Bir Köy Var Orada K.K.T.C’de, Adı Haspolat…

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
BİR KÖY VAR ORADA
K.K.T.C’DE,
ADI HASPOLAT…


( K.K.T.C Başbakanı, Sn. İrsen Küçük’e açık mektup…)

Bundan tam 36 yıl öncesinin izlerini taşır o köyün her taşı, her karışı. O topraklar, Mehmetçiğin ve Mücahitlerimizin Allah, Allah sesleri ve muzaffer süngüsü ile o gün tanışmıştı…
20. Temmuz. 1974’de Kıbrıs Türk Halkının topyekun ortadan kaldırılmasını önlemek ve yeniden o vatan topraklarımıza Türk’ün özgürlük nefesini vermek için geleli yaklaşık 1 ay olmuştu. Mehmetçik ile Mücahit omuz, omuza çarpışıyor, kucak kucağa şehit düşüyor, dağa taşa çekilen Şanlı Ay Yıldızlı Bayrağımız; Kıbrıs’ta yepyeni bir devletin doğuşunu müjdeliyor ve tüm dünya buna tanık oluyordu…
Kıbrıs Barış Harekatının 2’ncisinin başlayacağı 14. Ağustos sabahı, Mehmetçiklerimiz ve emrimize verilen Mücahit’lerimiz ile birlikte taarruz edeceğimiz bölgenin adı Miamilya ve Sanayi Bölgesi idi. Lefkoşa- Mağosa asfaltının içinden geçtiği, Rum’un o dönemde adada ki sanayisinin neredeyse tamamını barındırdığı önemli bir bölgeydi burası. Bu bölgede tam 135 tane fabrika vardı ve bu fabrikaların hepsi de çalışır durumdaydı…
Taarruz istikametimizde ki esas hedefimiz Serdarlı bölgesiydi ama önce Miamilya Köyü ve Rum’un bu sanayi bölgesi ele geçirilmeliydi…
20. Temmuz. 1974 sabahından beri Kahraman Mehmetçiklerimizin ve Mücahitlerimizin, o cehennemi sıcağa ve savaşın acımasızlığına karşı vermiş oldukları insanüstü mücadele, iman gücü ve vatan sevgisi her türlü takdirin üzerindeydi…
Yakın tarihimizde Kore’den sonra ilk kez savaşa giren ama kendi ulusunun milli davası ve Kıbrıs Türk’ünün, Rumlar tarafından topyekun imhasını önlemek için Kıbrıs’a çıkan Mehmetçik. Gerçekten de tarih sayfalarının tanıklık ettiği; cesareti, alçak gönüllülüğü, mertliği, millet ve bayrak sevdası, görevine olan sadakatiyle ve tüm bu değerleri uğruna gözünü kırpmadan feda ettiği kan ve can bedeliyle; yepyeni bir savaş destanına daha imza atmıştı…
Bu destanın en yakın tanığı, onunla aynı yiğitliği, aynı iman gücünü, millet ve bayrak sevdasını paylaşan ve yıllarca O Gazi Toprakların türbedarlığını yapan Kahraman Kıbrıs Türk Mücahitleriydi…
O sabah benimde bölük komutanı olarak görev aldığım Miamilya ve Sanayi bölgesi istikametindeki taarruzumuz, başarı ile sonuçlandı. Akşam saatlerinde bölge tamamen ele geçirilmişti. Şehitler vermiştik, yaralılarımız vardı. Ama köyün hemen girişindeki kireç-tuğla fabrikasının en yüksek yerinde Şanlı Bayrağımız dalgalanıyordu. Bundan daha büyük bir gurur olabilir miydi?
Türk’ün Bayrağı hak ettiği yerde nazlı, nazlı dalgalanır ve biz ele geçirdiğimiz bu bölgede tertiplenirken, diğer taburumuz; Alay Komutanımız Albay Nezihi Siral ve rahmetli Osman Fazıl Polat Paşa komutasında Gazimağosa’nın kurtarılması için süratle o bölge istikametinde ilerliyordu…
2’nci Kıbrıs Barış Harekatının ilk günü ele geçirdiğimiz Miamilya köyü ve Sanayi bölgesi o günden beri Bayraklarımızın gölgesine ve oraya ( yerleştirdiğimiz – 1975 Temmuzunda ben köyden ayrılmadan önce, Baf’tan gelen ilk göçmen Kıbrıs Türk’ü kardeşlerimize sokak ve ev tahsisini rahmetli tabur komutanımla birlikte yapmıştım…) yerleşen kardeşlerimize emanettir…
Kıbrıs Barış Harekatı sona erdikten sonra, uğurlarına şehitler vererek, yeniden vatan toprağı yaptığımız bu bölgelerin, caddelerin, sokakların isimlerinin Türkçeleştirilmesi ve özellikle o bölgelerde hayatlarını seve, seve feda eden yiğit evlatlarımızın isimlerinin verilmesi amacıyla Barış Kuvvetleri Komutanlığımızdan emir almıştık. Tabii ki bu emir, zamanın Kıbrıs Türk Federe Devleti yetkilileri ile koordine edilerek verilmişti…
O emri müteakiben ele geçirdiğimiz bu köye vereceğimiz isimle ilgili olarak, rahmetli tabur komutanım Yarbay Burhan Kanıt ile yapmış olduğum konuşmalar ve diğer Bölük komutanı arkadaşlarım ile paylaştığımız öneriler, fikirler daha dün gibi hatırımdadır…
Sonunda Miamilya Köyünün adının, benim önerdiğim ‘HASPOLAT‘ olmasını kararlaştırdık. Haspolat, Kıbrıs Barış Harekâtında vermiş olduğumuz Şehitlerimizden, Kahraman evlatlarımızdan bir tanesinin, ‘Mehmet Haspolat’ın’ soyadı idi. O gün, bu ismi düşünmemin en önemli nedeni; o dönemde harekatın hemen bitiminden sonra Lefkoşa- Mağosa yolu, Osman Fazıl POLAT paşanın adı ile anılıyordu. ( Rahmetli Osman Paşamız, 15. Ağustos günü Mağosa’ya girdiğinde, harekata Haspolat kavşağından başlanmıştı…) Haspolat köyünün Mağosa girişi de bu yol ile kesişiyordu. Yani Mehmetçiğin ve Komutanının isim ve soyadlarını taşıyan iki önemli bölgenin kesiştiği yer…
Bu düşünce ile Haspolat adını önermiştim. Bu köyün ismi, ‘’ Komutan ve Mehmetçiğin’’ birbirine olan bağlılığının simgesi olmalıydı…
1975 Yılının nisan ayında, Lefkoşa’da görevli harita dairesine giderek, Değerli Mücahit Kardeşim Sayın Halil Giray’a da; bundan böyle Miamilya isimli köyün adının, Haspolat olmasının yazılı müracaatını da bizzat ben yaptım. Köyün adı yeni düzenlenen haritalara da bu isim ile geçti. Kendisi halen hayatta olup bu işlemin tanığıdır.
Yazımın girişine neden bu tarihi gerçeği yazarak başladım? Öncelikle bu köye bu ismin nasıl ve neden verildiğini, o ismi öneren kişi olarak, bu gerçeği herkesin öğrenmesini; ondan sonra da bu köyde geçen Cuma günü yaşanan aymazlığın, teslimiyetin, vurdumduymazlığın ve vatanımız dediğimiz bu topraklarda yaşanan bu olayın herkes tarafından bilinmesini istedim de onun için…
Pekiyi ‘Kahraman Şehidimiz Mehmet Haspolat’ın’ soyadını taşıyan bu köyde yaşanan bu olay neydi?
Aslında yaşanan bu olay bugün K.K.T.C’de ki yerel basında yayınlanmıştır. Okuyanlarınız okumuştur ama okumayanlar için bir de ben, kaleme alarak sizlere aktarmak istedim. Bu öncelikle benim için bir görevdi. Zira 36 yıl önce o topraklarda omuz, omuza çarpıştığımız bir erimin soyadını taşıyordu bu köy ve onun soyadını ben önermiştim…
İşte olaya tanıklık yapan ve bu aymazlığa tepki gösteren iki kardeşimin anlattıklarından öğrendiklerim ve yetkililerden teyit ettirdiğim bu teslimiyet ile yaşananlar:
‘’ 11. Haziran.2010 Cuma günü Haspolat Köyü ilk okulunda, AB işbirliği ile yılsonu etkinliği planlanmış. Bu etkinlikte kurulan çadıra AB bayrağının dışında, Milletimizin ve Devletimizin simgesi olan Şanlı Bayraklarımız asılmamış! O sırada törende bulunan iki vatansever kardeşimiz bu duruma tepki göstererek, bu tepkilerini ilgililer ile paylaşmışlar. Ancak hem okulun ilgililerinden ve hem de AB temsilcisinden bu bir AB etkinliğidir, K.K.T.C ve Türk Bayrakları asılamaz yanıtını almışlar! Bir de etkinlik programını sunacak olan görevliden, programın açılışında Şehitlerimiz için saygı duruşu yapılmayacağı ve İstiklal Marşımızın da okunmayacağını öğrenince, onlarda haklı tepkileri ile durumu kabullenmemişler ve gerekeni yaparak; hem Şanlı Bayraklarımızı asmışlar. Hem şehitlerimize saygı duruşunda bulunulmasını sağlamışlar. Hem de istiklal marşımızı etkinliğe katılan tüm yurttaşlarımızla birlikte gür bir sesle okumuşlar. Onların bu dik duruşlarını, vatan sevgisinden başka hiçbir amaçları olmayan bu haklı tepkilerini sevgi ile selamlıyorum. Bu haklı tepkiye katkı koyan ve Haspolat Köyünde oturan tüm vatansever kardeşlerime teşekkür ediyorum. Sağ olun sevgili kardeşlerim. Şehitlerimizin ruhlarını şad ettiniz. Bu esnada bu etkinliğe katılarak ve bir konuşma yapan K.K.T.C’nin yeni tarım bakanı, Sn. Zorlu Töre de olayın canlı tanığı olmuş…’’

Şimdi bu satırlardan halen K.K.T.C’de görevde olan hükümet başkanı, Başbakan Sayın İrsen Küçük’e sesleniyorum:

Sayın Küçük, ben bir Kıbrıs Gazisiyim. Son nefesime kadar da; Kıbrıs Milli Davamızı savunmaya, bu uğurda hayatlarını seve, seve feda eden Şehitlerimizin kan ve can bedellerini korumaya ve gerektiğinde bu bedellerin hesabını sormaya yemin etmiş ant içmiş, 36 yıldan beri de bu amaçla hareket eden bir Kıbrıs sevdalısıyım. O Gazi Topraklarda, aynen sizin Erenköy’de savaşmış olduğunuz gibi savaşmış, Mehmetçiğin ve Mücahit’in kucak, kucağa şahadetine tanıklık yapmış, yıllarca orada görev almış emekli de olsam, bir Türk Subayıyım.
Kıbrıs adasının her zerresi benim için vatan toprağının ta kendisidir. Güneyi, kuzeyi hiç fark etmez. Ama benim, bir nevi isim babalığını yaptığım ve orada savaştığım birliğime ait olan bir ‘Şehidimin Soyadını’ taşıyan ‘Haspolat’ köyünde, 11. Haziran. Cuma günü yaşananlar beni derinden yaralamıştır. Bu olayın detayını, Tarım Bakanınız Sn. Töre’den öğrenebilirsiniz. Bu olaya en az benim kadar, sizin de tepki vereceğinize inanıyorum…
Bayrak, Yüce Türk Milletinin ve onun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkının onur ve gurur timsalidir.
Bayraklarımızda ki hilal bağımsızlığımızı, yıldız Şehitlerimizi, bayraklarımızın al rengi ise vatan uğruna seve, seve hayatlarını feda eden Şehitlerimizin kan rengini simgeler...
Hiçbir kimsenin ve hiçbir görevlinin bu milli ve ulvi değerleri görmezden gelmesini ve umursamamasını kabul etmem mümkün değildir. Sizin de kabul etmeyeceğinizden asla şüphe duymam…
O nedenle sizden ricam, bu kabul edilemez durumu Milli Eğitim Bakanlığınızın ilgililerine inceleterek, bu aymazlığı yapanlar hakkında gerekli işlemi yapmanızdır…
Haspolat köyü gibi K.K.T.C’nin hudutları içerisinde olan her yerleşim bölgesinde Şanlı Bayraklarımızın, özellikle bu dönemde daha büyük bir gururla dalgalanmasına ve istiklal marşımızın hançerelerimizi yırtarcasına okunması gerektiğine inanıyorum…
36 Yıl önce O Gazi Topraklarda savaşırken, bir tek amacımız ve yeminimiz vardı. Şanlı Türk Bayrağını bir daha inmemecesine göndere çekmek. Bu gün hala bunun gururunu yaşadığımıza inanıyorum. Bunun yanı sıra, içimizdeki ayrık otlarının farklı tercihleri de beni hiç ilgilendirmiyor…
Sayın Başbakanım,
İnsanoğlunun doğasından kaynaklanan vazgeçilmezleri vardır. Özgürlük ve Vatan toprağı bunların en önde gelenidir. Ama her Türk, buna bir de Bayrağını eklemiştir. Unutulmasın ki, bugüne kadar verdiğiniz, verilen mücadeleler ve feda edilen canlar; muhafazası Kıbrıs Türk Halkına kalan bu üç kutsal emanetin bedelidir.
Bu üç emanetten en önemlisi olan Bayraklarımıza, her kim saygısızlık yapar ise yasalar karşısında bu saygısızlığının bedelini ödemelidir…

Atilla ÇİLİNGİR
12. Haziran. 2010

 

Efs@ne

New member
Katılım
15 Kas 2010
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Bir Köy Var Orada K.K.T.C’de, Adı Haspolat…

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması...
 
Üst