Bizans Senaryolu, Amerikan Oyunu!

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
BİZANS SENARYOLU,
AMERİKAN OYUNU!



‘’ Kıbrıs konusunda Rum tarafının ve Yunanistan’ın değişmeyen ve değişmeyecek olan bir tek hedefi vardır! Türk Askerinin adadan çıkarılması, Türkiye’nin garantörlük hakkının yok edilmesi ve önünde, sonunda adanın Yunanistan’a bağlanması! Bu amaç uğruna 1878’den beri vermiş oldukları tarihsel mücadelelerinin ardında, dün olduğu gibi, bu günde tüm Hıristiyan âlemi vardır, yarında onlar olacaktır…’’

16. Eylül.2010 tarihinde, Rum lobisine yakınlığı ile tanınan ve Yunan asıllı Florida Milletvekili Gus Bilirakis tarafından ABD Temsilciler Meclisi’ne KKTC’de ki tarihi varlıkların ve dini özgürlüklerin korunmasına yönelik bir yasa tasarısı sunulduğu haberi, iki günden beri birkaç yazılı basına konu olmuştur! Görsel basınımızın haber kanalları, bilinen sebeplerden dolayı! Bu çok önemli gelişmeye pek itibar etmemiştir!
Bu yasa tasarısının içerisinde, ‘’ 20.Temmuz.1974’ten bu yana Türk ordusunun Kıbrıs’ın kuzeyini yasa dışı bir şekilde işgal etmeyi sürdürdüğü, Türk ordusunun işgali altında dini yerlerin sistematik bir biçimde yok edildiği, büyük sayıda dini arkeolojik eserin yasadışı biçimde söküldüğü, yurtdışına gönderildiği ve satıldığı ‘’ şeklinde ifadeler yer almıştır!
Gerçek dışı suçlamalar ile dolu bu karar tasarısı, önce ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde görüşülmesi gerekirken; sözde Ermeni Soykırımı tasarısının da, aynı mecliste kabul edilebilmesi için türlü oyunlar oynayan Meclis Başkanı Nancy Pelosi, 28. Eylül. 2010 gecesi içi tamamen gerçek dışı suçlamalar ile dolu bu yeni ‘Bizans Senaryosunun’ doğrudan genel kurula getirilmesini onaylayarak, 10 dakika içerisinde kabul edilmesini sağlamıştır…
Kabul edilen bu karar tasarısıyla Türkiye’ye; BM Güvenlik Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulaması, dini alanların yok edilmesini durdurması ve KKTC’de yaşayan dini azınlıkların özgürlüklerini sağlaması, ABD Dışişleri Bakanlığı’na ise bu tasarı uyarınca somut adım atması çağrısında bulunulmuştur!
Bu akıl almaz suçlamaların tamamı külliyen yalandır. Ama bu yalanları destekleyen de ne yazık ki, hala birilerinin stratejik ortağımız dediği, dost ve müttefik sıfatının yanı sıra, kimilerinin BOP’nin eş başkanı olmakla övündüğü Amerika’dır!
Ne üçlü ama! Güney Rum Kesimi, Yunanistan ve Amerika!
Aslında bu üçlü kumpanya, yeni bir Bizans oyununa imza atmış değildir! Tam tersine, Ülkemizin tüm uluslar arası sorunlarında, en haklı olduğumuz dönemde dahi bu üçlü daima karşımızda ve bizi köşeye sıkıştırmak için görev başındadır! Zaman, zaman bu kumpanyaya İngiltere de katılması ile oluşan mahşerin bu 4 atlısı, Kıbrıs adasını elimizden çeke, çeke alabilmek için var güçleri ile çalışmaktadır!
Son dönemde bu güçler birliğine AB’ de katılmış olup, Türkiye’nin müzakereler sürecinin önüne Kıbrıs sorunu çöz dayatmasını koymuştur!
Ya gerçekler nedir? Kabul edilmez suçlamalar ile dolu bu karar tasarısının aksine, KKTC’de ki gerçekler nelerdir?
20. Temmuz. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına katılan ve sonrasında görev yapan, o topraklarda yaşananları çok iyi takip eden bir Kıbrıs Gazisi, bir Kıbrıs Sevdalısı olarak söyleyeceğim yegâne gerçek; ne savaşın içinde, ne sonrasında ve ne de günümüze kadar geçen 36 yıllık süreçte; dinimizin gereğince ve bizim için de; ‘’Allahın Evi’’ olarak tanımladığımız hiçbir kiliseye, arkeolojik eserlere dokunulmamış, sistematik bir biçimde yok edilmemiş, yasa dışı bir biçimde sökülmemiş ve yurt dışına çıkarılmamıştır…
Bu suçlamaları yaparak asılsız iddialarda bulunanların, bu tasarıyı onaylayarak kabul edenlerin, tasarının içindeki yalanları ispat etmek mükellefiyeti vardır!
1974 yılından beri KKTC’de var olan ve Rumların bırakmış olduğu tüm kiliseler, dini ve arkeolojik eserler yerli yerinde durmakta, Kilislerin çoğu cami yapılmış, insanlarımız tarafından ibadet için kullanılmaktadır. KKTC Diyanet İşleri Müdürlüğünce de, her türlü bakımları yapılmaktadır.
Bir zamanlar çan seslerinin işitildiği ata yadigârı vatan topraklarımızda, şimdi ezan sesleri duyulmaktadır. İşte esasında onların kabul edemediği gerçek budur!
Rumların arkeolojik eserler dedikleri kültür mirası da yerli yerinde ve gayet bakımlı olup, yıllardan beri KKTC’ye turizm geliri sağlamaktadır.
Bu Bizans senaryosunun içerisinde ki, kabul edilemez önemli bir suçlama da; Kıbrıslı Rum, Maronit ve Ermeni gibi tarihi toplulukların geleceğinin ve varlıklarının tehdit altında olduğu ifadesidir!
Özellikle 23. Nisan. 2004 tarihinden itibaren Kıbrıs’ta sınırlardan geçiş serbestliğinin başlaması ile birlikte, bu tarihi topluluklar tanımlaması içine alınanlar, istedikleri zaman kiliselerinde serbestçe ibadetlerini yapabilmekte, onlar için özelliği olan günleri, yine KKTC’de ki kiliselerde kutlayabilmekte ve anabilmektedirler, tarihi yerleri gezip görebilmektedirler…
Ya Kıbrıs Türk Halkı? Kıbrıs Türk’ü, adanın tarihi bir topluluğu değil midir? Kıbrıs Türk Halkının ataları tam 307 yıl Kıbrıs adasının sahipliliğini yapmamış mıdır? Kıbrıs adasına hakkı, adaleti ve medeniyeti bizim atalarımız getirmemiş midir?
Özellikle çözüme odaklı olduğu söylenen müzakereler sürecinde, Türk tarafının her türlü iyi niyetine rağmen, devam eden müzakereler bu yılsonuna kadar bitirilsin dayatması yapanlara, böyle bir kararın çıkması için çaba gösterenlere, her şeyi yeni ‘Bizans Senaryoları’ ile saptırmayı adet edinip, ‘Amerikan Oyunları’ ile yutturmaya çalışanlara, şimdi bir de bizim gerçeğimizi soralım:
1571 yılından, 1878 yılına kadar, Kıbrıs’ı yöneten Osmanlının, adanın her yanına inşa ettiği o muhteşem camilerimizden, medreselerimizden, hanlarımızdan, çeşmelerimizden, Rum kesiminde kalanlar ne durumdadır?
Neredeyse tamamı bakımsızlık, ilgisizlik ve terk edilmişlik nedeni ile yok olmak üzere olan ama bize ait olan, bizim olan bu tarihi eserlerimiz de, insanlığa ait değil midir? Bu ata yadigârı tarih mirasımızı, sistematik bir biçimde söken, üzerlerinden yol geçiren, yıkan, yok eden Rumların hiç mi suçu yoktur? Yapmış oldukları bu insanlık ayıplarının hesabı neden onlara sorulmaz?
Sadece yapmış oldukları bununla mı sınırlıdır? Ya ‘’Evlad-ı Fatihan’ın’’(Feth edenlerin evlatları.) yatmış olduğu Şehitliklerimiz ne durumdadır? Kıbrıs Adasının fethi sırasında o vatan topraklarına 80.000 Şehit emanet edilmiştir? Aziz şehitlerimiz için yaptırılan kabirler ne durumdadır? Şehitliklerimizin pek çoğu bakımsızlık nedeni ile neredeyse yok olmuştur!
1955-1974 yılları arasında yakıp yıkılan 103 Türk köyünden, sırf Türk oldukları için öldürülen, diri, diri topraklara gömülen binlerce Kıbrıs Türk’ünün akıbetini, bilen var mıdır? Bu gerçekler günümüzün görüşmelerinde dile getirilecek midir? Tazmin edilecek midir?
Amerikan Temsilciler Meclisinde, bu ‘çakma tasarıya’ oy vererek kabul edenlerin, Kıbrıs Türk’ünün yaşamış olduğu bu acılardan, bizim gerçeğimizden haberi var mıdır?
Ya 1974’ten bu yana Türk ordusunun Kıbrıs’ın kuzeyini yasadışı bir biçimde işgal ettiğini ifade edenler!
1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasal iki kurucu ortağından birisi olan Kıbrıs Türk Halkının 1963 yılında, Rumlar tarafından bu ortaklıktan zorla atıldığını, 1974 yılında yine Rumlar tarafından topyekûn ortadan kaldırılmasını, adanın Yunanistan’a bağlanmasını önlemek adına ve Garantör ülke sıfatıyla Türkiye’nin adaya yasal müdahale hakkını kullandığını bilmezler mi? O tarihten beri de ada barışının yegâne teminatının Türk Askeri olduğunu neden görmezler?
Bu tarihi gerçek tüm çarpıcılığı ile ortada dururken; içi yalanlarla dolu bu ‘çakma senaryoyu’ oyları ile kabul edenler, âlemi aptal kendilerini çok mu akıllı zannederler?
Pekiyi haklılığımızın bu tarihi ve çarpıcı gerçekleri ortada dururken, bunları dile getiren, uluslar arası arenada savunan, benzer bir yasa tasarısını hazırlayarak, kimilerince dost ve müttefikimiz ve de stratejik ortağımız olduğu öne sürülen ABD’nin Temsilciler Meclisine getirmeyi düşünen herhangi bir lobimiz ve faaliyeti var mıdır?
KKTC’de ve T.C’de zaman, zaman uluslar arası kongreler düzenleyerek, Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı sıkıntıları, uygulanan ambargoları, uluslar arası arenada yaşadığı yalnızlığı ve tanınmamayı ve Türkiye’nin haklılığını gündeme alarak konuşan, kongreler, sempozyumlar düzenleyen, sivil toplum kuruluşları, komiteler, konseyler, bilim insanları, dernekler ve başkanları; neden bir araya gelerek, Rumlar kadar seslerini duyuracak bir lobi oluşturmazlar?
Bu karar tasarısının kabulünden önce, ABD’de ki Rum ve Yunan lobileri, Ermenilerin de desteğiyle New York Times’a, Türk Askerinin Kıbrıs’ta işgalci olduğunu belirten binlerce dolarlık tam sayfa gazete ilanları vermişlerdir!
Yıllardan beri yapılan Kıbrıs toplantılarda söylenenleri hep birbirimize anlatıp dururuz! Bir de dünyaya anlatabilsek! Bunu yapabilmek için tek bir yumruk gibi olabilsek! Bu o kadar zor mudur?
Bu arada 30. Eylül.2010 tarihinde, bir-iki gazetemizin manşetlerine düşen ve ABD Temsilciler Meclisinde kabul edilen bu karar tasarısının; asılsız suçlamalar ile dolu olduğu yönünde, henüz ne T.C, ne de KKTC Dış İşleri Bakanlığı yetkililerinden bir yanıt gelmemiştir!
Mavi Marmara gemisine İsrail’in yapmış olduğu kanlı baskını ve 9 vatandaşımızın İsrail komandolarınca öldürülmesini kınayan metnin, BM’lerce kabul edilmesi sırasında ret oyu veren ABD’yi kınayan T.C Dışişleri Bakanlığı, henüz bir açıklama yapmamış olsa da! Hiç şüphesiz ABD’nin Temsilciler Meclisince kabul edilen ve içi kabul edilemez suçlamalarla dolu bu Kıbrıs Tasarısını da kınayacaktır!
Ya da Türkiye’nin uygulamış olduğu, komşu ülkelerle sıfır sorun politikası gereğince; bu tasarı sessizce karşılanacak, muhatap alınmayacak ve Rumlardan bir adım önde olmak adına yanıtsız bırakılacaktır!
Sıfır sorun politikaları uygulamak adına Kıbrıs sorununu çözmek mümkün müdür? Hem de Bizans Senaryosu ile oynanmaya çalışılan bu Amerikan oyunlarına rağmen!
KKTC ise oynanmak istenen bu oyunları bozan yegâne gerçektir…

Atilla ÇİLİNGİR
30. Eylül. 2010
 
Üst