İKİNCİ BÖLÜM (1600-1699 YILLARI)
Anadolu’da Celali İsyanları ve Eşkıya Liderleri başlıklı bölümümüzün ikinci bölümü olan bu bölümde Sultan Üçüncü Mehmet’ten geriye kalan zaman içerisi ile Sultan Birinci Ahmet, Sultan Birinci Mustafa, Sultan İkinci Osman, Sultan Dördüncü Murat, Sultan İbrahim, Sultan Dördüncü Mehmet, Sultan İkinci Süleyman, Sultan İkinci Ahmet ile Sultan İkinci Mustafa’nın 1699 yılına kadar olan saltanatı esnasındaki asayişsizlik olaylarından bahsedeceğiz.
1600 yılında Sultan Üçüncü Mehmet zamanında, Ankara sancakbeyinin kethüdası olan Ahmet, sancağın bütün kadılıklarında büyük bir soygun harekatına başladı. Külabi Alaybeyi ve Gazi Bey gibi ünlü eşkiyaları da emrine alan Kethüda Ahmet, zenginlere; “Sen benim hakkımda emr-i şerif yollamışsın” diye, suçlar isnat edip evlerini basıp, öldürmekte, kaçanların mallarına el koymakta iken zulmünü arttırdı ve mahkemeye davet olunduğunda, itaat etmediği şikayet ediliyordu. Bey’in subaşıları da 20’şer atlı ile dolaşmaktaydılar. Bunlardan Burhan isimli meşhur bir eşkıya da kalabalık leventleriyle faaliyetteydi. Ankara’nın içinden ve köylerden birçok kimseler kendilerine yardım ediyorlardı. Burhan 1601 yılında öldürüldüğü zaman bölüğü dağılmadı ve yerine Ebu Talip geçti.
Ankara’da Hüsam Şeyhoğulları, Çankırı’da Kara Veli birer celali reisi idiler. Maraş’ta Emrullah gibi asiler, kendilerinden önce misalleri yok denecek derecede kuvvetli, her biri birkaç bölüğe sahip ve geniş sahalara kadar isimleri ve bölükleri yayılmış birer celali lideri olup, Karayazıcı ile başlayan celali ayaklanmalarının ünlü şeflerinden hiçte geri değillerdi. Emrullah, Ilgın ve Turgut taraflarını 1601 yılının yazında basmış, çıkan bu olayda bir çok köylüler korkudan Ilgın kasabasına sığınmışlar, fakat, Emrullah burayı basıp yağma etmiş, şehrin yağmasına, korkudan buraya sığınan köylüler de iştirak etmişlerdi.
Anadolu vilayetlerinin diğer bir sancağı olan Hamit’de, buranın eski Bey’i Ömer ve kethüdası Hızır 600 atlı ile, kadılıklara salma (bir çeşit vergi) toplamaya çıkmışlardı. Her kasaba ve köyden, kudretlerine göre 50 ilâ 300 kuruş (3.600-6.000 akçe) salma istiyorlardı. Zenginlerden de ayrıca para alınmakta idi. Ömer Bey ve Kethüda Hızır hakkındaki şikayetler için Hamit kazasından İstanbul’a hususi adamlar yollanmaktaydı. Halkın sızlanmalarına cevap olarak, sancak beyine ve kadılara yollanan hükümlerde, beylerin devriye çıkmaları yasak olduğu hatırlatıldı ve Ömer Bey ile Kethüda Hızır’ın dolaşmaktan men edilmeleri emredildi.
Aynı sırada Beyşehri ile Alaiye arasında Hüsam isimli eşkıyanın idaresinde kuvvetli bir levent grubu vardı. Hüsam, Celalileriyle Alaiye nahiyesine gelerek, bir nahiye kadısı ile birçok insanı öldürmüş, ölülerini de yakmıştı. Levent şeflerinin tanınmışımdan olan Başıbüyükoğlu gibi Celaliler de Hüsam ile beraber dolaşıyorlar, resmi kimliği belli olmayan Şükrullah isimli bir celali de bunları idare etmekte idi.
1601 yılında Aksaray ve Koçhisar taraflarında celali Divane Mehmet Bey isimli eşkıya türemişti. 100 atlısıyla kadı’nın evini basmış, civar köyleri yağmalamıştı.
Sultan Üçüncü Murat devrinden beri Celalilere ve suhtelere karşı mücadelede büyük bir şöhret kazanan ve bu hizmetlerinden dolayı kendisine tımar tevcih edilen yiğitbaşı Hüseyin Kulu adındaki şahsın tımarı tecdid (yenileme) için yollanan fermanda anlatıldığına göre, 1600 yılında, Süleyman, Kara Ahmet ve Musa isimli üç celali şefinin idaresinde toplanan suhteler ve leventler, Merzifon, Osmancık, Gümüş ve İskilip sancaklarında tahribat yapmakta idiler. Bunlarla mücadele için Hüseyin Kulu’nun yiğitbaşı olması ve emrine il erleri verilmesi bildiriliyordu. Bu eski emektar yiğitbaşının, 1603 yılında Celalilerle girdiği bir çarpışma sırasında öldürüldüğü, Zeytun Kadısı tarafından İstanbul’a arz edilmiştir.
Hıssın, Mansur sancağı beyinin eski mütesellimi Ahmet 500 atlısı ile bölgedeki aşiretleri basmakta olduğu gelen haberler arasındaydı.
Salmanlı kadısı ile Kırşehir beyinin kaymakamı İstanbul’a yazdıkları bir mektupta; Salmanlı’da kuvvetli bir grup, bayrak kaldırmış ve sipahi bölüğü tarzında gezmeye başlamışlardı. Şefleri Budak’ın mahkemenin kararı ile idam edilmesi üzerine, arkadaşları yeniden kalabalık bir cemiyet halinde, asılan şeflerinin kanını dava etme bahanesiyle, harekete geçtiler. Yazılan arzda, eşkıyanın dağılmadığı takdirde, halkın göç edeceği bildiriliyordu.
1603 yılında celali sipahilerinden Müezzinoğlu Mustafa, 400-500 atlısıyla Saruhan ve köylerini kan içinde bıraktığı sırada, aynı anlarda, İnegöllü Hüseyin, Telli İbrahim, Çalık Mustafa, Arnavut Ali isimli celali şefleri de 2.000 kişiyle yine Saruhan, Kırkağaç, Kula, Akhisar ve Tırhala gibi birçok kasabaları basmakta, hükümet kuvvetleri ile çatışmaya girmekte idiler.
Yine aynı sıralarda, Ankara sancağı Karakaş Ahmet tarafından istilayla darmadağın olmuş, Ahmet’ten sonra Çörekoğlu isimli zorba ile isimleri bilinmeyen sipahiler tarafından 1603 yılında tam dört defa istilaya uğramıştı.
Yine 1603 yılında Saruhan taraflarında Kız Mustafa, Köse Kaplan kuvvetli bir grubun başında bulunuyorlardı. Karayazıcı Abdülhalim zamanından beri adı geçen İnegöllü Hüseyin ve Telli İbrahim isimli yine 500-600 kişilik grup halinde bölgeyi yakmakta idiler.
Yine aynı zamanlarda Develi kazasında Han Mehmet isimli bir eşkıya 200 atlı ile salgunlar saldığı, yolları keserek birçok adam öldürdüğü görülmekte idi. Niğde beyi bu şahsa ait olayları arz ederken, çabuk tedbir alınmazsa “sonra külli kayıda tasaddi olunur” diyerek, ele geçirilmesi için ferman talep ediyordu.
Yine 1603 yılında Arapkir sancağı Yeniçeri Bodur Yakup, Zeynel Bey,Bali Ağa ve Başıbüyükoğlu Hamza Bey tarafından basılıp yağma edildi. Korkudan dağlara kaçan halktan 300 kadarı oralarda açlıktan öldüler.
Yine aynı yıl Canik sancağına tayin edilen Rizeli Ömer isimli Sancak Bey’i kalabalık bir eşkıya grubu ile gelerek burasını yağma etti. sonra Of sancağına geçerek orasını da yağma ettikten sonra 30 kadar yeniçeri ve sipahi karısını kaçırarak kendi adamlarına verdi.
Yine aynı yolda Ferruh isimli bir kethüda, Trabzon’da korku salmakta, kendi adamlarından olan Pazarbaşıoğlu Ali, Demircioğlu Ahmet, Nalbantoğlu Ali Bey gibi sipahi zorbaları Trabzon sancağını askerleri ile harap etmekte idiler.
Bu sırada Erzurum vilayeti de, önce Alacaatlı Hasan Paşa’nın Mütesellimi Mustafa Çavuş’un daha sonrada Köse Sefer Paşa’nın adamları tarafından talan edildi.
1603 yılının Mayıs ayında da Kurguroğlu isimli celali reisi, emrindeki eşkıyayla Ladik kasabasını basarak halktan 30 bin kuruş (3.600.000 akçe) aldığı gibi sözünde durmayarak Ladik’in yarısını yakarak ne varsa yağma etmiştir.
1604 yılında devletin Macaristan seferinden cesaret alan sipahiler de bu sıralarda şımarıklıklarını daha fazla arttırmışlardı. Hükümet, siyasi gaileler yüzünden kaçak sipahileri temizleyememiş, bilakis bunlardan; Gedizli Ali, Deli Derviş, Köse Hamza, Kızılbaş Mehmet, Arnavut Hüseyin, Küçük Halil, Tepesi Tüylü ve Kumkapılı gibiler de sivrilerek, diğerlerini de peşlerine takıp vergiler toplamaya, yolları ve köyleri haraca kesmeye başlamışlardı. Sultan Birinci Ahmet, eşkıya takibi ile İstanbul’dan kalkarak Bursa’ya gelince bunların birçoğu affedilmek üzere müracaat ettiler. Hükümet bunlardan 4-5 bin kadarına dirliklerini geri verdiği gibi, azılı olanlarını da terfi ettirdi. Bunlar, Anadolu’da eşkıya takibine memur edilen Nasuh Paşa ile Anadolu Beylerbeyi Davut Paşa’nın emrine verildiler.
Bu sıralarda, yani 1605 ve 1605 yıllarında, Niğde ve Kırşehir sancaklarında 500-600 kişilik bir kuvvetle Hazır isimli bir eşkıyanın dolaştığı ve kendisi öldürülünce, yerine geçen kethüdası Bıyık Ali’nin de aynı celali grubunu Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın Anadolu’da celali üzerine açtığı sefer yılına kadar idare ettiği ve bu sırada onunda öldürüldüğü anlaşılıyor.
1605 de, Ankara yöresi eşkıyalarından Sarı Handan, Şah Bey, Hersekoğlu Ahmet, Mehmet, Budak, Yardım, Sarı Memi, Hasan Kethüda ve Cıldanoğlu soygun ve adam öldürmelerine bütün hızları ile devam etmekteydiler.
1610 yılında, Sultan Birinci Ahmet zamanında Kayseri taraflarında Türkmen taifesinden Şeref Kethüda, Pir Kulu, Bay Hoca, Selim Koyun, Güli Budak, Hemdem, Devlet, İhtiyaroğlu ve Küçük Mehmet isimli eşkıya şefleri adamlarıyla köyleri basmakta, halkın mallarını yağmalamakta idiler.
Yine aynı sene Urfa taraflarındaki aşiretler, savaştan dönmekte olan Osmanlı askerlerine Hanefi isimli köy yakınlarında saldırmışlar, Behzat, çavuşlar kethüdası Kırılmaz, tezkerecisi Ali ve 20 kadar askeri öldüren Kör Hızır, Ulaş, Kara Yağmur, Bedir, Catu, Haydar, Ferahşad, Hindi, Ferruh, Mehmet Hızır, Haydar, Haydar’ın kardeşi Yusuf, Hüseyin ve Mahmut isimli eşkıya reisleri adamlarından Ulaş ile Kara Yağmur yakalanarak öldürülmüşler ve diğerleri kaçmışlardır.
Yine aynı yıl Elazığ’ın Zaviye nahiyesinde Kızıllı aşiretinden Abdülcelil isimli eşkıya 300 kadar adamı ile bölgeyi kana boyamakta idi. Serik Boğazı’nda devlet kuvvetleriyle girdiği bir savaşta öldürüldü.
1614 yılında Sultan Birinci Ahmet döneminde Trablusgarp’da isyan bayrağını kaldırmış olan Sefer Dayı’yı tedip etmek üzere Kaptan-ı Derya Halil Paşa, 10 Temmuz 1614 günü Trablusgarp limanına gelerek asi Sefer Dayı’yı Kaptan Gemisine çağırttı ve sonrada şehir kapısı önünde astırttı.
1624 yılında Sultan Dördüncü Murat devrine gelindiğinde Cennetoğlu’ndan başka, Sındırgı ve Bigadiç taraflarında Mumcu Musa, Çetmi Şaban ve Kul Halife’de eşkıyalığa başlamışlardı. Biraz sonrada Cennetoğlu ile birleştiler.
1629 yılında, Sultan Dördüncü Murat’ın Sadrazamı Hafız Ahmet Paşa, Bağdat Seferine giderken Konya civarlarında, Gürcülerle birlikte Konya’da çeşitli zulümler işlemekte olan Magrav Bey hakkında kendisine bazı şikayetler ulaştırıldı. O da, Anadolu Beylerbeyini, Niğde Beyi ile birlikte Magrav’ın zulümlerine son vermek üzere görevlendirdi. Sonra Halep’e doğru yoluna devam etti. Magravoğlu, 40 Gürcü ile beraber Halep’te, sadrazamın çadırı önüne getirilmişti. Bunlar cellada teslim edildiler.
1630 yılında, yine Sultan Murat’ın saltanatında, Eskişehir ve İnönü’de Kör Ali, İskilip’te Köse Şaban devletin başına bela kesilmişlerdi.
1634 yılında, Şam Valisi Küçük Ahmet Paşa, Cebel-i Lübnan Dürzilerinin isyanını söndürmekle görevlendirilmişti. Yolu üzerindeki Suriye geçitlerini asilerden temizledi. Çalık Derviş Kayseri dağlarında; Şam Valisi Küçük Ahmet Paşa tarafından öldürüldü. Kayseri dolaylarındaki Türkmen aşiretlerinden Boynuinceli Beyi Hacı Ahmet ve oğlu Ömer Halep’te çarmıha gerildi. Karahisarısahip’de eşkiyalık yapan Baba Ömer’in başı orada kesildi.
1635 yılında, Sultan Dördüncü Murat, ordusu ile Malatya’da bulunduğu bir sırada, 1632 yılındaki İstanbul isyanlarda bulunan zorbalardan Nuh Halife yakalanarak idam edildi.
Yine Sultan Murat, 25 Aralık 1638 günü Bağdat’ı fethettikten sonra geldiği Diyarbakır’da Urmiye Şeyhi Mahmut Urmevi’yi idam ettirdi. Mahmut Urmevi’nin Tebriz, Revan, Erzurum, Musul, Urfa, Van ve Diyarbakır yörelerinde 30-40 bin kadar taraftarı bulunmakta, ileride devletin başına bela olacağı muhakkaktı.
1642 yılında, Sultan İbrahim zamanına gelindiğinde, Edirne ve Selanik arasındaki yollarda eşkıyalık yapan Hedük denilen haydutlar üzerine Avcı Yeniçeriler gönderilmiş ve bunlar ortadan kaldırılmıştır.
1644 yılında, zamanlarının ünlü eşkiyalarından Uzun Yusuf, Matbahçı Selim ve Kınalıoğlu (Kınalı Mustafa’nın oğlu) yakalanarak idam edildiler.
1646 yılında, Erzurum’da ortaya çıkan birisi, Sultan Dördüncü Murat zamanında idam edilen Abaza Mehmet Paşa olduğunu ve kendisini öldürmekle görevli cellatların elinden kurtularak o zamandan beri Afrika’da ve Arabistan’da bulunduğunu iddia ederek ortaya korku vererek asayişi bozdu. Erzurum valisi her türlü karışıklığın önünü almak üzere Abaza Mehmet Paşa olduğunu öne süren şahsın başını kestirerek İstanbul’a yolladı. Bu şahsın sözleri incelenilmek istendiğinde yapılan soruşturma doyurucu olmamıştı.
1647 yılında, Manisa taraflarında Kısrakçı adı ile meşhur Kileoğlu Ahmet ve Bergamalı Bayram isimli eşkiyalar, kervan soymakta iken Bergamalı Bayram yakalanarak idam edildi. Yine aynı yıl içinde Manisa’da Dayı Hüseyin isimli eşkiya, kervanları soyarken yakalandı ve idam edildi.
15 sene önce Diyarbakır’da idam edilen Urmiye Şeyhi Mahmut Urmevi’nin kız kardeşinin oğlu Şeyh Mahmut (Saçlı diye anılırdı) bu sıralarda yani 1653 yılında İstanbul’a gelmiş, ibadet ve taati ile birlikte, Sultan Mehmet Hükümeti aleyhindeki sözleri ile de şöhret kazanmıştı. Kendisinden kurtulunmak için, zincire vurulup Süleymaniye Camii yakınındaki tımarhaneye konuldu. Fakat harekete geçen taraftarlarının ortalığı karıştırmamaları için affedilerek geldiği yere sürgün olarak gönderildi.
Yine aynı yıl içerisinde Merzifon ile Osmancık arasında yol keserek kervan basan eşkiya başlarından Meryemoğlu, Sincanlı Hüseyin ve Tokatlı Ali kendileri gibi bir eşkiya olan Çomar Bölükbaşı tarafından öldürüldüler.
1668 yılında Sultan Mehmet Anadolu’ya celaliler üzerine sefere çıkmış ve Bursa’ya gelmişti. Bu sırada İzmit’te ordunun önünden Abaza Hasan Paşa’nın üzerine İsmail Paşa’yı yollamıştı. İsmail Paşa, 1658 yılının Mart ayı içerisinde Bursa’ya Diyarbakır’dan Can Mirza Paşa, Tatar Ahmet Ağa, Kürt Osman Ağa, Kadri Ağa, Şam Ağası Kör Abdüsselam, Kade Kethüda Çerkezi, Bektaş Ağa ve Ömer Ağa gibi Celalilerin başlarını yollamıştı.
1658 yılında, Aydın Bölükbaşılarından Baba Kerim ve Karga isimli bölükbaşılar, başlarına 40-50 kişiyi toplayarak bölgeyi soymakta oldukları bir sırada Dünya Ağa tarafından yakalanarak ortadan kaldırıldılar.
1699 yılında Sultan İkinci Mustafa’nın saltanatı sırasında Bozok sancağında ikamet etmekte olan çeşitli aşiretlerden Cirit Yazıcı, Postlu, Küpeli, Deli Ferhat ve Orhanoğlu Hasan isimli eşkiyaların yakalanması için Sivas Beylerbeyi Mustafa Paşa’ya emir yollandı.