Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
DÜNYAMIZ, ÜLKEMİZ, ÇEVREMİZ
Çevreyi koruma ve geliştirme tüm dünya insanlığının sorunu olarak seyrediyor. Sanayileşmenin ulaşmadığı ülke ve bölgelerde çevrenin doğallığının pek fazla bozulmadığını söylemek mümkün. Böyle ülkelerde insanların titizlikle çevre bilincinin olduğunu, onu korumaya ve sahip çıktığı da söylenemez sanırım. Ne var ki, yine oralarda bakir doğa; adeta masallardaki uyuyan güzel misali el değmemişliğiyle tertemiz durumda.
Adına teknik, sanayileşme denilen doğa düşmanı faaliyetler uğradığı her çevreyi berbat ediyor. Batı kendi insanını daha zengin yapmak için dünyamızın bakir beldelerine elini atmaya fabrikaları, sanayi tesislerini kurmaya görsün..Doğal çevreyi yıllar içinde bitirip tüketmeye başlıyor. Emperyalist batının aç gözlülüğü ve daha çok zenginlik hırsıyla sıvı ,katı ve gaz yer altı zenginliklerine sahip çıkma hırsı; dünyamızın sağlıklı ortamının bozulmasına, çevre kirliliğinin oluşup yıllar içinde tabii afet misali hal almasına neden oluyor.
Avustralya başta olmak üzere Afrika da hala daha insanlığını koruyan temiz hava, temiz, toprak, tertemiz akarsuların varlığını gidenlerden işitiyoruz.
Ülkemize gelindiğinde, bir zamanların şiirlere şarkılara konu olan ‘Yeşil ada Kıbrıs’ neredeyse eser kalmadı.
Bir zamanlar musluklarımızdan akan suyu içiyorduk. Şimdi ise kullanma suyu olarak kullanmaktan bile çekiniyoruz. Doksanlı yıllardaki büyük yangın sonunda büyük bir ormanlık alan yok oldu. Onunla birlikte yer altı suları kurudu yağmur yağmaz oldu. Çoğu bölgelerde nefes almak bile zorlaştı. Ülkemizde Fabrikamı var? Büyük sanayi üniteleri mi mevcut? Tabii ki hayır. Lakin gelişi güzel kullanılan kimyasal atıklarının etkisiyle; havamız da, toprağımız da, suyumuz da, adeta tehlikeli hale getirildi.
Ne hazindir ki, Teknecik Elektrik Santralını bacasına bir türlü filtre takılamadı
Bu yetmezmiş gibi Sömürge döneminden kalma CMC deki atıklar bölge insanımıza denimize zarar vermeyi sürdürüyor. Öte yandan mevcut Petrol Dolum Tesisleri yetmezmiş gibi kurulmak istenen olası dolum tesislerin Kuzey Kıbrıs’ta çevreye ve insan sağlığına büyük zararlar vereceği; uzman kişiler, Biyologlar derneği ve çevreci örgütler tarafından ısrarla dillendirerek ülke insanımızda kanser vakalarının hızla tırmandığını diğer sağlık vakaların önünde seyrettiğini sayı ve oranlarıyla ortaya koymaktalar.
Tehlikenin boyutunun büyük olduğuna maalesef çok büyük olduğu ortadayken; yönetenlerin, talep edenlerin, olumsuzluklara yeni olumsuzluklar ekleyecek girişimleri masum ve zararsız olduğunu gösterme gayretini anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Üstüne üslük, son aylarda Lefkoşa’nın toplanmayan çöplerle salgın hastalıkların odağı olmuştur. Sinek ve farelerin en tehlikeli salgın hastalık portörleri olarak sağlığımızı tehdit etmektedir.
Bu yazıyı yazarken, bilinçli insanlarımızın Lefkoşa’nın getirildiği kötü, pis ve hastalıklı konumunu düzeltilmesi için eylem yapmakta olduğunu TV den işitiyoruz.
Hükümetin acil önlem alması Anayasamızın amil hükmüdür. Lefkoşa ve Lefkoşalının durumu acildir. Hiçbir bahanenin arkasına saklanılarak ötelenemez!
Sayın Yönetenler, Lefkoşa’yı bu tehlikeli konumdan acilen kurtaracak mısınız? Kullanma sularının mikroptan arındırılmasını sağlayacak mısınız? Teknecik Elektrik Santralına bir türlü takamadığınız baca filtresini takacak mısınız? Israrla yeni dolum tesisine izin verecek misiniz? Sorularımıza yapacağınız olumlu girişimler göstermenizi Kıbrıs Türk Halkı beklemektedir.