Hadis Alimlerimiz

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
buhari.jpg


Imam BUHÂRÎ
(194-256/810-869)


Hadis bilginlerinin ileri gelenlerinden biri

Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî.

Mugire b. Berdizbeh, Buhara Valisi Yemân el-Cûfi'nin araciligiyla müslüman olmustur. Bu nedenle Cûfi'ye nisbet edilmistir. Buhârî'nin babasi ve dedesi hakkinda pek bilgimiz yoktur.

Muhammed el-Buhârî, 13 sevvâl 194 h./21 Temmuz 810 tarihinde Cuma günü Buhara'da dogmustur. Bundan dolayi da Buhârî nisbetiyle anilmasina sebep olmustur. Buhârî, henüz bebek iken babasi vefat etmis, kardesi Ahmed'le birlikte yetim kalmistir. Annesinin terbiyesi altinda büyümüs, küçük yasta Kur'an'i ezberlemis ve Arapça ögrenmistir. Babasindan kalan servet onun hiç kimseye muhtaç olmadan ilim ögrenmesinde yararli oldu. On bir yasinda hadis ögrenmeye basladi. Onalti yasinda annesi ve kardesi Ahmed'le birlikte hacca gitti. Annesi ve kardesi Buhârâ'ya dönerken, kendisi ilim ögrenmek istegiyle Mekke'de kaldi. (210 h./825).

Onsekiz yasinda "Kitâbu Kadâya's-Sahabe ve't-Tâbiin" ile "et-Târîhü'l-Kebîr" adli eserlerini yazdi. ilim ögrenmek için sam'a, Misir'a, Basra'ya, Bagdat'a gitti. Bu amaçla alti yil Hicâz'da kaldi. Buhârî, hadis ögrenmek ve nakletmekle kalmadi. siirle de ilgilendi. Ancak fazla siir yazmadi. Savas sporlarina ilgi duydu, ata bindi, ok atti.

Akranlari Buhârî'den övgüyle bahsederler. Onu övenler arasinda büyük muhaddis imam Müslim'de vardir. Buna ragmen, Buhârî'nin üstünlügünü çekemeyenler fitne çikarmaktan geri kalmadilar. Buhârî'nin "Kur'an mahluktur" düsüncesini savundugunu yaydilar. Bu dedikodulardan rahatsiz olan Buhârî, memleketi Buhâra'ya gitti. Burada da rahat edemedi. Buhârâ emiri ile arasi açildi. Buhara Emiri Halid Ibn Ahmed, çocuklarina Câmiu's-Sahîh'i ve et-Tarih'i okutmasi için Buharî'yi konagina çagirir fakat Buharî, bu teklifi kabul etmez. ilim meclIslerinin herkese açik oldugunu,isteyenin gelerek yararlanabilecegini, ilmi valinin konaginin duvarlari arasina hapsedemeyecegini bildirir. Bu olay üzerine Ahmed Ibn Hâlid, onu Buhara'dan sürer. Buhârî, Buhara'dan ayrildiktan sonra Semerkand'a gider. Hartenk köyünde bulunan akrabalarinin arasina yerlesir. Semerkand'lilar, Buhârî'den yararlanmak isterler. Bir heyet gönderip Semerkand'a gelmesi ricasinda bulunurlar. Buhârî, Semerkand'a gitmek için hazirlik yapmaya baslar ancak bu arada hastalanir ve Ramazan Bayrami gecesi vefat eder (30 Ramazan 256 h./31 Agustos 869). Cenazesi, bayram günü ögleden sonra kilinarak Hartenk'e defnedilir.

Imam Buhârî keskin bir zekâ ve ezberleme yetenegine sahipti. Herhangi bir seyi ezberlemesi için ona bir defa bakmasi veya onu bir defa dinlemesi yeterliydi. Bagdatlilarin ve Semerkandlilar'in O'nun zekâ seviyesini denemek için sorduklari sorular bunu göstermesi bakimindan önemlidir. Gezileri sirasinda dinlediklerini yazmamasi ve kendisine takilanlara, dinledigi bütün hadIsleri ezberden okumasi da dikkat çekicidir. O ayni zamanda çok hadis ezberlemekle de söhret bulmustu.

Ince yapiti uzun boylu idi. ihtiyarliginda çok halim selim görünüslü olmustu. Sert yaratilIsli degildi. Yumusak huyluydu. ilim konusunda çok dikkatli idi. Dayanaksiz konusmak istemezdi. Baskalari hakkinda gayet yumusak bir dil kullanirdi. Derdi ki, "Hiçbir kimseyi giybet etmemis olarak Allah (c.c)'a kavusmayi arzu ediyorum." Rical bilgisi herkesten çok olmasina ragmen cerh ettigi (zayifligini ortaya koydugu) raviler hakkinda bile asagilayici tabirler kullanmazdi. Yalanciligi bilinen birisi için "fîhi nazar (bunda ihtilaf vardir)", "seketû anhu (sikaligi konusunda âlimler sustular)" derdi. O'nun bir adam hakkinda en agir sözü "münkerü'l-hadis (hadisi alinmaz)" terimidir.

Kütübü sitte müelliflerinden en-Nesâî, Buhârî'yi bizzat görüstügü seyhler arasinda saydiktan sonra söyle demistir: "O, sika, inanilir, akilli bir muhaddistir. Islâm tarihinde ilk defa sahih kitap yazan odur." Bazi âlimler onun için söyle derler: "Buhârî, Allah (c.c)'nun yeryüzünde yürüyen ayetlerindendir." Necm b. el-Fazl diyor ki: "Rüyamda Rasûlullah (s.a.s.) efendimizi gördüm. Bir köyden çikmis gidiyordu ve arkasindan imam-i Buhârî de onu takip etmekteydi. O bir adim atinca Buhârî de bir adim atiyor ve ayagini Rasûlullah (s.a.s.)'in ayagini bastigi yere basiyordu. Kitabini da her bakimdan ona nisbet ediyordu."

Buhârî ilmiyle amel eden bir insandi. Islâmî sinirlara uymada asiri derecede titizdi. Helâl ve haram konusunda duyarli idi. Hadis ilmine hizmet, bu yolla Allah (c.c.)'in rizasini, Rasûlullah (s.a.s.)'in sefaatini kazanmaktan öte bir amaç tasimiyordu. Babasindan kalan mirasi bile bu yolda harcamisti. Cömertligiyle söhret bulmustu, yardim ettiklerine Allah rizasi için elini uzatiyordu. Çok Kur'an okur, çok nafile namaz kilardi. Rivayete göre her üç günde bir Kur'an'i Kerîm'i hatmederdi. Gecenin bir kismini uykuyla geçirirdi. Sürekli geceleri uykusundan kalkip, kandilini yakar, hadis tahric ederdi. Yahut yazdiklarina isaretler koyar, üzerinde düsünürdü. Seherden önce uyanir, gece namazi kilar; sonra Kur'an'in üçte birini okurdu. Ramazanda ise terâvihten sonra Kur'an'in üçte birini okumaya devam ederdi.

Buhârî'nin kendi ifadesine göre hadis aldigi hocalarinin sayisi binden fazladir. Hadis yazdigi seyhlerine ait senetleri de bildigini, senedi zayif rivayetlere itibar etmedigini belirtir. Hocalarinin baslicalari sunlardir:

Ahmed b. Hanbel
Ali b. el-Medinî
Yahya b. Maîn
Ismail b. idris el-Medînî
Ishak b. Rahuyeh.
Bunlarin disinda su isimleri de görüyoruz;

Mekkî b. ibrahim el-Belhî
Muhammed b. Selam el-Bikendi
Ibrahim b. el-Es'as
Ali b. el-Hasan b. Sekîk
Yahya b. Yahya
Ibrahim b. Musa el-Hafiz
Süreyc b. en-Numan
Ebu Asim en-Nebil es-Seybânî
Muhammed b. Abdullah el-Ensârî
Abdullah b. Zübeyr el-Hamidî
El Mekrî, Abdülaziz el-Üveysî.
Ögrencileri arasinda da en meshurlari sunlardir;

Ebu isa et-Tirmîzî
Muhammed b. Nasru'l Mervezî
Ibni Ebi Dâvud
Müslim b. Haccac ve en-Nesâi.
Câmiu's-Sahîh; Islâm'in ilk dönemlerinde hadIslerin Kur'an'la karismasi söz konusu oldugundan hadIslerin yazilmasi yasakti. Sonralari Kur'an-i Kerîm, kitap haline getirilip, çogaltildi oria bir seyin karismasi engellendi. Sahabe nesli bütünüyle vefat etmis, Islâm ülkeleri genIslemis, degisik düsünceler ortaya çikmisti. Bu tür nedenlerle hadIslerin toplanmasinin yararli olacagina inanildi ve hadIslerin tedvinine baslandi.

HadIslerin toplanmasina Tabiun döneminde baslanmistir. imam Mâlik* (179 h./195) Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hadIslerine Sahabe ve Tabiun kavillerini ekleyerek Muvatta'yi tasnif etmistir. imam Mâlik'ten sonra da hadis konusunda çalismalar yapildi. Buhârî'nin Câmiu's-Sahîhi meydana getirmesi iki sebebe dayanmaktadir. Bunlarin birincisi, hocasinin kendisinden böyle bir istekte bulunmasi, ikincisi de kendisinin görmüs oldugu bir rüyadir.

Buhârî, sahih adiyla anilan ve içerisine sadece kendince sahih oldugu sabit olan hadIsleri koydugu kitabini yazmakla hükümlerin kaynaklarini bulmada önemli bir hizmeti yerine getirmistir. imam Buhârî ayrica bu eserle kendisinden önce yasamis mezhep imamlarinin dayandigi temellerin saglam oldugunu, hiç birinin kisisel görüsle fetva vermedigini ortaya koydu. Ondan sonra gelen muhaddIsler, hadis çalismalarinin sinirlarini az çok belirlemis oldular. ilim adamlari Buhârî'nin eserine büyük önem verdiler. Özellikle sahih hadis konusunda onun eserinin ortaya koydugu gerçekleri ve sartlari kabul ettiler, örnek aldilar. O, hadiste odak ve hareket noktasi olarak degerlendirildi.

Buhârî, bu eseri meydana getirirken çok titiz davrandi. Eserine aldigi hadIsleri, alti yüz bin hadisin içinden seçti. Sahih hadIslerin disinda kalan diger hadIsleri eserine almadi. Eserin kabarmasini önlemek için sahih hadIslerin bile bir kismini almamistir. Câmiu's-Sahih'te yer alan hadIslerin sayisi yedibinikiyüzyetmisbestir. Bazi hadIsler degisik kitaplarda geçmektedir. Mükerrerler çikarildiktan sonra geriye kalan hadis sayisi dört bin'dir.

Câmiu's-Sahih'te hadIsler konularina göre kitaplara, her kitap da kendi arasinda bâblara ayrilmistir. Eserde, üzerinde ihtilaf edilmeyen hadIslere yer verilmis, râvilerin güvenilir olmasi hususunda titiz davranilmistir. Râviler birbirine baglanarak ilk kaynaga kadar götürülmüstür. HadIsleri bazi titiz ölçülere vurduktan sonra sahih kabul edip, uymayanlari reddetme çigirini açan Buhârî olmustur. O'ndan sonra gelen âlimler bu yoldan giderek sahih hadIsleri zayif ve uydurma olanlarindan ayirmaya devam etmIslerdir. Sahih hadis kitabi yazanlar çok olmakla beraber Buhârî kadar titizligi ileri götüren olmamistir. Hadis kabulünde kendine has çok dar bir yolda tek olmasi onun Islâm ümmeti arasinda müstesnâ bir söhret ve güven kazanmasina sebep olmustur.

Sahih'in nerede telif edildigi hususunda degisik görüsler vardir. Buhârî, hadis almak için gittigi her yerde eserini telife çalismistir. Hayati seyahatlerle ve ilim yolunda geçen bir insanin onalti yillik çalismasinin mahsulü olan bu eserin telifini bir yere baglamak mümkün degildir.

Câmiu's-Sahih'te yer alan kitap (bölüm) sayisi doksanyedi, bâblarin sayisi üçbindört yüzelli kadardir. Üç râvili hadIslerin sayisi da yirmi ikidir. Degisik senetle gelen hadIsler Sahih'te yer almaktadir. Ancak ayni senet ve ayni metinle birden fazla yerde zikredilen hadIslerin sayisi yirmi üç kadardir. Kur'an'dan sonra ana kaynak olan Buhârî'nin Sahih'i ile Müslim'in eserine Sahih adi verilmektedir. ikisine birden "Sahihayn " denilir. Diger dört hadis kitabina da "Sünen ", alti hadis kitabinin tümüne birden "Kütübü Sitte" denilmektedir.

Buhârî'nin bu eserine ait bir çok serh yazilmis ve üzerinde çalismalar yapilmistir. En meshur serhleri, Aynî'nin Umdetu'l-Kari, Askalani'nin Fethu'l-Barî ve Kirmâni'nin Kevâkibü'd-Derârî, adli eserleridir.

Câmiu's-Sahih disinda, su eserleri vardir:

Tarihu'l Kebir: Hadis ricaline ait önemli bir eserdir. Sahasinda ilk yazilanlardandir. Buhârî bunu henüz onsekiz yasinda iken Rasûlullah (s.a.s.)'in kabri basinda mehtapli gecelerde yazmistir. Haydarabad'ta 1941-1954 tarihlerinde dört cilt,1959-1963 tarihlerinde üç cilt halinde basilmistir.
Târihu'l-Evsât: Tarihu'l Kebir'in kisaltilmisidir. Bazi yazma nüshalari mevcuttur. Ibni Hacer Tehzibû't-Tehzib isimli eserinde bundan nakiller yapmistir.
Tarihu's-Sagîr: Tarihu'l Kebir'in bir özetidir. 1325 yilinda Zuafâü's-Sagîr ile birlikte Hindistan'da basilmistir. Kitâbu Zuafâü's-Sagîr: Zayif ravilerin hallerinden bahseder. Hindistan'da 1323 ve 1326 tarihlerinde basilmistir.
Et-Tarihu fi Ma'rifeti Ruvati'l-Hadîs ve Nükâti'l Âsâr ve's Sünen ve Temyizü Sikatihim min Züafâihim ve Târihu Vefâtihim: Küçük bir risâledir.
Eet-Tevârîhu'l Ensâb: Bazi sahIslarin özel hallerinden bahseder.
Kitâbu'l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir. Haydarabad'ta 1360 yilinda basilmistir.
Edebü'l-Müfred: Ahlâk hadIslerini toplayan bir eserdir. istanbul'da 1306, Kahire'de 1346, Hindistan'da 1304 yillarinda basilmistir.
Refu'l-Yedeyn fi's-Salati: Namazda el kaldirmakla ilgili bir risâledir. Kalküta'da 1257, Delhi'de 1299 yillarinda yayinlanmistir.
Kitâbu'l-Kiraati Halfe'l-imam: Namazda imamin arkasinda okuma hakkinda yazilmis bir risâledir.
Hayrü'l Kelâm fi Kiraati Halfi'l Imam adiyla Orduca çevirisi ile beraber 1299'da Delhi'de, ayrica 1320'de Kahire'de basilmistir.
Halku'l-Ef'ali'l-ibâd ve'r-Redd Ale'l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüslerini reddeden bir kitaptir. 1306'da Delhi'de basilmistir.
El-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazilmis bir eserdir.
Abarü's Sifat: HadIsle ilgili bir eserdir ve bazi kütüphanelerde yazma nüshalari mevcuttur.
. Bunlardan baska kimi kaynaklarda Buhârî'ye ait oldugu zikredilen su kitaplarin ismini de görmek mümkün:

Birri'l Valideyn
El-Camiu'l Kebir
Et-Tefsirü'l Kebir
Kitabü'l Hibe
Kitabü'l Esribe
Kitabu'l Mebsut
Kitabü'l ilel
Kitabü'l-Fevâid
Esamü's Sahâbe
Kitabu'd-Duâfa
El-Müsnedü'l-Kebir
Sülâsiyyât.



Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
calig38.jpg




IBN MACE


Kutub-i Sitte'den kabul edilen "es-Sünen" isimli eserin müellifi. Hicri üçüncü yüzyilin önde gelen hadis hafizlarindandir. Ismi; Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid b. Mâce el-Kazvim, Mevla Rabîa.

Ibn Mâce adiyla meshur olan müellifin adinin menseî ihtilaflidir. Bir rivayete göre Mâce dedesinin ismidir. Tercih edilen görüse göre Mâce babasinin ismidir. Kelime farsça kökenlidir. Firûzâbâdî Kamusunda Mâce'nin babasina ait bir lakap oldugunu söylemistir.

Ibn Mâce'nin isminin okunusu hadisçiler arasinda ihtilafli bir konudur. Bazilari Ibn Mâceh seklinde okumuslar. Bazi hadisçiler de Ibn Mâcete sekliyle söylemislerdir. Türkçe'de kelimenin sonundaki yuvarlak te harfi okunmadigindan dilimizde bu hadisçinin ismi Ibn Mâce olarak meshur olmustur.

Ibn Mâce Kazvîn sehrinde H. 209 yilinda dünyaya gelmistir. H. 273 yilinda Ramazan'in bitimine sekiz gün kala Pazartesi günü vefat etmistir.

Ibn Mâce dönemin önde gelen hadisçilerinden ders okumus ve hadis dinlemistir. O'nun hocalari arasinda sunlari sayabiliriz: Muhammed b. Abdillah b. Numeyr, Abdullah b. El-Muaviye, Hisa m b. Ammâr, Dâvud b. Ruseyd, Ebûbekir b. Ebi Seybe, Ibrahim b. el-Münzir el-Hazâmî. Bu saydigimiz âlimler dönemin meshur hadisçileri Ibn Mâce'nin önemli hocalaridir. Ibn Mâce'nin hadis aldigi seyhlerin sayisi ise daha fazladir. Talebeleri arasinda su hadisçileri sayabiliriz: Muhammed b. Isa el-Ebherî, Ebû'l-Hasan el-Kattân, Süleyman b. Yezîd el-Kazvînî, Ahmed b. Ibrahim el-Kazvînî, Ishâk b. Muhammed el-Kazvinî. Bu talebeler Ibn Mâce'nin yüzlerce talebesinden birkaç tanesidir (Zehebî, Tezkiretü'l-Huffâz, II, 183).

Dönemin Ilmî gelenegine uygun olarak Ibn Mâce çesitli beldelere ilim seyahatlari (rihle) yapmistir. Irak, Basra, Kûfe, Bagdad, Mekke, Sam, Misir ve Rey beldelerini hadis Ilmini ögrenmek ve hadis yazmak için dolasmistir. Bu sehirlerdeki meshur hadisçilerle ve büyük âlimlerle görüsmüs, onlardan ilim almistir. Ibn Hallikân O'nun hakkinda "hadis Ilminde imâm ve hadis ilimleri ile ilgili bütün disiplinlerde otorite sahibiydi" demistir (Ibn Hallikân, Vefâyâtu'l-A'yân, III, 407).

Ibn Mâce'nin tefsir ve tarih ilimlerinde de genis bilgisi vardir. Kur'ân tefsiri ile ilgili bir eseri ve güzel bir tarih kitabi vardir (Ebü'l-Ferec Ibnu'l Cevzî, el-Muntazam, V, 90).

Sünen-i Ibn Mâce

Ibn Mâce'nin Sünen'i diger sünenler arasinda tertibinin güzelligi ve zevâidinin çoklugu ile temâyuz etmistir. Ibn Mâce'nin en önemli meshur eseridir. Bu eserde hadisler fikih bablarina göre tertip edilmistir. Eserin mukaddime bölümünde ise sünnete ittibanin önemi bidat'tan sakinmanin geregi ve bu meselelere tealluk eden konularla ilgili hadisler bir araya getirIlmistir. Bundan dolayi da "Sünen" grubundan kabul edIlmistir.

Ibn Mâce bu eserini telif ettiginde dönemin büyük hadis tenkitçisi Ebû Zur'a er-Razî'ye sunmustur. Ebû Zur'a Sünen hakkinda sunlari söylemistir: "Bu kitap halkin eline geçerse mevcut hadis kitaplarinin çogunun yerini alacagini zannediyorum" Ibn Mâce'nin eserindeki zayif hadisler için Ebû Zur'a "isnadi zayif olan hadIsleri n otuzu geçmeyecegini ümit ediyorum" demistir.

Ibn Mâce'nin Sünen'inde 37 kitap, 1515 bab ve 4341 hadis vardir. Bu rakam Sünen'in M. Fuâd Abdulbakî'nin tahkîki ile basilan baskisindaki rakamlamaya göredir. Sünen'de bulunan hadIsleri n 3002 tanesi Kütüb-i Sitte'nin diger bes kitabinda mevcuttur. Bu bes eserde bulunmayip yalniz Ibn Mâce'nin eserinde bulunan zevâid'in miktari 1339'dur. Bu hadIsleri n sihhat derecesi de söyle tesbit edIlmistir. Ricali sika ve isnâdi hasen olanlar 199 tane, isnadi zayif olanlar 613 tanedir. Münker, mekzûb veya isnadi çok fazla olmasi Sünen'in degerini artirmaktadir. Belki de Dârimî (ö. 255)'nin eserinin yerine Kütüb-i Sitte'nin altinci kitabi olmasinin en büyük sebebi Ibn Mâce'nin Sünen'indeki bu diger bes hadis kitabinda bulunmayan hadIsleri n sayisinin çoklugudur.

Ibn Mâce'nin eserini Kütüb-i Sitte'den Ilk kabul eden Imam Muhammed b. Tâhir el-Makdisîdir. Makdisî "Surutu'l-Eimmeti's-Sitte" isimli eserinde altinci eser olarak Ibn Mâce'nin eserini almis ve bu dönemden sonra bu sekilde yayginlasmistir. Zehebî Ibn Mâce'nin eseri hakkinda "güzel bir kitaptir. Vâhi hadIsleri onun güzelligini gidermese daha iyi olurdu. Ancak bunlar da fazla degildir" (Zehebî, a.g.e, II, 189).

Sünen'in meshur ravileri sunlardir: Ebu'l-Hasan el-Kattân, Süleyman b. Yezid, Ebû Ca'fer Muhammed b. Isa ve Ebû Bekr Hâmid el-Eherî'dir.


Kaynak: Samil Islam absiklopedisi
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
EBU DÂVUD

(202/817-275/888)


besmel.gif


Kütüb-i Sitte adi verilen büyük hadis mecmuâlarinin Buhâri ve Müslim'den sonra gelen Sünen'in müellifi olan büyük muhaddis.

"Imam", "Seyhu's-Sünne", "Mukaddemu'l-Huffâz" ve "Muhaddisu'l-Basra" gibi ünvanlara sahip olan Ebû Dâvûd, 817'de Sicistan'da dogdu. Tam adi, Ebû Dâvûd Süleyman b. El-Es'as b. Ishak b. Besir b. Seddad b. Amr b. Imrân el-Ezdi es-Sicistâni'dir. Büyük dedelerinden Imrân, Siffin'de Hz. Ali'nin yaninda sehid düsmüstür. Oglu Ebû Bekr Abdullah da meshur bir muhaddistir.

Ebû Dâvûd, hadis ilimlerinin altin çaginda, III. asirda yasadi. Ilim tahsilinde Irak, Sam, Misir, Cezretü'l-Arap okullari, Horasan, Rey, Herat, Kûfe, Bagdad, Tarsus, Basra gibi yerleri dolasmistir. Hocalari arasinda Ahmed b. Hanbel (241/855), Kuteybe b. Saîd (240/854), Yahyâ b. Maîn (233/847), Halef b. Hisâm (227/841) gibi büyük ilim sahibi kimseler görülmektedir. O günün ilim çevrelerinin en mûteber kisileri Ebû Dâvûd'un bu saydigimiz hocalari idi. Ebû Dâvûd hadis ilminde taklide karsi olmus, tahkike yönelmistir. Islâm dünyasinda yüzyillarca okutulan "Kitâbü's-Sünen" onun arastirmaciligina, münekkidligine en güzel örnektir. Kitâbü's-Sünen, hadis ilimlerinde en çok sözü edilen Kütüb-i Sitte'nin üçüncüsüdür. Tirmizî ve Nesâî onun talebeleri arasinda yer alir. Ebû Dâvûd'u, Sâfii veya Hanbeli mezhebine tâbi gösterilmesine ragmen, müstakil bir muhaddis olarak görmek daha dogru olur (Mübârekruri, Mukaddimetu Tuhfetu'l-Ahvezî, I, 352), Sünen'ini gerçekte Ahmed b. Hanbel okumus ve onaylamistir; ama bu onun Hanbeli oldugunu göstermez. Ebû Dâvud dâima hadisle ugrasmis, mezhebî bir mensubiyeti îmâ eden beyânina rastlanmamistir. Sünen'i, besyüzbin hadis arasindan seçtigi dörtbinsekizyüz hadisi ihtiva eder. Eserini takdim ederken, "müslümanin din; hayati için dört hadisin yeterli oldugunu" söyleyebilmistir. O dört hadis sunlardir:

1. "Ameller, niyetlere göredir. "

2. "Mâlâyâniyi (bos, gereksiz seyler) terketmesi kisinin olgun mü'min oldugunu gösterir".

3. "Kendisi için istedigini mü'min kardesi için de istemedikçe kisi kâmil mü'min olamaz."

4. "Helâl belli, haram bellidir. Aralarinda süpheli bazi isler de vardir..."

Gerçekten tam bir Islâmî hayat için temel ilke olabilecek ve bir toplumu ayakta tutabilecek özelliklere sahip olan bu hadis ölçüsü daha sonralari "Islâm ahkâminin üzerinde dönüp durdugu" baslica esaslari teskil etmistir (Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, XIII, 210).

Ebû Dâvûd 275/888 tarihinde, arkasinda on dokuz eser birakarak Basra'da yetmisüç yasinda vefât etmistir. Eserlerinden dördü basilmistir (Sünen, 1, I-3; es-Semseddin Sâmî, Kâmûsü'l-A'lâm. I. 714).

Eserleri:

1. Kitâbü's-Sünen: III. asirda muhaddisler, Sünenleri yazarak, sadece ahkâm hadislerini ortaya çikardilar. Sünen, fikih bâblarina göre düzenlenmis ahkâm hadislerini toplamaktadir. Ebû Dâvûd'a kadar, Câmi' ve Müsned diye isimlendirilen hadis kitaplari, hadisleri; ahbâr, kissalar, mevâiz, âdâb, ahkâm konularinda topluca veriyorlardi. Sünenin ilk kez ahkâm hadislerini toplamasi ve kirk yil Ebû Dâvûd'un onu okutmasi, nüshalarinin arasinda görülen farklarin bu fikhî özelligi dolayisiyla zaman içinde çikarma-eklemelerin yapildigini göstermektedir. Ebû Dâvûd eseri için mukaddime yazmamasina ragmen, Mekkelilere yazdigi "Risâletün ilâ ehli Mekke" adli mektubunda eserinden söyle söz etmektedir: "Eserin tamaminin bildigim en sahih hadislerden mütesekkil olduguna emin olabilirsiniz. Kitabin hacmi büyümesin diye bir konudaki birçok sahih hadisten bir veya iki hadis verdim. Kitapta bir hadisi iki veya üç degisik senedle tekrar etmissem, sebebi, farkli ve fazla bilgi ihtivâ etmesindendir. Çogu kez uzun hadisleri kisalttim. Bir mevzûda mürsel hadisin ziddina bir müsned hadisin mevcud olmadigi veya müsned hadis olmadigi yerde, her ne kadar kuvvet bakimindan müsned hadis gibi olmasa da mürsel hadisle ihticâc olunur. Kitabimda, hadisi terkedilmis râviden alinma herhangi bir rivâyet yoktur. Ayni konuda kendisinden baska ona benzer herhangi bir hadis bulamadigimdan dolayi münker bir hadise yer vermissem onun münker oldugunu mutlaka açikladim. Kili kirk yararcasina hadis toplayan benden baska biri yoktur herhalde. Bu öyle bir kitaptir ki, Nebi (s.a.s.)'den sahih isnadla vârid olan her sünnet onda mevcuttur. Kur'ân-i Kerîm'in disinda insanlarin ögrenimine bundan daha çok ihtiyaç duyacaklari bir baska kitap bilemiyorum. Fikhi meseleler, Süfyân es-Sevrî, Mâlik ve Safii'nin meseleleridir. Topladigim hadisler de bu meselelerin nassini teskil etmektedir. Sünen'e aldigim hadislerin büyük çogunlugu meshur hadislerdir. Meshur, muttasil ve sahîh olan hadîsi reddetmek kimsenin haddi ve hakki degildir. Sünen'e sadece ahkâm hadislerini aldim. Eserde mevcut dört bin sekiz yüz, hadisin tamami ahkâma âittir" (Adva'us-Seria, V. 1394). Concordance'd a Sünen, kirk kitap ve bin sekiz yüz seksen dokuz babtan meydana gelmektedir. Bu bölümler söyledir: et-Tahâre, es-Salât, Salâtu'l Istiska, Salâtü's-Sefer, Salâtu't-Tatavvu, Sehru Ramazan, Sucûdu'l Kur'ân, Vitr, ez-Zekât, el-Lukata, el-Menâsik, en-Nikâh, et-Talâk, es-Savm, el-Cihad, el-Edâhî, es-Sayd, el-Vasâya, el-Ferâiz, el-Harac ve'l Imâre ve'l Fev. el-Cenâiz, el-Eymân ve'n-Nuzûr, el-Büyû', el-Buyû' ve'l-Icâre, el-Akdiye, el-Ilm, el-Esribe, el-Et'ime, et-Tibb, el-Itâk, el-Hurûf ve'l-Kirâe, el-Hammâm, el-Libâs, et-Tereccül, el-Hâtem, el-Fiten, el-Mehdî, el-Melâhim, el-Hudûd, ed-Diyât, es-Sünne, el-Edeb.

Sünen'de sülâsi rivâyet yeralmaz. Onalti tane kutsî hadis bulunmaktadir. Hadisleri alti gruptur: Sahih lizâtihi, sahihe benzer, sahihe yakin, siddetli vehn olan hadisler, 'hakkinda birsey söylemediklerim sahihtir' dedikleri, hasen li gayrihi olabilecek hadisler (Kâtip Çelebi, Kesfü'z-Zunûn, II, 1005). Buhâri ve Müslim'in birlikte tahric ettigi hadisler kitabin yarisini teskil eder. Ebû Dâvûd kitabina sahih, hasen, leyyin ve amel edilebilir hadisleri almistir. Ona göre asiri derecede zayif olmayan hadis rey ve kiyastan evlâdir.

Sünen'de yeralan bazi sahih hadisler Sahihayn'da bulunmaz. Süpheli hadisleri ise, illetlerini açiklayarak almistir. Sünen, hadis kitaplarinin ikinci tabakasina dahildir (ed-Dihlevî, Hüccetullahi'l-Bâliga, I, 283). Talebelerinden yedisi tarafindan rivâyet edilmistir ki, en sahih ve yaygin rivâyet el-Lu'luî'nin eseridir (J.Robson, Sünen-i Ebû Dâvud Nüshalarinin Rivâyeti, Trc: Talat Koçyigit, A ÜIFD, 1956, V, 1-4, 175)

Sünen-i Ebû Dâvûd Kahire (1280), Delhi (1283), Luknov (1840-1888). Haydarabad (1321) Misir (1935-1950), gibi merkezlerde bir kaç kez basilmistir. Türkçe'de Ebû Dâvûd'un Sünen'i 1983'de yayinlanmistir. 1987 yilinda eserin, tercüme ve serhi yayinlanmaya baslanmistir. Sünen'in ilk serhini "Meâlim Es-Sünen" adiyla Ebû Süleyman Hattâbî (388/998) yapmistir.

Ebû Dâvûd'un diger eserleri sunlardir:

2. Risâletuhu fi Vasfi Kitâbü's-Sünen: Eseri Kitâbu's-Sünen ile ilgili olarak yazdigi ve yukarida sözkonusu ettigimiz mektuptur.

3. el-Merâsil: Mürsel hadislerle ilgili eseri.

4. Mesâiiu'l-Imam Ahmed: Fikih konularina göre tasnif edilen ve Ahmed b. Hanbel'e sorulan soru ve cevaplari kapsar. Diger önemli eserleri de sunlardir: el-Mesâil, en-Nâsih ve'l-Mensuh, Kitâbu'z-Zühd, Kitâbu'l-Kader, Kitâbu'l-Ba's ve'n-Nüsûr, Delâilu'n-Nübüvve, et-Teferrüd fi's-Sünen, Fedâilu'l-Ensâr, Müsned-u Mâlik, ed-Dua, Ibtidâu 'l- Vahy, Ahbâru'l-Havâric.


Ahmet AGIRAKÇA

Sait KIZILIRMAK
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İmâm Müslim Hazretleri


Altı meşhûr hadis-i şerif kitâbı, kütüb-i sitte'nin ikincisi, Sahih-i Müslim'dir. Bu kıymetli eserin müellifi de, Müslim b. Müslim el-Kuşeyri en-Nişâbûri hazretleridir.Arabların ''Beni Kuşeyr'' kabilesine mensûb olmasına rağmen, Nişâbûr'da doğmuştur.Bu sebeble, NişÂbûri olarak anılır. Künyesi: Ebü'l-Hüseyn'dir. En büyük, hadis-i şerif imâmlarından biridir! İlim öğrenmek ve hadis dinlemek üzere hicâz Irak, Şam ve Mısır diyârlarını dolaştı.

Oralarda Ahmed b. Hanbel, Kureybe b. Sâid, Ebû Bekr b. Ebi şeybe ve İmâm Şafii hazretlerinin talebelerinden ve daha bir çok âlimden hadis dinleyip, rivayette bulunmuştur. :Büyük muhaddis İmâm Muhammed Buhari hazretleriyle, Nişâbûr'da görüşmüştür. Bir sohbet esnâsında, kendisinin bilmediği bir hususu Buhâri hazretleri gösterince ayağa kalkarak onu alnından öpmüş ve: ''Ey Muhammed Buhâri! senin dönyada bir benzerin olmadığına, şehâdet ederim! sana buğz edenler ancak, hasedlerinden buğz ederler.'' demiş ve çok iltifat etmiştir.Ömrünün son yıllarını, doğduğu yerde (Nişâbûr'da) geçirdi.

Bütün zamanını, hadis-i şerif dersi vermekle geçiriyordu. Nafakasını çıkaracak kadar, ticâret de yapıyordu. Ancak 55 sene yaşamış ve 875 (261h.) yılında, Nişâbûr'da vefât etmiştir. Sahia-i Müslim'de bildirilen bir hadis-i kudside Resûlullah Efendimiz, Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu naklederdi: ''Ey kullarım! Zulm etmeyi kendime haram kıldığım gibi, sizin aranızda da haram kıldım! Binâenaleyh, birbirinize zulmetmeyiniz;'' ''Ey kullarım! sizden öncekiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler bir yere toplanıp; benden ihtiyaçlarını dileyecek olsalar. ve hepsinin dilekerini, yerine getirsem. Benim mülkümden ancak, iğne denize batırıldığında, onun denizden noksanlaştırdığı kadar azalır. Allahü teâlâ "Sahih" hadisleri; bize ulaştıranlardan râzı olsun âmin.

Sahih-i Müslim

Sahih-i Müslim adlı büyük eserinde; 4.000 kadar hadis-i şerif meccuttur. Bunları b,zzat kendisinin topladığı, 300.000 hadis arasından seçtiğini bildirir. Bu büyük eserini, 52 kitaba ayırmıştır. Buhâri gibi ayrıca, bâblara (bölümlere) bölmemiştir. Eserin baş tarafında; hadis ilmiyle alâkalı mühim açıklamalar mevcuttur. Bilhassa, isnâd üzerinde, önemle durmuştur. Çünkü kitabına koyduğu farklı metinler için; değişik isnâdlarda bulunur. Değişik verilen metinlerİ (hâ) harfiyle gösterilmiştir. İmâm Müslim hazretlerinin Sahih'inden başka; 12 kadar orijinal eseri mevcuttur.Müslim'deki hadis-i şeriflerden bazıları, şunlardır:

''Herhangi bir müslümanın başına yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı, diken batmasına kadar, her ne gelirse. Allahü teâlâ bunları, o müslümanın hatâlarına keffâret kılar!'' ''Bir kimse; hanımına buğz etmesin. Öünkü hoşlanmadığı huyları varsa (bile) bunlara karşılık, memnûn olacağı huyları da vardır.

''Yarım hurma bile olsa, sadaka vermek sûretiyle! Cehennemden korunmaya çalışınız!''

''Bir kimseye, şer olarak, müslüman kardeşine,hakâret etmesi yeter!''

''Kendi aleyhinizi, evlâd ve mallarınız aleyhine; sakın bedduâetmeyiniz! ki, duÂların kabul olunacağı bir saate rastlar da; bedduânız kabul olunur.''

''Cennet ehlinin kimler olduğunu, size bildireyim mi? Herkes tarafından hor görülüp, hiçe sayılan, zaif vemütevazi bir mü'mindir ki; Allahü teâlâya yemin ederse muhakkak Allahü teâlâ onun yeminini yerine getirir!''

''İki kimse arasında, adâlet etmek; sadakadır! Güzel söz; sadakadır!''

''Kolaylaştırın, zorlaştırmayın
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Imam-i TIRMIZÎ
(H. 200-279) 824-892


bes.jpg



Islâm dünyasinin sekiz büyük hadis bilgininden birisi. Tam adi, Ebu Isa Muhammed bin Isa bin Sevre bin Musa bir Dahhak el-Tirmizî'dir. Kütüb-i sitte olarak anilan en güvenilir alti hadis derlemesinden birinin sahibidir. Dördüncü Müslüman kusak (etbau etbau't-tabiin), içinde yer alir. Hadis ilminde en yüksek dereceye ulasanlara özgü olan "Hafiz" ünvanina sahip ender kisilerdendir.

Tirmizî'nin dogum yeri ve yili konusunda farkli rivayetler vardir. Buna göre Tirmizî ya da Mekke'de 200 (815), 206 (821) veya 209 (824) yilinda dogdu; Tirmizî'de 270 (883), 275 (888) ya da büyük ihtimalle 279 (892) yilinda öldü.

Kor olarak dogan ya da sonradan gözlerini yitiren Tirmizî, ilk ögreniminden sonra çalismalarini hadis ilmi üzerinde yogunlastirdi. Hadis derlemek amaciyla Horasan, Irak ve Hicaz'da geziler yapti. Basta Buharî, Müslim ve Ebû Dâvud olmak üzere birçok bilginden hadis aldi. Kendisinden de Heysem bin Kulab el-Sasî, Mekhul bin el-Fald, Muhammed bin Mahbub el-Mahbubî el-Mervezi gibi bilginler hadis rivayet ettiler.

Tirmizî Kitabu'l-Ilel, Kitabu's-Semail, Kitabu Esmai's-Sahabe, Kitabu'l-Esma ve'l-Küna gibi eserler birakmissa da büyük ününü es-Sünen de denilen el-Camiu's-Sahih adli eseriyle kazandi. Tirmizî, câmi' türündeki bu eserde yalniz hadisleri derlemekle kalmamis, her hadisten sonra "Ebu isa der ki" diyerek hadise iliskin düsüncelerini açiklamis, degerlendirmeler yapmistir. Hadisleri Islam hukukunun konularina uygun bir düzen içinde siniflamasi ve tekrarlardan sakinmasi, eserine yararlanma kolayligi kazandirir. Hadis bilginlerine göre es-Sünen'in diger hadis derlemelerine üstünlük saglayan baslica özellikleri sunlardir: Hadislerin güvenilirlik derecelerini belirtmesi, tasidigi zaaflara dikkat çekmesi, ravilere iliskin bilgi vermesi, hukukçularin hadislerden çikardigi sonuçlara deginmesi ve mezheplerin görüslerine yer vermesi.

Tirmizi eseri hakkinda söyle der: "Ben bu Cami-i Kebir'i yazip bitirince, onu ilkin Hicaz alimlerine gösterdim. Hepsi de begendiler. Daha sonra alip Irak alimlerine götürdüm. Onlar da agiz birligiyle eseri övdüler. Nihayet Horasan diyari alimlerine takdim ettim. Onlar da memnun oldular, bilahare eseri ilim alemine sundum. Bu eser kimin evinde bulunursa, orada konusan bir Peygamber vardir" (Abdulaziz bin Sah Veliyyullah Dehlevi, Büstanu'l-Muhaddisin, çev. Ali Osman Koçkuzu, Ankara 1986, 197).

Endülüs bilginlerinden birisi, Tirmizî'nin eserinin özelliklerini ve degerini, yazdigi bir siirle söyle anlatir:

"Tirmizî'nin kitabi bir ilim bahçesidir. Çiçekleri adeta gökteki yildizlarin parlakligini aksettiriyor. O eser sayesinde hadisler vuzuha kavusur. Güzel lafizlara meydana konulmus, adeta resim gibi yerli yerince tanzim edilmistir. "

"Hadislerin en yüksek nevi sahihlerdir. Onlar nurlu yildizlar halinde, her yani aydinlatirlar. Hadislerin sahihini hasenleri takip eder. Sonra garibler gelir. Hadislerin sahihi sakiminden ayrilmistir. Tirmizî onlari tek, tek isaretleriyle ilim erbabina açiklamistir. Bu hadisleri, sahih eserler halinde siraya dizmis, onlari ciddi akil sahipleri de begenip seçmislerdir. Onu begenenler; fakihlerin ve bilginlerin en önde gelenleri fazilet erbabinin, dogru yola gidenlerin en üstünleridir."

"Tirmizî'nin kitabi böylece enfes bir eser; ilim erbabinin takdir ettigi, okuyup konustugu bir çalisma olmustur. Onlar, ruhlarina en yüksek faydayi bahseden en kiymetli bilgileri, Tirmizî'nin kitabindan iltibas etmislerdir"

"Ondan, biz de hadisler yazdik; eseri biz de rivayet ettik. Bu isi, cennet irmaginin suyundan kana kana içmek niyetiyle gerçeklestirdik"

"Düsünce, mana denizine daldi. Oradan en dogru manalara ulasti. Rahman olan Allah, Ebu Isa et-Tirmizî'yi bu serefli isinden dolayi hayir üstüne hayir vererek mükâfatlandirsin" (Abdulaziz bin Sah Veliyyullah Dehlevi, a.g.e., 198.)

Ahmet ÖZALP
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Imam-i NESÂÎ
(H. 214-303) 826-915


besme.gif


Kütüb-ü sitte adi verilen hadis mecmualarinin besincisinin müellifi. Ahmed b. Suayb b. Ali b. Bahr b.

Sinân b. Dinar (Ebu Abdi'r-Rahman) Horasan'da Nesâ denilen sehirde dünyaya gelmistir (el-Cezerî, el-Lübâb fi Tehzîbil-Ensâb, III, 306).

Dogum tarihinin 214 veya 215 Hicri yilinda oldugu konusunda ihtilâf vardir. Imam Suyûtî, Hüsnül-Muhadara isimli eserinde (I,197) dogum tarihini Hicri 225 olarak gösterir.

Nesâî on bes yasinda iken, küçük yasinda basladigi tahsilini, hadis ögrenmeye yöneltmistir. Ilk hadis derslerini, muammerinden olan, Enes b. Malik (r.a) de dahil pek çok Hadis otoritesine talebelik yapmis olan büyük muhaddis Kuteybe b. Saîd'den aldi. Bu zatin yaninda kaldigi bir yil iki aylik sürenin feyzini ömrü boyunca tasidi.

Nesâi'nin asri büyük muhaddislerin var oldugu ve Hadis ögrenmek için uzun seyahatlerin yapildigi bir dönemdir. Nesâî de bu seyahatlere katildi. Büyük muhaddislerden ilim aldi, ilim verdi. Istisarelerde bulundu. Ilmi ve fazileti ile tanindi. Hadisteki yetkisiyle söhret buldu. Hadis ögrenme ve ögretme yolunda yaptigi yolculuklar, ölümüne kadar kesintisiz devam etti. Parmakla gösterilir hale geldi. Yerine göre bir ögrenci, yerine göre Allah yolunda gazaya çikmis bir mücahid, yerine göre mücahidlerin ögretmenligini yapti. Hadis alimlerinden Me'mûn el-Misrî söyle anlatir:

"Nesâî ile beraber Tarsus'a gittik. Imamlardan Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Ibrahim, Ebül-Âzân ve Keylece gibi zevat toplandi. Kendileri adina, hadis seyhlerine karsi ilmî münazarada bulunacak birini seçme konusunda istisarede bulundular ve bu is için Ebû Abdurrahman en-Nesâî'yi seçme konusunda ittifak ettiler" (ez-Zehebî, Tarihul-Islâm, II, 179).

Nesâî bir taraftan seyahat ederken, bir taraftan da buldugu muhaddisden hadis aliyor. Isteklisine de bunlari ögretiyordu.

Nesâî'nin kendilerinden hadis ve ilim aldigi hocalarindan bazilari sunlardir: Kuteybe b. Saîd, Ishak b. Râhûye, Yûnus b. Abdül-A'lâ, Muhammed b. Bessâr, Mahmûd b. Gaylân, Hisâm b. Ammâr, Ebû Davûd, Süleyman b. el-Es'as, Osman b. Ebî Seybe, Isâ b. Hammad...

Nesâî, ehil ise kendi akranindan ilim ve hadis almaktan çekinmezdi. Ebû, Davûd es-Sicistani, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Süleyman b. Seyf el-Harrânî ve Süleyman Eyyüb el-Esedi, kendilerinden hadis alip rivayet ettigi akranidir.

Nesâî ayrica bir çok ögrenci yetistirmistir. Basta Sünen isimli eserini rivayet edenler içerisinde bulunan oglu Abdül-Kerim olmak üzere ileri gelen talebelerinden bazilari da sunlardir: Ali b. Ebû Câfer et-Tahavî, Ebû Bisr ed-Dûlâbî, Ebû Avane, tbni Hibbân el-Büstî, Ebû Bekir b. el-Haddâd, Ebû Câfer el-Akilî, Ebû Ali en-Nisâburî, Ebül-Kasim et-Taberânî, Kasim b. Sâbit es-Serkastî.

Imam Nesâî, Safiî mezhebine bagli olmasina ragmen mutlak müctehid mertebesinde idi. Hadisçiler arasinda üçüncü yüz yilin müceddidi sayilmistir. Ibni Kesir bu konuda söyle der: "Yazmis oldugu eserlerden anlasiliyor ki hifzi saglam, dogrulugu kesin, imani güçlü, ilim ve irfani genis birisi idi" (Ibni Kesir, el-Bidâ ye ve'n-Nihâye, XI, 123).

Hadis rivayetinde çok titizdi. Hattâ bu konuda Müslim'den daha saglam oldugunu söyleyenler vardir. Nakd-i Ricâl ilminde asiri titiz olan Zehebi bile onu Müslim, Ebû Davûd, Tirmizi gibi Hadis otoritelerinden önde sayar ve söyle derdi:

"Nesâî, Buhârî ve Ebû Zür'a ayarindadir."

Tâcüd-Din es-Sübkide su nakilde bulunur.

"Üstadimiz Zehebîye, Imam Müslim'in mi, yoksa Neseâî'nin mi, daha titiz oldugunu sordum. "Nesâî'dir" dedi" (es-Sübki, Tabakâtüs-Safiiyye, II, 83).

Sa'd b. Ali ez-Zencânî, Imam Nesâî'nin hadis kabul ve rivayetindeki sartlarinin Buhari ve Müslim'den daha da agir oldugunu söyler.

Nesâî'nin eserlerinden bazilari sunlardir:

1- es-Sünen: Meshur hadis kitabidir. Buna "el-Mücteba" da denir.

2- el-Künâ: Ravileri künyelerine göre ve harf sirasiyla yazan bir eserdir.

3- ed-Duafâ vel-Metrûkîn: Zayif ve terkedilmesi gereken ravileri yazan bir eserdir.

4- et-Temyiz: Suyûtî'nin ifadesine göre ravîleri birbirinden ayiran özellikleri zikreder.

5- el-Mu'cem: Nesâî'nin hocalarini yazar.

6-Kitabü't-Tabakât: Nesâî'nin zamanina kadar geçen ravileri, rivayetlerini, hallerini, tabaka tabaka anlatan bir eserdir.

7- el-Cerh ve't-Ta'dil: Hadis tenkidinin esaslarini yazar.

8- Tefsirul-Kur'an'il- Kerim

9- el-Cum'a

10- Müsned-i Ali b. Ebi Talib

11- Amelül-Yevm vel-Leyle

Imam Nesâî heybetli yapili, güzel ve nurlu yüzlü, sihhatli bir sahisti. Cihada istiraki severdi. Savm-i Davûd'a devam ederdi. Gece ibadetinden, teheccüdden hiç geri kalmazdi. Humus'ta yaptigi kadiliktan herkes hosnut kalmisti.

Ömrünün son zamanlarini Misir'da, Hadis ve ilim ögreterek geçirmisti. Hacc için oradan çikti. Sam'a ugradi. Sam Ümeyye Camünde münazaralara katildi. Kendisine Ümeyye hanedani ile ilgili sorular soruldu. Imam Dârakutni'nin ifadesine göre, orada rahatsizlandi. Kendisini deve sirtinda Hicâz topragina yetistirmelerini istedi. Istegini yerine getirdiler. 303 (915-916) yilinin Sa'ban ayinda Mekke'de vefat etti ve Safa ile Merve arasina gömüldü (ez-Zehebi, Tezkiratül-Huffâz, II, 698).

Bazi müellifler Filistin'deki Remle'de vefat edip Beytü'l-Makdis'e gömüldügünü yazarlar (Ibni Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye, XI, 124). Ancak onun Mekke'de medfun oldugu görüsü daha kuvvetlidir.

Nesâî'nin "es-Sünen"i ellibir kitab'a ayrilmis olup her kitap çesitli bablardan meydana gelmistir. Diger hadis mecmualarinda bulunmayan Kitabul-Ihbâs, Kitabu'n-Nuhl, Kitabu'r-Rukba ve Kitabu'l-Umra gibi konulari içeren bölümler Nesâî'nin süneninde mevcuttur. Ayrica diger hadis mecmualarinda bulunan Kitabul-Fiten, Kitabul-Kiyame, Kitabul-Merakib ve Kitabü' t-Tefsîr de Nesâî'de mevcut degildir.

Ismail KAYA
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İbn Hacer el-Askalanî

(1372-1449m.)



R.Nur Enstitüsü



Meşhur hadis alimlerindendir. Tesirli vaazları ve hutbeleriyle tanındı. Hayatının büyük bölümünü hadis ilmine verdi. Devrinin en ünlü ve yetkili alimlerinden biri oldu. İstifade ettiği eser ve şahısların isimlerini belirtmede büyük titizlik gösterdi. Fıkıh sahasında da kendini yetiştirdi. Çok sayıda eser kaleme aldı.



Asıl adı Şihabüddin'dir. Filistinli olup memleketi olan Askalan'dan ötürü Askalani, yedinci dedesine nispetle İbn Hacer olarak anıldı. Ebü'l-Fazl künyesinin yanında soyunun dayanağından dolayı Kinani ünvanlarıyla da anıldı. İbn Hacer lakabıyla meşhur oldu. Künyesi Ebü'l-Fazl Şihabüddin Ahmed bin Ali bin Muhammed el-Askalani şeklindedir.



Şubat 1372'de (H. 773) eski Mısır'da doğdu. Dört yaşında iken babası bir süre sonra da annesi vefat edince ablası ile yalnız kaldı. Ancak, babası vefatından önce hem kendilerine yetecek kadar servet bıraktı hem de biri ticaretle, diğeri ilimle uğraşan iki dostuna onları emanet etti. Her ikisinin de ilimle uğraşmaları ve eğitimlerini tamamlamaları sağlandı.



İbn Hacer, dokuz yaşında hafız oldu. On iki yaşında babasının dostu Harrubi ile Mekke'ye gitti ve burada dersler aldı. Bir çok önemli eseri hıfzetti. Başta hadis olmak üzere fıkıh, Arapça ve matematik derslerini aldı. Edebi ilimlerle meşgul olup meşhur şair ve ediplerin eserlerini okuyarak kendini geliştirdi. Bu arada Peygamber Efendimiz (asm) hakkında şiirler yazmaya başladı.



Çok sayıda alimden ders aldığı halde yirmi yaşından itibaren ilmi seyahatlere başladı. İskenderiye, Hicaz, Yemen, Taiz, Aden, Zebid, Vadilhasib gibi şehirleri dolaştı. Buradaki alimlerden istifade etti. Birkaç kez daha Hicaz'a gidip ilimle uğraşmaya devam etti. Seyahatlerinden sonra Mısır'a döndü. Memluk Sultanı Seyfeddin Barsbay ile birlikte Amid'e (Diyarbakır) Şafii kadısı sıfatıyla gitti. Yol güzergâhı boyunca uğradığı yerlerde ilim meclislerini teşkil ederek hadis konusunda bildiklerini öğretmeye çalıştı.



İbn Hacer, 1403 yılından itibaren vefatına kadar yaklaşık 46 yıl muhtelif okullarda hocalık yaptı. Bir çok medresede özellikle hadis derslerini okuttu. İlim meclislerine ayrı bir önem verdi. Vefatına kadar evinde ve diğer yerlerde alimleri bir araya getirerek bu meclisleri canlı tuttu. Bu meclisler esnasında ezberinde tuttuğu hadisleri yazdırttı. Böylece on ciltlik hadis eseri vücuda geldi. Yirmi yedi yıl boyunca ısrarla reddettiği Mısır Şafii başkadılığına Sultan tarafından tayin edildi (1423). Vefatına yakın bir zamana kadar bu görevi devam ettirdi. Bu arada hakkındaki şikayetlerden dolayı yedi kez görevden alındı. Yapılan tahkik sonucu her seferinde haklılığı anlaşılınca tekrar görevine iade edildi.



Bir çok camide vaizlik yaptı. Tesirli vaaz ve hutbeleriyle tanındı. Çok yönlü ve aktif bir kişiliğe sahipti. Bir ara Mahmudiye Medresesi kütüphanesinin idaresini de üstlendi. Kütüphanede bulunan kitapların fihristini hazırladı. Kaybolan kitapları istinsah ederek veya kendi kitaplarını kaybolanların yerine koyarak eksikleri tamamlıyordu.



Ömrünü ilme adayan İbn Hacer, sadece hadis alanında yüz yetmişe yakın eser kaleme aldı. Eserlerini kaleme alırken çok sayıda kaynaktan istifade etti. Kaynaklarını bir bir naklederek bu konudaki titizliğini gösterdi. Yaptığı hizmet ve özverili çalışmasından ötürü "Emirü'l-mü'minin fi'l-hadis" ünvanına layık görülen ender alimlerdendir. (M. Yaşar Kandemir, "İbn Hacer el-Asalânî", TDVİA., C. XIX., s. 517) Fıkıh alanında da otuza yakın eser yazdı. Bir taraftan fıkıh derslerini okuturken diğer taraftan da çeşitli konularda fetvalar verdi. Çalıştığı konuda, ilgili bütün kaynaklara ulaşmaya çalışarak muhtelif fikirleri bir araya topladı. Farklı fikirleri verdikten sonra görüş bildirme yoluna gitti.



Zamanının büyük kısmını okuyarak veya okutarak geçirdi. Yiyip içmeye önem vermezdi. Çok güçlü bir hafızaya sahipti. Önemli özelliklerinden bir tanesi; bir şeyi yazmakla meşgul olduğu zamanlarda bile kendisine okunan metni takip ederek düzeltmeleri yapabilmekti. Hem süratli okur hem de süratli yazardı. Eser yazma, okuma, ders ve fetva vermeden arta kalan zamanını ibadetle geçirirdi. Talebelerine karşı çok şefkatli davranır isteklerini geri çevirmemeye dikkat ederdi. Az konuşarak, kimseyi kırmamaya gayret gösterirdi. Aldığı maaşı hayır hizmetlerinde kullanırdı. Görevli gittiği yerlerde devlet parasıyla hazırlanan yemekleri yemezdi.



Bediüzzaman, istiğna düsturunu anlattığı İkinci Mektup'ta bu kaidesinin sebeplerinden altıncısını İbn Hacer'in, "Salâhat niyetiyle sana verilen bir şey, sâlih olmazsan, kabul etmek haramdır" şeklindeki ifadelerine dayandırır. Bu mektupta Bediüzzaman, hırs ve cimriliğin ön plana çıktığı günümüzde, insanların hediyelerini çok pahalıya sattığını belirttikten sonra, bu yolla meydana gelebilecek sakıncalara işaret etmektedir. (Mektubat, s. 18-19)



Risale-i Nur'da, İbn Hacer'in anıldığı bahiste tefsir kitapları, bunların şerhleri ve Kur'an-ı Kerim hakkında önemli izahatlarda bulunulmaktadır. Yazılan eserlerin şeffaf cam gibi Kur'an-ı Kerim'i göstermeleri gerektiğine işaret edilmektedir. Ancak, zamanla hayati önem taşıyan bu durum göz ardı edilmiş veya ikinci planda kalmıştır. Oysaki dini konularda nazarların direk Kur'an'a yönelmesi gerekir. Bunun için de tefsirler okunurken ve incelenirken şahısların sözleri değil, Kur'an'ın ne dediğine bakılması icap eder. Mesela, "İbni Hacer'e nazar ettiği vakit, Kur'ân'ı anlamak ve Kur'ân'ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbni Hacer'in ne dediğini anlamak maksadıyla değil." (Sünühat, s. 45)



Örnek bir ömür yaşayan İbn Hacer, 1449 yılında Kahire'de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Cenaze namazı Halife tarafından kıldırıldı. Çok büyük bir kalabalık cenaze merasimine iştirak etti. Mekke dahil bir çok yerde kendisi için gıyabi cenaze namazı kılındı. Naaşı Karafetüssuğra Kabristanına defnedildi.



Eserleri



İbn Hacer değişik alanlarda yüzlerce eser yazdı. Yazdığı eserlerin sayısı hakkındaki kayıtlar ve rakamlar muhteliftir. Verilen rakamlar 150-300 arasındadır. En önemli hadis çalışmalarından bir tanesi Sahih-i Buhari ile ilgili şerh çalışmasıdır. Şerh ve muhtasar olarak yazdığı iki eserle çok önemli bilgiler vermektedir. Et-Tezkiretü'l-hadisiyye adlı eseri on ciltten müteşekkildir. Bu eserinde hadis metinlerini bir araya getirdi. Tağlikü't-ta'lik eserini yazarken 350 kaynaktan istifade etti.



Yaptığı "Kırk Hadis" çalışmasında, derlediği hadislerin Kütüb-ü Sitte ile dört mezhep imamının eserlerinde bulunma şartından hareket etti. Böylece hadislerin sağlamlık derecelerine özel önem verdiğini ortaya koydu. El-Mu'cemü'l-müfehres adlı eserinde, okuttuğu kitapların dayanaklarını, senetlerini, kaynaklarını ortaya koymaktadır.



İbn Hacer sözü edilen eserler dışında; Kur'an ilimleri, fıkıh, akaid, tarih, biyografi, tertip çalışması, dil ve edebiyat gibi muhtelif konularda eserler yazdı..


Kaynak:
 
Üst