Erenköy'ü Perişan Ettiler

Hüseyin LAPTALI

Onursal Üye
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
465
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ERENKÖY'Ü PERİŞAN ETTİLER.
Bir gün Erenköy Bölük Komutanı telefonla aradı. Kendisini tanıttıktan sonra;
-Abi Erenköy Sürüngeni kitabını okudum. Bu bir avuç yerde ne büyük dünyalar yaratmışsınız, neler yaşamışsınız? Okudukça hayretler içinde kaldım. Tebrik etmek için sizi aradım, dedi.
Bu, o kadar candan ve içten bir tebrik idi ki, biran ne diyeceğimi şaşırdım. Teşekkür ederim, diyebildim. "Ne büyük dünyalar yaratmışsınız, neler yaşamışsınız," sözü hiç aklımdan çıkmadı.
Gelgelelim;
8 Ağustos için Erenköy'de iken, Şehitliğin oradan etrafa baktım ki ne göreyim! Düz ovada yürür gibi günde 10 defa çıkıp indiğimiz tepeler sanki yükselmiş, karşımda sanki tırmanılamaz dağlar vardı. Tepeler yükselmeyeceğine göre, demek ki bizler yaşlanmışız.
Yamaçlarda dozerler yürütülmüş, yollar yapılmış. Zirvelere nöbet yerlerine artık jeeplerle çıkıyorlar. O çıplak ve kel tepeler sanki yara bere içinde kalmış. Erenköy tepelerini postallarımızın ezmişliği yetmemiş gibi, jeeplere yol açacağım diye göğüsleri yırtılmış, yaralanmışlar. Şehit Fevait Tepeye böğürerek tırmanan bir jeep yamaçta. Eskiden affedersin eşek timleri erzak taşırdı tepelerdeki bölüklere, böğürmeden nazikçe. Kenan'ı da vurmuştu düşman acımasızca, hem de hiçbir sebep yokken bu tepede. "YAMAÇLAR PERİŞAN EDİLDİ," diyebildim.
Merasim bitti. Şehitlikten köye yürüyerek vardım, Gürsel İnsel ile. Az ilerde sağda karargah binası, ordu evi gibi tek katlı tesisiler. Uçta plajın üstünde apartman tipi lojmanlar yapılmış.
-Sonay Beyzade burada denize dalıp şehit düşmüştü, dedi Gürsel.
Deniz berrak ve o günkü kadar güzeldi. Gürsel dayanamadı, denize daldı o günleri yad edercesine.
Erenköy deltasında tek yeşil ağaç kalmamış, muzlar yok artık. Kül gibi bir toprak, üstünde ziyafet çadırları kurulu. Merasimden sonra kumanya yiyor 1500 kişi.
Taştepe'nin yamaçları da bozulmuş, tek katlı göçmen evleri yapılmış kapıları pencereleri damları yok. Belli ki yapıların ahşap kısımları sökülmüş alınmış ve ihtimaldir soğuk günlerde yakılmış.
Sağda Biçki Dikiş Atölyesi ve Erenköy'ün ilk komutanı Sertel'in evi. Kapı pencere gitmiş, dam yok.
Rıza Aslanali'nin evi yerle bir. Solda Laptalı Hamamı o da yerle bir edilmiş, tam yerini kestiremiyorum bile. Halbuki Hamam yapılınca ilk günlerde, az aşağıda biriken hamam sularının üzeri öyle bir kir bağlamıştı ki; Savalaş Bey kir üzerine bir yassı taş atmış, taş kir tabakası üzerinde yüzmüş batmamış. Laptalı Hamamı yapılana kadar mücahidin sırtına altı ay sıcak su değmemişti.
Arkada mağaralar vardı. Göçen köylüler, hem yaşamak hem de düşman ateşinden korunmak için buralara yerleşmişti. M.Ö.si tarihlerin mezarları da ortada yok.
Enver'in kahve, damı yok, penceresi kapısı yok. Dört duvar ayakta duruyor. Ne de çok anılar vardı burada. Alt katı ahır idi. Revir yapılmıştı. Hastalar, sinir hastaları burada yatırılırdı. Yolun sağ tarafında ise Dr. Şefik'in muayene odası vardı. Neyse ki onun kapısı penceresi yerinde duruyor. Yan tarafta içinde oturanların resimleri ile Erenköy'ün simgesi haline gelmiş mağaranın önü yükseltilmiş, mağara heybetini kaybetmiş.
Camiyi yıkmışlar, yeni yapmışlar, müzeye çevirmişler. Rum toplarının deldiği duvarı yok artık.
Cami içine o kadar çok resim doldurmuşlar ki hangisine bakacağınıza şaşırırsınız. Hele hele kalabalıklar doluşunca, boğulur gibi olup dışarı fırlarsınız.
Daha ötelere gitmemizi yasakladılar. Halbuki Telsiz mağarasını, onun yanındaki ellerimizle kazdığımız mühimmat deposu mağaralarını görebilirdik. SI Personel ve S3 Harekat binası nasıl oldu da yerinde duruyor? Altında santral binası. Ve yanlarda ikametgah mağaraları. İlerde de Grup Komutanlığı binası, ne oldu göremedim. Başiammos tarafından köye doğru gelirken solda erzak depo ve fırın vardı. Levazım Şubesi ve daha aşağıda S2 İstihbarat binası. Damı yok kapısı penceresi yok. Kooperatif binası. Kapısı penceresi damı yok. Köy evleri, mandıraları haritadan silinmiş. Bir iki tane numunelik bırakılabilirdi.
Kooperatif binası karşısında merkez lokantası. Yerinde yeller esiyor. Halbuki bu lokantada sabah öğle, akşam, bir ay, kaynamış patates, sulu patates yemiştik. Tuz bitmiş o gün tuzlu olsun diye sulu patates yemeğine deniz suyu konmuş, patates yemeği leşler gibi kokmuştu.
ERENKÖY'Ü PERİŞAN ETTİLER.
Halbuki bütün bu kullanım alanları muhafaza edilip, cephelerde birkaç mevzi yaşatılıp, toprak içindeki birkaç mücahit barınağı korunarak, garibim Erenköy Mücahidinin nasıl yaşadığı, nasıl bu çıplak ve kel tepelerde kendine dünyalar yarattığı şimdiki nesillere birebir gösterilip anlatılsaydı, herhalde şimdi Birleşik Kıbrıs ve AB diye diye cennete gideceğini sanan "YES BE ANNEM ÇOCUKLARI" çok daha az olacaktı.


Hoşça kalınız.

26 Ağustos 2008

Hüseyin Laptalı
 
Üst