Günah İşleyen Bir Kişi Kendi İradesine Uyarak mı Günah İşler, Yoksa Kaderinde Olduğu

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Günah işleyen bir kişi kendi iradesine uyarak mı günah işler, yoksa kaderinde olduğu için çaresiz bir şekilde günahı işlemeye mecbur mu kalır ?

Meselenin kısaca ifâdesi şudur: İnsanın elinde irâde vardır. Biz buna cüzî irâde, diyoruz. Cenabı Hakkın yaratmasına da, küllî irâde, halk etme kuvveti yani kudret, diyoruz. (Bunlar Allahın sıfatlarıdır). Mesele, Cenab-ı Hakka ait yönü ile ele alındığında, âdeta, Cenabı Hak zorluyor da, olacak şeyler öyle oluyor, şeklinde anlaşılır ve bu suretle de, işin içine cebir giriyor. Mesele, insana ait yönüyle ele alındığı zaman ise, insan kendi işlerini kendi yapıyor, şeklinde anlaşılıyor ki, o zaman da işin içine "herkes kendi fiilinin hâlıkı" düşüncesinden ibâret olan mutezile düşüncesi giriyor.

Kâinatta olup biten her şeyi Allah yaratır. Bu soruda "küllî irade" diye geçen şey de işte budur. Hatta, "Vallâhü halakaküm vemâ ta'melûn: Sizi de, işinizi de, Allah yarattı.. " Yani sizin de, sizden sâdır olan efâlin de Hâlıkı yalnız Allahtır.

Meselâ: Siz bir taksi yapsanız, bir ev inşâ etseniz, bu işleri yaratan Allahtır. Siz ve efâliniz Allaha aitsiniz. Ama ortaya gelen bütün bu işlerde, size ait bir husus da vardır ki, o da kesb ve işlemektir. Bu ise âdî bir şart ve basit bir sebeptir. Tıpkı dünyaları aydınlatacak dev bir elektrik şebekesinin düğmesine dokunmak gibi. Bu durumda "Sizin hiçbir şeyiniz, hiçbir müdâhaleniz yok" denemeyeceği gibi, işin tamamen size ait olduğu da söylenemez. İş tamamıyla Allaha aittir. Fakat, Allah size ait bu işleri yaratırken, sizin cüzî müdâhalenizi de âdi şart olarak kabul buyurmuş ve yapacağı şeyleri onun üzerine bina etmiştir.

Meselâ: Şu câminin içindeki elektrik mekanizmasını, Allah kurmuş; işler ve çalışır hâle getirmiştir. Yeniden bunu tenvir etme işi, ameliyesi de Allaha aittir. Elektron akımlarından bir ışık meydana getirme, câmiyi tenvir etme birer fiildir. Ve bunlar da "Nuran Nur, Münevvirun nur, Musavvirun Nur" olan Hz. Allaha (C.C) aittir. Ama bu câminin aydınlanması mevzuunda, sizin de bir müdahaleniz vardır; o da Allahın kurduğu bu mekanizmada, Allahın ayarladığı düğmeye sadece dokunmanızdır. Sizin irâde ve takatinizin çok fevkinde, o mekanizmanın, tenvir vazifesi yapması ise tamamen Allaha aittir.

Bir nümûne daha arz edelim: Meselâ; hazırlanıp, işler, çalışır, yürür hâle getirilmiş bir makine düşünelim ki; sadece çalıştırmak için onun düğmesine dokunma vazifesi, size verilmiş. O makineyi harekete getirmek ise, onu kuran ve inşâ eden zata mahsustur. Binaenaleyh, beşere ait bu küçük mübâşerete, "kesb" veya "Cüzi irâde" diyoruz. Allaha ait olana ise "halk etme, yaratma" diyoruz. Ve böylece bir irâde inkısâmı karşımıza çıkıyor:
A) Küllî irâde,
B) Cüzî İrâde.

İrâde dediğimiz ki; murat etme, dileme demektir, bu tamamen Allaha aittir. "Vemâ teşâûne illâ en yeşâ Allah = Allahın dilediğinden başkasını dileyemezsiniz. Bu husus, yanlış anlaşılmasın. Biz böyle düşünürken, kulun da "bir parmak dokundurma denecek kadar irâdesi vardır" diyerek, tamamen zorlamacı bir düşünceden uzaklaşmış bulunuyoruz. İşi meydana getiren Allah tır, derken de, mûtezile mezhebi gibi düşünmediğimizi gösteriyoruz. Bu suretle de ne Ulûhiyetinde, ne de Rubûbiyetinde Allaha eş ve ortak koşmamış oluyoruz. Allah (C.C) nasıl ki, Zâtında birdir; icrâatında da birdir.. işini başkasına yaptırtmaz. Allah (C.C) her şeyi kendisi yaratmıştır. Fakat, teklif, imtihan gibi bir takım sırlar ve hikmetler için, beşerin mübâşeretini de şart-ı âdî olarak kabul buyurmuştur.

Meseleyi daha fazla tenvir için, Bediüzzaman hazretlerinin bu mevzûda îrat ettiği bir misâli sunmak istiyorum. Diyor ki: "Sen bir çocuğun isteğiyle, onu kucağına alsan; sonra sana dese ki; beni falan yere götür; sen de onu oraya götürsen; o da orada üşüyüp hastalansa, sana: "Beni niye buraya getirdin" diye itirazda bulunabilir mi? tabii ki bulunamaz. Çünkü; kendisi istedi. Üstelik ona: "Sen istedin" diyerek iki de tokat vurursun. Şimdi bu hususta çocuğun iradesi inkâr edilebilir mi? Elbette edilemez. Zira; o talep etti ve istedi. Ama onu oraya götüren sensin... Hastalanmayı da, çocuk kendisi yapmadı. Belki ondan sadece bir talep sâdır oldu. Binâenaleyh, burada hastalığı verenle oraya götüren ve bu işi talep eden birbirinden ayrılmış olur. Biz kadere ve insanın irâdesine bu mânâ ve bu anlayışla bakarız. "

İşin doğrusunu her şeyi takdir eden bilir.