Kıbrıs Sorunu Genel

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Kıbrıs Sorunu Genel
Adanın Osmanlı`ya kadar Durumu :
Osmanlıların Kıbrıs`ı fethinden önce ada: Mısırlılar, Hititler, bazı kolonilere sahip olmak üzere Yunanlılar, Fenikeliler, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, İngilizler, Şövalyeler, Cenevizliler, Memlüklüler ve Venedikliler tarafından idare edilmiştir. Fakat bir bütün olarak hiçbir zaman Yunan idaresinde bulunmamış, Helen Adası olmamıştır.
Adanın Fethi :
XVI. yy. Katolik Venedikliler, Ortodoks Kıbrıs Rumlarını zulüm ve baskı altında tutmaktaydı. Başpiskopos sürgün edilmişti. Rumlar dine karşı büyük saygısı olan Osmanlıların Kıbrıs`ı fethetmesi için İçel Beyi aracılığıyla padişah II. Selim`e müracaat etmişlerdir. Osmanlılar, 1570-1571 yılları arasında 50.000 şehit vererek Kıbrıs`ı fethetmişlerdir. Rumlar sefer sırasında Osmanlılara yarım etmişlerdir. Osmanlıların 1571`de yaptıkları nüfus sayımına göre adada, 150.000 yerli halk, 30.000 Osmanlı askeri vardı. Vergi verecek erkek Hıristiyan nüfusu 18.000`dir. karaman, Darende, Niğde, İçel, Bozok, Ala iye, Manavgat, Zülkadriye, Teke, Konya ve Kayseri gibi vilayetlerden 5720 hane halkı Kıbrıs`a yerleştirildi. Kıbrıs Türk halkı Anadolu`dan gelen göçmenlerle memur ve asker olarak Kıbrıs`ta görev yapan Türklerin torunlarıdır.
Fetihten sonra, sürgündeki başpiskopos adaya getirildi. Başpiskoposluk kilisesi ve ilgili binalar kiliseye vakfedilmiştir. Bugün aynı binalar kullanılmaktadır.
Yunanistan ve Hıristiyan Aleminin Tutumu :
Hıristiyanların Doğu Akdeniz`deki son kalesi olarak görülen Kıbrıs`ın fethi Hıristiyan alemini endişelendirdi. Adanın Türklerden alınması tertipleri hazırlanmaya çalışıldı. Kıbrıs Başpiskoposu MS. 1600 yılında Savey Dükü Şarl, Emanuel ile temasa geçti. Noel gecesi bütün adada uykuda bulunan bütün Türklerin katledilmesi ve dükün Kıbrıs`a çıkarma yapmasını istendi. Dük, buna cesaret edemedi. Türklerin yok edilip Kıbrıs`ı Yunanistan`a ilhak etme gayesi MS. 1600`den beri hiç değişmedi. Günümüze kadar AKRİTAS (Türk halkının imhası) planı şeklinde formüle edilerek gelmiştir. Bu girişimler Osmanlı Devleti`ni parçalamak isteyen devletlerin teşvikiyle 1814 yılında kurulan, Filiki Eterya ve daha sonra 1894`de ad değiştirerek Etniki Eterya olarak kurulmuş ve Megali İdea programı çerçevesinde faaliyet göstermiştir. Megali İdea, Bizans`ın ihya edilerek Büyük Yunanistan kurulmasını önlemektedir.
Adanın Türk hakimiyeti altında kaldığı üç asırlık devre, Akdeniz ticaretinin umumi olarak gerilediği zamana rastlar ki, buda Kıbrıs`ın iktisadi çöküşüne amil olmuştur. Kıbrıs`a eski şöhretini veren madenlerle çoktan tükenmiş idi. Ada 1832`de Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali`nin istilasına uğradı ve ertesi sene idaresi Mısır`a bağlandı ise de, 1840`ta Kıbrıs tekrar İstanbul`dan idare edilmeye başlandı.
Adanın İngilizlere Devredilmesi :
1878`de Rusya`ya mağlup olan Osmanlı Devletinin geleceği Berlin`de tespit edilirken, İngiltere, Anadolu topraklarını muhtemel bir Rus İstilasına karşı müdafaa edeceğine dair teminat veriyor, bu bakımdan bir üs olarak kullanılmak üzere, Büyük Britanya Devletinin Kıbrıs`a yerleşmesini bir anlaşma ile sağlıyordu. 4 Haziran 1878`de Sadrazam Saffet Paşa tarafından imzalanan bu anlaşmaya göre, Kıbrıs üzerinde Osmanlı padişahının hükümranlığı baki kalacak ve her sene Babıali`ye 92.800 liralık bir vergi ödemek şartı ile adanın idaresi İngiltere`ye bırakılacak idi. 1914 sonbaharında Osmanlı Devleti`nin harbe girmesi üzerine İngiltere Kıbrıs`ı işgal etti. Ertesi sene Sırbistan`ın Bulgarlar tarafından taarruza uğraması halinde Sırplara yardım etmesi şartıyla, adayı kendisine vereceğini Yunanistan`a vaat etti ise de, Kral Konstantin hükümeti bu teklifi kabul etmedi. Kıbrıs`ın İngiltere`ye ilhakı 1923`te Lausanne anlaşması ile Türkiye tarafından da kabul edildi. Kıbrıs, İngiltere krallık tacına bağlı topraklar statüsüne konuldu. (1925)
Kıbrıs`ta Rum Ayaklanmaları :
Bundan sonraki yıllarda Kıbrıs`ın Rum nüfusu arasında Yunanistan`a ilhak isteğiyle bazı şiddetli ayaklanmalar oldu; hatta 1931`de çıkan karışıklıklar valinin ikametgahı tahribe uğradı. Bundan sonra İngiltere idaresinin aldığı tedbirler sayesinde, ayaklanmaların şiddetli bir şekil alması önlendi.
II. Dünya Savaşından Kıbrıs`ın Durumu :
II. Dünya Savaşı sırasında Girit`i ve son iki adayı işgal eden Alman Kuvvetleri`nin tehdidi altına girmekle beraber, istilaya uğramayan Kıbrıs, yakın doğuda İngilizler için faydalı bir üs hizmetini gördü.
EOKA`nın Kuruluşu ve Faaliyetleri :
Yunanistan ve Kıbrıs`lı Rumlar, Kıbrıs`ın Yunanistan`a ilhak edilmesi için, Avrupa ve BM bünyesinde bir çok girişimlerde bulundular.
Rum Yunan ikilisi , BM`den istediği gibi bir karar çıkaramayacağı ve barışçı yollardan Enosis`i gerçekleştiremeyeceğini anlayınca bu defa taktik değiştirdi. Gerilla harekatında uzman olan Kıbrıs asıllı Albay George Grivas`ı EOKA adı ile tanınan Tedhiş teşkilatını kurmakla görevlendirdi. Başpiskopos Makarios başkanlığındaki EOKA üyeleri Atina`da 7 Mart 1953`te hayatları pahasına da olsa Enosis için savaşacaklarına dair yemin ettiler.
Yunanistan`dan maddi manevi destek alan EOKA 1 Nisan 1955`te faaliyete geçti. EOKA bir beyanname yayınladı: “Karşımızda iki düşman var. Birincisi İngilizler, ikincisi Türklerdir. İlkönce İngilizlerle savaşarak onları Kıbrıs`tan atacağız, sonra Türkleri imha edeceğiz. Gayemiz Enosis`tir. Her ne pahasına olursa olsun, bu gayeye ulaşmak bizim görevimizdir.”
Türklerin Rumlara Karşı Mücadelesi :
EOKA`nın faaliyetlerine karşılık, 1959`da Türkler VOLKAN teşkilatını kurdular. Daha sonra Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) olarak göreve devam etti. 1 Ağustos 1976`da Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri olarak yeni bir kuruluş şekline dönüştürüldü.
TMT, EOKA`nın vahşetlerine yokluk içinde dur demeye çalışmış, Türk halkının canını, malını, namusunu, şerefini, kimliğini, kültürünü korumak için savaşmış ve adanın Yunanistan`a ilhakını önlemiştir.
Rum Vahşetlerinin Sonuçları :
1955-1974 tarihleri arasında yer alan EOKA saldırıları neticesinde 103 Türk köyü yıkılmış, 30.000 Türk göçmen olmuş, camiler yıkılmış, yüzlerce Türk kaybolmuştur. Ancak Kıbrıs Türkleri`nin feryadına ne medeni dünyadan, ne de uluslar arası kuruluşlardan hiç kimse kulak vermemiş, sadece Anavatan Türkiye her türlü maddi manevi desteği sağlamıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti`nin Kuruluşu :
Rum- Yunan ikilisi Enosis`i gerçekleştirmek için Türk halkına karşı giriştikleri insanlık dışı her türlü saldırıya, insanüstü bir direniş göstermiş olan Türk halkının, ortadan kaldırılamayacağı hem Rum-Yunan ikilisi, hem de İngiltere tarafından anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında, Kıbrıs`a Otonomi veren MacMilan Planı Türkler tarafından kabul edildi. Rum-Yunan ikilisi, MacMilan Planı`nı ve BM Genel Sekreterinin arabuluculuk teklifini de reddederek, meseleyi yeniden BM Genel Kurulu`na götürmüştür. Fakat BM`den konunun barışçı, demokratik ve adilane çözülmesi gerekliliğini vurgulayan bir karar çıkmıştır. Bu durum karşısında, Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs`ın ikiye bölünmesini geciktirmek ve müsait zamanı beklemek düşüncesi ile Kıbrıs`ın bağımsızlığı prensibine razı olmuşlardır. Türk, Yunan ve İngiliz temsilciler, 19 Şubat 1959 günü Zürih Anlaşması`nı imzaladılar. 16 Ağustos 1960`ta Kıbrıs Cumhuriyeti`nin kurulmuş olduğu ilan edildi. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk ve Rum halkının eşit statülü kurucu ortak olarak kurmuş oldukları Cumhuriyettir. Cumhurbaşkanı Rum, Cumhurbaşkanı yardımcısı ise Türk`tür.
Bir zaman sonra, Cumhurbaşkanı Makarios Enosis`in hala ilk amaçları olduğunu her fırsatta söylemeye başladı. Makarios amacı için en uygun zamanı bekliyordu.
Türkiye`de 2 Aralık 1963`te İnönü`nün istifası sebebiyle hükümet buhranının mevcut olduğu ve Yunanistan`da Karamanlis Partisi`nin iktidardan düştüğü, Zürih ve Londra anlaşmalarını bir cinayet kabul eden Yorgo Papandreu`nun iktidara geldiği zamanda, Türk halkını imhayı öngören AKRİTAS Planı`nı uygulamaya koydu. Çok iyi eğitim görmüş bulunan 20.000 kişilik EOKA teröristleri, havan topları, bazukalar ve en modern silahlarla donatılmış olarak, Yunan Alayına mensup askerlerle birlikte, Türklere karşı saldırıya geçtiler. 23-25 Aralık tarihleri arasında, Rum-Yunan askerleri, savunmasız Türk halkına karşı tarihe kara sayfalar halinde geçmiş bulunan insanlığa yakışmayacak cinayetler işlemişlerdir.
Bu menfur cinayetlere karşı, Türk Mücahitleri ile Türk halkı en ilkel silahlarla direnmiş, şehit vermiş, fakat teslim olmamıştır. Bu durum karşısında Kıbrıslı Türklerin, yardımına sadece Anavatan Türkiye koşmuştur. 25 Aralık 1963 günü Türk Hava Kuvvetlerine ait savaş uçakları, Lefkoşe üzerinde ihtar uçuşu yapmışlardır. Bu uçuşlar, Makarios`u korkutmuş ve EOKA çeteleri ile Yunan askerlerine ateşkes emri verdirmiştir.
Türkler`in tek taraflı müdahale kararı alması, Yunanistan ve İngiltere`yi de tedbir almaya zorladı. Bu üç devlet adaya müşterek müdahale kararı aldı. Bu da Kıbrıs Cumhuriyeti`nin sonu oldu.
1967 Kıbrıs Buhranı :
Yunanistan`da 28 Mayıs 1967`de genel seçimlerin yapılması kararlaştırılmıştı. Yorgo Papandreu ile oğlu Andreas Papandreu liderliğindeki Merkez Birliği Partisi`nin seçimleri kazanma ihtimali fazla idi. Halbuki baba-oğul Papandreu`lar krala, orduya ve sağa karşı sert tavır almışlar ve Yunan iç politikasında gerginliğe sebep olmuşlardır. Yorgo Papandreu`nun bir yandan komünistlerle iş birliği yapmak istemesi, 21 Haziran 1967`de Albay Papadopulas liderliğinde askerlerin bir darbe yapmasına sebep oldu.
Darbe üzerine başbakanlığa eski Yargıtay Baş Savcısı Konstantin Kolias getirildi. Bu hükümetin amacı Enosis`i barışçı müzakerelerle sağlamaktı. Enosis`i sağlamak için Türkiye`ye karşı Batı Trakya Türklerini kullanmayı düşünüyorlardı. Çeşitli müzakerelerde bu kozu Türkiye`nin karşısına çıkardılarsa da bu Türk Hükümeti tarafından kabul görmedi. Bundan sonuç alamayacağını anlayan Yunan Cuntası gerginlikten kaçınmayı vadettiği halde şiddet eylemlerine başladılar. 1963-1964 buhranından sonra Kıbrıs`a dönen tedhişçi Grivas`ın teşkilatlandırdığı Rum Milli Muhafız Kuvvetleri , Türklerin toplu olarak bulunduğu Boğaziçi ve Geçitkale köylerine karşı harekete geçtiler. Amaçları Enosis`in en büyük engelini teşkil eden Türk varlığının kademeli olarak imha edilmesiydi. Bunun üzerine Türkiye adaya çıkarma yapmaya karar verdi. İskenderun`da bir çıkarma birliği hazırlığına başlandı. Türk Hükümeti çıkarma yapma niyetini Yunanistan ve İngiltere`ye bildirmişti. Türkiye bu çıkarmanın durdurulması için tedhişçi Grivas`ın adadan alınmasını ve Kıbrıs`a 1964`ten itibaren yığılmış bulunan 12.000 kişilik Yunan askerinin adadan çekilmesini istiyordu.
Türk jetlerinin Kıbrıs üzerinde uçuşlara başlamasıyla Türkiye`nin ciddiyeti Yunanlılar tarafından anlaşıldı. Türkiye`nin istekleri gerçekleştirilerek savaş havası dağıtılmaya çalışıldı. Bu Türkiye ile Yunanistan arasında varılan bir anlaşmadır.
Kıbrıslı Türkler bu olaylar sonucunda Kıbrıs Geçici Türk Yönetimini kurmuşlardır. Bu gelişme Türkiye`nin federal devlet tezi istikametinde atılmış bir adımdır. Bundan sonra 1974 yılına kadar görüşmeler devam etmiş Türk Yunan münasebetleri yumuşak bir havaya girmiştir.
1974 Kıbrıs Buhranı ve Kıbrıs Harekatı :
1968`de başlayan toplumlar arası görüşmeler ilerledikçe Türk Hükümeti, Federal Devlet politikasında değişiklikler yaptı. Bu yeni politikanın adı, bölge muhtariyeti esasına dayanan Üniter Devlet idi. Bu bir çeşit kanton sistemi idi. Kıbrıs`ta tek bir devlet olacak; fakat birkaç bölgede toplanmış olan Türkler, kendi bölgelerinin idarelerinde muhtariyete sahip olacaklar kendi işlerini kendileri göreceklerdi. Bölgenin iç işlerine Rumlar müdahale edemeyecekti.
Türkiye `de Ekim 1973 seçimlerinden sonra, Bülent Ecevit başkanlığında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi – Milli Selamet Partisi koalisyon hükümeti ise, fonksiyonel federatif sistem tezini benimsemiştir. Bu sistemde tek bir devlet içinde, görev ve yetkilerin iki toplum arasında paylaşılması söz konusudur.
Kıbrıs Rum toplumu içinde sürtüşmeler ve devlet başkanı Makarios`un da Atina ile arası açılmaya başladı. Toplumlararası görüşmelerin uzaması, ne olursa olsun Enosis`i gerçekleştirerek Yunan halkının desteğini kazanmak isteyen Yunan Cuntasını kızdırmıştı. Yunan hükümeti adanın Yunanistan`a ilhak zamanının geldiğine inanıyor, fakat Makarios`u da bu ilhak için engel olarak görüyordu. Bu sebeple Atina, adadaki Yunan subayları vasıtasıyla, Makarios aleyhine bir takım faaliyetlere girerek , onu iktidardan düşürmeye karar verdi. Sertlik taraftarı Kıbrıs Rumlarını Makarios`a karşı kışkırttı. 15 Temmuz 1974 günü eski EOKA tedhişçilerinden ve cinayetleri ile meşhur Nikos Sampson, Rum Milli Muhafız Teşkilatını da yanına alarak, yaptığı darbe ile Makarios`u düşürdü ve Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etti. Sampson darbesi ile Enosis, yani adanın fiilen Yunanistan `a ilhakından başka bir şey değildi. Hadise aynı zamanda Yunanistan `ın Kıbrıs `a açık bir müdahalesiydi. Bu gayri meşru idareye Avrupa ve Amerika`dan tepkiler geldi.
Türkiye Garanti antlaşması`na dayanarak , İngiltere ile beraber Kıbrıs`a mücadele etmeye karar verdi ve Başbakan Bülent Ecevit İngiltere Hükümeti ile temasa geçti. İngiltere müdahaleye yanaşmadı. Bunun üzerine Türkiye`nin tek başına müdahalesi söz konusu oldu. Türkiye`nin İngiltere`den ret cevabı alması üzerine Türkiye, 20 Temmuz 1974`de Kıbrıs`a çıkarma yaptı. 22 Temmuz da ateşkes yürürlüğe girdi. Türkiye adaya 40.000 kişilik bir kuvvet yığmaya ve 300 tank göndermeye muvaffak oldu. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Kıbrıs`ta anayasa düzeninin yeniden kurulması amacıyla 25 Temmuzda Cenevre`de toplandılar ve 30 Temmuzda Cenevre Deklârasyonunu yayınladılar. Bu deklarasyona göre :
1- 31 Temmuz 1974 günü Türkiye saati ile 24:00`de taraflar kontrolleri altında bulundukları alanları genişletmeyeceklerdir.
2- 30 Temmuz ateşkes çizgisinde, sadece BM kuvvetlerinin kontrolü altında olacak bir güvenlik bölgesi tesis edilecekti.
3- Kıbrıs Rum ve Yunan kuvvetlerinin kontrolü altında olan bütün Türk bölgelerinden bu kuvvetler çekilecek ve Türk bölgeleri BM kuvvetlerinin koruması altına girecektir.
4- Cumhurbaşkanı yardımcısı Rauf Denktaş, 1960 Anayasası gereğince, cumhurbaşkanı görevlerini yürütecektir. Fakat bu durum, Kıbrıs Geçici Türk Yönetiminin devamına engel olmayacaktır.
Kıbrıs`ta, anayasa düzeninin kurulması amacı ile yapılan toplantıların hiçbir sonuç vermemesi,
Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının , anayasa düzeni konusunda kesin bir tavır almaktan kaçınıp, işi oyalama yoluna götürmesi ve ayrıca Kıbrıs`ta da Türklere karşı saldırılarına devam edip , 30 Temmuz Deklarasyonu`na riayet etmemeleri üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri II. Kıbrıs Harekatına başlamıştır. II. Kıbrıs Barış Harekatı`nda TSK, Magosa – Lefkoşe – Lefke – Kokkina çizgisine ulaşarak adanın %38`ini ele geçirmişlerdir.
II. Kıbrıs Harekatı, birincisinin aksine, dünya kamuoyunda Türkiye`nin aleyhinde bir havanın doğmasına sebep olmuştur.
Kıbrıs Meselesinin Gelişmeleri :
13 Şubat 1975`de Kıbrıs Türk Federe Devleti`nin kuruluşu ile Kıbrıs Rumları, Türk Toplumu ile müzakerelere mecbur kalmıştır. 1975-1977 yıllarında Türk ve Rum temsilcileri bir araya gelseler de bir sonuç alınamamıştır. 1979`da alınan kararlar ile 1977`de Denktaş ile Makarios tarafından kabul edilen iki topluma dayalı federal cumhuriyet esası çerçevesinde görüşmeler yürütülecektir. 18 Ekim 1981`de Yunanistan`da yapılan genel seçimler sonunda sosyalist Pasok Partisi`nin iktidara gelmesi ve Papandreu`nun başkanlığı ile Türk- Yunan münasebetleri bir gerginlik içine girerken, Kıbrıs meselesi ve toplumlararası görüşmeler de bir isteksizlik ve yavaşlama içine girdi. Çünkü, Papandreu Türkiye`ye karşı bir düşmanlık kampanyasının bayrağını açarken, Kıbrıs meselesini toplumlararası görüşmelerin çerçevesinden çıkarılıp, milletlerarası platformlara götürme çabaları içine girdi.
Kıbrıs`ın Türkiye Açısından Önemi :
Türkiye Akdeniz`deki güvenliği için Kıbrıs`ı güvenlik noktası olarak görmektedir. Etrafında bu kadar düşmanı olan Türkiye`nin Kıbrıs gibi bir cepheyi kaybetmeye tahammülü yoktur. Ayrıca Kıbrıs`taki Türk halkı ile kültürel ve tarihsel bağı olması Kıbrıs`ı bırakmamamız için gerekli bir nedendir. Türkiye`nin dış politikada kendini kabul ettirmesinde Kıbrıs bir atlama taşı olarak kabul edilebilir. Türkiye`nin bu konudaki başarısı gelecekteki siyasi hayatını etkileyeceği muhtemeldir.






 
Üst