KİLİM VE KİLİMCİLİK:
Kilim sözünü, anlayış bakımından ikiye ayırmak gereklidir. Kilim sözünün Türkler ile Farslarda iki anlayışı vardı: 1). Kilim: Yere yayılan yaygı, 2). Kilim: Elbise ve derviş cübbesi. Türklerde kilim sözünü incelerken, değişik Türk kültür çevrelerine göre, bu iki anlayışın nasıl geliştiğini de belirtmek gereklidir.
Saçaklı kilim ve kiyiz, kevüz:
Harezmşahlar çağı eserlerinde, saçaklık kıldı kilimge, yani "kilime saçak yaptı", diye söylenmiş, bazı sözlere rastlıyoruz. Yine aynı kaynakta, saçaklık kilim, yani saçaklı kilim, deyişini de görüyoruz. Türkçe, "saçaklık kilim" sözünün karşısında, moğolca "çaçaktu kiyiz" karşılığı görülüyordu. Kiyiz aslında keçe demektir. Eski Mısır ve Kıpçak kültür çevresi hakkında yazılmış sözcüklerde, kiyiz sözü, "yaygı, halı ve keçe" gibi üç anlayış ile karşılanıyordu. Yine aynı kaynakta Küyüz ise, yalnızca "yaygı" anlamını taşıyordu. Halı ile ilgili, Kaşgarlı Mahmudun XI. yüzyılda, kidhiz sözünü "keçe" ve Kiviz sözünü de, "yaygı ve döşek" karşılığı olarak görmekteyiz. Kuman sözlüğünde ise türkçe kövüz, "halı" demekti.
Derleme Sözlüğüne göre Bursa yakınlarında kilime, kiyiz adı verilmektedir. Yine aynı kaynağa göre, Afyon Emirdağındaki Bayatlı ve Yazılı yakınlarında ise kilim için, köğüz denmektedir. Yalova Kadıçiftliğinde-tıpkı eski Mısır ve Kıpçak kültür çevrelerinde olduğu gibi- kilimin adı küyüs idi.
Eski Türkçe Kara kilim sözünün karşısına, moğolca kara kibez karşılığının konduğunu görüyoruz. Kibez, kebez, kebis sözlerinin de, Türk kültür tarihi bakımından, ayrı değerleri vardır. Altay Türkleri de, halıya kebis diyorlardı.