“Örgütlü suç” dendiği zaman, herkesin aklına “Mafya” gelir.Mafya sözcüğüyse çoğu insana Amerikan Mafyasını çağrıştırır.Başında bir babanın bulunduğu , pembe dizilerdeki aileleri andıran bir Büyük iş ailesi!
ABD dünyanın en büyük finans imparatorluğu olduğu için,pek çok insan Amerikan Mafyasının da en varlıklı ve en büyük suç örgütü olduğunu düşünür.Bu doğru değildir. Amerikan Mafyası kendi kökünü de oluşturan Sicilya Mafyasından daha küçük bir yapılanmadır.
Şimdi Mafyanın Sicilya’daki köklerine ve onun uluslar arası yayılımına bir göz atalım.
Ticari nitelikli,örgütlü suçun,günümüzde Britanya nın bile önünde,dünyanın yedinci büyük ekonomik gücü olmuş İtalya da serpilip gelişmesinin nedeni nedir,
Her şeyden önce bir noktayı doğru koymak gereklidir.Her suç örgütü Mafya değildir! Bu saptama,başka suç örgütlerinin de bulunduğu İtalya için bile geçerlidir.
Ve dünyada Mafya dışında pek çok suç örgütü vardır.
Gerçek Mafyanın kökleri,en büyük kazançları elde ettiği ve örgütlenme tabanını oluşturan Sicilya dadır.
MAFYA SÖZCÜĞÜ NE ANLAMA GELİYOR
“Mafya” sözcüğünün anlamını da,kökenini de kimse bilmiyor.
Mafya ya karşı yürütülen en büyük duruşmalarda itham edilen kişiler,yalnızca örgütle üye olduklarını değil,aynı zamanda Mafyanın varlığını da reddetmişlerdir.(çok açık nedenlerle).
Mafya sözcüğünün kökeni konusunda pek çok varsayım öne sürmüştür,ama bunların pek azı inandırıcıdır.
İlk Mafya üyelerinin (Mafyoso ların)1282 ayaklamasında Fransızlara karşı savaşan ve “Sicilya nın Akşam Yıldızları” olarak bilinen ortaçağ şövalyeleri olduğu söylenmiştir.
Buna göre,Mafyada İtalyanca daki yazışmayla MAFİA sözcüğü, isyancıların savaş naralarının bir kısaltmasıdır.
Morte AiF rancesi I talia A nela
(Fransızlara ölüm,diye haykırır İtalya!)
Kökenlerini Sicilya tarihinin şanlı bir olayıyla bağlantılandırmak, Sicilya nın bağımsızlık meselesini kendi kendi çıkarları için çarpıtan Mafya ya çok uygundur.
Mafya adı, devrimci bir milliyetçi olan Giuseppe Mazzini (1805-72) yle de açıklanmaya çalışılmıştır.
M azzini A utorizza F urti I ncendi A vvelenamenti
(Mazini hırsızlık, kundakçılık ve zehirlemeyi onaylıyor!)
Buna benzer efsaneler, Mafya’nın mason locaları ve gizli devrimci cemiyetlerle ittifak halinde bulunan bir örgüt olduğu yolundaki düşünceleri güçlenmiştir.
Mafya suçlaması, ilk kez 1965 yılında yasadışı tahsilat yapanlara (Manutengoli) karşı. Palermo Mahkemelirinde açılan davalarda öne sürülmüştü.
Bu terim 1875 yılından itibaren başka dillere de girmeye başladı.
SİCİLYA AKDENİZİN ORTASINDA FARKLI OLANLARIN KOLONİSİ
Mafyayı anlayabilmek için önce onun serpildiği toprakları yanı Sicilya’nın tarihine bir göz atmamız gerekir.Sicilya tarih boyunca ardı arkası kesilmeyen pek çok saldırı ve işgallere maruz kalmıştır.
Önce M.Ö. sekizinci yüzyılın ortalarında Yunan kolonicileri ve liste şöyle sürüp gider.
Kartacalılar,Romalılar;Bizanslılar,Araplar,Normanlar,Cermen boyları, Aragon hanedanı, Katalanlar,İspanyollar… ve nihayet İtalyan ana karasından gelenler bu kolonilerin saldırgan ve işgalcilerin her biri adanın zengin kültürel geçmişine katkıda bulundu.
Ve bu yabancı güçler Sicilyaların sırtına ağır vergiler yüklerken adanın, Buğday;İpek,Pamuk,Şeker kamışı ve Sülfür gibi doğal kaynaklarını sömürürler.
Ardı ardına gelen sömürgeci idarelerin Sicilyaların yabancılara karşı genel bir güvensizlik duymalarına önemli bir etkisi olmuştur.Ama bu isyanlar rastlantısal nitelikte idi.(1647 deki Palermo kıtlık ayaklaması örneğinde olduğu gibi) yerel sorumlulara yönelikti. Yaygın kanının aksine bu tür başkaldırıların ardında, örgütlenmiş bir ayrılıkçı yada milliyetçi ideoloji bulunmuyordu.
İTALYA BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI
İtalya,1960 yılına kadar dağınık durumdaki küçük devletlerden oluşan bir ülkeydi.Kuzeyde,II. Viktor Emmanuel (1820-78) in yönetimindeki Piedmont Krallığı birleşme sürecinin itici gücü oldu.Sicilya, 1848 de , adayı Napoli den yöneten Bourbon kıralına karşı başarısız bir ayaklanma girişiminde bulundu.
Bağımsız devrimci Giuseppe Garibaldi (1807-82) 11 Mayıs 1860 da, ünlü çetesi Mille (Binler) İLYE BİRLİKTE Marsala da adaya çıktı.Kendi kuvvetlerinden kat kat üstün durumdaki Bourbon ordusuna karşı parlak bir gerilla savaşı yürüttü.Bu orduyu kısa sürede yenmeyi başardı ve yönetime Kral Viktor Emanuel adına el koyarak bir dikta rejimi kurdu. Sahip olduğu karizma sayesinde,ona bir aziz gibi toplamaya başlayan, şaşkın durumdaki Sicilyaların desteğini kazandı.
Garibaldi, 1860 Ekiminde İtalyan Birliğine katılma konusunda halk oyuna başvurdu. Sicilya halkının % 99.5 gibi mutlak bir çoğunluğu özerklik seçeneğine karşı Piedmont Kralının idaresindeki bir İtalyan Birliğine katılmaktan yana oy kulandı.Ancak Sicilyalılar, kendilerine bir sömürge gibi davranan bu yeni hükümdarlarından kısa bir sürede nefret etmeye başladılar. Dahası, Kuzey İtalya endüstrinin gelişmesi sayesinde giderek zenginleşmeye başlarken, Sicilya ve Güney İtalya toplumsal ve ekonomik bir durgunluk içine girdi,ki bu durumda Mafyanın güçlenmesine yardımcı oldu.
Şimdi İtalyan birliğinin kurulduğu 1860 yılında Batı Sicilyada Corleone kenti yakınlarındaki küçük bir kasabada Mafyanın dünyasına bir göz atalım.
Topraksız bir köylünün oğlu olan Franco otlak ihlalleri,hayvan hırsızlığı ve şantaj gibi suçlara karışmış bir haydut çetesine katılır.
BENVENUTO AİLESİ
Benvenuto’lar bir kahya ailesidir. Franco’nun ailesini bir rakip gibi görürler. Benvenuto’ların çiftlik muhafızlarından biri Franco’nun babasını bir patikada görür ve ölümle tehdit eder. Zeytin ağaçlarının tüm dallarını kesmişlerdi. Bu bir işaretti. Başka işaretler de bırakabilirlerdi tabi, eşeklerin ya da katırların bacaklarını kırmak, ya da bir koyunun gırtlağını kesmek gibi.
Eski bir Sicilya atasözü şöyle der; “tehdit eden kişi öldürür de!.” Mafya ancak son çare olarak cinayete başvurur. Mafya cinayetlerinin çoğu, kurbanın kaderini önceden bildiği, “bildirilmiş ölüm” öyküleridir.
Benvenuto’lar Franc’yu bulamayınca babasını ve üç erkek kardeşini öldürdüler.
Franco dağa çıktı ve bir haydut çetesine katıldı. Benvenuto’lar bu cinayetler yüzünden asla yargılanmadılar. Sonunda hapse giren de Franco oldu.
Yöre halkının gözünde, Franco’nun bir gün dönmesi ve cinayetlerin sorumlusu, yaşlı Salvatore Benvenuto’dan intikam alması doğaldı.
Franco 1871 yılında geri döndü. Bir takım sığırları Salvatore Benvenuto’nun tarlasına saldı. O sıralarda 72 yaşındaki Salvatore, bir arkadaşıyla birlikte tarlasındaki zararı tespit etmeye gitti.
Franco Salvatore’yi bekliyordu. Küçük bir patika üzerindeki bir dönemeçte, Salvatore’nin bindiği katıra atladı.
Katırın sırtında yol alırken Franco yaşlı Salvatore’yi yavaş yavaş doğradı. Franco kaçmayı başarmasına rağmen, birkaç yıl sonra yakalanarak ömür boyu hapse mahkum edildi.
Franco bir sığır hırsızı, otlak haklarını ihlal eden ve zaman zaman zenginleri soyan bir haydut olabilir, ama bir mafya üyesi değildi.
Onun kanun dışı eylemleri, bölgedeki yeni ağaların hakimiyetini tehdit ediyordu.
1812’de feodal düzenin lağvedilmesi ve 1860’da kilise topraklarının dağıtılması, küçük toprak sahiplerinin, topraksız köylülerin ve tarım işçilerinin yararlanması için gerçekleştirilen reformlardı.
Bir toprak reformu olarak amaçlanan adım, sonuçta yalnızca kırsal bir girişimci sınıfın işine yaradı. Köylülerin feodal dönemde en azından hayvanlarını otlatmak, ağaç kesmek ya da avlanmak için yararlanabildikleri kamu toprakları, arazilerini genişletmek konusunda doymak bilmez bir hırsa sahip kahyaların eline geçti.
Yöre halkının kamu topraklarından yararlanamadığı koşullarda, Franco gibi küçük çiftçilerin farklı gelir kaynaklarına yönelmeleri anlaşılabilir bir gelişmedir.
Bu haydutlar yeni zenginlere karşı ani saldırılar düzenliyor ve ele geçirdikleri ganimetin bir bölümünü fakirler arasında dağıtıyorlardı. Ama bölgeden geçen yolcular ve tüccarlar da zaman zaman bu saldırılardan nasiplerini alıyorlardı.
Sonunda Benvenuto ailesinin başı da Castelli çetesiyle belaya girdi. Castelli’ler, yükselmekte olan Turoni ve Rubino adlı Mafya aileleri tarafından kullanılan, gaddarlıklarıyla nam salmış haydutlardı.
PARTİTO
Mafya ağının yapısına ilişkin modelimiz henüz eksik: Mafya’nın çalışabilmesi için yukarıdan, yani siyasi hamiler tarafından da korunması gerekir. Buna karşılık Mafya da onları destekler. Mafya, zirveyle taban arasındaki katlarda aracılık ederek bir güç simsarı işlevini üstlenir.
Mafya ile daha yukarıdaki politik güçler arasındaki bu ilişki biçimine partito adı verilir. Bu ilişkiye ek olarak, gerek Mafya üyeleri gerekse müşterileri tarafından uyulan sessizlik yasası, Mafya’nın işlediği suçlar yüzünden cezalandırılmasını önler.
Daha açık bir ifadeyle Mafya Siyasi Hamilerine oy ve rant yoluyla güç sağlarken, onlar da bunun karşılığında Mafya’yı polisler ve yargı karşısında koruma altında tutar.
ŞEREFLİ ADAMLAR
Köken itibariyle Mafya, Batı Sicilya’nın tarıma dayalı küçük kasabalarında etkinlik gösteren ve beyefendi ya da şerefli adamlar nitelemesiyle saygı gören yerel eşrafın üyelerinden oluşuyordu.
Mussomeli eşrfından Genco Russo da kendini bu şerefli adamlardan biri olarak görüyordu.Söylemlerine bir bakalım:
“Benim yaradılışım böyle, art niyetlerle hareket etmem ben. Senin kim olduğun hiç önemli değil, benden yardım istersen yardımcı olurum. Bu benim tabiatım, insanlığım. Biz böyle yaratılmışız. Dostluk elimi herkese uzatırım. Buna benim karakterim, mizacım da diyebilirsin. İnsanlar kendilerini benimle özdeşleştirirler. Yoksa her başı sıkışan neden bana koşsun? Adamın biri bana gelir. X şahısla aramda görülecek bir hesap var, bana yardımcı olur musun diye sorar. X ile konuşup onu ikna ederim, burada ya da onun yerinde. Bu bütünüyle diplomasi meselesidir. Barış sağlarız. Ben kimseye borumu çaldırmaya çalışmıyorum. Şunu açıkça koyalım ortaya. Beni görmek için bunca yoldan geldin. O halde sana konukseverlik göstermek benim görevim. Ben hiçbir zaman bencil ve hırslı olmadım. Daima herkese kucak açtım. Politikayla ilgim mi? Yalnızca hayırlı bir iş yapmış olmak için. Bundan benim hiçbir çıkarım yok. Başkalarının işine burnumu sokmam ben. Rahiplere saygılıyım. Dine saygılıyım. Ne olursan ol sana saygı duyarım. Gelip benden bir yardım istemen yeterli. İstediğini olmuş bil. Hayır diyemem ben. Senin kim olduğun, işinin güçlüğü hiç önemli değil. Ben yardım isteğini reddedemem. Başka insanlara yardım etmek benim görevim. Minnet ve dostluk zorla kazanılmaz. Senin de bir karşılık beklediğin zamanlar olur. İnsanlar seçimlerde kime oy vermeleri gerektiğini sorarlar, çünkü bana danışmak ve minnettarlıklarını göstermek zorunluluğu hissederler. Karanlıkta önlerini göremedikleri için, kendilerine hayrı dokunmuş birini izlemek isterler. Söz gelimi yarın ekinlerimi, hayvanlarımı, her şeyimi bırakıp Agregento’ya gideceğim ve sınavlarını geçebilmesi için bir kişi hakkında bir iki iyi söz söyleyeceğim.”
Genco Russo’nun bu bakışı, 1960’larda Batı Sicilya’nın kırsal bölgelerinde yaşayan nüfusun çoğunluğu tarafından paylaşılıyordu. Ve bu Genco ile ilgili; “onun yöredeki anlaşmazlıklarda arabuluculuk yaptığı, insanların hayatlarına kolaylıklar sağladığı, onlara yardımcı olduğu ve Palermo’daki önemli politikacılarla arasının iyi olduğu” şeklinde halk şarkıları bile yazılmış ve söylenegelmiştir.
SOSYAL ADALETİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ
Russo ve ondan yardım isteyen insanlar arasındaki ilişki bir konuya açıklık kazandırıyor. Mafya, bir örgütlenme olmaktan ziyade bir fikirdir. “Gizli bir Cemiyet” ya da geniş çaplı bir suç çetesinden ziyade bir yaşam biçimidir. Bir düşünce tarzıdır.
Mafya’nın iş görebilmesi için gereken koşullar;
1-Yaygın (hayali) akrabalık ilişkileriyle birleştirilmiş gerçek akrabalık bağları yani bir yanda meşru akrabalık, diğer yanda Mafya vesayeti eyleminin yerel özerkliğini merkezi devletin ve onun yöredeki temsilcilerinin (polisin) müdahalesinden korur.
2-Siyasi hamilerin korumasında, kilyentalizm temeli üzerine oturtulmuş “yardımlaşma programları” yürüten Mafya ailelerinin gevşek yapılanması (cosche) Mafya topluluklarının gösterdiği başarılı toplumsal etkinliğin bir özelliğidir.
3-Şiddet, yalnızca çekirdek ailelere özgü bir meşru savunma yöntemi değildi. Kırsal bölgelerdeki haydutlar ve çeteciler de (ki bunlara zaman zaman “sosyal haydutlar” da denilmiştir), şiddet yoluyla “servetin yeniden dağılımını” sağlayarak, adaletsiz bir toplumda sosyal adalet için duyulan gizli özlemi yönlendirmeye çalışmışlardı. Haydutlar kırsal bölgelerde, daima belirli bir şiddetin uygulayıcılarıydılar. Ancak şimdilerde Kalabria ‘Ndrangheta’sının tam anlamıyla bir endüstriye dönüştürdüğü şantajcılık ya da adam kaçırma gibi Mafya’ya mal olmuş yöntemleri ilk uygulayanlar bile olsalar, bu tür haydut çetelerini Mafya’yla karıştırmamak gerekir.
MAFYA VE FAŞİZM
1922 yılında Benito Mussolini iktidara geldi ve bunu izleyen 21 yıl boyunca ülkede baskıcı bir dikta rejimi hüküm sürdü. İtalya’nın bu yeni faşist efendileri, Mafya’nın Sicilya’daki boğucu tekeline ve İtalyan toplumunu kıskıvrak sarmaya başlayan kollarına hoşgörü gösteremezlerdi.
Palermo’nun faşist valisi Cesare Mori 1926 ve 1927 yıllarında, Mafya’ya karşı topyekun bir savaş başlattı. Mori bu savaşta, binlerce suçsuz insanı hiçbir mahkeme kararı olmadan tutuklatıp, işkenceden geçirmek de dahil, bilinen tüm engizisyon yöntemlerini kullandı.
Bu sırada bir çok Mafya üyesi de hapse atıldı, uzak adalara veya kuzey İtalya’ya sürgün edildi. Tarihin bir ironisi sonucu, Kuzey İtalya’ya sürgüne giden bu Mafya üyeleri, 2. Dünya Savaşı sonrası bulundukları yerlerde Mafya’nın çıkarlarını geliştirmek için son derece uygun konumlara geldiler.
Mori, acımasızlığını vardırdığı boyutlarla kamuoyunu çok etkilemesine karşın, genel inancın tersine, Mafya’nın “kökünü kazımayı” hiçbir zaman başaramadı. Mafya’nın klasik “aracılık” işlevleri (yerel seçimleri etkilemek gibi), geçici bir süre ortadan kalktı.
Pek çok Mafya üyesinin siyasi hamileriyle ilişkileri, kendilerini tutuklanmaktan kurtaracak kadar güçlüydü hala.
Bazıları Tunus’a kaçtılar ya da ABD’ye sığınarak Amerikan Mafyası Cosa Nostra’yı güçlendirdiler.
Ve nihayet bir kısmı da bir tür iç göç gerçekleştirerek, faşizmin yerel önderleri kılığına büründüler; ta ki, faşist rejimin 1943 yılında çökmesinin ardından yine gerçek renkleriyle ortaya çıkıncaya dek.
KÜLHANBEYLİĞİ
Padişah 3. Selim’in 1792 yılında imzalanan Yaş Antlaşması’ndan sonra Devlette başlattığı ıslahat uygulamalarının genel adı Nizam-ı Cedid’tir. Yeni Düzen anlamına gelen bu uygulamalar çerçevesinde 1807 yılına kadar yapılan yenilikler devre damgasını vurmuştur. Bu devirde oluşturulan modern Ordu da bu adı almıştır.
Nizam-ı Cedid ordusunun kurulmasından 34 yıl sonra 1826 yılında Sultan 2. Mahmut yeniliklere karşı çıkan Yeniçeri Ocağını kaldırmıştır. Ordudan ayrılanlar yirmişer, otuzar kişilik gruplar halinde mahallelerdeki esnaflara dadanıp, astığım astık kestiğim kestik diyerek gözdağı verip, zorbalıkla haraç almaya ve mahallenin namusuna göz dikmeye başladılar.
Başlangıçta Külhanbeyleri de halkın namusunu korur, esnafa sahip çıkardı. Ancak sonradan onlar da bozulmaya yüz tuttular. Külhan, hamamların altına yerleştirilen büyük kapalı ocak ve eski Türk Hamamlarının ısıtma tertibatının bulunduğu bölümdür.Külhan, sıcaklık kısmına bitişik olur, ve ayrıca dışarıdan girişi bulunurdu. Bu bölümde hamamda kullanılacak olan su, büyük bakır tekneler içinde odun ateşiyle kaynatılır, hamamın diğer bölümleri de külhandan gelen sıcak havanın döşemeler altında cehennemlik denilen özel galerilerde dolaştırılmasıyla ısıtılırdı.
Külhanbeyi sözcüğü, geceleri hamam külhanında yatan, yersiz yurtsuz kimse anlamında kullanılmıştır. Kendilerine has kıyafet ve konuşmaları olan başıboş ve haylaz takımından kimseleri ifade ediyordu.
Külhanbeyi inanışına göre bunların piri Layhar adında biridir.Söylentiye göre, hamam külhanında şarap tortularını (layhar) içen sarhoş biri olan bu adam bir gün meyhanede, Gazneli Mahmut’un yakınlarından Senai Beyin ve çamura batan katırının şerefine kadeh kaldırır. Tam o sırada hamamın önünde hayvanı çamura gömülen Senai Bey, Layhar’ın sözlerini duyarak meyhaneye girer. Diz çökerek Layhar’ın elini öper, hayır duasını alır. Bu dua sayesinde ve Senai Beyin tedbirleriyle Gazneli Mahmut başarıya ulaşır.
İstanbul’da Külhanbeylerinin ilk barındıkları yer, fetihten sonra yapılan ilk hamam olan Gedikpaşa Hamamıdır. Hamamı ısıtmak için ateş yakılan külhan kısmı birçok kimseyi barındırmaya elverişli idi. Yatacak yeri olmayanlar genellikle kış aylarında burada yatıp kalkarlardı. Bu yüzden bu kimselere Külhanbeyi denilirdi. Zamanla diğer hamamların külhanları da başıboş kişilere sığınak oldu.
Değişik kaynaklara göre, külhana girip külhanbeyi olabilmenin şartı; kimsesiz olmak ve sınavı geçebilmekti. Bu sınav için külhanlığın en eskisi (Destebaşı) külhanbeyi adayının eline bir torba verir, bunu un, pirinç, yağ, şekerle doldurmadan dönmemesini söylerdi. Sonra adayın elbiseleri çıkarılır, kendisine yırtık don, gömlek ve yemeni giydirilirdi. Torbasını dolduran külhanbeyi döner ve sınavı kazanmış olurdu. Toplanan gıda maddelerinden helva yapılırdı. Yemek vakti ortaya çıkarılan külhanın üç demirbaş lengerinin ikisine pilav, birine helva konulurdu. Külhanbeyler diz çökerek lengerlerin başına dizilir; adaylar ise isteyenlere su vermek için ayakta beklerdi. Onların yiyecekleri -baba- denilen külhancı tarafından tahta bir kaba konulurdu. Pilavla helva yendikten sonra külhancı ve öbür külhanbeyler, bir lokma ekmeği tuza batırarak üç parmakları arasında tutardı. Külhancı şu duayı okurdu:
Bu ocağın adı gerçek külhandır
Yersizlere yurtsuzlara mekandır
Nice erler yetişmiştir külhandan
Kim bilir kim bugün nerde pinhandır
Ana baba kucağına sığmayan
Yavrucaklar bu ocakta muhmandır
Pirimizse bizim koca Layhar’dır
Hak budur kim eşi gelmez sultandır
Hu çekelim hu, Layhar’ın ruhuna
Anun için bayü geda yeksandır
Dua bittikten sonra elde tutulan tuzlu ekmek lokmaları yenirdi. Külhanbeyliğe girişin ikinci basamağı kardeşlik merasimiydi. Kardeş olacak kişi ortaya, Apaş Tekkesi denilen yere (genellikle 11-15 yaş arası çocuklar) alınarak anadan üryan soyulur ve külhancı büyük bir gömlek (Layhar Kefeni) getirirdi. Destebaşı gömleği çocukların başına geçirirdi. Sınavı daha önce kazanmış olan çocuk sağ diğeri sol tarafta yer alır ve her biri gömleği kendi tarafındaki koluna giyerdi. Böylece gömleğin dışında iki baş ve iki kol görünürdü. Külhancı ocağa doğru iki dizi üzerine oturur ve “Ey Layhar’ın evlatları! Burası baba yurdudur.Burada senin benim yoktur. Burada herkes kardeştir. Layhar’ın evlatları birbirini tek vücut bulurlar. Bu kefene sağlığında girenler, ölünceye kadar birbirinden ayrı düşmezler. Bu ikilikte birdir. Bu senin sağ elindir.Sen de bunun sol elisin. Vücudunuz birdir, başınız ikidir. Biriniz sağınızı biriniz solunuzu görürsünüz. Ömrünüzün sonuna kadar birbirinizi görür gözetirsiniz. Hergün kazancınızı buraya getirirsiniz. Burada bu senin, bu benim yoktur. Az çoğu aratır. Çok hepinizi besler. Kazan birdir, hepinizi doyurur.” Der ve Layhar’ın ruhuna fatiha okurdu.
Merasimde de görüldüğü gibi başlangıçta kardeşlik söylemleriyle oluşan bu topluluk daha sonra yozlaşma sürecine girmiştir. Önceleri lonca gibi teşkilatlanan dilenciler topluluğu daha sonra zorbalığa başlamıştır. Külhanbeyleri esnafın malını yağmalamaya ve haraç almaya başladılar. Bazıları geceleri adam soymaya başladı. Bu durum karşısında zabıta bu gruplara karşı tedbir almak gereğini duydu. Tanzimattan önce geceleri sokakta fenersiz dolaşan kılık kıyafeti bozuk olan kimseler, aşırı derecede sarhoş olanlar külhanlara gönderilerek sabaha kadar burada tutulur. Bu pis yerlerde sabaha kadar üstleri başları kirlendiğinden diğer insanlar tarafından bu durum anlaşılır ve bu insanlara alay yollu külhanbeyi denilirdi.
Külhanbeylerinin kendilerine has argosu ve giyinişleri vardı. Eski niteliklerini kaybetmeye başlamışlardı. Külhanlarda yatma geleneği kalkmıştı. Eskiden külhanbeyleri kuşaklarını bellerine gelişigüzel dolar, başlarına sıfır numara fes, paçası bol geniş pantolon, ökçesi basık yemeni giyerlerdi.
16-23 yaşları arasındaki yetişkin külhanbeyleri de eskiden İstanbul’da kış mevsiminde ‘meydan süpürgesi’ denilen büyük süpürgelerle çamurlu yolları temizlerlerdi. Akşam yurtlarına dönen külhanbeyleri, yemek yer, şarkı türkü gazel söyler, bağlama çifte nareke saz çalar, peçiç aşık tavla benzeri oyunlar oynarlardı. Kumar oynamak kesinlikle yasaktı. Bazen de kestane pişirir, salep yapar, mısır patlatır ve sonra da uykuya çekilirlerdi.
19. yüzyılın sonlarına doğru külhanbeyi tabiri toplum içinde asalak olarak kendi başına yaşayan ve serserilik yapan ipsiz sapsız ve belirli bir nizama tabi olmayan kimseler için kullanılmaya başlamıştır. Bunlara kopuk da denilirdi. her birinin bir lakabı vardı. Ve bu lakaplarla çağırılırlardı. Bu lakaplar onları toplumdan farklı kılardı ve onların nazarında sarhoşluk, yalancılık, hırsızlık, sahtekarlık sıradan işlerdi.Külhanbeylerinin yapmakla övündükleri bazı şeyler vardı. Cakalı boyun kırmak, omuz vermek, dirsek çırpmak, çoluk çocuğa laf atmak, kadınlara sarkıntılık etmek, koç çarpıştırmak, kabara kabara gezmek, bazen da dayak yemek onlar için marifet sayılıyordu. Birbirlerine, ‘imanım, eyvallah, yakarım, yandan gel’ gibi kalıplaşmış sözler söylerlerdi.
Külhanbeyleri son dönemlerde de hamamlarda faaliyet göstermekten geri durmadılar. Müşterilerin eşyalarını çalarlar, itiraz edeni döverler ve hamamdan kovarlardı. Bir kısmı evlerde, bir kısmı bekar odalarında ve bir kısmı da sabahçı kahvelerinde sabahlarlardı.
1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanından sonra külhanbeyleri iyice yoldan çıkmışlar, güvenlik güçleri bunlarla baş edemez duruma gelmişti. Cumhuriyetin ilanından sonra toplumsal düzenlemeler gündeme gelmiş ve külhanbeyleri de 1940’lı yıllarda ortadan kalkmışlardır.
Daha sonraki yıllarda külhanbeyliği kabadayılık sıfatıyla birlikte anılmaya başlanmış, iki sözcük aynı manayı içermeye başlamıştır. Çünkü artık her ikisi de yozlaşmıştı. Kabadayılar da başlangıçta mahallenin namusunu, şerefini koruyan insanlardı. Ancak zamanla kirlenerek ve halkın namusuna göz diken insanlar haline gelmişlerdi.
Not:Birol Aydın'ın Kravatlı Mafya eserinden faydalanılmıştır.
MAFYA BELGESELLERİ
Al Capone (1996)
Al Capone: Scarface (1997)
The "Crazy" Don (1998)
Eliot Ness: Untouchable (1997)
Gotti: The Rise and Fall of a Real Mafia Don (1996.)
Jack Anderson: JFK, the Mob, and Me (1994)
Jimmy Hoffa (1993)
John Joseph Gotti, Jr. (1993)
Lords of the Mafia [7 videocassettes] (2000)
Mafia: The Definitive History of the Mob in America [4 Videocassettes] (1993)
The Mob [4 Videocassettes] (1995)
Mob Hit Men (1996)
Where's Jimmy Hoffa? (1992)
The Sopranos: The Complete First Season (20000
The Sopranos: The Complete Second Season (2001)
Wiseguy (1987-1990)
MAFYA NEDİR NE DEĞİLDİR?
Tarihi seyri itibariyle mafyanın Sicilya’da başlayıp Amerika’ya daha sonra diğer ülkelere yayılması mafyayı uluslararası bir kavram haline getirmiştir. Amerikan La Cosa Nostra (LCN) ailelerinden İtalyan Camerro’ya, Ndranghet’dan Japon Jakuzasına, Çin Triads ve Tong’dan Meksika ve Güney Amerika uyuşturucu kartellerine kadar birçok ad ve yapıda fakat aynı amaç altında devletlerin kurtulmak isteyip de bir türlü kurtulamadığı yapılanmalardır.
Arapça kökenli bir sözcük olan mafya ilk kez karşımıza 16.yüzyılın sonlarına doğru Sicilya’nın güney bölgelerinde çıkmaktadır. Sözlük anlamı kahramanlık, cesaret olduğu kadar kendine güven ve kibirdir.
Mafya veya akademik tabiri ile organize suçlar esasen kazanmayı ve çıkar sağlamayı amaçlar. (Suç karteli her şeyden önce kapitalist anlamda ekonomik ve mali bir örgüttür. Her suç örgütünün temelinde şiddet yatar. Burada sözü edilen şiddet, genellikle en uç aşamaya varır ve tümüyle parasal varlığın bölgesel hakimiyeti artırılması ya da pazar kazanılması amacına hizmet eder).
Mafya her ne kadar ekonomik kazancı ön planda tuttuğu gibi siyasi hedefleri de vardır. Yenidünya düzeni, globalleşme ve her türlü alanda artan özgürlükler nedeni ile mafya türü suç örgütleri etki alanını genişletmiş, gizli olarak yönetsel yapıyı (iktidarı) da etki alanına almaya başlamıştır. Böylece yönetimde söz sahibi olan etkili yetkililerle ilişki içine girmiş kamu görevlilerinin bazı kişisel ve ahlaki zaaflarını kullanarak devlette organik bir bağ kurmaya, kurulan bağları geliştirmeye çalışırlar. Demokratik değerlerin yozlaştığı bir yapıda genişlemiş kamu düzeni ve esenliği için bir tehdit olmuştur.
Çalışma biçimi uluslararası şirketlere benzeyen bir örgüt yasal ekonomiden yararlanarak, ama kuralları çiğneyerek, mümkün olan en yüksek karlara ulaşabilmek için kişileri görevlerini en küçük ayrıntısına kadar belirlenmiş, uzun süre yerinde kalmak üzere ve tamamen kapalı olarak düşünülmüş küçük hücrelerden oluşan bir yapıda ise örgütlü suç var demektir.
Niçin mafya ile veya organize suçlarla mücadele bu kadar önemlidir?
Son yıllarda birçok suç türü organize bir biçimde işlenmektedir. Ünlü bir şarkıcının önceden görmediğiniz vesikalık bir fotoğrafını 20 parçaya bölüp bir veya iki değişik parçasını size versek ve şarkıcıyı tanımanızı istesek tanıyamazsınız. İşte organize suçlulukta da, bir fiil çok sayıda kişi arasında bölündüğünden bunlardan birinin veya ikisinin yakalanması suçun ispatına yetmemektedir. Bu yüzden organize suçlulukla mücadelede uzmanlaşma gerekir. Uzmanlaşmanın sonrasında mafya ile mücadeledeki etkinlik daha kapsamlı bir hal alır.
Yeni tip örgütlü suç, suçun doğurduğu maddi zararı da artırmaktadır. Örneğin 1992 yılında örgütlü suç İngiltere’de 24 milyar Sterlin zarara sebep olmuştur.
Liberal demokrasiye geçişle ekonomik anlamda özelleştirmelerin ortaya çıkması ve çeşitli haklardaki özgürlüklerin artması mafyanın dikkatini çekmiş ve bazı boşlukları fırsat bilerek bir yapılanma süreci içine girmiştir. Burada dikkat edilecek nokta, liberalizm anlayışının yaygınlaşmasından ve uygulamaya geçilmesinden sonra mafyanın ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle demokratik yönetim sistemlerinde ortaya çıkabilecek bu tip organizasyonlara yer verilmemelidir. Nitekim Jean Ziegler "Suçun Derebeyleri" kitabında şunu belirtmiştir: "Örgütlü suçun temel niteliği yasal ve siyasal mekanizmaları korkutmak felce uğratmak ve gerektiğinde yozlaştırmaktır." Ayrıca organize suç örgütlerine karşı yapılacak etkin mücadelede haklardan yararlananlar ile kötüye kullananları birbirinden net biçimde ayırmak gerekir. Polise ve adalete örgütlü suç çetelerinin ölümcül de olabilen gündelik saldırılarına etkili bir biçimde karşılık verebilmeleri olanağını vermek, bunu yaparken de vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmemesi gerekir. Buna bağlı olarak demokratik yapının yozlaşması da önlenmiş olacaktır.
Örgütlü Suç Tipleri
Mafyanın asli para kaynağı uyuşturucudan elde edilen gelirdir. Uyuşturucu maddenin, üretildiği ve satıldığı yer arasındaki fiyatında fahiş bir fark vardır. Örnek olarak haşhaşı ele alalım: Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı (UNDCP) verilerine göre sadece 1995 yılında Rus askerleri Afganistan’dan 200 ton haşhaş ithal ettiler. Haşhaşın kilosu Afganistan sınırında 150 dolar, Kırgızistan'ın zorunlu transit kenti Oş’ta 1000 dolar, Moskova’da ise 10.000 dolardır. Bu değer, diğer bir uyuşturucu türü kokain için ise şöyledir: Kolombiya'da 14 Sterlin olan kokainin Avrupa satıcısına ulaştığında fiyatı 35.000 Sterline ve hatta toptancıdan sokak satıcısına ulaştığında ise 70.000 Sterline çıkması gerçekten ürkütücü bir rakamlardır. Geliri bu şekilde olan uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadele de o kadar pahalı olmaktadır. Ülkemizde sadece polis teşkilatı olarak uyuşturucu suçları ile mücadele için 1998 yılında 40 milyon dolarlık bir harcama yapılmıştır.
Bu konu uluslararası platformda da tartışılmış ve şaşırtıcı tespitlerde bulunulmuştur: 25.11.1998 tarihinde Avrupa Birliği’nin İçişleri ve Adalet konularında işbirliğini öngören K4 Komitesi Toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıda heyet başkanı tarafından Türkiye’den Avrupa’ya yönelik olarak gerçekleşen yasadışı insan kaçakçılığı ve uyuşturucu madde kaçakçılığının PKK’nın faaliyetlerinden kaynaklandığını ve uyuşturucu kaçakçılığının PKK terör örgütünün finansman kaynaklarını teşkil ettiği ve bundan elde edilen gelirle silah satın alındığı ifade edilmiştir.
Örgütlü suçun bir diğer para kaynağı yasadışı insan ticaretidir. Uluslararası Göç Örgütü (OIM), örgütlü suç babalarının sadece 1997 yılında insan kaçakçılığından elde ettikleri geliri 7 milyar dolar dolayında olduğunu hesaplamaktadır.
Göçmenlerin kaç kişi olduğu konusunda OIM kesin bir sayı verememektedir. 1997 yılının ilk 8 ayında Doğudan (Ortadoğu dahil) gelen ve Batı Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı isteyen 690.000 kişi bilinen tek kesin rakamdır. OIM’nin tahminlerine göre 1989-1996 yılları arasında sadece Çin’den Batı Avrupa’ya ve ABD’ye sığınanların sayısı 1.000.000’a yakındır. Peki neden bu kadar çok insan kaçakçılığı olmaktadır? Bu sorunun cevabı devletlerin sosyal ve ekonomik yapıları ile alakalıdır. İnsan kaçakçılığı daha çok ekonomik ve sosyal sorunlarla birlikte Almanya, Hollanda gibi yaşam düzeyi yüksek olan ülkelere gitmek isteyen şahısları ortalama 3000-8000 Alman Markı karşılığı bu ülkelere yasadışı yollardan kaçıran kişi ve şebekeler tarafından yapılmaktadır. Bu tür insanların hayatları ya bir deniz kazası ile ya da gittikleri ülkelerde umduklarını bulamamakla sonuçlanmaktadır.
Şöyle bir örnek de verebiliriz: Estonya’nın başkenti Tallin’den kalkan feribot bu kentin Stockholm ile bağlantısını sağlar. 1994 yılı Şubat ayında bir denizcinin keskin kulağı bir faciayı önler. Geminin ambarında nöbet gezisi yapan denizci yükleme sırasında boş olduğu belirtilen bir konteynerden gelen ve ısrarla tekrar edilen darbeler duyar. Durumu bildirdiği bir gemi süvarisi 12 m. uzunluk 2.5 m. genişliğindeki konteynerin kaynak makinesiyle kesilmesini kararlaştırır. Konteynerin içindeki boğucu ortamından çığlıklar, ağlama sesleri ve iniltiler yükselir. Gemiciler konteynerde biri 8 aylık 26 çocuk, 14 kadın, 26 erkek çıkarırlar. İsveçli bir polisin belirttiği gibi; "Bu bir mucize. Tayfalardan biri gürültüyü duymasaydı Stockholm’de havasızlıktan boğularak ölmüş Kuzey Iraklı Kürt ve Afgan 66 kişinin cesediyle karşılaşacaktık" der.
Tehlikeli olması itibariyle dikkatleri üzerine çeken bir kaçakçılık türü de nükleer kaçakçılıktır. Mafyaya belli bir gelir sağladığı gibi terör örgütlerinin eline geçmesi ile bir tehdit unsuru da olabilir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı yetkililerinin ve Batı Avrupa polisi yöneticilerinin uykularını kaçıran felaket senaryosu nükleer malzemelerin terörist grupların eline geçmesi veya siyasi amaçlarını gerçekleştirmek uğruna nükleer saldırıyı göze alabilecek ya da en azından bu tehdidi savurabilecek rejimlere satılmasıdır.
Kara para ise mafyanın yasal olmayan, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde kullandığı paradır. Kara para daha çok liberal ekonomide aklanma suretiyle bir yer işgal etmeye çabalamaktadır. "Parayı izleyip gerçeğe ulaşma” mafya babalarını çok korkutan bir yaklaşımdır. Organize suçların hayat kaynağı olan kara para akımı kesilirse organize mücadelede önemli bir adım atılmış olur.
MAFYA ÖRGÜTLERİNİN TARİHİ
Mafyanın tarihte ilk varlığı, İtalya’nın Sicilya adasında ortaya çıkmış fakat daha sonraları tüm ülkeye yayılmıştır. Genellikle ekonomik temele dayanan ve siyasi hedeflere de yönelen, karmaşık ve gizli suç organizasyonları şeklinde gelişme göstermiştir. İtalyanca’daki “MORTE ALLA FRANCİA İTALİA ANESTA” yani “Fransa’ya ölüm, yaşasın İtalya” sözlerinin baş harflerinden oluşan MAFİA ; 18. yüzyılın ortalarında Sicilya ve Sardunya Adalarındaki halkın İtalya’ya bağlı kalabilmek için Fransa’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinden doğmuştur.
19’ncu yüzyılda birbirine düşman grupların bir mücadele aracı olarak silahlı çeteler beslemeleri veya bunlara başvurmaları da mafyanın doğumuna sebep olmuştur. Mevcut toplumsal ve siyasal yapıyla çelişen ideolojik görüşleri, hukuka aykırı yöntemlerle sisteme egemen kılmak amacıyla oluşturulmuştur.
Başlangıçta yeraltı bir yurtsever derneği olarak kurulan MAFYA özellikle ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasal dalgalanmalar sonrasında, bu siyasi yapılanma, amaç ve şekil değiştirerek, toprak sahiplerinin arazilerinin yağmalanmasının önlenmesinde silahlı gruplar olarak kiralanmışlar, bilahare bu silahlı grupların aileleri 20’nci yüzyıl başlarında A.B.D’ye göç etmeleri ile mafya bu ülkede de zemin bulmuş ve çok kısa sürede gelişmiştir. Böylece organize suçluluk (MAFYA) Dünya gündemini etkilemiştir. Organize suçların tüm dünyada yaygınlaşması üzerine bu suçlarla mücadele için çareler aranmasına yönelinmiştir. Bu kapsamda; özellikle “Suçların Kovuşturulması”, “Delillerin Sağlanması”, “Zanlıların Konumu” ile “Koruma Tedbirleri” ve “Yargılama Yöntemi”ne ilişkin istisnai ceza yargılaması usulleri kabul edilmiştir.
A.B.D’de organize suçluluk denilince akla LA COSA NOSTRA (LCN) denilen bu yirmi dört aile gelmektedir. LCN hem sendika kasasına egemen olmak, hem de işvereni baskı altına almak için işçi sendikalarını denetimine almış; kurdukları firmaları yasa dışı yollarla tekelleştirmiş, şans oyunlarını kontrol altına almış, iş yerlerini haraca bağlamış, tefecilik ve cürüm eşyası ticareti ile ilgilenmiş ve son yıllarda da giderek artan bir şekilde de uyuşturucu ticaretine girmiştir.
Ülkemizde ;
Mahalle kabadayıları ve bunların etrafında toplanan adamlarının oluşturdukları küçük gruplar halindeki oluşumlar, 1970’li yıllara gelindiğinde ülkemizdeki ekonomik sıkıntı ve sosyal dengesizlikler nedeniyle baba tabir edilen şahıslar ve bunların adamlarından oluşan organizasyonlar olarak ortaya çıkmıştır.
Ülke içerisindeki ekonomik sınırlamalar, halkın ihtiyaç duyduğu birçok tüketim malının darlığına sebep olurken, bu malların karaborsasının oluşmasına neden olmuştur. Ülkede zor bulunan veya hiç bulunamayan bu malların temin edilmesi halinde getireceği karın cazibesi, organize suç gruplarını harekete geçirmiştir. Özellikle kaçakçılık faaliyetlerinin doğurduğu riskler bu organizasyonların kamu ve siyasal alanda etkili ve yetkili insanların yardımına ihtiyaç duymalarını zorunlu kılmıştır.
Bu faaliyetler 1970’li yıllarda silah, yabancı içki, sigara ve döviz kaçakçılığı ile başlamıştır.
1980’li yıllarda ihracatın arttırılması için hükümetin verdiği teşvikler sayesinde organize suç örgütleri, yurt dışında bulundurduğu dövizleri, ihracat karşılığı kazanılmış gibi gösterip ülkeye getirmeye başlamış, bu arada silah kaçakçılığının yerini altın kaçakçılığı almıştır.
1980’li yılların ortalarına gelindiğinde ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle bir çok işadamının borçlarını ödeyemez duruma düşmesiyle birlikte, yasal yollardan tahsil edilmesi çok zaman alan hatta bazen de imkansız olan alacaklarını bir an önce elde edebilmek için organize suç örgütleri devreye girmeye başlamış ve çek-senet tahsilatı sektör haline gelmiştir. Örgütlenen gruplar, kamuya ait arazileri işgal ederek satılmasına aracılık etme, ihaleye giren kişileri tehdit ve baskı altında tutarak menfaat temin etme, gelir düzeyi yüksek insanları tehdit ve baskı altına alarak haraç alma olaylarını gerçekleştirmeye başlamışlardır.
1997 yılına gelindiğinde; çek-senet tahsilatı, ihale, kiralık suç, hırsızlık malı pazarlama, okul çeteleri, kasa hırsızlığı, oto hırsızlığı, fuhuş, göçmen kaçakçılığı, işçi simsarlığı, kara para aklama konuları organize hale gelmiştir. Karaborsa ile başlayan haksız kazanç, özelleştirme ihaleleri ile trendinin en üst sınırına yükselmiştir.
1980 öncesine intikal eden bir gelişim sürecine sahip olan bu suçlar 1997-2001 yılları itibariyle ülke gündeminde en belirgin şeklini almıştır. Bu durum organize suçun yeni oluşan bir suç türü gibi algılanmasına neden olmuş ve bu suç türü dünya ülkelerini etkilediği gibi, ülkemizde de liberal ekonomik sisteme geçiş ile gündemin üst sıralarında yerini bulmuştur. Bu hızlı gelişim neticesinde; organizasyonların ortaya çıkarılması ve çökertilmesi, klasik zabıta yöntemlerinin dışında daha profesyonel yöntemlerin kullanılması ile organize suçlarla mücadele süreci başlamıştır.
MAFYADAN ÖZLÜ SÖZLER
“Benim yaradılışım böyle, art niyetlerle hareket etmem ben. Senin kim olduğun hiç önemli değil, benden yardım istersen yardımcı olurum. Bu benim tabiatım, insanlığım. Biz böyle yaratılmışız. Dostluk elimi herkese uzatırım. Buna benim karakterim, mizacım da diyebilirsin. İnsanlar kendilerini benimle özdeşleştirirler. Yoksa her başı sıkışan neden bana koşsun? Adamın biri bana gelir. X şahısla aramda görülecek bir hesap var, bana yardımcı olur musun diye sorar. X ile konuşup onu ikna ederim, burada ya da onun yerinde. Bu bütünüyle diplomasi meselesidir. Barış sağlarız. Ben kimseye borumu çaldırmaya çalışmıyorum. Şunu açıkça koyalım ortaya. Beni görmek için bunca yoldan geldin. O halde sana konukseverlik göstermek benim görevim. Ben hiçbir zaman bencil ve hırslı olmadım. Daima herkese kucak açtım. Politikayla ilgim mi? Yalnızca hayırlı bir iş yapmış olmak için. Bundan benim hiçbir çıkarım yok. Başkalarının işine burnumu sokmam ben. Rahiplere saygılıyım. Dine saygılıyım. Ne olursan ol sana saygı duyarım. Gelip benden bir yardım istemen yeterli. İstediğini olmuş bil. Hayır diyemem ben. Senin kim olduğun, işinin güçlüğü hiç önemli değil. Ben yardım isteğini reddedemem. Başka insanlara yardım etmek benim görevim. Minnet ve dostluk zorla kazanılmaz. Senin de bir karşılık beklediğin zamanlar olur. İnsanlar seçimlerde kime oy vermeleri gerektiğini sorarlar, çünkü bana danışmak ve minnettarlıklarını göstermek zorunluluğu hissederler. Karanlıkta önlerini göremedikleri için, kendilerine hayrı dokunmuş birini izlemek isterler. Söz gelimi yarın ekinlerimi, hayvanlarımı, her şeyimi bırakıp Agregento’ya gideceğim ve sınavlarını geçebilmesi için bir kişi hakkında bir iki iyi söz söyleyeceğim.”
Genco Russo’nun bu bakışı, 1960’larda Batı Sicilya’nın kırsal bölgelerinde yaşayan nüfusun çoğunluğu tarafından paylaşılıyordu. Ve bu Genco ile ilgili; “onun yöredeki anlaşmazlıklarda arabuluculuk yaptığı, insanların hayatlarına kolaylıklar sağladığı, onlara yardımcı olduğu ve Palermo’daki önemli politikacılarla arasının iyi olduğu” şeklinde halk şarkıları bile yazılmış ve söylenegelmiştir.
ORGANİZE SUÇUN TANIMI
Çağımızda ulusal ve uluslar arası bağlantılı özellikle uyuşturucu ve psikotrop maddeler, mali suçlar ile silah kaçakçılığı başta olmak üzere, yüksek kazanç sağlayan ve genelde organizasyon meydana getirmek suretiyle işlenen suçlar, toplumun barış ve sükununu esaslı biçimde ihlal etmekte, kamu otoritesini çok yakından meşgul etmektedir. Bu suç türleri “Organize Suçlar” başlığı altında incelenmektedir
Ancak halen mücadele edilen suç türleri dikkate alındığında, Ülkemize mahsus bir yapı karşımıza çıkmaktadır. Mali Suçlar, Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı ve Silah Kaçakçılığının dışında yine Organize Suçlar başlığı içerisinde başka bir ayrıma da gidilmiştir. Bu tasnif Kamuoyunda da mafya olarak bilinen ve polis literatüründe asayişe müessir suçların belli bir organizasyon içerisinde işlenmesi ve süreklilik arz etmesidir.
Organize suçluluğun oluşum süreci öncelikle adi suçların işlenmesi ile başlayıp cezaevi ortamlarında bir araya gelerek grup oluşturmak ve bunun organizasyon halinde devam ettirmek suretiyle, sabıkalılardan kendilerine yandaş edinerek, aralarında bir hiyerarşik yapı içerisinde bu güne kadar bir artış göstermiştir. Bu yapılanmanın altında yatan neden, suç işleyen insanların öncelikle cezaevlerinde başlayan kader arkadaşlıklarının, dışarı çıktıklarında birlikteliğe dönüşmesi ile kuvvet bulmuştur.
Bu çerçeve içerisinde mücadele açısından da başka bir organik yapılanma oluşturulmuştur. Bu yapılanma içerisinde yer alan suçlar adam öldürmek, adam yaralamak, tehdit, çek senet tahsilatçılığı, haraç alma, adam kaçırma, ihaleye fesat karıştırma ve sadece uyuşturucu kaçakçılığı, mali suçlar ile teşekkül halinde silah kaçakçılığının haricindeki bahsi geçen suçlar yer almıştır. Bütün bu değerlendirmenin ışığında Organize Suçlar kavramı, Örgütlü Suç tabir ettiğimiz genel bir başlık altında incelenmektedir.
Kriminoloji açıdan diğer suç konularından karmaşık ve çözülmesi güç bir yapılanma gösteren organize suçlar aynı zamanda koruyucu ve yardımcı roller ile organizasyona karışan adli, idari ve politik unsurları da çok iyi kullanmaktadır. Birçok suç türünü bünyesinde barındıran ve bunu meslek haline getiren kriminal bir husustur. Başta iktisadi unsurlara yönelmek şartı ile sosyal ve siyasi yapı içerisinde kendisini kamufle etmiştir. Kesin hedef; dolaylı ve dolaysız haksız kazançtır. Organize Suçlar konularına göre değerlendirildiğinde; bir ülkeyi temel almak kaydı ile diğer ülkelerde de yapılanma ve irtibat söz konusudur. Bilhassa adli mekanizmanın zaafından, yargılama sürecinin uzunluğundan, genel anlamda hukuki tedbirlerin yetersizliğinden ve suç psikolojisinden hareketle yapılanmasını tamamlamaktadır. Ulusal ve uluslar arası düzeyde organizasyon oluşturarak, yasalara aykırı biçimde, haksız menfaat veya yüksek kazanç sağlamak amacıyla ekonomik veya idari yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol eden, ele geçiren ve deşifrasyonu için uzun süreli hassas çalışma gerektiren suçlar organize suçlar olarak adlandırılmaktadır.
Avrupa Organize suçlulukla mücadele çalışma grubunun 28/31 Mart 1996 tarihinde Almanya’nın Leipzig şehrinde yapmış olduğu toplantıda organize suçun oluşması için bazı kriterler tespit edilmiştir. Buna göre;
1. Haksız kazanç temin etmek üzere bir araya gelmiş ve aralarında işbölümü ilişkisi bulunan hiyerarşik bir yapının bulunması,
2. Kazancın suçtan elde edilmesi,
3. Suç işleme konusunda bir sürekliliğin bulunması,
4. Mevcut organize yapı içerisinde uygulanan bir yaptırım sisteminin olması,
5. Şiddet, tehdit gibi yöntemlerin kullanılması,
6. Kamuya ve özel sektöre nüfuz edilmesi,
7. Elde edilen kara paranın aklanması gereklidir.
Bu kriterlerden beşini içinde barındırmayan suç türleri örgüt gibi adlarla anılsalar bile organize suçlulukla mücadele kapsamına girmemektedir. Diğer suç türlerini daha önce bahsedilen asayişe müessir adi suç türleri içerisinde tasnif etmek mümkündür. Bu tasnifin nedeni ise mücadelede belirli ilkeler çizmek ve mevcut mücadele yöntemleri dışında organize suçun oluşumuna paralel mücadele geliştirmek içindir.
Organize suç örgütlerinin faaliyetlerini artırması, toplum düzeni için açık bir tehlike oluşturma sürecine girmesi ve planlı, bilinçli bir şekilde kanuni boşlukları kullanabilecek kapasiteye ulaşması üzerine kanuni düzenlemelerin yetersiz kaldığı görülmüş, toplum gündemini yoğun bir şekilde işgal eden bu gruplarla mücadelenin daha etkin yapılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisince 30.07.1999 günü 4422 kanun numarası ile Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kabul edilmiş ve 01.08.1999 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu kanun ile Organize suç örgütleri, ileriye dönük ve daha geniş bir çerçeveden bakılarak değerlendirilmiş ve tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre; “Doğrudan veya dolaylı biçimde bir kurumun, kuruluşun veya teşebbüsün yönetim ve denetimini ele geçirmek, kamu hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmek, ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve eşyanın azalmasını ve darlığını, fiyatların düşmesini veya artmasını temin etmek, kendilerin veya başkalarına haksız çıkar sağlamak, seçimlerde oy elde etmek veya seçimleri engellemek maksadıyla zor veya tehdit uygulamak veya kişileri kendilerine tabi kılmaya zorlamak veya mensupları arasında her ne suretle olursa olsun açık veya gizli işbirliği yapmak suretiyle yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suç işlemek için oluşturulan yapılanma çıkar amaçlı suç örgütüdür. Mücadele perspektifi bu kriter ve tanımlamalar çerçevesinde oluşturulmaktadır.
Organize suç örgütleri toplum içerisinde yasadışı ekonomik ve siyasi güç olma amacını taşıdıklarından demokrasi ve hukuk devleti için büyük bir sorun ve tehdit unsuru oluşturmaktadırlar. Bu gruplar uyuşturucu kaçakçılığı, işçi simsarlığı, organ ve doku kaçakçılığı, tarihi eser kaçakçılığı, alacak-verecek ilişkilerine aracılık etmek, çek-senet tahsilatı, gasp, soygun, adam kaçırma, adam yaralama ve öldürme suçları başta olmak üzere gerektiği yer ve durumda çıkar sağlamak amacıyla her türlü suçu işlemek ve işletmek, bu yoldan halk arasında korku-panik ve dehşet duygusu yaratarak önce ekonomik ve sonrasında siyasi bir güç kazanmak amacını taşımakta, bir yandan hukuk devletini tahrip ederken, diğer yandan demokrasilerin imkanlarını istismar etmektedirler. Yasadışı yollardan elde edilen finansman, organize suç örgütlerince politik sisteme, basına ve kamu yönetimine nüfuz edilmesinde ve onların yönlendirilmesinde bir güç unsuru olarak kullanılmaktadır. Bu örgütler sivil toplum alanı içerisinde yasadışı ekonomik ve siyasi güç odağı olma gayesi ile bir araya gelmiş, sistematik yapılanmalar olduğu için demokratik sistemler için büyük bir sorundur.
Organize suçları işleyenler, serbest piyasa ekonomisinin sağladığı imkanlardan yasal çerçevede faaliyet gösteren işadamları gibi yararlanmakta, yasadışı faaliyetlerini yasal çerçevede faaliyet gösteren paravan kuruluşlar vasıtasıyla yürütmeyi ve bu sayede gerçek faaliyetlerini kamufle etmeyi bir taktik olarak benimsemişlerdir.
Öte yandan organize suçlar, batı ülkelerinin yerleşmiş demokrasilerini ekonomik ve siyasi yönlerden tehdit ettiği kadar; demokratik sürecini geliştirmeye çalışan ülkeler açısından da ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Suç örgütlerinin ekonomik güç odağı haline gelmeleri, demokratik hukuk devleti içindeki güçler dengesini yönlendirebilmesi imkanını yaratmış, İtalya örneğinde görüldüğü gibi demokratik hukuk devletinin karşı mücadelesini zorlaştırmıştır. Güney Amerika ülkesi Kolombiya’dan tüm dünyaya uyuşturucu sevkıyatı yapan Cali Kartelinin 800 şubesi ve 25 Bin civarında örgüt elemanına sahip olması ve geçtiğimiz yıllarda devletle savaşma cüretini göstermesi bir suç organizasyonunun toplum düzeni için ne kadar büyük bir tehdit oluşturabileceğinin göstergesi olması bakımından önemli bir örnektir.
Organize suçlar ve terörizmin uyguladıkları şiddet ve toplum düzenini tahrip etmesi bakımından birbirinden ayrı iki olgu olmadığı ve demokrasileri hedef alan iki büyük tehdit olduğu açıkça görülmektedir. Organize suç toplumun düzenini bozan, verimliliğini azaltan, kurumları yozlaştıran bir hastalık olarak dünya gündemindedir.
SİNEMADA MAFYA
Across 110th Street (1972), After Office Hours (1935), Agent on Ice (1986), Al Capone (1959), Alcatraz Express (1961), All through the Night (1942), All Trails lead to Las Vegas (1975), Alphabet City (1984), The American Friend (1977), The American Soldier (1992), And Hope to Die (1972), And Then You Die (1987),Anderson's Angels (1976), Angel's Alley (1948), Angels with Dirty Faces (1938), Anger in His Eyes (1977), Another Stakeout (1993), Anti-Extortion Woman (1992)[Yakuza], Assassination in Rome (1965), Atlantic City (1979)..
Baby on Board (1991), Backtrack (1989), The Baron (1977), Battle Creek Brawl (1980), Beach Fever (1988), Beautiful but Deadly (1973), Belle Sommers (1962), Better a Widow (1969), A Better Tomorrow (1986) [Hong Kong Mob], A Better Tomorrow II (1988) [Hong Kong Mob], Beverly Hills Body Snatchers (1989), The Big Combo (1955), The Big Heat (1953), Big News (1929), Big Shakedown (1934), The Big Slice (1990), The Big Switch (1970), Billy Bathgate (1991), The Bird with the Crystal Plummage (1970), The Birthday Party (1968), Black Belt Jones (1974), Black Caesar (1972), The Black Hand (1950), The Black Hand (1973), Black Lemons (1975), Black Rain (1989) [Yakuza], Black Samson (1974), Black Shampoo (1976), Blast of Silence (1961), Blindside (1987), Blood Feud (1979), Blood Ties (1986), Blood Vows: The Story of a Mafia Wife (1987), The Bloody Hands of the Law (1973), Body Fever (1981), Boiling Point (1999) [Yakuza], Bootleggers (1974), The Borgia Stick (1967), Borsalino (1970), Bound (1997), Branded to Kill (1967) [Yakuza], Brannigan (1975), Brat (1988) [Russian Mafia], Breaking Point (1976), Brighton Rock (1948) [Great Britain], Broadway (1942), Broadway through a Keyhole (1933), Brother (1997) [Russian Mafia], Brother Orchid (1940), Brotherhood (1987), The Brotherhood (1968), Brotherhood of the Yakuza (1975), Bruce Lee: Way of the Dragon (1973), Bugsy (1991), Bugsy Malone (1976), Bullets or Ballots (1936), Bullitt (1968)..
Café Romeo (1991), Call It Murder (1934), Call to Danger (1973), Calypso Heat Wave (1957), Came a Hot Friday (1985) [New Zealand], Canvas (1992), Capone (1975), The Captive City (1952), The Case against Brooklyn (1958), Casino (1998), Castle on the Hudson (1940), Chains of Gold (1989), Charley Varrick (1973), The Cheaters (1976), Chicago Deadline (1949), China White (1991), Chinatown Nights (1929), Choice of Arms (1982), City of Hope (1991), City of Shadows (1955), City Streets (1931), City Unplugged (1995) [Russian Mafia], The Client (1994), Club Life (1987), Code of Silence (1985), Come Back, Charleston Blue (1972), Concrete War (1991), Confidential (1935), The Contract (1973), Cookie (1989), Coonskin (1975), Corleone to Brooklyn (1985), Cosa Nostra, Arch Enemy of the F.B.I. (1966), Cosmo Jones: Crime Smasher (1943), The Cotton Club (1984), Counselor of Crime (1975), Crazy Joe (1974), Crime Boss (1972), Crime Doctor (1943), Criminal Lawyer (1937), Cross Shot (1980), Crime Story (1987) [Television Series], Crossfire (1975), Crossing the Mob (1988), Cry Chicago (1967)..
Dai Kanbu (1968) [Yakuza], Dancers in the Dark (1932), The Dead Pool (1988), Deadline U.S.A. (1952), A Deadly Business (1986), Deadly Desire (1991), The Deadly Kiss (1973), Death Collector (1975), Death in Deep Water (1975) [Great Britain], Death Rage (1976), Debbie 4 Hire (1988), Deported (1951), Destination Big House (1950), Destination: Miami (1960), Destination: Murder (1950), Diggstown (1992), Dirty Work (1992), Diva (1981), Docks of New York (1928), The Don Is Dead (1973), Donnie Brasco (1997), Doorway to Hell (1930), Doulos, the Finger Man (1964), Dr. Broadway (1942), Dr. Mabuse, King of Crime (1922) [Germany], Dragon Rider (1981), Dream Breakers (1989)..
Each Dawn I Die (1939), The Earl of Chicago (1940), Easy Targets (1974), End of the Rope (1957), The Enforcer (1951), Escape by Night (1952), Excessive Force (1992), Executioner (1978), An Eye for an Eye (1981)
The Face behind the Mask (1941), The Fall Guy (1930), Family Enforcer (1975), The Family Rico (1972), A Family Matter (1991), A Fat Head (1960), Fear City (1984), Federal Hill (1994), The Flight of the Innocent (1993) [Italian], Flight to Hong Kong (1956), Fool's Mate (1989) [Germany], For the Defense (1930), Forbidden (1954), Force of Evil (1948), Framed (1930), Frank Nitti: The Enforcer (1988), Free Ride (1986), Freelance (1975), The French Connection II (1975), Fresh Kill (1987), The Freshman (1990), The Friends of Eddie Coyle (1973), Fugitive in the Sky (1936), Funland (1987), Funny Money (1983), F/X (1986)..
G-Men (1935), The Gambling Terror (1937), Gang Bullets (1938), The Gang That Couldn't Shoot Straight (1971), Gang War (1958), Gangland (1983), Gangs of Chicago (1940), Gangs of the Waterfront (1945), The Gangster (1947), Gangster Boss (1960), The Gangster Chronicles (1981), Gangster Story (1960), The Garment Jungle (1957), The Gauntlet (1978), The Gay Desperado (1936) [Mexico], Genuine Risk (1990), The George Raft Story (1961), Get Carter (1999), Get Charlie Tully (1972), Get Shorty (1995), Getting Gotti (1994), Ghost Dog: The Way of the Samurai (1999) [Oddly, about American Organized Crime], The Girl Can't Help It (1956), Girls under 21 (1940), The Godfather (1972) [Discussed in Class], The Godfather, Part II (1974), The Godfather, Part III (1990), Godfather of Hong Kong (1973), The Godfather Squad (1973), Goodfellas (1990), Grand Slam (1968), The Great Gatsby (1949), The Great Gatsby (1974), Gun Shy (1998)..