[FONT=arial,sans-serif]NE MUTLU TÜRKÜM DİYEN ,NE DE UMUTLU
Bu sözü Türkolog bir yabancı profesör arkadaşım yazmış bana geçenlerde.Dışardan daha kimbilir nasıl izleniyor olanlar.
Olanlar demek yanlış aslında .olmaması gerekenler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Lozan'dan beri planlı bir saldırının altında aslında.
Kısa tarihimizde ,
bilim adamları susturuldu,
sanatçılar susturuldu,
gazeteciler susturuldu,
öğrenciler susturuldu,
işçiler susturuldu,
çiftiler susturuldu
şimdi sırada en zor kale var...
demokrasi çoğu felsefeciye göre ömrünü tamamlamış bir rejim aslında.Daha doğrusu mevcut yorumlarının ömrü tükendi.Sınırsız özgürlük talepleri ,özgürlük istenilen alanlar ve konular genişleyip yenilendikçe artıyor arsızlaşıyor.Sınırsız özgürlük 3200 yıllık yazılı insanlık tarihinde sadece 290 yılın barış içinde yaşanmasına neden olan başlıca etkendir.
Özgürlük kavramının içinde ona sahip olma ,mülkiyetini bulundurma ve genişletme hakları yoktur aslında.sadece koruma ve savunma hakkı mevcuttur.
Koruma ve savunma hakkını kaybeden ya da başkaları üzerinden işletmek yoluna gidenler ,şüphesiz özgürküklerini sonsuza kadar kaybederler.
Demokrasinin,kültürel,ekonomik,sosyal rölativizmleri karşısında ,hala aynı demokrasi sloganlarıyla ayakta durmak imkansızlaşıyor.
siz ve biz ayrımı işte tam burda başlıyor..demokrasi kim kullanmak isterse onun yanında gibi görünmeye mahkum bir rejim aslında..ya da mevcut yorumları..Elbette demokrasi bir erdemdir.Vazgeçilemez.Ama yenilenmeyecek ,yorumlanmayacak bir kavram değildir.
Kendini azınlık ,zayıf gösterme edebiyatları demokrasinin zehiridir.Kolay inanılır,hak verilir.
Oysa bir bütün halinde hareket edebilen ,milli,insani,tüm konularda anlaşmaya varmış toplumlarda demokrasi kusursuz işleyebilir.
O halde bir ülkeyi demokrasi ninnisiyle uyutup parçalamak için nasıl bir plan izlenmeli.
Farklılıkları öne çıkarıp ' tüm farklılıklar eşitlensin ' gibi mantıksız bir teorem ortaya atılmalı.
Çağdaşlaşmak için çağdaşların yolunu ve kurallarını izleyin diye dayatmalı(ki toplumlar başkalarının tarihi süreçlerini taklit ederek ancak benliklerini kaybederler.)
Ülkenin dini inanç çoğunluğuna atıfta bulunup 'risk' yönetimi yapılmalı.diğer tarftan da ülkenin örf ve adetlerine uymayacak ne kadar uygulama varsa hibe edilerek ,başka ayrılıklar yaratılmalı.
ülkenin kendi meseleleri,mahkeme kararları,siyasi oluşumları sürekli tartılıp yorumlanmalı'bu olmuş bu olmamış,az daha uğraşın, 'denmeli,,
Daha fazlasını saymak inanın kolay ama ,şu günlerde kolay kolay yapılabilecek herşey gibi bu da içimi sıkıyor.
Sayın Büyükanıt Genelkurmay Başkanlığına geldiği gün yaptığı konuşmada,'ülkenin bağımsızlığı tehdit altındadır,Ülkenin bütünlüğü tehdit altındadır,Laik Türkiye Cumhuriyeti tehdit altındadır,Ve Türk Silahlı Kuvvetleri tehdit altındadır' demişti ..İlk üçü zaten korkunç ,bir de bu tehditlere karşı duracak TSK tehdit altında ise durum gerçekten vahimdir.
Peki şimdi ne oluyor.Askerin yönetime el koyması karşısında tüm millet direnç gösterebilir.Bunu hiçbir çağdaş toplum istemez.
Asker el koymadığında devlet-i osmaniye el koymadığında halkın kendisi el koymadı mı yönetime.
Yönetimin askerin eline geçmesi neden 'Darbe' olarak adlandırılıyor.Neyi darbelediğini kimse neden konuşmuyor.
'Bu millet için canını ortaya koyan asker neden kendi milletine darbe vurmak ister' diye neden kimse sormuyor.
uyutuluyoruz anlaşılan.yıllarca toplumdaki tüm farklılıkları birbirine düşman etmeyi başaran birileri şimdi de milletin gözbebeğini düşman göstermeye çalışıyor.
Darbe olmasın,asker asli vazifesini yapsın,vatandaş asli görevlerini yerine getirsin,oy oyunlarına Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini teslim etmesin.Ama devlet de bütün bu orkestrayı 'herkes kafasına göre çalarsa nasılsa kimin hata yaptığı anlaşılmaz 'diye değil...yüce Türk milletine uyumla,inançla geleceğe umutla bakmak yakışır diye orkestra şefliğini yapmalı..
Milletlerin gelecekleri mahkeme salonlarında aydınlanmaz.
insansız adalet olmaz.ya adaletsiz insan .olmaz olur mu? ama olmaz olsun
ALINTI : Prof.Murat Kırhan