Vatan Sevgisi (Gazi Astsb.Murat Caner)

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.
24089.jpg
Kuzey Irak'ta terör örgütü PKK'nın Zap Kampı'na operasyona giderken düştükleri pusuda gazi olan Astsubay Murat Caner, Mersin'de bir okulun düzenlediği programa katılarak, "Vatan Sevgisi" konulu konferans verdi.

Adana Şehit Aileleri Malulleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Onursal Başkanı Gazi Astsubay Murat Caner, tekerlekli sandalye ile geldiği okulda hayat hikayesini ve yaşadıklarını anlatınca, öğrenciler de duygulu anlar yaşadı. Düştükleri pusuda felç olan Gazi Astsubay Caner'in, felç olduğu için 2 çocuğunun annesi tarafından terk edilmesi ve operasyonlarda yaşadığı acı olaylar ise, öğrenciler tarafından büyük bir ilgi ile dinlendi.

Şu anda dağlarda binlerce askerlerin soğukta bu vatanın bekçiliğini yaptığını belirten Caner, yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:

"Bir gün hiç unutmam, teröristlerin peşinden giderken birden mermi yağmuruna tutulduk. O mermi yağmurunda bir iki tane askerime mermi isabet etti. Hemen ona süründüm ve yanaştım. Her mermiyi yediğinde 'ah anam' diyordu. O sesleri duyduğumda anladım ki askerim vurulmuş. Hepsi yere düşerken uğruna düştükleri şey vatandı. Sevdalı oldukları bu vatan için her şeyi ortaya koyarak ya şehit düşüyordu ya da gazi oluyordu. Bunun gibi birçok yiğit, gözlerimin önünde toprağa düştü."

1985 yılında mezun olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nde faal olarak çalışmaya başladığını anlatan Murat Caner, gazi olduğu olayı ise şöyle anlattı:

"1997 yılında sınır ötesi harekat sırasında komutan beni çağırdı ve 'Murat şuraya gitmen gerekiyor ve şu işleri yapman gerekiyor. Allah'a emanet ol' dedi. 'Emredersiniz komutanım' dedim ve yola çıktık. Tabii bulunduğumuz yer şu anda teröristlerin halen bulunduğu yer. Tam oradan hareket ederken araçla tepelik bir yerde aniden bir patlama oldu. Sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtım ve bir evde yatıyorum. Gözlerimi açıp göğe bakınca hemen kalkayım dedim. Fakat olmuyordu. Ağzımdan kanlar geliyordu. Başımda parçalanmış. 'Askerlerim' dedim, şöyle bir bakayım ama boynum da kırılmış. Yere yatmış bir vaziyetteyim. Hareket edemiyorum. Anladım ki hayatımın son dakikaları ve şehadet getirmeye başladım. Masmavi göğe bakarken hepinizin inandığı o Azrail gök kubbe açılacak ve canımı alacak diye bekliyorum. Bunu beklerken şunu söyledim; 'Allahım bir şans daha. Eğer bir şans daha verirsen ülkeme ve milletime daha çok hizmet etmek istiyorum' demiştim. O anı hiç unutmuyorum. Arkadan hemen komutan geldi ve helikoptere haber verdi. Bana da, 'ölmeyeceksin' diyordu. 'Askerlerim nasıl?' diye sordum hemen ve onların çok iyi olduğunu öğrenince biraz rahatladım. 'Allah'a çok şükür' dedim. Analardan babalardan emanet askerlerimdi onlar. Bu arada telsizden bir ses duyuluyordu. 'İki tane askerimiz şehit oldu' deyince yıkıldım. Aslında hiçbir zaman yıkılmamamız lazımdı. Her zaman öyle der komutanlarımız. Önce komutan ölmeli. En önde o ölmeli. Neden? Çünkü Atatürk de en öndeydi. Kahramanlarımız hep en önde giderler ve dönmeyi düşünmeden canlarını verirler. Çünkü arkalarında yüz binlerce can var."

O olaylardan sonra omzundan aşağısının felç olduğunu ve boynuna da platin takıldığını anlatan Murat Caner, "Sol elimi kullanamıyorum, ama dünyanın en şanslı gazisiyim ben. Bu Atatürk Cumhuriyeti'nin, bu aziz milletin ve siz benim biricik öğrencilerim sizin gaziniz olmak emin olun ki dünyanın en büyük şansı. Sözlerim sizleri üzmesin. Buraya geliş amacım sizleri üzmek değil, sadece ne kadar güçlü olduğumu ve sizlerden birkaç beklentimiz olduğunu ifade etmek için buraya kadar geldim. Çok yalnız kaldım.

Yeniden yaşadığım birkaç olayla hayata tutunmaya çalıştım. Bir ülküm vardı, bu ülkeye hizmet etmek. Hayatı bırakmayınca bakın neler yaptım. Ağır sakattım, ama yarım kalan üniversitem vardı, onu bitirdim. Yazdığım bir makaleyle çok sevdiğim bir anneyi yılın annesi seçtirdim. Bu en büyük hayalimi sizlerle paylaşabilmekti. Elleri kolları olmayan binlerce askerimiz var. Şehitlerin yeri apayrı. Ben buraya gelirken onların selamıyla geldim. Onları temsil ederek geldim" diye konuştu.

Öğrencilere çeşitli tavsiyelerde bulunan Gazi Astsubay Murat Caner, öğrencilerden ülkelerini ve bayraklarını çok sevmelerini istedi.

muratcaner.jpg
Gazi Astsubay Murat Caner'in ikinci eşi Fatoş Caner ise, "Hayatımızı birleştireli 9 yıl oldu. Birbirimizi çok fazla sevdik. Sonuçta vatan için bedenini vermiş bir insan o. Çok onurlu bir görev olarak görüyorum yaptığını ve hepimiz için canını feda etmiş bir insanla evli olmaktan gurur duyuyorum ve çok mutluyum" dedi.

"BANA OLAN TUTKUSU KORKUTUYOR"

Ölümle burun buruna gelmiş bir insan olarak ölümden korkmadığını, ancak öldüğünde eşinin üzülecek olmasının huzursuzluğunu yaşadığını anlatan Murat Caner, "Çünkü, bazı zamanlar, özellikle geceleri tansiyonum aşırı yükseliyor. Ciddi sağlık sorunları yaşıyorum. Eşimin, her şeye hazırlıklı olmasını istiyorum, ancak onun bana olan tutkusu beni korkutuyor. Şu dünyada hiçbir şeye aşırı bağlanmamak ve her şeyde ölçüyü iyi bilmek gerek" diye konuştu.

22614.jpg
TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ

Murat Caner, Güneydoğu’da hayatının karardığını, ancak yine bir Güneydoğulu ve Kürt kökenli olan eşinin kendisine yeniden hayat verdiğini belirterek, "Kürt olmakla terör örgütü üyesi olmak birbirinden çok farklı şeyler. Oradaki insanların çok sayıda yardımı ve mertliğini de gördüm. Zengin iş adamlarımız o bölgeye de yatırım yapmalı ve her şey devletten beklenilmemeli. İş, aş verilir, eğitim seviyesi yükselirse, onlar terörün kucağına düşmezler. Bunun mücadelesini vermek ve çözüm için hepimiz çaba göstermek zorundayız" dedi.

Tekerlekli sandalyesine rağmen yardım faaliyetlerine katılan, Şehit Aileleri Derneğinin çeşitli etkinliklerine katkı sağlayan, gazilik maaşının bir bölümünü bile Güneydoğulu çocukların eğitimi için harcayan, okullarda gönüllü konferanslar veren Gazi Murat Caner, şöyle devam etti:

"Kürt-Türk diye bizi ayıranlar, bizim mutluluğumuzu görsünler. Yıllardır aradığım mutluluğu bulmak için demek ki böyle bir bedel ödemem gerekiyormuş, ödedim, ama bu memleket için yapabileceğim daha çok şey var. Çünkü, vatanı korumak ve hizmet etmek, sadece eline silah alıp nöbet tutmakla olmaz. Her kulvarda, her bireye düşen görevler var. Vatanını ve milletini severek onlar için dertlenmek var. Gençlerimize ve gelecek nesillere Atatürk’ü, şehitlerimizi ve sevdamızı anlatarak, onları eğiterek, sevgiyle, kötü alışkanlıklardan ve terörden korumalıyız. Ömrümün sonuna kadar bunun için elimden geleni yapacağım. Allah bana bu yatakta ölmeyi değil, ülkem için hizmet ederken şehit olmayı nasip etsin."
 
Üst