Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
GAÜ'DEN KARPAZ'A HAYAT ÖPÜCÜĞÜ
8 Mayıs 2012 Salı günü Girne Amerikan Üniversitesi’nin Karpaz Yaşam Kampüsü temel atma törenini BRT’nin naklen yayınından izlerken, ta çocukluk yıllarıma gittim. Çok masal okur ve dinlerdim de. Sn. Kurucu Rektör Serhat AKPINAR’ı, uyuyan güzeller güzeli prenses’i öperek yaşama döndüren prensle eşleştirdim.
Gerçekten de Karpaz yöremiz bakir güzel bir prenses gibi bütün doğallığı, bütün, çekiciliği ile uyurken adeta yüzyıllardır yaşama döndürecek Prensini ve ilkbaharın 8 Mayısını bekliyordu..Sn. Serhat bey kafasına Karpaz’ı yaşama döndürmeyi koymuştu bir kere. Bu genç girişimci insan illaki, Kıbrıs adasının bu eşsiz beldesini “bilgi yaşam paylaşım merkezi”haline getirecektir.
Anlatıldığı kadarıyla Karpaz Yaşam Kampüsü’nde; Bilgi Merkezi, Spor Merkezi, Üniversitedeki Türizm eğitimi uygulaması için otel, yâda moteller, konaklama birimleri; Tarım ve Hayvancılık AR-GE Merkezi, ARICILIK AR-GE Merkezi, tiyatro ve sinema gibi sosyal alanlar bulunuyor.
Genç girişimci Serhat Akpınar, Kampüs’ün üç yılda tamamlanacağını, ortaya çıkacak bu özgün üniteyi ‘görenlerin hayretler içinde kalacaklarını da ifade etti. GAÜ Karpaz Yaşam Kampüsü; Kuzey Kıbrıs Ekonomisi, Yüksek öğretim ve Turizmin yanı sıra Karpaz’ın sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimi ve doğal mirasının korunmasına önemli katkılar koyacak.
Temel atma öncesinde; Sn. Başbakan, Sn. TC Büyükelçisi ve GAÜ akademisyen ve Kampüs’ü planlandığı, projelendiği gibi yürütülüp tamamlanmasında yer alan akademik aktörler ve GAÜ üst yönetimi adına konuşmalar yapıldı. Kampüs’ün önemi, bölgeye vereceği katkı ile bu çılgın, i projeden dolayı tadir ve temenniler ifade edildi.
Ben o konuşmalara girmeyeceğim. Zira adeta ölüm uykusunda uyuyan güzel prensi hayata kavuşturma azim ve kararındaki Sn. Kurucu Rektör Serhat Akpınar beyefendinin oracıkta anlattığı kendisiyle ilgili gerçek hikâyeyi aklımda kaldığınca yazacağım. Zira bu hikâye temel atma töreninin bence en ilginç, enterasan ve Serhat beyin, başarıyı yakalamadaki en önemli ipucunu ve kesitini oluşturuyor.
Hikâyeyi Serhat Bey aşağı yukarı şöyle ifade etti: ‘ Bundan 30-35 yıl önce denize merak salmıştım. Dayımla Memduh beyden deniz tüfeği almaya gittik. Memduh Bey kullanamazsın, bu senin boyundan büyük demiş. Ama o almakta ısrarlı. Öyle yâda böyle, ailesinin itirazlarına rağmen tüfek alınmış.
Karpaz bölgesine ailesiyle zaman zaman piknik yapmaya, tütün dizmeye giderlermiş. Bir gidişlerinde, deniz kenarı o zamana göre oldukça kalabalık, denizden havaya bir balık sıçramış. Küçük Serhat’ın tüfeği de yanında. Balık yakalamayı, bir şeyleri başarmayı aklına koymuş zaten. Hemen balığı vurmuş yani avlamış. Balık o kadar büyükmüş ki, pişirilirken fırına bile sığmamış.
Kurucu Rektör, daha küçük yaştan ileride başarılı bir girişimci olacağının, içinde taşıdığı girişimci ruhun onu nice başarılara taşıyacağının işaretini büyüklerine ta o zamanlardan vermiş.
Bu hikâyeden belki bir kıssadan hissede çıkıyor.
Hazırcı olmamak, üretken olmak gibi!
Artık balığı kendimiz yakalamayı öğrenmeliyiz. Hem birey hem de halk olarak, sağlam ve sürdürülebilir bir geleceği yakalamak için gereken girişim ve atılımları riskleri göğüsleyerek başarmanın mümkün olduğunu kavramalıyız. Sn. Serhat Akpınar beyefendi gibi uygulamaya koymaktan çekinmemeliyiz.
Sn. Akpınar, Kampüs’le ilgili bilgilendirme konuşmasında anlattığı bu hikayeyle; çocukluğundan beri kafasında geleceğe yönelik hayal ve tasarımları olduğunu, bugün yakaladığı başarıların, deniz tüfeğiyle avladığı balıkla başladığını ifade etmeye çalıştı. Bizler O’nun başarılarını alkışlamak için heyecanla bekleyeceğiz.
Başarılar; GAÜ’nün genç, akıllı, mantıklı, girişimci Kurucu Rektörü! Önün açık olsun. Çocuk denecek yaşlarda yakaladığın o koskocaman balık muhakkak ki, sen dilediğin ve istediğin sürece seni çok daha büyük girişim ve başarılara götürecek. Hani ya kahve falında kimilerine göre balık maddi kısmet ve başarı olarak tefsir edilir ya aynen öyle!...