Çocuk Ruh Sağlığı

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
a_15.jpg
ADHD (Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) son 25-30 yılda daha yoğun ele alınan çocukluk dönemindeki önemli psikiyatrik problemlerden biridir. Bu bozukluk, ilk olarak 1902 yılında George STILL ismindeki İngiliz doktor tarafından tanımlanmıştır.
DSM-IV’e göre Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun üç tipi vardır...
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu Birleşik tip;
Dikkat sizlik, hiperaktivite (aşırı hareketlilik) ve impulsivite (dürtüsellik) bir arada görülmektedir.
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu-Dikkatsizliğin önde geldiği tip;
Dikkatsizliğin ön planda olduğu görülmektedir.
Dikkat eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu-Hiperaktivite-İmpulsivitenin önde geldiği tip
Dikkat Eksikliği
Dikkatini ayrıntılara verememe , okul ödevlerinde , derslerde ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapma , dikkatin dağılması , verilen işin-görevin tamamlanamaması, oyuncak ve eşyaların kaybedilmesi , dikkatin dış uyaranlarla çok kolay dağılması , unutkanlık, kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi hissedilmesi belirtilerini içerir.
Hiperaktivite (Aşırı Hareketlilik)
Ellerin-ayakların kıpır-kıpır olması , sürekli hareketlilik (koşma , tırmanma), sakin zaman geçirme-oyun oynama zorluğunun olması , çok konuşma belirtilerini içermektedir.
İmpulsivite (Dürtüsellik)
Sırasını bekleme güçlüğü, başkalarının sözünü kesme, oyunun arasına girme, sorulan soru tamamlanmadan cevabını verme belirtilerini içerir. Bu semptomların 7 yaşından önce de bulunması, en az iki ortamda (okulda- evde) bu belirtilerin olması, kişinin veya çocuğun günlük yaşantısını bozacak derecede olması gerekmektedir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocukluk Depresyonu

Depresyon yaşayan çocuk daha mutsuz oluyor, neşesi kaçıyor, gündelik yaşantısında isteksiz veya verimsiz oluyor...
resim_121.jpg
Çocuklar hem ekonomik, hem de sosyal açıdan ailenin kontrolü altında olmaları nedeniyle, üstelik yaşı küçük olanların kendilerini ifade etmelerindeki güçlükleri nedeniyle, öncelikle anne babaların veya çocuğu yetiştirmekle yükümlü olanların çocukta bir problem olup olmadığı konusunda uyanık bulunmaları gerekmektedir...
Birçok hastalığın da bilinen başlama yaşının ergenlik çağlarıdır. "Anne babalar ve çocuğun yakın çevresi çocuktaki problemi fark etseler bile; yalnızca problemin kendisine odaklanıyorlar; ders çalışmama, tırnak yeme gibi. Tek probleme yoğunlaşmak aile ile çocuk arasındaki çatışmayı daha da arttırıp çocuğu da olumsuz etkileyebiliyor."

Çocuk sorumluluktan kaçar
Çocuklarda depresyonun hangi belirtilerle ortaya çıktığını ve çocukta gözlenen davranış farklılıklarını ise şöyle özetledi: "Öncelikle depresyonu genel hatları ile özetleyecek olursak; kişi zamanının çoğunda mutsuzdur, üzgündür, önceden keyifle veya kolaylıkla yapabildiği aktivite veya sorumluluklardan kaçmaya başlar, uyku ve iştah düzeni bozulur, motivasyon azlığı nedeni ile dalgınlık, unutkanlık, dikkatsizlik, ölüm düşünceleri geçer aklından, ruhsal ve fiziksel huzursuzluğu dışardan bile gözlenebilir, kendine güvensizlik,hatta yetersizliğin getirdiği suçluluk duyguları yaşanır.
Çocuklar da bu belirtileri gösterirler ancak çocuğun gelişim özellikleri ve sosyal ilişkilerine bağlı olarak farklı belirtiler de klinik tabloda görülebilir. Küçük çocuklarda ifade becerisi zayıf olduğu için daha çok davranış problemleri ile karşımıza çıkarlar. Genellikle anne babalarının kontrolü altında olduklarından; klinik öykü de anne babanın bakışı tarafından şekillenir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Özel Öğrenme Güçlükleri (Disleksi)

Öğrenme güçlüğü tanımında, çocukların belirli alanlarda yetersizlikler gösterdikleri belirtilmektedir. DSM-IV ‘e göre öğrenme bozukluğu, matematik bozukluğu, okuma bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan öğrenme bozukluğu şeklinde tanımlanmaktadır.
resim_136.jpg
Matematik bozukluğunda, kişinin kronolojik yaşı, zeka düzeyi ve yaşına göre aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda, matematik becerisi, beklenenin önemli ölçüde altındadır. Bu çocuklar, işlem yapmakta zorlanırlar, işlem yaparken yavaştırlar, sayı kavramını algılamakta, sembolleri ve çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanırlar.Problemi çözerken bağlantıları kurmakta zorlanırlar.Bu duruma eşlik eden sorunlar olsa bile matematik becerisi sorunları çok daha fazladır.
Okuma bozukluğunda, kişinin kronolojik yaşı, zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında okuma başarısı, beklenenin önemli derecede altındadır.Yine yaşam etkinlikleri bozulur ve okuma zorluğu, eşlik eden problemlerden daha ön plandadır. Okumada yanlışlıklar, okuma hızında yavaşlık, sesleri okumakta ve bazı harfleri öğrenmede güçlük, hecelemede ve harflere ayırmada zorluk, yanlış sözcük kullanma ve sözcük-hece atlamaları olmaktadır.
Yazılı anlatım bozukluğunda ise; yazma becerileri, ölçülen zeka düzeyi, alınan eğitim göz önünde tutularak beklenenin önemli derecede altındadır.El yazısı yaşıtlarına oranla okunaksızdır ve yaşıtlarına göre daha yavaş yazdığı görülmektedir. Bazı harf ve sayıları ters yazarlar ( b-d, d-t, m-n, g-y, 2-5 gibi ), bazı harf ve heceleri atlarlar, ters yazarlar ( ab- ba) veya harf ve hece eklemeleri ( gider- gideri gibi ), sıkça imla hataları yaparlar.

Belli alanlarda yetersizlik yaşayan çocuk, dolayısıyla ders çalışmayı, ödev yapmayı, kitap okumayı sevmez, kolay sıkılır, dikkat süresi kısadır, çalışırken birisinin yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar.Genellikle eşya-oda düzeni konusunda sorun yaşarlar, zaman( bugün-yarın), yön kavramında (sağ-sol-kuzey-güney ), saati öğrenmekte güçlük yaşarlar.Dili kullanma becerisi zayıftır.Hikaye anlatma, bir olayı anlatma, kendi duygu-düşüncelerini ifade etmede, soyut kavramları anlamada zorlanırlar.Motor becerileri zayıftır.Sık sık sakarlık yapabilirler.

 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Konuşma Bozuklukları
spacer.gif
spacer.gif
Sevgili Aileler,
konusma_07.jpg
Büyük bir olasılıkla kendi kendinize "Neden?.. Neden benim çocuğum?.." diye soruyor ve ona yardım etmek için neler yapabileceğinizi bilmek istiyorsunuz. Kapıldığınız endişeler sizi de korkutabilir. Bunları hissetmeniz gayet doğaldır. Bu durumla karşılaşan birçok anne ve babanın ilk hissettiklerinden farklı değildir.

Çocuğunuz için profesyonel yardım tabiî ki gerekmektedir. Ancak siz, bu süreçteki en önemli kişisiniz. Çünkü anne ve baba olarak sadece siz, çocuğunuzun ileride kendine güvenen ve bağımsız bir yetişkin olması için gereken sevgi ve anlayışı ona verebilirsiniz.
Kalbinizi serin tutun.... yalnız değilsiniz.

Gelişim dönemlerine göre çocuğun ilk kelimeyi 12-18 ay arasında, ilk cümleyi 32. ayda söylemesi beklenir. Konuşma, öğrenmenin yanında olgunlaşmayı da içerir. Örneğin, 24. ayda ünlü seslerin tamamının, 4.yılda da ünsüz seslerin tamamının çıkması gerekir. Daha sonra karışık sesler çıkar. Çocuğun yaşı ilerledikçe kavramsal boyut önem kazanır. Gecikmiş konuşmada, seslerin çıkması, olgunlaşma ve kavramsal boyutta normal gelişim şemalarına uymayan bir durum söz konusudur. Nedenleri arasında zor doğum, bozuk beden sağlığı, alt ve üst solunum yolları rahatsızlığı, iç salgı bezlerinin yetersizliği, dil, gırtlak kası iltihabı, uygun olmayan çevresel koşullar (uyaranların az olması, anne-babanın tutum hataları gibi) ve duygusal bozukluklar (otizmde de geç konuşma görülmektedir) sayılmaktadır.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocuklarda Zeka

Zeka “zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği “ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, zeki insan öğrendiğini değerlendiren, yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir.
resim_103.jpg
Bebeğin beyin hücreleri, daha döllenmeyi izleyen üçüncü haftadan itibaren gelişmeye başlamaktadır. Beynin fiziksel yapısının gelişiminin büyük bölümü bu dönemde başlamaktadır. Nöronların birçoğu beynin belli bölgelerine göç ederek gelecekte çocuğun reflekslerini, iradi beden hareketlerini, dil ve düşünmeyi, algılamayı yönetecek alt sistemleri oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, bebeklerin üç aydan itibaren öğrenmeye ve öğrendiklerini hafızada tutmaya başladıklarını gösteriyor.
Önceki yıllarda zeka ile ilgili daha çok bilişsel (cognitive ) boyut işlenirken, artık duygusal (emotional) ve duyuşsal (sensitive) boyuta da dikkat çekilmektedir. Kalıtımla gelen zeka düzeyi, duygusal algılar tarafından etkilenmektedir. Son yıllarda yoğun olarak gündemde olan duyguları düzenlemek, duygusal dürtülere hakim olabilme, karşımızdakinin ne hissettiğini anlayabilme, ilişkileri sağlıklı yürütebilme ile tanımlanan duygusal zekadaki eksiklikler, depresyon, yeme bozuklukları, uyuşturucu bağımlılığına kadar uzanan riskleri arttırmaktadır.
Çocukların genel olarak davranış özelliklerini anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek, onların gelişimini yönlendirmek açısından çok önemlidir. Ebeveynlerin çocuklarına doğru eğitimi verebilmeleri, gelişim dönemlerinin özelliklerini bilmeleriyle başlar. Çocukta normal zeka düzeyi olsa bile, gelişim dönemlerinde yetersiz uyarana maruz kalması, gerekli eğitim ve öğretimin yetersiz verilmesi, zengin uyaran içeren ortamların sunulmayışı, ebeveynlerin ilgisinin az olması, davranış hataları nedeniyle varolan kapasitenin kullanılamayışını mümkün kılabilmektedir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocuk ve Okul
Okul, çocuğun yaşamındaki ilk toplumsal kurumdur. Okul kişiye yaşamında gerekli olacak değerleri ve bilgileri kazandırırken topluma uyum sağlaması için gerekli sosyalleşme becerilerini de kazandırmaktadır.
Okul döneminde çocuk yepyeni bir yaşama başlamış ve farklı tavırlar geliştirme ihtiyacındadır. Bu dönemde aile ve öğretmen tutumları çocuğun okul döneminde başarılı olması açısından oldukça önem taşımaktadır.
Okul başarısızlığının nedenleri :
Kişisel özellikler
Aileden kaynaklanan sebepler
Okuldan kaynaklanan sebepler olarak ele alınmaktadır.
KİŞİSEL ÖZELLİKLER:
Çocuğun IQ seviyesinin yaşıtlarına oranla düşük olması, öğrenme güçlüğü, depresyon, davranım bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun mevcut olması, bedensel bir engelinin veya rahatsızlığının bulunması, görme-işitme kayıpları önem taşımaktadır.
AİLEDEN KAYNAKLANAN SEBEPLER:
Aile içi ilişkilerin kaliteli olması, çocukla kurulan iletişim dilinin doğru olması, çocuğun gelişim dönemlerinde zengin uyaran verilmesi, öğrenme ile ilgili çevresel faktörlerin zengin ve doğru verilmesi, anne-babanın sağlıklı model olması kültürel seviyenin iyi olması, ders çalışma ortamının sağlanması, başarıyı olumlu etkileyen faktörlerdir.Ailelerin diğer çocuklarla kendi çocuklarını kıyaslamaları, başarısızlığı sonucu yargılamaları, eleştirmeleri yerine çözüm yolları aramaları en doğru yaklaşımdır.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
0-6 Yaş Gelişimi ve Eğitimi

Çocuğunuz Gelişirken Aklınıza Takılanlar
Çocukların gelişimlerine yönelik temel ölçütler bulunmakla beraber her çocuk kendi içinde ayrı bir gelişim yolu da izleyebilir. Bazılarının dil gelişimi daha hızlı olurken, bazılarının motor gelişimi veya sosyal yönden gelişimi daha hızlı olabilir. Öncelikle her çocuğun birbirinden çok farklı olduğu gerçeğinden işe başlamak gerekmektedir.
resim_135.jpg


Çocuğum çok içine kapanık
Ne yapabilirim?
Kızınızın duygusal anlamda doyumlu olabilmesine yönelik pek çok öneri kitabın içeriğinde bulunmaktadır. Bunların dışında, çocuğunuz kişilik olarak daha az paylaşan bir çocuk da olabilir. Bu durumda ise onu olduğu gibi kabul etmeniz ve bu yönde ilişkinizi geliştirmeniz daha doğru olacaktır.

Çocuğum depremden korkuyor
Ne yapabilirim?
Bu konuda karar vermeden önce, bu korkunun sizin mi; yoksa çocuğunuzun mu olduğunu ayırt edin. Çünkü çoğu zaman çocuklarımızın sorunu olarak anlatılan konular anne-babanın sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sizin korkunuzdan etkilenerek, benzer tepkiler verebilmektedir. Bu dönemde özellikle anne-baba kaybına yönelik korkular gündeminde olabilir. Yapılacak şeyin başında çocuğunuza güven vermek gelmektedir. Öncelikle çocuğunuzun hangi durumlarda kendisini güvende hissetmediğini anladıktan sonra, kendini güvende hissetmesini sağlayabilirsiniz. Ayrıca bu konuda konuşmasına izin verin. Onu ne olursa olsun dinleyin, anlayın ve destek olun.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocuk Aile İletişimi

Kendiniz İçin
Kendi Hedeflerinizi Unutmayın
Çocuğunuzu yetiştirirken kendiniz için yapabileceğiniz ve yapmak istediğiniz şeyleri yapmanız hem sizi daha rahatlatacak, hem de ilişkinizi geliştirecektir.
resim_134.jpg
Çocuğunuzun gelişim yolunda attığı her adımla sizden ayrı biri olarak varolmayı istemesi son derece doğaldır. O yapabildikleri ve başardıklarıyla sizden farktı biri olarak varolacaktır.

Sizin yapabildiklerinizden ve başara-bildiklerinizden tamamen koparak sadece onun için yaşayıp, kendinizi unutarak ve giderek sadece onun yaptıklarıyla varlığınızı sürdürmeniz, sizin için ve uzun vadede onun için kayıp olacaktır.
Bir anne babanın en çok gereksinim duyabileceği üç şeyi; Reinhold NlEBUHR'a ithaf edilen aşağıdaki şiir, çok güzel özetliyor:
"Değiştiremeyeceğim şeyleri
Kabul etmek için
Sükûnet,
Değiştirebileceğimi
Değiştirmek için
Cesaret,
İkisini birbirinden ayırt edebilmek için de
Akıl istiyorum."
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Davranış Sorunları

Yaşa uygun başlıca toplumsal değerlerin yada kuralların hiçe sayıldığı tekrarlayıcı bir biçimde ve sürekli olarak görülen davranış örüntüsüdür.
resim_121.jpg
Bozukluğun başlama yaşına göre iki alt tipe ayrılabilir.
1. Çocuklukta başlayan tip;Davranım bozukluğu 10 yaşından önce ortaya çıkar. Bu tip bireyler genellikle erkektir. Sıklıkla başkalarına göre saldırgandırlar, arkadaşlık ilişkileri bozuktur. Bu çocuklar ergenlikte başlayan alt tipe göre daha kalıcı Davranım Bozukluğu gösterirler.
2.Ergenlikte başlayan tip; Bu alttipte 10 yaşından önce Davranım Bozukluğuna özgü hiçbir belirti gözlenmez. Çocuklukta başlayan tiple karşılaştırıldığında bu bireylerde saldırgan davranış daha az gözlenir, daha normal arkadaş ilişkileri (başkalarının arkadaşları ile sorun yaşayabilirler) vardır. (DSM-IV)
Davranım bozukluğu gösteren çocuklar ve gençler sosyal ve duygusal problemleri yoğun olarak yaşarlar. Öfke, saldırganlık, arkadaş ilişkilerinde problemler tüm çocuklarda zaman zaman gözlemlenen davranışlardır. Ancak bu davranışlar kısa sürelidir ve sıklıkla tekrar etmez. Davranım Bozukluğu yaşayan çocuklarda ve gençlerde ise öfkeyi kontrol edememe, inatçılık, yalan söyleme, evden kaçma, okuldan kaçma, cinsel taciz, toplumsal kuralları ciddi şekilde ihlal etme, fiziksel ve sözel saldırganlık, gibi davranış problemleri sürekli ve yenileyen şekilde gözlemlenir. Yaş ilerledikçe davranışların şiddeti de artar. Örneğin küçük yaşlarda sorunlar yalan söyleme, sözel saldırganlık olabilirken, yaş ilerledikçe hırsızlık, fiziksel saldırganlık olabilir. Bazı çocuklarda ve gençlerde hayvanlara eziyet etmede görülebilir. Kendisinin güçlü olduğunu kendine ve çevreye göstermeye ihtiyaç duyarlar. Anlık, dürtülerine göre, uzun vadeli ve karşısındaki kişiyi düşünmeden hareket ederler. Başkalarının duygularını, düşüncelerini ve isteklerini umursamazlar. Sorunların kendisinden değil çevresindeki kişilerden kaynaklandığını düşünerek, problemler karşısında tepkisel davranışlar gösterirler. Bu davranışlarının da doğru olduğunu düşünürler.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Tikler Takıntılar

Tikler; ani, istemsiz, tekrarlayıcı hareket, ifade veya jestlerdir. Dört grupta tanımlanabilirler:
--Basit motor tikler (göz kırpma, yüz buruşturma, boyun çevirme, ağız germe vs),
--Basit vokal tikler (boğaz temizleme, burun çekme, hırıltı sesi vs)
--Karmaşık motor tikler (dokunma, koklama, üzerine çeki düzen verme vs)
--Karmaşık vokal tikler (belirli ifadeleri/kelimeleri sık yineleme, işitilen en son sesleri/ifadeleri tekrarlama vs)
Sıklığı ve şiddeti aynı kişide dahi farklı bir seyir gösterebilir. Aynı tikin sıklığı ve şiddeti zaman içinde azalabilir veya artabilir, birinin yerini bazen bir başkası alabilir ve önce göz kırpma, sonra burun çekme ve boyun çevirme gibi birden fazlası peşpeşe görülebilir.
Klinik pratikte farklı görünümlerde karşımıza çıkar. Geçici Tik Bozukluğu bir veya daha fazla basit motor ve/veya motor tikten oluşur, sıklığı ve şiddeti ne olursa olsun bir aydan fazla ve bir yıldan daha az sürer. Kronik Motor Veya Vokal Tik Bozukluğu bir veya birden fazla motor ve/veya vokal tikin bir yıldan fazla görülmesidir ancak motor ve vokal tikler aynı anda bulunmaz ve tik görülmeyen üç aylık bir dönem yoktur. Tourette Bozukluğu olarak adlandırılan türünde ise bir veya birden fazla motor ve vokal tik aynı anda ve bir yıldan fazla süre görülür ve yine tiksiz geçen üç aylık bir dönem yoktur.
Nedeni tam olarak ortaya konamamıştır ancak birçok teori ileri sürülmektedir. Akrabalarında tik öyküsü olanlarda daha sık görülmesi beklenebilir, otozomal dominan geçişli genetik yatkınlık, hastalığın görülme sıklığını arttıran bir etkendir. Bazı beyin görüntüleme çalışmalarında bu hastaların hastalık ve iyileşme dönemleri arasında bazal ganglion vb beyin bölgelerinde yapısal farklılıklar görülmesi, ilgili bölgelerdeki anatomik değişimlerle tikler arasında ilişki kurulmasına yol açmıştır. Bu bulgular yanında, tedavide bazı ilaçlara olumlu yanıt alınması; beyin-davranış ilişkisinde rolü olan dopamin, serotonin vb nörotransmitterlerin biyokimyasındaki değişimlerin tik gelişimindeki rollerini desteklemektedir. Yaşla ortaya çıkan hormonal değişimler, perinatal (doğuma yakın) problemler, psikolojik (stres kaynağı) etkenler de ileri sürülen başka teorilerdir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocuklarda Psikiyatrik Bozukluklarda İlaç Kullanımı

Psikofarmakoloji
İlaç tedavileri çocuklarda görülen ruhsal ve davranışsal problemlerde tedavinin önemli bir parçasını oluşturur.
resim_044.jpg
Psikiyatride kullanılan ilaçlar ya doğrudan hastalığa yönelik olarak (depresyon vb.) ya da bu bozukluğun davranışsal ve bilişsel sonuçlarını düzeltmeye çalışarak (saldırganlık, uykusuzluk vb.) etki gösterirler. Dolayısı ile bazen aynı ilaçlar farklı durumlarda kullanılabilirken (imipramin vb.), bazen de aynı klinik tabloda birbirine benzemeyen ilaçlar kullanılabilir (dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu vb.).
Genellikle beyinde davranışları etkileyebilen biyokimyasal yollardaki nörotransmitter denilen maddeler üzerinde etkilidirler. Bu maddelerin metabolizmalarındaki çeşitli basamaklara karışarak biyokimyasal yoldan etkilerini gösterirler.
Psikiyatride kullanılan ilaçların önemli bir özelliği, ilacın bireyselleştirilebilmesidir. Yani; her ilaç bütün hastalarda aynı etkiyi göstermeyebilir ve ilaçların etki dozu da hastadan hastaya değişebilir. Bunun da nedeni hiç kuşkusuz psikiyatrik hastalıkların doğasından ileri gelmektedir. Psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkışı ve seyrinde biyolojik faktörler yanında psikolojik, çevresel ve gelişimsel faktörlerin de rolü olması ilaç tedavisindeki bu farklılığı açıklayabilir.
Psikiyatride kullanılan ilaçların çocuklarda kullanımı ise erişkinlere göre farklılıklar gösterir. Çocuklardaki hızlı gelişim özellikleri ilaç tedavisi ile etkileşime girebilir. Dolayısı ile metabolik özelliklere bağlı olarak hasta ilacı tolere edemeyebilir, beklenmedik ve çok farklı yan etkiler gözlenebilir ya da ilaca dirençli olabilir ve tedavide daha yüksek dozlar gerekebilir.
Ayrıca, çocuğun ailenin bakımına bağlı olması, aile bireylerinin de ilaç tedavisinde işbirliği desteğini gerektirir, kimi durumlarda okulla işbirliği dahi gerekebilir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Çocuklarda Müzik Terapi

İnsanı artık bilim yalnızca biyolojik olarak ele almayıp onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşabiliyoruz. Bunun için bir çok araç geliştirilmiştir. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir.
resim_050.jpg
Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale
gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir.
Bu yazımda müziğin tedavi edici etkisinden bahsetmeye çalışacağım. Özellikle çocuklarda görülen bir kaç psikiyatrik bozuklukta müziğin kullanımı ile ilgili bilgiler vereceğim. Bilindiği gibi mental retardasyon (zeka geriliği), davranış bozuklukları (hiperaktivite vb) ve öğrenme bozukluklarında müzikterapi bir çok açıdan kullanılabilmektedir. Müzik bu çocuklarda ruhsal, duygusal, toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca hareket ve duyu sistemleri ile ilgili yetersizliklerin giderilmesine, dikkat-konsantrasyon gibi zihinsel melekelerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Müzikterapi esnasında çocuk, bozulmuş olan fiziksel yeteneklerini yeniden şekillendirebilir. Bir takım
davranış kusurları varsa bunları değiştirebilir.
Müzikterapi bu değişim ve gelişimleri sağlarken çocuğa iki türlü haz duygusu yaşatır. Bunlardan birincisi sıkıntı verici ortamın dışına çıkabilme hazzıdır. Bu evrensel bir hazdır. Dünyanın neresinde olursanız olun, duyduğunuz müzik sizi önce rahatlatır sonra da içinizde bir güven duygusu uyandırır. Çocuk için bu haz hayata ve öğrenmeye yönlendiren bir ödül etkisi yaratmaktadır. İkincisi ise müziğin farklı dünyalara, farklı duygulara açtığı kapıdan girme hazzıdır. Bu haz sayesinde ise çocuk kendi iç dünyasındaki keşfedilmemiş yerlere ulaşabilme ve bunları çevreye sunabilme imkanını yakalar.
 

ESMA

New member
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çok güzel bir paylaşım.Teşekkür ederim.
 
Üst