İstifrâş Hakkı veya teserrî denilen câriye ile yaşamanın hukukî statüsü nelerdir?

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
İstifrâş Hakkı veya teserrî denilen câriye ile yaşamanın hukukî statüsü ve sınırları nelerdir?

îstifraş hakkının ve buna dayanılarak teserrî yani câriye ile karı-koca hayatı yaşamanın hukukî statüsü ve sınırları şu şekilde özetlenebilir:
Padişah ile karı-koca hayatı yaşayan câriye, Padişahın karısı gibi olur. Efendisi dışında kimse ile karı-koca hayatı yaşayamaz. Hanefi hukukçulara göre, efendi, Müslüman veya ehl-i kitap olan câriye ile istifrâş hakkına dayanarak karı-koca hayatı yaşayabilir. Böyle bir cariyenin Padişah ile yaşadığı karı-koca hayatının akıbetini de ikili bir ayırıma giderek izah edelim:
a) İstifrâş hakkına dayanarak karı-koca hayatı yaşadığı cariyesinden efendi çocuk sahibi olunca, câriye de ümm-i veled statüsüne geçer. Bu durumda, Efendi’nin cariyeden doğan çocuğu hür olarak dünyaya gelir. Ayrıca Efendi’nin ölümüne bağlı olarak annesini de hürriyetine kavuşturur. Kısaca ifade etmek gerekirse, İslâm hukuku, câriye statüsünü bile köle kadınların hürriyetlerine kavuşmaları için vesile kılmıştır. Bu kaideye uygun olarak Osmanlı tarihinde Padişah’dan hâmile kalan bir câriye, daha önceden olmasa bile, hemen Kadın statüsüne geçer, Padişahların zevceleri gibi sayılırdı. Padişahın zevceleri gibi dememizin sebebi, tam zevce olarak kabul edilmemeleridir. Zira tam zevce kabul edilince, dört kadın sınırı söz konusudur. Halbuki bu statüde olunca, Kadın Efendilerin sayısı yediye kadar çıkmıştır.
b) Padişah, karı-koca hayatı yaşadığı cariyesinden çocuk sahibi olmayabilir. Bunun yolu azldir. Çocuk sahibi olmadan karı-koca ilişkisini devam ettirebilir. Ancak bunun da bazı kaideleri vardır. Padişah, iki kız kardeşi câriye olarak eli altında ve bu statüde bulundaramaz. Böyle bir cariyenin başka biriyle karı-koca münasebetine girişmesi zina sayılır. En önemlisi de, böyle bir cariyeyi başka bir efendiye satabilmesi ve Efendi’nin istifrâş hakkını elde edebilmesi için, ayrılığın üzerinden iki hayız müddetinin geçmesi gerekir. Şayet câriye hamile ise, birinci şıkta belirttiğimiz ümm-i veled hükümleri devreye girer. Hamile değilse, bekleme süresi bitince yeni efendi ile karı-koca hayatı yaşamaya başlayabilir. Padişahların kendileriyle cinsi münâsebette bulundukları ikballer ve son zamanlarda ortaya çıkan gözdeler ve peykler bu statüdedirler.
O halde Osmanlı Padişahlarının Fâtihden itibaren beraber oldukları kadınları, dört gruba ayırmak mümkündür:
Birinci Grup: Nikâh akdi yaparak eş kabul ettikleri kadınlardır ki, bunların sayısı mahduttur. Nikâh akdi yaparak evlendikleri hemen kadın efendi unvanını alırlar.
İkinci Grup: Nikâh akdi yapmadan beraber oldukları ve ancak ümm-i veled statüsündeki yani çocuk sahibi oldukları Kadın Efendilerdir. Bunların sayıları, en fazla sekize çıkmıştır. Ayşe Osmanoğlu’na göre bunların çoğu nikâh ile alınmaktadır. Nikâh ile alınması, evlenilen kadın câriye de olsa, aynı anda dört kadından fazla olanı haram haline getirir. Ancak birisinden boşandıktan sonra diğerini nikahlayabilir. Halbuki bir anda dörtten fazla câriye ile Kadın Efendiler olarak hayat yaşayan Padişahlar vardır. Bu duruma göre, böyle bir iddia bütün kadın efendiler için doğru değildir. Kadın Efendi demek, mutlaka nikâh ile evlendiği câriye demek değildir. Ancak dört kadın sınırını zorlamadıkça kadın efendiler ile nikâh akdi yaptığı da doğrudur.
Üçüncü Grup: Beraber karı-koca hayatı yaşadıkları ve ancak genellikle çocuk sahibi olmadıkları cariyelerdir ki, bunlara ikbal adı verilmiştir ve II. Mustafa’dan itibaren başlamıştır. İkballer çocuk doğurdukları zaman çoğunlukla Kadın Efendi olmuşlar ve bazan da nikâh akdi ile zevce haline getirilmişlerdir.
Dördüncü Grup: Her Padişahın olmamakla birlikte, son zamanlarda görülen ve ikbal adayları demek olan gözdeler, peykler ve has odalıklardır. Bunların azami sınırı da dörttür. Yani Padişahların Kadın Efendi ve İkballer dışında karı-koca hayatı yaşadıkları cariyelerin sayıları sınırlıdır.
Osmanlı Padişahlarının aynı anda dört beş kadın ile beraber olanları ve yaşayanları çok azdır. Her birinin ayrı ayrı hanımlarını ve çocuklarını liste halinde inceleyince, bu dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
 
Üst