Halkımızı Mutsuz ve Huzursuz Etmek...

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HALKIMIZI MUTSUZ VE HUZURSUZ ETMEK...

Kuşku yoktur ki insan yaratılmışların en değerlisidir.Yüce Yaradan tüm nimetlerini; aklı mantığı, iradesi, duyguları, tutkularıyla karmaşık bir yapısı olan insanoğlunun yararına sunmuştur.

Dünya üzerindeki tüm yerüstü ve yer altı zenginlikler , bunların işletilmesi, kullanılır hale getirilmesi için verilen tüm uğraşlar hep bireylerin halkların, ulusların mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmesi içindir.


Dünya denen coğrafya üzerinde yaşayan ve nüfusu 7 milyarla ifade edilen beşeriyetin, dünya nimetlerinden; hukuk, adalet, hakkaniyet çerçevesinde yararlanması ve paylaşımının sağlanması için ekonomik ve siyasi sistemler de yine insanların mutluluğu ve huzurluğu için vardır.


Dünya insanlığını, mutsuzluğa ve huzursuzluğa ve felakete götüren savaşların temelinde de yine mevcut zenginliklerin paylaşım kavgasının yattığı bir gerçektir.


İnsanoğlu kendi eliyle bozduğu dünya düzenini yine kendisi düzene koymak için uğraş vermektedir.Uluslararası ortamlar, Uluslar arası bildirgeler, uluslar arası hak hukuk enstrümanları, yargı kurumları hep bozulan düzeni yaşanır hale getirmek için değil midir?


Bizim amacımız uluslar arası kurum ve kuruluşların dünya insanlığına ne ölçüde mutlu, huzurlu olma yolunu açtığını irdelemek değildir. Genellikle Uluslararası ortamları oluşturan, başını çeken yöneticiliğini yapan devletlerin, daha çok kendi halklarının hak ve menfaatlarını önde tuttuklarını biliyoruz..Alta kalanın canı çıksın dercesine ; siyasal ve ekonomik toparlanmayı becerip tam bağımsızlığını kazanamamış fakir, sahipsiz,ülkeleri ezip sömürdükleri, var olan zenginlik kaynaklarına şu veya bu yolla el koydukları bilinen bir gerçektir. Süper devletler denilen bu acımasız ülkelerin stratejik bölge olan ya da stratejik zenginliği olan ülkelerde iç karıştırmacılık ve sorun yaratarak amaçlarına ulaştıklarını söylemeden edemeyeceğim. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün baş nedeni de aynı Ortamların marifetidir.


* * * * *

Biz , Akdeniz’in doğusundaki Kıbrıs isimli bu ada üzerinde; hem Kıbrıslı Türklerin ve hem Kıbrıslı Rumların iki ayrı egemen ortak olarak ya federal, ya da bağımsız iki komşu devlet olarak yan yana barış içinde yaşamasını istiyoruz. Kırk yılı aşkın süredir devam eden müzakere sürecinde gerek Merhum Cumhurbaşkanımız, Rauf R. Denktaş, gerekse halen Sn. Eroğlu masada ısrarla buna yönelik uğraş vermektedir. Sn. Talat’ın da halkımızın beklentilerini zora sokan kimi, zik zaklarına rağmen benzer bir duruş sergilediğini teslim etmek durumundayız.

Müzakereler tıkandı ve hatta mevta oldu diyebiliriz. Ne var ki, kendi çıkar hesaplarına uymadığı için Uluslar arası ortamlar ‘ölü gözünden yaş umarcasına’ -sürdürülen müzakerelerde sanılanın aksine önemli mesafe alındığını- dillendiriyorlar. Görüşmelerin devam edeceğini belirtiyorlar.


Halkımızın Kıbrıs müzakereleriyle ilgili düşüncesi; bir çözümün asla olamayacağı yönünde. Halkımızın bu saptaması gerçeğin ta kendisi değil mi?


Rum tarafı 1964’ten beri sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek hükümeti. Devlet olmanın maddi manevi tüm imkanlarına o gün bugündür sahipler. Bu haksız kazanımı tepe tepe kullanıyorlar. Üstüne üslük 2004’de AB’ kendi hukuku hilafına Rum tarafını AB’ye tam üyeliğe de aldı. Yakın bir geçmişte doğal gazda buldular! Çözüme isteksizlikleri bir o kadar daha artmışken azınlık dışında bizimle bir çözüme razı olmaları olanaksızın da ötesinde değimlidir?


Rum tarafında tüm partiler,Adanın tamamında tek egemen Rum Yönetimidir(!)diyerek ulusal davalarında ortak bir paydada bütünleşiyorlar.


Bizde ise Ana muhalefet ve yandaşlarında dağınıklık egemen! Kıbrıs Türk Halkının geçmişten bugüne Rum tarafınca gasp edilen hakları konusunda; herhangi bir iddiaları yok!Bu çevrelerin, Rum Yönetimine yönelik tepki ve uyarıları da yok. Onlar için daha önce Merhum Kurucu Cumhurbaşkanımız, çözüm karşıtıydı. Şimdi ise cumhurbaşkanımız Sn. Derviş Eroğlu!


Ana muhalefet ve yandaşı odakların ,akla ve izana ters, kendi halkını suçlu konumuna koyan söz konusu tutum ve eylemleri, müzakere masasında elimizi hep güçsüzleştirdi. Halende durum aynı minval üzere devam ediyor.Aynı çevrelerin akıl almaz tutumları iç politikada da aynı. Yapıcı muhalefet anlayışını ara ki bulasın. Her ülkede olduğu gibi bizde de ekonomik dar bozdan kaynaklanan sorunlar var. Bunu inkar etmek zaten imkansız. Denetim eksikliğinden kaynaklanan, yasaları aşan uygulamalar ve bunların oluşturduğu can acıtan sorunlar da var.


Ana muhalefet bütün sorunların anası Kıbrıs Konusundaki çözümsüzlüktür diyor başka bir şey demiyor. Güdümündeki medya kurumları, sendikalar, TDP ve diğer Mecliste temsil edilmeyen Partiler de koro halinde aynı söylemi tekrarlıyorlar.


Sorunlar bellidir çözümleri ise mümkündür. Yeter ki, iktidarıyla muhalefetiyle aynı gemide olduğumuzu bilelim. Gemiyi batırmamanın çarelerinde hemfikir olup Halkımızı mutsuz ve huzursuz etmeyi siyasetten, demokrasiden sayan düşünceyi terk edelim.
 
Üst