Sovyetler Birliği'nin Milliyetler Politikası ve Kırım Tatarları

  • Konbuyu başlatan SALUR
  • Başlangıç tarihi
  • Okuma süresi: 13:35

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
Sovyetler Birliği'nin Milliyetler Politikası ve Kırım Tatarları

Kırım Tatarlarının Göçü : 1784 -1917

Bir etnik grup olarak Kırım Tatarlarının tasfiyesi ve Kırım toprakları üzerindeki vatanlarından Sovyet Hükümeti tarafından uzaklaştırılmaları, gerçekte sadece uzun bir tarihî sürecin son safhasıydı. Bu süreç Çariçe II. Yekaterina'nın 1774 yılında Kırım üzerinde bir Rus himayesi tesis etmesi ve 1783'de de ilhakı ile başlamıştı.
Kırım Tatarları başkalarının vasiliğine ihtiyaç duyacak geri kalmış bir halk değildi. XV. yüzyıldan itibaren askerî açıdan kifayetli ve dirayetli, ekonomik olarak da dört başı mamur bir devlet oluşturmuşlardı. Bahçe ziraatı, şarapçılık, tütüncülük, ipek böcekçiliği ve hayvancılık da fevkalâde gelişmişti. Akdeniz ülkeleriyle ticaret yapıyorlar ve onlara pamuk, ipek ve büyük ölçüde de tahıl ihraç ediyorlardı. Rus istilâsından yüz yıl sonra bir Rus yazar, ülkenin Tatar hakimiyeti altındayken tanıdığı eski zenginlik ve bolluktan çok az izin kaldığına işaret ediyordu (1). Bu inkırazın sebebi ise, Tatarların yavaş yavaş başka yerlere göç etmeleri İdi. Bu milletin trajedisi Rus istilâsından hemen sonra başlamıştı.
1784 yılında Tatarlar Türkiye'ye göçe başladılar. 1784-1790 yılları arasındaki birinci göç dalgası esnasında, yaklaşık bir milyon olan Kırım'ın toplam nüfusundan üç yüz bin Tatarın yarımadayı terk ettiği tahmin edilmektedir. Tatarların Kırım kıyılarındaki yerleşim bölgelerini terk etmeleri elbette ki yalnızca gönüllü bir göç olarak nitelendirilemez. Onlar ayrıca, Rusların yeni fethettikleri ülke halklarına sık sık uyguladıkları askerî, siyasî bir hareketin de kurbanıydılar. Bu politika gereği, fethedilen toprakların gerçek sakinleri oturmakta oldukları stratejik olarak önemli bölgelerden başka yerlere, nerede kolayca göz altında tutulabileceklerde oraya naklediliyorlardı. Bu, Kırım Tatarlarının büyük bir miktarının kıyılardan steplere, yarımadanın içlerine sevkedilerek oralarda yerleştirildikleri anlamını taşımaktadır.
1807 ye 1811 yıllarındaki. Kırım Tatarlarının sempatilerinin Türklerden yana olduğu Türk-Rus savaşları esnasında da daha küçük göç hareketleri cereyan etti. İkinci önemli göç dalgası ise Kırım Savaşı'ndan sonra başladı. 1859-1863 yılları arasında 150.000'den fazla Tatar, Kırım ve civarından legal yollardan göç ederken, bu sayıdan binlerce daha fazlası da, zaman içinde illegal yollarla vatanlarından ayrıldılar. Bu yeni göç dalgası, 687'si Kırım toprakları üzerinde kurulu olan 784 köye aitti ve bunlardan çoğu nüfuslarının tamamı tarafından terkedilmişti.
İkinci Tatar göçüne, Kırım Savaşı esnasında Rus Hükûmeti'nin baskısı sebep olmuştu. Ruslar, başlangıçtan itibaren Tatarların düşmanca casusluk faaliyetleri içinde olduklarını düşünüyorlardı. Kazak birlikleri Tatar köylerinde gayet' sert biçimde nöbetlerini ifa ediyorlar, köylüleri hiç tereddütsüz tutukluyorlardı. Rus orduları baş-komutanı Mençîkov daha Kırım Savaşı esnasında, Tatarların tamamının Rusya içlerine gönderilerek, oralarda yurtlandırılmalarını teklif etmişti. O zamanlar mümkün görülmeyen bu tedbir, yaklaşık doksan yıl sonra Sovyet Hükümeti tarafından gerçekleştirildi. Böylece Mençikov'un teklifi belirli bir ölçüde kabul edilmiş oluyordu. Yani o zaman, bir kaç köy halkı Sibirya'ya değil de, Avrupa Rusyası'nın içindeki Kursk'a nakledilmişti.
1859-1863 yıllarının büyük göçlerinden sonra, 1875 yılına doğru Tatar göçü yeniden canlanmış ve yaklaşık 18.000 Tatar 1875-1892 tarihleri arasında Kırım'ı terk etmişlerdi. Bu illegal bir ayrılmaydı. Çünkü Ruslar ülkeden Tatarların kaçışlarının nasıl bir ekonomik çöküşe yol açtığını kavramışlar ve iltica etmek isteyenlere pasaport dağıtımını durdurmuşlardır. Car Hükümeti 1876 yılında Tatar göçleri i!e mücadele hususunda "Tatarları Kırım'da Mukim Kılma Metot ve Çarelerini Araştırma Komisyonu"nu oluşturdu. Ancak, ülkeyi terketmek niyeti içinde olduklarından şüphe edilen bütün Tatarlara karsı tek tek ve sert polisiye tedbirler almaktan başka daha iyi bir çare bulunamadı. Bütün bu baskı ve tedbirlere rağmen Tatar göçü devam etti ve ancak ilk olarak göç dalgaları Ekim Devriminden sonra kesildi (2).
Menşe olarak Kırım Hanlarına ait olan, daha sonra ise Tavrida Guberniyası nezareti altında kalan Kırım'ın ve Yarımadanın kuzey bölgelerinin kolonîleştirilmesi fevkalâde karışık bir seyir takip etmiştir. Tatarların bıraktığı boşluğu doldurmak.,için Rus Hükümeti, çeşitli Avrupalı halkların kolonilerini Kırım'a getiriyor ve iş veriyordu. Bulgarlar, Çek'ler ve hatta Estonyalı'lar Yarımadaya geldiler. Fakat Kırım'daki büyük Rus kalonileştirmesi oldukça yavaş başarıya ulaşıyordu. Kırım Savaşı zamanında çeşitli Rus kolonilerine mensup, sadece 15.000 kişi Kırım'a yerleşmişti. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında Rus, Ukrayna ve Yahudi kolonizasyonu büyük ölçüde genişledi.
Kırım Tatarlarının Milliyetçiliği;

Sovyetler Birliği'nin bir parçası olduğunda, Kırım'da bulunan Tatar unsuru toplam nüfusunun yaklaşık dörtte birini kaybetmişti. Bu durumda, bir Kırım Cumhuriyeti vücuda getirmenin faydalı olup olmayacağı meselesi ortaya çıkıyordu. Mayıs 1921'de Kırım Komünist Partisi'nin Eyalet Komisyonu 96'ya karşı 52 oyla Kırım'ın sadece Sovyetler Birliği'nin devamı bir eyalet olması gerektiğine karar verdi. Bu karar Moskava'daki hükümet merkezi tarafından yeterli bulunmadı. 13 Ekim 1921'de Lenin ve Kalinin Kırım MSSC'nin vücuda getirildiğine dair kararnameyi imzaladılar.
Sovyet Hükümetinin, bir Kırım Cumhuriyeti kurulması için verdiği kararın sebepleri aslında tamamen göstermelikti. Kremlin'in bu dostça jestinin, Sovyetler Birliği'nin Türk-Tatar gruplarına ait bütün halklarını memnun edeceği aşikârdı. Kırım Tatarları, düşük sayılarına rağmen Türk-Müslüman dünyasında büyük dikkat-çekmekteydiler. Çarlık Rusyası'nda Pan-Türkizm'in en mükemmel temsilcisi, Kırım Tatar alimi Gaspıralı İsmail Bey idi. Bizzat kendisinin yayınladığı gazetede. "Kırım'dan Herat'a ve İstanbul'dan Kaşgar'a" kadar anlaşılacak bir Türk Dil Birliği fikrini savunmaktaydı.
Gaspıralı'nın kültürel Pan-Türkizm fikri sadece Rusya'nın Türk halklarında değil, Osmanlı İmparatorluğunun aydınlarının çoğu arasında da büyük yankı uyandırıyordu. Burada, .bir Kırım Cumhuriyeti oluşturulmasını katî zaruret haline getiren bir başka sebebe geliyoruz. Sovyet Hükümeti, Kırım Cumhuriyetinin milletlerarası anlam taşıyacağı ve Rusya'nın Türkiye'ye ve Doğu'ya bakan bir penceresi, olarak hizmet göreceği görüşündeydi (3). Hatta, bir Kırım Cumhuriyeti'nin mevcudiyetinin, komünizm'in Türkiye'de yayılması için elverişli olabileceğine inanmaktaydılar. Sovyet Hükümeti görünüşte bu iyimserliğinde haksız değildi. Kırım MSSC'nin kuruluşu sırasında, Kırım Tatarları Türkiye Komünist Partisi'nin yönetiminde önemli rollere sahiptiler. Parti Merkez Komitesi üyelerinin üçte biri Kırım Tatarıydı ve Türkiye'deki İşçi sendikalarının lideri de Kırım Tatarı menşeinden gelmekteydi.
Fakat, gerçekte Kırım MSSC hiç bir zaman Moskova'nın büyük beklentilerini yerine getirmedi ve Türkiye için bir propaganda aleti durumuna asla düşmedi. Çünkü, öncelikle Türkiye bu yeni cumhuriyet hakkında ne duymuşsa bunlar 1921-22 kışında vuku bulan korkunç kıtlık ile ilgili haberlerdi. Hatta 1922 yılında bir Kırım delegasyonu özellikle Tatarları etkisi altında bırakan tifo salgını kurbanlarına yardım toplamak gayesi ile Türkiye'yi dolaşmıştı. Ayrıca Sovyet Kırım'ının propaganda açısından düşünülen kıymeti de mahallî milliyetçiliğin baskısı sayesinde azaltılıyordu ve bu akım Kırım'da SSCB'nin diğer bölgelerinden daha önce başlamıştı. Akımın ana hedefi olarak Kırım Tatarlarının milliyetçi partisinin ("Millî Fırka"nın)ayakta kalabilen kesimlerini teşkilatlandırıyorlardı. Sovyet sisteminin girişinden sonra parti resmen feshedildi. Fakat partinin sol kanadı, otonom bir Kırım'ın sonradan Tatarların millî hedeflerine yöneleceği umudu içinde komünistlere iltihak ettiler.
Kırım Tatar Hanlığının yeniden diriltilmesi için komünistlerden destek uman Tatar milliyetçileri çok kısa zamanda-hayâl kırıklığına uğratıldılar. Kırım Başbakanı ve Tatarların milliyetçi temayüllerinin en mümtaz temsilcilerinden Veli İbrahimov 1927 yılında (**) "sınıf düşmanı" olarak tutuklanmış ve müteakip yılda idam edilmişti. Sovyet rejimi aynı zamanda "Veli İbrahimovizm" adını muhafaza ve müdafaa eden kültürel alandaki bütün Tatar teşebbüslerini engelledi. Kırım halkının eğitimi için Halk Komiserliğinin memurları temizlik hareketine başladılar. Milliyetçi okul kitapları yasaklanırken, Tatar dilinde yayınlanan iki edebî derginin yayın hayatına da son verildi.
Veli İbrahimov ve taraftarları ülkelerinde yapılacak ziraî kolonileştirmenin şiddetle karşısındaydılar. Veli İbrahimovizm'in ortadan kaldırılması Kırım MSSC'ndeki gayri-Tatar unsurların yeniden güçlendirilmesi işini kolaylaştırdı. Kırım'ın toplam nüfusu içinde Tatarların oranı, Rus, Ukrain ve Yahudi yerleştirmeleri sebebiyle 1926'dan 1936'ya kadar % 26.2'den % 23.1 'e düştü. Tabiî buna uygun olarak Slav oranı yükselmekteydi. 1936'da Kırım MSSC'nin % 43.5'ini Ruslar, % 10'unu da Ukrainler teşkil etmekteydi Aslında Kırım Tatarlarının durumu bu sayıların ima ettiğinden daha da ümitsizdi. Büyük çoğunluğunu Ruslar teşkil etmek üzere her yıl 500.000 kişi Kafkasya'dan sonra en önemli tedavi ve dinlenme bölgesi olan Kırım'ı ziyaret etmekteydi ve bu yolla da Kırım Cumhuriyeti'nde Slav karakterinin güçlenmesine yardım ediyorlardı. Ancak itiraf edilmelidir ki, Sovyet rejimi iki savaş arasındaki dönemde komünist devlet ve Parti'nin ilgileri açısından zararsız göründükleri,müddetçe Tatarların kültürel faaliyetlerini desteklemişlerdi. Böylece Kırım'ın resmî müesseseleri tarafından Kırım Tatar masalları ve efsaneleri hem Tatarca hem de Rusça tercümeleriyle yayınlandı. Sonuncular oldukça güzel resimlendirilmiş baskılarla ve coşkulu önsözlerle çıkarılmışlardı: Bu eserlerde Kırım Tatarlarının ince mizahı şiirsel istidatları beyan ediliyordu. İlmî ve sistematik olarak Tatar halk hikâyeleri toplanıyor ve kaleme alınıyordu. Araştırmacılardan bir grup onaltı yıl boyunca bu hikâyelerin toplanmasıyla meşgul olmuştu. Uzak dağ köylerinde, kasaba pazarlarında, balıkçılardan gezgincilere kadar pek çok kimseden hikâyeleri bulup ortaya çıkarmışlardı. En az beş yüz hikâye badece Özenbaşlı Ahmet Akay'a dairdi. Hepsi de Tatarların Nasreddin Hocası Ahmet Akay'ın faaliyetlerinden ve hayatından bahsetmekteydi. Ahmet Akay bu hikâyelerde bazen bir mecnun- olarak tasvir edilirken, bazen de Kırım Tatar halk zekâsını şahsında sembolleştiren bir bilgiç olarak gösteriliyordu. Ahmet Akay'ın hikâyelerinin üç cildinden sadece birisi 1940 kışında yayınlandı (4). Tatar halk masalları kitabı yayınlandığından daha bir kaç yıl sonra, artık, Kırım Tatarları için bir mezar nutku, asırlarca bütün güçlükleri soğukkanlılıkla ve gülümseyerek karşılamış bir halkın cesaret ve canlılığına şahadet eden bir hatırattan daha fazla bir şey değildi.
Kırım Oblastı

Kırım Tatarlarının Alman işgali esnasında Sovyet rejimine hangi ölçüde sadık kaldıklarının veya onları aldattıklarının sağlıklı olarak tesbit mümkün değildir. Fakat şüphe götürmeyen gerçek, .ihanet edenlerin olduğudur. Ancak, Almanlar, propaganda sebebiyle, Ruslar da Kırım Tatarlarına karşı uyguladıkları baskıları haklı göstermek niyeti ile bu sayıyı müthiş abartıyorlardı. Bu konuda resmî Sovyet açıklaması o zamanki RSFSC'nin Yüksek Sovyet Prezidyumu sekreteri Baihmuroy tarafından yapıldı. Baihmurov, 25 Haziran 1946'-da hem Kırım Tatarları ve hem de Kafkasya'da yaşayan Çeçen ve İnguş halklarıyla ilgili olarak aşağıdaki maddeleri açıkladı :

1 - Çok sayıda Kırım Tatarı, Alman "ajanların kışkırtmalarıyla, Alman gönüllü birliklerine iltihak ettiler ve Kızıl Ordu biriliklerine karşı silaha sarıldılar.

2 - Sovyet gücünü arkadan vuracak sabotaj gruplarını organize ettiler.

3 - Tatar nüfusunun ekseriyeti bu hainlere karşı mukavemet göstermedi (5).

Biz burada bu resmî Sovyet açıklamasının mütalâasını yürütmeyi denemeyeceğiz. Kırım Tatarları tarihiyle ilgili olarak başlangıçta verdiğimiz özette Kırım MSSC'nin ortadan kaldırılmasındaki gerçek sebepleri ortaya koymuştuk. Rus Bolşevikleri. Tatar meselesinde Rus zaferini sağlamlaştırarak, Çarlık Rusyası'nın Kırım politikasını mantıklı buldukları sona doğru götürdüler.
Geçmişte, Rus tarihinde büyük olayların merkezi durumunda olan Kırım, II. Dünya Savaşı esnasında yeniden Rus kahramanlığının olağanüstü örneklerinin sergilendiği bir gösteri alanı oldu. Alman-Rus Savaşı'nın başlangıcında Sevastopol, Rusya'nın Leningrad ve Stalingrad'dan sonra adı en çok anılan şehriydi. Kuşatma altında 250 gün şehri muhafaza eden Sevastopollü'lerin kahramanlığı bütün Sovyetler Birliği'nde şiirlerde ve makalelerde kendini gösteriyor ve bütün ülkeye bir örnek olarak takdim ediliyordu. Aynı zamanda Sevastopol'ün ilk kuşatmasının hatıraları yeniden uyandırılıyor ve popülarize ediliyordu.
1855 ve 1942'deki birinci ve ikinci kuşatmalar sırasında Sevastopol'ün şanı, Kırım Tatar Hanlarının yüzyıllar boyu savaşlarda kazandıkları şanları, Rusların görüşüne göre, geride bırakmıştı. Hatta Rus Sevastopol, daha XX. yüzyıla kadar kültürel merkez olarak kalmış olan Kırım Tatarlarının tarihî başkent romantik Bahçesaray'a bile galebe çalmıştı. Rus kolonizasyonunun ve gayri-Rus unsurların itilerek Slav unsurunun denize doğru yayılması, tarihinin mantığına uygun olarak, Kırım Tatarları II. Dünya Savaşı'ndan sonra kesin bir şekilde sahneyi terk edecekler ye Sovyetler Birliği'nin gelecekteki siyasî coğrafyasında Kırım MSSC değil, sadece Kırım Oblastı mevcut olacaktı. Nitekim, Kırım Oblastı önce Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyetin'e, daha sonra 1954'den itibaren de Sovyet Ukraynasına bağlandı.
Yeni Kırım bir Slav Kırım'ıdır. Tatarlarla birlikte, aynı şekilde "güvenilmez" kabul edilen Rumlar ve Alman kolonistleri de buradan çıkarıldılar. Evvelce, gayri-Slav unsurlar üzerinde hiç bir zaman nispî çoğunluk olmaktan öteye gidemeyen Rus-Ukrain unsuru yarımadaya tamamen hakimdir. Kırım Tatarlarının başka yerlere iskânı ve savaş nedeniyle terkedilmiş bulunan kollektif ekonomi Rus ve Ukrain kolonileri tarafından devralındı ve bunlar Tatarların tütün ve şarapçılıktaki başarısını. Tatarların geliştirdikleri metotları kullanarak taklit etmeye çalıştılar (6).
not:Alıntıdır.
 
Üst