At izinin it izine karıştığı günümüz Türkiye’sinde, sivil toplum kuruluşlarının da neye hizmet ettiğinin bilinmesi gereklidir. Bunun anlayabilmek için de duruşlarına ve yürüyüşlerine dikkat etmek gerekmektedir. Sadece duruşlarına bakmak büyük bir yanılgıdır. Önemli olan sergilenen duruşun yürüyüşüyle ilişkili olup olmadığıdır. Yani özü ve sözü bir olup olmadığıdır.
Günümüz Türkiye’sinde, böyle duruşu ve yürüyüşü aynı olan sivil toplum kuruluşları ne yazık ki çok az. İnsanlarımız zaman zaman bu sivil toplum kuruluşlarının duruşlarına kanarak, kendilerini nereye götüreceklerini bilmedikleri bir sürecin içinde bulmaktadırlar.
İnsanlarımız taşıdıkları duygusallık ve temiz yüreklilikleri nedeniyle insancıl sözlerle çok çabuk kandırılabilmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının büyük bir bölümü tembelliği ve cehaleti hoşgörmediklerini söyleyerek, bazen vatansever, bazen ilerici, bazen aydın, bazen de dindar vasıfları ön plana çıkararak hedefleri doğrultusunda kullanabilmek üzere insanlarımızı kendi çemberleri içine sokmaya ve kullanmaya çalışırlar.
ABD de iki büyük parti vardır. Biri Demokratik Parti, diğeri Cumhuriyetçi Parti. İkisi farklı gibi görünse de hedef politikaları aynıdır. Bu iki parti her zaman birbirine çok yakın taraftar kitleye sahiptir. ABD’nin geleceği açısından sürekli olarak bu dengenin sağlanması şarttır. Zamanın getirilerine göre roller birinden diğerine geçmektedir.
Tüm dünya ülkelerinde de aynı politikayı uygularlar. Asla belli bir kesimi hedef almazlar. Denge politikası güderler. Her kesim, her duyarlılık onlar için bulunmaz bir hazinedir. Yani ne kadar çok farklı parça varsa o hazine o kadar değerlidir. Onlar için önemli olan bu hazinenin ne şekilde ve nerede kullanılacağının zamanlamasıdır ve bunu da çok iyi bilmektedirler. Bir taraftan din eksenli kitlelere olabildiğince destek olurken, diğer taraftan aynı dinin mensuplarını dünyanın her köşesinde özgürlük vaadiyle katletmekten geri kalmazlar.
Ülkemin dindar insanlarını, kendilerinin belirlediği çember içine sokabilmek için ve bu sürece mani olacak unsurları bertaraf etmek için hangi senaryoların ortaya konduğu hepimizce malumdur. Bu konuda daha fazla bilgiye ulaşmak için yayınlanmış veya yayınlanmamış argümanlara bakmamız yeterlidir.
ABD bir taraftan hepimizce malum olan bu merkezleri desteklerken diğer kesim için nasıl bir çember hazırlamaktadır. Eğitim görmüş, toplum içinde sivrilmiş, bir mevki veya makama gelmiş, veya gelme ihtimali çok yüksek kişilere kancayı atarlar. Mesleğinde ne kadar başarılı ve dürüst olursa olsun mevki sahibi olmayanlara, hırsı yeteneğinden az olanlara, fakirlere, diplomasız kişilere itibar etmezler. Hedef kitle onlar için, makam ve mevki peşinde olduğu gibi kendini halkın üstünde gören, bu nedenle de sınıf atlama arzusunda olan kısaca kimlik arayışında olan eğitimli ve gelir düzeyi ortalamanın üstünde olan kesimdir. Amac kendilerine sempati duyacak papatya kitleyi oluşturmaktır.
Bu sivil toplum kuruluşlarının başında da Rotary ve Lions gelmektedir. Adı, okunuşu yabancı olan bu kuruluşlara insanlarımız niye üye olurlar, üye olanlar kendilerini nerede görürler diye merak etmişimdir. 80 li yıllarda bana da yapılan üyelik teklifi kabul etmemiştim. Kabul etmeyişim o yılarda derneğin amacını bildiğimden değil, ismi itici geldiğinden olmuştu. Yıllar sonra üye olan arkadaşlarımızın yönetimde yer almaları ve çalışmalarla ilgili ingilizce raporlar hazırlamaları, toplantıları olabildiğince lüks yerlerde yapmaya çalışmaları, kendilerini bir üst sınıfın mensuplarıymış gibi görmeleri, ben de derin endişeler uyandırmaya başladı.
Burada özellikle bu derneklere insancıl duygularla üye olanları suçlamadığımı belirtmek isterim. Benim için üzücü yanı adı, okunuşu yabancı olan bu kuruluşlara üye olma ihtiyacının niçin duyulduğudur. Niçin adı TÜRKÇE olan bir kuruluşa üye olmaktan kaçınırlar veya adı Türkçe olan bir kuruluşun kurucusu olmazlar da gidip böyle yabancı kuruluşların kurucusu, üyesi olurlar. Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Sakın bu kuruluşlar vasıtasıyla ülkeme çok güzel hizmette bulunuyoruz demesinler. Bu ülkeye hizmetin yolu, başkasının eliyle faydalı işler yapmaktan değil, hizmet için bizzat kendi elini kullanmaktan geçer. Hizmet hizmettir de demesinler. Kendilerine verilen destek için uzanan ele, yüreğe bakıp ne kadar kara veya ak olduğuna araştırsınlar. Elini öptürmek için uzatılan her elin kırılması gerektiği bilinmelidir.
Elbette yabancı organizasyonlarda yer almanın büyük faydaları vardır. Bu organizasyonlara dahil olurken mutlaka Türklüğümüzü çağrıştıracak adla dahil olunmalıdır. Ancak o zaman böyle bir sivil toplum kuruluşunun adı yabancı olsa bile dış dünyaya açılan bir kuruluş içinde yer almaları bir anlam ve önem kazanacaktır. Mesela bir partinin kendi adıyla sosyalist enternasyole üye olması, bir ülkenin kendi adıyla BM veya NATO üyesi olması gibi.
Herkese en derin saygılarımı, en içten sevgilerimi sunuyorum