Hocaların Hocası Necil Kâzım Akses

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.
Cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte çağdaşlaşma yolunda ciddi adımlar atılırken bir yandan da ulusal bir kimlik edinme çabaları hızlanmıştı. Anadolu’muzun zengin halk müziği kaynaklarından ve Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik Türk müziği birikiminden yararlanmak suretiyle çok sesli çağdaş Türk müziğinin yaratılması, müzik kültürümüzün tanıtılması bakımından önem kazanmıştır. İşte tam bu sırada Türkiye’de çok sesli müziğin yaygınlaşarak kök salması ve gelişmesi hususunda ciddi birer misyon üstlenen “Türk Beşleri” (Cemal Reşit Rey-Necil Kâzım Akses-Ahmed Adnan Saygun-Hasan Ferit Anlar-Ulvi Cemal Erkin) ilk Türk senfonilerini, senfonik şiirlerini, konçertolarını, opera ve balelerini yazmakta büyük öncülük etmişlerdir. Hatta Cumhuriyet döneminin ikinci kuşak bestecilerini de yetiştirme görevini üstlenmişlerdir. Onların öğrencileri de bizlerin hocaları, 3. kuşak 4. kuşak derken ilerleyen zamanla bu çok değerli isimleri bir bir yitirdik ama unutmadık.

Geçtiğimiz günlerde bu çok önemli müzik adamlarından Necil Kâzım Akses, doğumunun 100. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nda; “Eserleri, Öğretmenliği ve Dostluğuyla Akses” konulu bir panelle anıldı. Ben de bu hafta sütunumu O’na ayırarak çok sesli müziğin böylesi önemli bir ismini sizlere tanıtmak istedim. Şöyle 20-25 sene geriye konservatuvar yıllarımıza, bir dersten diğerine koşuşturduğumuz okulumuzun kalabalık koridorlarına, o büyülü yıllara döndüğümde değerli hocamızı hatırlıyorum. Kapısının önü her zaman doluydu. Talebelerinin biri çıkar diğeri gelirdi. O hiç yorulmadan öğretir, anlatır, hatta piyanosunun başında icra ederek eğitirdi. Öğrenciyken “nota yazım” derslerimizin çoğunda O’nun eserleri üzerinde çalışmalar yapardık. Öğrencileriyle harika bir diyaloğu vardı. O’nunla çalışan talebeleri ondan kolay kolay vazgeçemez ders bitiminde dahi hâlâ anlatır, koridorda öğrencileriyle yürür, uzun sohbetler ederdi. Hepimizin O’na hürmeti ve sevgisi bir başkaydı. O son kalan koca çınardı.

Necil Kâzım Akses piyano odası (dersliği) bugün birçok ünlü sanatçının yetiştiği ve anılarında unutamadığı çok özel bir yere sahiptir.

Biraz da Hoca’yı tanıyalım. 1908 yılında İstanbul’da doğan Necil Kâzım Akses, tam bir Cumhuriyet gencidir. Daha çocuk yaşlarda keman ve viyolonsel dersleri alır. Lise yıllarında Cemal Reşit Rey’le armoni çalışır. 1926 yılında Viyana’ya gider. Joseph Marx’la kompozisyon, Kleinecke’le viyolonsel çalışır. 1931’de Prag Konservatuvarı’nda Joseph Suk’un “yüksek besteleme” öğrencisi olur. Alois Huba’nın çeyrek ve altıda bir ton dizisi müziğiyle ilgilenir. Yurda döndüğünde Paul Hindemith ile birlikte Ankara Devlet Konsevatuvarı’nın kuruluş çalışmalarına katılır. Konservatuvarın kompozisyon bölümünde öğretmenliğe başlar, beste dersleri verir. Okul müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Bern ve Bonn Kültür Ataşeliği, ADOB Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunur. Halk müziğinin ritm ve öğelerine de müziğinde yer veren Akses, klasik Türk Müziği üzerine büyük çalışmalar yapmıştır. Birçok Avrupa ülkesinin hizmet nişanına sahip Türk bestecisinin yapıtları arasında; poemler, piyano sonatları, 1 perdelik “Mete” operası, çiftetelli, orkestra için senfoniler, senfonik dans, çok seslendirilmiş türküler, tiyatro oyun müzikleri, “Antigone”, “Kral Oidipus”, “Julius Ceasar” ayrıca Konservatuvar Marşı, Ankara Kalesi Senfonik Marşı, Itri’nin Nevâ-Kârı, Ağıt Kuartet, Cumhuriyetimizin 50. yıl marşı, gazel ve niceleri bulunur. İlk öğrencisi müzik dünyasının yine tanınmış bestecilerinden Nevit Kodallı ise Akses’i ne güzel tarifliyor; “Hocaların hocasının, hocasıydı” O... Yeri doldurulamaz... Müziğe verdiği büyük emeği ve Cumhuriyet’in ilk kuşak büyük bestecisini sevgi ve saygıyla andık.
 

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.
Mustafa Kemal Atatürk ve Güneşin Askerleri

Mustafa Kemal Atatürk ve Güneşin Askerleri, Necil Kazım Akses’in Atatürk Oratoryosu’ndan yıllar sonra Atatürk ve silah arkadaşları için yapılan ilk klasik albüm çalışmasıdır. Tuluyhan Uğurlu bu albümüyle büyük bir düşünü gerçekleştirmişti:

ATA’YA VERİLEN SÖZ: Tuluyhan Uğurlu, yedi yaşında Anıtkabir’e gittiği gün Atatürk için bir eser yazacağına söz vermişti. Yıllar sonra Atatürk ve onun silah arkadaşları için 21 bölümlü senfonik bir eser yazdı. İşin güzel yanı eserin 75. yıl kutlamalarına yetişmiş olmasıydı.

ÖNCE KONSERLER: Tuluyhan Uğurlu önce eseri tanıtmak için eserin piyano uyarlamalarını hazırladı ve uzun bir turne başladı. 1998 Şubat ayında başlayan konserler bahar aylarında büyük yoğunluk kazandı. Sonbaharda ise Tuluyhan eseri bir günde bazen iki, bazen üç konserde çalmak zorunda kaldı. 1998 yılının ekim ayında nihayet eserin CD olarak halka ulaşmasını sağlayacak sponsor firma bulundu. Profilo Bosch sponsorluğunda bir ay gibi kısa bir sürede eserin orkestrasyonları yapıldı ve 1999 yılı başında Mustafa Kemal Atatürk ve Güneşin Askerleri halka ulaştı.

İÇİMİZDEN BİRİNİN HİKAYESİ: Tuluyhan, Atatürk isimli eserini yazarken onun hep insan yönünü göz önüne aldı. O eseri yazarken Mustafa Kemal odasında oturuyordu, hemen yanı başındaydı. Atatürk’ün onu en çok etkileyen yanı ise büyük beyinlerin çektiği yalnızlıktı. Belki bu noktada onun yalnızlığı ile kendi yalnızlığını özdeşleştiriyordu.Tuluyhan Uğurlu albüm kapağında “Bu albüm Mustafa Kemal ve onunla birlikte Allah Allah nidalarıyla ölüme koşan bu yüce millete armağan edilmiştir:” diyerek kurtuluş Savaşı’nda verdiğimiz binlerce şehiti de unutmadı.

“ONU GÖNLÜMÜZDE TAŞIMALIYIZ”: Tuluyhan Uğurlu Atatürk için verdiği konserlerde ve tüm TV ve basın röportajlarında hep şu mesajı verdi: “Aramızda kaçı Atatürk’ü gerçekten anlıyor. Onu hep rozetlerle yakamızda taşıdık ama bir türlü gönlümüze yerleştiremedik.”
 
Üst