Seyyan Uzunoğlu
Onursal Üye
YOK MU DUYAN ?
Evet değerli okurlarım. Yok mu duyan bu çaresiz kardeşlerimizin feryatlarını, çığlıklarını? Çıkmayacak mı birileri, durdursun artık akıtılan bu masum kanı? “Nerede koca Türkiye? Nerede soydaşlarım, ırkdaşlarım? Dindaşlarım, kardeşlerim nerede?” diye feryat etmekte olan bu kardeşlerimizin acılarını yok mu paylaşacak? Yok mudur onları kurtaracak; dindirecek kan ağlayan anaların göz yaşlarını? Teselli edecek yok mu? Yok mu acıyan bu yetim, öksüz kalmış yavruları? Yok mudur durduracak bu oluk oluk akan kanı? Ancak biliniz ki, dünyanın bin bir köşesinde sürekli akıtılmakta olan bu kan, soydaşlarımızın, dindaşlarımızın kanı!
Değerli okurlarım. Bugün, ne Hristofyas’tan, ne de Hrisostomos’tan bahsedecekk veya onlara çıkışacağım. Bugün, Anavatanımız Türkiye ve Kahraman Mehmetçik sayesinde, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı’yla… Yıllar yılı sürmüş zulümden, katliamlardan ve son an soykırımdan kurtarılmış olmakla ne kadar şanslı olduğumuzu… Anavatan Türkiye ve Kahraman Mehmetçiğe ne kadar şükran borçlu olduğumuzu ve bunu bir an bile unutmamış ve asla da unutmayacağımızı vurgulamak istiyorum. Özgürlüğümüzün ve egemen bir devlet olmanın değerini anlamalı, devletimize ve egemenliğimize sımsıkı sarılmalıyız. Para veya başka çıkarlar uğruna düşmanlarımızın uşaklığına, işbirlikçiliğine soyunmuş… Tüm maneviyatlarını maddiyata teslim etmiş… Tek kayıranımız, tek kollayanımız Anavatan Türkiye’nin ve tek güvencemiz Mehmetçiğin adadan gitmesini haykırmakta olan nankörleri ve işbirlikçileri, ne aziz şahitlerimiz, ne biz ne de tarih asla affetmeyecektir! Onlardan utanç duyduğumu ve Tarihin de kara sayfalarına, vatanlarına ihanet etmiş; üç kuruş için vatanlarını ve soydaşlarını da satmış hainler olarak geçeceklerini bugün, yarın ve her fırsatta hatırlatacağımı ve onlara hakkımı da helal etmediğimi buradan bildirmek istiyorum.
Değerli okurlarım. İnanınız ki, aşağıda aktaracağım acı haberlerle, kurtarılmışlığın ve özgürlüğe kavuşmanın mutluluğunu yaşayamıyor, hatta kendimi suçlu hissediyorum! Çünkü yakın geçmişte çektiğimiz işkencelerin ve acıların; yaşadığımız katliamların, bugün aynısını yaşamakta olan ancak kaderlerine terk edilmiş kardeşlerimizi de kurtaracak birilerinin olmayışını düşündükçe, kahroluyorum…
Çok değerli dostumuz Sn. Sadun KÖPRÜLÜ’den gelmiş ve biz kendi vatanımızda, huzur içinde ve güvende; korkusuzca ve özgürce nefes alabildiğimiz ŞU AN, Suriye’de yaşanmakta olanları anlatan bu iletiyi, siz değerli okurlarımla da paylaşmayı bir görev; ezilmekte, katledilmekte olan kardeşlerime; Atalarıma, ırkıma ve gelecek nesillere de bir borç addediyorum…
Türkiye’de olsun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde olsun; biz özgürce ve güvende yaşamakta iken; Türk olan hemen her ülkede, her yerde özgürlüğünden mahrum edilmiş kardeşlerimiz, soydaşlarımız, kandaşlarımız ve dindaşlarımız da; haksızlık, baskı, zulüm ve işkence altında ezilmekte. Birçoğu mesnetsiz nedenlerle veya hiç sebepsiz hapishanelerde, zindanlarda çürümeye bırakılmakta veya yargısız infaz edilmekte… Kimi kardeşlerimiz sokak ortalarında, hatta cami avlularında katledilmekte! Birçok kadınlarımız ve hatta kız erkek ayırımı yapılmadan çocuklarımız, ahlaksızca, hayâsızca ve vahşice aşağılanmakta! Tanrı aşkına; yokmu duyan çığlıklarını, feryatlarını? Kalmadı mı bu dünyada kurtaracak onları?