Ekmek Parası Derdinde

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
EKMEK PARASI DERDİNDE

Bizim kuşak, bir türlü, huzur ve güven ortamı bulamadan ömrünü tüketmiş durumda.

İngiliz dönemi, sömürge idaresi, Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklık yönetimi, Geçici Türk Yönetimi, Türk Yönetimi(geçici kelimesini kaldırdık), Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk Federe Devleti ve sonunda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yılları boyunca hem ekmek kavgası hem de varolma mücadelesi verdik. Kolay olmadı. Olmuyor da.. Ekonomik sıkıntılar, parasızlık, güvensizlik, endişe, korku.... Bütün bunlara rağmen, umut ve bekleyiş içinde geçen yıllar. Yöneticilerimizin uygun gördüğü kadarına şükrederek, baş kaldırmadan, uysal, itaatkâr evlatlar olarak yaşadık. Mücadeleyi hep birlikte sürdürdük. Baskılara, sıkıntılara, yokluklara karşı direndik. Tek hedefimiz, başta ekmek parası, ailemizi evlatlarımızı aç bırakmamak idi. Arkasından da her ne olursa olsun Ruma teslim olmamak ve Kıbrısta Türk varlığını idame ettirmek gelirdi.

Yıllar geçti. Gençliğimiz mevzilerde nöbette, onun ötekinin kapısında birkaç kuruş daha kazanarak ailemize sıkıntı çektirmemek, evlatlarımıza iyi bir eğitim sağlamak, onlara daha güzel daha mutlu yarınlar hazırlamak uğraşı yaşamımızın büyük bir bölümünü aldı götürdü.

1974 olayları, kanlı savaşlar sonunda yaşam düzeyimizin, güvenliğimizin, geleceğimizin, mutluluğumuzun garanti altına alındığına inandık. Baskılar bitti, kendi topraklarımız üzerinde, kendi yönetimimiz altında çok daha mutlu, aydınlık, güvenli yarınların bizim olacağına inandık. Yan gelip yattık. Rumdan kalan taşınmaz ve taşınır malları yağmaladık, hovardaca savurduk. Bir birimizle çekişmeye koyulduk. Hükümetler kurduk, hükümetler yıktık, yenilerini yarattık.

Ama, gözümüzden kaçan Kıbrıs Sorununun çözümünü hiç düşünmedik. Yağma günlerinin, anormal kazançların sürüp gideceğine inandık. Kıbrıs sorunu ister çözümlensin isterse çözümlenmesin. Varsın Denktaş-Klerides müzakereleri, daha sonra da Talat ve Rum liderleri arasındaki müzakereler, tartışmalar sürsün gitsin dedik. Ambargolardan, sıkıntılardan zaman zaman şikâyet ettik. Ama yine de halimizden memnun idik.

Rum mallarına tapu verilmesinden sonra, Annan Planını yüzde 65 oranla kabul edişimizin ardından, emlak furyasından elde edilen astronomik rakamlarla gelişen zenginliğimizin sonsuza dek süreceğine inandık ve kandık.

Rum mal sahiplerinin Avrupa Mahkemelerinde açtıkları ve kazandıkları davalara ödenen tazminatlar da kendimize gelmemize yetmedi, yaramadı. Çılgınca yaşam devam etti. Global ekonomik kriz, sıkıntı, işsizliğin tırmanışı, turizmin, tarımın, hayvancılığın, sanayinin, inşaat sektörünün çöküşü ile uyanır gibi olduk. Oramslar davasının sonucu şok etkisi yaptı. Sersemledik ,uyandık .. amaa, hala daha akıllanmadığımız gerçeği sırıtıyor.

Kıbrıs sorunu ve Mülk sorunu, siyasi midir, hukuki midir bir türlü anlayamadık, anlatılmak istenenleri kavrayamadık, anlamamakta direndik. Gelinen aşamada AB ye, BM ye, Ruma, dünyaya, uluslar arası hukuka, ABAD a karşı savaş açtık. Hukuk dendimiydi öldürücü kolera salgını gibi ondan kaçtık. Kendimize uygun hukuk ve hak yaratıp dünyaya kabul ettirmeye kalkıştık. Şamar üstüne şamar yedik.

Verdiğimiz tapuların geçerli olduğunu savunduk, arkasından kalkıp da, ellerinde tapu bulunduran Rumlara tazminat ödedik, takas ve iade hakkı tanıdık. Bu ne mantık, ne anlayıştır. Verdiğimiz tapular mademki geçerlidir, eski mal sahibi Rumların ellerindeki tapular GEÇERSİZ sayılmalı değil mi? Öyle idiyse, neden o eski mal sahibi Rumlara tazminatlar ödendi, ödeniyor, takas ve iade hakkı tanınıyor?

Ne yaptığımızın farkında olmadığımız ya da bilmediğimiz gün gibi ortada. Bütün Rum mallarını kamulaştırdık, bizimdir, verdiğimiz koçanlar geçerlidir, sizin eski koçanlar geçersizdir, TANIMIYORUZ sizin eski tapuları, o nedenle size tek kuruş yok, iade yok, takas da yok... nereye isterseniz gidiniz türünden politikalar mı izlendi de bu hallere gelindi?

İşte gerçek ve acı hakikat ortada karşımızda. Koçan, tapu kimin elinde ise mal sahibi, mülk sahibi odur, söz ve hak sahibi de odur. Bu Rum için de, Türk için de, Alman ve Fransız, her kim olursa olsun onun için de geçerlidir. Siz, varınız ABAD, AİHM, AB, BM kararlarını tanımayız demeyi sürdürünüz. Israr ediniz. Belki dünya ters döner, belki Güneş Doğudan değil de batıdan doğmaya başlar.

Daha fazla uzatmak istemiyorum. Kıbrıs sorunu mülk sorunu nedeniyle çözümlenmeyecek. Toprak, mal, mülk koçan sahibine aittir. Tanınan, hukuki, yasal ve dünyaca kabul edilen tapulara, koçanlara göre. Daha fazla lafa gerek yok. Hukukcularımız da kabul ediyor. Ancak, siyasi ve çıkar nedenleriyle bazı hukukcularımızın da değişik görüşler, savunmalar ve hikâyeler anlattıkları da yardırganmıyor değil.

Gerçekler konuşur, tapular, koçanlar, yasalar, AB ve dünya hukuku konuşur. İşitmek, uymak isteyen uyar. İstemeyen sağır rolü oynar, işitmez, görmez, kabul etmez ve uymaz. Ta ki birileri zorla, acıtarak, üzerek kabul ettirsin.

Yok olma, dünyadan silinme riskini göze alarak, Allah Kerim diyerek dünya gerçeğinden ve hukukundan kaçmak kime neyi kazandırabilecektir, onun hesabını çok iyi yapmak zamanıdır.

O nedenle, Kıbrısta çözüm, hemen şimdi çözüm çağrısını tekrarlamayı uygun görüyorum.

Ekmek kavgası derdinde olan insanlarımız, işsizlerimiz, dikili taşı ve ağacı bile olmayan kimseler biliyor musunuz ne diyorlar?

Ben demiyeceğim, varınız sizler düşününüz.

Çok gitmez, Britanya İstinaf Mahkemesi, Yüksek mahkemesi, Avam Kamarası ve hatta Lordlar Kamarası hepimize neyin ne olduğunu, hukuki mi, siyasi mi. . . gösterecek, anlatacak. Hele bir Orams davası ile ilgi ABAD değerlendirmelerini ele alsınlar......

04 Mayıs 2009, Pazartesi
Yazar Özcan Özcanhan
 
Üst