Nefs-i Mülheme'ye

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Nefs-i Mülheme'ye

“Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi
Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni”
(Nesîmî)


Vah nefs-i mülhemeye ne acıklı hâlleri var!..
Anka gibi Kaf Dağı’na çekildiğini sırlara vâkıf kılınacağını sanırken tüyleri yolunmuş bir papağan hâlinde kafeste bulur kendini… Rüyalar kesmiştir yolunu sâdık rüyâlar… Birileri hakkında olaylarla ilgili geleceği hâvî geçmişe dâir sırlı rüyalar... İstihâreleri apaydındır. Bu insanlar arasında en makbul olan özelliklerden biri. Telefonlar istihâre ricâları rüyâ tâbiri seansları…
Maskarasıdır âlemin habersiz!
Tevâfuklar âh o tatlı tevâfuklar; kanına girmiştir “nefs-i mülheme”nin... Attığı her adım bir kalbi fethetmiştir; götürdüğü hediye tam da o insanın çok arzu ettiği şey çıkmıştır meselâ… O durakta değil de öbür durakta inmiştir yaşlı bir teyzenin pazar malzemelerini taşımıştır evine… Başbaşa konuşurken de toplu sohbetlerde de muhataplarının gönlünden geçeni ihtiyaç duyduklarını merak ettiklerini anlatır söyler. Karşılığında aldığı iltifatlar öyle samimi olur ki mülheme’nin kendisi de zevk sarhoşuna döner.
Dîvânesi âlemin bî-haber!
Duâları kabul görür her seferinde; ne istese olur ne istese iki edilmez. Bunun kadar tatlı değildir ne sâdık rüyalar ne keşf-i kâzib; duâlarının kendisi Allah Teâlâ yanında kıymetli olduğu için kabul edildiğini hissetmek kadar...

Hastaya duâ eder iyileşir. Darda kalana duâ eder kurtulur. Rızık bolluğu için duâ eder ummadığı yerden kapılar açılır. Nasip için duâ eder bir de bakar ki duâ ettiği kişi düğün dâvetiyesiyle karşısında… E bu nâm da az-buz bir değer ifade etmez. Çevresinde ufaktan bir hâle oluşmaya başlamıştır bile.
Yalnız kaldığı zaman havayı koklar sümbülî gecelerde enâniyet aynalarına bakar. Hakk’ı gördüğünü vehmeder kendi çehresinde…
Bîgâne âlem ona haberi yok!
Tam şöyle cümleler kurmaya başlamıştır:
“-Bir yıldır hiç teheccüd kaçırmadım.”
“-Beş yıldır hiç sabah namazı kaçırmadım.”
“-Kur’ân okumadan bir gün geçirsem de yatsam uyuyamam. Kalkıp illâ birkaç sayfa tilâvet edeceğim.”
“-Misafirsiz sofraya oturmak iyi değil ikramda infak neşesi var.”
“-Hiç kazâ namazım yok!”
Birden ışıklar söner makineler durur! Günlerce ve üst üste ara ara namazlar kaçar teheccüdler dökülür misafirler yük olur. Kur’ân kapanır.
Vah vuslattan sonra gelen ayrılık günlerine!
Önce ciddiye almaz “geçer” der “bir îkaz bu kendimi toparlayayım” der.
Ama hayır öyle upuzun sürer ki bu dönem kendini münâfık olmakla suçlamaya başlar alttan alta içten içe dipten dibe...
İç huzurun bozulması ne zor bir imtihan!.. Dengesini yitiren yolda nasıl yürüyecek? Nasıl seyr u sülûk edecek?
Pervânesi âlemin kanatsız!..

Yazık nefs-i mülhemeye perişanlık işi!.. Tırman tırman ayağın kayıversin tâ en başa yuvarlan!.. Kazan kazan ufak bir dikkatsizlik yakıp kül etsin hepsini!.. Gözünün önünde dev gibi hayallerin yıkılsın elinden hiçbir şey gelmesin. Yeniden emmârenin levvâmenin hîle ve desîseleriyle boğuşsun yeniden yeniden…
Şâhânesi âlemin yeissiz...

 
Üst