Mesnevi-6 cilt

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
mesyk9.jpg

Mesnevî ya da Mesnevî-i Manevî (Farsça: مثنوی معنوی, Mevlânâ Celâleddin Rumî'nin altı ciltlik Farsça eseri. Mesnevî, doğu klasik edebiyatında, uyakça müstakil beyitlerinin ikişer mısraı kafiyeli bir şiir tarzıdır ve muhtelif şairlerin neşrettikleri birer 'Mesnevî' vardır. Yalnız, Mevlânâ Celâleddin Rumî'nin çağından beri, Mesnevî dendiği zaman bu kitap olduğu anlaşılıyor.[1]

Yazımına 656 yılından evvel başlanılan eser, Divan-ı Kebir ile birlikte Mevlânâ külliyatının ekseriyetini teşkil eder. Mevlânâ'nın "Birlik Dükkânı" addettiği Mesnevî, içinde Hint, İran, Yunan, Roma mitolojisi; Yaradılış Destanı, erenlerin kıssaları, âşık masalları, halk öyküleri barındıran; "dünya cenneti"nde insan hürriyetinin anahtarlarını ardışık öyküler içinde vermeyi gaye edinmiş bir eserdir.[2]

YAZILISI :
Mesnevi'yi Hüsameddin Çelebi'nin isteği üzerine yazmıştır. Katibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine göre, Mevlana, Mesnevi beyitlerini Meram'da gezerken, otururken, yürürken, hatta semâ ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin de yazarmış.

Mesnevi'nin dili Farsça'dır. Halen Mevlana Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25.619 dir.

Mesnevî'nin Edebî Tarzı

Mevlânâ, altı ciltlik Mesnevî'sinde tasavvufi fikir ve düşüncelerini, birbirine eklenmiş hikâyeler hâlinde anlatmaktadır.

"Ömrümün özeti şu üç sözden ibarettir: Hamdım, piştim, yandım."
Mevlana

İlk 18 beyit

Mevlânâ tarafından bizzat yazıldığı için, Mesnevî'nin ilk on sekiz beytine Mevlevîler pek büyük bir ehemmiyet veririler.[3] Bu ilk beyitler, diğerlerinden besmeleyle başlamamasıyla ayrılırlar. Aşağıdaki, Türkçe'de Mesnevî'nin önemli şarihlerinden biri sayılan Abdülbaki Gölpınarlı'nın tercümesiyle Mesnevî'nin Mevlevîlerce eserin bir tür özetini teşkil eden bu ilk on sekiz beytidir:

“ Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.

Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.

Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.

Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.

Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.

Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı.

Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.

Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok.

Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi.

Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü.

Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti.

Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnun'un aşk hikâyelerini anlatmada.

Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyak çekeni kim gördü?

Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.

Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti.

Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok.

Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı.

Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.


iştiyak: özleme, güçlü istek, arzu

Kaynakça :
1 ^ Eflakî; Menakubü'l-Ârifîn.
2 ^ Abdülbaki Gölpınarlı, Mesnevî Tercemesi ve Şerhi, I.-II. cilt; s. ix; İnkılap Yayınevi, İstanbul.
3 ^ Abdülbaki Gölpınarlı; op. cit.; s. 16.

acıklama kısmı vikipediden alıntıdır.

http://rapidshare.com/files/173819544/mesnevi_6_cilt.rar
 
Üst