Iz Pesinde(Bordo Bereli Operasyon Hikayesi)

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
[FONT=Times New Roman, Times, serif]"İz sürmek savaşçının en önemli yeteneklerinden biridir. Başarılı bir savaşçı iz sürerek avını adım adım izler. Tüm bunları yaparken kendiside geride iz bırakmaz. Düşmanın sayısı, donanımı ve psikolojisini çözerek onu vurmak için en uygun anı kollar."

Savaşçı takımımız araziye çıkmadan önce yemeğine dikkat eder. Araziye çıkmadan önceki son bir hafta duşda sabun kullanmaz, sadece suyla temizlenir.. Uzun süre arazide kalan kişilerin duyu organlarının keskinleştiğini bilir. Bu kişilerde koku duyusu hat safhaya çıkar. O nedenle savaşçımız sabun kokusunun düşman tarafından alınmaması için, son bir hafta sabun kullanmadan sadece duş almıştır. Yemeklerine her öğün çok az sarımsak katar. Yemeklerine kattığı az sarımsaklar üzerinde koku bırakmayacağı gibi, geceleri haşeratı ondan uzak tutacaktır. Bu doğal yöntem haşerelere karşı kimyasallardan daha etkilidir. Malzemesini kontrol eder, kamuflaj boyalarını sürer. Artık göreve hazırdır. Takvime bakarak görev süresi boyunca gün doğumunun ve batışının zamanını, geceleri ayın durumunu kontrol eder.

Gündüzleri sık bitki örtülerinin arasında ilerleyerek düşmanın gözünden sakınır. Dolunayın olmadığı gecelerdeyse bitki örtülerinin arasında ilerlemez. Adımlarının bitki örtüsü içinde ses çıkaracağını ve düşmanın bunu duyacağını bildiğinden, açık araziden ilerler. Dolunaylı gecelerde uygun bir yer seçerek, sabırla bekler ve dinlenir. Ay bir tepenin ardında battığında tekrar harekete geçer.

Dinlenme molalarını özenle seçilmiş yerlerde yapar. Dinlendiği ve gözetleme yaptığı yerler, düşman tarafından tarif edilemez olmalıdır. Etrafı izlerken aynı zamanda izlendiğini bilir. Kendisini izleyenler birbirine onun yerini tarif edemesin diye, işaret etmesi daha kolay kaya, ağaç vb objelerden uzaktadır. Tüm bunları yaparken güneş ve ay ışığıyla parlayabilecek objeleriyle (bıçak, dürbün, ayna, gözlük vb) oynamaz ve bunları açıkta bırakmaz

İlerlerken saniyenin 1/2 sinde yolun ilerisine, 1/2 sinde yere ve etrafına bakar. Böylece düşmana karşı uyanık olduğu gibi, onun bıraktığı izleri bulmaya çalışır. Derken ıslak toprak üzerinde bir ayak izi görür. Hemen ize doğru özenle diz çöker. İzi incelemeye başlar. İzin içinde su birikintisi ve yapraklar vardır. En son yağmur ne zaman yağdı diye düşünür. Yağmur gece yağmıştır. Ancak izlerdeki ayakkabı diş izlerinin net olduğunu fark eder. Bu durumda yağmurun ayakkabının diş izlerini yontmuş olması gerektiğini düşünür. O halde düşman yağmurdan sonra bu bölgeden geçmiş olmalıdır. Çamurdaki izi kendi bot boyu ile karşılaştırarak düşmanın ayak boyunu ölçer. Düşman 42 numara bot giymektedir. Botun topuk ve burun noktasındaki izlerinin net olmadığını görür. Düz gelen taban, buralarda kavis yapmaktadır. Bunun nedenini, botun uzun zamandır kullanımından kaynaklanan aşınmaya bağlar. O halde düşman tecrübeli bir askerdir. Bölgeye yeni sevk edilmiş bir acemi değildir.

Ayak iz çukurunun içindeki suda bir yaprak yüzmektedir. Yaprağı özenle sudan alır. Tepenin üzerindeki ağaçlardan kopup geldiğini anlar. Kendisine hemen şu soruyu sorar. Düşman bu yaprak buradayken mi bu noktadan geçti ? Yoksa düşman geçtikden sonra mı bu yaprak buraya geldi ? Eğer düşman buradan geçerken yaprak burada olsaydı, ayakkabının altında ezilerek bir kısmının çamurdaki ize gömülmesi gerekirdi. Oysa yaprak suda yüzüyordu. O halde yaprak iz oluştuktan sonra buraya geldi kanaatine varır. Peki yağmur tam olarak ne zaman yağmıştı. Gece saat 04:00-06:00 arası. Şuanda saat kaç ? öğlen 11:00. Bu zaman diliminde bu yaprağı buraya taşıyacak kadar hiç rüzgar esti mi ? Sabah 09:00’da. O halde düşman 06:00-09:00 arası bu bölgedeydi. Savaşçımız heyecanlanmıştır çünkü avına yaklaşmaktadır.

Başka bir iz bulmak için ilerler. Kuru bir noktada bir ize daha rastlar. Hemen diz çöker. Bu iz 44 numara bir bota aittir ancak olması gerekenden daha uzundur. Ayakkabının diş izleri toprakta belli belirsizdir. Düşmanın burada ayağını sürüdüğü kanaatine varır. Zaten ayağını sürükleyen düşman, yerdeki birçok çakılı yerinden sökerek sağa sola fırlatmıştır. İki ayak izi arasındaki mesafeyi ölçerek düşmanın adımlarının 70 cm den kısa olduğunu görür. Düşmanın ayaklarını sürümesinden ve adımlarını kısa atmasından yola çıkarak, hedefinin oldukça yorgun düştüğünü anlamıştır. Demek ki düşman tüm gece yağmur altında yürümüştür. Bu durumda düşmanın bu arazi koşullarında bu kondisyonla saatte 2,5 km den daha hızlı hareket edemediğini anlar. Düşman gece 06:00 da buradan geçmişse en fazla 12km, yok eğer sabah 09:00 da buradan geçmişse 5 km uzakta olmalıdır. O halde düşman yakındadır. Her an çıkabilecek bir çatışmaya hazır olmak için silahının emniyetini açar.

Düşman yoruldukça bıraktığı izlere karşı daha özensiz davranmaya başlamıştır. Artık takip kolaylaşmıştır. Bir süre daha izlerin peşinde ilerleyerek, sık bitki örtüsüyle kaplı bir alana ulaşır. İzler bu bölgede daha belirgindir. Düşman otları ezerek, küçük dal parçalarını kırarak ilerlemektedir. Özellikle düşmanın ilerleme istikametinde, sol tarafta, bel hizasındaki dal parçalarının kırıldığını görür. Bu durumda düşman silahını omzunda değil, elinde otomatiğe alarak taşımaktadır diye düşünür. Silah bel hizasında iki elle taşındığına göre, düşman bu noktada pusuya düşmekten korkmakta ve tedirgin ilerlemektedir. Her 20 m de bir, yerdeki izlerde ayakların yan yana geldiğini görür. Düşman kırılan dallar ses çıkarmasın diye durarak, etrafı pusuya karşı dinlemektedir. Düşmanın yersiz olarak tedirgin olup yavaşlaması, avcımızı avına yaklaştırmakta, aralarındaki mesafe kapanmaktadır. Kısa süre sonra avcımız düşmanın ilk mola noktasına ulaşır. Düşman pusu kurulmadığından emin olunca, bitki örtüsü içinde mola vermiştir. Bunu avcımız geniş alana yayılmış izlerden anlar. Avcı bastığı yere özen göstererek her ipucunu inceler. Güneşten kısmen mahrum bu bölge, gece yağan yağmur nedeniyle hayla ıslaktır ve izler nettir. Özensiz olarak yere bırakılan silah ve mühimmat yerde belirgin izler bırakmıştır. Yerdeki kopça, dipçik ve şarjör izlerinden silah cinslerini tahmin eder. Yayılan alanı göz önüne alarak, kaba bir hesapla düşmanın sayısını, kullandığı silahları ve savaş kapasitesini hemen bulur. Özensizce gömülmeye çalışılan izmaritleri yerlerinden çıkarır. Kimi sigaralar bitmeden söndürülmüştür. Bu durumda düşman kısa bir mola vermiş olmalıdır ki, sigaraların bitmesine zaman kalmamıştır. O halde düşman acele etmektedir. Çim üzerinde kimi yerde ağır kasa izleri görür. Bu noktaya yaklaşarak kasa boyunu ve çime gömülme derinliğini ölçer. Kasanın ağırlığını yaklaşık olarak tahmin eder. Eğilerek çimi koklar, mühimmatın yağ ve nitrit kokusunu alır. Bu kasalarda mayınların taşındığını anlar.

Saat 14:00 olmuştur, ancak henüz düşmanla teması sağlayamamıştır. Bitki örtüsüyle kaplı alandan çıkarak, izlerin peşinde bir tepeye doğru tırmanmaya başlar. Tepenin zirvesine gelmeden yanal ilerler. Zirveyi yandan dolaşarak diğer tarafa geçer. Böylece düşman için gök yüzüne siluyet vermemeye uğraşır. Tepenin diğer yüzünde bir çalının dibine çöker. Dürbün camlarının parlamaması için önce güneşin konumuna bakar. Aşağıdaki vadiyi izler. Vadi kimi yerde bitki örtüsüyle kaplıyken ilerledikçe yerini ağaçlara terk etmektedir. Vadinin ötesinde tepeler ard arda sıralanmaktadır. Bir yabani domuzun vadi tabanındaki ağaçlık bölgeden çıkarak soluksuz koştuğunu görür. Dürbününü o noktaya çevirir. Düşman ağaçların içinde ilerlemekte olmalı ki, domuz ürkütmektedir diye düşünür. İlk görsel temas kısmen de olsa sağlanmıştır. Arazide bulunduğu pozisyonu ve düşmanın konumunu üssüne bildirir. Haritasını açarak bölgeyi tekrar gözden geçirir. Düşmanın hareket ettiği istikameti inceleyerek, nereye ulaşmak istediğini anlamaya çalışır. Düşman sınıra doğru ilerlemektedir.

Sınır çizgisini bu noktalarda kontrol altında tutan askeri birliklerin konumuna bakar. İki karakol arasındaki kör bir nokta dikkatini çeker. Bu kör nokta askeri birlikler tarafından kontrol edilemediği gibi, mayınlı olduğuna dair bir işaret de yoktur. Düşmanın neden hızlı hareket ettiğini ve ne yapmaya çalıştığını anlamıştır. Düşman bu gece sınırdan çıkarak daha güvenli bir bölgeye çekilecektir. Düşmanın kör noktaya ulaşması için, bölgeyi kontrol eden karakolların arasından dolaşması ve yolu uzatması gerekmektedir. Bu durumda eğer hızlı davranabilirse, gece olmadan düşmandan önce kör noktaya ulaşabileceğini fark eder. Düşmanı hiç ummadığı bir sürpriz beklemektedir...

Devami Yarin..


DÜŞMANIN PEŞİNDE …

Telsizin parazitli cızırtısı bi bip ederek, derinden gelen sesle bozuldu.
-Kuzeyyıldızı’ndan Gökay’a….. Kuzeyyıldızı’ndan Gökay’a
Bulvar gazetesi okumakta olan onbaşı telaşla koşup mandala bastı.
-Kuzeyyıldızı ! papaz, papaz, papaz…telsizdeki derin ses cevapladı…
-Zangoç !
Onbaşı telaşla yan odaya koştu. Harekat şubenin açık kapısından dalarak;
-Binbaşım, Ahmet üsteğmenim telsizde…
Odada Karargah bölüğünden bir yüzbaşıda vardı. Hemen satranç tahtasının başından fırladılar. Binbaşı yan odaya geçerken, kapıda hazır bekleyen posta ere çağır işareti yaptı. Emri alan asker, elinde oynadığı bereyi kafasına geçirip, merdivenlerden aşağı koştu. Binbaşı telsiz mandalını alarak,
-Gökay dinlemede…
-Kuzeyyıldızı 256-15’de…
Binbaşı karşı masanın üzerindeki haritayı göstererek eliyle getir dedi. Onbaşı telaşla 256 numaralı haritayı aldı. Binbaşı haritaya şöyle bir göz attı…
-Gökay dinlemede…
-Kuzeyyıldızı 256-15’de…Konvay hareket halinde, 19 istikametinde…tekrar ediyorum
Konvoy 19 istikametinde.
- Kuzeyyıldızı ! Konvoy’un yükünü bildir tamam…
-Konvoy’un yükü 12 pafta artı 27, tekrar ediyorum 12 pafta artı 27…
- Kuzeyyıldızı ! ihtiva ? ihtiva ? ihtiva ?
-Un, şeker, çay, mercimek…tekrar ediyorum. Un, şeker, çay, mercimek
- Kuzeyyıldızı ! dinlemede kal,…
-Anlaşıldı Gökay. Kuzeyyıldızı dinlemede.
Binbaşı Kuzeyyıldızı’ndan gelen sözcükleri kurşun kalemle önündeki masa takvimine yazıyordu. Önündeki haritadan 12 paftanın boylamına baktı 43. Bu sayının yanına 27 ekledi ve yanındakilere dönerek,
-70 kişilik bir gurup
Posta erinin koşar adım çağırdığı Astsubay..
-Komutanım savaş kapasitesi ?
Binbaşı notlarına tekrar bakarak…un (piyade tüfeği), şeker (ağır makineli), çay (roket atar) ve mercimek (mayın). Astsubay telaşla haritayı masaya yayarak incelemeye başladı.
-Sınıra çok yakınlar. İki karakolun arasından dolaşıyorlar. Birisine 3 diğerine 5 km
mesafeden geçiyorlar. Hazırlanıp etraflarını sarmak için çok geç. Kendi mayınlarımızın
etrafından dolaşmamız gerekecek.
Binbaşı’da haritaya eğilerek bir süre baktı. Ardından hiddetle masayı tokatlayıp;
-Yakalayamayız, geçip gidecekler.
Odada tam bir sessizlik hüküm sürüyordu herkes suskundu. Binbaşı Atalay bir süre odada turladıktan sonra, telsizi eline aldı.
-Küzeyyıldızı !
-Küzeyyıldızı dinlemede…
-Gökay konuşuyor… sevkiyat iptal, tekrar ediyorum sevkiyat iptal.
-Kuzeyyıldızı mevcutla sevkiyat yapabilir. Tekrar ediyorum mevcutla sevkiyat yapabilir.
Binbaşı hayretle karargah bölük komutanına döndü.
-Bu çocuğun yanında kaç kişi var ?
-2 personel eksiğiyle, sadece keşif takımı komutanım.
-Bu çocuk o halde ne diyor ? Keşif takımıyla guruba yetişip, kendini öldürtmek mi istiyor ? Harekat Astsubay’ına dönerek…
-Ne diyorsun ?
Harekat Astsubay’ı tekrar haritaya eğildi.
-İmkansız komutanım…çare yok gitmelerine izin vereceğiz. Bu şartlarda gurubun önüne
geçemeyiz.

-Küzeyyıldızı !
-Küzeyyıldızı dinlemede…
-Gökay konuşuyor… sevkiyat için şartlar olumsuz. Tekrar ediyorum olumsuz…
- Kuzeyyıldızı konvoya 256-26’da yükleme yapabilir. 256-26’da yükleme yapabilir.
Binbaşı telsizdeki konuşmasını keserek, arkasındakilere döndü.
-Adama bak ! şimdide Kuzey Irak’a geçmek istiyor. Bizimde başımızı yakacak.
-Küzeyyıldızı !
-Küzeyyıldızı dinlemede…
-Bu bir emirdir ! sevkiyat iptal.
Telsiz bir süre için sustu. Kuzeyyıldızı son mesaja cevap vermemişti. Binbaşı tekrar mandala basarak gür bir sesle bağırdı.
-Gökay teyit bekliyor…Tekrar ediyorum, teyit bekliyor
Telsiz cızırdamaya devam ediyor, ancak beklenen cevap gelmiyordu. Odaya tekrar sessizlik çöktü.


Devamı.....

Binbaşı Atalay pencerenin önüne giderek heykel gibi durdu. Gözleri sinirden çakmak çakmaktı. Hışımla ardına dönerek.
-General Tugay’da mı ?
Telsizci saatine baktıktan sonra…
-Telsizden Sütlük Kışlasına anons geçildi. Çıkışını yapmıştır komutanım.
-O halde çıkıp çıkmadığını odamdan telefon açarak teyit ettir. Sende dışarıda bekle ve emrim
olmadan kimseyi içeriye alma.
Askerler hızla dışarı çıktı. Yüzbaşı Kemal ve Astsubay Özkan olacakları sezer gibiydi.
-Beyler bu gece o 70 ********in kellesine karşılık apoletimi ortaya koyuyorum. Emir komuta
ve sorumluluğu tek başıma üstleniyorum. Ancak isteyen yinede gece mesaisine kalmayabilir.
Yüzbaşı Kemal ve Astsubay Özkan gür bir sesle haykırdı.
-Emrinizdeyiz komutanım.
-Posta ! nerdesin ? Posta !
-Emret komutanım…
-Bu telsizci hangi cehennemde ? Bağırtıyı duyan telsizci odaya daldı.
-Tugay komutanımız Sütlük Kışlasına ulaşmış. Şoför oradan evine bırakacakmış.
-Güzel, şimdi koridorun çelik kapısını kapatın. Bu katta canlı gezen hiç bir şey istemiyorum
ona göre. Koridorda dolaşan aylak asker görürsem tezkerelerinizi yuttururum. Şimdi
ikinizde koridor kapısının dışına nöbete.
Askerler kapıyı çekerek süratle çıktılar. Binbaşı telsizi tekrar eline aldı…
-Küzeyyıldızı !
-Küzeyyıldızı dinlemede
-Gökay konuşuyor, sevkiyata başlayabilirsin. Operasyon Tırpan !
-Anlaşıldı Gökay, sevkiyat başlıyor. Operasyon Tırpan !
Keşif takımı aldığı emirle hızla toparlanarak güney yönünde harekete geçti.
-Pekala beyler Tırpan Operasyonu başlıyor. Bölgeye ait 1/25 ve 1/12’leri getirin. Bu çocuğa bu odadan verebileceğimiz tüm desteği verelim.
Kısa sürede odanın duvarları haritalarla donatıldı.
-Yüzbaşı, çocukları mayınlı bölgeden sen geçirttireceksin….Duvar saatini göstererek… Acele etsen iyi olur.
Binbaşı güneş batmadan askerlerin mayın tarlasını geçmeleri gerektiğini ima ediyordu. Yüzbaşı harita başında mayın tarlasını güvenle geçmenin çaresini düşünürken. Binbaşı Atalay ve Astsubay Özkan ellerinde minkaleyle (askeri cetvel) Tırpan’ı planlıyorlardı. Harita üzerindeki izohipsler yardımıyla düşmanın geçeceği hatta en iyi ateş tanzim edilebilecek noktaları, ateş alan yerleri, gözetleme noktalarını ve kör noktaları tespit ettiler. Astsubay Özkan en iyi pusu noktasının tespiti için bu hesaplamaları sil baştan hesap makinesi yardımıyla tekrar yapıyordu. Binbaşı bir noktaya kısık gözlerle baktıktan sonra üzerine parmağını bastı.
-Diğerlerini boş ver, burayı hesapla. En uygun yer burası.



Devamı Yarın..

Mayın tarlasını Karargah desteğiyle güvenle geçen keşif takımı, Kuzey Irak topraklarında 3 km ilerleyerek, Dicle nehri kolunun, sarp yamaçlarla kucaklaştığı kritik noktaya ulaştı. Keşif takımında Ütğm.Ahmet dışında biri Astsubayçavuş ve aslen emniyet takımı kadrosunda olan, ancak keşif takımıyla arazi oryantasyonuna çıkan birde Asteğmen vardı. Asteğmen ilk arazi görevinde kendisini gerçek bir operasyonun içinde bulmuştu. Heyecandan titriyor ancak askerler sezmesin diye metin görünmeye çalışıyordu. Bu cehennemden kurtulmak için Ütğm.Ahmet’e güveniyor, verilen her emre düşünmeden teslimiyet içinde uyuyordu. Verilen komutla keşif takımı toparlandı.

-Üzerinde cep telefonu taşıyanlar bir adım öne çıksın.
Kimse yerinden kıpırdamadı.
-Asteğmenim, Astsubayım bu emir sizi de kapsıyor.
Rütbeli personel bir adım öne çıktı ve telefonlarını teslim etti.
-Çavuşlar ! askerleri çoraplarına kadar arayın. Çavuşlar hızla askerleri aramaya koyuldu. Üç telefonda askerlerin üzerinden çıkmıştı.
-Herkes ellerini öne doğru uzatsın ? Keşif takımının tamamı bu emre mana veremese de ellerini uzattı. Ütğm.Ahmet askerlerin arasında dolaşarak kollarındaki saatleri inceledi.
-Çavuş ! kimin kolunda pilli saat varsa al getir.
Çavuş elinde telefonlar ve saatlerle üsteğmenin önünde dikildi. Üsteğmen ilerideki bir kayayı göstererek;
-Bunların hepsini şu kayanın dibinde parçala ve iz bırakmadan dereye at. Çavuş hızla uzaklaştı. Yapılan uygulamaya anlam veremeyen Asteğmen atıldı.
-Komutanım telefonum yeniydi…
-Pusuyu riske mi atmak istiyorsun ? Gecenin karanlığında ötecek tek bip ! sesi yok olmamıza sebep olabilir. Onbaşı ! herkes silahlarının kayışlarını söksün. Gece boyunca tıkırdayan tek kopça duyulmayacak
Aldığı sert yanıtla asteğmen sustu…
-Şimdi asker içinde evli ve çocuklular iki adım, evliler ve evin tek çocuğu olanlar bir adım öne çıksın. Altı asker öne çıktı.
-Onbaşı senin çocuğun var mı ?
-Evet komutanım
-Sen gözcü olacaksın…diğerleri Yakup asteğmenin yanına geçsin, arkamızda emniyet timi olarak görev yapacaklar. Ali Astsubayım sizde geriye kalan askeri iki eşit takıma bölüp istediğiniz takımı alın.
Komutanın emirleri yerine getirilip paylaşım yapıldıktan sonra ikinci emir geldi.

-Asker ! çevre emniyeti al. Rütbeli personel yanıma…
Üsteğmen rütbeli personelle pusu hattını dolaşmaya ve yapılacak operasyonun ayrıntılarını anlatmaya başladı.

-Düşman buraya ulaştığında sınırdan 3 km uzaklaşmış olacak. Daha güvenli bir bölgede olduklarını düşündükleri için, birbirlerine daha yakın ve ihtiyatsız olacaklarını tahmin ediyorum. Muhtemel iki yada üç ana guruba bölünerek bu hatta girecekler. En önde ilerleyen tim’e ateş edilmeyecek. Hattı geçmelerine müsaade edeceğiz. Asıl amacımız ortadaki ve sondaki gurubu boğmak. Sayısal olarak en kalabalık gurup bunlar olacak. Çatışma tam bu noktada, ortadaki guruba ilk atışımla başlayacak. Astsubayım arkadaki gurubu senin takımın alacak. Çatışmanın şokuyla düşman sığınacak tek nokta olan dere yatağına koşacak. O noktalara anti personel mühimmat yerleştireceğiz. Burada alacakları zaiyatla, patikanın daha güvenli olan bize bakan kısmına sıçrama yapmak için tekrar patikaya dönmek zorunda kalacaklar. Çatışmada ana darbenin bu bocalanma esnasında yapılması gerekiyor. Bu hamleden mümkün olduğunca sağ kurtulan olmamalı. Patika ve yamaç arasına sığınmayı başaranların üzerine el bombası atacağız. Ardından iki koldan emrimle patikaya inip sağ kalanları temizleyeceğiz. Sayısı az birinci düşman gurubuysa şu ilerideki noktadan manevra yaparak arkamıza geçmeye çalışacak. O tırmanma hattının sonundaki düzlüğü de anti-personelle destekleyeceğiz. Sağ kurtulanları Asteğmenim sen ve emrindeki beş kişinin muhakkak durdurması gerekiyor. Şu arkadaki hatta benim takımım yerleşecek. Benim ilerimdeki hattıysa Astsubayım sizin takım alacak. Patikayı 180 m uzunluğunda bir hilal gibi kuşaklayacağız. Oluşan hatta nazaran daha alçakta kalan hilal uçlarında MG-3’ler konuşlanacak. MG-3’lerin mümkün olduğunca yalayıcı atışlar yapmasını istiyorum. MG-3’ler gurubun önünde gidenlerin göğüs hizasından atış yapmalı ki ıskalayan mermiler geridekilerin bel ve ayaklarını tırpanlasın…

Rütbeli personel tekrar askerin arasına döndü. Plan tüm ayrıntıları ile askere anlatıldı.
-Sorusu olan ?
Askerler korkuyla karışık heyecandan adeta düşünemiyordu. Herkese suskunluk hakimdi. Asteğmen heyecandan terleyen avuç içlerini usulca üzerine sildi.
-Pekala sanırım her şey anlaşıldı. Aranızda öksüren veya horlayan var mı ?
Sinir sistemi bozulan askerler bu anlamsız suale güldü.
-Tekrar ediyorum, aranızda öksüren veya horlayan var mı ? Öksüren veya horlayan korkmadan öne çıksın.
İki asker çıkmakla çıkmamak arasındaki tereddütle, öne doğru çekingen bir adım attı.
-Öksüren Asteğmenin emrinde gerideki emniyet timine katılsın. Astsubayım bu horlayanda sana en yakın yerde dursun. Ve gece boyunca asla uyumasına müsaade etme…. Telsizci !
Muhabere eri hızla koşarak geldi.
-Emret komutanım…
-Arkanı dön…er arkasını döndü. Üsteğmen telsizi kendi elleriyle devre dışı bıraktı.
-Şuandan itibaren Tırpan Operasyonu başlamıştır. Gece boyunca mevzilerinizi dolaşıp sırtlarınıza dokunacağım. Asla sözlü yanıt vermeyeceksiniz, sadece ellerime dokunarak anlaşacağız. Emirlerimin tek harfine uymayanın, uyuklayıp kalanın oracıkta gırtlağını keserim…Hepinizin korktuğunu biliyorum. Bu gece yaşamınızın en kötü kabusuyla yüzleşeceksiniz. Emirlerime harfiyen uyduğunuz taktirde, sizi sabahın aydınlığına kavuşturacağıma ant içerim....Herkes mevzilerine !


Son Bölüm Yarın.....

BÖLÜM “FİNAL”

Askerler son kez güneşin batışını izledi. Karanlık siyah bir örtü gibi her yeri kaplarken, korkuyu da bu insanların yüreklerine sokmaya çalışıyordu. Herkes büyük bir suskunluk içinde kendi iç dünyasına çekildi. Kimi çatışmadan sadece kendinin sağ kurtulduğunu düşünerek, “peki ama nasıl geri döneceğim ?” derken. Kimiyse içinden dualar okumaya çalışıyor, duanın ortasında zihni dağılıyor, aynı duayı tekrar baştan okumaya çalışıyordu. Kimi yedi metre ötesindeki arkadaşının debelenişini işiterek varlığından cesaret alıyordu. Ahmet üsteğmen gece boyunca mevzileri gezip askerlerin omzuna dokundu. Bu dokunuşlar askerleri içine düştükleri karanlık boşluktan çekip aldı.

Genç komutan gece görüş dürbününe bakmaktan yorulmuştu. Optik cihazla pür dikkat gözcü onbaşıyı izliyordu. O anda onbaşının arkasına dönerek oturduğunu gördü. Onbaşı dürbüne doğru avucunu göstererek dört parmağını sıktı. Düşman görünmüştü. Ardından serçe parmağını gösterip sonra iki parmağıyla zafer işareti verdi. Düşman üsteğmenin beklediği gibi bir öncü ardında iki ana gurup olarak yaklaşıyordu. Onbaşı son olarak sağ kolunu ileri geri yaparak, acele pusu mevzi mesajını iletip, tam siper yattı.Üsteğmen Ahmet pusu hattı boyunca son ikazlarını yaparak mevzisine ulaştı. Askerler son kez yerlerinde kıpırdanarak en rahat pozisyonu aldılar. Çatal ayaklar son kez sabitlendi. Emniyetler açıldı.

Vadinin içinde çıt çıkmıyordu. Duyulan tek ses aşağıda akan suyun hışırtısıydı.
Düşmanın 10-15 kişiden oluşan öncüsü vadiye girdi. Bir iki metre arayla silah omuzda ve oldukça yorgun yürüyorlardı. Guruptakilerden birinin konuşması belli belirsiz yukarıdakiler tarafından duyuluyordu. Liderin işaretiyle gurup bir anda durdu. Omuzdaki silahlar hızla ellere alındı. Ayak seslerinin yerini kaleşnikofların üst kapak ve kundağının çıkarttığı ses almıştı. Emniyetler açılmış, parmaklar tetikteydi. Kısık gözlerle vadinin üzerindeki yamacı taradılar. Düşmanın vahşi kanlı gözleri karanlıkta bir şeyler görme umudu içindeydi. Pusudakilerin hızlanan nefes alışlarıyla nişanları bozuldu. Nafile yere nişan düzeltmek için kendilerini sıktıkça, nişan almak daha da güçleşti. Soluklar tutulmuş, kulaklar ilk iğnenin gaz pistonunun darbesiyle mermiye çarpmasını bekliyordu. Düşman önden gelen komutla tekrar silah omza aldı. Pusudakiler derin bir ohh çekti…Birinci gurup böylece gözden kayboldu.

Sessizlik her yeri örtmeye çalışıyordu ki, yaklaşan uğultu buna izin vermedi. Uğultu giderek arttı, ardından yerini seçilebilir seslere bıraktı. Bu sesler daha kalabalık ikinci guruba aitti. Öncü gurubun verdiği güvenle daha cüretkar yürüyorlardı. Düşman nihayet vadiye girdi. Ay’ın suya düşürdüğü ışık parlayarak patikayı aydınlatıyordu. Korku ve heyecan fırtınası tüm vadiyi kapladı. Azrail artık vadinin üzerindeydi. MG-3’lerin kurtarma manivelası saldırmaya hazır Engerek gibi gerilmişti. G-3 tetikleri kendisini düşürecek parmağı bekliyordu. Nihayet son gurupta pusu hattının içine girdi.

Gecenin sessizliğini Ütğm.Ahmet’in M-16’sından çıkan izli mermi bozdu. Mermi havada yanarak 1.000m/sn hızla önde ilerleyen düşmanın göğsünden girip sırtından çıktı. Düşman beklemediği bu saldırı karşısında önce dondu. Bir anda vadinin içini korkunç bir cayırtı aldı. Mermiler gurubun üstüne yağmur gibi yağıyor, bomba atarlar gürültüyle patlayarak düşmanın ortasına düşüyordu. Düşman ilk şoku atlatarak dere yatağına koştu. Kendisini can havliyle yatağa atanlar. Anti-personellerin fünyesiyle temas edince, ana imla hakları korkunç bir gürültüyle patladı. Patlamanın şiddetiyle parçalanan vücutlar dereye savruldu. Arkadan gelenler deredeki bu patlamaları görünce, geri dönerek yamaca yöneldi. MG-3’ler geri dönenlerin üzerine aralıksız kurşun yağdırdı. Patlamalarla vadinin içinde flaşlar çakıyor, tüm yamaç parlamalarla aydınlanıyordu. MG-3’ün amansız mermisini yiyenler yamaca ulaşamadan patikaya yığılıp kalıyordu. Çatal kazık üzerinde yelpaze gibi çalışan MG-3 sürünmeye çalışanların tekrar üzerinden geçerek, bebek katillerini Azrail’e teslim etti. G-3 mermileri yağmur gibi farklı noktalara düşerek düşmanı kırıyor, Ahmet üsteğmenin izli mermisiyle tekrar belli bir noktada yoğunlaşıyordu. Tüm bu boğuşmada düşman sadece sağa sola birkaç şarjör boşaltabilmişti. Yirmi beş kişi yamacın dibine kendini sağ salim atabildi. Patlama sesleri kesilip yerini hızla değiştirilen şarjörlerin çıkırtısına bıraktı. Patikayı döven MG-3’ün darbe sesleri de durdu. Düşman kurdu gören köpek gibi kuyruğunu sıkıştırmış, yamacın dibindeki bir avuç taşın altına sığınmıştı. Çatışma seslerini duyan birinci gurup hızla geri dönüp, yamaçtan yukarı tırmanmaya çalışmış. Ancak ilk patlayan anti-personelle geri çekilerek, hiç çatışmadan arkadaşlarını terk etmişti. Düşman yamacın dibinde sıkışıp kalmış kıpırdayamıyordu. Sağa sola ateş ederek sıçrama yapmak isteyenler, yoğun ateş altında hemen boğularak can veriyordu. Üsteğmen ilk savunma el bombasını aşağı attı. Bunu diğer mangalar izledi. Vadinin içinde yine korkunç patlamalar oluştu. Patlamaların şiddetiyle yer titredi. İnfilaklarla zemin aydınlandıkça, ateş tekrar başladı. Düşman ateşe tahta dipçikli kalesnikofların roketiyle karşılık verdi. Mevzilerin önünde patlayan roketler birkaç askeri yüzünden ağır yaraladı. Keşif takımından iki manga iki koldan manevra yaparak patikaya indi. Patikanın üzeri yaralı ve cesetle dolmuştu. Askerler karanlığın içinde kıpırdayan her şeyi tereddütsüz vurdu. Her şeyin bittiğini anlayan 7-8 kişi teslim çağrısı yaparak, saklandığı yerden ayağa kalktı.. Aşağı inen manganın namluları 15 m’den bu kişilere dönüktü. Üsteğmen eli tetikte üç askerle esirlere yaklaşıp, otoriter bir sesle emretti.

-Eller havaya !...eller havaya !... diz çök !.... diz çök !

Düşman tereddütsüz diz çöküp ellerini havaya kaldırdı. Üsteğmen ve askerler esirlere yaklaştıkça yerlere saçılmış silahları ayaklarıyla uzağa itti. Sağ yakalananlar ölüm korkusuyla yalvarmaya başladı. Askerler yakın emniyet alırken, üsteğmen sırayla esirleri aradı. Yedi esiri aradıktan sonra sonuncunun yanına geldi. Diz çökmüş esirin elleri yarım havadaydı. Üsteğmen arkasına geçip bağırdı.

-Ellerini güzel kaldır !.... ellerini güzel kaldır !...dizleri aç…dizleri aç...şimdi sağ bileğini sol ayağının üzerine koy.

Üsteğmen sol ayağını düşmanın katladığı sağ ayak bileğine koydu. Sol dizini de esirin sırtına dayadı. Sağ eliyle silahını tutarken, sol eliyle arama yapıyordu. Arama tekniğinden bihaber düşman, durumu fırsat bilerek üsteğmenin silahını almak için hamle yaptı. Üsteğmen hafifçe dizini ileri iterek düşmanı bu hamleden kolayca mahrum etti. Aynı anda sol ayağını aşağı basınca düşmanın ayak bileği hemen kırıldı…

Keşif takımı hızla toparlandı. Üç yaralısını ve sekiz esirini de alarak, kuzey yönünde harekete geçti. Tırpan Operasyonu başarıyla tamamlanmıştı.

CoolMan


Genelkurmay Başkanlığı, Şırnak’ın İncebel Dağları Bölgesi’ndeki operasyonda aralarında üst düzey bir sorumlunun da bulunduğu toplam 22 teröristin etkisiz hale getirildiğini bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, 11 Temmuz’da Şırnak’ın İncebel Dağları bölgesinde eylem hazırlığı içerisinde olan bir grup terör örgütü mensubu tespit edildiği ve söz konusu teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için anılan bölgede operasyon başlatıldığı hatırlatıldı.

Operasyon bölgesindeki hedeflerin öncelikle Hava Kuvvetleri, daha sonra topçu ve silahlı helikopterler ile ateş altına alındığı belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“11-14 Temmuz 2008 tarihleri arasında devam eden operasyon sonucunda, aralarında üst düzey bir sorumlunun da bulunduğu toplam 22 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Ayrıca, güvenlik güçleri tarafından anılan terörist grubun üs bölgesine girilerek barınma yerleri tahrip edilmiş ve teröristlere ait önemli miktarda silah, mühimmat ve yaşam malzemesi ele geçirilmiştir. Bölgedeki görevlerini tamamlayan birliklerimiz üs bölgelerine dönmüşlerdir. Güvenlik güçlerimiz tarafından terör örgütünün etkisiz hale getirilmesi faaliyetlerine devam edilmektedir.”



İntikam Biz de Gecikmez..

Türk'e Kefen Biçen Herkese Sıra Gelecek..

Kahraman Çerilerimize Tanrı Güç Versin,Sağ olsunlar.
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
ALLAH tüm MEHMETÇİGİMİZİ ve YİGİTLERİMİZİ korusun ve muhafaza eylesin .her operasyon böyle güzel biter inşaallah .saygılarımla.
 
Üst