Karşı Öneride Bulunmak !

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
"KARŞI ÖNERİDE BULUNMAK"!

Dünkü yazımın devamı sayılabilecek olan bu günkü yazımda yine o son görüşmeden Hristofyas’ın bir sözüne değinmek istiyorum.

Hristofyas, “Eroğlu, ‘yönetim’ başlığına ilişkin Rum tarafının önerilerini ret mi etti” sorusuna, “Reddettiğini söyleyemem; yapmaması gereken karşı öneride bulundu” diye cevap vermiş.

Yani Hristofyas ne demek istiyor? Biz önereceğiz onlar kabul edecek! Karşı öneriymiş, reddetmekmiş gibi bir hakları yok!

Aslında bu bile Rum tarafının bu müzakerelere nasıl baktıklarını ve bu müzakerelerin sonucunun nasıl olmasını istediklerini gösteren çok güzel bir örnektir anlayana.

Evet, Rumlar bize karşı öneri sunma hakkı bile tanımazken, bu müzakereler nasıl sürdürülecek anlamış değilim. Hep onların sunduğu öneriler kabul edilecekse bu müzakere etmek değil, önümüze konulan şartları kabul ettiğimiz bir antlaşma olmaz mı? Tıpkı Sevr’in Osmanlı İmparatorluğu Hükümetine dayatılması gibi! Ne var ki Türkiye’de bu antlaşmanın dayatıldığı tarihlerde Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş savaşını kazanmış ve bu antlaşma da ortadan kalkmıştı.

Şimdi yine aynı zihniyetler, aynı güçler bize bu dayatmayı Kıbrıs’ta yapmaya çalışmaktadır. Fakat artık ne devir o devirdir. Ne de, başımızda Damat Feritler vardır. Damat Feritler saklandıkları köşelerinden zaman zaman çıkıp biraz efelenseler de artık onların sözlerinin de bir önemi kalmamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımız ve heyeti gerekeni yapmaktadır ve yapacaktır. Her ne kadar bazen çelişkili konuşulsa da bunun da görüşmelerin selameti açısından olduğunu sanmaktayım.

Damat Feritler de bir zamanlar KKTC’de iktidar olmuşlardı ve iktidar olmadan önce de “baharda Avrupa” sloganları atıyorlardı. Netice ne oldu. Koskoca bir hüsran! Yıllardır iktidar olmalarına rağmen bunu başaramayanlar şimdi hariçten gazel okuyarak başaracaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar.

Hirstofyas’da bunu biliyor ve “karşı önerilerimizi”, “yapmamamız” gereken olarak görüyor işte. Damat Feritler de, Hristofyas da şunu çok iyi anlasınlar! Müzakerelerde karşılıklı öneriler sunulur ve bunun üzerinde bir anlaşma sağlanır. Bunun aksi ise bir tarafın dayatmasının kabulü demek olur ki bunun da adı müzakere değildir. Teslim olmaktır. Kaldı ki Kıbrıs Türkünü hiçbir kuvvet bu saaten sonra teslim alamayacaktır.

Bu konuyu burada kapatıp, bir de Güneyden kimlik ve pasaport alma işine değinmek istiyorum.

Kim ne derse desin, kim o almış bu da almış derse desin ortada inkar edilemeyecek bir gerçek var ki o da, KKTC’de yaşayan 1571 kökenli Türklerin büyük çoğunluğu Rum tarafından kimlik ve pasaport almıştır. Kıbrıs Cumhuriyetini tanımak anlamına da gelen bu kimlik ve pasaport alma işi sorulduğunda ise Türk yetkililerce 1960 anayasası haklarının kullandığı ifade edilmiştir.

İşte bu noktada o kimlikleri alanlara ve 1960’ta kazanılan haklarımızı geri alıyoruz diyen yetkililere şunları sormak istiyorum. 1960 hükümeti var mı? Bu Hükümet kurulduğunda Türkler de bu hükümetin bir ortağı değil miydi? 1963’te bu Hükümet lav edilmiş olmuyor mu Silah zoruyla Türkler dışarı atıldıktan sonra? 1974 Mutlu Barış Harekatıyla Türkler kendi devletlerini kurmadılar mı? Artık Türklerinde ayrı bir kimliği, ayrı bir pasaportu yok mu? Hepsinden öteye KKTC ve TC Rum Cumhuriyetini tanıyor mu?

Nasıl olurda tanımadığımız bir ülkenin vatandaşlığını kabul ederiz. Ahmet’in Mehmet’in bu kimliği alması, hele hele bu kimlikleri alanların ispiyonlanması hiç mühim değil. Mühim olan Türkiye ve KKTC tarafından tanınmayan Kıbrıs Cumhuriyetinin vatandaşı olduklarını ispatlayan bu belgelerin alınmasıdır. Ve ne yazık ki alınmaktadır, alınmaya da devam edilmektedir. Ben öyle milliyetçiler biliyorum ki ellerinde bu kimlikler var.


Ayla Berkin
13.10.2011

 
Üst