Cevap: Türk Ordusunun tepiği pektir.
Bir Genelkurmay Başkanı bu ortamda konuşma yapmıyorsa, o Genelkurmay Başkanı'nın kanı bozuk demektir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, tabii ki konuşma hakkı vardır. Türk Ordusu'na resmen küfredilen bir dönemde ya ne yapacaktı? Susacak mıydı?
Taraf Gazetesi birkaç gün önce; Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un deyimiyle "bir kağıt parçası" yayınlayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin A-KE-PE hükümetine ihtilâl yapacağını uydurmuştur. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un demokrasiye gereğinden fazla olan bağlılığını her ne kadar eleştirsem de, bu gerçeği örtmez. Nitekim de; Orgeneral İlker Başbuğ'un başında bulunduğu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtilâl yapacağı da düşünülemez.
Sürekli olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma çabaları...
Herkes aynı cümleyi söylüyor: "Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılmaya çalışılıyor". Bunu; Cumhuriyet Halk Partisi de söylüyor, Milliyetçi Hareket Partisi de söylüyor, Demokratik Sol Parti de söylüyor, teslim olmamış olan bazı sendika liderleri ve yöneticileri de söylüyor ve yine teslim olmamış olan bazı sivil toplum örgütlerinin liderleri ve yöneticileri de söylüyor.
Peki ortada somut bir davranış var mı? Yok. Herkes sorunu biliyor ama kimse çözmek için çalışmıyor. O zaman bu yorumları yapanların samimiyetinden de şüphe etmek gereklidir.
Bugüne kadar "basın özgürlüğü" safsataları ile söz konusu gazetenin cıyaklamalarına fırsat verilmiştir. Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk, bir bakalım "Basın" için neler söylemiştir:
Gazeteler, mevcut olan kanunlar çerçevesinde hürdür. Ancak; bunun dışına çıktıkları zaman, takibe uğrarlar. Gazeteler, kanunun ve toplum çıkarlarının aksine bir olaya şahit ve bir bilgiye sahip oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdırlar. (1923)
Basın hürriyetinin sakıncalarının giderilmesinin, yine basın hürriyeti ile mümkün olduğuna dair, bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında saygı duyulan esaslar; eğer Cumhuriyet'in ruhu olan faziletten yoksun kendini bilmezlere, basında eşkıyalık fırsatı verirse eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikir sahasındaki kötü ve uğursuz etkileri, tarlasında çalışan masum vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve en sonunda bozgunculuğun en zararlısını göze alan bu gibi doğru yoldan sapanlar, kanunlarda mevcut açıklıklardan yararlanma imkânı bulurlarsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yola getirici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette görevi olur. (1924)
Sorulması gereken soru şudur: Basın Özgürlüğü kavramı mı daha önemlidir yoksa Türk Ordusu mu? Tabii ki Türk Ordusu her şeyden daha önemli ve daha değerlidir.
Bu konuda suçlu: Taraf Gazetesi'nin yayınlanmasına izin verenlerdedir.
Taraf Gazetesi'nin kapısına artık kilit vurulmalı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü, dosta - düşmana gösterilmelidir. Gösterilmediği takdirde; aynı sorunlar yaşanmaya devam edecek ve bu durumdan zararlı çıkan ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk Milleti olacaktır ve yine gösterilmediği takdirde bu sorunların yaşandığı zamanlar da, kimse çıkıp da tepki göstermesin.