1967 Olayları

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
1967 Olayları



Birleşmiş Milletler Arabulucusu Finlandiyalı Sakari Tuomioja'nın 9 Eylül 1964'de ölmesi üzerine bu göreve Ekvator'lu diplomat Galo Plaza tayin edilmiştir. Ekim ayında çalışmalarına başlayan Galo Plaza, yaklaşık 5 aylık bir çabadan sonra hazırladığı raporu BM Güvenlik Konseyi'ne sunmuştur(1).
26 Mart 1965'te BM Güvenlik Konseyi tarafından yayınlanan rapor, Türkiye tarafından reddedilmiştir. Çünkü raporda, Kıbrıs Türkleri'nin Rum hakimiyetini kabul etmesi, Türklerin Ada'dan göçünün kolaylaştırılması, Rumca'nın Kıbrıs'ın resmi dili haline getirilmesi gibi Rum yanlısı teklifler yer almıştır.

21 Aralık 1963 olaylarında Kıbrıs Türklerinin 24 saat içinde topluca yok edilmesi planlanmıştı. Kıbrıs'taki Yunan Alayı'na mensup asker ve subaylarında katılmasına rağmen bu plan gerçekleşemeyince EOKA liderlerinden Grivas Kıbrıs'a gönderilmişti. Yunanistan bu safhada Grivas'ın verdiği raporlar doğrultusunda Kıbrıs'ın silahlandırılmasına başladı. Askeri birliklerin, silahların ve malzemelerin gönderilmesinden sonra Kıbrıslı Rumlar'ın yoğun biçimde eğitilmesine ve Ada'nın savunmasının güçlendirilmesine çalışıldı. Erenköy çarpışmaları Yunanlı subaylar tarafında eğitilen Rumlar tarafından yürütülmüştü. Ada'da Rumlar'ı eğitmekle görevli subaylar da harekata katılmış fakat Türk savaş uçaklarının müdahalesi üzerine bu harekat da başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Erenköy savaşlarından sonra Yunanistan, Kıbrıs'a fiilen asker göndermeye başladı. Öncü olarak gönderilen 5 bin kişilik Yunan kuvveti, yapılan takviyelerle 12 bine çıkarıldı(2).
Bu arada Kıbrıs Rum lideri Makarios da silahlanma çalışmalarını sürdürdü. Erenköy çarpışmalarında Yunanistan'ın yeterli destek vermediğinden şikayet eden Makarios, Sovyetler Birliği'nden silah alınmasına ilişkin bir anlaşma imzaladı. Eylül ayının son haftası içinde yapılan bu anlaşma ile Sovyet silahları Mısır üzerinden Kıbrıs'a getirilecekti.
Kıbrıs sorununun çözümü için 1965 yılı Mayıs ayında Türkiye ile Yunanistan arasında başlayan görüşmeler, Kıbrıs'taki Rum-Yunan kuvvetlerinin 15 Kasım 1967'de Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırmasına kadar aralıklarla devam etti. Ancak Yunanistan, Kıbrıs meselesinin Türkiye ile Yunanistan arasında yapılacak müzakerelerle değil, Birleşmiş Milletler kanalıyla çözümlenebileceğine inanıyordu.
Diğer yandan Yunan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun Yunanistan'daki komünistlerle işbirliği yapması ve Yunan ordusunda geniş çaplı bir tasfiyeye girişmesi iktidardan düşmesine sebep oldu. 1965 Temmuzunda Yorgo Papandreu, kral tarafından başbakanlıktan azledildi. Ancak Papandreu'nun çeşitli tertipler içine girmesi, Yunan ordusunun 21 Nisan 1967'de Albay Papadopulos liderliğinde bir hükümet darbesi yapmasına neden oldu. Yunanistan'ın yönetimini eline alan Albaylar Cuntası, Kıbrıs sorununu Türkiye ile Yunanistan arasındaki diğer anlaşmazlıklarla birlikte değerlendirmeye başladı.
Albaylar Cuntası ile arası iyi olmayan Makarios, 26 Haziran 1967 günü Rum Temsilciler Meclisini toplayarak "ENOSİS" kararı almaya kalkışmıştı. Bununla da yetinmeyen Kıbrıs Rum yönetimi, adada görev yapan 10 bin civarındaki Yunan askerinin, Rum Milli Muhafız Ordusu'na katılmasına ilişkin başka bir karar daha aldı. Rum yönetiminin bu kararları Dr. Fazıl Küçük tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri U'Thant nezdinde protesto edildi.
Diğer yandan devam eden Rum ablukası yeni Rum saldırılarıyla dayanılmaz hale gelmişti. 2 Ağustos 1967 tarihinde Baf'ta 5 Türk'ün öldürülmesi olayı dahi Birleşmiş Milletleri harekete geçiremedi.
1967 Temmuzunda Kıbrıs'ta bir "ENOSİS darbesi" yapılacağı söylentisinin çıkması üzerine, Türkiye Yunanistan'ı sert bir biçimde uyardı. Bunun üzerine Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmeler tekrar başladı. Ancak Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel ile Yunanistan Başbakanı Kollias arasında yapılan 9 Eylül Keşan ve 10 Eylül Dedeağaç görüşmeleri herhangi bir sonuç alınamadan sona erdi.
Diğer taraftan Ankara'da bulunan Rauf Denktaş, Ekim ayının son haftasında, Nejat Konuk ve Erol İbrahim ile birlikte, bir balıkçı gemisine binerek Türkiye'den ayrıldı. Kıbrıs karasularına girdikten sonra balıkçı gemisinin yedeğindeki sürat motoruna geçen Denktaş ve arkadaşları, 30 Ekim günü Karpas bölgesinde karaya çıktılar. Ancak bir süre sonra Karpas Çayırova'da yakalandılar. Türkiye'nin yoğun baskısı üzerine devreye giren BM, "Türkiye'ye göre dönmesi" şartıyla, Denktaş'ın serbest bırakılması sağlandı(3). Türkiye, Rauf Denktaş'ın iadesi için temaslarını sürdürürken Kıbrıs'taki silahlanma hazırlıklarını tamamlayan Rum-Yunan kuvvetleri yeni bir saldırı hazırlığına girişmişlerdi.
21 Aralık 1963 saldırılarından sonra varılan anlaşmaya göre, Rum askeri birliklerinin Türklere ait bölgelerden geçmesi yasaklanmıştı. Rumlar 13-14 Kasım günleri Geçitkale ile Boğaziçi arasındaki yoldan geçmek istediler. Türklerin bu teklifi kabul etmemesi üzerine Rumlar 15 Kasım günü saldırıya geçtiler. Ağır silahların desteğindeki saldırı kısa sürede gelişti ve Geçitkale ile Boğaziçi işgal edildi. Bu olaylar sırasında 27 Türk öldürüldü.
Geçitkale ve Boğaziçi'nin Rum-Yunan birliklerince işgal edilmesi üzerine, 15 Kasım 1967 akşamı Türkiye hükümeti bir durum değerlendirmesi yaptı. 16 Kasım akşamı da Türkiye Büyük Millet Meclisi toplandı. Toplantıda, Anayasa'nın savaş ilanına ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine ilişkin 66.maddesine dayanarak Kıbrıs'a müdahalesini öngören karar, meclisteki 435 üyenin 432'sinin oyu ile kabul edildi(4).
TBMM'nin bu kararının hemen ardından İskenderun'daki Türk donanması çıkarma hazırlıklarına başladı. Diplomatik temaslarını da sürdüren Türk Hükümeti, 17 Kasım günü Yunan Hükümeti ile "dost ve müttefik" hükümetlere Türkiye'nin çıkartma kararını bildirdi. Türkiye, çıkartmanın durdurulması için "20 bin Yunan askerinin derhal Ada'yı terk etmesi, Grivas'ın Kıbrıs'tan çıkarılması, can ve mal kaybı için tazminat verilmesi ve Türk bölgelerinin ihlal edilmemesini" istedi(5).
Ertesi günü Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri'nin alarm durumuna geçirilmesinden sonra Türk jetleri Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale kararının kesinlik kazanması üzerine ABD Başkanı Johnson, özel temsilcisi Cyrus Vance'i bölgeye gönderdi. Bu arada Birleşmiş Milletler de gerginliği önlemek amacıyla harekete geçmişti. Cyrus Vance'nin Ankara, Atina ve Lefkoşe'deki temasları sırasında Türkiye 13 maddelik ikinci bir muhtıra verdi. Cyrus Vance aracılığı ile Yunanistan'a verilen notaya uyulmadığı takdirde, Türkiye müdahalede bulunacaktı. Notada şu hükümler yer alıyordu:
"1- Türkiye ve Yunanistan 16 Ağustos 1960 Lefkoşe Antlaşması gereğince, Kıbrıs'ın muhtariyet, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını kabul edecektir.
2- Adadaki iki cemaatle birlikte, Türkiye ve Yunanistan'ın rızası olmadan Adanın statüsünde ve 1960 Lefkoşe Antlaşmasında hiçbir değişiklik yapılmayacaktır.
3- Taraflar, antlaşmalar dışı Kıbrıslı olmayan askeri kuvvetlerinin Kıbrıs'tan çekilmesini kabul ederler. Çekilme azami iki ay içinde tamamlanmış olacaktır.
4- Tarafların bu hususlara uydukları, evvela Yunanistan, bilahare Türkiye tarafından ilan olunacaktır.
5- Kıbrıslı olmayan Yunan kuvvetlerinin tahliyesine başlanması üzerine Türkiye, buhranın giderilmesi için askerini hudutlardan çekerek, tahkimat yapmaktan imtina edecek ve Kıbrıs'taki mücahitlerini çekmeye başlayacaktır.
6- Grivas bir daha Adaya dönmemek şartı ile geri çekilmiş olacaktır.
7- EOKA teşkilatı tamamen dağıtılacak, soydaşlarımıza karşı herhangi bir sabotaj, yıpratma ve sindirme hareketlerinde bulunmayacaktır.
8- Antlaşmalar dışı olarak Adaya sokulmuş bütün silah, cephane ve mühimmat çekilecektir. Çek silahları da Adadan çıkarılacaktır. Rum Milli Muhafız Teşkilatı lağvedilecektir.
9- Türkiye ve Yunanistan, Adada tam manasıyla pasif bir faaliyette bulunacaktır.
10- Kıbrıs'taki BM Barış Gücü birliklerinin sayısı arttırılacak ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki antlaşmaların takipçisi Birleşmiş Milletler olacaktır.
11- Boğaziçi ve Geçitkale köylerinde yapılan saldırılarda işlenen cinayetlerin hesabı sorulacak, ölenlerin yakınlarına tazminat verilecek, hasarlar tazmin olunacaktır.
12- Kıbrıslı Türklerin Ada içinde ve ada dışında seyahat serbestliği olacak, ticaret serbestliği tanınacak, işleyecekleri suçlardan sadece Türk Cemaatine karşı sorumlu bulunacaklardır.
13- Mevcut buhranın giderilmesi içi Yunanistan bugün kabul ettiği şartları yerine getirmez ve zaman zaman Adadaki Makarios idaresi Türklere yeni bir takım baskılarda bulunursa, Türk Hükümeti hiç kimseyi haberdar etmeden Kıbrıs'a fiili müdahalede bulunacak ve istediği şartlar tahakkuk edinceye kadar, Adayı askeri yönden kontrol altında bulunduracaktır(6)."
Yunanistan, Türkiye'nin ileri sürdüğü bu şartları kabul etmek zorunda kaldı. Yunan Dışişleri Bakanı Pipinellis, 2 Aralık'ta yaptığı açıklamada Yunanistan'ın anlaşmaların dışında Kıbrıs'a gönderdiği bütün kuvvetleri geri çekeceğini, buna karşılık Türkiye'nin de savaş hazırlıklarını durduracağını bildirdi. Bunun üzerine Kıbrıs'taki Yunan askerlerini geri çekilmesine başlanıldı. Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesi 16 Ocak 1968'de tamamlanacaktı.
KAYNAK:
Çay, Abdulhaluk Mehmet-; Kıbrıs'ta Kanlı Noel-1963, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1989.

DİPNOTLAR:
1) Zaim M. Nedjatigil, The Cyprus..., s. 25-26.
2) Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s. 792.
3) Nikos Sampson, Denktaş'ın Ada'ya gelişi ve sonraki safhayı, Türk-Yunan görüşmelerinin tekrar başlatılması için bir siyasi manevra olarak nitelendirmekte ve Makarios'u suçlamaktadır (Bk. TAK, Özel Sayı: 1/89).
4) Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s. 799; Pierre Oberling, s. 114-115.
5) F. Kürşat-M.H. Altan-S. Egeli, Kıbrıs'da Yunan Emperyalizmi, İstanbul 1978, s. 236.
6) Pierre Oberling, s. 116-117.








 
Üst