Nemelâzım be abi..!

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Nemelâzım be abi..!
Osmanlı’yı parçalanma sürecine sokan o kadar sebep var ki, bu konuda çok şey söylenip yazıldı: Yeniçeri Ocağı’nın yozlaşması, Fransız İhtilali’nin etkileri, Sanayi Devrimi’nden geri kalınması, Misyoner faaliyetlerinin yayılması… bunlar, “sebepler zinciri”nin sadece birkaç halkasıdır. Bu sebeplerin hepsinde mutlaka doğruluk payı vardır ancak; Osmanlı’yı felakete sürükleyen asıl neden, bizzat kendisidir. Osmanlı, Osmanlı olmaktan çıkıp; kendi kimliğinden, öz benliğinden uzaklaştığı için akıbeti hüsran olmuştur. Manevî hastalıklar “insan ağacına düşen kurt” misali toplumun çekirdeğini âdeta kemire kemire çürütmüş ve nihayetinde Koca Çınar’ın kendiliğinden parçalanması kaçınılmaz olmuştur.
***
Bu tehlike, Osmanlı’nın en ihtişamlı olduğu dönemlerde dahi dile getirilmiştir. Misal vermek gerekirse, Kanuni Sultan Süleyman, dünyada emsalsiz bir iktidarın padişahı olduğu halde milletin, memleketin ahvâl ve sonunu kara kara düşünmüş;
– “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı acaba?” diye endişeli düşüncelere dalmıştır...
Kanuni, içinden çıkamadığı, etrafından tatmin edici bir cevap alamadığı bu tür meselelerde her zaman soluğu, âlim, fâzıl, kâmil insanların kapısında almıştır. Bu kamil insanlardan biri de Yahya Efendi Hazretleri’dir. Padişah, sonunda, kendisini endişeye sevkeden bu düşüncesini büyük âlim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Maneviyatına, ilmine, keşfine, kerametine inandığı Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir. Mektupta Yahya Efendi’ye şöyle sorar;
– “Sen ki, ilahi sırlara vâkıfsın. Bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?”.
Mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise çok kısa ve fakat insanı şaşırtıcı mahiyettedir; Padişaha der ki:
– “Nemelazım be Sultanım!”…
***
Yahya Efendinin cevabını hayretle okuyan Sultan Süleyman, buna hiçbir mana veremez;
– “Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir sır mı vardır?” diye düşünür. Nihayet kalkar Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gelir ve halini arz eder:
– “Ne olur efendim, mektubuma cevap veriniz. Bizi geçiştirmeyiniz, sorumuzu ciddiye alınız”.
Yahya Efendi şöyle bir bakar:
– “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak elde mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça söyledim” der.
Padişah şu karşılığı verir:
– “İyi ama ben bu cevaptan birşey anlamadım efendim. Sadece ‘Nemelazım be sultanım’ demişsiniz. Sanki, beni böyle işlere karıştırma, der gibi”.
Yahya Efendi, hikmeti hikmet sahibinde arayan bu büyük padişaha işin sırrını şöyle açıklar:
– “Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de ‘nemelazım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir”…
***
Dönelim bize…
Osmanlı’nın torunları olan kendimize şöyle bir bakalım…
Dün atalarımız, devletin en güçlü olduğu muhteşem dönemlerinde dahi, devletin sonunu, milletin akıbetini merak etmişler; nemelazımcılığın Osmanlı’yı nereye sürükleyeceğini kara kara düşünmüşler. Bugün insanımız ise, ülke parçalanmanın eşiğine gelmesine rağmen ne yazık ki, duyarsızlığını sürdürmektedir. Nemelazımcılık toplumun tamamını sarmış, vatandaş en temel hassasiyetlerini dahi yitirmiştir. Ne acıdır. Bu topraklarda Türk bayrağının yanında, AB’nin Haçlı bayrağı da egemen olarak dalgalanacak fakat, Türk insanı “nemelazım be abi” diyecek. Topraklarımız ecnebilere haraç mezat satılacak ama, milletin ağzından, “nemelazım, benim evime barkıma, bağıma bahçeme kimse dokunmasın yeter” çıkacak. Elin gâvuru gelecek benim ülkemin zenginliklerini sülük gibi sömürecek; memlekette fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkacak ama, sen, “nemelazım benim işim, aşım var” deyip yan çizeceksin. Elin papazı, hahamı, keşişi gelip benim ülkemde fitne yuvaları açacak, gençliğimiz misyonerlerin tuzağına düşecek; vatandaş; “nemelazım canım, ben kendimi korurum” diye sesini soluğunu çıkarmayacak… Hırsızlıklar, yolsuzluklar, rüşvetler, adam kayırmalar, vergi kaçırmalar, cinayetler, tecavüzler almış başını gidiyor fakat, ne yazık ki insanımız nemelazımcı….
***
Bu kokuşmuşluğa, bu çürümüşlüğe, bu nemelazımcılığa Koca Osmanlı dayanamadı, bakalım Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha ne kadar dayanabilecek..! Allah akıbetimizi hayreylesin.

Oğuz Köroğlu
__________________
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
paşam :bana dokunmayan yılan bin yaşasın derler ama bilmezlerki ,o yılan bir gün onlarıda sokar.bunuda ancak zehri aldıklarında anlarlar.
 

ARIKBUKA

Halkla İlişkiler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
920
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Osmanlı hatayı soyunun başına soysuzları getirerek yaptı.Persten akıl hocası, yahudiden müslüman kasası, ermeniden ticaret erbabı olursa acı son kaçınılmaz olur.Soyundan başkasına güvenme!
 

freasde

New member
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Nemelâzım be abi..!

Arkaşlar osmali için Türkler savaşlarda harçanabilir birer savaşcilardi. Ermenilere milleti sadika ünvani verildi herşeyden muaf oldular.
Kürtler ise savaşlara sokulmadi muaf tutuldu .
Digerlerini hiç saymiyorum ....
şimdi bakin degişen ne hiç koca bir hiç
 

BAHAR

Dost Üyeler
Katılım
2 May 2008
Mesajlar
841
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
istanbul
Cevap: Nemelâzım be abi..!

Devrem herşey daha güzel olacak inanıyorum varol....
 
Üst