Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
“fotoğrafından kopardığım başını yastığıma geçirdim.
saçlarının kokusuyla bağışladım kendimi. çok sevdiğin
silik nefretini yalnızlık terliklerimin altına yazdım. onu
sevmediğim odalarda sürte sürte eritebilirim.buzdolabına
tıkayıp dondurabilirim. denize fırlatıp çoğaltabilirim.onlar
benim terliklerim. ama korkma, ben boynunu güzel eğmiş
bir aslanım. yastığıma yaslanıp soruyorum; bana ne yaptın?
'sesin titriyor;' seni hiç incitmedim ki, kim uydurdu bu yalanı.
beni hiç incitmedin oğlum,sadece canımı taşıyan bardağı devirdin.”
ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler
ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma
ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa
ve ya bir kadınla…
“Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim
–hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da…
–Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum –uyuşamadık.
Hepsi bu.”
'yalnız yaşayan insan yüksek sesle konuşmaz, yüksek sesle yazmaz da:
yankıdan, yankının boşluğundan, yankı perisinin eleştirisinden korkar...
yalnızlık tüm sesleri değiştirir...'