GökTürk
Kurucu
Batılıların Sonu Gelmeyen İstekleri
28 Ocak 2003, 16:26 - Cumhuriyet Gazetesi
Atatürk, kendisine özgü uzakgörürlüğü ile bizi zamanında uyarmış: Kıbrıs'ın yabancı ellere geçmesi halinde bizim Akdeniz'de soluk alamayacağımızı söylemiştir. Basınımızın bir kısmının hâlâ ''Kıbrıs'ı ver gitsin'' havasında olduklarını üzülerek görüyoruz... Tutalım ki verdik; bu, Yunanistan'la huzurlu ilişkiler kurmamız için yeterli olur mu?
İrredentist Yunanistan'ın ana hedefi, ataları saydıkları İyonyalıların ve Bizanslıların Ege'deki topraklarını ele geçirip Bizans'ı yeniden kurmaktır. Yunanlılar bu amaçlarını 1919'da gerçekleştirmek istemişler, fakat uğradıkları bozgun sonunda bunu savaşla başaramayacaklarını anladıkları için, amaçlarına başka yollarla erişmeye karar vermişlerdir.
Yunanistan'la ilişkiler konusunda uzmanlaşmış olan rahmetli arkadaşım Büyükelçi Turan Tuluy bir gün şunları söylemişti:
''Yunanlılar daima, dostluk ziyareti veya bir anlaşma imzalanması gibi vesilelerle bizden 'dostluk hatırı için' küçük bir ödün istiyorlar. Biz de daima veriyoruz.. İnsan ancak Yunanistan'la ilişkiler dosyasının geçmişe ait sayfalarını karıştırdığı zaman, bu ödünlerin rasgele istenmediğini, istenilen ödünlerin bir zincirin halkasını oluşturduklarını ve zamanla ne büyük ödünler verdiğimizi anlıyor.'' ( ''Bazı ödünler vererek Yunanistan'la anlaşabiliriz'' diyen bugünkü yöneticilerimizin dikkatine sunulur.)
Yunanlılar İkinci Dünya Savaşı sonunda Paris Anlaşması'yla On İki Ada'yı aldılar. Alır almaz da, Lozan Antlaşması'nın hükümlerini çiğneyerek buralarını silahlandırdılar. Bu adalarda kurdukları üslerden yararlanarak, Ege Denizi'nde dolaşan gemilerimizi, balıkçı teknelerimizi ve uçaklarımızı taciz etmeye başladılar. Ege Denizi'nde petrol aramamıza da karşı çıktılar. Çünkü, adaları aldıklarından beri, Ege'yi bir Yunan iç denizi olarak görüyorlar. Yunanlıların tacizleri bugün de zaman zaman tekrarlanmaktadır.
Eğer Yunanlılar, adalardan sonra ikinci ''ara hedef'' olarak gördükleri Kıbrıs'ı da alırlarsa, Akdeniz'i de Ege gibi bir Yunan iç denizi olarak göreceklerinden ve bu denizden yararlanmamızı da engellemeye çalışacaklarında hiç kuşku yoktur.. Çünkü Yunanlıların amacı, bizi Anadolu'dan önce, Anadolu sahillerini yalayan denizlerden atmaktır. Nihai amaç, Megalo İdea'yı gerçekleştirmektir. Baba Papandreu 'nun 1987 yılında, Türkiye sınırındaki Yunan askerlerine: ''Kahraman Yunan askerleri, siz üstün ırksınız. 1920-1922 olayları bir talihsizlik olmuştur. Yunan ırkının bir gün anavatanı olan Ege sahillerini kurtaracağına olan inancını yitirmemesi gereklidir'' diye hitap etmesi ve bu inancı içeren kitaplar dağıtması, bunu açıkça göstermektedir.
Atatürk , kendisine özgü uzakgörürlüğü ile bu duruma karşı bizi zamanında uyarmış: Kıbrıs'ın yabancı ellere geçmesi halinde bizim Akdeniz'de soluk alamayacağımızı söylemiştir.
Bu konuda Sayın Genelkurmay Başkanımız Hilmi Özkök de düşüncelerini belirtti. Aynı titizlikle bu konuda dikkatli olmamızı istedi. Kıbrıs'ı terk etmenin ülkemiz için yaratacağı bu sakınca bir yana, bir de Kıbrıs Türklerinin durumu var. Bilindiği gibi Kıbrıs Rumlarının düşmanlığı o kadar kuvvetli ki zaman zaman kendi bölgelerinden KKTC topraklarına ateş etmekten ya da sınır bölgesinde Türk bayrağı yakmaktan kendilerini alamıyorlar..
Birkaç yıl önce uzaktan ateş ederek bir erimizi yaralamışlardı. Annan planı kabul edilerek Türk yerleşim merkezleri Rum kantonlarının arasında bırakılırsa, büyük bir katliamın başlayacağından hiç şüphe yoktur. Böyle bir katliama elbette izin verilemez.
Ülkemizin Batılıların isteklerine ''artık dur'' deme zamanı gelmiştir. Çünkü bu isteklerin sonu gelmeyecektir. Kıbrıs'ın arkasında Ege sorunu, Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması sorunu, Amerika'nın istek ve baskısı ile Patrikhane'ye yeni bir kimlik kavuşturma ve orasını devlet içinde devlet yapma girişimleri yer alacaktır. Amaç Türklüğü Anadolu'dan silip Megalo İdea rüyasını gerçekleştirmektir. Unutmayalım...
ALINTI : Sacit SOMEL Emekli Elçi
13 Ocak 2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmıştır