Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
AYIRIMCILIK DİZ BOYU ! ! !
Köşe yazısı yazdığım için söylemiyorum. “kahve döğücünün hık deyicisi” hiç olmadım. Zaten mizacım da buna müsait değil.
Bu güne kadar yazdığım yazıların değil içeriğine, noktasına, virgülüne kadar dokunulduğuna hiç rastlamadım.
Gazete sayfalarında, çok farklı görüşteki köşe yazarlarının yazıları alabildiğine serbest bir ortamda yayınlanıyor.
Zaten köşe yazılarında ortaya konan görüşler de daha çok gazeteyi değil, köşe yazılarını yazan yazarları bağlar.
Ancak manşete taşınan haberlerin içeriği, hem gazetenin niteliğini, hem de neyin yanında ya da neyin karşısında olduğunu rahatlıkla ortaya koyar.
Doğrusu; Star Kıbrıs gazetesi gazetecilik yapma uğraşı veren bir yayın organı.
Saptamam şudur ki gazete, manşetine taşıdığı çarpıcı konu başlıklarıyla “güçlünün yanında değil, haklının yanında olduğu”nu her vesileyle kanıtlıyor.
Aslında basının asli görevi de bu olsa gerek!
Ancak ne gezer!
İstisnalar hariç, yazılı ve görsel basın adeta siyasi partilerin ya da parti içi odakların arka bahçesi durumunda!
Star Kıbrıs gazetesi geçtiğimiz gün yine önemli bir konuyu manşetine taşıdı!
Ülkede “ayırım yapıldığı”na vurgu yaptı.
Zaten hangi konuda ayırım yapılmıyor ki?
Nedense ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olmanız, sorumluluklarınızı yerine getirmeniz, vergilerinizi takır takır ödemeniz, gücü elinde bulunduranların indinde yeterli olmuyor. İlla ki; taraf olacaksınız.
İlla ki ricacılar kervanına katılacaksınız!
Anayasamızın temelini eşitlik oluşturuyormuş, vatandaşların kamu hizmetlerinden ayırım yapmadan yararlanması hakkı varmış kimselerin umurunda bile değil.
Vatandaşları arasında ayırım yapan bir zihniyet, bir düşünce veya siyasi görüş, vatandaş olmayanlara nasıl bir muamele uygular varın sizler düşünün.
Geçtiğimiz günlerde; yine Star Kıbrıs manşetlerinde bir annenin feryadını okuduk.
İfade edildiğine göre kendisi yıllardır bu ülkenin vatandaşı. Kızı ise beş yaşından beri bu ülkede yaşıyor. Yaşı 23’e ulaşmış.
Anne kızının vatandaşlığı için yıllardır çalmadık kapı bırakmamış!
Biçare anne çaresizlik içinde “Cumhurbaşkanı bir babalık yapsın; sorunumuza bir çözüm bulsun” diye feryat ediyor.
Cumhurbaşkanı ne yapsın ki!
En çok yapacağı ilgili bakanı arayıp yardımcı olmasını istemek!
Peki ya ilgili bakanlığın böyle bir derdi yoksa ki yok görünüyor, sorun yine çözümsüz kalacak!
Yani bir genç kız bu ülkede büyümüş, bu ülkenin okullarında okumuş. Bütün anıları, arkadaşları, çevresi burada!
Annesi buranın vatandaşı!
Türkiye’ye gitse orada bakanı edeni yok. Oraya yabancı!
Peki; böyle durumda olan bir genç insanımızı vatandaş yapmak devletin görevi değil midir?
Ya da böyle bir insanı vatandaş yapmamak insanlıkla ve insan hakları ile ne kadar örtüşür.
Bakanlık yetkililerinin ifadelerine göre bu durumda çok sayıda genç insan var.
Bir de neredeyse yaşamının çoğunu bu ülkede geçirmiş, tüm emeğini bu ülkenin ekonomisine harcamış on binlere insan var bu ülkede.
Çoğu ilgili yasaya göre vatandaş olma hakkını elde etmiş. Üstelik çoğunun vatandaşlık müracaatı da var.
Ama bu insanlar, bakanlık kapılarında süründürülüyorlar. Ellerinde müracaat dosya numaraları, o kapı senin, bu kapı benim dolaşıp duruyorlar.
Ben şahsen dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir ayıbın, böyle bir trajedinin yaşanabileceğini düşünemiyorum.
Birde lafa gelince Anavatan-Yavru vatan nutukları atıp duruyoruz.
İnşaatlarımızda çalışan bu insanlar, yollarımızı, sokaklarımızı, bahçelerimizi temizleyen, tarlalarımızda bahçelerimizde çalışan yine bu insanlar.
En zor, en kirli ve en kaba işler bu insanların sırtında!
Gerçek anlamda sömürülen de yine bu garibanlar!
Sıra vatandaşlığa gelince; devlet kapısını yüzlerine kapatıyor.
Ancak bu ülkede bir tek gün bile kalmamış bu ülkeye bir çivi bile çakmamış bir takım insanlar bir yolunu bulup vatandaş oabilyor.
Sosyal hizmet uzmanı Barış Başel yine ayırımcılığı öne çıkaran bu tarz bir konu hakkında gazeteye çarpıcı açıklamalarda bulundu!
Ülkedeki göçmen çocuklar dışlanıyor.
Okulları ve hastaneleri bile farklı!
15 yaşından büyük erkek çocuklar vatandaş olmadıkları gerekçe gösterilerek yetiştirme yurtlarına dahi alınmıyorlar!
Sn. Bakan; vatandaşlık işlemleri konusunda, yasal engeller olduğunu ileri sürüyor. Aslında bu doğru değil. Ancak doğru olsa bile; vatandaşlık hakkını elde eden insanlarımızı vatandaş yapacak düzenlemeleri Meclisten geçirmek, çok mu zor, anlayamadım gitti.
Ha eğer işin içinde başka hesaplar ve kitaplar varsa o başka mesele!
İnsanlara açık ve net olarak “sizi vatandaş yapmayacağız” demek yerine bu insanları bakanlık kapılarında süsüm sürüm süründürmek, devletin şanına yakışır mı?