahaliden seksen kişi boğulmaktan kurtarılarak,
belediye hesabına hanlara yerleştirilmiş ve istirahatları temin edilmiştir. Geri kalan halk ise yüksek mevkilere
çıkarılarak, buralarda barındırılmıştır. Sel baskını esnasında nehrin karşı yakasında bulunan hastanenin dış duvarı ile köprü arkasında bulunan kerpiç ve ottan yapılmış on bir ev ve şehir içinde kerpiçten yapılmış dört ev yıkılmıştır.Sel baskını sırasında, sel suları hastanenin güney kısmında bostancılık yapan bir şahsın kulübesini, ayrıca bu şahsın kendisi ile beraber üç kişilik ailesini götürmüş ve bunların akıbetleri hakkında bir bilgiye sahip olunamamıştır.Adana Vilâyeti tarafından, sel baskını hakkında 13 Aralık 1913 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ne bilgi verilmiştir39. Dahiliye Nezâreti de 23 Aralık 1913 tarihinde Adana Vilâyeti’ne selden zarar görenlerin iskanlarının ve istirahatlarının temin edilmesi, ayrıca taşkın zamanında lağım girişlerinin kapatılması konusunda talimat vermiştir. Yine Dahiliye Nezâreti, meydana gelen başka zararlar ile bu gibi afetlerin gelecekte meydana gelmemesi için alınacak olan tedbirler hakkında
Adana Vilâyeti’nden bilgi istemiştir.Bu arada yerel yönetim tarafından sel baskını sonunda meydana gelen zararların
tespit edilmesi için, köylere jandarma devriyeleri gönderilmiştir. Sel baskını sırasında meydana gelen ve jandarma devriyelerinin tarafından tespit edilen tahribat şöyledir. “İnablı Köyü’nün Mılan mevkisinde ve Eski Su Yatağı
ismi ile bilinen mahalde çadırda oturan Deli Duman Aşireti’nden üç çadır halkı toptan sele kapılmışlardır. Bu esnada adı geçen mevkide bulunan Adanalı Salcı
Kanber suya kapılan insanların yardımına koşmak üzere suya dalmış ve dört yaşlarında bir oğlan çocuğu ile yirmi beş yaşlarında bir kadını boğulmaktan kurtarmıştır. Bu arada kadın ve erkek toplam on altı kişi selde boğulmuştur.
Yapılan araştırma sonunda on dört kişinin cesedi bulunarak defnedilmiştir.Yalnız Abbas’ın zevcesi Hanım ile mahdumu Mehmet Ali’nin cesetleri bulunamamıştır.Ayrıca bu şahıslara ait üç inek ve bir merkep de sel baskını sırasında
kayıp olmuştur.” Elde edilen bu bilgiler Jandarma devriyeleri tarafından Jandarma Alay Kumandanlığı’na bildirmiştir. Jandarma Alay Kumandanlığı da konu hakkında Adana Valiliği’ne gerekli malumatı vermiştir.Adana Vilâyeti de, Adana’da meydana gelen sel baskını ve bunun yapmış
olduğu zararlar ile yerel yönetim tarafından afet bölgesinde yapılan çalışmalar hakkında 24 ve 25 Aralık 1913 tarihlerinde Dahiliye Nezâreti’ne bilgi vermiştir.Ayrıca Adana Vilâyeti tarafından, sel baskını sırasında zarar gören ambarlardaki
zahire miktarının henüz tespit edilemediği ve bu konu hakkında ileride malumat verileceği, Dahiliye Nezâreti’ne bildirilmiştir(25 Aralık 1913).15 Aralık 1913 tarihinde de Adana Vilâyeti’nin Mersin Sancağı’nda bir sel baskını meydana gelmiştir. Bu baskın sonunda iki bin lira civarında bir zarar ortaya çıkmıştır. Yine Mersin’de sel baskınından bir gün sonra, meydana gelen şiddetli fırtınada da ticari eşyalar ile pamuk balyaları taşıyan mavna ve kayıklar devrilmiştir. Bu esnada deniz araçlarında bulunan bütün eşyalar denize dökülmüştür.Denize dökülen malların bir kısmı karaya çıkarılmışsa da, dalgalar
sebebi ile meydana gelen zararın on beş bin lira civarında olduğu tahmin edilmektedir.Ayrıca ticari eşyaların büyük bir kısmının sigortası da bulunmamakta idi. Bu arada Mersin’e bağlı Tekmenli Köyü’nden Ahmet oğlu Veli, Termil Köyü
civarında şiddetli soğuk neticesinde donarak vefat etmiştir. Ayrıca Çanaklılar Köyü civarında bir sene önce yapılan köprü de, sel baskını sonunda kısmen yıkılmıştır. Bu konu hakkında Adana Vilâyeti tarafından 18 Aralık 1913 tarihinde,Dahiliye Nezâreti’ne bilgi verilmiştir.

devam edecek...
 

Adalet

Moderator
Katılım
29 Nis 2009
Mesajlar
195
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C
Cevap: Osmanlı Devletinin Son Döneminde Meydana Gelen Sel Baskınlarında ne yapılırdı

2.2.RUMELİ’DE MEYDANA GELEN SEL BASKINLARI
XX. Yüzyılın ilk yıllarında, Rumeli’de bulunan Osmanlı şehirlerinde şiddetli sel baskınları meydana gelmiş ve bu bölgede önemli tahribat yapmıştır. Bu dönemde Rumeli’de meydana gelen sel baskınlarından birisi, Manastır Vilâyeti’nin Pirlipe Kasabası’nda görülmüştür. Şiddetli yağan yağmurlardan dolayı Pirlipe Kasabası’ndan geçen dere taşarak 9 adet büyük, 2 adet küçük köprüyü yıkmış ve bir köprü ile 40 kadar İslam ve Hıristiyan halka ait olan haneyi tahrip etmiştir. Ayrıca sel baskını Pirlipe Kasabası’nın çevresinde bulunan üç bin dönüm
kadar ekili tarım arazisinde hasar yapmıştır. Yine Hancı Tanaşin isimli bir şahıs, sel sebebiyle yıkılmış olan hanın altından yaralı olarak kurtarılmıştır. Bu konuda Manastır Vilâyeti tarafından Dahiliye Nezâreti’ne gerekli malumat verilmiştir.Dahiliye Nezâreti de haneleri harap ve yıkılmış olan şahıslara yardım yapılmasını, yıkılmış olan köprülerin inşa edilmesini ve meydana gelen hasar miktarı hakkında bilgi verilmesini Manastır Vilâyeti’nden talep etmiştir. Manastır
Vilâyeti tarafından 6 Ekim 1901 tarihinde Dahiliye Nezâreti’ne, Pirlipe
Kasabası’nda meydana gelen taşkından dolayı on üç bin lira civarında hasar meydana geldiği, yıkılmış olan köprülerin inşasına başlandığı, hasara uğrayanların zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için vilayet merkezinden ve çevresinden yardım toplanmasına çalışıldığı bilgisi verilmiş, ayrıca gerekli görüldüğü takdirde merkezi yönetimden de yardım talebinde bulunulacağı ifade edilmiştir.Dahiliye Nezareti de 10 Ekim 1901 tarihinde, Pirlipe Kasabası’nda meydana gelen sel baskını ve baskın sırasında ortaya çıkan zarar ile yerel yönetimin afet
bölgesinde yaptığı çalışmalar hakkında, Sadaret’i haberdar etmiştir.
Bir müddet sonra Manastır Vilâyeti halkından toplanan yardım parası ile yüzden fazla hane inşa edilmiştir. Ayrıca selden zarar görmüş olan bir miktar insan da bu hanelerde iskan edilmiştir. Ancak Pirlipe selzedelerinden bazıları,şimdiye kadar kendilerine yardım yapılmadığı, hanelerinin inşa edilmediği ve son derece sefalet içinde kaldıkları konusunda Sadaret’e şikayette bulunmuşlardır.Bu insanlar Sadaret’ten hanelerinin inşa edilmesini ve bir an evvel iskan edilmelerini talep etmişlerdir. Pirlipe halkının bu talebi, Sadaret tarafından Dahiliye
Nezâreti’ne iletilmiştir. Dahiliye Nezâreti de 18 Ocak 1902 tarihinde, bu insanların acil olarak iskan edilmeleri için gerekli tedbirin alınması konusunda Manastır Vilâyeti’ne talimat vermiştir.1907 yılının Nisan ayında da Rumeli Vilâyeti Müfettişliği’ne bağlı vilâyetlerde(Vilâyet-i Selase) önemli ölçüde sel baskınları görülmüştür. Bu bölgede ilk sel baskını Selânik Vilâyeti’nde meydana gelmiştir. Meydana gelen sel baskını Selânik Vilâyeti’nin merkezi ile Selânik Vilâyeti’nin Gevgili ve Demirhisar kazalarında çok büyük hasar yapmıştır. Selânik Vilâyeti’nde meydana gelen bu sel baskınında 44 köy ve bu köylerde yaşayan 20.328 kişilik kadın ve erkekten meydana gelen bir nüfus su altında kalmıştır. Bu insanlar sel baskını sonunda her türlü geçinme vasıtalarından mahrum ve kötü olaylara maruz kalmışlardır.
Bu arada belediye tarafından sel baskınında zarar görmüş olan halkın iaşesi için, 15 bin kuruş sarf edilmiş ve bunun için belediye sandığında para kalmamıştır.Bu arada bölgenin zengin insanları olan arazi ve çiftlik sahipleri de, sel baskını sonunda yardıma muhtaç bir hale düşmüşlerdir. Bundan dolayı bu insanlardan yardım toplama imkanı da bulunmamakta idi. Bu durum Selânik Vilâyeti tarafından Rumeli
Umumi Müfettişliği’ne bildirilmiş ve müfettişlikten
selzede halkın beş-on günlük nafakalarının temin edilmesi için yardım talebinde
bulunulmuştur. Bunun yanında Selânik Vilâyeti tarafından
12 Nisan1907
tarihinde, selden zarar görmüş olan halkın her türlü iaşe ve istirahatlarının temin edilmesi için, gerekli tedbirlerin alındığı ve vilâyet çevresinden yardım toplanmasına başlandığı, ancak vilâyetin önemli bir bölümünde büyük hasar meydana geldiğinden dolayı, toplanan yardım ile selden zarar görmüş olan insanların
kurtarılmasının ve yerleşmelerinin temin edilmesinin mümkün olmayacağı Sadaret’e bildirilmiş ve Sadaret’ten kafi miktarda para talep edilmiştir.Selânik Vilâyeti’nin bu talebi üzerine, Sadaret tarafından bir mazbata hazırlanmış ve bu mazbata 12 Nisan 1907 tarihinde padişaha arz edilmiştir. Sadaret tarafından hazırlanan mazbatada, “ Selânik Vilâyeti dahiline 44 köyde 20 bin kadar kadın ve erkek nüfusun su taşkını sebebi ile maişet vasıtalarından mahrum
oldukları, şimdiye kadar belediyece bu insanların iaşelerinin temini için bir hayli para sarf edildiği, ancak belediyenin parasının kalmadığı ifade edilmiş ve İzmir selzedeleri için Şehremaneti’nde müteşekkil hususi komisyon tarafından toplanmış ve halen toplanmakta bulunan yardım parasından 500 Osmanlı Lirası’nın,bu para mevcut olmadığı takdirde adı geçen komisyonca, borç olarak tedarik edilecek olan aynı miktar paranın, 13 Nisan 1907 tarihinde telgraf poliçesi ile Selânik Vilâyeti’ne gönderilmesi” talep edilmiştir. Sadaret’in bu talebi Padişah tarafından uygun görülmüş ve bu konuda 13 Nisan 1907 tarihinde bir İrâde-i Seniye çıkarılmıştır.Bir müddet sonra Rumeli Vilâyeti Müfettişliği’ne bağlı vilâyetlerde (Vilâyet-i Selase) bir sel baskını daha meydana gelmiştir. Ancak bölgedeki köprüler su altında bulunduğundan dolayı, yerel yönetim tarafından sel baskını sonunda ekili olan tarım arazilerinde meydana gelen hasar miktarı tespit edilememiştir.
Bu arada haneleri yıkılmış, hayvanları ve ambarlarındaki zahireleri telef olan insanların sefaletlerini hafifletmek için, on iki bin liraya ihtiyaç bulunmakta idi.Bunun için Rumeli Vilâyeti Müfettişliği tarafından, yerel halktan yardım toplanmaya başlanmış ve halktan toplanan yardım miktarı iki bin lirayı aşmıştı. Bu arada müfettişlik, halktan toplanan yardım miktarının üç bin liraya ulaşacağını
ve selden zarar görmüş olan insanlara, belediyeden de üç bin lira miktarında bir paranın sarf edilmesinin mümkün olacağını hesaplamakta idi. Bu maddi kaynakların yanında Rumeli Vilâyeti Müfettişliği tarafından 26 Nisan 1907 tarihinde Sadaret’ten, Mesarif-i Gayr-i Melhuze Tertibi’nden altı bin beş yüz liranın,Şehremaneti’nden beş yüz liranın ve Ziraat Bankaları gelirlerinden de üç bin liranın sarf edilmesine izin verilmesi talep edilmiştir. Böylece bu paralar tedarik edildiğinde, Rumeli Vilâyeti Müfettişliği’nin ihtiyacı olan on iki bin liraya ulaşılmış olacaktı.Rumeli Vilâyeti Müfettişliği’nin bu talebi Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’da görüşülmüş ve uygun görülmüştür. Ayrıca Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ tarafından,
bu konuda gerekli işlemin yapılması için Rumeli Vilâyeti Müfettişliği ile Ticaret ve Nafia Nezâreti’nin bilgi verilmesine karar verilmiştir.
(27 Nisan 1907)
Rumeli
Vilâyeti Müfettişliği’nin talebine, Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’nın olumlu karar vermesi sonucunda hazırlanmış olana mazbata, Sadaret tarafından 28 Nisan 1907 tarihinde padişaha arz edilmiştir. Padişah tarafından da Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’nın almış olduğu karar yerinde bulunmuş ve 29 Nisan 1907 tarihinde
konu ile ilgili olarak İrâde-i Seniye yayınlanmıştır.

devam edecek...
 
Üst