Irak-Türkmeneli Türkleri

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
IRAK-TÜRKMENELİ TÜRKLERİ
turkmeneli_bayragi.jpg
Türkmeneli Bayrağı
turkmeneli_harita.jpg
Türkmeneli Haritası
turkmeneli_kiz_cocuk.jpg
Türkmen Marşı
Biz Türkmen’iz Türkmence’dir dilimiz
Mendeli'den Telafer'e elimiz
Müslüman’ız yüce tanrı belimiz
Türkmeneli, Türkmeneli yurdumuz.

Türkmen’e kurban veririz canımız
Yüksek kalır şerefimiz şanımız
Biz Türkmen'iz tertemiz vicdanımız
Türkmeneli, Türkmeneli yurdumuz

Gürgür baba çağlar boyu çağlayan
Düşmanların yüreğini dağlayan
Türkmeneli birbirini bağlayan
Türkmeneli Türkmeneli yurdumuz

Gökbörü'nün sönmez kalır çırağı
Türkmenlere yakın ettin ırağı
Dalgaların şanlı Türkmen bayrağı
Türkmeneli Türkmeneli yurdumuz


Şairi: C.Bayraktar




Toplam nüfus
: 318.000
Önemli nüfusa sahip bölgeler
: Kuzey Irak
Dil
: Türkçe
Din
: Şii ve Sünni İslam
İlgili etnik gruplar
: Türk halkları


NÜFUS VE YERLEŞME
turkmeneli_mitingi.jpg
Irak'taki Türkmenlerin nüfusu hakkında kesin bir rakam söylemek mümkün değildir. Bunun başlıca sebebi, Irak hükümetlerinin Türkmenlerin sayılarını açıklamaktan kaçınmaları ve eski dönemlerde verilen rakamların gerçeği yansıtmaktan uzak oluşlarıdır. Ancak en ciddi tahminlere göre, Irak'taki Türkmen nüfusu 2 milyonun üstündedir.


Günümüzde Irak Türkmenleri ülkenin kuzey-batısından güney-doğusuna kadar uzanan bir şerit üzerinde yasarlar. Ülkenin kuzey-batısında ve Musul'un 60 km doğusunda bulunan Telafer ilçesi ve buna bağlı köylerden itibaren, Musul ili ve çevresindeki köyler, Erbil ili Altınköprü bucağı, Kerkük ili ve çevresindeki Bayat köyleri, Kifri, Karatepe, Hanekin, Kizlarbat(sadiye), Karagan (Celavla) ve çevre köyleri, Sahraban (Mikdadiye) , Bedre, Kazaniye ve Mendeli gibi ilçe, bucak ve köyler Türkmenlerin yerleştiği önemli merkezlerdir.

Türkmenlerin yerleştiği bölge, kuzey Irak'ın Musul, Erbil, Kerkük ve Diyale illerinin sınırları içinde kalmaktadır. Eskiden Bağdat’ta yerleşen, ancak özellikle Türkmen bölgelerinde can güvenliğinin azalması üzerine, ülkede cumhuriyetin ilan edildiği tarihten itibaren ayrıca başkent Bağdat'ın Karakol, Azamiye ve Ragibehatun semtlerinde 100 bine yakin Türkmen nüfusu yaşıyor.

TARİH-KÜLTÜR
turkmeneli_Dervis_Bey_kerkeski.jpg
Türklerin Irak'a ilk girişleri H,54 (M,674) tarihine kadar uzanır. Önceleri bir askeri koloni olarak Irak'ta varlık gösteren Türkler, daha sonraları hilafet merkezini ve halifeyi korumakla görevlendirilmişlerdir. Türklerin Araplara karışmadan çoğalmalarının sağlanması için de Samerra şehri inşa edilmiş ve böylece Türk kolonisinin korunması amaçlanmıştır. Türklerin yoğun biçimde Türk dalgaları ile beslenmeleri, Selçuklu Sultani Tuğrul Beyin Oğuz boylarından oluşan ordusuyla 1055'te Irak'a girmesiyle başlamıştır.


Irak'taki Türkmen nüfusu Selçuklulardan sonra, bunların devamı olan Atabeyler döneminde de çoğalmıştır. Bölgede hâkim olan bu Atabeyliklerden, merkezi Musul olan ve Zengiler adı ile tanınan Musul Atabeyliği (1127–1223) ile merkezi Erbil olan ve adına Beğtiginliler de denilen Erbil Atabeyliği (1144–1232) hem kültür ve sanat, hem de Haçlılara karşı gösterdikleri başarılardan dolayı ün kazanmışlar ve parlak bir dönemi simgelemişlerdir. Ayrıca Hamrin dağları ile Hanekin dolaylarında hüküm süren Türkmen iyvaki Beyliği ile Kerkük'te hüküm süren Kıpçak beyliği, 12 yüzyılda bölgenin kaderine sahip olan hükümetler kurmuşlardır.

14 yüzyılda Irak'taki etnik dokunun Türklerden yana bir görünüş kazandığı ve egemen topluluğun Türkler olduğu biliniyor. Celayirliler zamanında Bağdat 'in Türk kültürünün önemli merkezlerinden biri haline geldiği söylenebilir. Bu dönemde ülkenin kuzeyinden başlayarak Bağdat’a kadar geniş çapta Türkleşme hareketi görülmüştür. Ayrıca Farsçadan başka Türkçenin büyük rağbet kazanması yine bu dönemde gerçekleşmiştir.

15 yüzyılın başlarında Karakoyunlu Devleti’nin resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet yarlıklarının (ferman) Türkçe yazıldığı tespit edilmiştir. Safeviler döneminde de Iraktaki Türklerin nüfusu bakımından güçlendikleri gözleniyor. Zira bu hanedanın etnik kimliği Türk’tü ve başında bulunduğu devletin altyapısını tamamen Türk olan kültürel doku oluşturuyordu. 1534’te Osmanlı topraklarına katılan Irak, Osmanlı -Türk kültürünün nüfuzuna girmiştir.

Bir süre tekrar Safevilere geçen bölge 1638 de sultan 4.Murat tarafından geri alınmıştır Bu sıralarda bölge, Anadolu'dan getirilen Türk boyları ile beslenmiştir. Irak Türkmenleri, birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar, Osmanlı etkisinin altında kalarak yasamıştır. Böylece Irak Krallığı’nın kurulusuna kadar bölge, kesintisiz biçimde Türk egemenliğinde kalmıştır.


KRALİYET DÖNEMİ (1918–1958)

Birinci dünya Savaşının sonuna doğru bölge İngiliz işgaline uğradı. Bu yüzden eskiden Musul eyaleti olarak bilinen kuzey Irak’ın bugünkü Musul, Erbil, Kerkük ve Süleymaniye vilayetleri, Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye ile İngiltere arasında çekişme konusu oldu. Zira Irak’ın kuzeyinde yer alan Musul Eyaleti, Misak-i Milli ile tespit edilen Türkiye'nin sınırları içinde kalıyordu.

turkmeneli_Dervis_Bey_kalesi.jpg
Lozan Konferansı’nda Musul Meselesi, bir neticeye bağlanamayınca, çözümün Cemiyet-i Akvam'a (Milletler cemiyeti) bırakılması kararlaştırıldı. Miletler Cemiyeti’nin, İngiltere lehindeki kararını önce kabul etmeyen Türkiye, çabalarının neticesiz kalması üzerine, 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara Antlaşması’nı imzalayarak, Musul Eyaletinin İngiliz Mandasındaki Irak'a bıraktı.


Irak'ta Türkmenlere siyasi haklarını verilmesi 1920 yılında oluşturulan kabinede Kerküklü bir Türk bakanın yer alması sağlanmıştır. Aslında 1922 de Irak ile İngiltere’nin imzaladığı antlaşmanın 3 maddesi gereğince, çıkarılması tasarlanan anayasada vatandaşlar arasında siyasi farklılıklar gözetilmemesi, okullarda ana dille eğitim yapılması güvence altına alınmıştı. Buna dayanarak hükümet 1925 yılında hazırladığı anayasanın metnini Arapçadan başka Türkçe olarak da yayınlanmıştı. Aslında Irak'ta cumhuriyetin ilanına kadar, yapılan anayasa değişikliklerinde, vatandaşlar arasında etnik ve siyasi ayrıcalıklar yaratılmıştır. Ne var ki 1933'te son sekli verilen anayasanın 17. Maddesinde yasayla istisna edilmiş hususlar dışında, Irak’ta resmi dilin Arapça olacağı açıklanmıştır. İstisna edilmiş hususlar ise1931 yılında yayınlanan 74 numaralı yerli diller yasası ile belirtilmiştir. Bu kanun gereğince, Kerkük ve Erbil basta olmak üzere, Türklerin önemli yerleşme merkezlerinde ve Türkçe konuşulan bölgelerde, yargılamanın Türkçe olması karara bağlanarak, anayasal güvence altına alınmıştır.

1936 yılında Sadrazam Mahmut Şevket Paşanın kardeşi Hikmet Süleyman’ın Irak'ta askeri bir darbe sonucu hükümet başkanlığına getirilmesinden iki yıl sonra istifa etmesi üzerine, verilmiş olan hakların kaldırılmasına başlanmıştır. Böylece Türkler anadilleri olan Türkçe eğitim ve öğretimden mahrum bırakılmışlardır.



CUMHURİYET DÖNEMİ (1958)
Irak'ta 14 Temmuz 1958 tarihinde yapılan askeri darbe sonucu ilan edilen cumhuriyet, Türkmenler için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Azınlık olarak Türkmenler, Irak'ta artik rol oynamağa başlıyordu. Monarşiyi deviren İhtilal komuta konseyi liderlerinin o tarihte radyoda verdikleri beyanatlarında, Türklerin Irak’ı meydana getiren üç asli unsurdan biri olarak kabul edilmesine ve demokratik bir düzenin kurulacağına sevinen Türkmenler bu yüzden ihtilalı samimiyetle desteklemeğe çalışıyordu. Bundan böyle Türkmenler, okullarda anadillerinde eğitim ve öğretim görecek ve Türkçe neşriyat hakkına sahip olacaklardır.

turkmeneli_kerkuk_kislasi.jpg
1 Şubat 1959 tarihinde Bağdat Türkmence Radyosu adi ile Türkçe yayın yapan radyonun faaliyetine başlaması, halka seslenen ilk neşriyat olarak, Irak Türklerinin Tarihinde büyük bir asama sayılır. Irak içişleri Bakanlığının 7.5.1960 tarihli izni ile Bağdat’ta Türkmen Kardeşlik kulübü (sonradan ocağı) kuruldu. Irak'ta Türkmen cemaatinin hür iradesi ile yönetilen bu kurum, Türklerin resmi temsilcisi olarak, sosyal ve kültürel faaliyetler göstermeğe başladı. Bu kulübün en büyük hizmeti ise, ilk sayısı Mayıs 1961 de çıkan Kardeşlik dergisini yayın hayatına geçirmiş olmasaydı. Türkçe ve Arapça olarak çıkan derginin yönetimi de yine hür seçimlere gelen kişiler tarafından yürütülüyordu. Irak Türklerinin kültür tarihinde önemli bir yere sahip bu dergi, ihtilal komuta konseyinin 156 sayılı ve 6 Şubat 1977 tarihli kararı ile, Baas yanlısı bir heyete teslim edildi. Böylece dergi, hükümetin güdümüne girerek, o tarihten sonra önemini kaybetmiş oldu.

24 Ocak 1970 tarihinde, İhtilal komuta konseyi tarafından Irak Türklerine kültürel haklar tanindi. Buna göre haftalık bir siyasi gazete ile aylık bir edebi dergi çıkarılacak, Türk bölgelerindeki ilkokullarda Türkmence eğitim yapılacak, Türkmen yazarlar birliği kurulacak, radyo ve televizyon yayınlarının arttırılmasına gidilecekti. Verilen bu hakların bir kısmı yerine getirildi, ancak beklenilen bir uygulama biçiminde yönlendirilmedi. Tanınan hakların bir kısmı da bir yıl sonra, yani 1971 de uydurma gerekçelerle uygulamadan kaldırıldı. Hakların bir kısmı ise hükümetin müdahalesiyle amacından saptırıldı. Buna karşı boykot yapan Türk öğrencileri, esnaflar ve halk kesiminden bazıları ağır biçimde cezalandırıldı.1963 'ten 1974 yılına kadar nispeten sakin bir dönem geçiren Irak Türkleri, bu sefer planlı bir asimilasyonla karşı karsıya kalarak, halkın bir kısmı güneye sürüldü; toprakları ve gayrimenkulleri ellerinden alındı. Binlerce medeniyet yüzü görmemiş bedevi Arap, güneyden para karşılığı getirilerek Kerkük'e yerleştirildi. Kerkük'ün ismi değiştirildi ve Kerkük'e iki büyük Türk ilçesi olan Tazhurmatı ve Kifri, başka bir Arap vilayetine bağlandı. 1980 yılında kanlı eylemlere geçildi ve Türkmenlerin ileri gelenleri tutuklanarak tek tek idam edildi. Aynı yılda patlak veren Iran-Irak savaşına rağmen, zulüm ve tutuklamalar bütün şiddetiyle devam etti. Irak Türk toplumu 8 yıllık savaş sırasında ciddi manada kırılmıştır. Bugün nice Türkmen aileleri var ki çocuklarının biri cephede İranlı bir Müslüman’ın kurşunuyla ölürken, bir diğer çocuğu da Baas Partisi’nin zindanlarında işkenceden ölmüştür.

turkmeneli_kasgar_hiytgah.jpg
Irak Türk toplumu diğer bir haksiz darbeyi Körfez Krizinden sonra yemiştir. 1991 Nisanın da Türkmenlerinin Türkiye'ye göç etmeleri sırasında Kerkük ve özellikle Altinköprü şehrinin Türkmen gençleri, insafsızca kursuna dizilerek yüzlercesi evlerinde ve sokaklarda şehit edilmiştir.

Eğer Irak, Türkiye'ye komsu olmasaydı, Türkmenlere uyguladığı baskı bu kadar fazla olmayabilirdi. Irak, Türkmenlerden değil, esas itibarıyla Türkiye'den çekinmektedir. Nitekim bugüne kadar idam edilen yüzlerce Türkmen’e isnat edilen asilsiz suç: Türkiye'ye casusluk yapmak olmuştur.

Esas Irak Türklerinin içine düştüğü çıkmazın ana sebebi, suni olarak çizilen 36 paralelden kaynaklanmaktadır. Bu paralelin Kürtleri Araplardan ayırdığı kesindir. Ancak Türk bölgesini ikiye böldüğü de bir gerçektir. Bu bakımdan Birleşmiş Milletlerin bu husustaki kararının altına imza atan bütün ülkelerin, Türklerin ikiye bölünmesinde vebali vardır. Kaldı ki 36 paralelin üstünde olduğu halde Musul'un güvenlik bölgesine dâhil edilmemesi; buna karşılık 36 paralelin altında olduğu halde Süleymaniye şehrinin güvenlik bölgesine dahil edilmesi, bu taksimatın yine petrol haritasına göre yapıldığını göstermektedir. Netice itibariyle Birleşmiş Milletlerin bu kararını onaylayan ülkeler, bir taraftan Türklerin bölünmesini, diğer taraftan petrol yataklarının Bağdat tarafından kontrol edilmesini onaylamış olmaktadırlar.

Bu çözüm Türkmenleri ikiye bölmekte, Türkiye topraklarından tamamen koparmakta ve 36 paralelin altında yasayan Türkmenlerin % 75'nin kendi kaderine ve Saddam’ın insafına bırakmaktadır. Bilindiği gibi su anda Güvenlik Bölgesi içinde yasayan Türkmenler sadece Erbil şehrinde bulunmakta ve toplam Türkmen nüfusunun takriben % 25 'ini oluşturmaktadırlar. Ayrıca Türkmenler ne kuzey Irak’ın bir Kürdistan olarak görülmesini ister. Ne de kendilerinin bu bölgede bir azınlık kabul edilmelerine razı olur.

Ağustos 1997 tarihine kadar yukarıdaki durum aynen deva etmiştir. Bu dönem zarfında Erbil'de yasayan 400.000 civarındaki Türkmen’e çeşitli Türk kuruluşları tarafından yardımlar yapılmıştır. Ancak Erbil'de Türkmen siyasi kuruluşları tarafından kurulan ve sayıları 20'ye yaklaşan Türk okullarının varlığı, bugüne kadar verilen hizmetlerin en yücesi olmuştur. Ancak geçtiğimiz Ağustos ayında aniden Erbil'e girebilen Irak askerleri bu kuruluşların hepsini harabeye çevirmiştir.

Irak yönetiminin geçmiş yıllarda çeşitli gruplara sürpriz sindirme eylemleri uyguladığı dünyaca bilinenin bir gerçektir. Nitekim Irak 'in askeri istihbaratı, yıllar önce dini temayüllerinden ötürü Irak’ın Bağdat, Necef ve Kerbela gibi mukaddes şehirlerinde yerleşen Iran asilli binlerce aileyi bir gecede toplatarak 1979 yılında İran’a sürmüş ve bütün mallarına el koymuştu. Ayrıca Halepçiye atılan kimyasal bombaların bıraktığı acı izleri insanlık daha unutmamıştır.

Bugün Kuzey Irak denilince dünyanın aklına hep Kürtler gelmektedir. Türkmen isminin geçmesinin ana sebebi tanıtım eksikliğidir. Irak Türklerinin meselesinin Türkiye'de iyi bilinmesi şarttır; fakat yeterli değildir. Asıl dünya kamuoyu, basını, radyo televizyonları, İnsan hakları kuruluşları ve dünya af örgütü gibi müesseselerin bu meseleyi yakından takip etmesi sağlanmalıdır.

turkmeneli_nakisli_minare.jpg
İkinci olarak Irak Türklerinin sahip oldukları maddi ve manevi kültürel değerleri mutlaka koruma altına alınmalıdır. Bugün Türkiye'de, Irak'ta ve hatta Azerbaycan'da Türkmen dili, edebiyatı, musikisi, tarihi, sosyal yapısı ve siyasi durumu hakkında çok sayıda araştırmaları yapılmış ve yayınlanmıştır. Ancak bu gidişle korkarız ki bu milli kültür unsurlarımız sadece kitaplarda kalacaktır. Mesela üzülerek söylemek gerekir ki Kerkük'te Osmanlı ve Selçukluya ait hiç bir eser ayakta kalmamıştır. Hatta Sultan Abdülmecit adına yapılan bir bahçenin, İngilizler zamanında mermer tasa ikinci kez yazılmış "Mecidiye Bahçesi" kitabesi bile Baas yetkilileri tarafından yıktırılmıştır. Kerkük'ün tarihi kalesi içinde bulunan halk mimarisinden hemen hemen eser kalmamıştır. Ayni şeyi Musul ve bir ölçüde de Erbil için söylemek mümkündür. En azından ayakta kalan Türk eserleri uluslararası bir projeyle koruma altına alınmalıdır.

Yine bu bölgede Türk dili, şiiri, musikisi ve folkloru yok olmak üzeredir. Bu hususta diğer Türk cumhuriyetleriyle müşterek çalışarak bu değerlerin yok olması önemlidir.

Irak Türkmenlerinin sosyal meselesi içler acısıdır. Körfez Krizinden sonra Irak Türklerinin durumu farklı bir boyut kazanmıştır. Her şeyden önce günümüze kadar bütün şiddetiyle devam eden ambargo, Türkleri perişan etmiştir Bir zamanlar sadece Türk olmayanların dilencilik yaptığı Kerkük ve Erbil’de, yüzlerce Türk dilencilik yapmak zorunda kalmıştır.

Ahlaki çöküntü toplumun her kesimine yayılmıştır. Cinayetler, fuhuş, hırsızlık, rüşvet ve boşanmalar had safhaya çıkmıştır. Kerkük'te yasayan Araplar istediği Türk kızıyla zorla evlenebilmektedir. Gelir düşüklüğünün yanında çığ gibi büyüyen issizlik, gençleri ya kötü yollara itmekte ya da topyekûn Irak'tan kaçmaya zorlamaktadır. Bugün Türkmen ailelerinin ellerine düşse, beşikteki çocuklarını bile Türkiye'ye gönderirler. Türkiye basta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine göç eden on binlerce Türkmen'in çoğu tahsilli ve meslek sahibi insanlar oldukları halde sahipsiz oldukları için perişandırlar.

IRAK TÜRKLERİNE KARŞI UYGULANAN İNSAN HAKLARI İHLALELERİ

Irak devletinin 1926 yılında kurulduğundan beri hiç bir Bağdat yönetimine bas kaldırmayan, hiç bir silahlı eyleme katılmayan, haklarını daima demokratik yollardan elde edilmesi gerektiğine inanan tüm amaç ve arzuları, milli ve kültürel kimliklerini koruyarak, kendi toprakları üzerinde yasamakta olan Irak Türklerine karşı, insanlık dışı ve ürpertici uygulamalar hala sürmekte ve anayasal haklar bakımından Irak'ta ibrenin sistematik bir şekilde Türkmen'lerin aleyhine hareket etmektedir.


turkmeneli_saldiri01.jpg
Irak rejimi, nüfusları 2,5 milyonu bulan ve ülke toplam nüfusunun %13 ünü oluşturan Türkmen halkının varlığını açıkça inkâr ettiğini, Irak’ın hukuk sisteminde Türkmen'lerin göz ardı ettiğini anayasasıyla açıkça meydana koymaktadır. Bu rejim böylece, çok açık bir biçimde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"ni ihlal etmektedir. İşte Irak Türklerinin ana problemi büyük ölçüde buradan, yani Irak anayasalarının Türkmen'lerin etnik kimliklerini, anayasal ve politik haklarını tanımamasından kaynaklanmaktadır.


Bu yanlı tutumun sonucu olarak su acı gerçeklerin ortaya çıktığı görülüyor:

1-Ülke nüfusunun % 13 ünü teşkil eden Türkmenler yok farz edildiği için ülke içinde hiç bir platformda haklarını savunamıyorlar.


2-Irak devletinin kurulusundan bugüne kadar 76 sene zarfında gelmiş geçmiş bütün iktidar hükümetlerinde hiç bir Türkmen bakanın yer almadığı görülür. Irakta bir teamül haline gelen yazılmamış bir kural vardır. 76 seneden beri kurulan bütün hükümetlerde mutlaka 3 ya da 4' ü Arap bakan, 2 ya da 3 Kürt bakan, Hıristiyanların Irak'ta toplam nüfusu 200.000 olmasına rağmen 1 ya da 2 Hıristiyan bakan, yer alır. İster kraliyet devrinde, İster 1958 den sonraki cumhuriyetin değişik eğimli devirlerinde, 1920 senesinde kurulan geçici hükümette yer alan ve bir sene bakanlık yapıp istifa eden bir Türkmen bakanın dışında, 76 sene boyunca hiç bir Türkmen bakana kurulan hükümetlerde yer verilmemiştir.


3-Irak'ta kraliyet döneminde bir parlamento vardı. Ancak seçimler göstermelik ve şaibeli olurdu, devletin istediği kişiler milletvekili seçtirilirdi. Yine de bu şartlar altında Türkmen'lerden her dönemde iki ya da üç milletvekili meclise girerdi. 1958 de cumhuriyetin ilanından sonra, ülke yaklaşık 22 sene parlamentosuz yasadı ve ülkeyi yöneten "Ulusal Meclis" teşkil edildi. Böyle kukla bir mecliste bile Türkmen'lerin temsil edilmesine hiç bir zaman müsaade edilmemektedir.

turkmeneli_saldiri.jpg
Irak Türkleri, kraliyet devrinde toplum olarak her türlü anayasal haklardan mahrum iken bireyler olarak nispeten kendi hayatlarını özgür bir şekilde yasamakta idiler. Ancak, bu dönemde de 1924 ve 1946 yıllarında Türkmenlere karşı iki kez katliam gerçekleşti ve her fırsatta Türkmen aydınları islerinden oldular ve Irak’ın güneyine sürülüp orada zorunlu ikamete tabi tutuldular.

Kraliyet rejiminin devrilmesi ve cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra, rejim açık bir şekilde Türkmenlere karşı hasmane bir tavır aldı. Bu dönemde, cumhuriyet daha bir yılını doldurmadan, Türkmen aydınlardan yüzlercesi sürgüne gönderildi, memurlar toplu bir şekilde güney vilayetlere atandı. Kerkük'te Türkçe ve Arapça çıkmakta olan Beşir ve Afak gazeteleri kapatıldı ve 14 Temmuz 1959 günü Kerkük'te korkunç bir katliam yaşandı.


Ancak, Irak Türklerinin esas çilesi, Baas partisinin 1968 de yaptığı bir darbeyle Irak yönetimini ele almasından sonra başladı. Bu rejimin ilan etmiş olduğu 1968 ve 1990 tarihli anayasalarında, 2,5 milyon Türkmen yok addedilerek Irak halkının Arap ve Kürtlerden oluştuğunu daha önce dile getirmiştim. Bu rejim, Türkmenleri sadece anayasal haklardan mahrum etmekle yetinmedi. Dünyanın gözüne bak baka Türkleri asimile etme, Türkmen Bölgelerini Araplaştırma ve 2,5 milyon Türkü çeşitli yollarla yerinden yurdundan edip en kısa zamanda o bölgenin etnik yapısını değiştirip oraları bir Arap bölgesi haline getirmeyi planlayarak, bu planı 1970’lerden beri en ağır ve çirkin biçimde uygulamaya koymaktadır. 1975 de alınan gizli bir kararla Irak’ın kuzeyinde bir Türkün bile kalmayacağı şekilde 10 senelik bir plan uygulamaya kondu.

İkinci ve benzer 10 senelik plan ise 1985’te uygulamaya kondu. Her biri birer insan hakları ihlali anlamına gelen bu uygulamaların bir kısmini özetle :

TÜRK'LERİN VARLIĞI İNKÂR EDİLİYOR:


1- 1927, 1934, 1947, 1957, 1965, 1977 ve 1987 senelerinde yedi kez yapılan nüfus sayımlarının hepsinde Irak Türklerinin sayısı gerçeğe aykırı bir şekilde % 2 olarak gösterilmektedir.1957 nüfus sayımında Türkmen'lerin nüfusu, resmi açıklamaya göre 500.000’dir. Toplam nüfus sayısı ise altı buçuk milyon idi.1958 yılında Bağdat’ta yayınlanan (Irak devrimi münasebetiyle 14 Temmuz'u anma komitesi) tarafından yayınlanan kaynak bu rakamı doğrulamaktadır. 1987 de Londra'da Inquiry dergisinde yayınlanan bir makalede de, 1957 yılında yapılan sayımda Irak'ta 500.000 Türkmen yaşadığı belirtmektedir. Su anda Irak’ın nüfusu 20 milyondur. Bunun % 2 si 400.000’dir. Bu gülünç tabloya göre Türkmen nüfusu 40 sene içinde hiç artmamış, tersine azalmış, kimse evlenmemiş, kimsenin çocuğu olmamıştır.

2- 1987 nüfus sayımında Türklere "kendinizi ya Arap ya da Kürt yazdırın" tehditleri açıkça yapıldı. Nüfus hanesine Türk yazanlar sürgüne tabi tutulmakla tehdit edildi. Bu karara karşı çıkan birçok köy ve yerleşim bölgeleri sakinleri, köyleri zorla boşaltıldı, köyler dozerle yıktırıldı, ahalisi Arap bölgelerine askeri araçlarla dağıtıldı ve oralarda zorunlu iskâna tabi tutuldu.

3-Irak rejimi, Türk şehir, kasaba ve köylerin Türkçe olan isimlerine bile dayanamayıp bu isimleri Arap isimlerle değiştirdi. Onlarca mahalle, cadde ve sokakların ismi Arapça isimlerle değiştirildi. Bu arada Kerkük'ün adi da Al Tamim oldu.

TÜRK BÖLGELERİ HIZLA ARAPLAŞTIRILIYOR:

En basit insani hak ve hürriyetleri hiçe sayarak acımasız bir Asimilasyon ve Araplaştırma planının bazı örneklerini özetle:

1- Türkmen bölgelerindeki etnik oranları değiştirmek amacına yönelik, yüzlerce Arap aile güneyden getirilerek Kerkük ve diğer Türk bölgelerinde yerleştirilmektedir. Bunlara büyük miktarda maddi yârdim ve faizsiz kredi verilmekte ve derhal devlet dairelerinde is bulunmaktadır. Bunlardan Türk kızları ile evlenenine, teşvik ödülü olarak büyük miktarda para verilmektedir.

2- Kerkük, Telafer, Altunköprü ve diğer Türk bölgelerinin çevresinde onlarca köy ve yerleşim bölgeleri ihdas edilerek, Arap aileleri oralarda iskân ettirilmektedir.

3- Türk asıllı olanların, Türk bölgelerindeki devlet dairelerinde tayin edilmeleri kesinlikle yasak edilmiştir. Buna karşın, yüzlerce Türk asilli memur, Irak’ın güneyine yani Arap bölgesine nakletmesi yasağı konmuştur.

4- Kerkük vilayetinin yüzölçümü sürekli azaltılmaktadır. Kerkük'e bağlı Tuz, Kifri ve Çimçimal ilçeleri Kerkük'ten koparılıp diğer mücavir ilçelere bağlandı. Kerkük vilayetinin yüzölçümü, 1975 yılına kadar 20.000 Km iken, 1976 da bu oran yar yarıya düştü. Irak topraklarının % 4,2 si ile Irak’ın büyük vilayeti olan Kerkük, bu uygulama sonunda % 2’lik oranla 14.sıraya düşmüştür.

5- Devlet dairelerinde Türkçe konuşma yasağı devam etmektedir.

KERKÜK'TE TÜRK ESERLER VE YAPITLAR YOK EDİLİYOR:

Bosna-Hersek'te yaşandığı gibi Kerkük'te Türk kültürünün izini taşıyan eserler yok ediliyor.

— 1875’te Kerkük'te yapılan tarihi tas köprü, faal durumdayken devlet tarafından yıktırıldı.

— Tarihi Kerkük kalası boşaltılıp kaderine terk edildi, oradaki birçok ev yıktırıldı.
— Kerkük’ün Osmanlı zamanında inşa edilen hükümet sarayı yıktırıldı.

TÜRKÇE EGİTİM VE YAYIN HAKLARI YASAĞI

— Türk bölgelerinde devam eden Türkçe eğitim, 1936'da kaldırıldı, buna ihtiraz eden birçok öğretmen ve aydın kesim sürgüne gönderildi.


— 1980’lerden beri uygulamaya göre, Türk asilli olan öğrencilerin, Eğitim fakültesi, Harp okulu ve polis okuluna girmeleri yasaktır.

— Dünyada esi ve benzeri görülmemiş bir uygulamayla, Türk asilli öğrencilerin okullarından ilişkileri kestirilip güney bölgedeki okullara zorla kayıtları yaptırılıyor, gitmeyenlerin hemen kaydı silinip öğrenim hakları ellerinden alınmaktadır.

Öğrencileri, 7 yaşlarından itibaren yaz mevsimlerinde zoraki kamp eğitimine tabi tutulmaktadırlar. Bu kamplarda; Arap kültürü, Arapça dili ve Baas partilerinin ilkeleri çocuklara aşılanıyor. Çocuğunu kampa göndermeyen aile hakkında soruşturma açılarak haklarında ağır cezalar uygulanıyor.

1970’lerde Türkmenlere verilen kültürel haklar çerçevesinde açılan Türkmence tedrisat yapan okulların tümü kapatıldı. İlkokul 3. Sınıfa kadar Türkçe okuyan öğrenciler, 4.sınıfta Arapça okunmaya zorlandılar. Türkçe eğitim veren ve: Yıldızlar, Fuzuli, Kara Altun, İlleri, Aktaş, Yedi Kardaş, Mutlu, Şanlı gibi isimleri olan okulların bu isimleri Arapça isimlerle değiştirildi.

Türkmen Kardaşlık Ocağının 1961 de çıkarmış olduğu ve Irak'ta Türk kültürüne büyük hizmetler sunduğu Kardaşlık dergisi, 1976 da ocağın Baas partisi yanlılarına bir hükümet kararıyla devredilmesi sonucu bu yönetimin eline girdi. Dergi bu yüzden küçülerek bir yıl sonra kapatıldı.

İDAMLAR VE SOYKIRIMLAR
turkmeneli_sehitleri.jpg
1980 Ocağında, Türkmenlerin lider ve aydın kesimlerini oluşturan onlarca insanimiz gizli yargılama sonunda idam edildi. Bunların başında: emekli Albay Abdullah Abdurrahman, Doç. Dr. Necdet koçak, Ziraatçı Dr. Rıza Demirci, Adil Serif, Yarbay Halit Akkoyuncu öğretmen Mehmet Korkmaz gelmektedir. Daha sonraları yüzlerce Türkmen genci ve aydını ayni şekilde idam edildi. Birçok insanımızsa hapiste iken işkence sırasında hayatını kaybetmektedir. Yapılan yargılama herkese kapalı yürütülmekte ve sanıklara avukat tayin etmek hakkı tanınmaktadır.

Hapse mahkûm edilen aydınlar arasında: Sair Mehmet Izzet Hattat, Sair Nihat Akkoyunlu ama sair Hasan Görem, sanatkâr Ekrem Tuzlu, avukat Ihsan Ali Ekber, Dr. Sadik Riza Ali, Sadun Osman Köprülü, Ismail Teleferli, Salahattin Tazeli ve daha nice masum gençler.

Son senelerde, tutuklandıktan sonra kaybolan Türkmen'lerin şayisinin hızla arttığı görülmektedir. Birleşmiş Milletler tarafından görevli özel raportör’ün 13 Temmuz 1994 tarihli raporunda: 27 Kasım 1993 tarihinde ordunun yüksek rütbeli üç Türkmen subayının tutuklandığı ve Kerkük'ten kaybolduğu belirtilmektedir.

1991 ayaklanması akabinde Kerkük, Erbil, Kifri, Tuzhurmati, Altunköprü şehir ve kasabaları ordu tarafından top ateşine tutuldu. Binlerce insan öldü, Türkiye'ye göç etmeye mecbur kalan halkımızdan yüzlercesi, dağlarda helikopterlerden açılan ateşle öldürüldü. Açlık ve hastalıktan da onlarca insanimiz dağlarda can verdi.

Ayni günlerde, Altunköprü kasabasında Kürtlerin ve ordunun iki ateşi arasında kalan ve bir binaya sığınan 80 Türkmen genci Irak askerlerinin yaylım ateşine tutularak korkunç bir katliama kurban gitti.

Son senelerde, devletin aldığı ve resmi gazetede yayınladığı karalar gereğince yüzlerce Türkmen ailesi, güneydeki Arap bölgelerine sürülüp orada zorunlu iskân tabii tutulmaktadır. Son uygulamalara göre de, özellikle bir ferdi Irak dışına kaçan ailelere, bir hafta zarfında evini terk edip güneydeki Arap bölgelerine ya da kuzeyindeki Kürt bölgelerine göç etmeleri emri verilmektedir. Emirlere göre, Arap bölgesini seçen aile, ev eşyalarını beraberinde götürebilir Kürt bölgesini seçenler ise üzerlerindeki elbiseden başka hiç bir şeyi almaları yasaktır. İşte yurdunu terk etmeyi reddeden ve göç emrini yerine getirmek için kapılarına dikilen emniyet görevlilerinin ve kendi ailesinin gözleri önünde vücuduna gaz döküp yakan ve 'ölürüm de Kerkük'ü tek etmem' diye haykırarak yanarak can veren Türkmen kızı Kerküklü Zehra'nın dramı, bu trajedinin açık bir örneğidir.


Geçmişte meydana gelen Türkmen Katliamlarında İsimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz kadar fazla şehitlerimiz vardır...

Katliamlara ise tarihi bir perspektiften bakacak olursak şöyle sıralanabilir:

01- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920
02- Levi Katliamı, Kerkük -1924
03- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946
04- Kerkük Katliamı, 14–17 Temmuz 1959
05- Tazehurmatu Katliamı–1, 1979
06- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980
07- Tazehurmatu Katliamı–2, 25 Mart 1991
08- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991
09- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996
10- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003
11- Telafer Katliamı–1, 09 Eylül 2004
12- Telafer Katliamı–2, 21.02.2005
13- Musul Katliamı, 24 Eylül 2005
14- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006
15- Karatepe Katliamı, 04 Haziran 2006
16- Kerkük Terör Katliamı, 13 Haziran 2006


TÜRK BÖLGELERİNDE GAYRİMENKUL MAL ALIM SATIM YASAĞI

Türk bölgelerinde Türkler tarafından taşınmaz mal satın alma yasağı en sert bir biçimde uygulanmaktadır. Bir Türk, ev, dükkân v.s. mülkünü ancak bir Araba satabilir. Türk'e ev satın almaya ya da ev yaptırmaya izin verilmemektedir. Bu yasak 1980 senesinden beri alenen ve resmi gazetede yayınlanan resmi kararlar gereğince uygulanmaktadır. Bunun tersine Arap’ların bu bölgede gayrimenkul satın almaları teşvik edilmekte ve bu amaç için onlara faizsiz krediler verilmektedir.

DERNEK KURMA YASAĞI
Irak'ta dernek kurma ve derneklere katılma serbestliği yoktur.1960 yıllında bin bir zorluklarla kurulan Türkmen kardeşlik Ocağı’nın yönetim kurulu, devletin en yüksek mercii tarafından alınan bir kararla feshedilerek, ocak Türkmenlerin elinden alınıp bir grup Baas partili kişilerden oluşan bir heyet ocağın yönetim kurulu olarak tayinine karar verildi. Bundan az sonra 1980 de ocağın başkanı olan ve Irak ordusuna büyük hizmetleri geçen Emekli Albay Abdullah Abdurrahman idam edildi, diğer üyeleri de çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.

Bu baskı zülüm politikası ve ekonomik ambargonun getirdiği maddi sıkıntılar önünde tamamıyla aciz kalan Irak Türkleri, göçe zorlanmaktadırlar. Aileleriyle birlikte bin bir zorlukla dağları taşları aşarak Türkiye'ye sığınmakta ve oradan da kanada, Almanya, Avustralya ve Danimarka gibi birçok yabancı ülkeye iltica etmektedirler.

Görüyoruz ki bu gün Irak Türkleri, kendi yurdunda garip, kendi vatanında üçüncü sınıf ve üvey evlat muamelesi gören, her türlü insani haklardan mahrum, epeyi bir bölümü göçe zorlanmış, benliğini ve Türklüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karsıya gelen, can ve mal güvenliğini kaybeden bir toplum haline gelmiş durumdadır. Uygarlık iddiasında bulunan tüm dünya devlet ve kuruluşları bu acı tablo önünde seyirci kalmakta, bu felaketi görmemezlikten gelmeyi tercih etmektedir. Kürt, Türk ve Arap bölgelerinden oluşan kuzey Irak da batili medya tarafından ısrarla Kürt bölgesi olarak gösterilmeye devam edilmektedir. Irak Türklerinin neler çektiğini, ne türlü zulüm ve baskılarla karşı karsıya geldiğini bugün sadece Türkiye 'de belirli bir kesim bilmekte ve takip etmektedir.

Sonuç

Irak rejimi, Irak'ta Türk varlığını ortadan kaldırmakta kararlıdır ve bunu acımasızca bilinçli ve planlı bir şekilde uygulamaktadır. Özü Türk, soyu Türk 2. 5 milyon insan mum gibi eriyip gidiyor ve topraklarda Türk varlığı ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır. Umarız ki her vicdan sahibi insan, bu hale karşı sesini yükseltecektir.
kaynak>>>http://www.efrasyap.com/Icerik/IcerikDetay.aspx?IcerikID=713