Serap Yeşiltuna Ergün Poyraz'dan Tayyip biyografisi: Takunyalı Führer

Yunus Gök (Embesil)

Yasaklı Üye
Katılım
9 Haz 2011
Mesajlar
9,160
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Zile/Sivas/Türkiye
Serap Yeşiltuna
Ergün Poyraz'dan Tayyip biyografisi:
Takunyalı Führer

takunyali-fuhrer.jpg
Takunyalı Führer şizofreni hastasıymış
Ergün Poyraz'ın yeni kitabı "Takunyalı Führer" çıktı. Silivri Cezaevi'nde kaleme aldığı bu kitap da diğerleri gibi Tayyip ile ilgili ilginç iddialarda bulunuyor.
Kitap çıkar çıkmaz Ergün Poyraz hakkında önce Silivri Cezaevi tarafından bilgileri haricinde basıldığı için soruşturma başlatıldı, ardından da Tayyip ve Emine Erdoğan tarafından kişilik haklarına saldırıldığı için 50'şer bin liralık tazminat davası açıldı.
Bu "kişilik haklarına saldırı"lar oldukça ilginç.
Açıkçası kitap baştan sona bu "saldırılar"la dolu, doğru ya da yanlış bilemeyiz ancak merak uyandırdığı ortada.
"Takunyalı Führer" adından da anlaşılacağı gibi Şeriatçılıkla faşistlik arasındaki Tayyip'in bir çeşit biyografisi. Bu kez biz demiyoruz ama galiba Tayyip'i Hitler'e benzeten Ergün Poyraz, "takunyalılığı" ile de bir parça dalga geçiyor.
Sevgisizlik içinde büyümüş bir şizofreni hastası olduğunu söyleyerek başlıyor kitabına. Tayyip'in insanlara karşı kini ve öfkesini çocukluğunda anne ve babasının ona karşı sevgisiz ve ilgisiz davranışlarına bağlıyor. Bir yandan da otoriteye çok bağlı olduğunu, babasını kızdırdığı zaman ayaklarını öperek af dilediğini hatırlatıyor, Hikmetyar'ın yanında diz çöktüğü gibi.
Çocukluğunda ve gençliğinde kimsenin ona Tayyip demediğini, "Reco" hatta "paytak Reco" dediğini söylüyor. İddiaya göre Tayyip, futbolda da çok yetersizmiş ve bu yetersizliğini öfke nöbetleri ile örtmeye çalışırmış. O günlerden bir arkadaşı şöyle diyormuş Tayyip için:
"Hele ki gol kaçırsın ya da yanlış yaptı diye takımı kendi yüzünden bir gol yesin eyvaaaah. Sertleşir, lanetleşir, biçer, çelmeler, bağırır, ürkütürdü her bir oyuncuyu. Benden duymuş olma hakemler bile tırsardı Reco'dan ha ha ha."
Anlaşılan Tayyip futbolda pek başarılı da sayılmazmış. İlginç olan Kuran okuma konusunda da pek yetenekli olmadığıymış. İmam Hatip Lisesinde Kuran okuma derslerinden ancak geçer not alabiliyormuş.
Çocukluğu ve gençliği buna benzer başarısızlıklarla geçmiş Tayyip'in.
Tayyip gençlik örgütlenmeleri içinde de çok silik bir tipmiş
Tayyip'in aynı başarısızlıkları siyasi çalışmalarında da devam ediyormuş. Gerek Kasımpaşa Akıncılar'da gerekse MSP gençlik teşkilatında oldukça silikmiş. Mustafa Bilgi, Sedat Yenigün, Metin Yüksel gibi önde gelen ve entelektüel olarak da Tayyip'in çok çok üzerinde olan isimlerin öldürülmesi sonucu Tayyip'in önü açılmış. Özellikle Metin Yüksel ismi MSP teşkilatlarında efsane gibi konuşuluyor, kutlama üzerine kutlama geliyormuş.
Metin Yüksel, başta camiler olmak üzere insanlardan çuval çuval toplanan paraların akıbetini soruyor paraların nerelere harcandığı konusunda araştırmalar yapıyorlarmış. Bu çalışmalar, başta Tayyip'in üye olduğu Kasımpaşa Akıncılar olmak üzere pek çok derneğin tepkisine ve kıskançlığına yol açıyormuş.
Kasımpaşa Akıncılar'dan M. Ali, Hüseyin, Abdullah, Recep ve Bülent adlı kişiler(?), ülkücülerle beraber gittikleri Fatih Camii'nin ayakkabılığına bırakılan ayakkabılara işemişler, suçu da Metin Yüksel ve arkadaşlarının üzerine atmışlar. O günlerde Fatih ülkücülerinin büyük çoğunluğu Nakşibendi ve İskenderpaşa Dergahı müridi olduğu için aynı dergaha bağlı Akıncılar'la yakınlıkları da fazlaymış. Bu yakınlığı kullanarak, Metin Yüksel grubunu Humeyni yanlısı ve Şii oldukları ve aralarını açmak gayesi ile bu davranışları sergiledikleri iftiralarına sarılıyorlarmış. Bunun üzerine Fatih ülkücülerinden üç kişi Metin Yüksel'i Cuma namazı çıkışında kurşunlayarak öldürmüşler.
Tayyip'in önü de bundan sonra açılmış. Ergün Poyraz'ın iddiasına göre de Metin Yüksel cinayetinde rol alan isimlerden bazıları bugün MHP ile yapılan türban ortaklığının altyapısını da oluşturuyor, geçmişten gelen şirket bağı, barut ve barutçu ortaklığı bu nedenle devam ediyormuş.
"Beyninin yarısı" Mehmet Metiner'miş
O günlerden gelen en önemli ilişkilerinden biri de "beyninin yarısı" olarak nitelendirdiği Mehmet Metiner ile olan ilişkisi. Başta Metin Yüksel'in ekibinde olan Mehmet Metiner, onun öldürülmesinden hemen sonra Tayyip'lere katılmış.
Tayyip, Milli Gazete ve Yeni Devir'de gazeteciliğe başlayan, sonra Zaman gazetesinde yazan, HADEP Genel Başkan Yardımcılığı'na getirilen Mehmet Metiner'den beyninin yarısı olarak bahsedermiş. Ancak Belediye Başkanlığı döneminde Metiner'i MİT'in ricası üzerine danışmanlığından bir süreliğine uzaklaştırmak zorunda kalmış. MİT'in üst düzey yetkilileri Metiner'in "Kürtçü, PKK'cı olduğunu, yurtdışına çıktığında PKK'lılarla görüştüğünü, buna dair belgelerin ellerinde bulunduğunu, Metiner'in yakınında olmasının Tayyip'in siyasi geleceği açısından sakıncalar doğurabileceğini" söylemişler, Metiner de kendi ifadesi ile "bir tür inzivaya" çekilmiş.
Ergün Poyraz bu durumu "MİT'in emrinde gelişip büyüyen bir Başbakan ve onun danışmanları" şeklinde nitelendiriyor.
Metiner için de "Bir gün İrancı, bir gün Suudçu, bir Cem Boyner'in, bir Aydın Menderes'in yanında, bir gün HADEP'te, bir gün Fazilet'te, bir de bakıyoruz Recai Kutan'ın yanı başında. Bir Apo'nun gölgesinde, bir Sırrı Sakık ve Ahmet Türk'ün çevresinde. Ancak sürekli olarak Tayyip'in başdanışmanı ve beyninin yarısı olarak" ifadelerini kullanan Poyraz, onun dönme hızını da şanzumanlı Arçelik'e benzetiyor.
Tayyip'in danışmanları Kürtmüş
Poyraz, Tayyip'in danışmanlarının tamamına yakınının Kürt olduğunu söylüyor.
Metiner başta olmak üzere, Ali Bulaç, Egemen Bağış, Mücahid Aslan, Cüneyd Zapsu, Ömer Çelik, İ. Süreyya Sırma, Akif Beki gibi.
Metiner'in Kürtler için yaktığı ağıttan örnek veriyor.
"Halepçe'de soykırım düzeyinde katliam haberini duyduğumuzda tüylerimiz diken diken olmuştu. Yüreğimiz kanamıştı. Gözyaşlarımız kırmızı akmıştı. Günlerce ağlayıp durmuştum. Hele evin önünde bebeğine sarılı halde can vermiş fotoğraftaki yoksul Kürdün haline hangi yürek dayanabilir ki. O gün gökyüzünden ölüm yağmıştı Kürtlerin üzerine. Ölen her Kürtle birlikte biz de ölmüştük.."
Bu "Kürt vurgusu neden" diye soruyor Poyraz. "Kırmızı akan gözyaşları Irak Telafer'de, Kerkük'te, Sincan'da katledilen Türkler için niye akmıyor?" diye soruyor.
Sonra uzun uzun diğer bir Kürt danışman Cüneyd Zapsu'yu örnekliyor. AKP'nin kurucularından Zapsu kimdir sorusunu şöyle cevaplıyor Poyraz:
"Kürt Teali Cemiyeti'nin kurucusu, Kürt Talebe-Hevi Derneği'nin 51 numaralı üyesi, Türkiye'nin doğusunu Kürdistan olarak niteleyen Abdurrahim Zapsu'nun torunuydu. Cüneyt Zapsu'nun halası 'Kürt aydını' Musa Anter ile evliydi. Ve bu Zapsu, Tayyip'in ABD'ye pazarlamaya çalışan, 'onu deliğe süpürmeyin' diyen bir Batı dostuydu aynı zamanda."
Bir de teknesine Amerikan bayrağı asarak vergi kaçırmaya çalışan bir sahtekar olduğunu söylüyor.
Kürt sevgisinin yanında bir de İBDA-C, PKK, İslami Hareket Hizbullah, Türkiyeli Talebeler Konseyi gibi örgütlere bağlı insanların da çok sevildiğini, Tayyip'in başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde, belediyeye bağlı şirketlerde bunların istihdam edildiğini söylüyor. Usame bin Ladin'le ve El Kaide ile olan bağlantılarına, Müslüman Kardeşler örgütü ile olan ilişkilerine de ayrıca ileride yer veriyor.
Tayyip'in dostları..
Danışmanları böyleyken pek çok yakın adamı, önemli mevkilere getirdiği adamları da ya dolandırıcı ya da sahtekarmış iddiaya göre:
Belediye Başkanlığı döneminde Halk Ekmek A.Ş.'de yönetim kurulu üyeliği yapan daha sonra Tayyip tarafından YÖK başkanvekilliğine getirilen Prof. Dr. İzzet Özgenç hakkında, suç örgütüne dahil olarak görevi kötüye kullanmak, zimmet, ihalelere fesat karıştırmak ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından dava açılmış, takipsizlik kararı verilmiş.
Yimpaş Holding'in patronu Dursun Uyar, gurbetçileri dolandırdığı için Karabük Cezaevi'ne girmiş,
Kanal 7 ve Deniz Feneri Derneği'nin yöneticisi, Tayyip'le çektirdiği fotoğraflarla tanınan Mehmet Gürhan, Frankfurt Cezaevi4nde aynı suçla 8 ay doldurmuş,
Deniz Feneri yolsuzluğunun baş aktörlerinden Zahid Akman da Tayyip tarafından RTÜK'e başkan yapılan bir isim aynı zamanda.
Yeğeni Mehmet Erdoğan, uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanmış.
Bir de Tayyip'in daha belediye başkanı olmadan önce, at ve eşek etinden yapılma sucuklarla girdiği sahtekarlık işi varmış, bizzat kendisinin.
Birtakım tesadüflerden de bahsediyor Ergün Poyraz:
Tüm dünyada uçan tabut olarak bilinen ve düşerek 42 tane "dünyanın en iyi pilotları denebilecek düzeyde" pilotumuzun şehit olmasına neden olan CASA uçaklarının alınmasına kefil olan Koramiral Özden Örnek, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanıymış. Tayyip'in oğlu Burak Kasımpaşa Deniz Hastanesi'nden askerliğe elverişli değildir raporu aldığında Donanma Komutanı...
Özden Örnek'in küçük oğlu Burak da Tayyip'in Sabah ve ATV'yi aldırdığı ve damadının da bünyesinde bulunduğu Çalık Grubu'na bağlı bir şirkette yönetim kurulu üyesi olarak çalışıyormuş. Büyük oğlu Tolga'nın çektiği bir çok filmin mali desteği Tayyip'in damadının Çalık Holding'i tarafından karşılanmış. Hani şu çarpıtılmış Çanakkale filmleri.
Tayyip'in çelişkileri: Kumar, faiz, Kilise.
Ergün Poyraz'ın kitabında, Tayyip'in siyasi çelişkilerine, zikzaklarına, iktidara gelmeden önce vaat edip de gerçekleştirmediği pek çok şeye de yer veriyor.
1994'te "milli piyango zulümdür" diyen Tayyip'in iktidarı döneminde Spor Toto, Skor Toto, İddia, At Yarışları, Şans topu, On Numara, Sayısal Loto, Süper Toto, Kazı Kazan gibi pek çok şans oyunun olduğuna değinen Poyraz, "Tayyip döneminde kumar tavan yaptı, 2,5 kat arttı." diyor.
İktidara gelmeden önce faiz haramdır diyerek oy toplayan Tayyip, Ergün Poyraz'ın ifadesiyle "Başbakan olduktan sonra ülkeyi faiz cennetine çevirerek Yunan Emeklilik Fonu'ndan, Arap kodamanlarına kadar binlerce para babasına ülkenin gelirlerini faiz olarak aktarıyor."
Belediye Başkanlığı döneminde "Cem Evi cümbüş evi" diyen Tayyip'in, Başbakanlığı'nda "Dersim katliamı yeni bir Kerbela" diyerek nasıl bir mezhep siyaseti içine girdiğini hatırlatıyor.
Yine belediye başkanlığı öncesinde genelevlere oy toplamak için yaptığı ziyaretleri, oradaki "bayanlara" verdiği "genelevler kapatılacak" vaadlerini, ve bunun ardından genelevlerin sayısındaki artıştan bahsediyor Poyraz.
Bir de homoseksüeller meselesi var ki yürek parçalıyor. Ergün Poyraz, "Gerek belediye başkanlığı döneminde, gerekse başbakanlığı devresinde homoseksüeller ihalelerden önemli bir pay kaptı, THY'den PTT'ye birçok ihaleyi Cemil İpekçi aldı, homoseksüeller devlet törenleri ve kırmızı halılarla karşılandı." diyor.
Cemil İpekçi'nin bir röportajında "Erdoğan'ın tarzını seviyorum, gözümü gönlümü dolduruyor, kravatı, saçı, başı, ağzı, burnu mis gibi." dediğini ekliyor ve "hadi kravatını, saçını başını anladık da ağzının, burnunun mis gibi olduğunu nereden biliyor" diye de soruyor.
Tayyip'e dokunan rezil, dokunmayan vezir oluyor
Onu Hitler'e en çok benzeten şeylerden birinin kendisini eleştiren ve isteklerini yerine getirmeyenleri silmesi, çıkarları uğruna çalışanları da baş tacı etmesi Poyraz'a göre.
Örneğin, Unakıtan'ların yolsuzluklarını eleştirdiği ve Nimet Çubukçu'ya sert eleştirilerde bulunduğu için milletvekili Turan Çömez'i, Kasımpaşalı tavırlarını eleştirdi diye Mahmut Koçak'ı, Ali Dibo yolsuzluğunu ortaya çıkardığı için milletvekili Fuat Geçen'i, "katılmadığım çözümlerin altına imza atmam" dediği için Erkan Mumcu'yu, yine eleştirilerde bulundukları için Abdüllatif Şener'i ve daha pek çok milletvekilini, bakanı partiden ihraç ediyor, kendisini eleştiren, açız diyen, iş bulamıyoruz diyen vatandaşları mahkemelerde süründürüyor, aksaklıklara sebep olan görevlileri küfür etmekle tehdit ediyordu.
Ama ya onun sözünden çıkmayanlar. Onlar da vezir ediliyordu Ergün Poyraz'ın ifadesi ile.
Örneğin, HSYK'nın başkanlık yapamaz diye görevden aldığı Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanı Kasım Davas, Ergenekon Savcıları hakkında açılan davada takipsizlik kararı veriyor ve ödülünü Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı olarak alıyor.
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasıyla gündeme gelen Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Erzurum Başsavcılığına getiriliyor.
Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde yargılanan işadamı Mustafa Albayrak'a işkence yapıldığına dair sahte rapor düzenlediği iddiasıyla açılan davada yargılanan doktor "Hudutlar ve Sahiller Genel Müdürü" oluyordu.
"Türban serbest olmalı" şeklinde konuşan Tayyip'in aile doktoru Yunus Söylet de İstanbul Üniversitesi'ne rektör yapılıyordu. Bu örnekleri daha saymakla bitiremiyor Ergün Poyraz.
Hele hele ekonomik olarak kalkındırdığı dostlarının sayısı azımsanmayacak kadar fazla, kalkındırma miktarları da öyle. Oğlunun ve kızlarının ortakları Atasay'lar ve Ramsey'lerin bir andaki yükselişleri, pırlanta, yakut ve zümrüt'ün vergisinin bir anda sıfırlanmasıyla ile ilgili ilginç gelişmeler, Ramsey'in sahibi Remzi Gür'e sağlanan avantalar.
Tayyip Kıbrıs'ı nasıl satıyor?
2001 yılında, "Kıbrıs'ı vermek istiyorlar" diye veryansın eden Tayyip'in Kıbrıs'ı nasıl sattığını da anlatıyor Ergün Poyraz:
Tayyip 2002 Kasım'ında Yunan Başbakanı Simitis ile görüşüyor. "İlk defa Attila olmayan biri ile görüştüm" diyen Simitis'in, Tayyip'in kulağına "Sen Yunan Başbakanı olmalıymışsın ben de Türk" diye fısıldadığını söylüyor.
Yunanlılarla bu flörtün ardından, Denktaş'ı nasıl elimine etmeye çalıştığını anlatıyor. Mehmet Ali Talat'la yaptıkları işbirliği ve karanlık telefon görüşmelerinden bahsediyor:
Talat'ın, "Denktaş'la bu yeni diplomatik atak sürecini sürdüremeyiz, o orada olduğu sürece bence kimse bize rağbet etmez." sözlerinin ardından Tayyip'in, "Mehmet Ali Bey ben size bir şey söyleyeyim mi, artık o bitmiştir." dediğini ve Kıbrıs'ın bu sürecin ardından AB, Talat ve Tayyip işbirliği ile nasıl satıldığını anlatıyor.
Tayyip'in Yahudilerle işbirliği
AKP, PKK, ABD ve Yahudi işbirliğine değinen Ergün Poyraz, fetva veren ve Tayyip'lerin itibar ettiği pek çok kitabın yazarlarının da sonradan Müslüman olmuş Yahudiler olduğunu söylüyor. Örneğin Avusturya Yahudisi orijinal adı Leopolde Weiss olan Muhammed Esed, "Dinlerde Hakikat, İslami Hareketler ve Modernlik" kitabının yazarı William Montgomery Watt, "İslam'ın Serüveni" kitaplarının yazarı M. G. S. Hodgson, "İslam Ahlakı"nın yazarı Paul Tillich gibi isimler Tayyip'in fetvalarının referansı oluyor.
Bir diğer kesim Yahudi de Tayyip'in iş ortakları oluyor Poyraz'ın anlattıklarına bakılırsa.
Davos fatihi sözde Filistin dostu Tayyip'in bu ortaklıklarını, Yahudi işadamlarıyla görüşmelerini, bu Yahudi işadamlarının Tayyip'i nasıl yakışıklı bulduklarını, Yahudilerden aldığı cesaret ödüllerini, Müslümanlığı seçen "entelektüel" Yahudilerin milliyetçiliğe karşı nasıl bir propaganda aygıtı yarattıklarını uzun uzun anlatıyor Poyraz. Merak edeyenler okuyabilir.
Bir de İHH'nin (Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı), yani Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerinde başta Bosna'ya yardım amacıyla toplanan paraların gitmesi gereken yere gitmeyip, Türkiye'ye geri dönüşünde ara istasyon olması amacıyla faaliyete geçirilmiş bir dernek olduğu ortaya çıkan İHH'nin, Milli Görüşçülerle bağlantısı, yönetim kurulu üyelerinin Sadık Albayrak'la ve Tayyip'le bağlantıları, Bosnalı Müslümanlara verilecek bağışların nasıl iç edildiği ve yıllar sonra aynı İHH'nin Tayyip'in içindekilerin ölüm emrini verdiği, Gazze'ye giden yardım gemisindeki etkisini bir kez de Poyraz'dan okuyabilirsiniz.
Kitap burada sayamadığımız daha pek çok iddiaya yer veriyor. Tayyip'in Bakanı Nimet Çubukçu ile olan yakın ilişkisi, Emine Erdoğan'ın ondan neden hoşlanmadığı, Emine Erdoğan'ın Kürşat Tüzmen'in evinde yaptığı gizli görüşme gibi. Ama bunlar çok kişisel olduğu için bizi ilgilendirmez diyelim...
TÜRKSOLU, AKP daha ilk iktidara geldiği günden beri Tayyip-Hitler benzetmesini yaparak bir ilke ve öngörüye imza atmıştı. Bu bizim için yeni bir fikir değil elbette, iddialar doğru mu değil mi onu da bilemeyiz ancak dikkate değer diyoruz.


http://www.turksolu.com.tr/296/yesiltuna296.htm
 
Üst