Girit ve Kıbrıs

Vedat Kuşaklı

Onursal Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
GİRİT VE KIBRIS

Girit ve Kıbrıs Doğu Akdeniz’in tarihsel sürecinde kilit özelliği gösteren iki adadır. Kaderleri birbirine benzese de bu aynı tarihsel geçmişe sahip oldukları anlamına gelmez. Ama her iki ada stratejik bir bütünün bir parçası gibidir. Adalardan birini ele geçiren güç, gözünü hemen diğerine çevirmiştir.648 yılında Kıbrıs adasını ele geçiren Araplar, Girit’e yönelmişler ve 826 da Girit’i almışlardır.760 yılında Kıbrıs’ı Bizanslılar geri almış ve 960 senesinde de Girit’i almışlardır.1192 senesinde Kıbrıs’ı ele geçiren Venedikliler,1204 senesinde Girit’i de ele geçirmişlerdir. Son olarak 1571 de Kıbrıs Osmanlılar tarafından alınmış,1669 yılında da Girit fethedilmiştir. Dikkat çeken husus; Doğu Akdeniz egemenliğinde ilk alınan ada daima Kıbrıs olmuştur.

SAEMK (Stratejik Araştırma Ve Etütler Milli Komitesi) yayınlarından Araştırma Dizisi 1/2002 ‘’Kıbrıs Sorununun Anlaşılmasında Tarihsel Bir Örnek Olarak Girit’in Yunanistan’a Katılması’’ isimli eser Doç Dr.Ayşe Nükhet Adıyeke ve Yrd.DoçDr.Nuri Adıyeke tarafından yazılmıştır.

Bu eseri okuyunca Enosis’i ve onun ardındaki Yunanistan’ı çok daha iyi anlayabiliyoruz.

Yine aynı komitenin Araştırma Dizisi 7/2001 ‘’Neo-Realist Bir Perspektiften Soğuk Savaş Sonrası Yunan Dış Politikası: Güç, Tehdit ve İttifaklar’’isimli eseri de Doç.Dr.S.Gülden Ayman yazmış ve bu eserden de Yunan Dış Politikalarının özünü,niyetini sezebiliyoruz.

Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi birleşeceklermiş! Avrupa Birliği böyle arzu ediyormuş! Birleşmiş Milletler böyle umuyormuş! Belki de ABD’nin esmer başkanı Hüseyin Bey’de ‘’Ermenistan-Türkiye sınır kapısının açılmasını faydalı buluyorum ve diliyorum’’gibi açıklamasını da yakında Kıbrıs için şöyle yapabilir:’’Kıbrıs Türk ve Rum halkının hep birlikte, barış içinde, tek devlet olarak yaşamasını faydalı buluyorum ve diliyorum...’’Hüseyin Bey elbette böyle açıklamalar yapacaktır. Tarih bilgisi sıfır olduğu halde ve yalancı olduğu yerli, yabancı basın, medya tarafından her fırsatta dile getirilmeye başlanmasına rağmen böyle açıklamalarda bulunacaktır, buna mecburidir. Çünkü Amerikan iç ve dış politikalarını planlayan, analiz eden, irdeleyen, uygulayan, yöneten, denetleyen Amerikan derin istihbaratçıları, derin stratejistleri, derin iç ve dış siyasetçileri; Amerika’nın devlet menfaatlerine hangi strateji uygunsa onu dillendireceklerdir ve en yetkili, en etkili dil Hüseyin Bey’in dilidir.

Tarihi fazla eşelememek lazımdır. Fazla eşelersek; Girit ve 12 adalar Türkiye’nindir. Musul, Kerkük, İsrail ve Filistin Toprakları, Suriye, top yekûn Irak, Balkanlar, Makedonya, Rumeli Türkiye’nindir.

Tarihi fazla eşmeyelim. Soğumaya başlayan külleri onun bunun çomağı ile eşelemeyelim. Şimdi bugüne bakalım biz. Kıbrıs’ın kuzeyinde kültürü, dili, dini, tarihi, ahlaki anlayışı, milliyeti çok farklı olan, Kıbrıs’ın diğer güney Rum kesimine göre ciddi olarak farklı olan bir devlet kurulmuştur.

Bu devleti uluslar arası kamuoyu, güçlü devletler, NATO, BM, AB ister kabul etsin, isterse etmesin; orası ciddi bir devlettir ve onları anlamamış bulunan yabancı grupların, devletlerin, cemiyetlerin onu tanıyıp tanımamasına ihtiyacı yoktur.

Enosis’in sinsi ve açık faaliyetleri dünya tarihine karanlık, iğrenç ve rezil bir leke olarak geçecektir. NATO, BM, AB, Uluslar arası kamuoyu, uluslar arası ahkâmcı başılar o zaman neredeydiler?

Tarihte Türk Milletinin çok kolay birçok devlet kurduğunu ve kurduğu devletlerin çok zor yıkıldığını görüyoruz. Yıkılmaların sebebi de dış düşmanların ülke içindeki ruhsuz kimseleri satın alarak ulusun fertlerini birbirine düşürme politikalarında çok başarılı olmalarından kaynaklanmıştır.

‘’Yes be annem!’’laflarından işte bu yüzden sürekli tiksindim.

Bizim analarımızın ‘’Yes! No!’’hikâyelerine ihtiyaçları yoktur.

Bizim analarımız mübarektir, elleri öpülür, rızaları alınır, hayır ve duaları alınır.

Bu Müslümanlıktan önce Şaman dini döneminde de böyleydi.

‘’Yes Be annem!’’ laflarını Kuzey Kıbrıs sokaklarında veya o sokaklarda çekim yapan televizyon kanalı ekranlarında, gazete sütunlarında, radyo yayınlarında; bundan böyle duymak istemiyorum.

Türk insanına hiç yakışmadı.

Utandım o görüntülerden.

O lafları slogan yapanların Türk olduklarına inanamadım.

Baltayı taşa vurdumsa da af falan dilemiyorum.

Tüm Kıbrıs Türk’ü orada sımsıkı kenetlenmesi lazım gelirken, gönüllerin bir olması lazım gelirken, manevi Kıbrıs Türk Lideri Rauf Denktaş’ın etrafında edeple, terbiyeyle toplanılması gerekirken;’’Yes be annem!’’lafları ile bu lafları üretenler Türk tarihine kara, iğrenç bir leke olarak geçmişlerdir bile.

Söylediğim kaynakları temin edip tüm Kıbrıs insanının okumasında fayda var.

Özellikle de ‘’Yes be annem’’ taraftarlarının.

Not: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşayan Rum, İngiliz, Yunan aileler, vatandaşlar var ise; hepsini hürmet ile selamlıyorum. Sizlerin başımızın üstünde yeriniz vardır. Sözüm size değil, sözüm emperyalizmin acımasız politikalarına ve bu politikaların rezil uşaklarınadır.
 
Üst