33 Yıl

Vedat Kuşaklı

Onursal Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
33 YIL

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 33 yıl karavana yedim, üniforma taşıdım, emir verdim, emir aldım.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni askerlik yapmış kişiler az çok bilirler. Askerlik yapmamış gazetecilerden muhabirlerden, köşe yazarı geçinip ayda 25 bin dolar alan yazarlardan çok daha iyi bilirler.

Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nin fiziğini, coğrafyasını, biyolojisini bilirler. Kimyasını, psikolojisini, ruhunu bilmelerine imkan ve ihtimal yoktur.

Bu kimyayı, psikolojiyi, ruhu ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nde profesyonel olarak görev yapmış subaylar, astsubaylar, uzman erbaşlar ve terörle mücadelede komando er, erbaş gibi kritik görevler yaparak vatan borcunu tamamlayan, teskere alan vatandaşlar bilirler.

Ben de bunu bilenlerden nadir bir kişiyim. Bilen profesyonel biri olarak ifade ediyorum:

Türk Silahlı Kuvvetleri eğer isterse,sınırımızdaki mayınları değil; yerküredeki tüm mayınları temizleme yeteneğine sahiptir.

Ancak biraz imkana ihtiyacı olabilir, bu imkanlarda temin edilemeyecek mucize imkanlar değildir.

Türk Silahlı Kuvvetleri imkan sağladığında, şu anda kıtalar arası vazife yaptığı gibi, gezegenler arası da vazife yapar. "Türk Silahlı Kuvvetleri mayın temizleme şirketi değildir!" demek beyhude laflardır.

Türk Silahlı Kuvvetleri vatanın, milletin iç ve dış bekasını, menfaatlerini, selametini muhafaza ve idame eden şehitler, gaziler, kahramanlar, deli yürekler ocağıdır. Her türlü pisliği de temizler, her türlü güzelliği de var eder.

Türk Silahlı Kuvvetleri bu gücünü silahlarından,mühimmatından daha ziyade; katıksız Allah inancından, millet sevgisinden ve yüreğindeki ateşten, ruhundaki ışıktan alır.

Mayınları İsrail temizlesin, sonra da 50 yıl o verimli toprakların işletme hakkını uluslar arası antlaşmalar gereği kazansın. Elli yıl demek, yarım asır demektir. Yani o toprakları İsrail’e verdiğimiz gün yeni doğan torunlarımız, evlatlarımız, bu antlaşma bittiğinde 50 yaşına gelecekler demektir. 50 yaşındaki bu kadınlar, bu adamlar ’’Valla ben doğduğum günden beri bu toprakların tapusu İsrail’indi, herhalde toprakların sahibi onlar’’ diye düşünürler ve aynen böyle derler.

Vaat edilmiş topraklara konmak için İsrail’in gözleri zaten fırıldak gibi dönüyor, biz de aç, hamile, loğusa kedilere ciğer uzatır gibi: "Temizleyin ve 50 sene buraları sizin olsun" diyoruz.


Bu işi beğenmedim.

Beğenen vatansever, vatandaş, asker, polis, siyasetçi, esnaf, köylü, işçi varsa iki adım öne çıksın.


Ayrıca; hükümetin en tepesindeki adam dahi olsa "Aman Allah’ım, bazıları hükümeti devirmeye çalıştı, bazı İnternet sitelerinde muhtıra gibi bazı yazılar gece yarısı yayınlandı, darbeler dönemi kapanmıştır artık, yok öyle, Halep oradaysa arşın burada, Hodri Meydan! Meydan okuyoruz....’’gibi geren laflarla ahkam kesmekten medet ummanın boş, tehlikeli, zararlı olduğunu bilmelidir.

Elbette; darbe övülecek, sevilecek bir şey değildir. Bugün asker veya sivil, aklı başında hiç kimse darbeyi övmez, sevmez .Ama bunu bu şekilde ifade etmek vahimdir. İnsanlar, doğa, kainat nasıl ki kişisel bir evrime tabi ise, tüm kurumlar, devletler, milletler, kuruluşlar da evrime tabidir, Türk Silahlı Kuvvetleri de.

1973 yılında ben askeri öğrenci iken, üniforma ile sakız çiğnemek suçtu, disiplinsizlikti, sonra ben subaylık hayatımda, bir çok silah arkadaşım gibi astlarıma sakız, şeker ikram etmeye başladım ve sigaradan kurtulmak isteyenlerin oyalanmak için veya bilgisayarda çalışanların dikkatlerini gereken konuya odaklamaları için sakızın, şekerin olumlu bir rol oynadığını bildim.


Demem şu ki; Türk Silahlı Kuvvetleri geçmişte yaptığı her hatasından ders çıkartan ve bu hatayı bir daha yapmayan 4000 yıllık bir kurumdur.

Elbette darbe, balans ayarı, muhtıra, post modern darbe gibi olayları Türk Silahlı Kuvvetleri çok geride bırakmıştır.

Bunu bilerek ‘’İşte hendek, işte deve, Halep orada arşın burada, meydan okuyorum!...’’gibi sözler, nutuklar, hiç hoş değildir ve vahimdir, toplumumuzu kamplara ayırıcı mahiyettedir.

Küçük kızına ,oğluna diyor musun? "Sen küçükken çişini, kakanı hep altına yapardın, burnundan hep sümük akardı, hadi şimdi yap da göreyim, senin alnını karışlarım!..." Yani aynen bunun gibi geliyor bana bu tür konuşmalar.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sevmemek gibi, bu kahraman kurumdan hazzetmemek gibi bir lüksümüz, seçeneğimiz yok, hiç de olmadı ve olmayacak. Eğer biraz tarih bilgisi, coğrafya bilgisi, devletler arası ilişkiler bilgisi olan varsa; bu sözümle ne demek istediğimi bilir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bozuk personel olmaz mı? Olabilir ama; İçlerindeki vatan, millet düşmanlarını en çabuk ve kesin şekilde ayıklayan başka bir kurum varsa söyleyin.

Ordusunu, askerini yücelteceğine, yerin dibine batırmaya çalışan böyle sorumsuzlar, dünyanın başka bir mıntıkasında yoktur.


Biz gelelim tekrar mayınlara; Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Türk Emniyet Teşkilatında, Özel Harekatçılarda bomba, mayın imha uzmanları var. Onlarla birlikte bir tim kurulur, bu time biraz eğitim verilerek, eski bilgileri hatırlatılır ve varsa yeni koşullar öğretilir, sonra da uygun ve emniyetli bir planla temizlik harekatı başlatılır.

’’Gelsin NATO temizlesin!" gibi düşünenler de varsa, "sınırlarımıza saldırı olursa NATO’yu mu bekleyeceğiz’’ derim ben.


Ölüm kaçınılmaz bir sondur. Sıcak dolmayı yutarken boğazına takılıp ölen genç kadınlar oluyor, futbol oynarken kalp krizinden ölen ilk mektep çocukları oluyor, domuz gribi, kene, kuş veya karga gribi, yolda giderken karpuz kabuğuna basıp yere düşerek beyin kanaması, trafik kazası, uçak düşmesi, gemi batması... ölüm her vaziyette, mekanda, koşulda zaten var.

Elbette mayın temizlerken de şehit olacak kahramanlar da olacaktır.



Doğduğumuz anda zaten hepimiz birer ölü adaylarıyız. Ölüme çare yok.

Risk, tehlike... bunlar zaten Türk ordunun henüz yazılmamış ve basılmamış ama bilinen baş ucu kitabındaki önsözünde var.


Mayınımızı biz temizleriz. Tarihi fırsat, tarihi açılım nedir? bunu düşündüm, düşündüm hiç anlamadım, bilemedim ama bilirim ki mayınımızı biz temizleriz.
 

ganimet

New member
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
kocaeli
Cevap: 33 Yıl

israile verilmezse Türk olarak vatanın yabancılara verilmesine karşı geldiğim için eğer ben faşistsem evet ben faşist değilken faşist ettiniz...

bayrak için
ezan için
namus için
akan kan için
faşistim
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: 33 Yıl

Günlerdir bizde aynı şekilde "TSK bu mayınları temizler" diyoruz.

Ancak görevdeki bir Paşamız, bu mayınlar temizlemek uzun zaman ve maliyet ister diyor.

Paşaların işimidir bir görevin parasının yüksekliğini ve alacağı zamanı düşünmek?

Arkasından olayların gelişmesini beş senedir izleyen birisi olarak biliyorum ki ilk olarak seneler önce de gene bir Paşamız demişti, "bizim askerimiz öleceğine başkaları ölsün diye."

Sanki hergün askerimiz bir hain kurşuna veya terörist mayını ile şehit olmuyor mu deöiştik de cevap alamamıştık.

Askerinin hayatına bu derecede önem veren terörü durudurur!

Sanki terör bu derecede uzun zaman alırken ülkeye maliyeti çok mu düşük, neden bu maliyet hesaplanmıyor, diye sorular sorarken öğrendik ki, mayın temizleme maliyeti Birleşmiş Milletlerce karşılanıyormuş.

Tanrı aşkına söyler misiniz, bu Paşalarımızın, hükümetin bunu bilmemeleri mümkün olabilir mi?

O halde neyin nesidir bu mayınların toprak kullanımı karşılığı temizletilmesinin hikmeti?

Süre de kısıtlı değil, iki kere 10 ar yıl uzatılması imkanı var, yani 20 yıl daha var.

Nasıl bir asker sınırlarına düşman girmesine izin verebilir?

Siyasileri sormuyoruz zaten, onlar malum!

Kıbrıstan da toprak verilmesine taraftarlar, hatta kendileri teklif ediyorlar, utanmadan.
 

Vedat Kuşaklı

Onursal Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: 33 Yıl

Kurda sormuşlar; '' ensen niye kalın?''
Cevap vermiş; ''Kendi işimi kendim görürüm.''
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: 33 Yıl

İnşallah Allah bize, Erinden Paşasına kadar kurtlardan oluşmuş bir ordu, gene nasip eder .
 
Üst