İnönü Uyarmıştı

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İNÖNÜ UYARMIŞTI

Barrack Obama Türkiye’de. Bu önemli, tarihi ziyaret Kıbrıs Rumlarını oldukca endişelendirdi. ABD nin siyah Cumhurbaşkanından Türkiye’ye Kıbrıs konusunda baskı yapmasını bekleyen Rumlar ve Yunanistan, NATO da Türkiyenin arzuladıkları doğrultusunda bir karar çıkınca, Obamanın da Türk müttefikinin yanında yer alacağına kanaat getirdiler ve endişeleri daha da katlanarak arttı. Herkes de biliyor ki Barrack Obama, Amerikanın Kıbrısla ilgili olarak şimdiye kadar yürüttüğü politikayı değişecek ne düşünceye ne de güce sahiptir.Yapabileceği tek girişim Türk-Amerikan ilişkilerinin daha da güçlenmesine katkı koymaktır. Kıbrısta adil bir çözümü desteklediklerini vurgulamaktır. Bundan da Rumların korkmaması lazımdır. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir ve de güvenilir, saygın, ağırlıklı bir Batı müttefikidir. O nedenle , Kıbrıs konusunda Türkiyenin Obamadan istekleri olacaktır. Ve büyük ihtimalle kabul da görecektir.
Bir yanda bu gelişme, diğer yanda KKTC Cumhurbaşkanı Talatın İsveç ve Fransa ziyaretleri, temasları, aldığı olumlu sonuçlar Rum-Yunan ikilisini uyarı niteliğindedir. Verilen mesajları çok iyi değerlendirmek ve Kıbrısta bir an önce adil bir çözüme, anlaşmaya varılmasına yanaşmak Rumların çıkarınadır. İşlerine geldiğinde uluslar arası hukuka, uluslar arası anlaşmalara, insan haklarına, BM kararlarına bağlılık belirtmekte......Amaa......
İşlerine gelmediğinde hiçbir anlaşmayı, uluslararası hukuku, hele hele Kıbrıs Türklerinin yasal haklarını ve Kıbrıs Cumhuriyetindeki ortaklığını kabul etmemektedirler.
BM nin 4 Mart 1964 kararının arkasına sığınarak Kıbrıs Cumhuriyeti olmanın meyvelerini toplamayı sürdürürken, Kıbrıs Türklerinin de bir gün Kıbrıs Cumhuriyetindeki ortaklıklarına dönme istekleri durumunda başlarına gelebileceklerden korkmaktadırlar.
Fakat, 1963 kanlı olaylarından, BM nin 186 nolu Mart 1964 tarihli kararından, Kıbrıs cumhuriyetinin tek sahibi olduklarına iyice inandıktan sonra almış oldukları birçok yürütme kararlarının, geçirdikleri yasaların gün gele Kıbrıs Türkleri tarafından uluslar arası mahkemelere götürebilecekleri korkusu içindedirler. Hele Kıbrıs Türkleri , 16 Ağustos 1960 da resmen ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyetindeki ortaklığa geri dönme talebinde bulunurlarsa..!! İşte o zaman kıyamet kopacaktır.
Rahmetli İsmet İnönü, TC Başbakanı iken Kıbrıs Türk halkına gönderdiği mektubunda lider Dr. Fazıl Küçüğe, bakanlara ve Kıbrıslı Türk milletvekilleri ile kamu görevlilerine geri Kıbrıs cumhuriyetindeki görevlerine dönme çağrısı yapmıştı. Hatırlasak ve ona göre hareket etsek, ona göre politikalar üretsek Rumlar nereye kaçabilecekti? İyice köşeye sıkıştırılmış olacaktı ve halen böyle bir durumda perişan olacalardır. Ne demişti İnönü, adaya BM barış Gücü gönderiliyor. Can güvenliği sağlandıkca, azar azar Bakanlar ve diğer kamu görevlileri ile, Dr. Küçük de Cumhurbaşkanlığı Muavinliğine dönerse TC ve Türk ulusu ile Kıbrıs Türklerinğin çıkarlarına olacaktır.... tam bu ifadeleri kullanmamıştı ama, bunları kastetmişti...
Liderlerimiz dinlemedi. Halkı kendi geçici dedikleri yönetimle idare yönüne gittiler. Hata üstüne hata işlediler ve 1983 de ilan edilen ayrı devlet ile de 1960 Ortaklık Cumhuriyetine dönüş kapılarını kapattılar. Ancak, aslında o kapılar hala daha açıktır. Uluslar arası Kıbrıs anlaşmaları, garanti ve İttifak Anlaşması yürürlüktedir ve yerlerini alabilecek başka anlaşmalar olmadıkca da yürürlükte kalacaklardır.
Kıbrıs Türklerini yöneten liderler, politikacılar ellerindeki bütün kozları Rumlara kaptırdıktan sonra yaygara basmakla biryerlere varılamayacağını artık anlamalıdırlar. Bütün dünya Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyor. Onu yasal olarak kabul ediyor. Rumların da hükümet olduklarına imzayı basıyor. O halde bu oyunu bozmak zamanı geldiği anlaşılmalıdır. Gerekli girişimler yapılmalıdır. Annan Planına EVET diyen halk, 1960 Ortaklık Cumhuriyetine de hayda hay EVET der. Bir de 1977 ve 1979 da varılan doruk anlaşmalarında ön görülen iki bölgeli iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal Kıbrıs Cumhuriyetine çoktan EVET der. Pek ala , nedir de bir türlü yeni bir anlaşma yapılmıyor, değişik formüller ve çözümler aranıyor. Çok kısa bir müddet sonunda Kuzey Kıbrısta, sandıklara gidilecek. Milletvekilleri seçilecek, yeni hükümet kurulacak. Rahmetli İsmet İnönünün çağrısı ve uyarıları hatırlanacak mı?. Hatırlanmasını isteyenler var. Kıbrıs Türklerinin varlığının vurgulanmasını yürekten isteyenler var. O insanlara, nesli tükenmekte olan kelaynaklar demek doğru mudur? Varsın kelaynak oldukları kabul edilsin. Ama, unutulmasın ki o kelaynakların soyunun tükenmesini ,yok olmasını durdurmak için önlemler alınmıştır. Kelaynaklar bütün dünyada koruma altına alınmıştır. Kıbrıs Türkleri de, ister Kıbrıs eşekleri ,ister kelaynaklar olarak tanımlansın, nesli tükenmekte olan yaratıklar arasına atılmamlı, neslini sürdürmesi, hem de çoğalarak dünya üzerindeki haklı yerlerini alması desteklenmelidir.
İsmet Paşanın dediklerini, uyarılarını, çağrılarını hatırlamak ve yaşama geçirmek, “Kıbrıslı kelaynakları” da, “Kıbrıslı eşekleri” de koruma altına almış olacaktır.
Yok etmek yerine, yaşatmak daha güzel ve akılcıl değil midir?

07 Nisan 2009
Özcan Özcanhan
 

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Teşekkürler sayın Özcanhan. Öncelikle otağımıza hoşgeldiniz.

Onlar barıs istemiyorlar. Aslında bizim olan Kıbrıs Adasından bizi atmak istiyorlar.
Atamayacakları kesin ama sözde anlaşmalarla, Türk'ü ruma köle yapmak istiyorlar.
19 Nisan seçimlerinde Kıbrıs Türk halkı doğru seçim yapmalıdır.
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Sayın Özcanhan, Size Rauf Denktaş Büyüğümüzün "Denenmişi Denemek 1-4 konu başlıklı yazılarını okumanızı öneririm. Orada Sayın Büyüğümüzün, geriye dönmek konusunda Rahmetli Dr.Fazıl Küçük'ün mektuplarını sergilediğini ve o mektuplarda Denenmişi Denemek'in, geriye dönmenin mümkün olmadığını ve yazınızda bahsettiğiniz Rahmetli İnönü'nün de bu konudaki görüş ve düşüncelerinin doğru olmadığını tespit edebilecek ve belki de bu satırları yazmayacaktınız. Rum Sülfürik asit misali Türk'ü eritmek için alesta beklerken geriye dönmekten bahsetmek bence biraz yanlış. Artık geriye değil Ulusal Birliğe doğru, Türkiye ile birleşmeye doğru adım adım gitmeliyiz. TTK.
Hoşgeldiniz derken sizi tenkit etmek değildir niyetim, sadece fikirlerimi kontr olarak serdetmektir. Yalnız Kıbrıs Türk'ünü, Bu büyük soyu Kıbrıs Eşekleri ve Kıbrıs Kelaynakları ifadeleri ile anmanızı da tenzihen kabul etmiyorum. Türk'ün tek adı vardır, O DA TÜRK'DÜR. Türk'ü yok etmeyi hedef edinmiş rumla Ortaklık dönemine dönüş özlemi ifadeleri de yaşananları, meşakkatleri, mezalimleri bilen bir Türk olarak kabulüm değildir hiç bir zaman. Bunu Otağ'da ayrık bir düşünce olarak görmekte olduğumu da belirtirim.
Bülent Baysal
 
Son düzenleme:

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Sayın Özcan beye göre talat ve efradı İnönüyü dinliyor demek ki!

Aslinda batililar neden bu sekilde aymazlaşıyorlar, biz neden pısmak zorunda kalıyoruz konusunu ele almamız elzem olmus durumda.

Ancak daha önce yeri gelmişken ünlü jonhnson mektubu ve inönünün gene o kadar ünlü cevabini buraya almak isterim.

hatirlar ve bilirsiniz,

27 Mayis ihtilali sonrasi, Inonu'nun Basbakanligi sirasinda, Kibris'ta EOKA'cilar iyice azitmis, Turklere karsi katliamlar baslatmis, Kibris'i Yunanistan'a katma girisimleri yogunlasmisti.

Toplumun yogun tepkisi uzerine Inonu iktidari, uluslar arasi anlasmalarla saglanan garantorluk haklarimizdan dogan sorumluluklarimizin geregi olarak, Kibris'a mudahale karari almisti.

Ancak el altindan ABD Ankara Buyukelcisi araciligiyla Baskan Lyndon Johnson'a da haber ulastirmisti.

Bunun uzerine Johnson, Inonu'yu azarlayan, tehdit ve hakaretlerle hizaya sokan, malum mektubunu yollayinca, Inonu; Devletin onurunu, iktidar sorumlulugunu ve Kibris'taki vahim durumu goz ardi ederek, alinmis hukumet kararlarindan geri adim atmisti.

Bagimsiz bir ulkenin Hukumet reisine degil, sanki bir somurge valisine soyle talimat ve tehdit yagdirilmisti:

Iste ABD Baskani Johnson'un Inonu'ye gonderdigi mektubun bazi bolumleri:

"Sayin Bay Basbakan, Turkiye Hukumetinin, Kibris'in bir kismini askeri kuvvetle isgal etmek uzere mudahalede bulunmayi karar vermeyi tasarladigi hakkinda Buyukelci Hare vasitasiyla sizden ve Disisleri Bakaninizdan aldigim haber beni ciddi surette endiseye sevk etmektedir. En dostane ve acik sekilde belirtmek isterim ki, genis capta neticeler tevlit edebilecek boyle bir hareketin Turkiye tarafindan takip edilmesini, Hukumetimizin bizimle evvelden tam bir istisarede bulunmak hususundaki taahhudu ile kabili telif addetmiyorum. Buyukelci Hare, goruslerimi ogrenmek uzere kararinizi birkac saat tehir etmis oldugunuzu bana bildirdi.

Yillar boyunca Turkiye'yi en saglam sekilde destekledigini ispat etmis olan Amerika gibi bir muttefikin, bu sekilde neticeleri olan tek tarafli bir kararla karsi karsiya birakilmasinin, Hukumetiniz bakimindan dogru olduguna hakikaten inanip inanmadiginizi sizden sorarim. Binaenaleyh, boyle bir harekete tevessul etmeden once BirlesIk Amerika Devletleri ile tam istisarede bulunmak mesuliyetini kabul etmenizi hassaten rica etmek mecburiyetindeyim."

"Hic suphem yok ki, Birlesmis Milletler uyelerinin cogunlugu, Birlesmis Milletler gayretlerini baltalayacak olan ve bu zor meseleye Birlesmis Milletler tarafindan makul ve barisci bir hal tarzi bulunmasina yardim edebilecek herhangi bir umidi yikacak olan Turkiye'nin tek tarafli hareketine en sert sekilde tepki gosterecektir."

"Diger taraftan, Bay Basbakan, NATO vecibelerini de dikkat nazarinizi celp etmek mecburiyetindeyim. Kibris'a vaki olacak Turk mudahalesinin, Turk-Yunan kuvvetleri arasinda askeri bir catismaya muncer olacagi hususunda zihninizde en ufak bir tereddut olmamalidir."

"Ayni zamanda, Bay Basbakan, askeri yardim sahasinda Turkiye ve BirlesIk Devletler arasinda mevcut iki tarafli Anlasmaya dikkatinizi cekmek isterim. Turkiye ile aramizda mevcut Temmuz 1947 tarihli Anlasmanin IV'uncu maddesi mucibince, askeri yardimin, verilis maksatlarindan gayri gayelerde kullanilmasi icin, Hukumetimizin, BirlesIk Devletlerin muvafakatini almasi icap etmektedir."

"Mutasavver Turk hareketinin fiili neticelerine gelince, boyle bir hareketin Kibris adasi uzerinde on binlerce Turkun katledilmesine yol acabilecegi keyfine en dostane bir sekilde dikkatinizi cekmek mecburiyetinde hissediyorum. Tarafinizdan boyle bir harekete tevessul edilmesi, infiali mucip olacak ve giriseceginiz askeri hareketin, himaye etmeye calistiginiz kimselerin pek cogunun toptan imhasini onlemeye yeter derecede muessir olmasi imkânsiz olacaktir. Birlesmis Milletler kuvvetlerinin mevcudiyeti boyle bir faciayi onleyemez."

"Sozlerimi pek fazla sert bulabilir ve bizim, Kibris meselesinde Turkiye'nin ilgisine karsi bigane oldugumuzu dusunebilirsiniz."

"En dostane sekilde size sunu bildirmek isterim ki, bizimle yeniden ve en genis olcude istisare etmeksizin boyle bir harekete tevessul etmeyeceginize dair bana teminat vermediginiz takdirde, meselenin gizli tutulmasi hususunda Buyukelci Hare'ye vaki talebinizi kabul etmeyecek ve NATO Konseyi ile Birlesmis milletler Guvenlik Konseyinin acilen toplantiya cagrilmasi istemek mecburiyetinde kalacagim."

Bunca tehdit ve tahkir yetmiyormus gibi Johnson, ustelik yeni talimat ve tembihatlarda bulunmak uzere Ismet Inonu'yu kendi ayagina cagirmak kustahligindan sakinmamis ve mektubunu soyle tamamlamisti:

"Teferruatli muzakereler icin siz buraya gelebilirsiniz bunu memnuniyetle karsilarim. Bu itibarla, aramizda en genis ve en samimi istisarelerde bulununcaya kadar sizin ve meslektaslarinizin tasarladiginiz her turlu karari geri birakmanizi rica ederim...

Hurmetlerimle.
Lyndon B. Johnson"



sizin anlattiginiz basbakana bunlar yazilamaz. yazildigi bir gercek olduguna gore sizin sandiginiz gibi bir yonetici olmamali.

bakalim bu mektup uzerine ne yapilmis nasil cevap verilmis.


Buna karsi Inonu; buyuk bir aciziyet ve teslimiyetle ve Sivas kongresinde bile savundugu Amerikan mandaciligi mantalitesiyle;

"Ferdi hareket hakkini kullanma kararini, arzunuz vechile talik ettik" yani, Turkiye Cumhuriyeti hukumetinin, Kibrisli soydaslarini katliamdan kurtarma harekâtini, buyrugunuz uzerine askiya aldik, bu karari erteleyip gidisati oluruna biraktik" diye baslayan bir cevap yazmis ve bir suru sizlanmisti...

Ama marazli ve usak kafali cevreler, bu zavalli tavri ve cevabi bile: "Inonu'nun kahramanligi ve Amerika'ya baskaldirisi" seklinde yorumlamaktan utanmamisti.

Iste Ismet Inonu'nun 13 Haziran 1964 tarihli ve talihsiz cevabi:

Inonu'nun Johnson'a Mektubundan bazi bolumleri:

Sayin Bay Baskan

"5 Haziran tarihli mesajinizi Buyukelci Hare'nin delâletiyle almis bulunuyorum. Kibris'ta Garanti Antlasmasi geregince ferdi hareket hakkini kullanma kararini arzunuz vechiyle talik ettik." (Askiya alip erteledik.)

Bay Baskan,

"Mesajiniz gerek yazilis tarzi, gerek muhtevasi bakimindan Amerika ile ittifak munasebetlerinde daima ciddi bir dikkat gostermis olan Turkiye gibi bir muttefikinize karsi hayal kirici olmus, ittifak munasebetlerine deyinen muhtelif konularda onemli gorus ayriliklari belirmistir."

"Ilk once, Garanti Antlasmasi icabi olarak Kibris'a bir askeri mudahale zarureti goruldugu zaman BirlesIk Amerika ile istisare etmekle kusur ettigimiz onemle belirtilmektedir. 1963 sonundan beri Kibris'ta askeri mudahale ihtiyaci, bu seferle beraber, dorduncu oluyor. Basindan beri bu konuda Amerika ile istisare ettik. 25 Aralik 1963'te ilk buhran patladigi vakit, Garantor devletlerle temasa gectigimizde, derhal Amerika'yi haberdar ettik ve Amerika bize bu meselede kendisinin bir taraf teskil etmedigi cevabini verdi."

"Sayin Baskan,

Kibris'taki mezalim devrinin, butun tedbirleri tesirsiz kilan hususi bir karakteri vardir. Basindan beri emniyeti korumak icin yapilan muzakereler ve gecirilen muvakkat devreler, hepsi yalniz Makarios Idaresinin tecavuzunu ve tahribatini artirmaga hizmet etmistir.

Son defa Kibris Hukumeti aciktan silahlanmaya basladi ve Birlesmis Milletleri kendi zulmunu ve anayasa disi idaresini takviye edecek yardimci bir vasita gibi farz etti. Birlesmis Milletlerin Anayasa nizamini iade ve tecavuzleri durdurmak icin salahiyetlerinin ve mudahale niyetlerinin eksIk oldugu asIkâr bir gercek halini almistir. Yunan Hukumetinin Kibris idaresini nasil tesvik ettigini biliyorsunuz. Bu ahval icinde Kibris'ta mezalimi durdurmak icin bir mudahaleye mecbur olacagimizi Amerika'da sizin huzurunuzda konusurken soyledik."

"Goruyorsunuz ki, sizi tek tarafli bir kararla karsi karsiya birakmak istidadi bizde yoktur. Bizim sIkâyetimiz, aylardan beri had bir surette istirabi icinde yasadigimiz bir meseleyi size anlatamamis olmamiz ve Yunanistan'la iki muttefik arasinda husule gelen hakli ve haksiz durumda samimi ve ciddi bir vaziyet almamis olmanizdandir."


(Not: "Sizi tek tarafli bir kararla karsi karsiya birakma istidadi bizde yoktur" demek: Biz de, Amerika'ya ragmen, Kibris'taki haklarimiza sahip cikacak, karakter, kabiliyet, kararlilik ve cesaret bulunmamaktadir" anlaminda bir sizlanistir.)

"Uzuntumun sebebi ise, simdiye kadar Milletlerarasi Hukuka taahhutlerine ve vecibelerine mutlak sadakatini, ABD Hukumeti'nin yakinen bildigi cesitli ahvalde fiili deliller ile ispat etmis bulunan Turkiye'nin dis siyasetinin temelini teskil eden bu prensipten ayrilabileceginin muttefik ABD Hukumetince dusunulebilmis olmasidir."

"Bu munasebetle Bay Baskan, kararimizin tehirinin tabiatiyla Garanti Antlasmasi 4'uncu maddesinin Turkiye'ye verdigi haklara hicbir suretle halel getirmedigini belirtmeme musaade buyurunuz."


Bir nevi yalvarircasina mektup soyle devam ediyor ve Amerika'ya kosulacagi soyleniyor.

"Turk Milleti Birlesmis Milletler Yasasi prensiplerinin korunmasini kanini da dokerek yerine getirmis bir millettir. Teskilâtin aksamadan calisabilmesini teminen, mali imkânlarinin en sIkisIk oldugu zamanlarda dahi onun, manen oldugu gibi, maddeten de buyuk fedakârliklar pahasina desteklemekten geri kalmamistir."

"Buna ragmen, bizden mudahale etmememizi istediginiz ve Makarios'a Birlesmis Milletler'de luzumlu dersin verilecegini Turk hak ve menfaatlerinin tamamiyla korunmasini saglayan bir plân hazirladigini ifade ettiniz.

Bu talebinize uyduk; fakat Birlesmis Milletler'de arzu edilen netice saglanamadi."

"Sizi temin ederim, izdirabimiz derindir; hakli durumumuzu anlatamiyoruz ve sizin, meseleye layik oldugu ehemmiyeti verip bu meselenin bunyesinde sakladigi tehlikeleri onlemek icin butun gayretimizi ve otoritenizi kullanmaniz lazim geldigini kabul ettiremiyoruz."

"Yardimci olursaniz, Amerikan milletinin tabiatinda bulunan adalet hissini kudretli otoritenizle tatbik ettirirseniz meselenin halli mumkundur."

Sayin Baskan,

"Kibris meselesi uzerinde sizinle gorusmek uzere Amerika'ya gitmekten bahtiyar olacagim."

Ve Amerika'ya gitmeden, dersine iyice calissin ve yanlis yapmasin diye, Johnson'un ozel talimat ve tavsiyelerini isteyerek, mektubuna son veriyor:

"Kibris meselesi hakkinda tebellur etmis dusunce ve tasavvurlariniz mevcut ise, bunlari bana simdiden bildirmeniz, Washington'a bunlar uzerinde imali fikrederek hazirlikli gitmem bakimindan cok faydali olacaktir."

Saygilarimla,

Ismet Inonu


(Bak: Prof. Fahir Armaoglu. Turk Amerikan Munasebetleri Turk Tarih Kurumu yy. 1. Basim. 1991. sh:267)

Mektubun son paragrafinda yer alan "Tebellur etmis dusunce ve tasavvurlariniz varsa" yani belirginlesmis, kesinlesmis, billur gibi netlesmis ve sertlesmis projeleriniz varsa, buyurun demektir.

Goruldugu gibi Johnson'un mektubu, bir somurge valisine yazilan talimat cinsindendir. Her turlu siyasi nezaket ve diplomasi edebi kasten terkedilmistir. Hatta cok sert oldugunu kendisi bile soylemistir.

Inonu ise bu cevabiyla:

"Talimatiniz yerine getirilmis ve cikarma kararimiz, emriniz uzerine ertelenmistir" mesajini vererek, kendi basimiza ve milli cikarlarimiz dogrultusunda hareket etme hevesimizden vazgecilmistir.

Yani, devlet ve hukumetce alinan milli bir karar, Ismet Pasanin, bizzat kendi ifadesiyle, bu baski uzerine iptal edilmistir.

Inonu, en azindan, diplomatik bir dikkatle, sonunda geri adim atacagi ve milli haysiyetimizi yaralayici boyle bir karar vermeden once, bazi sahsi tavir ve tepkilerle bir durum testi yapmayi bile becerememistir.

Arada yorumlar vardir ancak inonunun sozleri aynen alinmis sozlere degil aralara yorum yapilmistir.

bu mektuplarda bilgim dogru degilse uyarilmayi ve dogrusunu ogrenmeyi isterim.

bu mektuplar dogru ise inonu sizin ifade ettiginiz capa sahip degildir, bana gore rahmet dilenmeyi değil lanet dilenmeyi hak ediyor.

aslında amerikanın bu şekilde davranmasının sebepleri hayli uzun. bir başka yazıda bu konulara değiniriz.

devre arkadaşımızın bir kaç gün önceki konusuna da bakılmasını öneririm.

bu yazılar inönü sevdalılarını hayli kızdıracaktır, ancak yapılan hataların kökenini anlamadan günlük yüzeysel öfkeler çözümü değil çözümsüzlüğü getiriyor.

göze alıyorun elbette tepkileri.

saygı ile,
 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 1

[FONT=times new roman,serif]İSMET İNÖNÜ MESELESİ

[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa TÜRK SİYASİ TARİHİ'nde dikkatle incelenmesi gereken biridir!..

[FONT=times new roman,serif]Burada vereceğimiz değerlendirmeler büyük ölçüde Rıza Nur, Yakup Kadri, Şevket Süreyya, Fethi Okyar, Rauf Orbay, Kılıç Ali, İsmet Bozdağ ve Kemal Tahir'in eserlerinden alınmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Aslında biz İSLAMİYET gereği "merhumların arkasından konuşma"yı sevmeyiz...
[FONT=times new roman,serif]Ne var ki, İsmet Paşa'nın verdiği zarar vefatıyla sona ermemiştir...
[FONT=times new roman,serif]O, hâlâ ülkemizi etkilemekte, onun politikası TÜRKİYE'de "Atatürk'çülük" sanılmaktadır!..
[FONT=times new roman,serif]Bu yanlışa son vermek, ancak İsmet Paşa'yı iyi tanımakla mümkündür!..
[FONT=times new roman,serif]Yazımız bu amaçla hazırlanmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Bu kişinin doğum yerinden, siyasi niyetlerine kadar her şeyi yanlış anlatılmış, yanlış öğretilmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]1884-1973 arasındaki uzun ömrü boyunca hep yanlış saflarda yer almış, büyük hatalar ile TÜRKİYE'yi sıkıntıya sokmuş; fakat hep kahraman, hep başarılı, hep akıllı tanınmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa Malatyalı bilinir!..
[FONT=times new roman,serif]Seçimlere hep oradan katılmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Hatta oraya heykeli bile dikilmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]Ama Lozan görüşmeleri sırasında Rıza Nur'a itiraf ettiği gibi, BİTLİS'lidir!..
[FONT=times new roman,serif]Malatya ile ilişkisi, babasının orada "mahkeme başkatipliği" yapmasından ibarettir!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın anası ve babası hakkında açık bilgi yoktur...
[FONT=times new roman,serif]Şevket Süreyya, annesini Deliorman Türkleri'ne bağlar.
[FONT=times new roman,serif]Babasının da Bitlis'li Kürümoğlu soyundan gelme halis TÜRK olduğunu ispata çalışır, ama zorlama olduğu her cümlesinden bellidir...
[FONT=times new roman,serif]Ama ne anasının, ne de babasının ailesine ait herhangi bir resim, belge gösteremez...
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in ailesi Malatya'da "Haçikler" diye tanınırdı...
[FONT=times new roman,serif]Bilindiği gibi "Haçik" kelimesi, Ermeniler'in kendilerine verdikleri addır!..
[FONT=times new roman,serif]Yine Rıza Nur'a "Bitlis'te TÜRK var mı?" diye sormasından, kendisini TÜRK saymadığını çıkartmak zor değildir!..(Bak Milli Kıyam, Dr. Rıza Nur)
[FONT=times new roman,serif]Konuşurken hep ecnebiler gibi TÜRKYA derdi!..
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE kelimesine dili dönmezdi!
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa 1907 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girmiş ve Cemiyet'in diğer üyeleri gibi masonluğa bulaşmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Bilindiği üzre, Cemiyet üyesi olup ta mason olmayan tek kişi MUSTAFA KEMAL'di!..
[FONT=times new roman,serif]Kendisi 1909 yılındaki 2. Kongre'de "Cemiyet'in masonlukla ilişkisinin kesilmesi" talebinde bulunmuş, ancak bu teklifi rağbet görmemişti. MUSTAFA KEMAL'in o tarihten sonra Cemiyet'le de rabıtası zayıflamıştır...
[FONT=times new roman,serif]Ancak nedense İsmet paşanın masonluğu bugün Masonlar tarafından da kabul edilmez...
[FONT=times new roman,serif]Belki de saklanır bilemeyiz!
[FONT=times new roman,serif]Çünkü İsmet paşa bilhassa 2. Dünya Harbi'nden sonra, tamamen BATI'ya çalışmış biridir...
[FONT=times new roman,serif]Belkide deşifre etmek istemezler!..
[FONT=times new roman,serif]Tamamen muamma bir durum ne söylesek yalan olur!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın en bariz özelliği "çabuk tavır değiştirebilmesi"dir...
[FONT=times new roman,serif]Ama bu dahi onun "meziyet"i olarak değerlendirilmiştir.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın 1. Cihan Savaşı sırasında hiç bir başarısı yoktur!..

[FONT=times new roman,serif]Cihan Savaşı'ndan sonra da hızlı AMERİKAN MANDACISI'dır!..

[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL'in Şişli'deki evinde yapılan müzakerelere katılmazdı...

[FONT=times new roman,serif]Anadolu'ya sonradan geçenlerdendir...

[FONT=times new roman,serif]Erzurum kongresi sırasında bile İstanbul'da idi.(23.7.1919)

[FONT=times new roman,serif]Bahanesi de o tarihte yeni evlenmiş olmasıdır...

[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL ülkeyi kurtaracak çareler peşinde koşarken o, Kâzım Karabekir'e "Ağa olup çiftçilik yapmayı" teklif etmişti!.. (Ş.S. Aydemir, 2. Adam 1.Cilt, sf.127)
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa MİLLİ MÜCADELE'nin başarı ihtimalinin arttığını görünce, "mandacı"lıktan vazgeçip, "kuvva-yı milliyeci" olma yolunu seçmiştir...
[FONT=times new roman,serif]ANADOLU'ya esas geçişi 9 Nisan 1920'dedir.
[FONT=times new roman,serif]O tarihten itibaren de MUSTAFA KEMAL'in bir numaralı adamı kesilmiş, onun hiç bir sözünden çıkmamıştır...
[FONT=times new roman,serif]Daha doğrusu, "çıkmıyor" görünmüştür!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak bunu öyle ustaca yapmıştır ki, dalkavuklardan tiksinen ve onları yanından hakaretlerle uzaklaştıran ATATÜRK, son dönemlere kadar bunun getirdiği zararın farkına varmamıştır!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa nerede kudretli ve değerli birini görürse, hemen onu tepelemeye kalkardı...
[FONT=times new roman,serif]İşin kolayını da bilirdi.
[FONT=times new roman,serif]Rakibini ATATÜRK'e onun şahsi düşmanmış gibi gösterir, onu aldatırdı!..
[FONT=times new roman,serif]Böylece çok sayıda değerli insanı ATATÜRK'ün yanından uzaklaştırmış, rakipsiz kalmaya çalışmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Bütün bu marifetlerini ilerde teker teker işliyeceğiz.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa, yüzüne karşı son derece bağlı göründüğü ATATÜRK'ün arkasından dolap çevirmekten de geri kalmamıştır...
[FONT=times new roman,serif]Kendi menfi düşüncelerini ATATÜRK'ün samimi dostlarına mal ederek kabulunü sağlamış, hatalarını onların üzerine atarak hem suçlanmaktan kurtulmuş, hem de ATATÜRK'ün yalnız kalmasına yol açmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Maalesef ATATÜRK uzun süre bunun da farkına varamamıştır.
[FONT=times new roman,serif]Vardığında, neye karar verdiğini ilerde belirteceğiz.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa sinsi yaklaşımı ile ATATÜRK'ü bazı konularda etkilemeyi başarmış ve onun, yankıları hâlâ süren bazı hatalar yapmasına sebep olmuştur.
[FONT=times new roman,serif]O, "inönü" soyadını bile haketmeden almıştır!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa ne 1. İnönü Savaşı'nı, ne de 2. İnönü Savaşı'nı kazanmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Ne de Lozan'da başarı elde etmiştir! Onun hakkındaki bütün efsaneler Cumhurbaşkanlığı döneminde (1938-1950) çıkarılmıştır.
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey bu dönemde kendisi aleyhindeki bütün belge ve kayıtları da imha ettirmiştir!.
[FONT=times new roman,serif]O sadece hata üstüne hata yapmış, ama talihin garip bir cilvesi sonucu, hep son anda başkalarının gayreti ile kazanılan zaferin, başarının üstüne oturmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL, ANADOLU'nun işgaline direnen grupların başına kolay geçmişti ama, kısa bir süre sonra çevresinde kendisine ayak uydurabilecek fazla adam olmadığını görmüş; hele savaş ciddiyet kazanınca sürekli muhalefet ile karşılaşmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Vatanperver ama ne yapacağını bilmeyenler, memleketi batırmış olan İttihatçılar, çeteciler, Bolşevikliğe özenenler; İngiliz, Fransız, Amerikan mandacıları, MUSTAFA KEMAL'in başına geçtiği ekibi oluşturan kişilerdi...
[FONT=times new roman,serif]Bunların arasında kendisine bağlı ve tam olarak güvenebildiği pek az insan vardı.
[FONT=times new roman,serif]İşte bu yüzden İsmet Paşa, ANADOLU'ya geçtiği andan itibaren koyunun olmadığı yerde "Abdurrahman Çelebi" olmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın "Abdurrahman Çelebi" olması meselesine gelince, biz demiyoruz, onu "2. Adam" diye göklere çıkartan Şevket Süreyya diyor:
[FONT=times new roman,serif]" MİLLİ MÜCADELE'den SULH DEVRİ'ne geçen ve MECLİS'te yer alan sivil kadro içinde de "lider" ve "önder" vasfı gösteren şahsiyetler belirmedi... Böyle olunca da İsmet Paşa, TEK ADAM'ın hemen bütün hayatı boyunca yanında ve siyaset alanında bir 2. Adam olarak kaldı." (İkinci Adam Cilt 1, sf.281)
[FONT=times new roman,serif]1. İnönü Zaferi diye bir şey aslında yoktur...
[FONT=times new roman,serif]Tamamen İsmet Paşa'nın Cumhurbaşkanı olmasından sonra uydurulmuş, hayali bir meydan muharabesidir...
[FONT=times new roman,serif]Eğer olsaydı, "Siz aynı zamanda milletin makus talihini yendiniz" telgrafı o savaşta çekilirdi!..
[FONT=times new roman,serif]O tarihlerde Yunanlar ile meydana gelen çatışmalar da, aslında başkalarının gayreti ile kazanılmıştır.
[FONT=times new roman,serif]"Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" cümlesini taşıyan telgrafı, aslında Hamdullah Suphi Tanrıöver yazmış, MUSTAFA KEMAL adına, MUSTAFA KEMAL okumadan çektirmiştir.
[FONT=times new roman,serif]Ali Fuat Paşa, MUSTAFA KEMAL'in emriyle Moskova'ya gidip, Sivastapol'daki 5 milyon mavzer fişeğini alıp, kaçakçılar vasıtasıyla 24 saatte Sakarya Nehri ağzına taşıtmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Eğer Ali Fuat Paşa bu cephaneyi yetiştirmeseydi, Yunanlar tüfeklerini omuzlarına asıp istedikleri yere gidebilirlerdi... Çünkü ordumuzun atacak mermisi yoktu!..
[FONT=times new roman,serif]Mermiler oradan kağnılarla cepheye yetişmiş, 2 gün sonra 1. İnönü Savaşı diye bilinen çatışmalar başlamıştır!.. Ama İnönü ovasında iki büyük ordunun kıyasıya döğüşmesi gibi bir şey olmamıştır. (9.1.1921)
[FONT=times new roman,serif]Bu savaş NUTUK'ta 2-3 cümle ile geçiştirilmiştir.
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, Çerkez Ethem'i tepeleme konusunu kafasına öyle takmıştı ki, Bursa'daki Yunan kuvvetlerine karşı sadece bir piyade tümeni bırakarak, iki piyade tümeni ve bir süvari tugayını Kütahya yönünde toplamıştı...
[FONT=times new roman,serif]Uşak'ta bulunan Yunan ordusunun karşı da yalnız bir tabur bırakarak iki piyade tümeni ve yedi süvari alayını yine Kütahya'ya çekmişti.
[FONT=times new roman,serif]Türk güçlerinin birbirine girmesi üzerine Yunan generali Meneta, Çerkez Ethem'in işini kolaylaştırmak üzere 4 günlük mütareke aktetti...
[FONT=times new roman,serif]Bu suretle serbest kalan Ethem'in güçleri Gediz'e giren İsmet Paşa'nın askerlerine saldırdı. (8.1.1921)
[FONT=times new roman,serif]Yunan ordusu dinlenirken, İsmet Bey'in iki tümeni bozularak Kütahya'ya doğru çekilmeye başladı...
[FONT=times new roman,serif]Çerkez Ethem onları kovalarken Yunan uçakları da durumu fırsat bilerek İsmet paşanın ordusunu bombalamaya girişti...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Bey ancak Alayurt, Kütahya dolaylarında sırtını demiryoluna dayıyarak ve taze kuvvetler alarak bir savunma hattı kurabildi...
[FONT=times new roman,serif]Ethem ise geceden yararlanarak 150 kişilik bir süvari birliğini İsmet Bey savunma hattının arkasına geçirmişti...
[FONT=times new roman,serif]Çatışma sürdükçe İsmet Bey'in birliklerinden Ethem saflarına sığınanların sayısı arttı.
[FONT=times new roman,serif]Aynı gün öğleden sonra İsmet Bey'in askeri talihi parlamadan sönmek üzere iken, Rafet Bey'in süvarileri yetişti...
[FONT=times new roman,serif]Çerkez Ethem'in sağından ve arkasından saldırdılar. Ancak kurt bir savaşçı olan Ethem bunu düşünmüş, tedbirini almıştı...
[FONT=times new roman,serif]Rafet Bey'in güçlerini püskürttü.
[FONT=times new roman,serif]İşte bu sırada Ethem'in Yunan güçleri karşısında bıraktığı taburdan haber geldi...
[FONT=times new roman,serif]Uşak ve Bursa'daki Yunan birliklerinin İnönü'ye doğru saldırıya geçmişlerdi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey onların önünü açık bıraktığı için fırsatı değerlendirmek istiyorlardı!..
[FONT=times new roman,serif]Çerkez Ethem bunun üzerine İsmet beyle uğraşmayı bırakıp Gediz yönüne çekildi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey bir kere daha paçayı kurtardı!..
[FONT=times new roman,serif]Çekilen Ethem güçlerini savaşmadan takibe başladı...
[FONT=times new roman,serif]Bu arada Yunan birliklerinin İnönü'ye doğru yürüdükleri haberini aldı. Aklı başından gitti!..
[FONT=times new roman,serif]Çünkü hemen bütün ordu Ethem'in peşinde ve Gediz civarında idi...
[FONT=times new roman,serif]Eğer Yunan ordusu hızlı bir yürüyüş temposu tutturursa, İnönü'ye varır, Eskişehir'i ele geçirebilirdi!..
[FONT=times new roman,serif]Böylece Ankara yolu onlara açılmış olurdu!
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, bunun üzerine yine karar değiştirdi...
[FONT=times new roman,serif]Kestirmeden gidebilmek için yazın bile üstü karlarla örtülü Murat Dağı'nı dolaşarak İnönü'ye inmeye karar verdi...
[FONT=times new roman,serif]Türk askerleri toplarla, bütün ağırlıklarla 18 saatlik zorlu bir yürüyüşle menzile vardıklarında, düşmanın henüz gelmemiş olduğunu görerek sevindiler...
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin düşman önünde bıraktığı 24. Tümen gibi küçük kuvvetlerin direnmesi ve yavaş yavaş gerilemesi, Yunan ordusunu engellemiş, Türk birliklerine zaman kazandırmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]Türk ordusunda 8.500 er, 417 subay, 6.000 tüfek, 18 hafif, 48 ağır makinalı tüfek, 28 top vardı...
[FONT=times new roman,serif]Arkadan gelen bazı taburlarla asker sayısı biraz daha arttı.
[FONT=times new roman,serif]Yunan ordusunda ise 15.816 er, 427 subay, 12.000 tüfek, 270 hafif, 80 ağır makinalı tüfek ve 72 top vardı.
[FONT=times new roman,serif]Yunanlar İnönü yönündeki ilk saldırıyla birlikte önemli bazı tepeleri ele geçirdiler...
[FONT=times new roman,serif]Albay İsmet Bey'in yürüyüşü engellemek için yaptığı saldırılar etkisiz kaldı.
[FONT=times new roman,serif]Durumu Ankara'ya bildirdi...
[FONT=times new roman,serif]Mustafa Kemal hemen müdahale ederek cepheyi belirli bölgelere ayırdı.
[FONT=times new roman,serif]Orta cepheyi zayıf bulduğu için bir alay daha gönderdi.
[FONT=times new roman,serif]Düşman Çerkez Ethem'i bertaraf edince, kolayca Eskişehir'e gireceğini ve Ankara yolunu açacağını sanmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Ama avurtları çökmüş, soğuktan parmakları mosmor kesilmiş Anadolu çocukları oldukları yerlere mıhlandılar ve düşmanın ilerlemesine fırsat vermediler!..
[FONT=times new roman,serif]Ne varki, İsmet beyin tanzimiyle orta cephede zayıf kalmış birlikler yoğun sisten düşman askerlerinin kendileriyle kanatlar arasına sızdığını farkedemediler ve birden Türk ordusunun sağ ve sol kanadı arasındaki bağlantı koptu!...
[FONT=times new roman,serif]Durum ancak sis kalkınca farkedildi...
[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine İsmet bey ÇEKİLME emri verdi!..
[FONT=times new roman,serif]Yunan kuvvetleri bizim askerlerin İnönü ovasında bıraktığı siperlere girdiler, ancak yeni savunma hattına saldıramadılar...
[FONT=times new roman,serif]Onlar da yıpranmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]8 Ocak'ta çatışmadan çekinen İsmet bey, 11 Ocak 1921'de RİCAT(geri çekilme) emri vermeye hazırlanıyordu ki, güneş doğduğunda Yunan birliklerinin çekilmekte olduğunu gördüler!..
[FONT=times new roman,serif]Düşman daha fazla savaşmaktan vazgeçerek, ölülerini, bir kısım silah ve malzemeyi harp sahasında bırakarak batıya doğru harekete geçmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Bu bakımdan eğer bir "zafer" varsa, bu zafer İsmet Bey'e değil; cephane yetiştiren Ali Fuat Paşa'ya, Karadeniz takalı denizcilere, kağnılı köylülere, o soğukta çıplak ayak düşmana direnen 24. tümene ve isimsiz askerlere, ve yetişip İsmet beyi Çerkez Ethem'in elinden kurtaran Rafet Bey'e mal edilmelidir.
[FONT=times new roman,serif]Ama acaba Çerkez Ethem gibi kurnaz ve güçlü adamları, Yunan savaşının en kritik günlerinde silahla bertaraf edilmese, kendisi Yunan kollarına itilmese, olmaz mıydı?..
[FONT=times new roman,serif]Başka bir çare yok muydu?
[FONT=times new roman,serif]Bunu bilemeyiz tabi ki o günkü şartlara göre verilmiş bir karar bu...
[FONT=times new roman,serif]Ancak;
[FONT=times new roman,serif]Hasan İ. Dinamo böyle bir sonun Ethem'in kardeşi Reşit Bey ve İsmet Bey tarafından hazırlandığını, birinin Ethem'i isyana, ötekinin çaresizliğe ittiğini söyler...
[FONT=times new roman,serif]Hele İsmet beyin Çerkez Ethem kuvvetleri Yunan ordusu ile savaşırken onlara arkadan saldırması, topa tutması anlaşılmazdır.
[FONT=times new roman,serif]Savaştan sonra Rafet Bey'in takibe başladığı Çerkes Ethem, ağabeyi Tevfik Bey'in 300 adamıyla Yunan'a sığındığını öğrenince, sarsıldı...
[FONT=times new roman,serif]Kendi adamlarını serbest bıraktı...
[FONT=times new roman,serif]Bilinmeyen bir yöne doğru gitti.
[FONT=times new roman,serif]Bu arada Yunanistan'da seçimler oldu...
[FONT=times new roman,serif]Kralı sürmüş olan Venizelos'un partisi yenildi, kral ülkesine geri döndü...
[FONT=times new roman,serif]İngilizler'in desteğini alan Yunan ordusu bir daha taarruza geçti. 2. İnönü savaşı başladı (23.3.1921).
[FONT=times new roman,serif]Güçlendirilmiş Yunan ordusunda 41.1150 tüfek, 750 ağır, 3134 hafif makinalı tüfek, 220 top ve 2.000 kılıç vardı... Bizde ise 30.108 tüfek, 235 ağır, 55 hafif makinalı tüfek, 102 top ve 4.000 kılıç vardı.
[FONT=times new roman,serif]Savaş 7-8 gün sürdü... TÜRK ordusu sürekli savunmada kaldı, elindekini korumaya çalıştı...
[FONT=times new roman,serif]Karşı saldırılar ancak düşman ilerlemesini durdurmak amacıyla yapılıyordu...
[FONT=times new roman,serif]İki taraf ta iyice yıprandı.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Bey Yunan ordusundaki durgunluğu bir genel saldırı hazırlığı diye yorumlıyarak TAM RİCAT emri verdi ve bu kararını 31 Mart'ta Ankara'ya telgrafla bildirdi!..
[FONT=times new roman,serif]Telgrafı yemek yerken alan MUSTAFA KEMAL, "Okumaya gerek yok, savaşı yitirmişiz!" dedi.
[FONT=times new roman,serif]Oysa aynı anda Yunan ordusu da savaştan bıkmış, yenemiyeceğini zannederek geri çekilmeye başlamıştı!..
[FONT=times new roman,serif]O sırada cephede, ÖN SAFLARDA olan BİR SUBAY, Yunanlıların çekildiğini görüp, İsmet Paşa'ya haber göndermiş, "Aman geri çekilme emrini geri alınız!. Birlikleri ileri sürün, çünkü Yunan çekiliyor!" dedi.
[FONT=times new roman,serif]İsmet gene tereddüt etti..
[FONT=times new roman,serif]Ama sonunda buna uydu ve böylece "zafer" kazanılmış oldu!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Bey 1 Nisan günü çektiği telgrafta şöyle der: "Saat 6:30'da Metristepe'den gördüğüm durum: Artçı olduğu sanılan bir düşman müfrezesi sağ kanat grubunun saldırısıyla gayrımuntazam çekiliyor... Düşman savaş meydanını silahlarımıza bırakıyor..." Sanki silahlarıyla bir şey yapmış gibi!..
[FONT=times new roman,serif]Görüldüğü gibi, 2. İnönü Zaferi de haksız yere İsmet beye mal edilir..
[FONT=times new roman,serif]Refet Paşa'ya göre, İnönü zaferinin gerçek kahramanı CEPHEDEKİ O SUBAY, yani MİRALAY FETHİ BEY'dir... ATATÜRK'ün adına çekilen "Siz yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" telgrafı, bu kahraman askere gönderilmeliydi!..
[FONT=times new roman,serif]Bu konuyu Yakup Kadri şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]-" Refet Paşa bir gün bana, "İnönü Zaferi münasebetiyle İsmet'i bir milli kahraman mertebesine çıkaran makalenizi okudum. Çok şairane idi, fakat hakikatle hiç bir alakası yok!" demişti."
[FONT=times new roman,serif]"Ben de "MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın çektiği telgraf ta mı şiirden ibaret?" diye sordum."
[FONT=times new roman,serif]"Refet Paşa kahkahalarla güldü: " O telgrafı yazanın sizin edebiyat arkadaşlarınızdan biri olduğunu bilmiyor musunuz?"dedi."(2)
[FONT=times new roman,serif]"Şaşkınlığım, Refet Paşa'nın başka bir sözüyle arttı: "Hem o telgrafta bir ADRES YANLIŞLIĞI var!. İNÖNÜ ZAFERİ'NİN GERÇEK KAHRAMANI MİRALAY FETHİ BEY'e gönderilmeliydi!.."
[FONT=times new roman,serif]"Zira ilk ağızda bir hezimete dönmek üzere olan bu muharebe, son dakikada o fırka kumandanının aldığı insiyatif ve sarfettiği gayret sayesinde kazanılmıştır!"
[FONT=times new roman,serif]Yıllar sonra, Garp Cephesi Harekat Dairesi Başkanı Kurmay Albay Tevfik Bıyıklıoğlu'nun yazıları da, bu ifadeyi doğrulamıştı...
[FONT=times new roman,serif]MİLLİ MÜCADELE Kahramanlarından Kılıç Ali de hatıralarında olayı naklederken, MUSTAFA KEMAL’in telgrafı "Sen bir şeyler yaz" diyerek Hamdullah Suphi’ye verdiğini, yazılanların tamamen o şahsa ait ifadeler olduğunu anlatır.
[FONT=times new roman,serif]2. İnönü Muharebesinden sonra Garp Cephesi kuvvetleri 15 piyade ve 4 süvari tümeni gibi muazzam bir kuvvete yükseltilmişti...
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey "paşa" olmuş, ancak yüklendiği bu büyük vazifenin önünde şaşırmış, ve aldığı yanlış savunma tedbirleriyle ordusunu, tekrar toparlanan düşman ordusu karşısında adeta baştan muvaffakiyetsizliğe mahkum etmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Nitekim Yunan Kralı'nın İzmir'i ziyareti ve verdiği destekle 80.000 kişiye ulaşan Yunan ordusu Bursa'ya girdi...
[FONT=times new roman,serif]Hemen ardından Kütahya-Eskişehir-Afyon cephesinde, ALTINTAŞ'da ağır bir yenilgi aldık!.. (Bazı kaynaklarda bu mevki ALATAŞ diye geçmektedir.)
[FONT=times new roman,serif]Bu mağlubiyet İsmet'in saplantısındandır!..
[FONT=times new roman,serif]Yunan'ın tekrar İnönü'den saldıracağı hesabına göre askeri düzen aldı, siper kazdırıp tahkimat yaptı.
[FONT=times new roman,serif]Halbuki bu savaştan 2 ay önce Temps gazetesinde General Delarcl adında bir Fransız çok açık şekilde, "Yunanlılar büyük bir hücum yapacaklar!.. Böyle büyük bir hücum için silah, cephane ve erzak gereklidir. Bunun için muhakkak hücumu Afyon'dan yapacaklardır... Çünkü İzmir'den oraya tren var," diye yazmıştı.
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, Afyon yönünden taarruz başlamasına rağmen bunu aldatmaca sandı...
[FONT=times new roman,serif]Güneyi boş bıraktı...
[FONT=times new roman,serif]Solda Deli Halit Paşa, onun sağında Albay Nazım'ın kuvvetleri vardı, hepsi kırıldı...
[FONT=times new roman,serif]Ancak 5 gün dayanabildiler. İsmet bey yine de takviye güç göndermedi.
[FONT=times new roman,serif]Halbuki Fevzi Çakmak MUSTAFA KEMAL'e ve İsmet beye "saldırının Afyon üzerinden olacağını" söylemişti...
[FONT=times new roman,serif]Albay Nazım şehit düştü. HACI BAYRAM'a gömüldü...
[FONT=times new roman,serif]Nazım'ın sağında Çolak Kemal'in kuvvetleri de kırıldı. Kendisi zor kaçtı!..
[FONT=times new roman,serif]Neden sonra İsmet bey uyandı, ama gene bir hata yapıp birlikleri mağlubiyetin üzerine gönderdi, sanki onlar da yenilsin diye!...
[FONT=times new roman,serif]Halbuki saldıran Yunan'ın soluna yüklenmesi gerekirdi.
[FONT=times new roman,serif]Gerçekte ALTINTAŞ muharabesinde 13 fırkamız hiç çarpışmamış, oradan oraya koşturup durmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]Yunan ordusu 5 fırka ile zafer kazanmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Eğer İsmet bey saldırıda ısrar etseydi, o ordu da yenilir, elimizde hiç kuvvet kalmazdı!..
[FONT=times new roman,serif]Bereket bundan çabuk vazgeçip TOPYEKÜN ÇEKİLME emri vermiştir!.. (25.7.1921)
[FONT=times new roman,serif]Savaşın başında strateji hatası yapan komutan felakettedir!.
[FONT=times new roman,serif]Çünkü bu hata savaş sonuna kadar sürer.
[FONT=times new roman,serif]Bu savaşta askerlerimiz öyle bir çekildiler ki, köprüleri demiryolunu bile imha edemediler...
[FONT=times new roman,serif]Oralardaki sığır ve koyun sürülerini sürüp getiremediler...
[FONT=times new roman,serif]Bu yüzden Sakarya Savaşı'nda Yunan hem kolay asker sevketti, hem de beslendi...
[FONT=times new roman,serif]Bu sürüler olmasa Sakarya'da 20 gün duramazlardı.
[FONT=times new roman,serif]Oysa Yunanlar Sakarya'dan kaçarken, tren hattını hallaç pamuğu gibi atmışlardı da, aylarca tamir edememiştik.
[FONT=times new roman,serif]Demek ki, KOMUTAN her ihtimali gözönünde bulundurup, mutlaka bir RİCAT PLANI da yapmalıdır.
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin bu savaştaki hatası Divan-ı Harp'lik, hatta idamlıktır!..
[FONT=times new roman,serif]Üstelik Sakarya'ya varınca, "gösterilen mevzide durmadılar" diye iki teğmeni idam etmiştir...
[FONT=times new roman,serif]Halbuki bütün ordu, bütün komutanlar kaçmıştı.
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin bu mağlubiyeti üzerine hakkında bir araştırma komisyonu kurulmuş, ancak o "MUSTAFA KEMAL'in emirlerini uyguladığını" söyliyerek kurtulmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]Ne var ki, savaşta insiyatif komutandadır...
[FONT=times new roman,serif]Gerektiğinde emirlere karşı gelerek orduyu kurtarmakla görevlidir.
[FONT=times new roman,serif]Kaldı ki, o dönemin kurmay albayı Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre, İsmet bey ancak MUSTAFA KEMAL'in direktifi ile ordusunu dağılmaktan kurtarabilmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca Meclis'te İsmet'i Divan-ı Harb'e sevketmek istiyenler olmuş, MUSTAFA KEMAL İsmet beyi korumak için kendini siper etmek zorunda kalmıştı...
[FONT=times new roman,serif]NUTUK'ta da bu mağlubiyeti geçiştirmiştir. Inkilab Tarihi kitaplarında falan "stratejik geri çekilme" diye yutturulmak istenir.
[FONT=times new roman,serif]Sabahattin Selek bu hezimetin sonuçlarını şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]"1921 Temmuz ayında TÜRK ordusu Kütahya-Eskişehir muharebelerini kaybederek SAKARYA gerisine çekilmiştir... Yunan birlikleri POLATLI'ya kadar gelmişti."
[FONT=times new roman,serif]"Ordunun büyük kayıplar ile SAKARYA gerisine çekilmesi, ANKARA'da gizlenmesi mümkün olmayan bir sarsıntı yaratmıştı!...
[FONT=times new roman,serif]23.7-5.8.21 tarihleri arasında MECLİS'te gizli celseler, uzun toplantılar yapılmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Fevzi Paşa, "Harp kanlı oldu. Ağır zayiata uğradık!.. ANKARA'yı bir hafta zarfında tahliye etmeye, hükümet merkezini KAYSERİ'ye nakletmeye karar verdik, " demişti...
[FONT=times new roman,serif]Cevabı Dersim meb'usu DİYAP AĞA verdi: "Efendiler, biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa döğüşerek ölmeye mi geldik?.."
[FONT=times new roman,serif]Kütahya-Eskişehir yenilgisi, kaybedilen topraklar ve şehirler, tehlikenin ANKARA yakınlarına gelmesi MECLİS'te sorumlu aranmasına yol açmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Tenkitler MUSTAFA KEMAL PAŞA üzerinde yoğunlaşıyordu...
[FONT=times new roman,serif]Nihayet 5 Ağustos'da BAŞKUMANDANLIK kanunu çıkarıldı.
[FONT=times new roman,serif]Bu MAĞLUBİYET üzerine, Yunan kuvvetleri POLATLI'ya yaklaştığı için aileler KAYSERİ'ye gönderildi...
[FONT=times new roman,serif]Ancak erkeklerden Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ile Yunus Nadi dışında kaçan olmadı...
[FONT=times new roman,serif]Olsaydı, bütün MİLLET paniğe düşerdi!..
[FONT=times new roman,serif]Çünkü 125.000 kişilik ordu dağılmış, geriye 25.000 kişi kalmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]İşte bu yüzden Meclis'te 1921 yılından sonra bir "İsmet Paşa" alerjisi yaşanmış, bunun da zararı onu yanından ayırmayan ATATÜRK'e olmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin bütün askeri hayatı MAĞLUBİYET'le doludur!..
[FONT=times new roman,serif]Herkesce meşhur korkusu ve evhamı bundandır!..
[FONT=times new roman,serif]Bu MAĞLUBİYET Enver Paşa, Dr. Nazım, Kusçubaşızade Sami, Küçük Talat gibi İttihatçılar'ın iktidar sevdasını alevlendirdi...
[FONT=times new roman,serif]Hepsi Batum'a toplanıp TÜRKİYE'ye girmek ve MUSTAFA KEMAL'i devirmek için fırsat kollamaya başladılar...
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca Rodinov komutasındaki Rus kuvvetleri de sınıra yığılmış, sözde onlara yardıma hazırlanmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Bu tehlikeyi Sakarya Zaferi önlemiş, Enver TÜRKİSTAN'a gitmiştir.
[FONT=times new roman,serif]İsmet beye, bu mağlubiyetle sabep olduğu karışıklıklara rağmen, Sakarya Savaşı'nda görev verilmiştir. (23.8.1921)
[FONT=times new roman,serif]Gerçi MUSTAFA KEMAL, onun ALATAŞ MAĞLUBİYETİ'nden sonra cepheye koşmuş, İsmet beyin "Garp Cephesi Komutanı" ünvanı fiilen kalkmıştı!...
[FONT=times new roman,serif]Yine de hiç bir başarısı olmamasına rağmen, Sakarya Zaferi'nden sonra TÜRKİSTAN'dan gelen üç kılıçtan biri ona takılmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Ne Sakarya Savaşı'nda, ne de Büyük Taarruz'da en ufak bir rolü olmayan İsmet bey, Zafer'den sonra Mudanya Mütarekesi'ni yapmakla görevlendirildi... (9.10.1922)
[FONT=times new roman,serif]Orada kendisine İngilizler tarafından "Edirne ile birlikte Karaağaç'ı da alacağımız" söylenmiş, ancak gaflet gösterip bunu yazdırmadığı için, daha sonra Lozan'da belge ibraz edememiştir!..
[FONT=times new roman,serif]Şevket Süreyya Mudanya görüşmelerine katılan General Harrington'dan şu satırları nakleder:
[FONT=times new roman,serif]" Halledilmesi gereken 6 nokta bulunuyordu. İkisini hallettik, ikisini de konferansın umumi heyetinde görüşmeye başladık... Geri kalan ikisi ise Boğazlar ile jandarma adedinin tesbiti konularıydı...Daha önceki konuşmalarımda İsmet, Çanakkale konusundaki fikirlerini kabul etmemi istemişti... Bunu kat'iyetle reddetmiştim. Ne vakit ki, daha fazla bir şey elde edemiyeceğini anladı :

[FONT=times new roman,serif]-"J'accepte! (kabul ediyorum!)"[FONT=times new roman,serif]diye bağırdı...Jandarma miktarı hususunda da daha fazla zorluklar bekliyordum. 10.000 rakamını kabul edeceğini söyledi, 8.000 üzerinde mutabık kaldık... O da, ben de ferahladık!.."
[FONT=times new roman,serif]Görüldüğü gibi İsmet bey, öyle "müthiş" bir "müzakereci" filan değil, teslimiyetçidir!...
[FONT=times new roman,serif]Kurtarabileceğinden çok daha azını elde edip, İngiliz generali "ferahlat"mıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Aynı tutumu Lozan'da da sürdü.
[FONT=times new roman,serif][SIZE=+0]KÂMURAN İNAN nefis eseri HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE'de TÜRK DIŞIŞLERİ'nin yabancılara hep EVET demeyi politika olarak benimsediğini, bu yüzden çok kaybımızın olduğunu belirtir...[/SIZE]
[FONT=times new roman,serif][SIZE=+0]İşte CUMHURİYET DÖNEMİ DIŞ SİYASETİ'ndeki bu YES-MAN (EVET EFENDİMCİLİK) tavrı İsmet beyin MUDANYA'daki J'ACCEPTE demesiyle başlamıştır... [/SIZE]
[FONT=times new roman,serif][SIZE=+0]ATATÜRK bir ölçüde frenliyebildi.[/SIZE]
[FONT=times new roman,serif][SIZE=+0]Ama onun ölümünden sonra dejenere DIŞİŞLERİ kadrosu İSTİSNASIZ her BATI isteğine EVET çekti!.. [/SIZE]
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL LOZAN'a önce İngilizce'yi çok iyi bilen, Hamidiye Kahramanı olarak yurt dışında da şöhreti olan Rauf Orbay'ı göndermek istemiş; fakat sonra İsmet beyde karar kılmıştı...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'yı göndermek için önce kendisini Dışişleri Bakanı yapmış, sonra heyete almıştı...
[FONT=times new roman,serif]Ancak İsmet bey, karşılaşacağı zorlukları bildiği için gitmek istememiştir.
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa, Lozan'da da bir varlık gösterememiş, heyet başkanı olmasına rağmen doğru dürüst bir ekip kuramamış, daima evhamlarının kurbanı olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]Heyet Başkanı olarak Lozan'ı o imzalamıştır ama, Lozan da onun başarısı değildir!..
[FONT=times new roman,serif]Zaten Lozan'ın bir başarı olup olmadığı da tartışılabilir.
[FONT=times new roman,serif]Görüşmeler sırasında diğer delegelerden gizli olarak MUSTAFA KEMAL ile haberleşir, ona yanlış bilgiler verirdi...
[FONT=times new roman,serif]Ne ATATÜRK'ün, ne Başbakan Rauf Orbay'ın, ne Meclis'in isteklerine uygun davranmazdı.
[FONT=times new roman,serif]Rauf Bey'in Lozan müzakereleri sırasında İsmet beye çektiği şu telgraf, ibret vericidir:
[FONT=times new roman,serif]-" Murahhas Heyet'in Yunan tamiratı hakkındaki hareketi, Vekiller Heyeti'nin talimatına açıklıkla AYKIRI görülmüştür!.."
[FONT=times new roman,serif]"Müşgül vaziyette kalan Vekiller Heyeti milli menfaatleri düşünerek, bildirdiğiniz gibi "mühim meselelerin 3-4 gün içinde neticelenmesi" yolundaki kanaatin gerçekleşmesine kadar tutumunu değiştirmeyecektir!.."
[FONT=times new roman,serif]"Önceki telgraflarımızda da bildirdiğimiz gibi, diğer meselelerde de fedakârlığın KAT'İYYEN mevzu-u bahs olamıyacağı tabiidir!"
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey bu uyarıya da uymadığı gibi, Vekiller Heyeti'nin tutumunu "93 Harbi'ndeki Osmanlı Bakanlar Kurulu"na benzeten ağır bir cevap vermiş, Rauf Orbay'ın Başbakanlık'tan istifasına sebep olmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]O tarihte Meclis, bilhassa muhalif "İkinci Grup"; değişen stratejik şartlara göre sınırlarda düzeltme yapılması, savaş tazminatı olarak Limni, Midilli, Sakız, Sisam gibi ANADOLU'ya yakın adaların alınması, %71 nüfusu TÜRK olan BATI TRAKYA'nın Yunanistan elinde bırakılmaması, Yunan ordusunun yaptığı tahribatın ödetilmesi, Hatay, Halep, Kerkük, Musul meselesi gibi hususlar üzerinde duruyordu...
[FONT=times new roman,serif]Bunlardan hiç biri elde edilememiştir!...
[FONT=times new roman,serif]Lozan sonuçları MUSTAFA KEMAL'e yakın "Müdafaa-yı Hukuk Grubu" tarafından dahi zor içe sindirilmiştir....
[FONT=times new roman,serif]Halbuki LOZAN BARIŞI kolay kabul edilsin diye arada seçimler yapılmış, Meclis yenilenmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Rauf Orbay, Meclis'te LOZAN Anlaşması'nı savunan eski Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey'in "milletvekilleri huzurunda müdafaasını yaptığım bir muahedenin artık kusurlarından bahsetmekten kaçınırım" dediğini belirtir...
[FONT=times new roman,serif]Yunanlar'dan tazminat alamayışımız, MUSUL'u kaybedişimiz, BATI TRAKYA'da en azından ayrı bir devlet kurduramayışımız, Alman bankalarında müttefikler tarafından el konulan altınlarımızı alamayışımız, 12 milyon İngiliz altını ödediğimiz, ancak İngilizler tarafından el konulan 3 gemiyi alamayışımız, HİLAFET'e bağlı olması gereken HİCAZ bölgesinde söz sahibi olamayışımız bizce LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI'nın kusurlarıdır!..
[FONT=times new roman,serif]Kaldı ki İsmet bey, orada heyetimizin kazandığı bazı haklardan, kendi cumhurbaşkanlığı döneminde vazgeçmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]Rauf Orbay, hatıralarında "İsmet Paşa'nın Lozan'dan çok değişmiş ve kibirli olarak döndüğünü, HİLAFET'in kaldırılmasında da büyük rolü olduğunu" anlatır...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın 17.11.1922'de Muslim Standard gazetesine verdiği beyanatta, "TÜRK MİLLETİ İSLAM'IN KILICIDIR!.. HİLAFET, TÜRK MİLLETİ'NE EMANETTİR!.. Kanımızın son damlasına kadar HİLAFET'i tutup yaşatacağız" demesine rağmen; Lozan'dan dönüşünde tamamen aksi fikir ve kanaatle yaman bir HİLAFET düşmanı kesildiğini söyler...
[FONT=times new roman,serif]Bunun da "bazı düşman telkinlerine kapılışından ileri geldiğinin" anlaşıldığını belirtir!..
[FONT=times new roman,serif]Ve şöyle devam eder:
[FONT=times new roman,serif]- "İsmet Paşa LOZAN'da İngilizler'le bir nevi gizli arabuluculuk rolü oynayan İstanbullu meşhur Hahambaşı Hayim Naum Efendi'nin telkinleriyle HİLAFET'in artık ne şekilde olursa olsun TÜRKİYE'de devamına müsaade edilmeyip derhal atılması lüzumu" fikrini tamamiyle benimsemiş bulunuyordu!.."
[FONT=times new roman,serif]- "İsmet Paşa kendisini "Avrupa politika alemini ve dünya ahvalini herkesten iyi anlamış ve bilmiş bir politika adamı" olarak tanıtmak becerikliliğini, MUSTAFA KEMAL PAŞA da dahil olmak üzere herkese kabul ettirmişti!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Bunu böyle kabul edişimiz, bizim GAFLET'imiz olmuştur! Zira MUSTAFA KEMAL PAŞA da, ben de, KARABEKİR ve ALİ FUAT PAŞALAR da, diğer bir çok arkadaşlar da yıllardanberi çeşitli vazifelerle gidip gelerek, dillerini bildiğimiz, matbuatını ve neşriyatını da yakından takip ettiğimiz dış alemin ve bilhass Avrupa politikasının hiç te yabancısı olmadığımız halde; şimdi ömründe İLK defa gittiği Avrupa'da bir kaç haftacı kalan İsmet Paşa'ya " dünya ahvalini herkesten iyi bilen bir dış politika uzmanı" gözü ile bakmak gafletine nasıl düştüğümüzü anlamıyorum!"
[FONT=times new roman,serif]- "Büyük Millet Meclisi'ndeki ekonomi politik tahsillerini Avrupa'da yapmış, bu sahada ihtisas sahibi olmuş, muntazaman dünya ahvalini takip eden genç mebuslar bile, Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı dinlerken, ağzından çıkan her sözü mahz-ı keramet telakki edecek derecede tesiri altında kalmışlardı!.."
[FONT=times new roman,serif]Aslında ATATÜRK onun ne olduğunu bilirdi!...
[FONT=times new roman,serif]Bunun için görev vermek istemezdi!..
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet bey ne yapar eder, diğerlerini ekarte eder, ATATÜRK'ü çoğu zaman kendine yönelmeye mecbur bırakırdı...
 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 2

[FONT=times new roman,serif]Bu durumu en iyi Yakup Kadri anlatıyor:
[FONT=times new roman,serif]-" 1923'de Başvekil Rauf Orbay'ın Hariciye Vekili İsmet Paşa'yla arası iyice açıldı, Rauf Bey istifa etti... İsmet Paşa hâlâ Lozan'dan dönmemişti."
[FONT=times new roman,serif]"MUSTAFA KEMAL Meclis istirahat salonunda 5-10 mebusa "Kimi başvekil yapalım?" diye sormuştu... Yusuf Kemal Tengirşek "Lozan Muahedesi onun imzasını taşıyor, İsmet Paşa'yı yapın" dedi... Biz de destekledik."
[FONT=times new roman,serif]"MUSTAFA KEMAL, "Beni düşündüren sıhhi arızasıdır," diyerek sağırlığını ima etti... "Ben Fethi Okyar'ı münasip görüyorum," dedi... Aslında haklıydı. Çünkü Meclis'te 1921'den beri bir İsmet Paşa alerjisi" vardı."

[FONT=times new roman,serif]Herhalde ATATÜRK'ün kastettiği asıl "arıza" İsmet beyin Meclis'te yarattığı bu alerji idi.

[FONT=times new roman,serif]İşte bu şartlar altında Fethi Okyar zafer sonrasının ilk başvekili oldu...(14.8.1923)
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Fethi Bey İsmet Paşa'yı Hariciye vekilliğinde alıkoydu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak çok geçmeden Meclis içinde gene çekişmeler huzursuzluklar başgösterdi.

[FONT=times new roman,serif]Fethi Bey hükümetinin böyle iki ay gibi kısa sürede zaafa düşmesinin bir sebebi de, Başbakanlık'la Dışişleri arasındaki mizaç ve fikir uyuşmazlığı idi!..

[FONT=times new roman,serif]Yani İsmet Paşa Rauf Bey'le olduğu gibi Fethi Bey'le de geçinememişti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin evhamı gibi, huysuzluğu da meşhurdur.
[FONT=times new roman,serif]Huzursuzluk Fethi Bey'in çekilmesi ile arttı.(27.10.1923)
[FONT=times new roman,serif]1922'de Başvekil ve Vekiller Heyeti seçmek yetkisi Meclis'e verilmişti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eğer bu hüküm o günlerde "Başvekil Reisicumhur tarafından, vekiller de başvekil tarafından intihap olunur, Meclis'in tasvibine arz olunur" şeklinde tadil olunmasaydı, hükümet kurmak mümkün olmazdı!..

[FONT=times new roman,serif]Hele İsmet Paşa'yı başvekil yapmak hiç mümkün olmazdı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ona bütün Meclis karşı idi.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa başbakan olduğu zaman dövizin ne olduğunu bilmiyordu!..

[FONT=times new roman,serif]Bu tadilat, aslında CUMHURİYET'i ilan eden kanunun devamı idi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL Cumhurbaşkanı olmuş, Meclis'te seçilemiyen İsmet beyi kendi tensibi ile Başbakan yapmıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bununla da yetinmemiş, Halk Partisi başkanlığını da Kasım 1923'de fiilen İsmet beye bırakmıştı!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa o tarihten 1972'e kadar kesintisiz partinin başında kaldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu erişilmez bir diktatörlük rekorudur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kanuni Sultan Süleyman'ın 46 yıllık saltanatını aşar!..
[FONT=times new roman,serif]Hüseyin Cahit Bey İsmet beyi Tanin gazetesinde yazdığı bir makalede şöyle değerlendirmişti:
[FONT=times new roman,serif]-" İsmet Paşa'nın seciyesinde pek çabuk alevlenen VEHİMLİ ve KİNDAR bir zaaf farkedilmesi, herkeste hayal kırıklığı doğuracak mahiyettedir... MEMLEKET'i gerçekten sevmek, MEMLEKET menfaatleri uğrunda böyle ŞAHSİ HİSLER'in üstüne çıkabilmeyi istilzam eder!.."
[FONT=times new roman,serif]Yakup Kadri şöyle devam eder:
[FONT=times new roman,serif]-" İsmet Paşa iktidara geldi de ne oldu?...Meclis'te kaynaşmalar yatıştı mı?.. Ne gezer!..Bu sefer İsmet Paşa'nın bir POLİS REJİMİ kurduğu öne sürüldü."
[FONT=times new roman,serif]"Gerçi hücumların ön hedefi zamanın Dahiliye Vekili Ferit Tek Bey idi... Ancak asıl vurulmak istenen İsmet Paşa idi!.. Nitekim hücumlar Ferit Bey, Özel Kalem Müdürü'nün gazetelere düşen bir takım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip, çekildikten sonra da devam etti.[FONT=times new roman,serif]"
[FONT=times new roman,serif]"Ortaya bir "Bağdat-Haydarpaşa Demiryolu" davası atıldı... Hükümet demiryolunun eskisi gibi Alman kumpanyasınının idaresinde bırakılmasını, milletvekillerinin çoğu millileştirilmesini istiyordu."
[FONT=times new roman,serif]"Nafıa Vekili Muhtar Bey bir vakitler Alman kumpanyasında çalışmış mühendis olarak, MİLLİLEŞTİRME tezini çürütmeye çalışıyordu... Bu hususta öyle gayret sarfediyordu ki, bütün Meclis'te onun Alman kumpanyası umum müdürü Mösyö Hugnen'in adamı olduğu söylentileri almış yürümüştü."
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın MUSTAFA KEMAL'den sonraki İKİNCİ ADAM, ve onun çevresindeki TEK ADAM olmak istemesi; Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet paşalar ile MUSTAFA KEMAL'in arasını bozmuş ve bu kişilerin bir tertibe girmelerine yol açmıştır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu kişiler etkili olabilmek için, orduyu ele geçirmeyi lüzumlu görmüşlerdir.
[FONT=times new roman,serif]Tam o günlerde MUSTAFA KEMAL asker milletvekillerinin ordu veya Meclis'ten birini tercih etmelerini istiyordu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Paşalar bu amaçla mebusluktan istifa ettiler.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsteklerine uygun olarak Kazım Karabekir 1. Ordu müfettişliğine, Ali Fuat paşa 2. Ordu müfettişliğine tayin edildi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]3. Ordu müfettişi Cevat Paşa ile kolordu kumandanı Cafer Tayyar da bu tertibe dahildi.
[FONT=times new roman,serif]Bir yıl sonra orduyu elde ettiklerine inanınca, istifa edip tekrar Meclis'e döndüler.
[FONT=times new roman,serif]Gerisini Yakup Kadri şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]-" Ali Fuat Paşa Konya'dan Ankara'ya dönüşünde Saffet Arıkan'a "MUSTAFA KEMAL ile görüşmek istediğini, bu hususta kendisine delalet etmesini" rica etmişti."
[FONT=times new roman,serif]"Biri Devlet Başkanı... diğeri Ordu Müfettişi... O zamanın Ankara'sı gibi avuçiçi kadar bir kasabada bir araya gelemiyor!. Bu mümkün değildi!."
[FONT=times new roman,serif]"Çünkü bir gün kimseye haber vermeden sinemaya gitmiştim de, ışıklar sönmeden biri kulağıma eğilip "Sizi köşkten arıyorlar" demişti!."
[FONT=times new roman,serif]"O günlerde Meclis'te dolaşan söylentiler, bunun İsmet Paşa'nın bir tertibi olduğu yönünde idi!.. Çünkü Ali Fuat Paşa, MUSTAFA KEMAL ile diğer paşaların arasını bulmaya azmetmişti!."
[FONT=times new roman,serif]"Bu kişilerin muhalefeti doğrudan GAZİ'ye değildi!.. Hepsinin emeli de GAZİ ile anlaşmaktı."
[FONT=times new roman,serif]"Böyle bir şey İsmet Paşa'nın işine gelir miydi?..GAZİ eski silah arkadaşları ile bir araya gelince, o "vazgeçilmez adam" vasfını kaybetmez miydi?.."
[FONT=times new roman,serif]"İşte böyle bir kuruntu içinde olan İsmet Paşa, MUSTAFA KEMAL ile Ali Fuat Paşa'nın buluşup uzlaşmalarını önliyecek tedbirleri almıştır!.."
[FONT=times new roman,serif]İşte İsmet paşa böyle bir adamdır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün arkasından çevirdiği dümenler, onun ölümüne kadar sürmüştür!..
[FONT=times new roman,serif]O, ATATÜRK'ün sürekli muhalefet ile karşılaşmasına, zaman zaman bocalayıp hata yapmasına sebep olmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]Yakup Kadri Terakkiperver Parti'nin MUSTAFA KEMAL'in karşısına çıkması olayını şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]-" Ulus (Hakimiyet-i Milliye) ve Cumhuriyet'te biz (Başbakan)İsmet Paşa'yı savunmakta idik, ama İstanbul gazetelerinin çoğu muhalefet saflarına geçmişti."

[FONT=times new roman,serif]Görüldüğü gibi muhalefet; paşalardan Meclis'e, Meclis'ten basına ve halka yayılmıştır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak bu muhalefet ATATÜRK'e değil; hep İsmet Paşa'ya karşıdır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Onun "milli şef" olmasından sonra da bütün halk karşısına geçecek, İsmet beyde ülkeyi demir yumrukla yönetmeye kalkacaktır.

[FONT=times new roman,serif]"Hücumlar sertleşmişti. Büyük Millet Meclisi, Fransız ihtilali erkanının birbirini bertaraf etmeye çalıştığı "Convention"ı hatırlatır olmuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halk Fırkası'nda esaslı bir tasfiye şart görünüyordu."

[FONT=times new roman,serif]"Bir Akşam Çankaya'da yalnız partinin Merkez İdare Heyeti'yle gizli bir toplantı yapıldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Her ağızdan birinin adı ortaya atıldı. MUSTAFA KEMAL PAŞA elinde kalem, yazıyordu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif] Birden durdu, 'Arkadaşlar, bu listeye göre tasfiye yaptığımız takdirde, biz Meclis'te ekalliyette kalacağız!." dedi!..."

[FONT=times new roman,serif]"Refet Bey ve arkadaşları "Saltanatçı, Hilafetçi, Cumhuriyet Düsmanı" olarak suçlandıklarında hepsi "Reddederim!" diye bağırıyordu!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Şu halde dava ne idi?..."
[FONT=times new roman,serif]"Dava, MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın sadece İsmet Paşa'ya bağlanıp kalmaması, eski silah arkadaşları ile birleşmesi idi!.."
[FONT=times new roman,serif]"Sonunda muhalif gruptan Zülfü ve Feyzi Beyler çağrılıp dinlendi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tam o sırada birisi Ali Fuat Cebesoy, Rauf Bey, Refet Paşa, ve Kazım Karabekir Paşa'nın Halk Fırkası'ndan istifa ettiklerini ve Cumhuriyetçi Terakkiperver Fırka'yı kurduklarını bildiren mektuplar getirdi!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Genel Başkan MUSTAFA KEMAL, 'Mesele kendiliğinden hallolmuştur,' dedi."
[FONT=times new roman,serif]Ama tabii hallolmadı!..Bu kişilerin amacı MUSTAFA KEMAL'i yıkmak değil, tam tersine onun çevresinde kenetlenmek iken; İsmet onları tasfiye etmiş oldu!
[FONT=times new roman,serif]Bir süre sonra İsmet Paşa hastalığını bahane edip görevini bıraktı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Onun kabinesinde görev almış olan Maarif Vekili Mustafa Necati, şu değerlendirmeyi yapar:

[FONT=times new roman,serif]-" Her yer haraptı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Barınacak sığınak bile yoktu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Evler yıkılmış, yollar geçilmez hale gelmişti.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halk en basit vasıtalardan bile mahrumdu!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]El sanatlarını yürüten gayr-ı TÜRK nüfus ortada yoktu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halk her şeyi DEVLET'ten beklemek mecburiyetinde idi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]MİLLİ MÜCADELE devrinde halktan alınanların mevcudu tükenmişti!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Vergiler ağırdı, mükellefin bunları ödemesi zordu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bir FASİT DAİRE içinde olduğumuzu görmemek mümkün değildi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Lozan'da elde ettiklerimizi de karşımızdakilerin hazmedemiyeceğinin idrakinde idik...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Hükümetin istifası ani kararla ve daha çok Başvekil'in takdir hakkını kullanması ile oldu!"
[FONT=times new roman,serif](Milli Mücadele Defteri)

[FONT=times new roman,serif]İşte bu sözler İsmet Paşa'nın her zaman yaptığı gibi, zoru görünce kaçtığının delilidir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O, bu davranışı ile sadece beceriksizliğiniortaya koymakla kalmamış, kendisini Meclis'in temayülü hilafına Başbakan yapan MUSTAFA KEMAL'i de yüzüstü bırakıp gitmiştir!..

[FONT=times new roman,serif]Yerine yine Fethi Okyar başbakan oldu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın bir daha dönmemesi mümkündü...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE gerçekten bu adamdan kurtulabilirdi.
[FONT=times new roman,serif]Ancak Fethi Okyar'ın Şeyh Sait İsyanı'ndaki umursamaz tutumu, ve olayın arkasındaki yabancı güçleri sezememesi;
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL'i yine İsmet beye muhtaç etti!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyin temkinli, evhamlı tavrı burada işe yarıyabilirdi.
[FONT=times new roman,serif]Zaten etrafında başka adam kalmamıştı ki!..
[FONT=times new roman,serif]Bu gelişmeleri de Yakup Kadri'den takip edelim:
[FONT=times new roman,serif]-" Şeyh Sait Vakası denilen büyük silahlı gericilik hareketi Fethi Bey hükümetini gafil avladı."
[FONT=times new roman,serif]"Fethi Bey o geniş ve yığın halindeki ayaklanmayı, Doğu'da sık görülen dağ eşkiyalıklarından biri telakki etmişti... Bir kaç kıta jandarma ile bastırılacağını zannediyordu!.. Milletvekillerinin büyük kısmı da bu kanaatte idi."
[FONT=times new roman,serif]"Ama Heybeliada'da dinlendikten sonra dönmüş olan İsmet Paşa, durumu hiç te böyle değerlendirmiyordu... Ona göre isyan ordunun müdahalesini zaruri kılacak kadar vahimdi... Fakat bir türlü Fethi Bey'i uyaramıyordu."
[FONT=times new roman,serif]"Bir gün Köşk'te GAZİ ile poker oynuyorduk... İçeri bir yaver girdi ve GAZİ'ye bir telgraf verdi... GAZİ çatık kaşla, "Götürün bunu Başvekil'e verin" dedi."
[FONT=times new roman,serif]"Fethi Bey telgrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra yavere geri verdi ve oyuna devam etti... ATATÜRK, "Şimdi bunu İsmet Paşa'ya götürünüz," dedi... İsmet Paşa aldı, okudu ve yerinden fırlayarak telaşla bir cigara yaktı!.."
[FONT=times new roman,serif]"ATATÜRK bize dönerek "işte iki adam arasındaki fark... Şeyh Sait çeteleri Şemdinan'a gelip dayanmışlar!.." dedi... Yani durum sadece ciddi değil, tehlikeli idi!."
[FONT=times new roman,serif]"Buna rağmen Terakkiperver erkanı ile Halk Partisi hizipçileri isyanın ordu kuvvetiyle bastırılmasına şiddetle karşı çıktılar... Aralarında Kazım Karabekir gibi paşaların bulunduğu bu grup "kardeş kanı dökülmesi"nden, "iç savaş"tan söz ediyorlardı... İktidar kanadı da çok ağır ithamlarla saldırıyordu."
[FONT=times new roman,serif]"Sonradan ATATÜRK'ün Nutuk'ta belirttiği gibi, Şeyh Sait isyanında muhalif gruptan bir çok kişinin parmağı olduğu, vesikalarla ortaya çıkıyordu!.."
[FONT=times new roman,serif]Tarih nasıl da tekerrür ediyor!.. Şeyh Sait isyanından telaşlanan İsmet beyin oğlu Erdal Efendi'nin SHP-DEP ittifakıyla Meclis'e soktuğu Kürtçü milletvekilleri, evlerinde terörist saklıyorlar, sahte sağlık karneleri ile yaralı militan tedavi ettiriyorlardı, DEVLET'in aldığı tedbirleri kuryeler aracılığı ile PKK'ya bildiriyorlardı!...(1993) Çoğu, parasını DEVLET'in ödediği telefonlarla, bölücü hainler ile uzun görüşmeler yapıyordu.

[FONT=times new roman,serif]Bu ailede şeytan tüyü var!.. Bütün bu ihanetin müsebbibi Erdal Efendi, 50. hükümette "Dışişleri Bakanlığı"na lâyık görüldü!.. Ne diyelim!..
[FONT=times new roman,serif]"İşte İsmet Paşa böyle bir hengame sonucu, bir elinde Şark'taki ayaklanmayı ordu ile bastırma, diğer elinde de Takrir-i Sükun Kanunu, tekrar iktidara gelmişti!.." (3.3.1925)
[FONT=times new roman,serif]Biz daha evvel söyledik: Bu tip isyanların hep "İsmet Paşa'nın iktidarda olmadığı" dönemlerde çıkması, ve o iktidara gelince "ayaklanma" olmaması, bizi hep pirelendirmiştir. Konunun gerçekten incelenmesi gerekir.
[FONT=times new roman,serif]Takrir-i Sükun ile Terakkiperver Fırka kapatıldı, gazeteler ve muhalifler susturuldu...
[FONT=times new roman,serif]İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
[FONT=times new roman,serif]Kel Ali epey adam astı...
[FONT=times new roman,serif]İsyan bastırıldı...
[FONT=times new roman,serif]Ancak bu olaylar paşalar ile GAZİ'nin arasını daha da açtı...
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK öldüğünde çoğu hala ona "küs" idi.
[FONT=times new roman,serif]İsmet hastalık bahane ederek görevden ayrılması ile tekrar Başbakan oluşu arasındaki kısa sürede ne yapmış ne etmiş, Meclis'te kendisine bağlı bir grup meydana getirmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Fethi Okyar bu konuda şu değerlendirmeyi yapar:
[FONT=times new roman,serif]-" LİDERLİK üzerinde GAZİ MUSTAFA KEMAL, söz götürmez OTORİTE idi!... FAKAT, kendisini hemen İsmet Paşa takip ediyordu!.. İki lider arasında başkaca kuvvet dengesi mümkün değildi!.. HALK FIRKASI içinde o günlerin söyleyişi ile MÜFRİTLER denilen grubun Hükümet Reisliği için tek adayı, İsmet Paşa idi..." [FONT=times new roman,serif](Üç Devirde Bir Adam)
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa ise, bu şartlar altında geldiği iktidardan uzun süre gitmedi, ve sinsice ATATÜRK'ten sonraki ikbalinin temellerini attı...
[FONT=times new roman,serif]Doğu'da alınan tedbirleri ihmal ederek, bugüne kadar yansıyan Kürtçülük hareketini besledi.
[FONT=times new roman,serif]Bu iddiamız çok şaşırtıcı gelebilir...
[FONT=times new roman,serif]Ama gerçektir!..
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL, DOĞU ve GÜNEYDOĞU MESELESİ'ne büyük ehemmiyet veriyordu...
[FONT=times new roman,serif]Bölgede 30.000'i mavzer olmak üzere 160.000 silah toplanmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]Buradakiler fakirdi de, bunca silahı alacak parayı, mermiyi nereden buluyorlardı?.. (Bu soru, şimdinin de en önemli sorusudur.)
[FONT=times new roman,serif]Bunun için, isyan bastırılır bastırılmaz çıkarılan 1505 ve 1515 sayılı kanunlar çıkarıldı...
[FONT=times new roman,serif]Bölgedeki arazi istimlak edilecek, sonra TÜRK veya TÜRK KÜLTÜRÜ'ne bağlı göçmenlere tahsis edilecekti!..
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca isyana sebep olan 500 kadar ağa ve aşiret reisi de, batıya göç ettirildi...
[FONT=times new roman,serif]Bu kişiler Ermeniler'den kalan toprakların ve evlerin üzerine de oturmuşlardı!..
[FONT=times new roman,serif]Topraklar ellerinden alınıp otoriteleri kaldırılınca, gerekli hukuki ve sosyal zemin hazırlanmış oldu...
[FONT=times new roman,serif]Artık o bölgenin her bakımdan TÜRK'LEŞMESİ için hiç bir engel kalmamıştı!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak MUSTAFA KEMAL'in kafasında uğraşması gereken pek çok konu vardı...
[FONT=times new roman,serif]Bu meselenin teferruatı ile ilgilenemedi...
[FONT=times new roman,serif]Başbakan olan İsmet paşada, bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenleri ile ilgilenmedi...
[FONT=times new roman,serif]Aradan yıllar geçmesine rağmen, Doğu'ya gidenlere tapu verilmedi...
[FONT=times new roman,serif]Batı'ya göç ettirilen ağalara ise, 1934 yılında geri dönme izni verildi!..
[FONT=times new roman,serif]Bunlar, Medeni Kanun'un 639. maddesini çarpıtarak, Ermenilerin boşalttığı toprakları şahsi mülkleri haline getirdiler!..
[FONT=times new roman,serif]2510 sayılı kanunla da dağıtılmamış topraklarını geri aldılar!..
[FONT=times new roman,serif]Neticede büyük ümitler ile doğuya yerleştirilmiş olan Rumelili göçmenler gruplar halinde Bursa yöresine kaydı.
[FONT=times new roman,serif]Rauf Orbay'a göre; İsmet "Paşa daha kuvvetli olmak, rakipsiz uzun süre iş başında kalmak hırsını tatmin için", karşısına çıkması ihtimali olan gerçekten dürüst ve idealist insanları bir punduna getirip MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın yanından uzaklaştırıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK, bir süre sonra İsmet Paşa'dan kurtulmak için onun karşısına Serbest Fırka ile Fethi Okyar'ı çıkartmaya çalıştı... (2.6.1930)
[FONT=times new roman,serif]Bu faaliyete girişirken, sanki geleceği görmüş gibi, şöyle demişti:
[FONT=times new roman,serif]- "Ben CUMHURİYET'i şahsi menfaatim için kurmadım!.. Hepimiz faniyiz!.. Ben öldükten sonra, ARKAMDA kalacak bir İSTİBDAT MÜESSESESİ'dir!..Ben ise, MİLLET'e miras olarak bir İSTİBDAT MÜESSESESİ bırakmak, ve tarihe o suretle geçmek istemiyorum!.. Mesele, memlekette CUMHURİYET'in şahısların hayatına bağlı kalmıyarak kökleşmesidir!"
 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 3

[FONT=times new roman,serif]Fethi Okyar ATATÜRK'ün teklifini kabul ederek bir muhalefet partisi kurmasını şöyle açıklar:
[FONT=times new roman,serif]-"İsmet Paşa'nın hodbinliği, nihayetsiz iddialı tavrı, hudutsuz mevki hırsına eklenen yetersizliği ve etrafında cereyan fecaatler yüzünden memleket bir uçuruma doğru sürüklenmekte iken, haykırmamak elimden gelmiyordu!"
[FONT=times new roman,serif]Serbest Fırka'ya giren Ağaoğlu Ahmet Bey de durumu, ATATÜRK'ün önünde İsmet Paşa ile şöyle tartışmıştı:
[FONT=times new roman,serif]Ağaoğlu -"Paşam, öyle bir çevre içinde yaşıyoruz ki, Hükümet'in icraatını tenkit için kimsede şevk ve cesaret bırakılmamıştır."
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa- "Emekli Kanunu Fırka'da müzakere edilirken, pekala siz de söz aldınız ve kanunu tenkit ettiniz."
[FONT=times new roman,serif]Ağaoğlu - "Tenkit ettim, ama neye yaradı?..
[FONT=times new roman,serif]Ben kürsüde iken, sözlerimi mebusların tasvip ettiğini yüzlerinden ve hallerinden görüyordum...
[FONT=times new roman,serif]Fakat hemen kürsüye geldiniz ve kanunu savundunuz!..
[FONT=times new roman,serif]Ondan sonra da bana hak veren mebuslar kanunu kabul ettiler."
[FONT=times new roman,serif]Bahsedilen kanun "bir saat" vekil sandalyesinde oturan bir zatın, vekillikten çekildikten sonra 150 lira emekli maaşı alması hükmünü ihtiva ediyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Bu, o güne göre inanılmaz yükseklikte bir maaştı!..
[FONT=times new roman,serif]"ATATÜRK, bunun üzerine Fethi Bey'e, "Fransa'da vaziyet nasıldır?" diye sordu...
[FONT=times new roman,serif]Fethi Bey:
[FONT=times new roman,serif]- "Fransa'da düşen vekillere böyle bir emekli maaşı söz konusu olmaz!.. Böyle bir kanun geçse, kamuoyu kıyameti koparır," cevabını verdi."
[FONT=times new roman,serif]Bu söz üzerine İsmet Paşa şu hayret verici cevapla kendini savunmuştur:
[FONT=times new roman,serif]- "Bu kanun sadece vekillere değil, mebuslara da emeklilik hakkını temin ediyor!..
[FONT=times new roman,serif]Ahmet Bey idealisttir...
[FONT=times new roman,serif]Gerçeklerden anlamaz!..
[FONT=times new roman,serif]Ben Hükümet Reisi sıfatıyla mebus arkadaşlarımın menfaatine ilişkin bu meselede muhalif kalamazdım!...
[FONT=times new roman,serif]PARA MESELESİ'dir!..
[FONT=times new roman,serif]Gerçeklere riayet lazımdır!"
[FONT=times new roman,serif]Görüldüğü gibi, İsmet Paşa milletvekillerine şahsi menfaat temin eden kanunlar vasıtasıyla onları safına çekmesi bir yana; milletvekillerinin kendi maaşlarını fahiş oranlarda yükseltip, kendilerine olmayacak imtiyazlar tanıyan kanunlar çıkartmalarına da, emsal teşkil etmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]MİLLET'in nefretini çeken bu uygulama, İsmet Paşa ile başlamıştır!.
[FONT=times new roman,serif]Neticede, halkın kendisine olan tepkisini, ATATÜRK'e karşı imiş gibi göstermeyi de başardı bizim İsmet Paşa, ve muhalif partiyi 3 ayda ekarte etti!..
[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir bunu şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]- "Serbest Fırka kapanmadan iki gün önce Cumhuriyet'te Yunus Nadi:
[FONT=times new roman,serif]"Ya partinin başına geç, devrimleri koru, ya da biz sensiz bunu yapacağız!." diyordu."
[FONT=times new roman,serif]"Yunus Nadi bu gücü kendinde bulamazdı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Öyleyse partiyi eline geçirmiş olan İsmet Paşa, GAZİ'yi göreve çağırıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif](Yoksa) GAZİ'yi sarsalamak kimin haddine?.."
[FONT=times new roman,serif]"GAZİ politika yaptı, Fethi Bey'i İsmet Paşa'ya kurban verdi!.."
[FONT=times new roman,serif]"Ancak uzun yıllar sonra, İsmet Paşa'yı görevden alıp Celal Bayar'ı başbakan yapabildi!.."
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK "politika" yaptı, ama mecburdu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Koca GAZİ, memleketi yöneten partiyi İsmet beye kaptırdığını, aslında Meclis'te hiç te güçlü olmadığını sezmişti!.

[FONT=times new roman,serif]Fethi Okyar da bu gelişmeye, yanlış hedefler seçerek yardımcı olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Onun yanlış tercihleri, partisinin gerici bir hüviyet almasına yol açmıştı.

[FONT=times new roman,serif]3 ay içinde partiyi kapatmak zorunda kaldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa olaydan daha da güçlenmiş olarak çıktı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1937'e kadar rakipsiz kaldı!..
[FONT=times new roman,serif]Şevket Süreyya bu konuda şöyle yazar:
[FONT=times new roman,serif]- "İsmet Paşa her şeye rağmen TEK PARTİ ADAMI idi ve öyle kalacaktı!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Hatta bir kısım politikacılar, GAZİ'nin yeni bir parti yaratma teşebbüsünü, "İsmet Paşa'nın sivrilmiş otoritesi"ne ve "söz sahipliği"ne karşı saydılar... Onlara göre GAZİ, artık harf, dil, tarih ve kültür işlerine kendini vermişti... HER ŞEY GAZİ'NİN ELİNDE GÖRÜNMEKLE BERABER, İSMET PAŞA HÜKÜMETTE TEK SÖZ SAHİBİ GÖRÜNÜYORDU!.."
[FONT=times new roman,serif]Gerçekten öyle idi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK CHP'yi İsmet'e bıraktığı gibi, şahsiyetleri açısından Meclis'e girmesini istediği bir kaç kişinin dışındaki mebusların tercihine de karışmazdı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]GAZİ'nin aslında parti teşkilatının tercihine bıraktığı sayının büyük kısmı için, İsmet ne yapar eder, kendine çok yakın ve sadık adamların listeye alınmasını ve seçilmesini sağlardı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Arada bir çıkan muhalifleri de terörü ile sindirirdi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Böylece Meclis görüşmelerine fazla katılmayan, Köşk'ten çıkıp halkın arasına fazla karışamıyan GAZİ'ye her şey, "süt liman" görünürdü.

[FONT=times new roman,serif]Yalnız burada iki hususu birbirinden ayırmak gerekir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İSMET paşanın GAZİ'yi aldattığı bir gerçektir!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ama bu durumu, bazılarının yaptığı gibi "ATATÜRK, İsmet bey, GAZİ Paşasız bir şey yapmazdı" diye yorumlamak son derece yanlış olur.
[FONT=times new roman,serif]Böyle düşünenler ATATÜRK'ün bir gün sofrasında "Bir lokma ekmek yiyor, bir kadeh rakımı şuracıkta rahat içiyorsam, bunu İsmet'in sayesinde yapabiliyorum!" [FONT=times new roman,serif]demiş olmasına bağlarlar...
[FONT=times new roman,serif]Halbuki ATATÜRK'ün çok yakını KILIÇ ALİ, hatıralarında "olayın başka türlü olduğunu, ATATÜRK'ün bu sözü ettikten sonra karşısında oturanlara göz kırptığını, yani İsmet'in böyle kendini bir halt sanmasıyla dalga geçtiğini" [FONT=times new roman,serif]anlatır!.. (Bakınız: ATATÜRK'ÜN HUSUSİYETLERİ, Cumhuriyet Yayınları 1998)
[FONT=times new roman,serif]İşin kandırmaca, aldatmaca yönü çok önemlidir!..
[FONT=times new roman,serif] İsmet bey, GAZİ'nin çevresinde öyle bir "koruma" halkası oluşturmuştu ki, istemediği kimse o kordonu aşıp GAZİ'ye kolay ulaşamaz, GAZİ de canının istediği gibi Köşk'ten ayrılamazdı!..
[FONT=times new roman,serif]Bir seferinde tek başına "kaybolup" şehre inmişti de, adeta yer yerinden oynamıştı!..

[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir şöyle diyor:
[FONT=times new roman,serif]"Cumhuriyet döneminde de azgın BATICILIK yapıldı... O kadar ki, takvimimizi, ağırlık, uzunluk ölçülerimizi bile değiştirdik!.. Tek BATI'ya benziyelim diye!."
[FONT=times new roman,serif]BATI'dan alınanlar sadece yukarda sayılanlardan ibaret değildi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Alfabemizi, kıyafetimizi, tatilimizi, saatimizi; nikah, cenaze, yemek sistemimizi; hukuk sistemimizi, devlet idaremizi, değiştirdik.

[FONT=times new roman,serif]GAZİ bu hataları nasıl yaptı?..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Sözlerini inceleyince görüyoruz ki, kendisi AMANSIZ bir BATI DÜŞMANI'dır!.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Davranışlarını inceleyince görüyoruz ki, ATATÜRK BATI İLE HİÇ BİR İTTİFAKA GİRMEMİŞTİR!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çünkü o BATI'yı insafsız SÖMÜRGECİ ve ZALİM görür!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]MAZLUM MİLLETLER'in BATI HEGOMONYASI'ndan kurtulacağı günün hayalini kurar!...
[FONT=times new roman,serif]Peki, nasıl oldu da, GAZİ böyle bir gaflete düştü?..
[FONT=times new roman,serif]Belki BATI'ya benzer bir hüviyet kazanırsak, BATILILAR'ın bizi rahat bırakacağını düşünmüştür...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çünkü o dönemde LOZAN sonuçlarını hazmedeyen BATILILAR, her yönden yeni DEVLET'i sıkıştırıyorlardı!..

[FONT=times new roman,serif]Bir ihtimal de GAZİ'nin "MUASIR MEDENİYET"i BATI'da gördüğü için; ve bir dönem KÜLTÜR, MEDENİYET ve TEKNOLOJİ'yi AYNI telakki ettiği için; BATI özelliklerini almamız gerektiğini düşünenlere uymuş olmasıdır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bizce hatası buradadır.

[FONT=times new roman,serif]GAZİ bu konuda olumlu ve temiz düşünceler ile hareket etmiştir.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eğer yaşayıp 2. Dünya Harbi'ni görseydi, BATICI uygulamalardan hemen vazgeçerdi!..
[FONT=times new roman,serif]GAZİ, Almanlar'ın Polonya'da yaktığı insanları, İtalyanlar'ın Habeşistan'da yaptıklarını, ve atom bombasının Japonya'da öldürdüğü masum insanları görseydi, BATI'nın MUASIR MEDENİYET'in değil, sadece TEKNOLOJİ'nin merkezi olduğunu farkeder, KÜLTÜR ve MEDENİYET'imize el değmesine izin vermezdi!..
[FONT=times new roman,serif]MUSTAFA KEMAL PAŞA zaten 1920'lerden beri hep ŞARK'ı savunmuştu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Peki, nasıl oldu da GAZİ bir dönem BATI rüzgarına kapıldı?

[FONT=times new roman,serif]Buna cevap vermeden, enteresan bir nokta üzerinde durmak gerekir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Terakkiperver Fırka, Serbest Fırka ve Demokrat Partı hareketi, hiç bir zaman ATATÜRK'e karşı değil; hep İSMET PAŞA'ya karşı olmuştur!..

[FONT=times new roman,serif]Meclis de, halk ta 1921'den beri İSMET PAŞA'yı sevmezdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İSMET PAŞA, Meclis'i zamanla geleceğini kendisine bağlıyanlar ile doldurmuş, ama MİLLET'in sevgisini asla kazanamamıştır!..

[FONT=times new roman,serif]Çünkü TÜRK İNSANI inanılmaz sezgisi ile bu BATICI eğilimin, bu BATICI uygulamanın ATATÜRK'ten değil de, İSMET PAŞA'dan kaynaklandığını bilir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Rauf Orbay'ın dediği gibi, İSMET PAŞA Lozan'dan çok değişmiş ve yurda tekrar MANDACI olarak dönmüştür!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ve yine Rauf Orbay'ın belirttiği gibi, bir kaç hafta kaldığı Avrupa'dan sanki bir "uzman" edasıyla gelmiş ve ne yazık ki MUSTAFA KEMAL'i de kandırmış, fikirlerini ona empoze edebilmiştir!..

[FONT=times new roman,serif]Mesela 17.2.1929'da ilk "öztürkçe" konuşmayı ATATÜRK DEĞİL; İSMET İNÖNÜ yapmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Yani dilin bozulması İsmet beyin marifetidir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]GAZİ bu akıma 1935'e kadar kapılmış, daha sonra vazgeçmiştir.

[FONT=times new roman,serif]Onun için biz diyoruz ki, bu BATI TAKLİTÇİLİĞİ İSMET İNÖNÜ!NÜN MARİFETİDİR!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Allem etmiş, kallem etmiş, GAZİ'ye allayıp pullayıp yutturmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]"KUR'AN'I ve EZAN'ı TÜRK milletinden daha güzel okuyan yoktur" diyen ATATÜRK'e; bu dinsiz adam "Türkçe" EZAN'ı kabul ettirebilmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]Bizce GAZİ'NİN EN BÜYÜK HATASI, daha İSTİKLAL Savaşı'nın ilk günlerinde İSMET PAŞA'YI BERTARAF ETMEMESİ OLMUŞTUR!..
[FONT=times new roman,serif]"Peki, her şeyi İsmet paşa yaptıysa, o zaman 1930'dan sonraki hızlı sanayileşme her gücü elinde tutan İsmet Paşa'nın başarısı sayılmaz mı?" denilebilir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Hayır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O başarı da onun değildir!..

[FONT=times new roman,serif]Serbest Fırka olayı memlekette her şeyin A'dan Z'ye bozuk olduğunu ortaya koymuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halk sefalet içinde idi.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]EKONOMİ, Serbest Fırka'nın kapatılmasından sonra bizzat ATATÜRK tarafından ele alındı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bir ARAŞTIRMA konusu yapıldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]MİLLİ EKONOMİ'nin hemen bütün alanlarını kapsayan PLAN anlayışı ortaya çıktı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]SANAYİ alanında eski dost SOVYET RUSYA'ya müracaat edildi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Oradan gelen Profesör Pavlov başkanlığındaki Sovyet heyeti, TÜRK uzmanlar ile memleketi dolaşarak bir rapor hazırladı, İktisat Vekaleti'ne verdi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu rapor 1. Beş Yıllık Sanayi Planı'nın temelini teşkil etti.

[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK, İsmet beyin bürokratik devlet anlayışı ile hakiki anlamda bir gelişme olamıyacağını farketmişti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Onun kararlı tutumu sonucu İsmet, bazı değişiklikler yapmak zorunda kaldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1932 yılında ATATÜRK'ün ısrarı ile İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey'i görevden alarak yerine İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar'ı getirdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ondan gelen teklifleri uygulamak zorunda kaldı.
[FONT=times new roman,serif]Aslında Serbest Fırka denemesi sırasında Fethi Bey, Celal Bey'i de partiye almak istemiş, ancak İsmet buna engel olmuştu.
[FONT=times new roman,serif]Celal Bey ta 1921'de İktisat Vekili iken şöyle demişti:
[FONT=times new roman,serif]- "DEVLET sosyalizmine muarız olanlar, FERDİYET'i kuvvetli SERMAYE'si mebzul memleketler ahalisidir... TANZİMAT'tan beri elverişsiz şartlar altında AVRUPA KAPİTALİ'nin memleketimize imtiyazlı bir şekilde girmesinin ve iktisadi kaynaklarımıza hakim bulunmasının esef verici neticeleri gözönündedir!" ( Ş.S. Aydemir, İkinci Adam, Cilt 1 sf.413)
[FONT=times new roman,serif]Celal Bey, bu sözlerine rağmen, 1924'de İş Bankası'nın başına getirildiğinde İzmir İktisat Kongresi'nin "liberal" sayılabilecek kararlarına uygun davranmış, özel teşebbüsün gelişmesini sağlamaya çalışmıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1932-1938 arasında DEVLETÇİ, 1946'dan sonra da LİBERAL olması; onun DOKTRİNCİ olmadığını gösterir.

[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa ancak Serbest Fırka'nın kurulduğu Ağustos 1930 tarihinde "mutedil devletçiliği" savunmaya başlamıştır ama; zamanla DOKTRİNCİ, BÜROKRATİK bir DEVLETÇİ olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halbuki ATATÜRK asla DOKTRİNCİ bir DEVLETÇİLİK gütmemiştir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O, politikasında günün ihtiyaçlarına göre değişiklik yapardı.

[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa ise CHP'nin 6 okuna rağmen, 1946'da DEMOKRAT PARTİ'nin LİBERAL politikasının ilgi görmesi üzerine, DEVLETÇİLİK'ten "fırt" diye dönmüş; 1970'li yılların "ORTANIN SOLU" uydurma prensibine kadar "devletçiliği" bir kenara bırakmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, tam bir eyyamcıdır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Gerçek ihtiyaca göre değil; rüzgara göre yön değiştirir!

[FONT=times new roman,serif]İsmet eyyamcı da, onun CHP'si değil mi?..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1990'larda, 2000'lerde CHP hep "sosyal demokrat"tır ama, bütün özelleştirmelerin altında imzası vardır.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]DEVLETÇİLİK unutulup gitmiştir!
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa Hükümeti, OSMANLI Devletinin borçlarını öder...
[FONT=times new roman,serif]1930 yılında 49.5 milyon lira ödenmiştir...
[FONT=times new roman,serif]Bu gider bütçesinin %14.6 idi!..
[FONT=times new roman,serif]Üstelik 1929'da dünya iktisadi buhranı başlamış, bizim ihracatımız düşmüştü!..
[FONT=times new roman,serif]Halbuki İsmet Paşa o yıl Lozan'daki kayıt ve kısıtlamalar kalkacağından çok rahatlıyacağımızı sanıyordu...
[FONT=times new roman,serif]Ticari piyasada iflaslar aldı yürüdü...
[FONT=times new roman,serif]Vergi tahsilatı düştü.
[FONT=times new roman,serif]1924-1930 arası yorgun fakat aceleci uygulamaları; 1930'dan sonra ATATÜRK'ün hastalığının başlamasına rağmen, yeni bir canlılık ve tutarlılık kazandı...
[FONT=times new roman,serif]Bir merkez bankası olmadığı halde para istikrarı korundu...
[FONT=times new roman,serif]Bütçe gelirleri düştüğü halde denge sağlandı.
[FONT=times new roman,serif]Bütün dünya ticareti sarsıldığı halde bizde dış ticaret dengesi muhafaza edildi...
[FONT=times new roman,serif]Demiryolu inşaatı sürdüğü gibi, yabancıların elindeki demiryolları da satın alındı. Sümerbank, Etibank gibi bankalar kuruldu.
[FONT=times new roman,serif]Yeni sanayi işletmeleri açıldı...
[FONT=times new roman,serif]5 yıllık planlı döneme geçildi.
[FONT=times new roman,serif]Şevket Süreyya 1931'den sonra başlıyan PLAN çalışmalarının dahi, İsmet Paşa hükümeti tarafından arzu edilen seviyede götürülemediğini, Rusya'dan alınan 8 milyon altın dolarlık kredinin de, ilgisizlik yüzünden tam kullanılamadığını belirtir!.. (Menderes'in Dramı sf.345)
[FONT=times new roman,serif]Kısacası, SANAYİLEŞME başarısı ATATÜRK'le, 1932'de İktisat Vekili olan CELAL BAYAR'a aittir...
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey ise, sözde küçük sanayii korumak için hazırladığı Muamele Vergisi ile büyük sanayiin gelişmesine sekte vurmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]Güya lüzumsuz rekabeti önlemek için çıkartılan Sür Prodüksiyon Nizamnamesi de bir gelişmeyi engelleme vesikasıdır...
[FONT=times new roman,serif]Ş.S.Aydemir ise, bilhassa ikinci uygulamadan Celal Bayar'ı sorumlu tutar.
[FONT=times new roman,serif]Bu doğru bile olsa, bizce 1924-1932 arasında da, 1932-1937 arasında da İsmet Paşa Başbakan idi...
[FONT=times new roman,serif]Birincisinde olmayan SANAYİ ikincisinde nasıl kuruldu?..
[FONT=times new roman,serif]Değişiklik ne idi?..
[FONT=times new roman,serif]Değişiklik ATATÜRK'ün müdahalesi ve Celal Bayar'ın bakanlığı idi!..
[FONT=times new roman,serif]Elbette bu değerlendirmemiz Celal Bayar'ın gelmiş geçmiş hatalarını aklamaya yetmez, ama farkı ortaya koymaya yeter.
[FONT=times new roman,serif]DEMİRYOLU AĞLARI da bizce İsmet Paşa'ya mal edilemez!..
[FONT=times new roman,serif]Delilimiz de, onun Cumhurbaşkanlığı döneminde bu seferberliğin BİR DAHA BAŞLAMAMACASINA durmasıdır!
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK döneminde TÜRKİYE "ipotek"le borçlanmıyordu...
[FONT=times new roman,serif]Kapitalist ve emperyalist dünyaya, yabancı kontrolüne karşı asil bir direniş vardı.
[FONT=times new roman,serif]O yüzden dünya İKTİSADİ BUHRAN'ına rağmen herşey aksaksız hazineden vadesinde ödeniyordu...
[FONT=times new roman,serif]Bütçemiz, ödeme dengemiz güçsüzdü, ancak vatan gene demirağlarla örülmeye devam ediyordu.
[FONT=times new roman,serif]İsmet, 1932 yılına kadar ATATÜRK'le fazla zıtlaşmamıştır...
[FONT=times new roman,serif]Ancak İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey'in ATATÜRK'ün müdahalesi ile istifa etmesi, yerine Bayar'ın adeta zorla getirilmesi, İsmet beyi korkunç kinlendirdi...
[FONT=times new roman,serif]Bu olayı gurur meselesi yaptı.
[FONT=times new roman,serif]Bir gece ATATÜRK'ün sofrasında aniden tepkisini gösterdi...
[FONT=times new roman,serif]Ortaya koyduğu tavra, "terbiyesizlik" demek daha doğru olur.
[FONT=times new roman,serif]O tarihe kadar ATATÜRK'ün karşısında "süt dökmüş kedi" gibi duran, her dediğine "hay hay" cevabını veren, azarlandığında boynunu büküp susan İsmet bey; bir gün birden efelendi.
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün o akşam sofrasına davet edildiği halde, vaktinde "teşrif" etmedi...
[FONT=times new roman,serif]Sofrada buz gibi bir hava esti.
[FONT=times new roman,serif]Nihayet İsmet bey kapıda göründü.
[FONT=times new roman,serif]Etrafına bakmadan boş bir sandalyeye oturdu...
[FONT=times new roman,serif]Cebinden bir akşam gazetesi çıkarıp GAZİ'nin yüzüne doğru açtı, sözde okumaya başladı...
[FONT=times new roman,serif]GAZİ'nin sorularını, latifelerini cevapsız bıraktı!..
[FONT=times new roman,serif]Sabrı tükenen ATATÜRK, bazı hatıra yazarlarına göre:
[FONT=times new roman,serif]- " İsmet, haddini bil! Yoksa seni ayağımın altında tahtakurusu gibi ezerim!" [FONT=times new roman,serif]dedi...
[FONT=times new roman,serif]Sofrayı dağıttı, İsmet İnönü'yü bir odaya çekti!..
[FONT=times new roman,serif]Ne konuştular bilinmez ama, olay yatışmış göründü.
[FONT=times new roman,serif]Taa 1937'e kadar!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, ATATÜRK karşısındaki bütün pısırıklığına rağmen, o gün niye "arslan" kesilmişti?..
[FONT=times new roman,serif]Bizce sebep açık!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, bunca yıl sinsi sinsi ATATÜRK'ün altını oymuş, Parti'yi ve Meclis'i o mahut terörü ile ele geçirmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Kendini "silinmez" zannediyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Bütün bunlara rağmen zılgıtı yiyince tekrar "kedi"ye dönmüştür.
[FONT=times new roman,serif]Bu terör meselesini de biz uydurmuyoruz...
[FONT=times new roman,serif]Falih Rıfkı Atay diyor ki:
[FONT=times new roman,serif]- " Nüfuzu o kadar büyüktü ki, bugün kendisinden lâğubalice bahsedenlerin, İsmet Paşa sofraya gelince, ağızlarını bile açamadıkları sayısız akşamları hatırlıyarak içimden gülüyorum."
[FONT=times new roman,serif]Bu tavır sık gördüğümüz bir davranışı hatırlatır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Patron karşısında el pençe divan duran şefler müdürler; gariban memurlar karşısında kral kesilir. "Patron gitsin, ben sana yapacağımı bilirim," diye oturduğu yerden gözdağı verir.
[FONT=times new roman,serif]1937'de, Başbakanlığının son günlerinde tekrar küstahlaşıp ATATÜRK'ün yüzüne karşı "Sofradan emirler alıyoruz!" demiştir...
[FONT=times new roman,serif]Halbuki ATATÜRK, 1923'DEN SONRA HÜKÜMET İŞLERİ'NE HEMEN HİÇ KARIŞMAMIŞTIR!..
[FONT=times new roman,serif]Bakan ve milletvekili maaşlarına yapılan zam hikayesini daha önce anlatmıştık...
[FONT=times new roman,serif]O olayı da soruşturmuş, ancak karışmamıştı..
[FONT=times new roman,serif]Bunda kendisinin DEMOKRAT RUHLU olması önemli yer tutar...
[FONT=times new roman,serif]Ancak İsmet'in onu KÖŞK'E adeta HAPSETMESİ de unutulmalıdır!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak ATATÜRK sadece DIŞ SİYASET ile yakından ilgilenirdi...
[FONT=times new roman,serif]Bu yüzden Dışişleri ile ilgili önemli yazışmaların birer sureti ona gelirdi...
[FONT=times new roman,serif]Özellikle 1933 yılından sonra hiç bir uluslararası gelişmeyi kaçırmaz olmuştu...
[FONT=times new roman,serif]Balkan Paktı, Sadabat Paktı, Hatay meselesi hep ATATÜRK'ün yakın ilgisi sonucu elde edilmiş başarılardır.
[FONT=times new roman,serif]Bir ara öyle oldu ki, DIŞ MÜNASEBETLER Ankara'dan değil, ATATÜRK'ün bulunduğu Florya Köşkü'nden idare edilir hale geldi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Üstelik ATATÜRK'ün bazı tesbitleri ne İsmet Paşa'nın, ne de Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın düşüncelerine uyuyordu.

[FONT=times new roman,serif]Bir gece sabaha kadar süren çekişmeli muhabere sonunda ipler koptu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Konu, Akdeniz'de korsanlığın önlenmesini ele alan Nyon Anlaşması'ydı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK İsviçre'de bulunan Tevfik Rüştü Bey'i doğrudan aramış, görüşmüştü...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyde bunu hazmedememişti!..
[FONT=times new roman,serif]Önce Bakanlar Kurulu'unu topladı:
[FONT=times new roman,serif]" Bu bir hükümet buhranıdır... İstifa etmeyi düşünmüyor musunuz?" [FONT=times new roman,serif]diye onları da kışkırtmaya çalıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bakanlar bu olayı, zaman zaman ATATÜRK ile İsmet bey arasında meydana gelen sürtüşmelerden biri olarak aldılar, fazla tepki göstermediler.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine bir güzel azar işittiler...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tam İsmet İstanbul'a gitmeye hazırlanıyordu ki, ATATÜRK Ankara'ya geldi.

[FONT=times new roman,serif]Halbuki ATATÜRK hükümet görüşünün değişmesi için bir baskı yapmamıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Nitekim anlaşma İsmet'in görüşlerine uygun olarak 14.9.1937'de imzalandı.

[FONT=times new roman,serif]17 Eylül'de Bakanlar Çankaya'ya davetli idiler...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak İsmet gitmeden Anadolu Klubü'ne uğramış, bol miktarda viski içmişti.

[FONT=times new roman,serif]Çankaya'daki sofrada ATATÜRK sözü "Zıraat işlerinin iyi gitmediğine" getirdi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Zıraat Vekili Muhlis Erkmen'i tenkit etti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kafası dumanlı İsmet bey:
[FONT=times new roman,serif]" Yani Zıraat Vekili'nin çekilmesi isteniyor!.. Tıpkı bundan evvel yapıldığı gibi fikrim alınmaya lüzum görülmeden vekillerim istifaya icbar ediliyor... En mühim memleket davaları hep sofra başında kararlaştırılıyor! Sofradan emirler alıyoruz!" [FONT=times new roman,serif]diye isyankâr bir eda ile konuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK müthiş sinirlendi!
[FONT=times new roman,serif]Bu olaydan bir gün sonra (20.9.1937) trenle İstanbul'a giderken ikisi bir kompartımana kapandılar...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK İsmet beye şunları söyledi:
[FONT=times new roman,serif]-"Ben şimdiye kadar her işte mutabık olduğumuzu sanıyordum... Dün geceki halinden ANLADIM Kİ, YANILMIŞIM!.. Madem ki aramızda mutabakat yoktur, bu vaziyette artık teşrik-i mesai edemeyiz...Celal Bayar'a ne dersin?.."
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey hemen gevşedi:
[FONT=times new roman,serif]-"İsabet buyurdunuz!.. Her hususta olduğu gibi!"
[FONT=times new roman,serif]Bu şekilde hiç beklemediği bir şekilde Başbakanlık'tan alınıp yerine İktisat Vekili Celal Bayar getirilince, çok şaşırdı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tekrar eski bozuk şekline haline döndü.

[FONT=times new roman,serif]İsmet Bozdağ bir eserinde ATATÜRK'le İsmet beyin daha sonraki 3. büyük ve son kavgasını da uzun uzun anlatır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Aynı asansöre gülerek binen ikili, kavgalı çıkarlar!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çünkü İsmet içerde "Çalışırken içmiyorsunuz.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu sağlığınıza iyi geliyor.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Vazifeden ayrıldığıma seviniyorum" demiş...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK te, bu ifadeyi "Ben Başbakan iken bütün işleri ben yapardım, sen keyfine bakardın...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Celal Bayar gelince, onun beceriksizliğinden dolayı hükümet işleri ile ilgilenmek durumunda kaldın!" mânâsına almış... korkunç sinirlenmiş!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet beyi, "Sen hangi işi benim desteğim olmadan hak ettin?" diyerek çok kötü benzetmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet, derhal pişman olmuş,"Beni siz yarattınız!.. Siz olmasaydınız, ben bir hiçtim" diye yaltaklanmıştır ama, ATATÜRK artık onu defterden tamamen silmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün bu toplantıdaki:
[FONT=times new roman,serif]- "Ben başvekillere değil, DEVLET'imin, MİLLET'imin işlerine yardım ediyorum... Bu işleri bir yere kadar İsmet Paşa götürür; bir yerden sonra Celal Bey taşımaya başlar... Hiç kimsenin kerameti kendinde görme hakkı yoktur!.. BİR DEVLET ADAMI, KERAMETİ KENDİSİNDE GÖRMEYE BAŞLADI MI, DEVLET ADAMLIĞINI BİTİRDİ DEMEKTİR!"
[FONT=times new roman,serif]Sözleri bütün DEVLET ADAMLARI'na ibret olacak niteliktedir!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK, İsmet beyin başbakanlıktan ayrıldıktan sonra rahat durmıyacağını bildiği için kendisine Londra Büyükelçiliği'ni teklif ettirmiştir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tevfik Rüştü red cevabını getirince de,"Hımm, demek bizimle uğraşacak," [FONT=times new roman,serif]demiştir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Gerçekten de İsmet adını unutturmamak için çeşitli oyunlara girişmiş, mesela Hipodrum'a at yarışı seyretmeye gidip halkın arasına oturmuş, halk ta bu tevazuyu (!) görünce kendisini alkışlamıştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK, bu olayı da "İsmet Paşa'yı ben bilirim, bizim zayıf anımızı kollayacaktır," diye değerlendirmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, başvekil olduğu 14 yıllık dönemde, hem başedemediği yolsuzluklara karşı donkişot gibi çıkışlar yaparak puan toplamış; hem de bu yolsuzlukları yapanların kendilerini "ATATÜRK'ün yakını" olarak göstermesini kullanıp, onun adını lekelemiştir!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK son yılında, İsmet bey tarafından cezalandırılmış Hasan Rıza Sayak, Nuri Conker, Kılıç Ali, Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü ve Başbakan Celal Bey'in bulunduğu bir toplantıda Bayar'a seçimlere ne kadar kaldığını sormuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bayar'ın[FONT=times new roman,serif],[FONT=times new roman,serif]"Daha biraz vakit var, ama siz ne derseniz o olur,"[FONT=times new roman,serif] demesi üzerine gözlerinin içine bakarak, "Yapabilir misin?" [FONT=times new roman,serif]demişti!..

[FONT=times new roman,serif]Seçimlere daha 1.5 yıl vardı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün amacı bir erken seçimle hem İsmet beyi, hem de onu tutan Refik Saydam ve avanesini ekarte etmekti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ne yazık ki bu plan gerçekleşmemiştir.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa, özellikle 1938'de ATATÜRK'ün hastalığı sırasında bir sürü dolaplar çevirmiş, bunların farkına varan ve onu artık ülke için tehlikeli gören ATATÜRK, yanına çağırmış; İsmet bey korkusundan gitmemiştir!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK ölüm döşeğinde; kendi yapamadığı işi, yani bu adamın ortadan kaldırılmasını, VASİYET etmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Emrinin yerine getirileceğinden emin olarak da, İş Bankası'ndaki hisselerini İsmet beyin çocuklarına bırakmıştır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Y[FONT=times new roman,serif]etimlik çekmesinler diye!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Şükrü Kaya bu konuda şöyle der:
[FONT=times new roman,serif]- "ATATÜRK kendi yerine İsmet İnönü'nün geçmesini memleket için tehlikeli görüyordu!.. Biz de o kanıdaydık... ATATÜRK bu düşüncesini Bayar'a açıklamıştı!.."[FONT=times new roman,serif] (İsmet Bozdağ, Bitmeyen Kavga)
[FONT=times new roman,serif]Bu konuda çok rivayet vardır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK kendisinden sonraki durumu ilk değerlendirmesinde:
[FONT=times new roman,serif]- "Ben hasta yataktayım... Celal Bey de hasta, yatıyor... Fevzi Paşa'nın da şekeri var... Ne olacak, bilmem!"
[FONT=times new roman,serif]demiştir... Kılıç Ali bu konuda "ATATÜRK'ün söylediği sözler arasında bu iki isimden başkasından bahsetmemesi, o zaman hepimizin dikkatini celbetmişti," [FONT=times new roman,serif]der...
[FONT=times new roman,serif]Bu arada, ATATÜRK'ün yaveri Salih Bozok, bir mektupla ATATÜRK'e siroz teşhisi konduğu sırrını İsmet beye duyurdu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Mektubun bir yerinde de "Ne tedbir alınır, bilmem"[FONT=times new roman,serif] diyordu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK bu mektubu öğrenince fena halde hiddetlendi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bozok'u çağırıp, "İsmet Paşa'ya neden benden bahsediyorsun?..Bunun mânâsı nedir?..Bu hareketini hiç beğenmedim," [FONT=times new roman,serif]diyerek azarladı.
[FONT=times new roman,serif]5 Eylül 1938'de ATATÜRK durumu bir kere daha değerlendirerek şöyle demişti:
[FONT=times new roman,serif]"Evvela akla İsmet paşa gelir... Fakat nedense umumun sempatisini kazanamadığı görülüyor!.. Bir de Mareşal Fevzi Çakmak var... Kimse ile münazaa halinde değildir... Bu itibarla bence Devlet Başkanlığı için en münasip arkadaş odur."
[FONT=times new roman,serif]Hasan Rıza Soyak bu konuda şöyle yazar:
[FONT=times new roman,serif]- "Söylediklerinden anladım ki, ATATÜRK İsmet Paşa'nın tenkide tahammülsüzlüğü, hoşgörü hassasını yetersizliği, gerek Hükümet, gerekse Parti başında selahiyet ve mesuliyet sahibi arkadaşlarının yetki ve haklarına lüzumu kadar, hatta bazen hiç itibar etmiyerek her işi yalnız kendi arzu ve fikirleriyle yürütmeye çalışmasını beğenmemekte; memleketi o zamanlar Avrupa'da mevcut ŞEF idarelerine götüreceğinden endişe etmektedir!.. Belliydi ki, bir süre önce Recep Peker'in Avrupa seyahatinden döndükten sonra Parti kongresinde teklif edilen nizamname ve programın FAŞİST esaslarını unutmamıştı."

[FONT=times new roman,serif]- "İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı'na geçer geçmez, hiç bir ciddi sebep ve lüzum olmadan kendisini MİLLİ ŞEF ve partisinin değişmez başkanı ilan ettirmesi ve bu hali uzun süre devam ettirmesi, derin ve uzak görüşlü BÜYÜK ADAM'ın endişelerinde ne kadar haklı olduğunu ispat etmiştir!.."
[FONT=times new roman,serif](Hasan Rıza Soyak, ATATÜRK'ten Hatıralar)

[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün İsmet Paşa'nın mülevves vücudunu ortadan kaldırmaya kesin karar verdiğini gösteren bir başka olay da şudur:
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün kendisini müteaddit defalar çağırmasına rağmen gitmekten korkan İsmet, nihayet zorla götürüleceğini düşünerek yola koyulur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İstasyona gidip kompartımana yerleşir.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak Dr. Refik Saydam "Olmaz Paşam! Gidemezsiniz!.. Görmüyor musunuz, sizi öldürecekler!.. Eğer israr ederseniz, lokomotifin önüne yatarım" der...
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey bunun üzerine vazgeçer...
[FONT=times new roman,serif](İsmet Bozdağ, Bitmeyen Kavga)
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey ise olayı şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]- "Beni İstanbul'a götürmek için Şükrü Kaya ve onun tertibinde ansızın bir gayret belirdi... Ben de istiyordum. Fakat Şükrü Kaya tertibindeki bu gayret, yakın arkadaşlarımın dikkatini celbetti... Kat'iyen bırakmadılar!.. Onlar haklı ve isabetli çıktılar!.." [FONT=times new roman,serif](İsmet İnönü, Hatıralar)
[FONT=times new roman,serif]Acaba hangi hususta haklı çıktılar?..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün artık kendine HAYAT HAKKI bile tanımadığında mı?..

[FONT=times new roman,serif]Ne var ki, sinsice ATATÜRK'ün kuyusunu kazan İsmet bey, daha önce anlattığımız gibi Parti'yi ve Meclis'i istediği gibi teşkil etmişti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TOPAL OSMAN gibi başını ATATÜRK yoluna adamış biri yoktu ki, emri yerine getirsin!..

[FONT=times new roman,serif]1937'de GÖREVİNDEN ALINMASINDAN SONRA yeni bir SEÇİM de yapılmadığı için, ATA'nın ölümünden sonra ipleri hemen eline geçirmiş, bir terör ortamı kurmuş; ve büyük ekseriyetle Cumhurbaşkanı seçilerek paçayı kurtarmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu operasyonda 1.Ordu Kumandanı Ali Fuat Cebesoy'un büyük etkisi olmuştur.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ali Fuat Paşa, bazı kimseleri, bu arada Mareşal Fevzi Çakmak'ı ziyaret ederek örtülü şekilde tehdit etmiş, İsmet beyin Cumhurbaşkanlığı'nı sağlamıştır!

[FONT=times new roman,serif]1938'de İsmet'in paçayı kurtarması demek, 35 yıl daha memleketin başına dert olması demekti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Öyle de olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Başta Şükrü Kaya olmak üzere bu olaya şahit olan kişilerin hatıraları da çalınmış, satın alınmış, yok edilmiş, gerçekler gözlerden uzak tutulmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Harp Tarihi arşivlerindeki belgeler tahrif ve imha edilmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet kısa zamanda gerçek yüzünü ortaya koymuş, Avrupa'daki "diktatör yöneticiler" modasına hemen kapılmış ve kendisini "milli sef" ilan ettirmiştir!..(26.12.1938).
[FONT=times new roman,serif]Düşünün bir kere!.. Haçik namlı, TÜRK olmadığını ima eden biri, TÜRK MİLLİ ŞEFİ!.. Bu milliyetsizin MİLLET'e neler ettiğini anlatmaya dil yetmez!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet göreve gelişinin hemen arkasından paralardan ATATÜRK resmini kaldırttı, kendi resmini koydurdu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kendi heykellerini diktirdi.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün hiç yapmadığı bir şeyi başlattı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bayram törenlerini heykeller önündeki saygı duruşlarına çevirdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Böylece gerçek ATATÜRKÇÜ anlayış ve düşünceyi unutturup, anlamsız seromonileri "Atatürk'çülük" diye yutturdu!..

[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa TÜRK OCAKLARI'na kayıtlı idi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Duyan da onu ateşli bir TÜRKÇÜ sanır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Halbuki ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ'ni hiç uygulamadığı gibi, Milliyetçilere de etmediği eziyet kalmamıştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Onları tabutluk denilen hücrelere kapatmış, işkenceden geçirmiştir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Üstelik bu kişiler hiç bir terör olayına karışmadıkları, herhangi bir olay çıkarmadıkları halde!

[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE, 2. Dünya harbine kadar bütün dünya devletleri ile normal siyasi münasebet kurmuş, ancak bir ittifak içinde yer almamıştı...

[FONT=times new roman,serif]Sovyetler Birliği ile dosttu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Balkan Paktı ve Sadabat Paktı ile de komşularıyla olan ilişkilerini düzene sokmuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'nin kendine BATI'da müttefik araması, İsmet Paşa'nın tercihidir, ATATÜRK'ün değil!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Sovyetler ile arasının bozulmasına sebep İsmet Paşa'dır, ATATÜRK değil!..

[FONT=times new roman,serif]Stalin 28.6.1945'de TÜRKİYE'den toprak talebinde bulundu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Buna göre Kars ve Ardahan Sovyetler'e verilmeli ayrıca Boğazlar'da kontrol hakkı tanınmalıydı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1925 TÜRK-Sovyet saldırmazlık anlaşmasının yenilenmesi için bu hususlar şart koşulmuştu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa bunun üzerine BATI ile yakınlaşmış, yeni kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na girmi; ancak esas ittifakı 1951'de NATO'ya giren Menderes kurmuştur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Menderes 1949'da kurulmuş olan NATO'ya alınmak için 1.7.1950'de, yani ayağının tozu ile Kore'ye asker göndermişti!..

[FONT=times new roman,serif]İsmet 1939'da başlıyan 2. Dünya Savaşı ile bocalamaya başlamıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Dönemin Fransız Büyükelçisi, TÜRKİYE'nin Mayıs 1939'da dahi BATI'ya yönelik bir ülke olmadığını şu sözlerle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]- " Paris'tekilerin İnönü'nün Avrupa işlerine sırtını çevirmiş, sadece Sadabat Paktı'na önem vererek ülkesinin Arap dünyası ile ilişkiler kurmaya çalıştığını ileri sürmelerine üzülürdüm."
[FONT=times new roman,serif]Bilindiği gibi Sadabat Paktı, 1937'de ATATÜRK tarafından BATI'ya karşı arkamızı emniyete almak için kurulmuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Yani o tarihte dahi BATICILIK yoktu!..

[FONT=times new roman,serif]Ne yazık ki, Fransız Elçisinin yukardaki sözleri sarfettiği günlerde, General Weyland'ın ziyaretinden sonra, Fransa ve İngiltere ile anlaşmalar imzalandı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Alman elçisi Von Papen "TÜRKİYE bu anlaşmalardan vazgeçerse, veya şartlarını hafifletirse, Ankara'yla bir saldırmazlık paktı imzalayacaklarını, hatta İtalya'nın elindeki bazı EGE ADALARI'nı bize vereceklerini"[FONT=times new roman,serif] bildirdi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, bu teklifi reddetti!

[FONT=times new roman,serif]Biz bu tavrı "peşin bir hata" olarak yorumlarız...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eğer bu teklif kabul edilseydi, BATI'ya karşı elimizde bir başka koz olacaktı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Nasıl Almanlar BATI ile anlaşmamızı önlemek için tavizler vermiş iseler; BATILILAR da Almanya ile yakınlaşmamamız için belki bize BATI TRAKYA'yı, belki MUSUL, HALEP'i teklif edeceklerdi!..
 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 4

[FONT=times new roman,serif]""Buna benzer bir durum son IRAK-AMERİKA savaşında görülmüştür... Saldırıya uğrayan İSRAİL'i savaş dışı tutup ARAPLAR'ın tepkisini önleyen AMERİKA, İSRAİL'e bu fedakârlığı karşılığında 15 milyar dolar vermeyi kabul etti... TÜRKİYE, İsrail'in 30 katı büyük bir ülke olmasına rağmen bu yardımı 30 yılda alamıyor!..Aldığının çoğu da HİBE değil, KREDİ!..""
[FONT=times new roman,serif]29.5.1937'de bağımsız olan HATAY'ın TÜRKİYE'ye katılması, 12.6.1939'da gerçekleşti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE buna karşılık İngiltere ve Fransa ile deklarasyon imzalıyarak, adeta bütün kozlarını oynamış oldu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Böyle peşinen İNGİLTERE ve FRANSA güdümüne girmek, TÜRKİYE'deki ilk BATI'YA YÖNELİŞ hareketidir!..

[FONT=times new roman,serif]Sovyetler ile aramızda 1921 yılında yapılan anlaşmalar ve 1925 Saldırmazlık Anlaşması vardı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Sovyetler BATI ile yapılmış olan bu acele deklarasyonlara bozuldular, ancak harp bitene kadar tepkilerini göstermediler.
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in 2. Dünya Harbi politikasını "çok ustaca" bulan Şevket Süreyya dahi, bu konuda şöyle der:
[FONT=times new roman,serif]" Bu deklarasyonlarda Türk-İngiliz, Türk-Fransız ittifaklarına gidileceği belliydi... Ama aynı zamanda yürürlükte olan Türk-Sovyet anlaşmalarının da paralel hale getirilmesi lazımdı!.. Yani aynı anda bir TÜRK-SOVYET İTTİFAKI'NA GİDİLMEDİĞİ TAKDİRDE, TÜRKİYE'NİN MADDİ VE MANEVİ KANATLARINDAN EN ÖNEMLİSİ AÇIKTA KALABİLİRDİ!" [FONT=times new roman,serif](2.Adam, 2. Cilt sf.121)
[FONT=times new roman,serif]Ruslar aramızdaki miadı dolmuş anlaşmaları Mart 1939'da tek taraflı feshetmişlerdi ama, Ağustos 1939'da yenilerini imzalamak için başvurdular...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Dışişleri Bakanı Saraçoğlu 25.9.1939'da Moskova'ya gitti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak Alman ve Ruslar'ın Polonya'yı işgali, Rus gündeminde daha ağır basmıştı. Saraçoğlu'nu bir ay oyaladılar...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ruslar durumun açıklığa kavuşmasını bekledi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çünkü Polonya işgali ortaya bir Alman-Rus ittifakı çıkartmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Hep bize "sabırlı, temkinli, kafasında kırk tilki dolaşır da, hiç birinin kuyruğu bir diğerine değmez" diye tanıtılan İsmet; her nedense acele etti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Heyetin Moskova'dan dönmesini bile beklemeden, 19.10.1939'da İngiltere ve Fransa ile ÜÇLÜ İTTİFAK diye bilinen anlaşmaları imzaladı!..

[FONT=times new roman,serif]Üçlü İttifak ilk andan itibaren menfi tepkiler ile karşılaştı, hiç bir zaman normal ve aksaksız işlemedi!.. Harp boyunca Almanlar'ın, Ruslar'ın, hatta "müttefikimiz" İngiltere ve Fransa'nın baskılarına vesile teşkil etti!.. Açıkçası başımıza bela oldu!.. (aynı eser, sf.126)

[FONT=times new roman,serif]"Milli Şef" burada kendini şöyle savunur: [FONT=times new roman,serif]---""" Biz bu harbi İngiltere, Fransa, Rusya ile aynı safta karşılamak istedik... Ama Rus-Alman beraberliği, müttefiklere ve TÜRKİYE'ye karşı en şiddetli ithamlarla patlak verdi... Yani harpte beraber olacağımız cephe, ikiye ayrılmış oldu."
[FONT=times new roman,serif]İyi ya!.. Almanya, İtalya ile ittifaka girmiş... Sana da "Bana cephe alma yeter. Sırf bunun için sana EGE ADALARI'nı vereyim!"[FONT=times new roman,serif] demiş... Rusya, BATI ile taahhüde girmenden rahatsız olmuş...Senin yapacağın, onların nasırına basar gibi SAVAŞ İTTİFAKI imzalamak mı?..
[FONT=times new roman,serif]Bizce o dönemde hem Almanya, hem de Rusya ile "saldırmazlık" anlaşması imzalanması, İngiltere ve Fransa'ya da verilen taahhütlerin hafifletilmesi gerekirdi... Halbuki, İsmet ne yapmıştır?.. General Weyland'ın eline harbe girecekmiş gibi bir "ihtiyaç listesi" vermiştir... Bu liste hiç bir şekilde karşılanmadı. Zaten karşılansa, ve TÜRKİYE harbe girseydi; halimiz 1. Dünya Harbi'nden beter olurdu!
[FONT=times new roman,serif]Hoş, burada Sovyetler'in "Boğazlar'ı birlikte savunmak" gibi bir talebi vardı ama, BATI ile imzaladığımız anlaşma da, "Eğer İngiltere ve Fransa; Yunanistan ve Romanya'ya verdikleri garantiler yüzünden harbe girerse, TÜRKİYE'nin de onlarla çarpışacağı" hükmünü taşıyordu!.. Yani, yağmurdan kaçarken, tam anlamıyla doluya tutulmuştuk!
[FONT=times new roman,serif]Üstelik Molotof bizi, "TÜRKİYE, bir gün bu hareketine esef etmiyecek mi?" [FONT=times new roman,serif]diyerek tehdit etmişti... Çünkü anlaşma her ne kadar "Sovyetler'e karşı TÜRKİYE'nin cephe almıyacağını" belirtiyor ise de, Sovyetler TÜRKİYE'ye saldırdığı takdirde hiç bir garanti vermiyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Nitekim savaş bitip te Sovyetler TÜRKİYE'den toprak isteyince, BATILILAR hiç tepki göstermediler... TÜRKİYE'yi yalnız bıraktılar.
[FONT=times new roman,serif]Kaldı ki, Sovyetler Romanya meselesini kendi işleri sayıyorlardı... Bu yüzden bir savaş çıkarsa, TÜRKİYE kendini savaşın ortasında bulacaktı!
[FONT=times new roman,serif]BATILILAR, Üçlü İttifak'a dayanarak bizden pek çok taleplerde bulundular... İşte ikisi:
[FONT=times new roman,serif]- İngiliz harp gemilerinin Boğazlar'dan geçerek, İngiliz uçaklarının TÜRKİYE'den havalanarak Almanlar'a saldırması, (Mayıs 1942)
[FONT=times new roman,serif]- İngiliz uçaklarının TÜRKİYE'den havalanarak Bakü petrol kuyularını, Batum rafinelerini bombalaması (1942)
[FONT=times new roman,serif]Eğer bunlardan bir teki bile uygulansaydı, felaket olurdu!.. TÜRKİYE hiçbir menfaati olmadığı halde, istikbalini BATI'ya işte böyle bağladı!.. O günden beri de kurtaramadı.
[FONT=times new roman,serif]Burada yine tekrarlıyalım ki, TÜRKİYE'nin RUSYA ile arasının iyi veya kötü olması önemli değildir!... ÖNEMLİ olan RUSYA'nın BATI ile arasının BOZUK olmasıdır. Bu, STRATEJİK KURAL'dır!.. Ancak o zaman iki taraf ta TÜRKİYE için KESENİN AĞZINI AÇARLAR!..
[FONT=times new roman,serif]ÜÇLÜ İTTİFAK bizi korumadığı gibi, EGE ve AKDENİZ'de güvenliğimizi dahi sağlıyamamış, deniz ticaretimiz Almanlar tarafından engellenmiş, Saldıray adlı denizaltımız ise İngilizler tarafından "alman" sanılarak vurulmuştur.""---

[FONT=times new roman,serif]Bizce İsmet bey idaresindeki TÜRKİYE'nin savaş boyunca yaptığı tek doğru hareket vardır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O da, Balkan Paktı'na girmeyen Bulgaristan'ı, Yunanistan'a (Batı Trakya) saldırdığı takdirde TÜRKİYE'nin hareketsiz kalmıyacağı konusunda uyarmasıdır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Aynı uyarı İtalya'ya da yapıldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Selanik'e girdiği takdirde TÜRKİYE savaşa katılacağını açıkladı... (1940)
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu, TÜRK menfaatlerine uygun bir tavırdı.

[FONT=times new roman,serif]Kısa bir süre sonra Bulgaristan Almanya-İtalya ittifakına katıldı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak bunun üzerine Sovyetler bize başvurup 1925 Saldırmazlık anlaşmasının yürürlükte olduğunu, hatta TÜRKİYE Almanya ile savaşa girerse, tarafsız kalacaklarını bildirdiler.

[FONT=times new roman,serif]Yani Sovyetler'i safımıza çekme imkanı tekrar belirdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet bunu değerlendiremedi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Almanlar Bulgaristan'a girince, Sovyetler bizimle yeni bir Saldırmazlık Anlaşması imzaladılar. (24.3.1941)
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Nisan ayında İstanbul'un tahliyesi hazırlıkları başladı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu arada CHP grubunda bazıları "Niye Almanlar safında harbe girmiyoruz?" diye feryat ediyordu!..

[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE, 1941 yılında, Almanya ile de saldırmazlık anlaşması imzaladı, ama bu tavır müttefikleri ve özellikle Amerika'yı kızdırdı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bize yaptıkları yardımı kestiler...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eğer İngiltere-Yunanistan safında savaş girersek daha çok yardımda bulunacaklarını vaadettiler!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Almanlar da bizden "gizlice Irak'a silah ve malzeme göndermelerine izin vermemizi" istiyorlardı.

[FONT=times new roman,serif]Bu anlaşmadan 4 gün sonra Almanya, Sovyetler'e saldırdı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu da Sovyetler'i BATI ile müttefik yaptı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet bey, bunun, TÜRKİYE için getireceği felaketi önceden hesap edemediği için, Sovyet-Alman savaşında tarafsız kaldığını belirtti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ruslar istediğinde, Boğazlar'ı başka gemilere kapatamıyacağını söyliyen İsmet bey; şimdi Ruslar'ın yardımına koşmak isteyen İngilizler'e, Amerikalılar'a Boğazlar'ı kapattı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine İngilizler güneyden, Ruslar kuzeyden İran'ı işgal ettiler ve yardımın Basra üzerinden Rusya'ya ulaşmasını sağladılar...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tabii Stalin bunu da unutmadı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Harp sonrasında TÜRKİYE'ye çok yüklendi.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Toprak talepleri bu yüzdendir.

[FONT=times new roman,serif]Halbuki Amerika da Ruslar'a yardım edeceğini açıklamış, böylece bir BATI-RUS ittifakı oluşmuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'nin Rusya'ya yardımdan kaçınması, onu hem BATI'nın hem Sovyetler'in hasmı haline getiriyor, Almanlar'ın safına atıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Böyle bir hata, en kötü OSMANLI idaresinde dahi yapılmamıştı!..

[FONT=times new roman,serif]Aslında savaşın kaderi belli olmuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Napolyon nasıl Rusya'da mağlup olmuş ise, Hitler de soğuğa yenilecekti!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bizce TÜRKİYE bu dönemde tarafsızlığını değil, tavrını koyarak hem BATI'dan, hem Sovyetler'den, hem de Almanya-İtalyan ittifakından çok şey koparabilirdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ve sadece Boğazlar'ı açma-kapama karşılığında!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ama her zaman olduğu gibi İsmet gene yanlış safta idi, yanlış işler yapıyordu.

[FONT=times new roman,serif]Japonlar Pasifik'te azgınlaşınca, Amerika İngiltere ile Atlantik Beyannamesi'ni imzaladı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu hem Amerika'nın kendi içine kapanık siyasetinden vazgeçmesi, hem de NATO'nun temelinin atılması demekti.

Eylül 1941'de Amerikan Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Amiral Sterling, "TÜRKİYE'nin Boğazlar'ı açmasını, yoksa hücum edileceği" beyanatını verdi!..

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Stalin ise "savaştan sonra TÜRKİYE'ye Suriye'nin kuzeyinin, 12 Ada'nın, Batı Trakya'nın ve Şarki Rumeli'nin verilmesi gerektiğini" belirtmişti!..[FONT=times new roman,serif]Yurdumuzdaki gayrımüslimler "varlık vergisi"nin sadece kendilerinden alındığı ve ayırım yapıldığını iddia ederler!..
[FONT=times new roman,serif]İşte İsmet Paşa bize bu kadar toprak teklif eden Stalin'i, "Boğazlar ve Kars-Ardahan'ı isteyecek"[FONT=times new roman,serif] duruma getirmeyi başarmış kaabiliyetsiz biridir!..
[FONT=times new roman,serif]Hoş, o iddia edilen talebin de bizi NATO'ya sokmak için uydurulmuş olduğu da söylenir ya, neyse!..
[FONT=times new roman,serif]Çünkü o tarihte İsmet Paşa, hââ Almanlar'ın kazanacağı görüşünde idi.
[FONT=times new roman,serif]Ve inadından TÜRKİYE'yi hem tehlikeye atıyor, hem de böyle imkanları kaçırmakta beis görmüyordu!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün Mc Arthur'a yaptığı açıklamaları (1933) bilmiyor, "Sovyetler'in bu savaştan TEK galip olarak çıkacağını" söylediğini hatırlamıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Herkes Almanlar'a cephe alırken, biz o günlerde Almanlar ile 100 milyon liralık bir ticaret anlaşması imzaladık!..
[FONT=times new roman,serif]1941 sonunda Almanlar Ukrayna, Kırım ve Kafkaslar'ı, Kuzey Afrika'yı işgal etmişler, Japonlar da Pearl Harbor'da Amerika'ya saldırmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Türkiye iyice sıkıştı...
[FONT=times new roman,serif]Kazablanka(12.1.1942), Washington(12.5.1943), Kahire(22.11.1943), Adana, Quebec(2.8.1943), Tahran(28.11.1943), Moskova(19.10.1943) konferanslarında hep bizim savaşa girmemiz dile geldi...
[FONT=times new roman,serif]Churchill'e göre bütün planların anahtarı TÜRKİYE idi.
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa nasıl olduysa, bu oyunlara gelmedi...
[FONT=times new roman,serif]Gözünü korkutan şey, harpten sonra Ruslar'ın TÜRKİYE'ye saldırma ihtimaliydi.
[FONT=times new roman,serif]BATILILAR'ın bu konuda ancak "kurulacak Birleşmiş Milletler'in meseleyle ilgileneceği" teminatını vermişlerdir!.. Hani şu Bosna'yı bile koruyamıyan Birleşmiş Milletler!..
[FONT=times new roman,serif]Öte yandan BATILILAR, TÜRKİYE'nin gerçekten ihtiyacı olan malzemeleri karşılamak konusunda mırın kırın ediyorlardı...

Hem bizi savaşa sokacaklar; İstanbul, İzmir, Adana, Ankara ilk günden bombalanacak; hem de bu beyler onlar için girdiğimiz bu savaşın masrafını üstlenmiyecekler!..

İşte BATI açıkgözlülüğü!..

Hoş, biz bu dolmayı Körfez Savaşı'nda da yuttuk!. 75 milyar dolar zarara girdik.

[FONT=times new roman,serif]Churchill TÜRKİYE'nin bu endişesini Stalin'e bildirince, Stalin'in cevabı kısa ve kesin olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]Sovyetler TÜRKİYE'ye yaklaşmak istemekte, ancak İsmet Almanlar'ı feda etmeye yanaşmamaktadır!..
[FONT=times new roman,serif]Demekki, savaş sonrası karşılaştığımız sıkıntılı durum da, İsmet'in yanlış ata oynamasından dolayıdır.
[FONT=times new roman,serif]Savaş boyunca bütün yatırımlar durmuş, ülke 1939-1945 arasında savaşa girmemesine rağmen büyük sıkıntılara düşmüştü...
[FONT=times new roman,serif]Halk başlangıçta davul-zurna ile elindeki at ve arabaları getirip orduya teslim etmiş, ancak sonradan bu hayvanların bakımsızlıktan öldükleri; insanlar açlıktan kırılırken, depolanan yiyeceklerin ambarlarda çürüdüğü görülmüş; suistimaller almış yürümüş, harp zenginleri türemişti.
[FONT=times new roman,serif]Savaş sırasında bir Milli Korunma kanun çıkartılmış, bu kanun İsmet döneminde tam 8 kere tadil edilmiştir...

Ancak İsmet paşa meseleleri bir bütün olarak düşünemediği için istenilen sonucu vermemiş, uygulanamamış, suistimalleri önliyememiştir...

Şevket Süreyya fotoğraf kağıdını rafta bulundurmadığı için tanınmış bir tacirin uzun süre hapsedildiğini; öte yandan binlerce sahte ekmek karnesi basan kişinin "bu karneler sahte sayılmaz, şu köşesi aslına benzemiyor" bahanesiyle serbest bırakıldığını yazar...

Halbuki, o dönemde İstikal Mahkemeleri gerekir; bütün kaçakçı, sahtekar, vatan hainlerinin şiddetle cezalandırılması icab ederdi.

[FONT=times new roman,serif]Bütün bunların sebebi, daha 20 yıl önce bir topyekün harp yaşamış, bütün imkanlarını seferber etmiş TÜRKİYE'nin, İsmet paşanın döneminde bir harp ve savunma teşkilatına gidemeyişi idi...
[FONT=times new roman,serif]O dönemde hazırlanan bir reform tasarısı ise, Başbakan Refik Saydam'ın ani ölümü ile rafa kaldırılmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Bilindiği gibi Refik Saydam, herşeyin "A'den Z'ye bozuk" [FONT=times new roman,serif]olduğunu söylemesiyle meşhurdur!..
[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir savaş sırasında alınan kararları şöyle eleştirir:
[FONT=times new roman,serif]- "Ayni yardım, harp içinde icat edilmiş, memurlarla halkın arasını açmaktan başka bir yararı olmayan sistemdi... Şeker 30 kuruşken evine bir kilo şeker alamıyan memura; kilosu 25 kuruştan 9 ila 45 kg. kadar şeker alma imkânı tanınmıştı... Memur bu parayı veya malı alır, iki kilosunu kendine ayırır, kalanı 50 kuruştan bakkallara devrederdi!.. Şeker de piyasada 200 kuruşa satılırdı!.."
[FONT=times new roman,serif]- "İşte bu yüzden halk,
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet uludur, İsmet uludur...
Memurlar İsmet'in kuludur.
İsmet'ten başka yoktur tapacak!.. (*)


[FONT=times new roman,serif]demeyi latife haline getirmişti!."
[FONT=times new roman,serif]- "Sonra bu yardım 15 lira olarak nakit ödenmeye başladı... Perihan Altındağ (Sözeri) meselesinden sonra istifa etmek zorunda kalan Fuat Ağralı'nın yerine Maliye Vekili olan zat, değişiklik olsun diye bu parayı 6 ayda bir ödeme usülünü çıkartmıştı."
[FONT=times new roman,serif]- "Dün sokak kadınlarını vilayete çağırmışlar, Varlık Vergisi için... (**) 500 lira istemişler her birinden...Vatan tehlikede imiş!.. Düşman gelirse ırzımıza geçermiş... Bu parayla ordu besliyeceklermiş..."
[FONT=times new roman,serif]- "İsmail Ağa'dan da 700 lira istemişler... Halbuki İsmail Ağa geçenlerde İstanbul'da gavurların satılan mallarından 40.000 liraya bir gazino almıştı!"
[FONT=times new roman,serif](*)Bu sözler "türkçe"leştirilmiş EZAN'ın değiştirilmiş halidir...
[FONT=times new roman,serif]"Türkçe" EZAN da bizce büyük bir hata idi...
[FONT=times new roman,serif]Menderes'in tekrar Arapça ezana dönmesi çok yerinde olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]Hele 1950'den sonra dükkânların adları yabancılaşırken, şarkıcılar bilmedikleri dillerde İtalyanca, İspanyolca, şarkılar söylerken ve milletin bundan zevk aldığı iddia edilirken; bütün MÜSLÜMANLAR'ın ortak çağrısı olan Ezan'ın "millileştirilmiş" olduğunu savunanlar, komik durumu düşmüşlerdi!...
[FONT=times new roman,serif]Yapılması gereken Ezan'ı Türkçeleştirmek değil; sadece 6 cümleden oluşan, ve İSLAM'ın temel ifadelerini ihtiva eden bu çağrının anlamını okullarda öğretmekti!..
[FONT=times new roman,serif](**)""Burada yanlış propogandası yapılan bir hususu dile getirip, İsmet paşayı temize çıkartmak istiyoruz.


[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Hatta bunu tarih bilmez yapımcıların marifeti ile televizyona çıkıp bir kaç kere belirtmişler, kimse de cevap verememiştir.

Halbuki varlık vergisi, durumu iyi sayılan herkesten alınacak idi...

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Görüldüğü gibi fahişeler bile bundan âri tutulmamıştır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eğer bir ayırım yapılmış ise, o da yine Kemal Tahir'in ifadesinde görüldüğü gibi, zenginlerin, bilhassa gayrımüslimlerin kayırılması şeklinde olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Şevket Süreyya şöyle bir tablo verir:

Adı......................... Borcu ................... Ödediği

Hamparsun Erkman... 400.000 ....5.000 TL.

Arşak Çuhacıyan....... 400.000 ........ 800

Samoel Varon.......... 240.000 ......... 8.100

Yorgi Beyko............. 200.000 .......... 100

Gad Granko ............ 375.000 ..... 1.000

Artin Topaloğlu ......... 210.000 ...... 600

Paskalidis................ 450.000 ............ ---

Kostantin Kürkçüoğlu.... 200.000 ..... 200

Bir fahişeden bile 6 aylık memur maaşı kadar vergi alınırken, zengin gayrımüslimler yukarda gösterilen kadarını vermişlerdi!...

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Varlık Vergisi'nin yükü de TÜRK'e binmiştir.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Biz olsaydık, İsmail Ağa'nın pavyona yatırdığı 40.000 lirayı, öte yandan gayrımüslimlerin borcunun iki katını alırdık!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çünkü onlar bu ülke için hiç kanlarını dökmediler.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bari altınlarını döksünler!..""

[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'nin 2. Cihan Savaşı'na girmemesi de İsmet' paşanın "siyasi başarıları"ndan sayılır...
[FONT=times new roman,serif]Alakası yoktur!..
[FONT=times new roman,serif]Bir defa, savaşan BATI taraflarından şunu veya bunu tutmaya mütemail LEVANTEN UNSURLAR'ın toplandığı MASON DERNEKLERİ, 1935'de ATATÜRK tarafından kapatılmış, böylece MİLLİ SİYASET istiyenlerin önü açılmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]İkincisi İsmet paşa, hayatı boyunca evhamlı ve ürkek biri olduğu için, zaten savaşa giremezdi!..
[FONT=times new roman,serif]""İsmet paşa sadece korkak değil, aynı zamanda müteredditti... Harbin başlangıcında İngiltere-Fransa safında yer almış, Almanlar Fransa'ya girince fırt diye Almancı olmuş, ta 1943 başına kadar da Almanya'nın kazanacağından emin olarak bu tutumunu sürdürmüştür... Bu saplantısı tıpkı Alataş Mağlubiyeti'nde Yunan'ın İnönü'den saldıracağı saplantısına benzer!.. Bu yüzden Stalin'i bize düşman etmiştir...
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın gereksiz zamanlarda arslan kesilip TÜRKİYE'yi harbe sokmayı düşündüğü de olmuştur. Mesela Kasım 1943'de Tarih Kongresi üyelerini kabul ettiğinde:
[FONT=times new roman,serif]"Gün pek yaklaşmıştır. Siz öğretmensiniz... Milleti bu zarurete alıştırmalısınız. TÜRKİYE bu harbe katılacaktır." demiştir!
[FONT=times new roman,serif]Bilindiği gibi, 1. ve 2. Dünya Harpleri emperyalist ülkelerin dünyayı kendi aralarında pay edememelerinden çıkmıştır. 2. Dünya Harbi'nde Almanya-Sovyetler-Japonya ittifakı en saf insanları bile şaşırtacak bir özellik taşır... Biri faşist, biri komünist, biri kapıtalist üç ülke. Biri katolik, biri ortodoks, biri budist üç millet!.. Üç benzemez!.. Onları bir araya getiren sebep, İngiltere-Fransa-Amerika'nın sömürgecilik ile dünyanın üçte ikisini ellerinde tutmaları ve başkalarına pay vermeye yanaşmamaları idi... Bu üç ülke genelde protestandı. Beyaz deyince akla bunlar gelirdi.
[FONT=times new roman,serif]Bir kere daha belirtelim ki, bizim yerimiz ne ilk ittifak, ne de ikincisi!..Biz bunların hangisinin safında savaşırsak savaşalım, "gurka"lardan,"zenci"lerden farkımız olmaz. Çünkü sadece onlar için ölmüş oluruz... Bizi aralarına almazlar, pay vermezler.
[FONT=times new roman,serif]Kaldı ki, TÜRKİYE ne emperyalisttir, ne kapitalist!.. Ne katoliktir, ne budist!.. Onun "batılılaşmak" hevesi, Kemal Tahir'in çok doğru teşhis ettiği gibi, "ben de senin gibi sömürgeci, kan içici olmak istiyorum, pay almak istiyorum" anlamına gelir... Vermezler!
[FONT=times new roman,serif]Kaldı ki, biz o tıynette değiliz, beceremeyiz!.. Bizim yerimiz ATATÜRK'ün dediği gibi MAZLUM MİLLETLER'in safı!.. TÜRKLER'in yanı, MÜSLÜMANLAR'ın önderliği!.. Buna da izin vermezler, rahat komazlar ama, başka çare yok!.."Gurka"lıktan iyidir!
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE bu emperyalistleri birbiriyle tokuştura tokuştura, bu yamyamların birbirini yemesini sağlıyarak ayakta kalabilir... Yoksa onlara insan eti servisi yaparak değil!..
[FONT=times new roman,serif]İşte biz "TÜRK CUMHURİYETLERİ'ne BATI ile birlikte girme" teşebbüsünü bu yüzden "garsonluk" olarak görüyoruz... Çok tehlikeli buluyoruz!..""
[FONT=times new roman,serif]Ülkeyi korumaktan ziyade, kendi derdinden savaştan uzak durmuştur...
[FONT=times new roman,serif]Bunu da galip gelebilecek tarafa yaranarak yapmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir, İsmet'in bu tavrını çok güzel teşhis etmiştir...
[FONT=times new roman,serif]Onun, "Köy Enstitüleri"ni aslında Almanlar'ın Nazi teşkilatına özenerek kurduğunu, ama Ruslar'ın galip gelmesi kesinleşince bu teşkilatın "milliyetçi" hüviyetini yok edip, hemen nasıl "komünist"leştirdiğini şöyle anlatır:
[FONT=times new roman,serif]- "Köy Enstitüleri, günlük politikanın eğitime bulaşmasından öte bir şey değildir!..." [FONT=times new roman,serif](İsmet Bozdağ, Kemal Tahir'le Sohbetler)
[FONT=times new roman,serif]- "2. Dünya Savaşı içinde İsmet Paşa'nın TÜRKİYE politikası çok civelek bir politikadır... Başlarda ALMANLAR FRANSA'YI ÇİĞNEYİVERİNCE, İSMET PAŞA ALMANLAR'A DÖNDÜ!"
[FONT=times new roman,serif]- "Almanya'da Nazi Partisi, TÜRKİYE'de Halk Partisi... Almanya'da Hitler'in sözü kanun, TÜRKİYE'de İsmet Paşa'nın... Almanlar her yere bir Nazi ajanı yerleştirmiş... İsmet Paşa şehirleri Halk Evleri ile avucunun içine almış ama, köyler boş!..."
[FONT=times new roman,serif]- "Paşa askerlikten kurtulamadığı için, çavuş olan açıkgöz köy çocuklarını kurstan geçirip eğitmen yetiştirdi... Bunların her birini bir köye yerleştirdi... Bu eğitmenler köyleri avuçlarına alacaklar, sinek uçsa, İsmet Paşa'nın haberi olacak!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Ama hesap yanlış çıktı!.. Almanlar Sovyetler'in bozkırına yenildiler... İsmet Paşa da "Hadi göreyim sizi" deyip ortaya sürdüğü Turancılar'ı deliğe tıktı!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Yine AYNI MİLLİ EĞİTİM BAKANI HASAN ALİ YÜCEL'i, solcuları el üstünde tutan biri haline getirdi. DEVLET'i sol rüzgarların uğuldadığı Köy Enstitüleri şampiyonu yaptı!.."
[FONT=times new roman,serif]- "İşte Köy Enstitülerinin temelinde bu rezillik yatar!.. Önce savaşı Almanlar'ın kazanacağı hesabına yatırım yapılmıştır, sonra Ruslar'ın kazanacağına!..."
[FONT=times new roman,serif]- "Ruslar savaşı kazanıp üç ilimizle Boğazlar'ı isteyince, İsmet Paşa fırt diye döndü ve İngiltere-Amerika üstüne oynamaya başladı!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Demokrat Parti muhalefeti ağzını açar açmaz da, Köy Enstitüleri'ni taviz olarak kurban etti. Çünkü fonksiyonunu çoktan yitirmişti!..""
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa başa geçtikten sonra Lozan'da kaptığı hastalık depreşir, korkunç bir BATICILIK başlar!..
[FONT=times new roman,serif]Cumhurbaşkanlığı TÜRK MUSİKİSİ HEYETİ lağvedilir!..
[FONT=times new roman,serif]Radyoda TÜRK MUSİKİSİ %10 nisbetine indirilir...
[FONT=times new roman,serif]Halkın ancak kahvelerde dinleyebildiği radyolardan sabahın 7'sinde bile senfoniler, konçertolar yayınlanmaya başlar!...
[FONT=times new roman,serif]Milli Eğitim Bakanlığı ŞARK KLASİKLERİ'ni tercüme ve yayın işini bırakıp, sadece Batı edebiyatına yönelir...
[FONT=times new roman,serif]Grek ve Roma medeniyeti sanki bizim öz medeniyetimizmiş gibi tarih kitaplarında en önemli yeri alır!..
[FONT=times new roman,serif]TÜRK mimari eserleri yıkılmaya terkedilirken, onlar restore edilir...
[FONT=times new roman,serif]Eski yazı kitaplar, belgeler ambarlarda çürütülür!...
[FONT=times new roman,serif]TÜRK folklorü unutulmaya yüz tutar!..
[FONT=times new roman,serif]CUMHURİYET döneminin ilk devalüasyonu 7.9.1946'da yapılır!..
[FONT=times new roman,serif]Dolar 1.31 TL'den 2.83TL'ye fırlar!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa bununla da yetinmez, altın satışını serbest bırakarak "liberal" ekonomiye adımını atar.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa Ruslar Boğazlar'ı ve Kars-Ardahan'ı istediği bahanesiyle, hemen "Amerikan Mandacısı" yönünü açığa vurmuş, 1947'de Truman yardımına el açıp, 1950-1993 arasında her on yılda bir yaşanan ekonomik kriz ve ihtilallerin temelini atmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Bu "Kars-Ardahan-Boğazlar" meselesinin ibret dolu bir hikâyesi vardır.
[FONT=times new roman,serif]Dönemin Moskova büyükelçisi Selim Sarper'dir, ve onun marifetidir.
[FONT=times new roman,serif]Selim Sarper aslında Türkiye'den daha çok Amerika'ya hizmet etmiştir.
[FONT=times new roman,serif]Yani bir Amerikan casusu idi.
[FONT=times new roman,serif]Böyle olması da normal karşılanmalıdır, çünkü kendisi bir "dönme" idi.
[FONT=times new roman,serif]Bütün dönmeler gibi dışı Türk ve Müslüman görünüşlü ama özü Yahudi ve Sabetayist'ti.
[FONT=times new roman,serif]Ve bütün dönmeler gibi, Türkiye'den çok Batı'ya bağlıydı.
[FONT=times new roman,serif]Bu kişi, Türk büyükelçisi olarak Sovyet yetkilileri ile yaptığı görüşmeleri Türkiye'den önce Moskova'daki Amerikan büyükelçisi A. Harriman'a bildirirdi.
[FONT=times new roman,serif]Harriman da tabii ki aldığı bilgileri Washington'a iletiyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Selim Sarper Molotov'la görüşmesinden sonra telâşla Ankara'ya "Sovyetler'in Türkiye'den üs ve toprak istediği"ni bildirmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Ama her zamanki bu görüşmenin teferruatını Harriman'a anlatmış olmasına, onun da Washington'u haberdar etmesine rağmen, Amerikalılar'da bir heyecan uyanmamıştı.
[FONT=times new roman,serif]Anlaşılan odur ki, Selim Sarper İsmet Paşa'yı kandırmıştı!..
[FONT=times new roman,serif]Zaten İsmet'in fazla kandırılmaya ihtiyacı yoktu.
[FONT=times new roman,serif]Rauf Orbay'ın hatıralarında belirttiği gibi "İsmet Paşa Lozan'dan çok değişmiş ve kibirli ve de Batı hayranı olarak" dönmüştü ve hep öyle kalmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Gerçekte böyle bir talep yoktu.
[FONT=times new roman,serif]Ne Kars, ne Ardahan, ne Boğazlar, ne de üs istenmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Ruslar sonradan bunu defaatle açıklamışlardır.
[FONT=times new roman,serif]Muhtemeldir ki, bu mizensan Amerikalılar tarafından hazırlanmış, Harriman tarafından Selim Sarper'e dikte edilmiş ve Molotov'la yapılan mülakat ta buna vesile teşkil etmiş, oyun sahneye konmuştu!.
[FONT=times new roman,serif]Amaç, Türkiye ile Sevyetler Birliği arasındaki bir yakınlaşmayı engellemekti!..
[FONT=times new roman,serif]Kısa bir süre sonra "Missouri" mizanseni devreye girecek, ve Türkiye'nin ABD ile yakınlaşması sağlanacaktı!..
[FONT=times new roman,serif]O olayı da anlatalım...
[FONT=times new roman,serif]İsmet'teki bu iflâh olmaz BATI HAYRANLIĞI'nı farkeden Amerikalılar, 1944 yılında vefat etmiş ve Amerika'da gömülmüş olan Türkiye'nin eski Washington Büyükelçisi M. Münir Ertegün'ün kemiklerini çıkarıp, Missouri gemisine yükler ve Türkiye'ye gönderirler!..
[FONT=times new roman,serif]Yıl 1946!!!
[FONT=times new roman,serif]Ancak bu geminin bazı özellikleri vardır. 2. Dünya Savaşı'nın sonunu belirliyen Japonya'nın kayıtsız-şartsız teslim töreni, 1.9.1945 tarihinde bu gemide yapılmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Gemi Pasifik'te fiilen görev yapmış, 270 metre uzunluğunda, 57.000 ton ağırlığında ve 1600 kişilik mürettabı olan muazzam bir savaş gemisidir!..
[FONT=times new roman,serif]İçinde de sözümona bir "tören" kıt'ası vardır!...
[FONT=times new roman,serif]A.B.D. Başkanı Truman'ın temsilcisi de İsmet Paşa'ya Başkan'ın özel mesajını sunmak için sabırsızlanmaktadır!.
[FONT=times new roman,serif]Gemi nihayet 5.4.1946 günü İstanbul'a varır.
[FONT=times new roman,serif]Üniformalı Joniler gemiden inip şehir içinde bir resm-i geçit yaparlar.
[FONT=times new roman,serif]Şehir kendileri için hazırlanmış, hatta genelev sokağı yeniden boyanıp badalanmış, o tarihe kadar "Rus salatası" diye bilinen yiyeceğin adı bile "Amerikan salatası"na çevrilmiştir.
[FONT=times new roman,serif]Joniler bir gelirler, bir daha gitmezler!..
[FONT=times new roman,serif]Türkiye'nin başına A.B.D.'nin belâ olması, işte bu Missouri zırhlısının meş'um ziyareti ile başlar!..
[FONT=times new roman,serif]İşte son zamanlarda "TÜRKİYE tercihini BATI lehine yapmıştır" diye ifade edilen tutum, 1945'den sonra ne yapacağını bilemiyen İsmet paşanın tercihidir!..
[FONT=times new roman,serif]Girilen ittifakların hepsi onun dönemindedir!..
[FONT=times new roman,serif]"ATATÜRK asla böyle bir tercih yapmamıştı!..
[FONT=times new roman,serif]Ve BATI ile hiç bir ittifaka girmemişti!.."
 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 5

Arkası çorap söküğü gibi gelir...

Amerika'nın Hıristiyan Emperyalist Batı'nın liderliğine geçtiği 2. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra "dünya"dan istekleri şöyle belirlenmişti :

- İnsanların özgürce, istedikleri siyâsî, iktisâdî, ve içtimâî sistemi seçmeleri,

- Ticarette fırsat eşitliği,

- Basının haber alma ve verme özgürlüğü,

- Amerikan eğitim kurumlarının faaliyetinin devam etmesi,

- Amerikan vatandaşlarının ve şirketlerinin haklarının korunması.

Şimdi herkes bunlardan ilk üçünün günümüzde pek revaçta olan "insan hakları, fikir özgürlüğü, vicdan özgürlüğü" gibi sömürgecilerin kandırma vasıtaları olduğunu görmüştür.

Diğer ikisi de Amerika'nın dünyaya verdiği gözdağıdır!..

"Benim okullarıma, vatandaşlarıma, ne halt ederse etsin, dokunursan yakarım," demesidir.

İşte oldum olası mandacı İsmet paşa, 1939'da başladığı Batıcı faaliyetini daha da ilerletti:

- 1 Nisan 1939 ... ABD ile Ticarî İmtiyaz Anlaşması

23 Şubat 1945 ... Karşılıklı Yardım Anlaşması ...

2 maddesi "yükümlü olduğu hizmette bilgilerin ABD'ye teslim edileceği..." ifadesi vardı.

- 6 Ekim 1949 ... Karşılıklı savunma Anlaşması ...

- 27 Aralık 1949 ... Türkiye-A.B.D. Eğitim Komisyonu Anlaşması ...

Kurulacak komisyonda Amerikalılar'a imtiyaz, para Türkiye'den, harcama yetkisi ABD Büyükelçisi'nde.

- 18 Ocak 1950 ... Petrol Kanunu ...

Belirli bölgelerimizde, bilhassa Erzurum-Kars yöresinde petrol arama yasağı, ve her şirketin en çok on sondaj yapabileceği sınırlaması...

Yani, birileri "Türkiye'de petrol bulunmasın" demiş!..

Mandacı İsmet paşa ile CHP'li bazı uşak ruhlu milletvekilleri de buna parmak kaldırmış!..

İş bu kadarla da kalmıyor!..

[FONT=times new roman,serif]1949 yılında, İsmet çok güvendiği Amerikalılar'a "Bize bir kalkınma planı hazırlayın," deyince, onlar da "Barker Planı" diye bilinen planı önümüze koymuşlar, "Siz soba, pompa, pulluk, çekiç, testere üretin.
[FONT=times new roman,serif]Atatürk zamanında kurulmuş olan şeker ve dokuma fabrikalarını da kapatın," demişlerdi!..
[FONT=times new roman,serif]Öte yandan Atatürk'ün kapattığı Mason Dernekleri, savaş sonrasında 1948'de İsmet Paşa tarafından açılmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Hem de kanunla mallarının devredilmiş olmasına rağmen, sanırız, "kanunsuz" şekilde!..
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca Lozan'da büyük mücadele ile kazandığımız "telif hakkı ödememe" imtiyazından, vazgeçmiştir!..
[FONT=times new roman,serif]BATI'ya yaranmak için bir telif hakları konferansına delege göndermiş, sözleşmeye imza koydurmuştur!..
[FONT=times new roman,serif]Bununla da yetinmemiştir!..
[FONT=times new roman,serif]Yine Lozan'da binbir uğraşla Akdeniz sahillerimizdeki İtalyan emellerine set çekilmiş iken, İsmet Paşa, İtalya'dan borç alabilmek için "toprak satma" [FONT=times new roman,serif]izni vermiş ve bu suretle bir miktar İtalyan gelip İzmir çevresine yerleşmiştir. (19)
[FONT=times new roman,serif]""İsmet paşadan sonra bu konuda azgınlaşan, Turgut Özal'dır!..
[FONT=times new roman,serif]O da Araplar'ın parasına tamah ederek toprak satışına ruhsat vermiş, ve Suriyeliler'in GAP bölgesinde toprak almasına sebep olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]Bu arada Avrupalı düşmanlarımızın müstesna bölgelerimizden, tabii kaynaklarımızın yoğun olduğu yerlerden ne kadar toprak aldığı meçhuldür.[FONT=times new roman,serif]AID kredileri Karayolları teşkilatını kurar, benzini, otomobil ve yedek parça fabrikası olmayan ülkeyi, ulaşımda tamamen DIŞA BAĞIMLI hale getirir!..

""Yanlış anlaşılmasın!...

KARAYOLLARI'nın elbette gelişmesi gerekiyordu...

Ama bunun için DEMİRYOLLARI'nın feda edilmesi gerekmezdi!..

O dönemdeki bağımlılıktan hala kurtulmuş değiliz.

Hala yakıt ihtiyacımızı karşılayacak seviyeye ulaşmış değiliz...

Otomobil, kamyon fabrikalarımız var ama, onlar dahi dışa bağımlı. Lisansla çalışıyor.

ABD'nin atom bombalı kaatil başkanı Truman savaş yıkığı Avrupa'ya Marshall Yardımı verirken, Türkiye ve Yunanistan'a da 12 Mart 1947'de Kongre'den geçirdiği kanunla yunanistan ve Türkiye'ye de yardım kararı almıştı.

Halbuki ATATÜRK'ün başlattığı DEMİRYOLU hamlesi ile bu sektör dışa bağımlılıktan kurtulmuş, kendi vagon hatta lokomotifini imal edecek seviyeye gelmişti.

Eğer İsmet Paşa'nın gizli taahhüdü olmasaydı, biz çoktan "HIZLI TREN" sistemine geçmiştik...

[FONT=times new roman,serif]Biz bu toprak ve tesis satışı üzerinde çok hassasız!...
[FONT=times new roman,serif]Artık kaybedecek bir karış toprağımız, bir tek tuğlamız yok!..
[FONT=times new roman,serif]Yabancılara satılan her bina, her arazi ülkemizden bir parçasının düşman eline geçmesi demektir.
[FONT=times new roman,serif]Dünya bu tür ülkeler ile doludur...
[FONT=times new roman,serif]Haiti, Hawai, Pasifik Adaları yerli halkın değil, artık Amerikalılar'ın, Fransızlar'ın, Japonlar'ın ülkesidir!..
[FONT=times new roman,serif]Esas sahipleri orada sadece uşaklık ve turistlere soytarılık yaparak karınlarını doyurabilirler.
[FONT=times new roman,serif]Biz buna layık değiliz!..
[FONT=times new roman,serif]İnsanımız her ne kadar Özal sayesinde paraya tapmaya başladı ise de; artık gerçek benliğimize dönmenin, haysiyetli İNSAN olmanın zamanı gelmiştir.
[FONT=times new roman,serif]Açıkçası biz toprağını satmakla, namahrem satmak arasında fark görmeyiz!..
[FONT=times new roman,serif]Böylelerine de "pezevenk" nazarıyla bakarız!..
[FONT=times new roman,serif]Eski TÜRKLER, "AT, AVRAT, PUSAT! DERLERMİŞ!.. BİZ "AVRAT, TOPRAK, UÇAK!" DİYORUZ!.. Bu üçüne sahip çıkmadan artık dünyada şerefli yaşamak mümkün değil!""

[FONT=times new roman,serif]Demiryolları tamamen ihmal edilir!..

[FONT=times new roman,serif]Truman Planı, Marşal Yardımı derken, İsmet Paşa Amerika'ya gizli bir anlaşma ile "TÜRKİYE'de 50 yıl yeni demiryolu projesi yapılmayacağına" söz verir!..


[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Demirel'in 1995'de bu konudan bahsedebilmesinin sebebi, İsmet Paşa'nın tahhüdünün 1997'de son ermesi, ancak o tarihten sonra böyle bir şeye kalkışabileceğimizdir.""[FONT=times new roman,serif]OSMANLI TOPRAK meselesini nasıl çözmüştü?..

TOPRAK Padişah'ın yani Devlet'in Rakabesi, Velayet-i Amme'si, yani MİLLET adına mülkiyet murakebesi altında idi...

Çok sıkı kaidelere göre düzenlenmiş esaslar dahilinde geçici olarak şahıslara tahsis edilirdi...

TİMAR, ZEAMET, HAS adı altında toplanmıştı. Sipahilere, kılıç erlerine, ordu mensuplarına, Ocak gazilerine, veya onların çocuklarına, paşalara, beylerbeyine, vezirlere, şehzadelere DİRLİK olarak tahsis edilirdi.

Yahut ta padişahın mülkiyetinde bırakılırdı.

OSMANLI'nın sistemini tam olarak yerleştiremediği Doğu ve Güneydoğu Anadolu, bazı Arap sancakları, Rumeli'de Bosna-Hersek, Eflak, Boğdan gibi yerlerde eskiden olduğu gibi feodal sistem veya toprak mülkiyeti sürdü...

Bu bölgelerde mülkün vergisi, oranın hakim veya beyinden tahsis edilirdi.

TİMAR sisteminin uygulandığı bölgelerde ise, toprak bir çift öküzün işliyebileceği arazi olarak hesap edilir, ÇİFT adıyla köylüye tahsis edilirdi...

DEVLET'in malı olan toprak babadan oğula geçen bir sistemle köylüler tarafından işlenir, topraksız köylü görülmezdi.

Üç yıl işlenmiyen veya kaidelere uymayan çiftçilerin toprağı bedelsiz olarak alınır, başkalarına tahsis edilirdi...

Toprağı DEVLET namına murakebe eden SİPAHİLER veya BEYLER, VEZİRLER daima değişirdi. Ancak ÇİFTÇİ kuralları çiğnemedikçe değişmezdi...

Bu suretle hem topraksız köylü yoktu, hemde Avrupa'daki gibi bir feodalite, asil sınıf oluşmamıştı...

Toprağı işliyenler ile işletenler arasında pek ihtilaf çıkmazdı.

Kadılar anlaşmazlıkları kolaylıkla çözebilirlerdi. (Bak Kanunname-i Al-i Osman, 1602, çeviren Hadiye Tuncer, 1962, Tarım Bakanlığı yayınları, Osmanlı İmparatorluğu'nda Toprak Hukuku, 1962)

Aslında İKTA tabir edilen bu sistemin kurucusu 2. Halife Hz. ÖMER'dir...

Ondan SELÇUKLULAR'a geçmiştir. OSMANLI'lar ilk başta fethedilen toprakların beşte birini padişaha ayırıyor, kalanı da gaziler arasında pay ediyordu...

Böylece bir süre sonra beyler padişahtan ve dolayısiyle devletten zengin olmuşlardı.

Yıldırım'ın Timur'a esir düşmesi üzerine oğullarından Musa Çelebi, Şeyh Bedreddin'in telkini ile beylerin toprağına el koymak istedi...

Bunun üzerine beyler Mehmed Çelebi'yi desteklediler.

O padişah oldu. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet konuya el attı. Başta Çandarlı Halil Paşa olmak üzere bazı beyleri idam pahasına, topraklarını devletleştirdi...

Ancak iktidarı güvenle sürdürebilmek için de yerli beylere değil, devşirme beylere dayanmak durumunda kaldı...

Bir süre sonra yerliye dönmek gerekirdi, ama olmadı...

İmparatorluktaki 32 eyaletten 23'ü HAS, 9'u SALYANE idi...

Yani 23'ü devletleştirilmiş, 9'u da özel mülkiyetin olduğu, yıllık vergiye tabi idi...(Eflak, Boğdan, Bosna-Hersek, Yemen, Habeşistan, Tunus gibi) HASLAR; CEBELÜ, ZEAMET, TİMAR diye bölünürdü.

Bu sistemin bir tamamlayıcısı da VAKIF TOPRAKLARI idi... (Bak Ahkam-ül Evkaf, Ömer Efendi)

SELÇUKLULAR'dan beri varolan bu sistem gene DEVLET'e bağlı idi.

Ancak o "muhteşem" diye yutturulan Kanunsuz Süleyman, damadı Rüstem Paşa başta olmak üzere bazı kişilere toprak bağışladı!..

Sipahi ve TİMAR sistemi onun döneminde bozulmaya başladı.

Elinde toprak bulunanlar bunu ailelerine devredebilmek için, VAKIF sistemini de dejenere ettiler...

Ancak o dönemde DEVLET güçlü olduğundan bu bozulma hemen fark edilmedi.

1729'da ZEAMET usülü kaldırıldı...

Zeamet kaldırılınca DEVLET'in toprakları sahipsiz kaldığı için, kapanın elinde kaldı...

Yaygınlaşan İLTİZAM usülü sorunu çözmedi.

Mütegallibeler, toprak ağaları peydah oldu.

Bazıları kendileri asker toplayıp DEVLET'e kafa tutmaya başladılar...

Rumeli'de Pazvantoğlu, Çorum'da Çapanoğlu bunların en azılıları idi.

Bilhassa mülkiyetin baştan beri varolduğu Doğu'da ağalar beyler yeni topraklara da el koyup bunları tescil ettirmenin yollarını aradılar.

1826'da YENİÇERİ OCAĞI kaldırıldı...

YENİÇERİ OCAĞI'nın kaldırılmasından sonra yeni ordu hemen devreye giremediğinden ülkelerde büyük karışıklıklar yaşandı...

Hatta Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın oğlu çıkan ihtilaf üzerine Konya'ya kadar dayandı.

TANZİMAT işin tuzu biberi oldu...

1839'da eski toprak kanunları kaldırıldı...

1858'de serbest çiftçiliği getiren, alım satıma izin veren ARAZİ kanunu yürürlüğe girdi...

Böylece TOPRAK'ta ŞAHSİ MÜLKİYET ve TAPU uygulaması başladı...

Arazi beşe bölündü:

1- Arazi-i Memlüke: mülkiyete geçirilebilen topraklar

2- Arazi-i Mevkufe: vakıf toprakları

3- Arazi-i Emiriye: Hazine'ye ait topraklar

4- Arazi-i Metruke: müşterek köy arazisi, yol, çarşı, pazar yerleri

5- Arazi-i Mevat: ölü, işlenmiyen topraklar

Aynı şekilde vergilerin 1. Süleyman'dan beri mültezimler, ayan tarafından toplanması usülüne de son verildi...

Vergi memuru da maaşlı oldu. Aşar vergisi bütün ülkede onda bir olarak tesbit edildi. (1840)

"Yenilikçi" diye yutturulan 2. MAHMUD, YENİÇERİLER'i topa tutunca, ve hemen arkasından TANZİMAT rejimi gelince, çözülme başladı...

Ayan takımı başıboş kaldı.

Toprak ağasına dönüştü...

1858'de Arazi Kanunu çıkıp tapu verilmeye başlanınca bunlar DEVLET'e ait olup ta köylünün işlediği hemen bütün toprakları kendi mülkiyetlerine geçirdiler...

BATI'daki FEODALİTE'ye benzemese de yarıcı, murabacı tarzı topraksız bir köylü tabakası oluştu.

Ağalık, beylik türedi...

Aşar vergisini DEVLET adına toplayan bir EŞRAF sınıfı türedi.

Bunlar zenginleştikçe köylü yoksullaştı.

Cumhuriyet'le birlikte bu karışık duruma Ermeniler ve Rumlar'ın terkettiği topraklar eklendi...

Binlerce hektar toprak kapanın elinde kaldı...

Ayrıca ormanlar, mer'alar yağmalandı...

Menderes dönemi ile birlikte gecekondular ile şehirlerdeki hazine hatta tapulu araziler işgal edildi...

"Mülkiyet hakkı kutsaldır" diyenler, oy uğruna ne DEVLET'in mülkünü, ne de şahıslarınkini korudular.""

İsmet Paşa'yı başarılı gösterme çabası içinde olan Şevket Süreyya dahi, bu konuda şöyle der:

[FONT=times new roman,serif]Gavur gavuru kollar, ilk ağızda küçücük Yunanistan'a 300 milyon dolar, Türkiye'ye ise 100 milyon dolar verildi.
[FONT=times new roman,serif]Türkiye'nin o zamanki rezervi 245 milyon dolar olduğuna göre, bunun oldukça büyük bir miktar olduğu anlaşılır.
[FONT=times new roman,serif]1948-1952 yılları arasında Marshall Yardımı çerçevesinde 352 milyon dolar alınır.
[FONT=times new roman,serif]Bunun yarısı Amerikan firmalarından mal alınsın diye şartlı verilmiş paradır, yani hemen Amerika'ya geri döner.
[FONT=times new roman,serif]Borcu bize kalır!..
[FONT=times new roman,serif]84 milyon doları yüksek faizli borçlanma, 73 milyon doları da hibedir.
[FONT=times new roman,serif]17 milyon doları da "şarta bağlı" olarak verilir, artık "şart"ını Allah bilir!..
[FONT=times new roman,serif]TÜRK HAVA KURUMU, KAYSERİ UÇAK FABRİKASI, DENİZYOLLARI, KIRIKKALE SİLAH FABRİKASI da bu ihmalden nasibini alır!!!.
[FONT=times new roman,serif]Bu kurumlar 1990'lara kadar kendilerini toparlıyamazlar!..
[FONT=times new roman,serif]Öte yandan halkın dini ihtiyacı unutulur...
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın ağzından bir kere bile "ALLAH" sözü çıkmaz!..
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK'ün deneme mahiyetinde giriştiği "Türkçe Ezan" 1941 yılında İsmet tarafından MECBURİ hale getirilir, ARAPÇA EZAN yasaklanır!..
[FONT=times new roman,serif]Din adamı yetiştiren okullar kapatıldığı için halk cenazesini yıkatacak imam bulamaz hale gelir!..
[FONT=times new roman,serif]Hele 2. Dünya Savaşı sırasında bazı camiler "zahire ambarı" haline getirilir!.. Bazısının da "ahır" olarak kullanıldığını iddia edenler vardır.
[FONT=times new roman,serif]""İsmet paşa gerçek bir din dışı kişidir!.. Onun bu yönünü gizlemek isteyen kızı Özden Toker, müze yaptıkları Pembe Köşkü ziyaretçilere gezdirirken, bir odayı "İsmet Paşa'nın ibadet odası" diye göstermektedir!...
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'de müslüman hiç bir insanın özel "ibadet odası" yoktur!... Çünkü İSLAM'da kişiler için özel ibadet mekanlarına gerek yoktur!.. Camiler,mescitler fert için değil, CEMAAT içindir... Öyleyse, bu oda da neyin nesi?..
[FONT=times new roman,serif]Biz söyliyelim: Bu oda İsmet Paşa'nın İslami ibadet mekanı değil, özel "mason ritueli" yaptığı odasıdır!..Ancak İsmet paşanın masonluğu pek bilinmez... Kendisi yabancılar tarafından "tekris" edilmiştir de ondan!""
[FONT=times new roman,serif]Yani laiklik, 1937'de İsmet paşa tarafından Anayasa'ya sokulmuş, onun eliyle bugünkü halini almıştır...
[FONT=times new roman,serif]Hatta 1948 yılında CHP Kurultayı'nda kendini bilmezin biri 52 maddelik bir "Kemalizm Dini" esasları sunmuştu!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın en büyük kötülüklerinden biri de ATATÜRK'ün adını kullanarak 1934'de terkedilmiş uydurma dilciliği sürdürmeye çalışmasıdır.
[FONT=times new roman,serif]Bu konuda hiç vakit kaybetmemiş, ATATÜRK'ün azarlayıp kovduğu Nurullah Ataç gibi tipleri TÜRKÇE'nin ırzına geçmeleri için işbaşına getirmiştir...
[FONT=times new roman,serif]1945 yılında yapacak başka hiç bir işi yokmuş gibi Anayasa'yı "öztürkçe"leştirdi.
[FONT=times new roman,serif]Bunun neticesi olarak 1940-1980 arasında TÜRK DİLİ korkunç bir kıyıma uğramış, baba oğulu, oğul torunu anlamaz olmuştur...
[FONT=times new roman,serif]ORTA ASYA TÜRKLERİ ile DİL bağımız kopmuştur.
[FONT=times new roman,serif]MİLLİ ŞEF kasıntılığı, İsmet Paşa'dan onun kadrosuna da bulaşır.
[FONT=times new roman,serif]Halk ile aydınların, bürokratların bağı kopar, arası açılır... (*)
[FONT=times new roman,serif]Kültür, edebiyat, şiir ve sanatta korkunç bir yozlaşma başlar. (**)
[FONT=times new roman,serif](*)""- Bu açılma 1950'lerden sonra artar, 1970'lerden sonra ise çılgınlık halini alır!..
[FONT=times new roman,serif]İstanbul'da oturup "köy" romanı yazanlar türer...
[FONT=times new roman,serif]Bazı aydınlar hem İstanbul'un "köy"leşmesinden şikayet eder, hem de gecekondulara arka çıkarlar...
[FONT=times new roman,serif]Teröristler hakkında "Darağacında Üç Fidan" diye destan yazanlar bile çıkar!.."
[FONT=times new roman,serif]Biz ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ için destan yazan MEHMET AKİF'i hatırladıkça, teröristlerin vurduğu askerlerimizi unutup hainlere ağıt düzenleri gerçekten şaşkın buluyor ve acıyoruz!..""
[FONT=times new roman,serif](**)""- Bu yozlaşma da 1960'lardan sonra hızlanır...
[FONT=times new roman,serif]Şair, yazar, besteci, şarkıcı, ressam, heykeltraş sayısında inanılmaz bir artış olurken; eserlerin seviyesi ve kalitesinde de korkunç bir düşüş yaşanır...
[FONT=times new roman,serif]Bunlardan bazıları zıpırlaşır. Aziz Nesin gibi kendi insanına "geri zekâlı, aptal" diyen mi istersiniz, Nobel Ödülü alabilmek için yurt dışına çıkıp TÜRKİYE'yi jurnalliyen Yaşar Kemal gibilerini mi?..
[FONT=times new roman,serif]Bazısı da YOL, 40 M. KARE ALMANYA, İSTANBUL KANATLARIMIN ALTINDA, HAMAM, HAREM gibi TÜRKİYE'yi kötülemekle görevli film siparişleri alır dışardan...
[FONT=times new roman,serif]Mükafatı da "uluslararası ödül"dür.""
[FONT=times new roman,serif]Velhasıl İsmet Paşa'nın "atatürkçü" politikası sayesinde aydın kesim, bir demir heykelcik veya üç kuruşluk menfaat için ülkeyi satacak kadar tiynetsizleşmiştir!""
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa Doğu'da Kürtçülüğü önlemek için yerleştirilen göçmenleri ihmal edişini ve ağaların toprak işgaline imkan hazırlayışını anlatmıştık...
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet paşanın kara ihaneti burada bitmez!..
[FONT=times new roman,serif]CHP'nin son iktidar yıllarında sessizce çıkartılan bir DEVLET Şurası tefsir ve kararıyla, "tapuya bağlanmış topraklar"ın dahi yeni sahiplerinden alınıp eski sahiplerine iadesi sağlanır!..
[FONT=times new roman,serif]""Hep söylediğimiz gibi, bir DEVLET'in temelini TOPRAK sistemi teşkil eder. OSMANLI DEVLETİ'ni 624 yıl yaşatan TİMAR sistemi idi. SELÇUKLU'da da olan bu sistemi FATİH SULTAN MEHMET perçinlemişti.
[FONT=times new roman,serif]

[FONT=times new roman,serif]- "1950 seçimlerinden önce, Diyarbakır-Çinar'da 20 yıl önce oraya yerleştirilmiş, fakat bir türlü tapuları verilmemiş büyükçe bir "Rumeli göçmenleri köyü" halkının tekrar göçe hazırlandıklarına şahit olmuştum."



[FONT=times new roman,serif]- "İki yaşlı Kürt çobanının şahitliğine dayanılarak, bu uçsuz bucaksız toprakların, isyandan sonra güneye kaçan beylere ait olduğuna hüküm verilmişti!..Burada yaşıyan göçmenlere mahalli idareler ve yerli memurlar tapu vermemişlerdi..."
[FONT=times new roman,serif]- "Şikayet üzerine gelen hakim, gözleri yaşararak onlara topraklarını terketmeleri gerektiğini bildirmişti!.."
[FONT=times new roman,serif]- "Göçe hazırlanan bu köy halkının toplandığı meydana bakan kahvenin duvarında ise CHP'nin seçim afişleri asılmıştı... Bunlarda 6 OK ve şu sloganlar görülüyordu:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]KÖYLÜYE TOPRAK!.. TOPRAĞA TAPU!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Alay edercesine!..
[FONT=times new roman,serif]İşin en enteresan yönü nedir, biliyor musunuz?..
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'ye DEMOKRASİ getirdiği iddia edilen İsmet'in, iktidarda kalabilmek için DOĞU ve GÜNEYDOĞU'yu, bir zamanlar tepelediği isyancılara peşkeş çekmesi, ona bölgede oy sağlamadı!..
[FONT=times new roman,serif]CHP orada da seçimi kaybetti!
[FONT=times new roman,serif]Bir de ORMANLAR konusu var...
[FONT=times new roman,serif]Zamanımızdan 100 yıl kadar önce ülkemizde bulunan bir yabancı yazar General Moltke, ormanlarımızı şöyle tarif ediyordu:
[FONT=times new roman,serif]- ANADOLU öyle ağaçlık, ormanlık, cennet gibi bir yerdir ki; bir sincap İzmir'den Erzurum'a kadar hiç yere inmeden daldan dala sıçrayarak gidebilir!..
[FONT=times new roman,serif]Biz TİMUR'un fillerini ANKARA ORMANLARI'nda sakladığını TARİH'ten biliyorduk...
[FONT=times new roman,serif]Ama ANADOLU'da dünyanın en büyük arslanların yaşadığını, bunların sonuncusunun 1984 kışında köylüler tarafından Haymana yakınlarında vurulduğunu öğrenince, çok şaşırdık!..
[FONT=times new roman,serif]Sanırız bu olayı çok az insan duymuştur...
[FONT=times new roman,serif]ANADOLU tabiat güzelliği bakımından böyle zengin bir ülkeydi!..
[FONT=times new roman,serif]İşte o durumlardan bugünkü ÇORAK Türkiye haline gelişimizde de İsmet Paşa'nın büyük rolü vardır.
[FONT=times new roman,serif]1937 yılında Zıraat Vekili Muhlis Erkmen Meclis'te şöyle diyordu:
[FONT=times new roman,serif]- "Ormanlar inanılmayacak bir şekilde tahrip edilmektedir!.. Dün uzmanların kayda aldığı ormanlar, bugün yoktur."
[FONT=times new roman,serif]Orman meselesinin halli için, toprak mülkiyeti meselesinin halli gerekiyordu!...
[FONT=times new roman,serif]Ormanları kurtarmanın tek yolu orman toprağını kamulaştırmak idi...
[FONT=times new roman,serif]O tarihte 2 milyon hektarı koruluk olmak üzere 8.5 milyon hektar ormanımız vardı...
[FONT=times new roman,serif]Böylece ormanlar ülkemizin ancak %10'unu kaplıyordu...
[FONT=times new roman,serif]Bunun en az %20 olması gerekirdi!..
[FONT=times new roman,serif]Nihayet 3444 sayılı Orman Kamulaştırma kanunu çıkartıldı...(1937)
[FONT=times new roman,serif]Ormanlık bütün bölgeler DEVLET mülkiyetine geçirildi...
[FONT=times new roman,serif]Ancak gerekli tedbirler alınmadığı için, tepki gösteren bazı köylüler orman yangını çıkartmaya başladılar...
[FONT=times new roman,serif]Yine de ATATÜRK'ün son günlerinde de olsa, ormanlar bir ölçüde kurtulmuş oldu.
[FONT=times new roman,serif]Bunun arkasından nicedir niyetlenilen toprak mülkiyetinin düzene sokulması geliyordu...
[FONT=times new roman,serif]Bütün vaadlere rağmen bu konuda bir kanun ancak 1945'de çıkarıldı.
[FONT=times new roman,serif]Ancak önemli maddeleri uygulanmadığı gibi Medeni kanunun 639. maddesi çarpıtılarak toprak yağmasına imkan tanındı...
[FONT=times new roman,serif]Reform Kanunu'nun başlıca muhalifleri Menderes, Cavit Oral, Emin Sazak, Şeref Uluğ gibi Meclis'teki toprak ağaları idi.
[FONT=times new roman,serif]İsmet muhalefet görünce, kanunun çıkmasını sağlıyan Zıraat Vekili Şevket Raşit Hatipoğlu'nu görevden alıp yerine toprak ağası Cavit Oral'ı getirdi!..
[FONT=times new roman,serif]1950 yılında Oral'ın hazırladığı "tadilat" ile İsmet Paşa'nın hızlı toprak reformu sona erdi.
[FONT=times new roman,serif]Bu orman ve toprak yağması Menderes, Demirel, hatta Özal zamanında da sürdü...
[FONT=times new roman,serif]DP daha iktidara gelmeden Refik Koraltan gittiği köylerde "Dağ sizin, orman sizin!.. El ne karışır!" diye propoganda yapıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]DP iktidara gelince tekrar korkunç bir orman yağması başladı...
[FONT=times new roman,serif]Koruculara, DEVLET memurlarına saldırılar arttı. Orman suçları sık sık affedildi...
[FONT=times new roman,serif]Sonunda ülke kel bir diyara döndü.
[FONT=times new roman,serif]Bu yağma DEMİREL döneminde de kesilmedi...
[FONT=times new roman,serif]Çiller ise kanun çıkartarak ormanları "özel"leştirip satılığa çıkardı!..
[FONT=times new roman,serif]Bütün bunlara rağmen her biri utanmadan "toprak kaybı"ndan, "ormanların korunması"ndan söz edip dururlar!..
[FONT=times new roman,serif]Bunların yüzleri meşin gibidir!..
[FONT=times new roman,serif]Hiç utanma bilmezler!
[FONT=times new roman,serif]Halbuki 1927 yılında dahi o bozuk sisteme rağmen ülkede toprak dağılımı şöyleydi:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ekilebilir arazi...... 231.5 milyon dönüm (%31)

[FONT=times new roman,serif]Orman...... 139.5 milyon dönüm (%18)

[FONT=times new roman,serif]Mer'a...... 269.4 milyon dönüm (%36)

[FONT=times new roman,serif]Dağ, taş..... 102.2 milyon dönüm (%13)

[FONT=times new roman,serif]Bataklık, göl..... 13.6 milyon dönüm (%1)
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Şimdi ne mer'a kaldı, ne göl kıyısı, ne de orman!...
[FONT=times new roman,serif]Üstelik bir de "özel orman" kanunu çıkardılar.
[FONT=times new roman,serif]"Al ormanı, kes, kıy, yak... bir kaç ağaç bırak, gerisini istediğin gibi kullan," diyorlar!..
[FONT=times new roman,serif]Hani o vatan topraklarını satanlar gavura var ya, onlar diyor!..
[FONT=times new roman,serif]Aslında herkes "hacıağa" tipinin Menderes döneminde ortaya çıktığını sanır...
[FONT=times new roman,serif]Evet, onun döneminde hacıağalar artmıştır ama, bu gelişmenin başlangıcı Refik Saydam'ın ölümü, Şükrü Saraçoğlu'nun Başbakan olmasıdır. (1942)
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın bir de Türkiye'ye demokrasiyi hediye ettiğinden söz edilir...
[FONT=times new roman,serif]Bu da son derece yanlıştır.
[FONT=times new roman,serif]Bütün hayatı boyunca demir yumruklu bir diktatör olan İsmet paşanın, öyle kendiliğinden "demokrat" olmaya hiç hevesi yoktu!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak 2. Dünya Harbi'nin bitmesi ile bütün Avrupa'yı saran demokrasi havası ve artan Rus tehdidi, avucunu BATI yardımına açmaya hazırlanan İsmet Paşa'yı "demokratikleşme"ye zorladı...
[FONT=times new roman,serif]Tıpkı 1990'larda Avrupa Birliği'nin, bizi almak için bu konuda tavizler istemesi DEMİREL ve ÇİLLER'in "demokrat"laşması gibi!..
[FONT=times new roman,serif]Demokrat Parti'yi kuran Bayar, Menderes, Koraltan ve Köprülü'nün verdiği meşhur takrirde tu cümleler yer almakta idi:
[FONT=times new roman,serif]- "Bütün dünyada hürriyet ve demokrasi cereyanlarının tam bir zafer kazandığı, demokratik hürriyetlere riayet prensibinin milletlerarası teminata bağlanmak üzere bulunduğu şu günlerde, memleketimizde de bütün milletin aynı demokratik ülküleri taşıdığından şüphe edilemez."
[FONT=times new roman,serif]Böylece iç ve dış baskılar sonucu İsmet, 1946 yılının Nisan ve Haziran ayları arasında yeni seçim kanunlarını çıkarttı ve kurulan partilere hazırlık fırsatı vermeden Temmuz ayında da seçim yaptırdı!..
[FONT=times new roman,serif]CHP 400, muhalifler 50 milletvekili çıkarttı...
[FONT=times new roman,serif]Bu seçim tek dereceli ancak AÇIK OY, GİZLİ TASNİF gibi anlaşılmaz bir sistemle yapıldığından sonradan çok tartışılmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Çünkü seçmen istediği partiyi sandık memurlarının gözü önünde işaretliyor, ama sayımlar gözlerden uzak bir şekilde yapılıyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Böyle bir seçimden sağlıklı sonuç çıkması beklenemezdi.
[FONT=times new roman,serif]İsmet bu dönemde bir de Fevzi Çakmak'ın muhalefeti ile karşılaştı...
[FONT=times new roman,serif]Nihayet Mareşal Çakmak 11.4.1950'de ölünce, cenazesi siyasi bir gösteriye dönüştü...
[FONT=times new roman,serif]O gün radyo programlarında OYUN HAVALARI çalınması ise, uzun süre eleştirildi.
[FONT=times new roman,serif]1947 yılından itibaren başlıyan BATI ve Amerika ilişkilerindeki gelişmeler, alınan krediler; 1949 yılında "yabancıların içişlerimize müdahalesi" haline dönüştü!...
[FONT=times new roman,serif]Amerika James M. Barker başkanlığında bir heyet İktisat, Ticaret, Ulaştırma, Sanayi ve Zıraat bakanlıkları ile ilgili çalışmalar yaptı, meşhur Barker raporunu hazırladı.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa çok partili sisteme geçişten sonra CHP başkanlığını Hilmi Uran'a devredip kendi fahri başkan kaldı... (1947)
[FONT=times new roman,serif]Böylece ATATÜRK'ü taklit etmeye çalışmıştı.
[FONT=times new roman,serif]Ancak partinin idaresini hiç bir zaman başkasına bırakmadı!..
[FONT=times new roman,serif]1950 seçimlerini DP kazandı...
[FONT=times new roman,serif]İsmet'i her fırsatta savunan Şevket Süreyya bile bu olayı şöyle yorumlar:
[FONT=times new roman,serif]- "DP'nin plansız iktidarına, CHP kendi planlarını değerlendirmemekle bizzat zemin hazırladı... CHP'nin bu ihmali İsmet Paşa'nın hayatında çözemediğim bir gaflet düğümü olmuştur... Devlet kalkınma planlarını hazırlatan Fuat Sirmen, Nurullah E. Sümer gibi genç beyinler son kabinede de görevliydiler... Bunların hazırladıkları planları nasıl öne sürmedikleri anlaşılmaz."
[FONT=times new roman,serif]Anlaşılmaz değil, açık!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa toprak kanununda ağaları koruyacak tadilatı yaparken seçimi kazanacağını düşündüğü gibi, uzun vadeli ve zahmetli planları da geriye atarak halka şirin gelen vaadlere sarılmıştır!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak bu konuda DP kadar fütursuz olamadığı için, seçimi de kazanamamıştır...
[FONT=times new roman,serif]Halk, yeni ağızların yeni yalanlarına daha çok inanı

 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 6

[FONT=times new roman,serif]1950 seçimlerinde DP 408, CHP 69, MP 1 milletvekili çıkarttı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Seçim sisteminden dolayı CHP oyların %41'ini almış, ancak Meclis'te %14 temsil edilebilmişti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Aslında bu da İsmet paşanın kendisinin biraz daha fazla oy alacağını düşünerek hazırladığı seçim kanununun bir cilvesi idi!
[FONT=times new roman,serif]ATATÜRK hayata gözlerini yumduğunda, TÜRKİYE ağlamayan yoktur!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet Paşa ilk hilesiz seçimde giderken kimsenin umurunda değildir!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in iktidardan yuvarlanması, nice zamandır saklanan hırs ve kinleri de ortaya vurur...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kendisine "milli münafık" lakabı takılır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bazıları asılması, yurt dışına sürülmesini ister.

[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir'in tabiri ile "milletin aydını okumuşu hep egemen olmuştur halk üzerinde, ta 1950'lere kadar...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1950 yılı, halkın aydını sırtında taşımaktan kurtulduğu yeni bir sürecin başlangıcıdır!"

[FONT=times new roman,serif]Sözde "inkilapçılar"ın yerini "kalabalığın temsilcisi" olduğunu öne sürenler alır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Menderes ilk nutkunda 1923-1950 arasındaki dönemi "müdahaleci bir kapitalizm" olarak vasıflandırır. [FONT=times new roman,serif]""[FONT=times new roman,serif]İktidarda olanlar kendilerine karşı ayaklananları asma hakkına sahiptirler!..
[FONT=times new roman,serif]Orhan Seyfi Orhun yazdığı hicviyede:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bir duman oldu, parti savruldu

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]
Koca bir ŞEF denen heyüladan


[FONT=times new roman,serif]Bir koca ihtiyar adam kaldı!.. [FONT=times new roman,serif]der.
[FONT=times new roman,serif]Silkinip atılan, partiden çok İsmet Paşa'dır!..
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet Paşa rahat durmaz...
[FONT=times new roman,serif]TRT'de nakledilen bir hatıraya göre, Meclis'te DP hükümetinin proğramını eleştiren CHP sözcüsü, "Biz yapıcı muhalefet olacağız.
[FONT=times new roman,serif]Hükümetin yanlış işlerini eleştirecek, doğrularını destekliyeceğiz" der...
[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine İsmet Paşa oturduğu yerden müdahale eder, "Olmaz öyle şey!..
[FONT=times new roman,serif]Muhalefet daima yıkıcı tarzda yapılır," der!
[FONT=times new roman,serif]İşte çok partili sistemin YIKICI MUHALEFET anlayışı, İsmet Paşa'nın bu tavrı üzerine kurulmuştur!...
[FONT=times new roman,serif]Bu hastalık o tarihten sonra bütün partilere bulaşmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Hala da öyle sürer gider.
[FONT=times new roman,serif]Bu ufak tefek, sünepe ihtiyarın hırsı bir türlü bitmedi...
[FONT=times new roman,serif]1950'ler İsmet-Menderes, 1960'lar İsmet-Demirel, 1970'ler de İsmet-Ecevit sürtüşmesi ile geçti...
[FONT=times new roman,serif]Ta ki ölünceye kadar!..
[FONT=times new roman,serif]Öldükten sonra da zararı bitmedi. 50 yıllık saltanatı ile oluşturduğu "milli şef zihniyeti" herkese "Atatürk'çülük" diye yutturulmaya devam etti.
[FONT=times new roman,serif]Bunlara Menderes-Demirel-Özal yazılarımızda değineceğiz...
[FONT=times new roman,serif]Kısacası, bizim İsmet'le hesabımız ancak mahşerde kapanır.
[FONT=times new roman,serif]Menderes'in İsmet Paşa dönemiyle ilgili tesbitleri şunlardır:
[FONT=times new roman,serif]- Devlet iktisadi teşebbüsleri (KİT'ler) verimsiz çalışmaktadır...
[FONT=times new roman,serif]Harp yıllarında 214 ton olan altın stoğu 130 tona inmiştir.
[FONT=times new roman,serif]4 ton altın yabancılara rehine verilmiştir...
[FONT=times new roman,serif]Devlet borçları artmaktadır...
[FONT=times new roman,serif]Bütçe açık vermekte, açık Marshall yardımı ile kapatılmaktadır...
[FONT=times new roman,serif]Maliyetlerin yüksek oluşu ihracatı engellemektedir...
[FONT=times new roman,serif]Devlet ormancılığı ızdırap vericidir... Kredi hacmi kısıktır.
[FONT=times new roman,serif]Menderes bunlarda haklı idi...
[FONT=times new roman,serif]Ancak kendisinin aldığı tedbirler de, çözüm yerine yeni sorunlar getirmiştir...
[FONT=times new roman,serif]Altın stoğu 130 tondan 19 tona inmiştir!...
[FONT=times new roman,serif]Borçlanma, hayat pahalılığı ve orman yağmasında, CHP dönemi mumla aranır olmuştur!...
[FONT=times new roman,serif]DP zihniyetinin başarısızlığı, bu problemlerin hâlâ varolmasından bellidir!..
[FONT=times new roman,serif]Menderes hükümeti Temmuz 1951'de NATO'ya girmek için müracaatta bulundu...
[FONT=times new roman,serif]Böylece TÜRKİYE'yi Rusya'nın önüne "NATO'nun güneydoğu kanadı" olarak atmış oldu!..
[FONT=times new roman,serif]Bizi 21 Eylül 1951'de NATO'ya kabul ettiler...
[FONT=times new roman,serif]Menderes bunu bir zafer olarak ilan etti...
[FONT=times new roman,serif]Tıpkı Çiller'in Gümrük Birliği'ne girişimizi zil takarak kutlaması gibi!..
[FONT=times new roman,serif]NATO, CENTO ve İkili Anlaşmalar karşısında İsmet ne yaptı?..
[FONT=times new roman,serif]Onu her fırsatta metheden Şevket Süreyya bile "İnönü hiç bir zaman NATO'nun aleyhinde olmadı" diyerek, onun "dış siyasette önemli konuşması"ndan şu sözlerini nakleder:
[FONT=times new roman,serif]- "Amerika ile yakın temaslarla başlıyan münasebetler, NATO içinde kesin şeklini almıştır...
[FONT=times new roman,serif]Hülasa bizim memleketin NÖTRALİST bir politika takip etmesi tasavvur olunamaz...
[FONT=times new roman,serif]CENTO ittifakı Irak'ın ayrılmasından sonra ehemmiyetini arttırmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Amerika'nın asli bir aza olmaması eksiği henüz durmaktadır...
[FONT=times new roman,serif]İKİLİ ANLAŞMALAR Amerika'nın ilgisini daha yakından gösterme fırsatını vermiştir.
[FONT=times new roman,serif]Bütün bunları memnuniyetle karşılıyoruz!.."[FONT=times new roman,serif] [FONT=times new roman,serif](2. Adam, cilt 3, sf.346-347)
[FONT=times new roman,serif]Gördünüz mü?.
[FONT=times new roman,serif]Demek ki, biz "BATI'YA UŞAKLIK İsmet Paşa dönemi ile başladı" derken, hata etmemişiz!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in daha sonraki sözlerindeki tek şikayeti, Menderes'in sırtını Amerika'ya dayıyarak diktatör olması!..
[FONT=times new roman,serif]Onu da şöyle dile getiriyor:
[FONT=times new roman,serif]- "Amerika emin olmalıdır ki, kendisi için en sağlam müttefik Türkya, demokrasi ile idare edilen Türkya olacaktır!"
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa TÜRKİYE diyemezdi... dili dönmezdi... hep "türkya" kelimesini kullanmıştır...
[FONT=times new roman,serif]Yani "sen bizi bu adamın diktasından kurtar, biz sana daha iyi uşaklık ederiz" demeye getiriyor!..
[FONT=times new roman,serif]Yarabbi, sen TÜRK MİLLETİ'ni KUR'AN'da överken, nasıl oldu da bunların eline terkettin?..
[FONT=times new roman,serif]Günahımız neydi?..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa, MENDERES DÖNEMİ yazımızda ele aldığımız dışa bağımlılık, toprak yağması, yedek parçasız traktör, ölçüsüz ithalat, hızlı borçlanma gibi somut meseleler üzerinde duracağına; "Üniversite özerkliği, basın hürriyeti, hakim teminatı" gibi halka hitap etmiyen soyut kavramların peşine düştü...
[FONT=times new roman,serif]1954 seçim propogandasını bunlar üzerine bina etti.
[FONT=times new roman,serif]Gerçek şu ki, onun da bu konulara getirebileceği herhangi bir çözüm yoktu...
[FONT=times new roman,serif]CHP'nin ayaklarının yerden kesilmesi işte o tarihlerde başladı ve parti bir daha kendisini bu hastalıktan kurtaramadı!..
[FONT=times new roman,serif]1957 seçimlerinde İsmet Paşa'nın partisi halkın şikâyetini değerlendirerek %41 oyla 178 milletvekili çıkardı...
[FONT=times new roman,serif]DP ise %48 oyla azınlığa düşmüş olmasına rağmen, İsmet'in seçim kanunu ile 428 milletvekili çıkardı.
[FONT=times new roman,serif]Ancak İsmet paşanın bu geçen 7 yılda ülkenin meselelerine getirdiği herhangi bir çözüm yoktu...
[FONT=times new roman,serif]Hâlâ "Anayasa düzeni, basın hürriyeti, hakim teminatı, üniversite özerkliği" diye sayıklayıp duruyordu.
[FONT=times new roman,serif]İsmet, 1958'de topladığı CHP Kongresi'nde DP'den ayrılan Hürriyet Partisi'nin kendisine katılımını kutluyor, ancak gerçek problemleri bırakıp şu konular üzerinde duruyordu:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Eşit muamele, ikinci meclis, anayasa mahkemesi,

[FONT=times new roman,serif]Nispi temsil, yüksek hakimler şurası,

[FONT=times new roman,serif]Memur kanunu, basın hürriyeti,

[FONT=times new roman,serif]Üniversite muhtariyeti, sosyal adalet,

[FONT=times new roman,serif]Yüksek iktisat şurası
[FONT=times new roman,serif]DIŞ BORÇLAR nasıl ödenecek?..
[FONT=times new roman,serif]EĞİTİM ve İSTİHDAM nasıl sağlanacak?..
[FONT=times new roman,serif]İTHALAT nasıl bir bağımlılık olmaktan çıkıp İHRACAT arttırılacak?..
[FONT=times new roman,serif]GECEKONDU salgını, ORMAN tahribi, TOPRAK yağması nasıl önlenecek?..
[FONT=times new roman,serif]ÜSLER, TESİSLER, KAPİTÜLASYON gibi yabancılara tanınmış haklar nasıl temizlenecek?..
[FONT=times new roman,serif]KIBRIS meselesi nasıl halledilecek?..
[FONT=times new roman,serif]Rusya ile, Arap ülkeleri ile ilişkiler nasıl düzeltilecek?..
[FONT=times new roman,serif]Bunların hiç biri yoktur CHP muhalefetinin "Ana Davalar, İlk Hedefler Beyannamesi"nde!..
[FONT=times new roman,serif]Bunların hiç biri ANA DAVA ve İLK HEDEF sayılmamıştır.
[FONT=times new roman,serif]Memleketin kan ağladığı günlerde hem muhalefet yapacaksın, hem "ben düzeltirim" deyip iktidara talip olacaksın, hem de temel meselelerle ilgili hiç bir hazırlığın, hatta hedefin olmayacak!..
[FONT=times new roman,serif]Havanda su dövecek, soyut prensipler peşinde koşacaksın!...
[FONT=times new roman,serif]İşte daha sonra Demirel, Özal ve Çiller hükümetlerine de bulaşan ve müzminleşen bu hastalık, ilk CHP muhalefetinde görülmüştür.
[FONT=times new roman,serif]1959'da İnönü Uşak'ta, ve Topkapı'da bazı DP'lilerin saldırısına uğradı...
[FONT=times new roman,serif]Bu onun sempati toplamasına, halkın merhametini kazanmasına sebep oldu.
[FONT=times new roman,serif]CHP'liler İsmet Paşa'yı gittikleri yerlerde "Hürriyet, Hürriyet" diye bağırarak karşılıyorlardı.
[FONT=times new roman,serif]Ne olduğu belirsiz "hürriyet", Meşrutiyet'ten sonra ilk CHP muhalefeti sırasında slogan haline gelmiş, daha sonra Demirel, Özal ve Çiller halka "daha fazla hürriyet" vaadetmekten kaçınmamışlardır....
[FONT=times new roman,serif]Hem muhalefette değil, kendi iktidarları dönemlerinde!..
[FONT=times new roman,serif]Cumhuriyet döneminde her hastalığa bu hiç bir işe yaramaz "Hürriyet=ölü diriltme ilacı" anlayışını, gene İsmet Paşa bulaştırmıştır.
[FONT=times new roman,serif]Aslında Menderes de, Bayar da, DP'liler de yetiştikleri İsmet Paşa'nın totaliter partisi CHP alışkanlıklarından ve TEK PARTİ özleminden kurtulamamışlardır!..
[FONT=times new roman,serif]Menderes, tıpkı İsmet Paşa gibi, TEK ADAM olma hastalığına tutulmuştu.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa bu noktada belki hayatının tek doğru sözünü söyler:
[FONT=times new roman,serif]ŞARTLAR TAMAM OLDUĞU ZAMAN, MİLLETLER İÇİN İHTİLAL MEŞRU BİR HAKTIR!..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa 19 Nisan'da Kızılay'da saat 5'de bir dolanıp halkın nabzını yokladı...
[FONT=times new roman,serif]Millet Menderes'ten memnun olmadığı için İsmet Paşa'yı tezahüratla karşıladı. 28 Nisan'da İstanbul Üniversitesi'nde olaylar çıktı. 29 Nisan'da Ankara'da benzer olaylar oldu...
[FONT=times new roman,serif]Bu, nümayişlerin bir merkezden planlandığını gösteriyordu.
[FONT=times new roman,serif]Daha sonra, 1970'lerde komünistler Turan Emeksiz'e "o bir komünistti" diye sahip çıkacaklardı!..
[FONT=times new roman,serif]Menderes'e giden istihbarat nümayişleri CHP gençlik kollarının örgütlediği şeklinde idi. 21 Mayıs'ta bazı subayların önderliğinde Harbokulu öğrencileri Kızılay'da bir yürüyüş yaptılar...
[FONT=times new roman,serif]Bu Menderes ve DP iktidarına son ihtar mahiyetinde idi fakat kimse anlamadı!..
[FONT=times new roman,serif]Daha doğrusu bir iki kere Menderes istifa edebileceğini söyledi ama Bayar bütün mesuliyetin kendi üzerine yıkılacağından korkarak istifayı kabul etmedi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa 27 Mayıs'ta gelip Menderes'i Eskişehir'de yakalıyan ihtilale, hiç karşı çıkmamıştır.
[FONT=times new roman,serif]Kemal Tahir'e göre "27 Mayıs Hareketi, aydın egemenliğinin yeni baştan kurulmak istenmesidir."
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa, halkı gibi askerleri de hiç tanımazdı...
[FONT=times new roman,serif]Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na "Kurmayları bilirim, bunlar gelirler, gitmesini bilmezler" demişti...
[FONT=times new roman,serif]Halbuki 27 Mayıscılar da, 12 Mart ve 12 Eylül liderleri de beklenenden çok önce bırakıp gittiler...
[FONT=times new roman,serif]Meydan yine sivil politikacılara kaldı. Onlar da her on yılda bir memleketi uçurumun kenarına getirdiler.
[FONT=times new roman,serif]Memleketi Menderes'ten kurtaran ve bu yüzden omuzlarda taşınan askerler, bir süre sonra İsmet Paşa ile irtibata girdiler...
[FONT=times new roman,serif]Ama İsmet paşa onların amacının farkında değildi ve tek derdi DP'nin kaybettiği iktidarı nasıl alacağı idi...
[FONT=times new roman,serif]Halkın kendisine teveccüh ettiğini, kahir ekseriyetle seçimi kazanacağını sanıyordu!
[FONT=times new roman,serif]Halbuki askerleri omuzlarda taşıyan halk, 1961'de İsmet Paşa ön plana çıkmaya başlayınca, bir tekerleme daha bulmuştu:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Gitti İsmet [FONT=times new roman,serif]

[FONT=times new roman,serif]

Geldi İsmet,

Kesildi kısmet!
[FONT=times new roman,serif]İhtilalciler ve onların göreve getirdiği bakanlar, Meclis bir süre sonra İsmet Paşa'nın oyuncağı haline geldiler...
[FONT=times new roman,serif]Özellikle Türkeş'in de aralarında bulunduğu 14'lerin ayıklanmasından (13.11.1960) sonra !..
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın 1958 CHP Kongresi'nde "TÜRKİYE'nin en önemli meseleleri" diye sunduğu safsata hususlar, 1960 Anayasası'nda baş köşelere oturdu...
[FONT=times new roman,serif]Kıbrıs, Sovyetler'le ilişkiler, ABD kapitülasyonları gibi önemli hususlar ele alınmadı.
[FONT=times new roman,serif]Ancak TÜRKİYE'deki her ihtilal hükümeti gibi israf ve gösterişten kaçınıldığı için, ekonomi istikrara kavuştu...
[FONT=times new roman,serif]Kuyruklar, sıkıntılar ve karaborsa azaldı. Millet rahat bir nefes aldı.
[FONT=times new roman,serif]1961 yılında OECD'nin TÜRKİYE bürosu açılırken, MISIR tavrımızdan dolayı bizimle diplomatik ilişkilerini kesti...
[FONT=times new roman,serif]Ruslar uzaya ilk insanı gönderdi...
[FONT=times new roman,serif]Sovyet-Arnavutluk ilişkileri bozuldu.
[FONT=times new roman,serif]Bu arada belirtmek gerekir ki, liderliği Albay Alparslan Türkeş'in yaptığı 14'lere mal edilen bir ÜLKÜ BİRLİĞİ vardı...
[FONT=times new roman,serif]Bu Milli Birlik Komitesi'nce kurulmuş bir komisyonun tesbitleri idi.
[FONT=times new roman,serif]Tamamen ATATÜRK'ÇÜ bir görüşle hazırlanmıştı...
[FONT=times new roman,serif]İçinde "Türkiye" adının değiştirilip ATATÜRK'ün kullandığı TÜRKELİ ifadesinin benimsenmesi dahi vardı!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak ne olduysa, 14'lerin tasfiyesinden sonra ÜLKÜ BİRLİĞİ'nden söz eden olmadı...
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşaya yakın komite üyeleri, onun tesbit ettiği esasları kanunlaştırmış, ama ATATÜRK'ün prensiplerini hasıraltı etmişti!
[FONT=times new roman,serif]Milli Birlik Komitesi'nin önemli icraatlarından biri bir TOPRAK reformu düşünmesi ve buna engel gördüğü 55 ağayı doğudan batıya nakletmesi idi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa seçimden sonra başbakan olur olmaz bu ağaları yerlerine geri göndermiştir...
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in bu davranışı, 1934'den itibaren ağalığa ve Kürtlüğe hizmet eden politikasının devamıdır...
[FONT=times new roman,serif]Bunun neticesinde tabii ki toprak rejiminde de hiç bir iyileştirici faaliyette bulunulamadı.
[FONT=times new roman,serif]6.1.1961'de Kurucu Meclis göreve başladı...
[FONT=times new roman,serif]Yeni Anayasa'yı, seçim kanunu gibi önemli kanunları çıkardı, 26.10.1961'de de görevi yeni seçilen meclise devretti...
[FONT=times new roman,serif]Anayasa halkoyuna sunuldu ve kabul edildi.
[FONT=times new roman,serif]Bütün dış baskılara rağmen askerler memleketi iflasa ve sömürge olmaya sürükleyenleri cezalandırmak istiyorlardı...
[FONT=times new roman,serif]Verilen 15 idam cezasından 3'ü bu amaçla uygulandı.
[FONT=times new roman,serif]Diğerleri bir süre hapis yatıp paçayı kurtardılar.
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa sonunda mesuliyetin kendisine yükleneceğini düşünerek Yassıada mahkemelerinden çıkan idam kararlarının uygulanmamasını istemiştir...
[FONT=times new roman,serif]Biz o idamları yerinde bulduğumuz gibi, hapse çevrilen ve sonradan affedilenlerin idamını dahi gerekli görürdük...
[FONT=times new roman,serif]Daha sonraki ihtilallerde sorumluların idam ve hapis edilmemesi sonucu, ülke şu anda siyasi açıdan 1950'lerdeki durumuna dönmüştür.
[FONT=times new roman,serif]Menderes ve İsmet'in savunduğu NATO, CENTO ve İkili Anlaşmalar gibi, şimdi de Çiller ve destekçileri bizi GÜMRÜK BİRLİĞİ, AB gibi ittifaklara sokmaya çalışıyor, girdikçe de bayram ilan ediyor!..
[FONT=times new roman,serif]Eğer geçmiş idam cezaları ESAS SEBEPLER'i ilan edilerek uygulansaydı, daha sonra kimse ihanete cesaret edemezdi!..
[FONT=times new roman,serif]DP kapatılmış, Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edilmiş, Bayar başta olmak üzere DP ileri gelenleri içeri tıkılmıştı ama, HALK öyle pek İsmet Paşa'ya razı olacak gibi değildi!..
[FONT=times new roman,serif]DP'liler ADALET PARTİSİ'ni YENİ TÜRKİYE PARTİSİ'ni kurarak varlıklarını sürdürdüler...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa BATI tarzı "demokrasi"yi 1946'da ülkeye getirmiş (!) olan kişi idi ama, 1960'da bile halk DEMİR-KIR-AT'ı Menderes'in partisi ile ve AT ile bağdaştırdığı için, AP kendisine amblem olarak AT'ı seçti...
[FONT=times new roman,serif]Demirel üç kere gidip gidip geldi, kurduğu bütün partilerde AT'tan vazgeçmedi!
[FONT=times new roman,serif]Aslında ne AP, ne YTP, ne de DYP; DP'nin devamı değildirler!..
[FONT=times new roman,serif]Demirel 1960'larda Bayar'ın affedilmesini adeta engellemiştir, kendisine rakip olacağı için!..
[FONT=times new roman,serif]Bayar ve eski DP'lileri affedip onları AP ile kapıştıran, eski düşman İsmet Paşa'dır!..
[FONT=times new roman,serif]ADALET PARTİSİ, Emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın başkanlığında ve Tahsin Demiray (eski Köylü Partisi başkanı), Necmi Öktem (general), Şinasi Osma (albay), Cevdet Perin (doçent), Kâmuran Evliyaoğlu (gazeteci) gibi önemli, tanınmış kişilerin gayreti ile kurulmuştu...
[FONT=times new roman,serif]YENİ TÜRKİYE PARTİSİ'nin başında eski Maliye Bakanı Ekrem Alican vardı. Eski milletvekilleri İrfan Aksu, Raif Aybar, Hikmet Belmez, Hasan Kangal, Mithat San, Cahit Talas (eski Çalışma Bakanı), Sırrı Öktem (general) gibi tecrübeli kişiler de bu partide yer almıştı.
[FONT=times new roman,serif]15 Ekim 1961 seçimlerinde CHP ve İsmet Paşa iktidara geleceklerinden o kadar emindiler ki, Başbakan olarak İsmail Rüştü Aksal'ı bile belirlemişlerdi!..
[FONT=times new roman,serif]Ama seçim sonuçları şöyle tecelli etti: CHP %36.7, AP %34.8, CKMP %14, YTP %13.7...
[FONT=times new roman,serif]Meclis ve Senato dağılımı ise şöyle idi: CHP 173-36, AP 158-71, CKMP 54-16, YTP 65-13..
[FONT=times new roman,serif]Bu da göstermişti ki, DP oyları ihtilal ile CHP'ye kaymamış, AP've YTP'ye gitmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Bizce HALK Menderes'i tuttuğundan değil, İsmet paşayı teptiğinden AP ve YTP'ye kaymıştı!
[FONT=times new roman,serif]İhtilalciler de CHP'nin iktidara gelmesini istediklerinden burulmuşlardı...
[FONT=times new roman,serif]Durumlarını Gürsel'i cumhurbaşkanı seçtirerek kurtardılar...
[FONT=times new roman,serif]Milli Birlik Komitesi üyeleri ömür boyu senatör oldular...
[FONT=times new roman,serif]ORDU bu suretle sivil politikacıları kontrol altında tutmak istiyordu.
[FONT=times new roman,serif]Hiç bir parti tek başına iktidara gelemedi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa ilk olarak CHP-AP koalisyonunu kurdu... (Kasım 1961)
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın bu hükümetinde Çalışma Bakanı Bülent Ecevit idi...
[FONT=times new roman,serif]1950'de Toprak reformu kanununu uygulatmıyan Cavit Oral ise gene Tarım Bakanı olmuştu!..
[FONT=times new roman,serif]Bu hükümetin ilk açıklaması "Milletlerarası çalışmalarımızda NATO ve CENTO ittifaklarının hususi bir yeri vardır" diyerek kapitülasyonların devamına itirazı olmadığını belirtmek olmuştur.
[FONT=times new roman,serif]BATI uşağı bu hükümete, BATI tabii ki keseyi açtı...
[FONT=times new roman,serif]1962'de ABD ile bir kredi anlaşması imzalandı. Avrupa devletleri ve Amerika tarafından "TÜRKİYE'ye Yardım Klubü (Konsorsiyum)" kuruldu...
[FONT=times new roman,serif]Menderes'i sürüm sürüm süründürenler, nedense İsmet Paşa'ya kesenin ağzını açmışlardı!..
[FONT=times new roman,serif]Aslında bu, "komaya girmiş hastaya serum takılması" gibi idi...
[FONT=times new roman,serif]1962 yılında 1.7 milyar dolar dış kredi alındı...
[FONT=times new roman,serif]Ama hükümet aynı yıl sadece dış ticaret açığı olarak 2.2 milyar dolara ihtiyaç duyuyordu!..
[FONT=times new roman,serif]24 Temmuz'da TÜRKİYE AET'ye ORTAK ÜYE kabul edildi.
[FONT=times new roman,serif]Bunlara taviz olarak Ağustos ayında AMERİKAN Barış Gönüllüleri Bürosu açıldı...
[FONT=times new roman,serif]Her biri özel yetiştirilmiş bu genç casuslar, memleketin dört bir yanına yayıldı, fesat saçmaya başladı!..
[FONT=times new roman,serif]1968'den itibaren başlıyan ve gittikçe artan öğrenci ve bölücü eylemlerde bu kişilerin rolü büyüktür...
[FONT=times new roman,serif]Bilhassa Güneydoğu'da istatistikî bilgi toplamaya gayret ederlerdi.
[FONT=times new roman,serif]Öte yandan ORDU içinde bir cunta kuruldu, SİLAHLI KUVVETLER BİRLİĞİ diye!..
[FONT=times new roman,serif]Bu ekip Gürsel'e verdiği bir ültimatomla ordu içinde kendilerine karşı olanları tasfiye ettirdiler.
[FONT=times new roman,serif]SKB 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963'de İHTİLAL teşebbüsünde bulundu...
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca bir başka grup üst rütbeli subay da Prensipler Genelgesi vermiş, ve Yassıada cezalarının affedilmemesi, tasfiye edilen subayların geri dönmemesini parti liderlerine kabul ettirmişlerdi.
[FONT=times new roman,serif]İhtilal girişiminden kısa bir süre önce Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay 72 komutanı topladı, onlara ordu içindeki huzursuzluklardan bahsetti, ancak İsmet Paşa'nın desteklenmesi gerektiğini söyledi.
[FONT=times new roman,serif]Generaller kendisini destekledi, ancak albaylar o fikirde değildi...
[FONT=times new roman,serif]Bilhassa Necati Ünsalan "Bu memleketin kaderi 80 yaşında bir ihtiyara terkedilemez" dedi...
[FONT=times new roman,serif]Talat Aydemir de, "CHP'nin de ihtilale hazırlandığını" söyledi.
[FONT=times new roman,serif]Kısacası Milli Birlikçiler İsmet'i tutuyorlardı ama ordunun genç elemanları onu da Menderes gibi silip atmak istiyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Menderes "ben kendime sabık başbakan dedirtmem" demişti ama; İsmet paşada 80 yaşında dahi hırsla başbakanlığa razıydı, iktidarı ve parti başkanlığını bırakıp gitmeyi düşünmüyordu!
[FONT=times new roman,serif]Genç subaylar, tepelemek istedikleri DP'nin devamı AP'nın iktidarını ve İsmet paşanın bir daha iktidara gelmiş olmasını hazmedemediklerinden, 22 Şubat 1962'de bir ihtilal tecrübesine giriştiler, başaramadılar.
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in bir daha ihtilal olmaması için gösterdiği gayret kayda değer...
[FONT=times new roman,serif]Diğer hükümet mensupları Eskişehir'e kaçmaya hazırlanırken o karargahlara gidip emirler yağdırmıştı...
[FONT=times new roman,serif]Ancak bunu ülke için mi, yoksa kendini kurtarmak için mi yaptığı tartışmalıdır.
[FONT=times new roman,serif]İsmet takibat yapılmayacağını taahhüt edince, Talat Aydemir ve 3 arkadaşı teslim oldu...
[FONT=times new roman,serif]Ancak koalisyon hükümeti Mayıs ayında istifaya mecbur oldu. Yeni hükümeti gene İsmet, bu sefer CHP-CKMP-YTP koalisyonu şeklinde kurdu...
[FONT=times new roman,serif]Ancak Bölükbaşı CKMP'den istifa etmişti.
[FONT=times new roman,serif]O, iflah olmaz bir muhalefet adamı idi!
[FONT=times new roman,serif]Ecevit gene Çalışma Bakanı idi...
[FONT=times new roman,serif]Bu hükümetin ilk icraatlarından biri 55 doğulu ağaya yerlerine dönme izni vermesi oldu!..
[FONT=times new roman,serif]Sözüm ona 5000 dönümden fazla toprakları kamulaştıran bir kanun çıkarıldı!..
[FONT=times new roman,serif]Ancak ne derece etkili olduğu hiç bir zaman araştırılmadı.
[FONT=times new roman,serif]Dış olaylara gelince; 1962 yılı Ocak ayında ABD, KÜBA ile ilişkilerini kesti!..
[FONT=times new roman,serif]Hemen arkasından PAPA 6. PAUL, Hıristiyanlığa zarar verdiği iddiasıyla KASTRO'yu AFAROZ etti!..
[FONT=times new roman,serif]Şubat ayında da Katolik başkanı Kennedy KÜBA'ya ambargo uygulamaya başladı...
[FONT=times new roman,serif]Bu ambargo Rus ve Amerikan gemilerini karşı karşıya getirdi. Bütün dünya nükleer bir savaş olacağı korkusuna kapıldı...
[FONT=times new roman,serif]Bilhassa mevcudiyetinden sonradan haberdar olduğumuz nükleer füzeler dolayısiyle, TÜRKİYE topun ağzında idi!.
[FONT=times new roman,serif]Gerek Hükümet, gerekse askerler o günlerde atlattığımız tehlikenin farkında değildi.
[FONT=times new roman,serif]Sonunda Kruşçev geri adım attı, Kasım ayında KÜBA'daki nükleer füzeler söküldü, imha edildi, ambargo kalktı...
[FONT=times new roman,serif]Bir kaç gün sonra da Amerika TÜRKİYE'deki JÜPİTER füzelerini kaldıracağını açıkladı...
[FONT=times new roman,serif]Ancak bu suretle pazarlık konusu olduğumuzu anladık.
[FONT=times new roman,serif]Sovyetler Birliği Çin'i saldırılara karşı koruyacağını ilan etti...
[FONT=times new roman,serif]Kruşçev, "Kapitalist ülkelerden iyi ve karlı olanı taklit etmeliyiz" dedi...
[FONT=times new roman,serif]Eğer dediği gerçekleşebilseydi, 1990'da yıkılan SSCB değil; KAPİTALİST BATI olurdu!
[FONT=times new roman,serif]Kennedy'nin gizli metresi Marilyn Monroe yatağında ölü bulundu!..
[FONT=times new roman,serif]Kennedy bu kadını, yaklaşmakta olan seçimlerde başını derde sokacağından korkarak CİA ajanlarına temizletmiş, cinayete de "intihar" süsü verilmişti!..
[FONT=times new roman,serif]Ama kızın ahı yerde kalmadı. Kennedy'i de bir cinayete kurban gitti.
[FONT=times new roman,serif]Aynı yıl Malta adası, Jamaika, Uganda ve Cezayir bağımsızlığa kavuştu...
[FONT=times new roman,serif]Nisan ayında Irak'ta Kürtler hükümete karşı ayaklandılar...
[FONT=times new roman,serif]Yüzlerce kişi öldü...
[FONT=times new roman,serif]Yemen'de isyancılar bir hafta önce tahta geçen İman Ahmed'i öldürerek Yemen Cumhuriyeti'ni ilan ettiler.
[FONT=times new roman,serif]Mayıs ayında askerlerin gayreti ile oluşturulan Küçükçekmece Atom reaktörü hizmete girdi...
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE böylece NÜKLEER enerji konusunda ilk adımı atmış iken arkası gelmedi!..
[FONT=times new roman,serif]Bilhassa dönemin solcuları, DOĞU BLOĞU'nun sahip olduğu NÜKLEER silahları unutup, TÜRKİYE'de "barış" teraneleri ile Hiroşima sömürüsü yapıyorlardı!..
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'nin NÜKLEER gücünün olmaması, BATI'nın da işine geldiği için ses çıkarmadılar...
[FONT=times new roman,serif]Bugün dahi aynı kısır tartışma sürüp gitmektedir.
[FONT=times new roman,serif]Talat Aydemir hiç bir zaman hevesinden vazgeçmedi. Gazetelere verdiği beyanatta:
[FONT=times new roman,serif]- "İnönü'nün adı zekasından büyüktür!.. İnönü tükenmiştir!.. Reformlara en çok ihtiyacımız olduğu bu devirde, bütün hayatı "statükoyu muhafaza" ile geçirmiş İnönü'yü tekrar iş başında görmek, bu milletin talihsizliği olmuştur!" [FONT=times new roman,serif]der...

Şu Talat Aydemir heykeli dikilecek adamdır!..

[FONT=times new roman,serif]O arada yurda dönmüş olan 14'ler ile de irtibata geçtiler...
[FONT=times new roman,serif]1963 yılı Mart ayında Ankara'da AP Genel Merkezi göstericiler tarafından tahrip edildi.
[FONT=times new roman,serif]Nihayet 21 Mayıs 1963'de Talat Aydemir tekrar bir darbe teşebbüsünde bulundular...
[FONT=times new roman,serif]Ancak halk, gençlik ve ordu komutanları ihtilali desteklemedi. Sonunda Harbokulu öğrencileri atıldı, Talat Aydemir ile Fethi Gürcan idam edildi...
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa Menderes'in idamına karşı çıkarken, darbe yapanları idam etmeyi beis görmedi!..(*)
(*)[FONT=times new roman,serif]Ancak vatana ihanet edenlerin, kaatillerin de asılması aynı şekilde gereklidir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın birini uygulayıp, diğerine karşı çıkması; çifte standart göstergesidir.""

[FONT=times new roman,serif]İsmet Paşa'nın bu hükümeti de kısa ömürlü oldu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]YTP çekilince yıkıldı. İsmet, yeni hükümeti bu sefer CHP-Bağımsızlar olarak kurdu.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ecevit gene Çalışma Bakanı idi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ecevit'in çıkartmak üzere olduğu sendika ve grev yasalarının etkisi de hemen görüldü, İstinye'de işçiler greve gitti ve polisle çatıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu grevler, ve sendikaların tahripkar eylemleri 1968'den sonra hızla arttı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Adeta yeniçeri isyanlarına dönüştü. (**)

(**) [FONT=times new roman,serif]Dağdan gelip külhanbeyi gibi davranan, hiç iş yapmayan, apartman sakinlerini taciz, hatta tehdit eden kapıcılar işten atılamaz hale gelmiştir...

[FONT=times new roman,serif]Hele 1977-80 döneminde yasadışı örgütler kapıcıları "devrim olduğunda, apartmanları siz idare edeceksiniz" diyerek teşkilatlandırmışlar, adeta ajan gibi kullanmışlardır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O dönemdeki pek çok suikastte saldırıya uğrayan kişinin oturduğu apartman kapıcısının mutlaka payı vardır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ve tabii Ecevit'in de vebali!""

[FONT=times new roman,serif]DPT'den bazı uzmanlar Hükümet'in Toprak Reformu ile ilgili bütün girişimleri engellediği söylediler...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Daha önce de Hükümet'i "servet beyanlarının kaldırılmaması" hususunda uyarmışlardı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bazıları istifa etti. Bu arada AP Merkez Yönetim Kurulu, Toprak Reformu'nun "temel bir hak olan kişinin mülkiyet hakkına aykırı" olduğunu iddia ediyordu!

[FONT=times new roman,serif]Bu konuda olumlu olarak söylenebilecek bir husus, hükümetlerin değişmesine rağmen İsmet'in önemli bakanlıklarda aynı isimleri tutması ve bu şekilde istikrarı bir ölçüde sürdürebilmesidir...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu bakanlardan Feridun Cemal Erkin, bir konuşmasında TÜRKİYE'nin dışarıya sattığı KROM hakkında ciddi endişeleri olduğunu açıkladı!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]O gün bugündür, madenlerimizin sömürülmesine hala bir çare bulunamadı. (***)

(***) [FONT=times new roman,serif]Bazı maden mühendislerinin, Maden Teknik Arama Enstitüsü'nde çalışırken tesbit ettikleri madenleri DEVLET'ten gizledikleri; sonra emekliye ayrılıp kendi adlarına ruhsat aldıkları, veya bu bilgileri yabancılara satıp onlarla ortak çalıştıklarını öğrendik...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca tahlillerin gerektiği gibi yapılmadığı, çoğu zaman başka maddeler ile karışık bulunan değerli elementlerin ziyan olup gittiği de bir gerçektir.

Bu konuda duyduğumuz bir rivayeti, uzmanların ilgilenmesi dileğiyle naklediyoruz:

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1970'li yıllarda Bulgarlar'a Muğla civarındaki bir madenden kömür satılmaktadır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bir ara makinalarda arıza olur.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kömür işletmesi, oradan çıkan kömür yerine Kütahya kömürlerinden göndermeyi teklif eder...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak Bulgarlar kabul etmezler.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bizimkilerin Kütahya kömürünün çok daha kaliteli olduğunu söylemeleri dahi onların fikrini değiştirmez.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine madenciler kuşkulanırlar ve Muğla yataklarından çıkan kömürü tahlil ettirirler...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Kömür yatağının civarında Uranyum bulunduğu, Bulgarlar'ın aslında o kömürü Uranyum için satın aldıkları tesbit edilir!..

Doğru mu, bilemeyiz...

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak 1993'de Kırgızistan'da Kanadalı Kumtor şirketinin 3500 metrelik dağlarda altın arama ruhsatı için bir başbakanı trafik kazasında(!) öldürttüğünü, gözünü altınla birlikte bulunan uranyuma diktiğini biliyoruz!..

Ayrıca yabancı şirketler tarafından açılıp petrol bulunduğunda kapatılan kuyular, işletilmeyen madenler de bu soygunun bir parçasıdır...

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]1996 yılında ERBAKAN, Balıkesir'deki SODA madenini işletmeye açarak ABD tekelini kırmaya kalkınca, başına gelmedik kalmadı.""

[FONT=times new roman,serif]Türkiye'nin AET ortak üyeliği anlaşması da 1963'de Ankara'da imzalandı.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]ABD ile "zırai maddeler" anlaşması imzalandı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Böylece radyoaktif olduğu için kendi ülkelerinde deneyemedikleri "Meksika Buğdayı"nı bize gönderip deneme imkanı buldular...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ayrıca "fenni tohum", sunni gübre, tarım ilacı, hatta zararlı hormonların girmesine fırsat verilmiş oldu.

[FONT=times new roman,serif]Bütün bunlar 1950'lerde Menderes'in düşüncesiz traktör atılımı gibi, tarım ürünlerinde bir artış sağladı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ancak ünü dünyaca meşhur tütünümüzün, çayımızın, pamuğumuzun, İzmir üzümümüzün, Amasya elmamızın, Ayaş domatesimizin, hatta etimizin, sütümüzün bozulmasına yol açtı. (****)

(****) [FONT=times new roman,serif]EKONOMİ, SANAYİ, TARIM hep bir savaştır!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Düşman daima sizin üretiminize, piyasa payınıza göz diker!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Tıpkı ülkenizi işgâl etmek istediği gibi, bunları da teslim almak; kendine tâbi kılmak ister.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu yüzden yapmıyacağı şey yoktur!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Zararlı böcek, hastalık sokup pahalı ilaçlarını satmaya çalışır...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ürünün kalitesini düşürüp kendisininkinin değerini arttırmayı amaçlar.

O yüzdendir ki, "tarım uzmanı" niteliğindeki kişileri birer ajan gibi kabul edip her hareketlerini takip etmek, tavsiye ettikleri hususları, "yardım" diye verdikleri malzemeleri laboratuvarlarda iyice tahlil edip denemeler yapmadan kullanmamak gerekir.""


[FONT=times new roman,serif]Amerika ile bir de kredi anlaşması imzalandı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Almanya teknik yardım ve mali yardım anlaşmaları, İsveç ve Avusturya ile kredi anlaşması imzalandı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Mısır'la kesilen münasebetler ancak bu tarihte kuruldu.

[FONT=times new roman,serif]1963 yılının en önemli dış olaylarından biri Profumo skandalı idi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İngiltere'nin Savaş Bakanı Profumo, Cristin Keeler adlı bir mankene tutulmuş, Ruslar'ın bu manken kız aracılığı ile bilgi sızdırdığı öne sürülmüştü...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Amerika'da Kennedy'nin getirdiği yasaları uygulamayıp ırkçılığı sürdüren Alabama valisi George Wallace'a karşı zenciler gösteri yaptı, 2000 kişi yaralandı.

[FONT=times new roman,serif]22 Kasım'da zencileri savunan Kennedy, zenci düşmanı Teksas-Dallas'ta uğradığı bir suikastte öldürüldü...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Yerine yardımcısı Johnson geçti. Kennedy'nin kaatili Oswald da Ruby adında bir barcı tarafından öldürüldü...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Sonra o da ortadan kaldırıldı. Böylece Kennedy'nin planlı bir şekilde devre dışı bırakıldığı anlaşıldı.

[FONT=times new roman,serif]Aynı yıl Güney Afrika, Zanzibar ve Kenya bağımsızlığa kavuştu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Irak'ta askeri darbe oldu. Başbakan Abdül Kasım idam edildi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Almanya'da meşhur Ludwid Erhard'ın yerine Adenauer Devlet Başkanı oldu.

[FONT=times new roman,serif]1964 yılı Şubat ayında Ruanda'da Tutsi kabilesinden binlerce kişi düşman kabile Hutular tarafından katledildi!...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Aynı olay 1995 yılında da tekrarlanacaktı. Çünkü EMPERYALİST BATI, AFRİKA'da sınırları kabile ve inançlara göre değil; kendi menfaat pazarlıklarına göre çizmiş, AFRİKA'nın bütün sosyal yapısını bozmuş, kabileleri bölmüş, birbiriyle karşı karşıya getirmişti.

[FONT=times new roman,serif]İşte Ruanda, Burundi ve Zaire'deki bu TUTSİ-HUTU sürtüşmesi bu yüzdendi...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Mesela Ruanda'da halkın %85'i Hutu, %15'i Tutsi iken, SÖMÜRGECİ FRANSA Titsiler'i himayesine almış ve Hutuler'e karşı kullanmıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çekilip gittiğinde de Devlet ve ordu Tutsi hakimiyetinde kalmıştı.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu da çoğunluk olan Hutular'ın ezilmesine yol açmıştı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Çatışmalar bu yüzden meydana geliyordu.

[FONT=times new roman,serif]Yine bu yıl içinde Hindistan lideri Nehru öldü, yerine Lal Bahadur Şastri geçti...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Peru'da bir futbol maçında çıkan kavgada 135 kişi öldü.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Bu olay futbolun hiç te barış getirmediğinin yeni bir göstergesi oldu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Hemen terör faaliyetlerine başladı.

[FONT=times new roman,serif]Temmuz ayında Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han TÜRKİYE'ye geldi ve şu teklifte bulundu:
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]"Bizler siyasi olmasa da birleşerek ekonomik dayanışmamızı sağlıyacak bir yakınlık içinde olmalıyız!.."
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Ama bizimkilerin politikası Batı'ya yönelikti.

[FONT=times new roman,serif]Başkasını gözü görmezdi.

[FONT=times new roman,serif]
1964'de Amerika ile bir kredi anlaşması daha imzalandı...

[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'ye yardım konsorsiyumu istediğimiz 250 m. doların ancak 100 milyonunu verdi!..
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE bir de Dünya Gıda Programı anlaşması imzaladı.
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE Finlandiya ve Almanya ile teknik işbirliği, Avusturya ile işçi anlaşması imzalandı...
[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]İsveç, Norveç ve Lüksemburg ile kredi anlaşmaları yapıldı.

 

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 7

TÜRKİYE OECD kredi anlaşmasına katıldı.

Sovyetler Keban Barajı için kredi teklif etti...

Ancak Hükümet, "Kıbrıs politikasını değiştirmediği takdirde kabul etmiyeceğimizi" bildirdi!..

Sanki Sovyetler'in Kıbrıs politikası aleyhimize de, Amerika ve İngiltere'ninki farklı!..

Yine de Aralık ayında bir ticaret heyeti Rusya'ya gitti...

Sovyetler ile 1965 yılı için bir ticaret anlaşması bir de kültür alaşması imzalandı...

Pakistan ile ticaret anlaşması yapıldı.

15 Mayıs'ta karasularımızı 6 mile çıkardık!..

O tarihe kadar 3 mil idi!..

Halbuki Yunanistan ta 1936'da 6 mil yapmıştı!..

Bu konuda İsmet kılını kıpırdatmamış, ATATÜRK te her nedense atlamıştı!..

1964 yılında Mesut Suna adlı bir elektrik ustası 4 metreden İsmet'e 3 el ateş etti, ama vuramadı!..

Demek ki İsmet Paşa'dan bu ülkenin daha bir sekiz yıl çekeceği vardı.

İsmet Paşa'nın 27 Mayıs İhtilali'nden sonra Başbakan olarak görev aldığı 3 koalisyon hükümetinde yaptığı en hayırlı iş, Kıbrıs'ta soydaşlarımızın katledilmesi üzerine uçak uçurması ve Rumlar'ı bombalamasıdır...

Rumlar'ın TÜRKLER'e saldırısı 1963 yılı ortalarında başlamıştı...

Bu olaylar artınca İsmet TÜRK jetlerini Kıbrıs üzerinde şöyle bir uçurttu.

Kısa bir süre için saldırılar kesilir gibi oldu.

Ama 1964 başında iyice azıttılar.

Yağmacılığa, hırsızlığa başladılar...

Ocak ayında saldırdıkları TÜRKLER'den 21'i hastanede öldü, 6'sı kayboldu.

Tarihi BAYRAKTAR CAMİİ 3. defa bombalandı, Subat ayında Rumlar köylere saldırdı...

50 TÜRK öldürüldü. Kurtulanlar göçe başladılar.

İsmet Paşa hükümeti uzun tereddütten sonra ancak 13 Mart'ta Makarios'a "müdahale hakkını kullanacağını" bildiren bir nota verdi.

Hükümet MÜDAHALE kararı aldı.

Aslında bu bize anlaşmalarla tanınmış bir haktı.

Bir yandan da Birleşmiş Milletler'de ve Londra'da görüşmeler sürmekteydi.

ABD, uzun yıllar BATI UŞAĞI bilinen bu adamın bu hayret verici çıkışı üzerine o kadar şaşırır ki, tepkisini nezaket kurallarına bile uymadan hemen gösterir...

Cumhurbaşkanı Vekili, sığır çobanı kılıklı Johnson o meşhur mektubunu yazıp kulağımızı çeker!

"Haddinizi bilin haa!" der...

Bu haysiyet kırıcı mektubun tercümesini EK olarak vereceğiz, dişlerimizi gıcırdatarak ve ABD EZELİ DÜŞMAN olduğunu bir kere daha hatırlatarak!..

Bu herifin Kennedy'inin vurulmasında parmağı olduğu iddiası bir yana, mektuptan iki ay sonra Viyetnam Savaşı'nı başlatması HIRİSTİYAN BATI EMPERYALİST zihniyetin neme nem bir şey olduğunu, nasıl çift standart uyguladığını gözler önüne serer!..

İsmet Paşa ise, ABD'ye "kararı askıya aldığını, ancak mektubu da hayal kırıcı bulduğunu" bildirmekle yetinir!

Birleşmiş Milletler hemen adaya asker gönderdi...

Kısa bir zaman sonra bu askerlerin adaya TÜRK halkını korumak için değil; TÜRKİYE'yi müdahaleden caydırmak için geldiği anlaşıldı!..

Çünkü Rum saldırıları durmadı.

Temmuz ayında TÜRKLER'in sıkıştığı Girne (Saint Hilarion) kalesini kuşattılar...

Bir avuç TÜRK mücahit kaleyi günlerce savundu.

Bu arada Rumlar kadın-çocuk-yaşlı demeden katliama devam ettiler...

Nihayet 8 Ağustos günü TÜRK jetleri harekete geçti...

Erenköy civarındaki Rum askeri hedeflerini bombaladı.

Ayrıca askeri birlikler gemilere bindirildi...

Durumun ciddiyetini gören Makarios ateşkes istedi.

Rumlar bu arada uçağı düşürülen Pilot Cengiz Topel'i işkenceyle şehit ettiler.

O zaman anlaşıldı ki, DIŞA BAĞIMLI EKONOMİK VE ASKERİ POLİTİKA sonucu TÜRKİYE'nin NATO'dan aldığı jetlerin BENZİN'i yoktur!..

ÇIKARTMA GEMİSİ yoktur!..

Bütün bu yıllar boyunca biz kendimizi değil, BATI'NIN MENFAATLERİ'ni savunup durmuşuzdur!..

Üstüne üstlük Johnson da sözüm ona NATO ortak savunması için verilmiş silahları "Rusya bize saldırırsa kullanamıyacağımızı" bildirmiştir!..

Yani politikacıların BATI UŞAKLIĞI'na soyunduğu şu son 15 yılda TÜRKİYE tam anlamıyla "ayvayı yemiş"tir!..

İsmet, nihayet uyanır ve şu sözleri kullanır: "Gerekirse yeni bir dünya düzeni kurulur, ve TÜRKİYE'de bu düzende yerini alır!.."

TÜRKİYE aslında 1919'da yerini MAZLUM ÜLKELER'in safında almıştı, ama İSMET PAŞA ve MENDERES 1940'lardan itibaren BATI'ya kaymışlardı...

MENDERES asıldığına, İSMET te uyandığına göre, ABD'ye yeni bir uşak gerekmektedir...

Bu sözler İsmet paşanın sonu olur.

Ağustos ayında ABD Viyetnam'a savaş açtı...

Aslında olay Rus yapısı Viyetnam torpil gemilerinin bir ABD destroyerine saldırmasıyla başlamıştı ama, ABD'nin orada ne işi vardı ki?..

Bunun üzerine ABD gemi ve uçakları saldırdı. 25 viyetnam torpil gemisini batırdı, bir petrol platformunu imha etti... ALLAH bilir kaç kişi öldü!..

Bu olay bizim Kıbrıs'ı bombalamamızdan bir gün önce oldu!

Ekim ayında Kruşçev, bir Kremlin darbesi ile KP liderliğinden düşürüldü, yerine Leonid Brejnev geçti...

Kosigin başbakan oldu. Kruşçev katıldığı son politbüro toplantısında endüstriyi, tarımı ve parti organizasyonunu kötü idare etmekle suçlandı...

Kruşçev Stalin'in kurduğu bir çok çalışma kampını kapatmış, gizli polisin de gücünü azaltmıştı...

Küba hezimeti de sonunu hazırlamıştı.

Temmuz ayında SSK ve Danıştay Kanunları kabul edildi...

Bu arada işçi grevleri problem olmaya başlamıştı.

Tam Kıbrıs olayları sırasında Ataş'ta işçiler greve gitmeye kalktılar!..

Yani orduyu benzinsiz bırakacaklardı.

Hükümet grevi erteledi.

O tarihten beri sendikalar sanki bu ülkede başka bir devletin adamları imiş gibi faaliyet gösterirler.

O tarihlerde Ragıp Gümüşpala ölmüş (Haziran 1964), AP'nin başına ABD destekli Bayar'ın eski "su müdürü", Amerikan Morison firmasının temsilcisi Süleyman Demirel, adeta "gökten zembille inerek" gelmiştir.

Öyle ki, rakibi Saadettin Bilgiç'in bir Mason arkadaşından temin ettiği Demirel'in "mason kaydı" delegelere dağıtılınca; Mason Demirel dernek başkanı ve üstadı Necdet Egeran'ı kullanarak sahte bir "mason değildir" belgesi almış, bunu AP kongresinde dağıtarak seçimi kazanmıştı!..

Demirel'in bu kongrede Masonluk ne kelime, "her sabah KUR'AN okumadan kahvaltıya oturmayan bir aileden geldiğini" iddia etmesi meşhurdur!...

Halbuki Bilgiç'in belgesi gerçekti!..

Demirel Ankara BİLGİ LOCASI'na 43 sıra ve 48 matrikül numarasıyla kayıtlı su katılmamış bir MASON idi!..

Ne manevra değil mi?

Bu Demirel'in politik hayatında belki ilk söylediği yalandı ama, hiç te sonuncu olmadı!...

Bütün ömrü yalan, palavra, demogoji, boş vaatler ve dümenle geçti!

AP'nin çiçeği burnunda başkanı Demirel'in ilk icraatı, Johnson'un başkanlık törenleri için ABD'ye giden İsmet'i, kalleşce bir tutumla yurt dışında iken hükümetten düşürmek olmuştur!...(Ocak 1965)

ABD'den ümit kesen Menderes nasıl ihtilalle devrilmiş ve idam edilmişse, BATI yanlısı İsmet te ufak bir MİLLİ SİYASET uygulama temayülü gösterdiği için, alaşağı edilir!

Halbuki aynı günlerde Sovyet Yüksek Şura Başkanı Podgorny TÜRKİYE'yi ziyarete gelmişti...

Sovyetler'in Keban Barajı'na ilgisi devam ediyordu...

Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin de, Meclis'te "TÜRK-SOVYET ilişkilerinin gelişmesinden dolayı AMERİKA bize kızgın değildir" diye açıklama yapmıştı!

Ne var ki, bu kalleşçe devirme olayı halkın İsmet'e duyduğu tepkiyi kaldırmaya yetmez!..

Bir sonraki seçimde halk İsmet Paşa'dan kurtulmak için Süleyman Demirel'i destekler!..

Ta ki, o da BATICILIK ÇARKI'na kapılıncaya kadar!


[FONT=times new roman,serif]Dikkat edilirse, Süleyman Demirel'in de, Turgut Özal'ın da, yıldızının parlaması ve birden yükselmeleri hep MİLLİYETÇİ, İSLAMCI ve HALKÇI görünmelerine bağlıdır.

[FONT=times new roman,serif]""Tansu Çiller de böyle yükseldi, iktidara geldi...

[FONT=times new roman,serif]Yalnız o da Demirel'in hatasını yapmaya başladı.
[FONT=times new roman,serif]Demirel'in sonunu getiren, seçim konuşmalarında "Avrupa'da ne varsa, bizde de olacak!"[FONT=times new roman,serif]sloganıyla ortaya çıkmasıdır!..
[FONT=times new roman,serif]Bu ifade, "Biz de Avrupa kadar uçkuru düşük, ırzı kırık, uyuşturucuya, alkole müptela olacağız...
[FONT=times new roman,serif]Filimlerde gördüğünüz ana-baba saygısı bilmez, büyük hatırı saymaz çocuklar bizde de olacak.
[FONT=times new roman,serif]Gençler vurup kıracak, yakıp yıkacak...
[FONT=times new roman,serif]Homoseksüeller Avrupa'da papaz oluyor, bizde de imam olacak...
[FONT=times new roman,serif]Fahişeler Meclis'e girecek"[FONT=times new roman,serif] anlamına geliyordu!..
[FONT=times new roman,serif]Gümrük Birliği'ni "ÖLÜ DİRİLTME İLACI" olarak gören, TÜRKİYE'nin kurtuluşunu sadece oraya bağlıyan Çiller de, bu başarısından(!) sonra, Demirel'in cümlesini kullandı...
[FONT=times new roman,serif]Vazgeçmediği için de kendini sonunu hazırlamış oldu, 1996'da oyu %12'lere düştü. Ancak RP ile koalisyon kurup MİLLİYETÇİ davranmaya başlayınca toparlandı.""
[FONT=times new roman,serif]Halbuki, karşılarında daima HALKÇILIK okunu parti bayrağında taşıyan bir CHP, bir SHP vardır!..

[FONT=times new roman,serif]Ama onlar bizim halkımızı İsmet Paşa'yı hatırlattığı için, iktidara gelemezler.
[FONT=times new roman,serif]Halkımız bu partiden, sadece İsmet Paşa'yı başkanlıktan deviren BÜLENT ECEVİT'i iktidara getirmiştir!..O da kısa bir süre!
[FONT=times new roman,serif]Özal ve Demirel'e gelince, MİLLİYETÇİLİK'ten, HALKÇILIK'tan kopup BATICILIK yaptıkları zaman bütün popülaritelerini kaybetmişler; kendi paçalarını kurtarmayı; DEVLET'i idare eden BAŞBAKANLIK makamını bırakıp, halk'a rağmen CUMHURBAŞKANI olmakta görmüşlerdir!.

[FONT=times new roman,serif]""Nasreddin Hoca'ya sormuşlar, "Eski ayları ne yaparlar?" diye...

[FONT=times new roman,serif]"Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar, demiş!..

[FONT=times new roman,serif]Bizde de başarısız Başbakanları, Cumhurbaşkanı yapıyorlar!..

[FONT=times new roman,serif]Böyle bir "terfi" mekanizası, sadece bizde var!..

[FONT=times new roman,serif]Gözümüz kaldı sanılmasın...

[FONT=times new roman,serif]Hayır!..

[FONT=times new roman,serif]Endişemiz şu ki, başarısız milletvekilleri için Bakan koltuğu icat etmek mümkün...

[FONT=times new roman,serif]Ama Cumhurbaşkanlığı makamı bir tane!..

[FONT=times new roman,serif]Bu kadar başarısız parti lideri, başbakan için bir koltuk yetmez ki!..

[FONT=times new roman,serif]Başka çare bulmak lâzım.
[FONT=times new roman,serif]Biz deriz ki, en iyisi hepsini ÇÖPE ATMAK!..""
[FONT=times new roman,serif]Kısacası, bütün aksi iddialara rağmen, TÜRK İNSANI ATATÜRK'ü BATICI görmez...

[FONT=times new roman,serif]Onu VATAN'ı, MİLLET'i ve İSLAM'ı kurtaran bir EVLİYA gibi görür!..

[FONT=times new roman,serif]CUMHURİYET döneminin bütün hatalarının İsmet Paşa'dan kaynaklandığına inanır ve onu günahı kadar bile sevmez!..

[FONT=times new roman,serif]Bunda da haksız değildir.

[FONT=times new roman,serif]Her ne ise...

[FONT=times new roman,serif]Gürsel, Demirel'i tecrübesiz bulduğu için başbakanlığı ona vermez...

[FONT=times new roman,serif]Bunun üzerine CHP'nin dışarda kaldığı, bütün diğer partilerin katıldığı Suat Hayri Ürgüplü Başkanlığı'nda bir hükümet kurulur ve DEMİREL Efendi bu kabinede MECLİS dışından Başbakan Yardımcısı olur...

[FONT=times new roman,serif]Müzmin muhalif Osman Bölükbaşı'nın terkettiği CKMP'nin başına eski Milli Birlik Komitesi üyesi Alparslan Türkeş geçer...

[FONT=times new roman,serif]Bir süre sonra da partinin adı MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ'ne çevrilir.(1969)

[FONT=times new roman,serif]DEMİREL'in Demokrat Parti'nin devamı olduğunu her fırsatta dile getirdiği AP'si, 1965 seçimlerinde ilk ve son defa %53 oy alarak tek başına iktidar olur...

[FONT=times new roman,serif]İSMET PAŞA'nın aksak CHP'si ancak %29 alabilmiştir!.

[FONT=times new roman,serif]Nisbi sistem ve milli bakiyenin uygulandığı bu seçimde marjinal oy alan diğer partiler de onar onbeşer milletvekili ile MECLİS'e girerler.

[FONT=times new roman,serif]Behice Boran'ın başkanlığını yaptığı Türkiye İşçi Partisi bile 15 milletvekilliği kazanmıştır.

[FONT=times new roman,serif]Bu tarihten sonraki önemli İÇ ve DIŞ olayları DEMİREL DÖNEMİ yazımızda ele alacağız...

[FONT=times new roman,serif]Burada sadece konuyla bağlantılı olanları nakletmeye devam ediyoruz.

[FONT=times new roman,serif]Demirel'in başa gelmesiyle BATI baskısı bitmez...

[FONT=times new roman,serif]Birleşmiş Milletler Teşkilatı denen DOMUZLAR DİKTATORYASI, KIBRIS konusunda Makarios'un tezini destekliyen bir karar alır.

[FONT=times new roman,serif]Buna göre "KIBRIS bağımsızdır, müdahale edilemez," der!..

[FONT=times new roman,serif]Hükümet tabii KIBRIS konusunda bir şey yapamaz!..

[FONT=times new roman,serif]ABD sözüm ona bizim lehimize oy kullanır...

[FONT=times new roman,serif]Ama karar aleyhimize çıkar.

[FONT=times new roman,serif]Çünkü haksız İSRAİL'in kınanmasına bile VETO kullanan ABD, "dost ve müttefik" TÜRKİYE'yi destekleme lüzumunu hissetmez!..

[FONT=times new roman,serif]Böylece bu Teşkilat'ın ve ABD'nin daha önce varılmış olan Londra ve Zürih anlaşmalarını hiçe saydığı görülür!..

[FONT=times new roman,serif]Hiç kalkıp ta artık BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e ve ABD'ye bel bağlanır mı?.

[FONT=times new roman,serif]Önemli olaylara gelince, 1966 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel hastalandı vefat etti.

[FONT=times new roman,serif]Yerine eski Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay seçildi...

[FONT=times new roman,serif]Yine aynı yıl başımıza 20 yıldır belâ olmuş İKİLİ ANLAŞMALAR sorunu ele alındı...

[FONT=times new roman,serif]Hepsinin tek metinde toplanması, üslerdeki uçakların cephane yüklerinden TÜRKİYE'nin hiç olmazsa mutabakatının alınması ABD'den istendi...

[FONT=times new roman,serif]Sonuç ne oldu, bilinmez, ama 1967 yılında ABD ile bir anlaşmaya varıldığı söylenir...

[FONT=times new roman,serif]İsmet'in bu dönemde de İKİLİ ANLAŞMALAR aleyhine elle tutulur bir politikası yoktur.
[FONT=times new roman,serif]Bu arada başı sıkışan MAO, Çin'de sözüm ona bir Kültür Devrimi başlattı.

[FONT=times new roman,serif]Kendine yakın hissettiği gençlere bütün yetişmiş aydınları dövdürttü, hatta öldürttü!..

[FONT=times new roman,serif]Çin'in yüzyıllardır duran kültür ve sanat eserleri tahrip edildi.

[FONT=times new roman,serif]Herkes bir şey yapar da, İSMET PAŞA durur mu?..

[FONT=times new roman,serif]O da AP'nin %53'lük başarısına karşılık verebilmek için 1966 yılında ORTANIN SOLU diye garip bir tabirle ortaya çıktı...

[FONT=times new roman,serif]Ne olduğu bir türlü anlaşılamıyan bu kavram, bir süre sonra ECEVİT'in işine yaradı.
[FONT=times new roman,serif]MANDACI İSMET BEY Küçük Kurultay'da şu konuşmayı yapmıştı:
[FONT=times new roman,serif]- "Demokratik rejimi, komünist düşmanlığı perdesi altında kuşa çevirmek istiyen dikta heveslilerine yardımcı olmıyacağım... [FONT=times new roman,serif]Bütün memlekete ilan ediyorum: CHP sosyalist parti değildir, ve olmıyacaktır!"

[FONT=times new roman,serif]Kısacası CHP az-maz solcudur...

[FONT=times new roman,serif]Veya orta yolcudur da, sola yakındır...

[FONT=times new roman,serif]Veya SOLCU partiler, solda, SAĞCI partiler sağdadır; ORTA'da olanlar da vardır, CHP işte o ortada olanlar ile solda olanların arasındadır...

[FONT=times new roman,serif]Velhasıl kimse CHP'nin ne olduğunu anlıyamadı!..

[FONT=times new roman,serif]Sonunda 48 CHP'li ayrılıp Turhan Feyzioğlu başkanlığında koç sembollü Güven Partisi'ni kurarlar.

[FONT=times new roman,serif]Demirel'in o günlerdeki sloganı "her şoföre bir araba"dır!..

[FONT=times new roman,serif]Bunu kendi kesesinden verecek değildir elbette!..

[FONT=times new roman,serif]Koç o tarihte TÜRKİYE'de otomobil imaline ve ANADOL'u üretmeye başlamıştır.

[FONT=times new roman,serif]Reklamını yapmak ta "özel teşebbüsçü" Demirel'e düşer.
[FONT=times new roman,serif]AET ile anlaşma imzaladık ya, BATILILAR bizi kazıkladıkça kazıklarlar...

[FONT=times new roman,serif]"Salçamızı sizden alacağız, sizden giyineceğiz" diyerek bize bol miktarda SALÇA ve TEKSTİL fabrikası makinaları satarlar...

[FONT=times new roman,serif]Verdikleri kredileri bir kısmı eski teknoloji bu makinaların yüksek bedelleri karşılığı geri alırlar.

[FONT=times new roman,serif]Öyle olur ki, kurulan SALÇA ve TEKSTİL fabrikaları TAM KAPASİTE çalışsa, biz sadece AVRUPA'ya değil; ORTA DOĞU ve AFRİKA'ya yetecek miktarda mal üretebilecek duruma geliriz...

[FONT=times new roman,serif]Makarna ve bisküvi fabrikası enflasyonu da bu dönemdedir.

[FONT=times new roman,serif]Ama gavur sözünde durmaz!..

[FONT=times new roman,serif]Onun amacı sadece makinayı satmaktır...

[FONT=times new roman,serif]Fabrikalar kurulur, ama atıl kalır. BATILILAR daha sonra da bize "serbest ticaret" telkin ederken, kendileri tekstil ve tarım ürünlerimize kotalar koyarlar!

[FONT=times new roman,serif]Burada bir oyunu daha dile getirmekte fayda vardır...

[FONT=times new roman,serif]BATILILAR bize daima yanlış yön vermişlerdir.

[FONT=times new roman,serif]1947'de İsmet Paşa döneminde bize "karayolu" içİn ŞARTLI KREDİ vererek DEMİRYOLU seferberliğini bir daha dirilmemecesine öldürmüşlerdir...

[FONT=times new roman,serif]Amaçları en uzak yerlere dahi kendi mallarını gönderebilmekti...

[FONT=times new roman,serif]Menderes zamanında "sizin sanayileşmenize ihtiyaç yok. Dünyada işbirliği var...

[FONT=times new roman,serif]Siz bizim TAHIL AMBARI'mız olun, biz de size SANAYİ MALLARI satalım," demişlerdir...

[FONT=times new roman,serif]Menderes bunu yutmuştu...

[FONT=times new roman,serif]Sadece 3 yıl içinde görüldü ki, SANAYİ ile TARIM'ın bir arada gitmezse yürümez!.. TRAKTÖRLER'in tarlada kalır...

[FONT=times new roman,serif]Öküzlere çektirilir!..

[FONT=times new roman,serif]Bunlardan ders alınmamıştır...

[FONT=times new roman,serif]Demirel zamanında "Aman siz AĞIR SANAYİ'e kalkmayın, beceremezsiniz...

[FONT=times new roman,serif]Siz GIDA SANAYİİ, GİYİM SANAYİİ, MONTAJ SANAYİİ ile uğraşın; kalanını biz size satarız.

[FONT=times new roman,serif]Sizden de bunları alırız," demişlerdir...

[FONT=times new roman,serif]Sonucu yukarda söyledik.

[FONT=times new roman,serif]Astarı yüzünden pahalıya mal oldu.

[FONT=times new roman,serif]Ürettiğimiz elimizde kaldı.

[FONT=times new roman,serif]İşte ERBAKAN'ın oyunu farkedip AĞIR SANAYİ diye ortaya çıkması (1977) bu yüzdendir...

[FONT=times new roman,serif]O tarihlerde Erbakan'la birlikte olan Özal'ın 1980'lerdeki tavrı ise tamamen farklı olmuş, BATI'nın kendisine yutturduğu "REKABET edebileceğiniz malları üretin," gerisini biz size ucuza satalım" palavrasına kapılmıştır...

[FONT=times new roman,serif]Ama 3-5 yıl içinde görüldü ki, UCUZ ETİN YAHNİSİ pek SAĞLIKLI olmuyor... EKONOMİ'nin midesine oturuyor!..

[FONT=times new roman,serif]Ne yazık ki yine akıllanan olmadı...

[FONT=times new roman,serif]1990'lı yıllarda Demirel, Çiller, Mesut Yılmaz, hatta "solcu" Baykal hep bu "rekabet, serbest pazar" teraneleriyle politika yaptılar...

[FONT=times new roman,serif]Yaptıkça da memleketi batırdılar.

[FONT=times new roman,serif]Bunları niye anlattık?..

[FONT=times new roman,serif]İsmet paşanın AKMAZ-KOKMAZ ORTANIN SOLU politikasının da bu aldatmaca ve sömürüye bir çare olmadığını söylemek için!..

[FONT=times new roman,serif]Halbuki o günlerde bazı aydınlar ve halk ORTAK PAZAR(AET) için, "ONLAR ORTAK, BİZ PAZAR" diye en doğru teşhisi koymuştu!
[FONT=times new roman,serif]Bizimkiler bunlarla uğraşırken Nasır liderliğindeki Araplar her zamanki şamatalarına başlamışlar, onlar atıp tutarken tek gözlü Moşe Dayan komutasındaki İsrail ordusu 6 günde Araplar'ı silip süpürmüştü. (1967)
[FONT=times new roman,serif]İsmet'in Arap-İsrail, Arap-Amerika ilişkilerine de tutarlı bir değerlendirmesi yoktur.
[FONT=times new roman,serif]1968 öğrenci olayları bize farklı yansıdı...

[FONT=times new roman,serif]İsmet paşa EBLEĞ oğlu ERDAL'in ODTÜ rektörlüğü sırasında Amerikan Büyükelçisi Komer'in otomobili yakıldı.

[FONT=times new roman,serif]Deniz Gezmiş ve arkadaşları ODTÜ'yü mesken edindiler.

[FONT=times new roman,serif]Öğrenci olayları Mart ayında Paris'te üniversite öğrencilerinin ABD'nin Viyetnam işgalini protesto etmesiyle başlamıştı...

[FONT=times new roman,serif]Polisle çatışmışlar, binaları işgal etmişler, sonradan bazı reform taleplerinde bulunmuşlardı.

[FONT=times new roman,serif]Her nedense diğer Avrupa ülkelerinde de aynı tarz gösteri ve işgaller oluyordu...

[FONT=times new roman,serif]Bu olayların arkasında ABD'nin Viyetnam işgaline dikkat çekerken, SSCB'nin Çekoslovakya işgalini gözlerden uzak tutmak isteyen Sovyetler Birliği vardı.

[FONT=times new roman,serif]TÜRKİYE'de de solcu öğrenciler ilk olarak 12 Haziran'da İstanbul Hukuk Fakültesi'ni işgal etmişlerdi...

[FONT=times new roman,serif]Bu işgal hemen diğer fakültelere ve Ankara'ya yansıdı.

[FONT=times new roman,serif]Kısa sürede öğrenciler kendi problemlerimizi, KIBRIS meselesini bırakmış, sokaklarda "Daha fazla Viyetnam, Ernesto'ya bin selam" diye bağırarak yürür olmuşlardı!..

[FONT=times new roman,serif]Arkasından daha fazla üniversite işgalleri, polis ve askerle çatışma geldi.

[FONT=times new roman,serif]Demirel'in meşhur"sokaklar yürümekle aşınmaz" sözü bu günlere ait, vurdumduymaz bir ifadedir...

[FONT=times new roman,serif]Buna karşılık solcular "üniversite özerkliği"ni öne sürerek polisin üniversiteye giremiyeceğini iddia ettiler.
 
Son düzenleme:

Özkan BOSTANCI

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
ozkanbostanci.blogcu.com
Ismet inönü meselesi 8

Bu iddianın temelinde İsmet'in ta 1957'de memleketin önemli meselerini bırakıp programına aldığı ve 1960'da askerlere kabul ettirdiği "üniversite özerkliği" yatıyordu.

Özerklik bilime yaramamıştı ama terörist barındırmaya kalkan olabiliyordu.

1969 yılında "müslüman" Demirel sayesinde İSLAM KONFERANSI'na üye olduk...

Ancak yıllarca bu üyelik lafta kaldı...

"Laik" görünümümüze halel gelmesin diye hemen her karara "kanunlarımıza uyması şartıyla kabul" şeklinde çekinceler koyuyorduk...

Tabii ARAPLAR ve diğer MÜSLÜMAN ÜLKELER bunu yutmuyordu!...

Her nedense BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, AVRUPA KONSEYİ ve diğer BATILI KURULUŞLAR'ın kararlarına böyle bir çekince koymak aklımıza gelmiyordu!..

Hatta Özal'dan sonra "Ee, ne yapalım, hamama giren terler" misali; "BATI'ya katılmak istiyorsak, modası geçmiş İSTİKLAL ve MİLLİ HAKİMİYET kavramlarından vazgeçilmesi gerektiğini" söyliyecek hainler çıkacaktı!..

Anayasa Mahkemesi'nin "çok atatürkçü" Başkanı Yekta G. Özden de bunlardan biridir.

O tarihlerde Ecevit modaya uyarak "toprak işleyenin, su kullananın" sosyalist sloganını ortaya attı!..

Böylece toprak işgallerinin, gecekondu yapımının artmasına yol açtı...

Artık "ortanın solu"nun pek geçerliliği kalmamıştı!..

İsmet beyin karşı çıkmasına rağmen, Ecevit CHP Genel Sekreteri oldu...

İsmet bey gene direndi, genel başkanlığı bırakmadı.
1971 başında öğrenci ve işçi olayları gittikçe şiddetlenerek yayıldı...

İstanbul'da bir zenci Amerikalı kaçırıldı, ama "mazlum" sayıldığı için serbest bırakıldı...

Amerikalılar'ın kontrolündeki Gölbaşı Radar Merkezi'nde çalışan 4 Amerikalı Türkiye Halk kurtuluş Ordusu adlı bir terörist grup adına kaçırıldı...

400.000 dolar fidye istendi.

Bu olaylar üzerine Silahlı Kuvvetler Hükümet'e bir MUHTIRA verdiler. (12 Mart)

Bundan sonra dönemin en komik olayları yaşandı.

Başta Demirel olmak üzere bütün politik liderler "bu muhtıranın muhatabanın kendileri olmadığını" açıklama yarışına girdiler...

Kabahat samur kürk olsa, kimse üstüne almaz, derler ya, o misal...

Ancak Demirel şapkasını bırakıp kaçmak zorunda kaldı.

Nihat Erim başkanlığında PARTİLER ÜSTÜ bir hükümet kuruldu.

Sendikalar bir ölçüde denetime alındı...

Erbakan'ın Milli Nizam Partisi ile Türkiye İşçi Partisi kapatıldı.

Teröristler muhtırayı ciddiye almadılar.

İsrail Başkonsolosu Elrom'u kaçırıp öldürdüler...

Ancak hükümet işi sıkı tuttu. Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir, İbrahim Kaypakkaya gibi şehir eşkiyası ya yakalandı, ya öldürüldü...

Bir de Sinan Cemgil gibi dağ eşkiyası vardı.

Onların da büyük kısmı temizlendi...

Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı yargılanıp asıldı...

Bu idamların terörün önlenmesinde büyük etkisi oldu.

Nihat Erim başkanlığında kurulmuş hükümet, belki 1940'dan beri gelmiş geçmiş en değerli elemanlardan oluşmuştu...

[SIZE=+0]Dünya Bankası'ndaki görevini bırakıp gelmiş olan Atilla Karaosmanoğlu adlı Başbakan Yardımcısının, "TÜRKİYE'nin İtalya seviyesine ulaşması için 20 yıl gerekli olduğunu" [/SIZE]söylemesi, sözde aydınların tepkisini çekti...

Halbuki o günden bugüne 25 yıl geçti, hala İtalya'yı yakalıyamadık!..


Ancak bu hükümet te baskıdan kurtulamadı!..

Kendi insanını denetliyemediği için uyuşturucu kullanımını engelliyemiyen Amerika, bize baskı yaparak haşhaş ekimini durdurdu!..

Bu da özellikle Afyon Karahisar yöresindeki halkın geçim kaynağını elinden aldı.

12 Mart sonrasında kurulan hükümette İsmet Paşa, 27 Mayıs'taki kadar etkili değildi...

CHP'de de artık kendi sözünün geçmediği gören,90 yaşına merdiven dayamış İSMET BEY, üç kere kalp spazmı geçirdikten sonra Genel Başkanlığı bıraktı. ECEVİT CHP Başkanı oldu.

Bu yıl içinde kurulan Suat Hayri Ürgüplü ve Melen kabineleri uzun ömürlü olmadı...

Kapatılan MNP yerine Milli Selamet Partisi kuruldu, bir süre sonra başkanı gene Necmeddin Erbakan oldu...

Emekli Oramiral Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi.

Yeni hükümeti Naim Talu kurdu.

Bu arada sanki memleketin başka önemli işi yokmuş gibi, eski DP'lilerin siyasi affı ile uğraşılıyordu...

Aslında DEMİREL 1960'lardan beri BAYAR'ın affedilmesini adeta engellemişti, kendisine rakip olacağı için!..

BAYAR ve eski DP'lileri affedip onları AP ile kapıştıran, eski düşman İSMET PAŞA'ydı!..

Bu af kanunu 1974'de yürürlüğe girdi.

1973 yılının en önemli dış olayı, MISIR'ın 6 Ekim'de aniden SUVEYŞ kanalı'nı geçerek İSRAİL ordusuna saldırması oldu...

ABD her zamanki gibi İsrail'i destekleyince LİBYA, ABU DABİ, ve KATAR derhal ABD'ye petrol ambargosu koydular.

Diğer petrol üreticisi ülkeler bunu destekleyip üretimi düşürdüler...

Petrole %70 zam yaptılar. ARAPLAR tam bir dayanışma içine girdiler.

İhtiyacının %80'ini bölgeden karşılayan BATI AVRUPA'da panik yaşandı...

Yunanistan'da albaylar Papadopalos'u devirerek askeri idare kurdular.

1973 Ekim seçimlerinde CHP %33 oy ile 1. parti oldu...

Ancak MSP ile koalisyon yaparak 1974'te iktidara gelebildi...

AP ikinci sırada idi. MECLİS ve SENATO'da CHP 185-25, AP 149-22, MSP 48-3, DP 45-0 üyelik kazandı.

Milli bakiye ve nisbi sistem kaldırıldığı için küçük partiler fazla varlık gösteremedi...

Mesela MHP 3, TBP 1, CGP 13 milletvekili çıkarabildi.

17 Aralık 1973'de İSMET "Paşa" 91 yaşında iken nihayet öldü...

Ancak MİLLET bu adamın zulüm ve dümenlerinden kurtulmuş olmadı...

İSMET beyin "gayrımilli şef" zihniyeti hemen bütün CHP'lilerde ve diğer politikacılarda yaşamaya devam etti...

İSMET bey, haketmediği halde ANITKABİR'e gömüldü.

ALLAH'tan dışarda, pek uğrak yer olmayan bir toprak parçasının altında yeraldı.

Hayatında sevilmeyen İsmet bey, ölümünden sonra da hayırla anılmaz!..

Kabri, ancak zorlama törenler ile ziyaret edilir.

""Bazıları Menderes'i, Özal'ı "evliya" ilan etmeye kalkmış, onlara "özel" kabirler yaptırmıştır.

Eminiz ki, hayırlısı ile Demirel de ahırete intikal edince, ona da bunu yapmaya kalkanlar çıkacaktır.

İşin enteresanı, bütün yaygaraya rağmen, TÜRK İNSANI Menderes'e de, Özal'a da düşkün değildir!..


Onların BATICI yönlerini hazmedememiştir. "Nallı Baba" türbesi bile onlarınkinden fazla ziyaret edilir.

Bilmiyenler için kısaca anlatalım:

Adamın biri İstanbul'u taşının toprağının altın olduğunu duyup eşeğine binmiş, kalkıp gelmiş.


Ama İstanbul'a varınca eşeği ölmüş...

Adam bakmış ki, İstanbul'da "yatır, baba" bol; en kârlı gelir kapılarından biri de türbe bekçiliği; eşeğini gömmüş...

Üzerine bir "türbe" yapmış, "Nallı Baba" diye de bir levha koymuş...

Kısa zamanda "Nallı Baba"dan medet umanlar sayesinde zengin olmuş!...

Latife bir yana, TÜRK İNSANI gerçekte sadece ATATÜRK'ü sever!..


Ona yapılmış olan türbeyi samimiyetle ziyaret eder...

Tek şikayeti o mekanın bir gösteriş yeri haline gelmesi, rahatça bir FATİHA bile okuyamamasıdır.""

İsmet Paşa'nın ölmesiyle bu ülke üzerindeki menfi etkisi kalkmadı...

49 yıl politikada söz sahibi olması, iki nesil politikacının onun partisinde yetişmesi sonucu MİLLİ ŞEF ZİHNİYETİ günümüze kadar yansıdı...

En büyük kötülüğü de, başa geçtiği günden itibaren TÜRKİYE'de sahte bir "atatürkçülük" yaratmasıdır.

İsmet, kendi silik şahsiyetinin halkta yarattığı antipatiyi sezdiği için, bütün yanlış uygulamalarını "Atatürk'çülük" olarak yutturmuştur!..

İsmet beyin bu oyunu, bayram törenlerini ATATÜRK heykellerinin önünde yapmasıyla başlar.

ATATÜRK zamanında böyle bir âdet yoktu!

Bunda öyle başarılı olmuştur ki, ülkede 1938-2009 arasında yeni ve tuhaf bir "Atatürk'çü" tipi ortaya çıkmıştır...

Bu kişiler "HEYKEL, BÜST ve ANITKABİR Atatürk'çüsü"dürler...

İnançlarına göre bunlara saygı göstermek, "Atatürk'çülük" için yeterlidir...

Onun fikirlerini bilmezler, hakkındaki kitapları okumazlar, düşüncelerini uygulamazlar; ama kendilerinden başkasını da ATATÜRK'çü saymazlar!..

Bunlar ATATÜRK adını kullanarak 1934'de terkedilmiş "uydurma dilciliği" sürdürmeye çalışırlar...

Bunlar "ulusalcı" geçinir, yurt dışında TÜRK bayrağı yerine mason rozetinin daha çok geçtiğini iftiharla söylerler.

Bunların İSLAM'la DİN'le hiç mi hiç ilgileri kalmamıştır!.. (*)

"Lâiklik, inanç hürriyeti" diye Tanzimat kafasıyla, yabancı din ve mezheplerin ülkemizde yayılmasına göz yumarlar!..

Bilmezler ki, ATATÜRK o en kötü dönemde, hem de Menemen olayından hemen sonra, TÜRKİYE'deki yabancı misyoner okullarının hemen hepsini kapatmış, kalanları da Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetimine sokmuştu!..

Bilmezler ki, ATATÜRK Rum ve Ermeni Patrkhanelerini yurt dışına çıkartmayı planlamıştı...

Bilmezler ki, Peygamberimizin hadisleri ilk defa "lâik" dedikleri ATATÜRK'ün özel ilgisi sonucu TBMM kararı ile TÜRKÇE'ye çevrilerek SAHİH BUHARİ MUHTASARI adı altında yayınlanmıştı!.. (Ahmed Naim, aynı adlı eser, sf.2)

Aynı şekilde halkın ne okuduğunu bilmesi için KUR'AN'ın TÜRKÇE tercümesi hazırlanmıştı.

(*)""Kendini hızlı "Atatürk'çü" sayan Ahmet Altan adlı kendini bilmez yazdığı makalede ATATÜRK'ün "dinsiz" olduğunu sözde ispata çalışıyor.

Bir de Mustafa Ekmekçi diye biri vardı.


Yıllardır TÜRK İNSANI'na domuz yedirmeye çalışırdı...

Domuz etinin faziletinden bahsederdi.

Bilmezdi ki, Avrupa ve Amerika'da domuz eti ucuzdur, ama makbul değildir!..

TRT'de gösterilen "Jefersonlar" dizisinde(1993), bu kişinin komşuları tarafından ayıplanmamak için çok sevdiği domuz yahnisini gizli gizli pişirişini hikâye eden bir film de yayınlanmıştır.

Hal böyle iken hâlâ ısrar niye?..


Kendin yemek istiyorsan, piyasada var, al ye!..

Çok istiyorsan Gavuristan'a git, doya doya ye!..

Ama gizli ye ki, onlar seni ayıplamasın!

Aziz Nesin denen kişi de ilhamını kaybedip mizah yapamayınca, küfür etmeye, dine çatmaya, "Şeytan Âyetleri" ile uğraşmaya başlamıştı...


Yahu, senin dinsizliğinle imansızlığınla uğraşan var mı?..

Sen niye milletin inancı ile uğraşıyorsun?..

Yoksa siz "aydınlar"ın "laiklik" anlayışı böyle mi?..

Peki, bu adamların bu kadar şikâyetçi oldukları, %99'u MÜSLÜMAN olan bir ülkede ne işleri var?..


Kendilerinin değişmesi bu kadar kolay iken, bir de ATATÜRK'ü âlet edip 75 milyon insanı dinden imandan etmeye çalışmaları ne ile izah edilir?..""

Öte yandan bu kişiler aydınların dinden soğumasına yol açan, yobazlığa göz yuman bir din politikası güderler...

Kaçak KUR'AN kursları bunların döneminde açılmıştır.

İmam-Hatip okulları bunların döneminde çoğalmıştır...

Doğulu "şıh"lar, bölücüler, hatta Şeyh Sait'in torunu bunların döneminde parlamentoya girmiştir!..

Bunlar "hukukun üstünlüğü, insan hakları" palavrası altında BATI tipi "suçlu-güçlü hakları"nı savunurlar!..

Karakollarda suçlulara parasını Devletin ödediği avukatlar tutarlar da, mazlumun mağdurun derdini bile dinlemezler!..

Bunlar 9 adam öldürmüş caniyi Eskişehir hapishanesinden çıkartır, sonra da kaçmasına fırsat tanırlar.

Bunlar ATATÜRK'ün kadınları yüceltmek için takip ettiği politikayı anlamamışlardır!..

"Kadınlara özgürlük" derler ama Meclis'teki kadın milletvekili sayısı 18'den 3'e indirirken sokaklara düşen kadın sayısı 1000 katına çıkartmışlardır!...

Bizce bir kadın için, kendini kiralamak veya teşhir etmek zorunda kalmadan yaşayabilmek, en önemli haktır...

Onlar ise bundan bihaberdirler.

Kocasından tokat yiyen kadınların evden kaçmasını kolaylaştırmak için "sığınma evleri" açarlar da, randevu evinde çalışmak istemeyen kızların yüzüne kezzap atan namussuzlara karşı kılları kıpırdamaz!..

Bunlar ATATÜRK'ün Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra, kıt kaynaklara rağmen AFGANİSTAN'a yardım ve eleman gönderdiğini bilmezler!..

Bunlar ATATÜRK'ün ORTA ASYA TÜRKLERİ ve dilleri ile ilgilendiğini bilmemezlikten gelirler...

Onun içindir ki, biri kalkar, "Azeriler şiidir, bizden çok İran'a yakındırlar" diyerek bu kardeşlerimizi küstürür...

Diğeri TÜRKLER'i ha bire kesen Ermenistan'a yardıma kalkar!

Bunlar Batılılarca iliklerine kadar sömürüldükten sonra açlığa terkedilen, üstelik bir de birbirlerini kırsınlar da nüfus azalsın diye ellerine silah tutuşturulan bir milyar mazlumu adamdan saymazlar!..

Yine geriliğe mahkûm edilmiş iki milyar insanı bırakıp; "dünya ile bütünleşiyoruz" diye, dünyanın onda biri bile olmayan zengin devletlerin eteğine yapışırlar!

Bunlar ATATÜRK'ün Hatay'ı nasıl aldığını unuturlar da, beceriksiz dış politikalarını "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" diye yutturmaya kalkarlar.

Elbette öyle!.. Ama başkası sulh istemiyorsa, elin kolun bağlı mı oturacaksın?..

ATATÜRK öyle mi yaptı?.

O, barışı SİLAH ile sağladı.

Zaten bu söz de o anlama gelir!..

Kaldı ki;

YURT SADECE TÜRKİYE DEĞİLDİR ATATÜRK İÇİN!..

TÜRKLERİN ÇOĞUNLUK OLARAK YAŞADIKLARI BÜTÜN TOPRAKLARDIR!..

VE ORALARDA HUZURU, BARIŞI SAĞLAMAK DEMEK;

BÜTÜN DÜNYANIN BARIŞA KAVUŞMASI DEMEKTİR!..

Bunlar "Halkçı" geçinirler, ama HALK'a tepeden bakarlar!..

BATI'ya hayrandırlar, ama SOLCU geçinirler, yani eski DOĞU BLOĞU'na meyyaldirler!..

"Devletçi"liği kimselere bırakmazken, Sovyetler çökünce, İsmet Paşa gibi fırt diye bu temel prensipten de vazgeçmişler, "piyasa ekonomisi" diye halka "başıbozuk ekonomi"yi yutturmaya başlamışlardır.

MİLLİYETÇİLİK'ten hiç bahsetmez olmuşlerdır!..

TÜRK'ü beğenmezler...

Daha da vahimi KÜRTÇÜLÜK, LAZLIK, SAHTE bir ALEVİLİK ve DÖNMELER bütün kadrolarına kanser gibi yayılmıştır... (**)

Hatta bunların bir kısmı 1975'den itibaren Halk Evleri'ni ve CHP'yi ele geçirmiş, Sovyet sempatizanı solcu kisvesi altında Kürtçü-Alevi bölücülüğü yapmıştı.

(**)""Bu kişilerin bir kısmı 1975'den itibaren Halk Evleri'ni ve CHP'yi ele geçirmiş, Sovyet sempatizanı solcu kisvesi altında Kürtçü-Alevi bölücülük yapmışlardır!..

Ecevit te 1977 yılında bu oyuna geldi. Adalet Partisi'nden bakanlık vererek transfer ettiği Şerafettin Elçi adındaki hain, Kürtçe imtihan yaparak Bayındırlık Bakanlığı'na eleman aldı!..


Gümrük Bakanı olan Mataracı mafyanın adamıydı, kaçakçılık yapan bir gemiyi bizzat giderek ekiplerden kurtardı!...

Bu kişiler İDAM edilmeleri gerekirken hala ortalıkta dolaşıyorlar.

1991 yılında İsmet Paşa'nın kendisinden de beceriksiz oğlu Erdal efendi, başında olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti'yi Kürtçü DEP ile ittifaka soktu, güneydoğu illerinden 20 kadar Kürt militanın Meclis'e girmesine sebep oldu!..

İsmet'in çömezinin bağrına bastığı militanlar torunu, PKK gerilla komutanı Sakıp Sakık'ın kardeşi, ve 12 Eylül öncesinde tehditle ve sadece 4000 oyla Diyarbakır Belediye Başkanı seçilmiş olan militan Mehdi Zana'nın karısı da vardı!..

Bunlar daha ilk gün Meclis'te yemin töreninde Kürt bayrağı açmağa kalktılar!..


Hemen der dest edilip hapse tıkılmaları gerekirken, 3 yıl lojmanlarda oturdular, MİLLET kesesinden 3 milyar TL aylıkla beslendiler!..

DEVLET harcırahı ile Avrupa'ya gidip "Kürt kongreleri"ne katıldılar.

Kamer Genç(!) SHP'den Meclis Başkan Vekili seçildi!.

Bir önceki de eski DİSK ve Kürt militanı Fehmi Işıklar idi.

Yani Demirel yurt dışına gitse, Cindoruk ta hasta olsa, bu herifler TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni temsil edecek mevkiye geldi!..

ATATÜRK'ün astığı vatan hainlerinin zihniyetini TBMM'ne taşıyan İsmet'in oğlu, "demokrasi" diye diye ülkeyi ikiye bölüyordu!..


Cezasını gördü mü, dersiniz?..

Ne gezer!..

50. hükümette Dışişleri Bakanı oldu!..

Mehmet Moğoltay(!), Ercan Karakaş(!), Aydın Güven Gürkan(!) da birer koltuk kaptılar...

Zaten parti başkanı Hikmet Çetin(!)'di!..

Ne dersiniz?..


Biz TÜRKLER için "eşit haklar" isteme zamanı gelmedi mi?.

Silahı kapıp, YENİDEN MİLLİ MÜCADELE için dağa çıkmaktan başka çaremiz kalmadı da!..""

Bunlar "sıkı Atatürk'çüdürler, ancak HAKİKİ ATATÜRK'ün anlatan kitapları hiç okumamışlardır!..

Onlar İsmet beyin yarattığı ATATÜRK PUTU'nu tanırlar...

Ezberledikleri üç-beş vecizesinden başka sözünü, fikrini bilmezler.

Bu sebepten hiç bir şekilde GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK'le alâkaları yoktur!

Bunların ATATÜRK'çülüğü, İsmet Paşa'nın paralardan ATATÜRK resmini kaldırdığı gün bitmiştir!..

"Atatürkçülük"leri bir nevi putperestliğe dönüşmüştür.

Her bayram kabrine gidip, bir fatiha bile okumadan çelenk koymak, deftere bir şeyler karalamak, veya kötü yapılmış heykellerin büstlerin önünde tapınırcasına boyun bükmek, veya her toplantıda 3 dakika sırık gibi dikilip, içinden "Öf, bir an önce bitse!" diye geçirirken, sözüm ona saygı duruşunda bulunmaktan ibarettir!..
Bu kişiler de çocuklarını, öğrencilerini; yani günümüze kadar gelen nesilleri hep bu tarzda yetiştirmişlerdir.
Ne var ki, bu kişiler ATATÜRK konusunda attılar mı, mangalda kül bırakmazlar, kendilerinden başka kimseyi "Atatürkçü" saymazlar.
İşte İsmet Paşa tipi "Atatürkçü", böyle hılkat garibesi bir yaratıktır!..
İşin kötüsü 1980'den sonra bu tarz "Atatürkçülük" diğer partilere de sirayet etti. (***)
Onlar da gerçek ATATÜRK ÜLKÜSÜ'nü hiç bilmedikleri gibi, İLKELERİ'nden de hiç birini uygulamazlar...

Onların da partileri Kürtçü, bölücü Alevi, yobaz sünni, Amerikan uşağı, hırsız, sahtekâr, hatta mafya babaları ile doludur...

Demirel başbakan olunca,(1992) İnci Baba namlı serseri Meclis'e gelip el öptürmedi mi?..

(***)""Aslında bu sahte "Atatürkçüler" ile ATATÜRK düşmanları arasında cibilliyet bakımından fazla fark kalmadı...

SHP (CHP) Kürtçü, DEP, HEP, HADEP de Kürtçü!..

DYP, ANAP Batıcı, HADEP de BATICI...

Bazı "dindar"geçinenler de BATICI ve Kürtçü!

Bunda şaşacak bir şey yok!..


Sahte "Atatürkçü", aslında ATATÜRK DÜŞMANI'dır!..

Sahte "dindar" aslında, DİN DÜŞMANI'dır!..

Kürtçü, bölücü de ATATÜRK DÜŞMANI'dır...

Bu sebepten hepsi aynı noktada buluşurlar!...""

Anayasa Mahkemesi eski Başkanı, ATATÜRK ödülü sahibi Yekta Göngör Özden, "AVRUPA BİRLİĞİ'ne girerken kabullendiğimiz esasların MİLLİ HAKİMİYET'ten fedakârlık olduğunu, ancak bunun bir TAVİZ olmadığını, eski tarz İSTİKLAL düşüncesinin artık değişmesi gerektiğini" söyliyecek kadar hainleşmedi mi?...

Mehmet Barlas ikide birde televizyonda"artık ülkeler arasında karşılıklı bağımlılık olduğunu, bu yüzden bağımsızlık döneminin kapandığını" ballandıra ballandıra dile getirmiyor mu?


Bunlar son zamanlarda ATATÜRK'ü "devri kapanmış" ilân etmedi mi?

Tahkim Yasası'nı bunlar istemedi mi?

TÜRKİYE'nin bölünmesine yol açacak İKİZ YASALAR'ı bunlar çıkartmadı mı?

AVRUPA BİRLİĞİ'NE UYUM (UŞAKLIK) YASALARI'nı bunlar çıkartmadı mı?

VATAN TOPRAKLARI'nı parsel parsel gavurlara bunlar satmıyor mu?

Kısacası, bu tiplerin her tavrı ve davranışı bir çelişkiler yumağından ibarettir!..

Onlar eskiden kendilerini "Atatürkçü" sayardı..

Şimdi öyle demeye bile ihtiyaç duymuyorlar...

Biz ağababalarına bakarak bunları "satılmışlar" diye anarız!..


Özkan BOSTANCI

>YAZININ ADRESİ<

KAYNAKLAR:
- Atilla İlhan, Hangi ATATÜRK?
- İsmet Bozdağ, Kemal Tahir'le Sohbetler
- İsmet Bozdağ, Bitmeyen Kavga
- Kemal Tahir, Hür Şehrin İnsanları 1-2
- Kemal Tahir, Kelleci Mehmet
- Yakup K. Karaosmanoğlu, Politika'da 45 Yıl
- Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan, Kutsal Barış 1-15
- Şevket Süreyya Aydemir, 2. Adam 1-3
- Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam
- Feridun Kandemir, Rauf Orbay
- Kamran İnan, HAYIR Diyebilen Türkiye, Timaş Yayınları
- 20. Yüzyıl Ansiklopedisi 4, Tercüman Yayınları


 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Bize soyleyecek pek birşey bırakmamışsınız. Teşekkür ederim.

bir donemi yargılamaktan karla çıkmak adına başlamıştım ben yazmaya.
 

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Sayın Özkan Bostancı;

"Merhum" inönü hakkında geniş detaylı ve arşiv niteliğinde çok güzel belgeler sundunuz.Uzun süredir üzerinde çalıştığım bir çok detayıda bu şekilde elde etmiş oldum.
Teşekkür ederim...


TTK
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra Türk Banknotlarının üzerinden onun resmini kaldırmaya cüret eden kimdi ? Bu soruya muhterem Özkan Bostancı kardeşim yukarıda 6 bölüm halinde bize ilettiği tespitler ve tarihi gerçeklerle cevap vermiş. Kendisine teşekkür ediyorum.
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra Türk Banknotlarının üzerinden onun resmini kaldırmaya cüret eden kimdi ? Bu soruya muhterem Özkan Bostancı kardeşim yukarıda 6 bölüm halinde bize ilettiği tespitler ve tarihi gerçeklerle cevap vermiş. Kendisine teşekkür ediyorum.

YURT SADECE TÜRKİYE DEĞİLDİR ATATÜRK İÇİN!..

TÜRKLERİN ÇOĞUNLUK OLARAK YAŞADIKLARI BÜTÜN TOPRAKLARDIR!..


VE ORALARDA HUZURU, BARIŞI SAĞLAMAK DEMEK;

BÜTÜN DÜNYANIN BARIŞA KAVUŞMASI DEMEKTİR!..

Sözlerinize de yürekten katılıyorum muhterem kardeşim.
 

Ekli dosyalar

  • 9a.jpg
    9a.jpg
    43.8 KB · Görüntüleme: 19
  • 13a.jpg
    13a.jpg
    36.6 KB · Görüntüleme: 24
  • 16a.jpg
    16a.jpg
    20.7 KB · Görüntüleme: 21
  • 26a.jpg
    26a.jpg
    29.5 KB · Görüntüleme: 20
Son düzenleme:

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: İnönü Uyarmıştı

Muhterem Özkan Bostancı kardeşim.
Erzincan Eğin Dostluk Platformundan sonra sizinle Kıbrıs1974 Otağında da karşılaşmak beni çok mutlu etti. Çalışmalarınıza teşekkürler. Türk insanına içinde bulunduğumuz gaileler ve ihanetler ortamında çok çalışmak, çok haykırmak gerekiyor. Umudumuzsunuz sizler gibi genç kardeşlerimle kıvanç duyuyorum.
Sağlıkla ve esen kalın genç kardeşim.
Bülent Baysal
 
Üst